Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Şuf'a Davasinda Fİİlİ Taksİmİn Şeklİ Nedİr?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-09-2007, 22:43   #1
Av.Mesut YILMAZ

 
Varsayılan Şuf'a Davasinda Fİİlİ Taksİmİn Şeklİ Nedİr?

Bir şuf'a davasında davaya konu gayrimenkul 5 daire ve 2 dükkandan oluşan imarsız (kaçak) bir bina 7 adet malik var her birinin elinde 1/7 hisseyi gösteren tapu var. Dükkanlardan birini davacı satım yoluyla müteahhitten satın aldıktan birkaç ay sonra diğer dükkanıda müvekkilim yine müteahhitten satın alıyor. ancak dükkanlar yan yana olmalarına rağmen biri diğerinden 2 kat pahalı ilk satın alan dükkan sahibi ikinci dükkanı daha sonra satın alan müvekkilime karşı şuf'a hakkı davası açtı. Bizde ortada fiili bir taksim olduğunu beyan etmemize rağmen hakim keşfe dahi gerk görmeden davayı kabul etti. yargıtay fiili taksim iddiasının tesbiti için keşfin şart olduğunu ve ortada fiili bir taksim söz konusu ise şuf'a hakkının kullanılamayacağını davanın reddi gerektiğini belirtip kararı bozdu. Bunun üzerine mahkeme keşif yaptı keşif sırasında davacının -yalancı- tanıkları dinlenirken hakim ısrarla bu binanın 7 sahibi bir araya gelip surası senın burası benim şeklinde fiili taksim yaptılarmı şeklinde sorular yöneltti. Şimdi keşif sırasında fiili olarak herkesin ayrı yer kullandığı belli iken bu şekilde bir paylaşma fiili taksimin varlığı için şartmıdır? Zira hakim davayı kabul etmesi için gerekli her şeyi keşif sırasında ve duruşmada elinden geleni yaptı da )
Old 26-09-2007, 10:51   #2
av.murat kalkan

 
Varsayılan

Sn. yılmaz, aşağıda sunduğum karardan da anlaşılacağı üzere, paydaşlar arasındaki taksim 2 şekilde olabilir.

1- Yazılı bir anlaşma ile yapılmış taksim sözleşmesi

2- Aşağıda yer alan "müşterek mülkiyet altındaki taşınmazlarla ilgili olarak, paydaşlar arasında oluşmuş ve uzun bir süre uyulmak suretiyle kararlılık kazanmış bir fiili taksimin ortaklık hukuken sona erdirilinceye kadar sürdürülmesi, her bir paydaştan öncelikle iyiniyet kuralları uyarınca beklenmesi gereken bir davranış biçimidir. O nedenle her bir paydaş, diğerlerinden mevcut fiili taksime uyulmasını beklemek; buna aykırı davranıldığı takdirde de, bu aykırılığın yasal yollardan ortadan kaldırılmasını ve doğan zararının tazminini istemek hakkına sahiptir." hükmü karşısında fiili taksim.

sizin olayınızda bu ikinci madde geçerl olup karar doğrultusunda olayı ve şartlarını irdelemenizi tavsiye edebilirim.

Saygılarımla,


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2001/14-335
Karar No : 2001/409
Mahkemesi: Dereli Asliye Hukuk Mahkemesi

Günü: 20.10.2000

Sayısı: 2000/72 E-97 K.

Taraflar arasındaki "men-i müdahale, tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dereli Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.09.1999 gün ve 1996/83 E-1999/60 K.sayılı kararın incelenmesi davalı (davacı) Mehmet tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 29.06.2000 gün ve 2000/4256-4679 sayılı ilamı ile; (…Davacı, davalının da tapuda paydaş olduğu taşınmazda rızai taksim sonucu kendisine bırakılan kısma davalının elattığını ve mahsulünü topladığını iddia ederek toplanan mahsül bedelinin tahsiline; davalı ise ayrı bir dava ile, dava konusu yerlerin taksim sonucu kendisine verildiğini belirterek davacının bu yerlere elatmasının önlenmesine ve davacının tazminat davasının reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece davalar birleştirilerek, tarafların ortak miras bırakanının sağlığında taşınmazları çocuklar arasında paylaştırması ve mirasçılar arasında buna göre kullanmanın devam etmesi nedeniyle geçerli olan rızai taksim gereğince dava konusu taşınmazların davacı Fatma'ya ait olduğu, ancak taşınmazların bir kısmına davalı Mehmet'in müdahale ettiği, diğer bir kısmında ise mahsulü topladığı kanıtlanmadığından bahisle tazminat isteminin kısmen kabul ve kısmen reddine, davalı Mehmet'in elatmanın önlenmesi isteminin reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davalı (davacı) Mehmet vekili temyize getirmiştir.

Tarafların da paydaşı bulunduğu müşterek mülkiyet halindeki dava konusu taşınmazların miras bırakan tarafından taksim edildiği ve mirasçılar arasında bugüne değin bu paylaştırmaya uygun kullanıldığı ileri sürülmüş ise de, müşterek mülkiyette paydaşlar kendi aralarında taşınmaz malı ancak Medeni Kanunun 628/1. Maddesi uyarınca bir sözleşme taksim edebilirler. Bu sözleşmenin geçerliliği için Medeni Kanunun 611. Maddesi uyarınca yazılı olması şarttır. Somut olayda paydaşlar arasındaki harici taksimin yazılı olduğu kanıtlanamamıştı. Taşınmazların bulunduğu Kurtulmuş köyünün kadastrosuna başlanmadığı için Kadastro Kanununun 15. Maddesinin uygulama olanağı da yoktur. Buna göre geçerli bir taksim sözleşmesinin bulunmadığının kabulü ile sonucuna göre davalı (davacı) Mehmet'in payı oranında meni müdahale davasının kabulüne, davacı (davalı) Fatma'nın tazminat istemi hakkında da Fatma'nın temyiz isteminin bulunmadığı, hükmü davalı Mehmet'in temyize getirdiği gözetilerek eldeki dava ile birleştirilip davalı Mehmet aleyhine sonuçlanan 1997/106 esas sayılı davada davacı Fatma'nın payı oranında tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu hususlar gözetilmeksizin karar verildiğinden hükmün davalı (davacı) Mehmet yararına bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı (davacı) Mehmet


HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Asıl dava tazminat, birleştirilen davalar ise tazminat ve müdahalenin men i istemine ilişkindir. Birleştirilen tazminat davasının kısmen kabulüne diğer davaların reddine yönelik olarak yerel mahkemece verilen karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Tarafların müşterek mülkiyeti altındaki dava konusu taşınmazlarının ortak miras bırakan Abdurrahman Karakayalı tarafından çocukları arasında fiilen taksim edildiği, bu taksime onun ölümünden sonra da uzun bir süre uyulduğu, müşterek malik durumundaki mirasçılar arasında, Medeni Kanun'un 611. Maddesine uygun şekilde düzenlenmiş yazılı bir taksim sözleşmesinin bulunmadığı toplanan delillerden açıkça anlaşılmaktadır. Taraflar arasında da bu yönlerden bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Ortak miras bırakan tarafından yapılan ve onun ölümünden sonra mirasçılarınca uzunca bir süre uyulan fiili bir taksimin varlığı, yerel mahkemenin ve Özel Dairenin de kabulündedir.

Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, yasal şekle uygun olarak düzenlenmiş yazılı bir taksim sözleşmesinin bulunmaması karşısında, ortak miras bırakanca yapılan ve taraflar da dahil tüm mirasçılarca uyulan fiili taksime itibar edilip edilemeyeceği; eş söyleyişle, görülmekte olan tazminat ve müdahalenin önlenmesi davalarında, uyuşmazlığın bu fiili taksime göre çözülüp çözülemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu uyuşmazlıkta olduğu gibi, müşterek mülkiyet altındaki taşınmazlarla ilgili olarak, paydaşlar arasında oluşmuş ve uzun bir süre uyulmak suretiyle kararlılık kazanmış bir fiili taksimin ortaklık hukuken sona erdirilinceye kadar sürdürülmesi, her bir paydaştan öncelikle iyiniyet kuralları uyarınca beklenmesi gereken bir davranış biçimidir. O nedenle her bir paydaş, diğerlerinden mevcut fiili taksime uyulmasını beklemek; buna aykırı davranıldığı takdirde de, bu aykırılığın yasal yollardan ortadan kaldırılmasını ve doğan zararının tazminini istemek hakkına sahiptir.

Öte yandan, taşınmazların bulunduğu Dereli Kurtulmuş Köyünde kadastro çalışmalarına, başlanmadığı tapu idaresinin dosyadaki yazı cevabında belirtilmiş ise de, beyanlardan ve dosya içeriğinden, Dereli İlçe merkezinde kadastro çalışmalarının yürütülmekte "olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, uyuşmazlığa 3402 S.K.nun 15. Maddesinin uygulanması da gerekir.

O halde, taraflar arasındaki uyuşmazlık mevcut fiili taksim çerçevesinde çözülmelidir. Yerel mahkemenin direnme Kararı bu nedenle yerindedir. Ne var ki, tapu kayıtları ile fiili taksimin kapsamı, dava konusu taşınmazların bu taksim içindeki konumları, müdahalenin bulunup bulunmadığı ve tazminat miktarı özel dairesince incelenmemiştir. Bu yönlerden inceleme yapılmak üzere dosya özel dairesine gönderilmelidir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde görüldüğünden, davalı (davacı) Mehmet'in esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 14. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 25.04.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 26-09-2007, 12:04   #3
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan Fiili taksime itibar edilmesi

Sayın YILMAZ






"hakim ısrarla bu binanın 7 sahibi bir araya gelip surası senın burası benim şeklinde fiili taksim yaptılarmı şeklinde sorular yöneltti. " demişsiniz. Bozma kararında ilgili daire keşif yapılarak geçerli bir fiili taksimin yapılıp yapılmadığının mahkemece araştırılmasına işaret ettiğine göre hakimin bu yönde araştırma yapması bir zorunluluktur. Yukarıdaki cümleniz bu araştırmanın yapıldığını göstermektedir. Geçerli bir fiili taksim için öğreti bir takım kriterler getirmiş, uygulamada da bu kriterler benimsenmiştir. Örneğin, "Uygulamada Önalım Davaları" adlı eserinde Soysal ÖZENLİ'nin bu konudaki görüşü şöyledir; Önalım hakkının kullanılmasını önleyecek nitelikte bir paylaşmanın varlığından söz edebilmek için bu paylaşımda; zaman (önalım hakkının kullanıldığı andan çok daha önceki bir zamanda taksimin yapılmış olması) , bağımsız hareket edebilme (her hissedarın pay karşılığı aldığı parça ile ilgili olarak diğer hissedarların rıza ve kabulüne ihtiyaç duymadan her türlütasarrufta bulunabilme olanağına sahip olması), eylem (her bir hissedar yönünden taksimin gerçekleşmiş bulunması) , yasal unsur (paylaşıma-ifraza- yasaların imkan vermiş bulunması) ve irade unsurunun (tüm paydaşların taksime katılmış olmasının) varlığı araştırılmalıdır.


Kanuni Önalım Hakkı adlı eserinde (Sitemiz üyesi) Sn.Doç.Dr. Şükran T.ŞIPKA, Yargıtay'ın önceki kararlarındaki "Her paydaş belirli bir kesimi uzun süreden beri tasarruf etmekte ise, her paydaşın yeri müstakil bir taşınmaz niteliği almış demektir" şeklindeki yorumlarını eleştirmekte, HGK'nun 29.06.1990 tarihli ve 6.321/441 sayılı kararında ise "bütün paydaşların katıldığı bir anlaşma bulunmadıkça bazı müşterek maliklerin müşterek malın belirli kısımlarını kullanmaları halinde pay satışında diğer paydaşların kanuni şuf'a hakkını kullanmasının amacına uygun olduğunun belirtildiğine işaret etmektedir.

Kolay gelsin.


Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Şuf'a hakkı kullanımına ilişkin çelişki! nefise Meslektaşların Soruları 7 26-07-2023 08:09
Yine Şuf'a Meselesi krizantem Meslektaşların Soruları 8 02-08-2007 08:21
BoŞanma Davasinda Delİller Kavaz Meslektaşların Soruları 2 20-10-2006 10:13
Alacak Nedİr? Nasil İstenİr? Dava Talebİ Nasil Olacaktir? Ramazan NARİN Hukuk Soruları Arşivi 3 17-04-2006 21:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03593993 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.