Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Velayetin Düzenlenmesi-kadının maddi elverişsizliği

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-09-2007, 13:57   #1
Av.Hatice Sarıbardak

 
Varsayılan Velayetin Düzenlenmesi-kadının maddi elverişsizliği

Sayın meslektaşlarım, açmış olduğum boşanma davamda kadının vekili olarak 3 ve 8 yaşlarındaki çocuğun velayetini de talep ettim.Bilirkişi raporunda; müvekkilimin,ailesinin yanında kalması,çalışıyor olmaması nedeniyle maddi anlamda yetersiz olduğunu ve iki çocuğun velayetinin de babaya verilmesinin uygun olacağını belirtmiştir.Böyle bir gerekçe kabul edilebilir değil.Ben yine de dosyaya bu konuyla ilgili bir yargıtay kararı sunmak istiyorum.Ancak bu konuya değinen (Annenin çalışmıyor olması,velayetin babaya verilmesi için tek başına sebep teşkil etmez şeklinde )Yargıtay kararı bulamadım.Yardımcı olursanız çok sevinirim.
Old 20-09-2007, 15:02   #2
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Hatice Hanım ;

Bilirkişi,velayet hukuku,özellikle,küçük yaştaki, mutlak anne bakım ve şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin anneye verilmesinin zorunlu olduğu ve ancak çok ciddi engel ve sakıncalar varsa velayetin anneye verilmeyeceği,maddi yetersizliğin ise ciddi engeller arasında bulunmadığı gibi,hiçbir engel teşkil etmediği ve annenin maddi yetersizliğinin babanın nafaka yükümlülüğünün kapsamını artırıcı etkisi dışında bir rolü bulunmadığına dair hukuksal kabullerden ve bu yolda yerleşmiş,istikrar kazanmış Yargıtay uygulamalarından,ayrıca iki kardeşin birbirinden ayrılmasını da doğru bulmayan uygulamalardan habersiz ve görevinin ehli olmadığını ortaya koyan "hukuki kabul edilebilirlik ölçütlerinden uzak,hukuki değere sahip olmayacak"görüşlerle rapor hazırlamış,bu rapor her türlü hukuki telakkiye aykırı içerik taşımış. İtiraz etmeniz,daha ehil bilirkişilerden görüş istenmesi ve zaten,bilirkişi raporu bağlayıcı olmadığı için bu hukuki esas ve kabullere ilişkin değerlendirmeyi mahkeme yapabileceği için,bu yöndeki içtihatları dosyaya sunmanız faydalı olur.Bu konuda lehinize o kadar çok içtihat var ki..Konu ile ilgili bir kitap almanızı tavsiye edeceğim,hepsini bulup dilekçenize eklemek çok kolay bir yol olur. Ayrıca 8 yaşındaki çocuk idrak çağında olduğu için,kimin yanında yaşamak istediğine dair tercihinin mahkemece sorulmasının zorunlu olduğu , yine Yargıtay"ın son yıllarda giderek istikrar kazanan uygulama yönlerinden. Boşanma ve velayetle ilgili yeni tarihli tüm kitaplarda bu konularla ilgili çok açık ve yeterli,yönlendirici açıklama ve içtihatlar var.
Old 20-09-2007, 15:44   #3
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan Emsal Kararlar

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2000/2-1272

K. 2000/1608

T. 1.11.2000

• BOŞANMA ( Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları İtibariyle Evde Bakıcı Bulundurulmasının Ananın İhmali Olarak Değerlendirilememesi )

• EVDE BAKICI BULUNDURULMASI ( Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları İtibariyle Evde Bakıcı Bulundurulmasının Ananın İhmali Olarak Değerlendirilememesi )

• ANA YANINDA KALMANIN ÇOCUĞA SAĞLAYACAĞI FAYDALAR ( Çocuğun Bedeni Fikri Ahlaki Gelişmesine Engel Olacağı Yönünde Ciddi ve İnandırıcı Delillerin Bulunmaması )

• VELAYET ( Ana Bakım ve Şefkatine Muhtaç Küçük Çocuğun Velayetinin Anaya Bırakılması )

743/m.134,148


ÖZET : Tarafların sosyal ve ekonomik durumları itibariyle evde bakıcı bulundurulması ananın ihmali olarak değerlendirilemez.
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım ve şefkatine muhtaç 30.1.1995 doğumlu Bartu'nun babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma-velayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akhisar Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 23.11.1999 gün ve 1998/504 E. 1999/396 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 4.4.2000 gün ve 2000/1342 E. 2000/4131 K. sayılı ilamiyle; ( ...Tarafların sosyal ve ekonomik durumları itibariyle evde bakıcı bulundurulması ananın ihmali olarak değerlendirilemez.
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım ve şefkatine muhtaç 30.1.1995 doğumlu Bartu'nun babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 1.11.2000 gününde bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosya kapsamına göre;
Anne ve baba, çocuğu kullanarak birbirinden intikam alma duygusu ile hareket etmektedir. Çocuğun anneden babaya, babadan anneye her tevdiinde kaçırma, saklama, icra ile işlem yapma polisin zor kullanarak bunu sağlaması gibi durumların tarafların yaptıkları bir uygulamadır. Bunun çocuk üzerinde bırakacağı psiko-potalajik darbe kaçınılmazdır. Bu sebeple velayetin iki tarafa da verilmemesi görüşündeyim. Kararın bu sebeple bozulması gerekir.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/14269

K. 2004/653

T. 21.1.2004

• VELAYET ( Ana Bakım ve Şefkatine Muhtaç Küçüğün Ana Hakkında Ciddi ve İnandırıcı Deliller Bulunmadığı Takdirde Babanın Velayetine Bırakılamayacağı )

• ANA BAKIM VE ŞEFKATINA MUHTAÇ KÜÇÜK ( Ana Hakkında Ciddi ve İnandırıcı Deliller Bulunmadığı Takdirde Babanın Velayetine Bırakılamayacağı )

• ÇOCUKLA ANANIN KİŞİSEL İLİŞKİSİNİN ZEDELENMESİ ( Babanın Çocuğu Kaçırması - Ara Kararının İcrasını da Yer Değiştirmek Suretiyle Etkisiz Kılması )

4721/m. 182, 324, 336/2


ÖZET : 1- Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç küçüğün babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
2- Baba, çocuğu annesinden alıp kaçırmış ve o günden beride çocuğu davalı anneye göstermemiştir. Ananın, çocukla kişisel ilişki kurmasına ilişkin ara kararının icrasını da yer değiştirmek suretiyle etkisiz kılmıştır. Bu suretle ananın çocukla kişisel ilişkisini de zedelemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün velayet, tazminat ve nafaka yönünün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı kocanın tüm, davalının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Baba, çocuğu annesinden alıp kaçırmış ve o günden beride çocuğu davalı anneye göstermemiştir. Ananın, çocukla kişisel ilişki kurmasına ilişkin ara kararının icrasını da yer değiştirmek suretiyle etkisiz kılmıştır. Bu suretle ananın çocukla kişisel ilişkisini zedelemiştir. ( TMK. md. 324 )
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 12.1.1999 doğumlu küçük Nedim'in Türk Medeni Kanununun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
3-4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK. md. 118-494 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin 1. bentte yazılı nedenle ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcını yatıran davalıya geri verilmesine, 21.01.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1999/2-157

K. 1999/165

T. 17.3.1999

• VELAYET ( Ana şefkatına muhtaç çocuk )

743/m.148

ÖZET : Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni fikri ve ahlâki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadan, ana şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin babaya verilmesi isabetsizdir.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "boşanma ( velayet )" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gediz Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.12.1996 gün ve 1996/120-506 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.2.1998 gün ve 1998/66 - 1989 sayılı ilamı;
( ... Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki, gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç Rasim'in babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI:
Boşanmanın önemli hukuksal sonuçlarından biri de, Medeni Kanunun 148/1. maddesi uyarınca müşterek çocukların velayetlerinin, eşlerden hangisine bırakılacağının belirlenmesidir.
Taraflar arasındaki boşanma davası, şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak sonuçlanmıştır.
Boşanma davasında açıklanan gerekçeye göre, davalı kadının evliliğin devam ettiği süre zarfında gerekli sadakati göstermemesi, olumsuz davranışlar göstermesi nedeniyle şiddetli geçimsizliğe sebebiyet vermesi sonucu mahalli mahkeme boşanmaya karar vermiştir.
Davalının olumsuz davranışları özel dairece de kabul edilerek boşanma kararı onaylanmıştır.
Boşanma kararının verildiği, tarihte müşterek çocuk 3 yaş civarında, Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının incelendiği tarihte ise, 5 yaşını doldurup 6 ncı yaşa girmiş bulunmaktadır. Tarafların evlenmelerini müteakip birlikte davacının anne ve babası ile ikamet ettikleri anlaşılmaktadır.
Müşterek çocuk, baba tarafından dedesi ve babaannesi yanında kalmakta, onların bakım ve şefkati altındadır.
Davalı annenin olumsuz yaşantı içerisinde olduğu gerek davacı tanıklar gerekse kendisinin dinlettiği tanıklarınca ifade edilmiştir.
Küçüğün halen bulunduğu ortamda ruhen ve sağlık yönünden olumsuz bir halinin olduğu konusunda hiçbir delil olmadığı gibi söylenti de yoktur.
Mahkemece velayet kendisine bırakılan davacının İzmir'de çalışmış olması, küçüğün bakım ve gözetiminin davacının babası ve annesi tarafından yeterince yerine getirilmediğini göstermez. Böyle bir iddia da yoktur.
Bilindiği gibi hakim boşanma kararı vermesi halinde, çocukların gerçek yaşantılarını, yararlarını ve durumun özelliğini gözönünde tutarak velayetin hangi tarafça kullanılacağına karar verir.
Mahalli mahkemenin tarafların konumunu, mahalli örf ve adetleri birlikte değerlendirilerek takdir yetkisini kullanarak, küçük için gerek şu andaki bulunduğu ortamı gerekse ilerideki hak ve menfaatlerini gözönüne alarak velayetin evlilik devam ettiği sürece davalı eşine karşı hiçbir olumsuz davranışı olmayan davacıya bırakmasında isabetsizlik yoktur. Bu nedenlerle mahalli mahkemenin velayete yönelik kararının onaylanmasını düşündüğümden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Fazlı KADI
20. Hukuk Dairesi Üyesi


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/2-451

K. 2002/466

T. 5.6.2002

• BOŞANMA DAVASI ( Çocuğun Velayetinin Anneye Bırakılması )

• VELAYET ( Ana Yanında Kalmasının Çocuğun Bedeni Fikri Ahlaki Gelişmesine Engel Olacağı Yönünde Ciddi ve İnandırıcı Deliller Olmaması Nedeniyle Velayetin Anneye Bırakılması )

• ANA BAKIM ŞEFKATİNE MUHTAÇ ÇOCUĞUN VELAYETİ ( Ana Yanında Kalmasının Çocuğun Gelişmesine Engel Olacağı Yönünde Ciddi ve İnandırıcı Deliller Olmaması Nedeniyle Velayetin Anneye Bırakılması )

4721/m.169,182


ÖZET : Çocuk yaşı itibariyle annesinin davranışlarını idrak çağında değildir. Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç çocuğun babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "Boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.5.2001 gün ve 2001/25-146 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 11.9.2001 gün ve 2001/10030-11557 sayılı ilamı ile; ( ...Çocuk yaşı itibariyle annesinin davranışlarını idrak çağında değildir.
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 28.11.1998 D.lu Suzan'ın babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, ve özellikle, gerek öğreti ve gerekse yargısal kararlarda anne bakım ve şefkatine muhtaç olan Çocuğun velayet hakkının anneye verilmesinde küçüğün yararı bulunduğu konusunda hiçbir duraksama görülmemekte bu gibi durumlarda velayetin anneye verilmesi yerleşik bir uygulama oluşturmaktadır. ( Yargıtay 2.H.D.23.1.2001 gün, 14230 -1048 sayılı, aynı dairenin 20.3.2000 gün 1529-3266 sayılı ve 26.1.1999 gün 12808-117 sayılı kararları )
Somut olayda Küçük Suzan 28.1.1998 doğumlu olup, anne şefkat ve bakımına muhtaç bulunduğunda kuşku yoktur. O halde Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 5.6.2002 gününde, yapılan 2. görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1375

K. 2003/2372

T. 24.2.2003

• ANNE BAKIM VE ŞEFKATİNE MUHTAÇ KÜÇÜK ÇOCUK ( Ciddi ve İnandırıcı Deliller BUlunmadan Velayetin Babaya Bırakılamayacağı )

• BOŞANMA ( Anne Bakım ve Şefkatine Muhtaç Küçük Çocuk-Ciddi ve İnandırıcı Deliller BUlunmadan Velayetin Babaya Bırakılamayacağı )

• VELAYET ( Anne Bakım ve Şefkatine Muhtaç Küçük Çocuk-Ciddi ve İnandırıcı Deliller BUlunmadan Babaya Bırakılamayacağı )

4721/m.182, 336


ÖZET : Anne bakım ve şefkatine muhtaç küçük çocuğun velayetinin anne yerine babaya bırakılması, ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı için usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Müşterek çocuk 12.5.2001 doğumlu Alper, annenin yaşamını idrak edebilecek yaş ve olgunlukta değildir.
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç Alper’in Türk Medeni Kanununun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Hükmün 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1396

K. 2003/2299

T. 24.2.2003

• BOŞANMA ( Yetersiz Tanık Beyanları-Üçüncü Kişilerden Aktarılan Sözlerin Boşanmaya Esas Alınamayacağı )

• TANIK BEYANLARI ( Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması-Üçüncü Kişilerden Aktarılan Sözlerin Boşanmaya Esas Alınamayacağı )

• VELAYET ( Anne Bakım ve Şefkatine Muhtaç Küçük-Gerektirici Sebepleri Açıklanmadan Babaya Bırakılamayacağı )

4721/m.166, 182, 336/2


ÖZET : 1 ) Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispata yeterli olmayan şahit beyanlarına dayalı olarak boşanmaya karar verilemez.
2 ) Anne bakım ve şefkatine muhtaç küçük çocuğun velayetinin anne yerine babaya bırakılmasının gerektirici sebepleri açıklanmadan hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm tazminatlar, velayet ve şahsi ilişki yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Üçüncü kişilerden aktarılan sözler boşanmaya esas alınamaz.
Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni sayılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tazminatlara yönelik temyiz itirazları yersizdir.
3-Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 2002 doğumlu Ayşem’in Türk Medeni Kanununun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 3. bentte gösterilen sebeple velayet yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre kişisel ilişkiye ilişkin temyizin incelenmesine yer olmadığına, tazminatlara yönelik temyiz itirazlarının ise REDDİNE, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/2-451

K. 2002/466

T. 5.6.2002

• BOŞANMA DAVASI ( Çocuğun Velayetinin Anneye Bırakılması )

• VELAYET ( Ana Yanında Kalmasının Çocuğun Bedeni Fikri Ahlaki Gelişmesine Engel Olacağı Yönünde Ciddi ve İnandırıcı Deliller Olmaması Nedeniyle Velayetin Anneye Bırakılması )

• ANA BAKIM ŞEFKATİNE MUHTAÇ ÇOCUĞUN VELAYETİ ( Ana Yanında Kalmasının Çocuğun Gelişmesine Engel Olacağı Yönünde Ciddi ve İnandırıcı Deliller Olmaması Nedeniyle Velayetin Anneye Bırakılması )

4721/m.169,182


ÖZET : Çocuk yaşı itibariyle annesinin davranışlarını idrak çağında değildir. Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç çocuğun babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "Boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.5.2001 gün ve 2001/25-146 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 11.9.2001 gün ve 2001/10030-11557 sayılı ilamı ile; ( ...Çocuk yaşı itibariyle annesinin davranışlarını idrak çağında değildir.
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 28.11.1998 D.lu Suzan'ın babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, ve özellikle, gerek öğreti ve gerekse yargısal kararlarda anne bakım ve şefkatine muhtaç olan Çocuğun velayet hakkının anneye verilmesinde küçüğün yararı bulunduğu konusunda hiçbir duraksama görülmemekte bu gibi durumlarda velayetin anneye verilmesi yerleşik bir uygulama oluşturmaktadır. ( Yargıtay 2.H.D.23.1.2001 gün, 14230 -1048 sayılı, aynı dairenin 20.3.2000 gün 1529-3266 sayılı ve 26.1.1999 gün 12808-117 sayılı kararları )
Somut olayda Küçük Suzan 28.1.1998 doğumlu olup, anne şefkat ve bakımına muhtaç bulunduğunda kuşku yoktur. O halde Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 5.6.2002 gününde, yapılan 2. görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/2-513

K. 2003/521

T. 1.10.2003

• BOŞANMA ( Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle )

• VELAYET ( Boşanma ve Velayet Davasında Çocuğun Annesinin Yanında Kalmak İstemesine Rağmen Bu Hususun Dikkate Alınmaması )

• ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ ( Adli veya İdari Kovuşturmalarda Çocuğun Doğrudan Doğruya ya da Temsilci Vasıtası ile Dinlenilmesinin Gerekmesi )

4721/m.182

ÖZET : Türkiye'nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde "Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkanı, çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır." hükmü yer almakla; velayeti düzenlenen çocuğun kendisini ilgilendiren, velayetin annesine verilmesi, isteğini ortaya koyan açık beyanının dikkate alınması gerekmektedir.
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma-velayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesince velayetin davalı babaya verilmesine dair verilen 30.05.2000 gün ve 1999/422-2000/409 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 02.03.2001 gün ve 1902-3529 sayılı ilamı ile; ( ...Ortak çocuk "annemin yanında daha rahatım, annemin yanında kalmak istiyorum" demiş. Çocuk 1989 doğumludur. Nerede kalması gerektiğini idrak edecek yaştadır. Velayetin düzenlenmesinde çocuğun ruhsal yönden rahat olacağı ortamı esas alınır. Babanın anneyi sık sık ve en son sokak ortasında dövdüğü tartışmasızdır.
Babanın bu davranışı çocuğun ruhsal yapısını etkilemiştir. Bu etkilenme nedeniyle anne yanında kalmak istemektedir. Velayetin düzenlenmesinde çocuğun bu arzusunun dikkate alınması gerekir. Çocuk için anne yanında kalması o ortamda yetişmesi ruhsal yönden gelişmesine olumlu yönde etkileyecektir. Velayetin anaya verilmesi gerekir. Bu yönün ilk incelemede gözden kaçtığı ve hükmün onandığı anlaşılmakta, davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne ve hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda onaylanarak 02 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye Cumhuriyeti'nce de kabul edilip, 27 Ocak 1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin "Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır." Hükmünü içeren 12. maddesi kapsamı da nazara alınarak velayeti düzenlenen çocuğun kendisini ilgilendiren velayetin anneye verilmesi isteğini ortaya koyan açık beyanına göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 01.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/6117

K. 1997/7160

T. 19.6.1997

• VELAYET ( Çocuk Aleyhine Doğabilecek Durumlar İspat Edilmedikçe Velayetin Anneye Verilmesi )

• İŞTİRAK NAFAKASI ( Lehine Yoksulluk Nafakası Takdir Edilen Annenin İştirak Nafakasıyla Sorumlu Tutulamaması )

• BOŞANMA ( Velayetin Anneye Tevdi Edilmesi-Yoksulluk ve İştirak Nafakası )

743/m.148


ÖZET : Yararına yoksulluk nafakası takdir edilen eşin, velayeti babaya tevdii edilen çocuk için iştirak nafakası ödemesine karar verilmesi de yasaya uygun değildir.
DAVA VE KARAR : 1- Kocanın temyizi usulen harçlandırılmadığından incelenmesine yer olmadığına;
2- Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç Aydın’ın velayetinin anneye verilmesi gerekir.
3- Günümüzde paranın alım gücüne, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına göre iki milyon yoksulluk nafakası azdır. Daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
4- Yararına yoksulluk nafakası takdir edilen davacının, velayeti babaya tevdii edilen çocuk için iştirak nafakası ödemesine ( MK. 148/2 ) karar verilmesi de yasaya uygun değildir.
SONUÇ : Yukarıda 2, 3 ve 4. bentteki nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 19.6.1997


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/6329

K. 2004/7150

T. 2.6.2004

• VELAYET ( Çocuklar İdrak Çağında Olduğunda Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Sözleşme Uyarınca Beyanlarının Alınması Gereği )

• ÇOCUKLARIN BEYANLARININ ALINMASI GEREĞİ ( Velayet Konusunda - İdrak Çağında Olduklarında Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Sözleşme Uyarınca )

• ÇOCUK HAKLARININ KULLANILMASINA DAİR SÖZLEŞME ( Uyarınca İdrak Çağında Olduklarında Çocukların Velayet Konusunda Beyanlarının Alınması Gereği )

4721/m. 336

4787/m. 5

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi/m. 3, 6

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme/m. 12


ÖZET : Çocuklar idrak çağında olduğunda, Çocuk haklarının kullanılmasına dair sözleşme uyarınca velayet konusunda beyanlarının alınması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalının yoksulluk nafakası isteminin bulunmamasına göre aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Müşterek çocuklar 1992 ve 1994 doğumlu olup idrak çağındadırlar. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri ile Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin 12. maddeleri dikkate alınarak, çocukların velayet konusunda beyanlarının alınması ve Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman görüşüne de başvurularak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken velayet hakkının babaya verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Hükmün 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.06.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/8391

K. 2005/14409

T. 18.10.2005

• VELAYET ( Küçüklerin Alıştıkları Ortamdan ve Kardeşlerin Birbirinden Ayrılmasının Bedeni ve Fikri Gelişmelerine Olumsuz Etki Yapacağı - Baba Yanında Kalmak İsteyen Küçükler İçin Bu Hususun Düşünülmesi Gereği )

• KÜÇÜKLERİN VELAYETİ ( Baba Yanında Kalmak İsteyen/Alıştıkları Ortamdan ve Kardeşlerin Birbirinden Ayrılmasının Bedeni ve Fikri Gelişmelerine Olumsuz Etki Yapacağı - Babaya Bırakılması Gereği/Anneye Bırakılmasının Doğru Olmadığı )

• KARDEŞLERİN BİRBİRİNDEN AYRILMAMASI GEREĞİ ( Bedeni ve Fikri Gelişmelerine Olumsuz Etki Yapacağı - Velayet/Baba Yanında Kalmak İsteyen Küçükler İçin Bu Hususun Düşünülmesi Gereği )

4721/m. 197/son, 376/2

4787/m. 6/2


ÖZET : Küçüklerin alıştıkları ortamdan ve kardeşlerin birbirinden ayrılması, bedeni ve fikri gelişmelerine olumsuz etki yapacaktır. Küçüklerde baba yanında kalmak istediklerini bildirmişlerdir. Bu husus düşünülmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Hüseyin ve karşı taraf Sevim geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-1997 doğumlu Esma ile 1995 doğumlu Aslıhan baba yanındadırlar. Küçüklerin alıştıkları ortamdan ve kardeşlerin birbirinden ayrılması, bedeni ve fikri gelişmelerine olumsuz etki yapacaktır. Küçüklerde baba yanında kalmak istediklerini bildirmişlerdir. Bu husus düşünülmeden 1997 doğumlu Esma'nında babaya bırakılması gerekirken, anneye bırakılması doğru bulunmamıştır. ( MK. md. 197/son, 376/2 ve 4787 Sayılı Yasa md. 6/2 )
2-Velayeti bırakılmayan tarafla küçükler arasında uygun kişisel ilişki kurulmaması da usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/5440

K. 2002/6356

T. 10.5.2002

• EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI ( Kusurun Dava Açma Hakkına Etkisi )

• KUSUR ( Boşanma Davası Açmaya Etkisi )

• YOKSULLUK NAFAKASI ( Davalının Mali Durumunun Araştırılması Gereği )

• VELAYET ( Öncelikle Anneye Bırakılması-Küçük Çocuk )

• VEKALET ÜCRETİ ( Boşanma Davası )

743/m.134, 144

4721/m.166, 175

( Avukatlık Kanunu Asgari Ücret Tarifesi m. 21 )


ÖZET : 1- Türk Kanunu Medenisinin 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.
2- Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım şefkatine muhtaç müşterek çocuğun babanın velayetine bırakılması hatalıdır.
3- Türk Kanunu Medenisinin 144. maddesi şartları oluşup oluşmadığının belirlenebilmesi için davalının mali durumu araştırılmadan yoksulluk nafakası isteğinin kabulü doğru değildir.
4-04.12.2001 tarihinde değişen Avukatlık Ücret Tarifesinin 21. maddesi hükmü gereği davacı yararına karar tarihinde yürürlükte olan tarife gereğince vekalet ücreti tayini gerektiğinin düşünülmemesi yanlıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm velayet ve nafaka yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Mahkemede davalının kusuru olmadığını tüm kusurun davacıda olduğunu kabul etmiştir.
Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 134. maddesinin eski şeklinde [ifadesinde] şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası, ilke [unsur] olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan yada, daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de, söz konusu 134. maddenin eski biçiminde, kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil etmişti" [3444 sayılı kanunun Hükümet tasarısı 4. madde gerekçesi] İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı kanun, Medeni Kanunun 134.maddesini değiştirirken, kusur unsurunun boşanmada yarattığı güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş; kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş,özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
Ne var ki, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanunun 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( M.K.134/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi sayılmamıştır.
2-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre sair temyiz itirazları yersizdir.
3-Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 28.1.2001 doğumlu müşterek çocuğun babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
4-Türk Kanunu Medenisinin 144. maddesi şartları oluşup oluşmadığının belirlenebilmesi için davalının mali durumu araştırılmadan yoksulluk nafakası isteğinin kabulü doğru değildir.
5-04.12.2001 tarihinde değişen Avukatlık Ücret Tarifesinin 21. maddesi hükmü gereği davacı yararına karar tarihinde yürürlükte olan tarife gereğince vekalet ücreti tayini gerektiğinin düşünülmemesi yanlıştır.
SONUÇ : Hükmün 3, 4. ve 5. bentlerde açıklanan sebeplerle davacı yararına BOZULMASINA, davacının sair temyiz itirazlarının reddi ile bozma kapsamı dışında kalan ve temyiz edilen bölümlerinin ONANMASINA, 1.bentte açıklanan yanılgıya işaretle yetinilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 10.05.2002 gününde, oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/14884

K. 2001/1480

T. 30.1.2001

• BOŞANMA ( Asgari Ücret Düzeyinde Sabit ve Düzenli Geliri Olan Eş Lehine Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği )

• YOKSULLUK NAFAKASI ( Asgari Ücret Düzeyinde Sabit ve Düzenli Geliri Olan Eş Lehine Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği )

• İŞTİRAK NAFAKASI ( Velayet Kendisine Verilmeyen Tarafın Mali Gücü Oranında Çocuğun Geçim Eğitim ve Öğretim Masraflarına Katılmakla Yükümlü Olduğu - Asgari Ücret Düzeyinde Sabit ve Düzenli Geliri Olan Eşin İştirak Nafakası Vereceği )

• VELAYET ( Velayet Kendisine Verilmeyen Tarafın Mali Gücü Oranında Çocuğun Geçim Eğitim ve Öğretim Masraflarına Katılmakla Yükümlü Olduğu - Asgari Ücret Düzeyinde Sabit ve Düzenli Geliri Olan Eşin İştirak Nafakası Vereceği )

743/m.148


ÖZET : Boşanma halinde, asgari ücret düzeyinde sabit ve düzenli geliri olan eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilemez.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün yoksulluk ve iştirak nafakası yönünün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün taraflar tebligata rağmen gelmediler. İşin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonrayabırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Toplanan delillerden davalının bir tekstil fabrikasında asgari ücretle çalıştığı buradan düzenli olarak 84.000.000 lira gelir elde ettiği anlaşılmaktadır. Belirtilen gelir düzeyine sahip kadının boşanma sonucu yoksulluğa düşeceği kabul edilemez. İsteğin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2- Medeni Kanunun 148/2. maddesi, velayet kendisine verilmeyen tarafın mali gücü oranında, çocuğun geçim, eğitim ve öğretim masraflarına katılmakla yükümlü olduğunu hükme bağlamıştır. Velayet babaya verildiğine göre, anneden uygun bir iştirak nafakası alması zorunludur. Bu hususun dikkate alınmaması da usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 30.01.2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ :
Ülke gerçekleri, paranın satın alma gücü, bir insanın insanca yaşaması 84.000.000 lira gelir ile sağlanamaz. Sayın çoğunluğun, bu gelirin yoksulluğu ortadan kaldıracağına ilişkin görüşüne katılmıyorum. Ne var ki, kocanın geliri de kendisini geçindirmeye yeterli değildir. Yoksulluk nafakası isteğinin bu gerekçe ile reddi yerine 84.000.000 lira kadını yoksulluktan kurtaracağına ilişkin görüşlerine katılmıyorum.
Diğer yönden yoksulluk için olan ve iştirak nafakasına mahkum edilen kadının daha da yoksullaşacağı dikkate alınmadan iştirak nafakası ile yükümlü tutulması şeklinde belirlenen sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/4582

K. 2004/5242

T. 26.4.2004

• VELAYET DÜZENLEMESİ ( İdrak Çağındaki Çocuklar Dinlenilmeden Velayet Düzenlemesinin Yapılamaması )

• KİŞİSEL İLİŞKİ DÜZENLEMESİ ( Taraflar Ayrı Yerlerde Oturduklarının Gözetilmesinin Gerekmesi )

• ÇOCUK HAKLARINA İLİŞKİN AVRUPA SÖZLEŞMESİ ( Velayet Düzenlemesi Yapılırken İdrak Çağındaki Çocuğun Dinlenilmesinin Gerekmesi )

4721/m.182,337,348


ÖZET : Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6 maddeleri uyarınca idrak çağındaki çocuklar dinlenilmeksizin yazılı şekilde velayet düzenlemesi yapılması doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre sair temyiz itirazları yersizdir.
2-Müşterek çocuklar 1990, 1991 ve 1995 doğumludur. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6 maddeleri uyarınca idrak çağındaki çocuklar dinlenilmeksizin yazılı şekilde velayet düzenlemesi yapılması doğru bulunmamıştır.
3-Tarafların ayrı yerlerde oturdukları anlaşılmaktadır. Bu durum gözönünde tutulmaksızın kişisel ilişki düzenlenmesi yapılması da isabetsizdir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2. ve 3. bentlerde yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1998/2-175

K. 1998/213

T. 11.3.1998

• BOŞANMA DAVASI ( Velayetin Tayininde Küçüğün Menfaatlerinin Göz Önünde Bulundurulması Şartı )

• VELAYET TAYİNİ ( Ana Yanında Kalmaması İçin Ciddi Deliller Bulunmamasına Rağmen Ana Bakım Şefkatine Muhtaç Çocuğun Velayetinin Babaya Verilmesinin Yanlış Olması )

743/m.148


ÖZET : Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde, ana bakım, şefkatine muhtaç 1990 doğumlu Mehtap'ın babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 16.4.1997 tarih ve 1996/209 E., 1997/380 K. sayılı kararın incelenmesi, davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 16.9.1997 tarih ve 1997/6743-9010 sayılı ilamı ile; ( ... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda iki tarafın da kusurlu bulunmasına göre, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fıkri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde, ana bakım, şefkatine muhtaç 1990 doğumlu Mehtap'ın babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
Temyiz edilen kararın 2. bentte gösterilen sebeple bozulmasına... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nin 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, I 1.3.1998 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/2145

K. 2004/3122

T. 11.3.2004

• BOŞANMA DAVASI ( Eşya ve Taşınmazla İlgili Davanın Boşanmanın Eki Niteliğinde Olmayıp Nisbi Harca Tabi Olması - Ana Bakım ve Şefkatine Muhtaç Çocuğun Geçerli Bir Sebep Bulunmadıkça Velayetinin Babaya Verilemeyeceği )

• EŞYA VE TAŞINMAZLA İLGİLİ TALEPLER ( Boşanmanın Eki Olmadığından Nisbi Harca Tabi Olması )

• NİSBİ HARCIN TAMAMLATILMASI GEREĞİ ( Eşya ve Taşınmazla İlgili Taleplerin Boşanmanın Fer'i Niteliğinde Olmayıp Harca Tabi Olması )

• VELAYETİN ANAYA VERİLMESİ ZORUNLULUĞU ( Ana Bakım ve Şefkatine Muhtaç Yaşı Küçük Çocukların - Velayetin Babaya Verilmesinin Koşulları )

4721/m.182,336/2

492/m.30,32


ÖZET : 1-Davacının eşya ve taşınmazla ilgili davası yönünden bu davalar boşanmanın eki niteliğinde olmadığından nisbi harca tabidir. Harç ikmal ettirilmeden bu konuda red kararı verilmesi hatalıdır.
2-Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç çocukların babanın velayetine bırakılması da usul ve kanuna aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm eşya, alacak ve velayet yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Davacının eşya ve taşınmazla ilgili davası yönünden bu davalar boşanmanın eki niteliğinde olmadığından nisbi harca tabidir. Mahkemece peşin nisbi harç ikmal ettirilmeden ( Harçlar Yasası mad.30-32 ) bu konuda ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 11.11.1993 doğumlu Kenan ve 26.5.1995 doğumlu Caner'in Türk Medeni Kanununun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 11.03.2004 ( Prş. )


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 1998/9236

K. 1998/11175

T. 20.10.1998

• VELAYETİN ANNEYE BIRAKILMASI ( Çocuğun Küçük Olması ve Kardeşlerin Birbirinden Ayrılmaması İçin )

• KÜÇÜK ÇOCUĞUN VELAYETİ ( Anneye Bırakılması Gerekliliği )

• KARDEŞLERİN AYRILMASI ( Bedeni ve Fikri Gelişimlerinin Engellenmesi )

• BOŞANMA DAVASI SONUCU ÇOCUKLARIN DURUMU ( Çocukların Birbirinden Ayrılmaması )

743/m.148

ÖZET : Velayeti babaya bırakılan çocuk, annenin bakım ve şefkatine muhtaçtır ve annenin velayeti ifa edemeyecek durumda olduğu ispat edilememiştir. Kardeşlerin birbirinden ayrılması, onların bedeni ve fikri gelişimlerini olumsuz etkileyeceğinden çocukların velayetinin anneye verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle, duruşma için tayin olunan bugün "temyiz eden C.K. ile vekili avukat İ.K. ve karşı taraf vekili avukat A.A. geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra, işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Velayeti babaya bırakılan Güçlü 1992 doğumludur. Annenin bakım ve şefkatine muhtaçtır. Davalının velayeti ifa edemeyecek durumda olduğu da ispat edilmemiştir. Kardeşlerin birbirlerinden ayrılması da onların bedeni ve fikri gelişimlerine olumsuz etki yapacağı açıktır. Gerçekleşen bu durum karşısında Güçlü'nün velayetinin de anneye bırakılması gerekir. Açıklanan husus dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün ikinci bentte gösterilen sebeple, vilayet yönünden BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 20.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, bozmada oy birliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.20.10.1998 KARŞI OY: Davalının sadakatsizliğine ilişkin görgü ve duyguya dayanan bir bilgi verilmediği gibi, tanık ifadelerinde geçen olaylardan sonra, evlilik birliği devam etmiş, tanık beyanlarına göre ayrıca barışma teşebbüsünde de bulunulmuş, davalı hoş karşılamamamıştır.
Terk nedenine dayalı bir dava da bulunmamaktadır.
Medeni Kanun'un 134/1-2. maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanun'un 134/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bozma kanaatiyle değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/1935

K. 2004/3106

T. 11.3.2004

• BOŞANMA DAVASI ( Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle - Kusurlu Eşin Dava Açma Hakkının Kapsamı )

• KUSURLU EŞİN DAVA HAKKININ KAPSAMI ( Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası )

• EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI ( Kusurlu Eşin Dava Hakkının Kapsamı )

• TAZMİNAT TALEBİ ( Boşanmada Az Kusurlu Kadın Lehine Maddi ve Manevi Tazminata Hükmedilmesi İçin Gerekli Koşullar )

• AZ KUSURLU EŞ LEHİNE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Boşanma Davasında )

• VELAYETİN ANNEYE BIRAKILMASI GEREĞİ ( Ana Şefkatine Muhtaç Yaşı Küçük Çocuğun )

• YAŞI KÜÇÜK ÇOCUĞUN VELAYETİ ( Anneye Bırakılması Gereği )

• ÇOCUĞUN VELAYETİNİN ANNEYE BIRAKILMASI GEREĞİ ( Yaşı Küçük Çocuğun Ana Şefkatine Muhtaç Olması )

• YARGILAMA GİDERLERİNİN HAKLI ÇIKAN TARAFA YÜKLENMESİ ( Haklı Çıkan Tarafın Talebiyle )

• DAVADA HAKLI ÇIKAN TARAF ( Talebi Halinde Yargılama Giderlerinin Kendi Üzerine Bırakılması Gereği )

4721/m.166,174/1-2,182,336/2

1086/m.416,417


ÖZET : 1- Boşanmaya neden olan olaylarda eşini döven koca tamamen kusurludur. Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
2- Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. Yine evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.
3- Ana bakım, şefkatine muhtaç yaşı küçük çocuğun babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
4- - Davacı yargılama sırasında yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasını istemiştir. Bu beyan dikkate alınmadan yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesi doğru bulunmamıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Terk nedenine dayalı bir dava bulunmamaktadır. Boşanmaya neden olan olaylarda eşini döven koca tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( TMK.md.166/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak boşanma hükmü temyiz edilmediğinden bu yön boşanma nedeni yapılmamış yanılgıya işaret edilmekle yetinilmiştir.
Hükmün velayet, nafaka, tazminatlar ve yargılama giderleri yönünden temyize gelince;
2- a ) Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( MK.md,4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
b ) Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır yada eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları ( TMK. 4 BK. 42,43,44,49 ) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
3-Davalının yoksulluğa düşüp düşmeyeceği araştırılmadan yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
4-Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 20.12.1999 doğumlu küçük Kaan C'ın Türk Medeni Kanununun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
5- Davacı yargılama sırasında yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasını istemiştir. Bu beyan dikkate alınmadan yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyize konu edilen hükmün 2/ a - b 3, 4 ve 5. bentlerde açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.03.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/1383

K. 2004/2122

T. 23.2.2004

• BOŞANMA DAVASI ( Kocanın da Eşit Kusurlu Olması Nedeniyle Yoksulluğa Düşecek Kadın Lehine Nafakaya Hükmedilmesi Gereği - Yaşı Küçük Çocukların Velayetinin Anneye Verilmesi Gereği )

• KOCANIN DA BOŞANMADA EŞİT KUSURLU OLMASI ( Yoksulluğa Düşecek Kadın Lehine Nafakaya Hükmedilmesi Gereği )

• YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİ ( Davalı Kocanın da Boşanmada Eşit Kusurlu Olması )

• YAŞI KÜÇÜK ÇOCUKLAR ( Velayetin Anneye Verilmesi Gereği )

• VELAYETİN ANNEYE VERİLMESİ GEREĞİ ( Yaşı Küçük Çocukların )

• GÖREVLİ MAHKEMENİN YENİDEN BELİRLENMESİ ( Boşanma Davasında Aile Mahkemeleri Kurulmadan Önce Verilen Hükmün Bozulmasından Sonra )

• AİLE MAHKEMELERİ KURULMADAN ÖNCE VERİLEN HÜKMÜN BOZULMASI ( Görevli Mahkemenin Yeniden Belirleneceği )

4721/m.175,182,336/2

4787/m.4/1,Geç.1


ÖZET : 1- Boşanmaya neden olan olaylarda güven sarsıcı davranışta bulunan koca da eşit kusurludur. Kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de belirlendiğinden, kadın yararına uygun yoksulluk nafakası takdiri gerekir.
2- Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım ve şefkatine muhtaç yaşı küçük çocukların babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
3- 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi, sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm velayet, tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının kadının aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Boşanmaya neden olan olaylarda güven sarsıcı davranışta bulunan koca da eşit kusurludur. Kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de belirlenmiştir. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları oluştuğundan kadın yararına uygun yoksulluk nafakası takdiri gerekirken reddi bozmayı gerektirmiştir.
3-Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 3.1.1999 doğumlu Eren ve 6.2.2001 doğumlu Hüseyin'in Türk Medeni Kanununun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
4-4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK. md. 118-494 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, hükmün 2. ve 3. bentte gösterilen nedenlerle kadın yararına BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 23.02.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/12100

K. 2004/13459

T. 11.11.2004

• BOŞANMA DAVASI ( Tam Kusurlu Eşin Dava Hakkının Bulunmaması - Kusursuz veya Daha Az Kusurlu Eş Lehine Maddi ve Manevi Tazminata Hükmedilmesi Gereği - Yaşı Küçük ve Şefkate Muhtaç Annenin Velayetinin Anneye Verilmesi Gereği )

• EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASINDA TAM KUSURLU EŞ ( Boşanma Davası Talep Edemeyeceği )

• TAZMİNAT TALEBİ ( Boşanma Davasında - Az Kusurlu Eş Lehine Maddi ve Manevi Tazminata Hükmedilmesi Gereği/Tazminat Miktarı Belirlenirken Uyulacak Kurallar )

• HAKKANİYET PRENSİBİ ( Boşanma Davasında Az Kusurlu Eş Lehine Maddi ve Manevi Tazminata Hükmedilmesinde )

• ÇOCUĞUN VELAYETİNİN BABAYA VERİLEMEYECEĞİ ( Yaşı Küçük ve Anne Şefkatine Muhtaç Durumda Bulunan )

• VELAYETİN ANNEYE VERİLMESİ GEREĞİ ( Yaşı Küçük ve Anne Şefkatine Muhtaç Durumda Bulunan Çocuğun )

4721/m.174,182,336


ÖZET : 1- Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanunu'nun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi sayılmamıştır.
2- Toplanan delillerden kocanın eşine karşı müessir fiilde bulunduğu ve birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Kadının evlilik birliğini sarsan kusurlu bir davranışı isbat edilmemiştir. Bu durumda kadın lehine hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.
3- Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir.
4- Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 1999 doğumlu küçüğün babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Türk Medeni Kanunu'nun 16611-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanunu'nun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi sayılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3- Toplanan delillerden kocanın eşine karşı müessir fiilde bulunduğu ve birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Kadının evlilik birliğini sarsan kusurlu bir davranışı isbat edilmemiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları ( TMK. 4 BK. 42, 43, 44, 49 ) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
4- Türk Medeni Kanunu'nun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( MK md.4, BK md.42 ve 44 ) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
5- Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 20.08.1999 doğumlu A'nın Türk Medeni Kanununun 182,336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
6- 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere ( MK md. 118-395, 5133 S.Kmd. 2-3 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici ı. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün üç, dört ve beşinci bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-09-2007, 17:25   #4
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

ANNENİN GELİRİNİN BULUNMAMASININ VELAYETE ETKİSİ İLE İLGİLİ
İÇTİHATLAR :

"... Davalı annenin gelirinin bulunmaması velayetin ondan alınması nedeni olamaz;ana yanında kalmasının çocuğun bedeni,fikri,ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı engellerin bulunmaması ve hemen meydana gelebilecek tehlikelerin varlığı da ispat ispat edilmediği halde ana bakım ve şefkatine muhtaç küçüğün velayetinin babaya verilmesi usul ve kanuna aykırıdır."
2 HD 2002/4580-5413 18.4.2002
-------------------------------------------------------
"Anne yanında kalan her iki çocuğun,kardeşlerin birbirinden ayrılmalarının olumsuz etkileri nazara alınarak annenin velayetine bırakılmaları gerekir."
2 HD 26.5.2003 2003/3970-7616
--------------------------------------------------------
"Ananın mali durumunun iyi olmaması velayetin nez"i sebebi değildir" 2 HD 4.11.1983 8892/9227

" ...babanın maddi durumunun anneye nazaran daha iyi olması velayetin kendisine verilmesini gerektirmez. Çocuğun öz anasının yanında bakılıp gözetilmesi menfaatinedir." 2 HD 12.9.1975 711/6585
----------------------------------------------------------------
" Dört yaşındaki çocuk ana bakım ve şefkatine muhtaçtır.Ananın müslüman ve Türk olmaması ve yurt dışında yaşaması,münhasıran çocuğun bedeni,fikri,ahlaki gelişimine engel olacak bir neden olarak kabul edilemez."
HGK 17.3.1993 2/763-117
-----------------------------------------------------------------

" ...Büyük üzüntülerin ve geçici maddi sıkıntıların giderilmesine kadar velayeti altındaki çocukları geçici bir zaman için amcalarına bırakan velinin durumu 274.maddedeki şartlara uymadığından velayetin nezine karar verilemez."
HGK 10.3.1978 977/2-490-226
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
vade tarihi açık bono düzenlenmesi yer-sub Meslektaşların Soruları 3 05-01-2008 01:47
Çekin tedavülde olmayan parayla düzenlenmesi Av.H Ceylan Meslektaşların Soruları 3 16-09-2007 13:21
çocukla şahsi ilişkinin yeniden düzenlenmesi/yetki Av. Bülent Sabri Akpunar Meslektaşların Soruları 5 15-01-2007 17:14
nesebib düzeltilmesi ve velayetin düzenlenmesi avslh Meslektaşların Soruları 3 20-11-2006 16:56
Adli Raporların Düzenlenmesi Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 0 28-08-2002 19:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,13135505 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.