Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ek dava da faizin başlangıç zamanı

Yanıt
Old 14-09-2007, 11:03   #1
Ercan Turgut

 
Varsayılan ek dava da faizin başlangıç zamanı

Bir alacak davasında davacı taraf davalı ile aralarındaki iş sözlşemseine göre sözleşmenin haksız feshedildiğinden bahisle önce bir miktar( asıl alacağın 1/3 i kadar) tazminatın tahsili için davalıyı icraya veriyor.İtiraz üzerine takip duruyor itirazın iptali davasını davalı kaybediyor ve mahkme ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren faize hükmederek karar veriyor.Yargıtay da onadı bu kararı.Buraya kadar sorun yok ancak davacı bu kez de kalan bakiye alacağı için ek dava açıyor (not:ilk davada fazlaya ilişikin hakları saklı tutmuş) tabi radan 3 yıl geçmiş, geçmiş günler faizini de istiyor.Mahkemede davalının icradan giden ödme emriyle temerrüte düştüğünden bahisle ödeme emrini tebliğ aldığı tarihten itibaren faize hükemderek davayı kabul ediyor.
Benim sorum şu davacıidavalıyı icraya verdiği bedel kadar temürüte düşürmez mi yok davalı borçlu alacağın tamamı hakkında mı temrüüte düşmüştür.Bu husus alacak davalı için mi böyle yoksa elimde 3-4 adet işci alacaklarından kaynaklanan davalarda açılan ek davalarda faize ek dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektği belirtilmektedir.

Ben bu kararı temyiz etmek istiyorum çünkü; 16,000YTL faiz var eğer faize icra ödeme emrinden itibaren değil de dava tarihinden itibaren hükmetseydi fazi ancak 1000YTL olcaktı ne dersiniz temyzi etmelimiyim.
Old 14-09-2007, 19:08   #2
OLCAYK

 
Varsayılan

Ek dava yada ıslah yoluya dava bedelinin arttırılmasında faizin başlangıç tarihi ek davanın açıldığı ya da ıslahın yapıldığı tarihtir. Olayınızda kesinleşen ilamda bahsi geçen alacak miktarı belirlidir,dosyadan gönderilen ödeme emrindeki ya da icra emrindeki miktarda belirlidir. Dolayısıyla bakiye alacak için temerrüde düşüldüğünden bahsedilmesini tartışmak gerek, sanırım mahkeme ilk dosyada tüm alacak miktarının belirlenmiş olduğundan bahisle böyle bir karar verdi. Ancak alacaklıda bakiye alacağını üç yıl sonra talep etmiş,daha önce borçluya bir başvuruda bulunmamış. İlk ilamdan sonra gelen icra emri yada ödeme emrinede de tüm alacak değil, ilk talep edilen konu olmuş, dolayısıyla olayda temerrüdün gerçekleşmediğini düşünüyorum.
Old 15-09-2007, 00:38   #3
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi
Esas: 2002/4178
Karar: 2002/4064
Karar Tarihi: 13.03.2002
ÖZET: Ek dava ile istenen miktarlar açısından ek dava tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir.
(818 S. K. m. 101)
Dava: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı hafta tatili ücreti ile fazla çalışma alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Kıdem tazminatı dışındaki işçilik hakları için ilk ve ek dava ayrımı yapılmaksızın faiz başlangıç tarihi olarak ilk dava tarihin esas alınması hatalıdır Ek dava ile istenen miktarlar açısından ek dava tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.3.2002 gününde oybirliği ile karar verilmiştir.(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 15-09-2007, 13:03   #4
Ercan Turgut

 
Varsayılan

Evet bende sevgili OlcayK gibi düşünüyorum.Çünkü borcun tamamı için müvekkil temerrüte düşürülmemiştir. Cevabınız için teşekkür ederim.
Old 15-09-2007, 13:26   #5
Ercan Turgut

 
Varsayılan

Av.Ergün Vardar,bir iş davasını konu edinen yargıtay kararı göndermiş.Bu konu iş davalarında çok açık olarak belirmiş ek dava tarihinden itibaren fazi istenebileceğini ama benim sorumdaki sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan bir alacak davası acaba farklılık var mıdır.
Old 15-09-2007, 13:35   #6
halit pamuk

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 1997/16749
K. 1997/20080
T. 3.12.1997
• BELİRLİ SÜRELİ HİZMET AKDİ ( Akdin Süresinin Bitiminden Önce İşveren Tarafından Haksız Olarak Feshi )
• İŞ AKDİNİN FESHİ ( Belirli Süreli Hizmet Akdinde Süre Bitmeden İşveren Tarafından Haksız Olarak Fesih Hali )
• İŞÇİNİN ÇALIŞMAKLA ELDE ETTİĞİ TUTAR ( İşveren Tarafından Haksız Fesih Durumunda Ödenecek Ücretten Mahsup Edilmesi )
1475/m.9
818/m.325
ÖZET : Belirli süreli hizmet akdi işverence süresinin bitiminden önce ve haksız olarak feshedildiğinde, işçinin geri kalan süreye ilişkin ücret talebinde, BK m. 325'e göre indirim yapılıp yapılmayacağı araştırılmadan hüküm tesisi hatalıdır.

DAVA : Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Dava konusu istek belirli süreli hizmet akdinin süre bitiminden önce haklı bir neden bulunmadığı halde işveren tarafından sona erdirilmesi sebebiyle bakiye süreye ait ücret alacağına ilişkindir. Mahkemece, davacının işi yapmadığından dolayı tasarruf ettiği yahut diğer bir işi ile kazandığı ve kazanmaktan kasten feragat ettiği şeyi mahsup etmeye mecburdur. Mahkemece Borçlar Kanununun 325 maddesini uygulamadan hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir:

3. İlk dava açılan bu ek dava için temerrüt oluşturmadığından ek dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken ilk dava tarihinden faiz yürütülmesi hatalıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03/12/1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 17-09-2007, 13:32   #7
Ercan Turgut

 
Varsayılan

sevgili Korayad cevabınız için teşekkür ederim.Bizim düşündüklerimiz ve gelen cevaplarla paralel ancak benim sorumda özellikle vurguladığım konu İŞ DAVALARINDA sizin gönderdiğiniz türden karar çok var ancak benim derdim bu konu yani ek davalarda, ek dava tarihinden itibaren faiz talep edileceği hususu tüm davalariçin gerli midir.Yoksa sadece iş davalarına mı özgüdür.Dikkat edersseniz gönderilen yargıtay kararları hep işçi alacaklarıyla ilgili
Old 17-09-2007, 13:55   #8
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Ercan Turgut
sevgili Korayad cevabınız için teşekkür ederim.Bizim düşündüklerimiz ve gelen cevaplarla paralel ancak benim sorumda özellikle vurguladığım konu İŞ DAVALARINDA sizin gönderdiğiniz türden karar çok var ancak benim derdim bu konu yani ek davalarda, ek dava tarihinden itibaren faiz talep edileceği hususu tüm davalariçin gerli midir.Yoksa sadece iş davalarına mı özgüdür.Dikkat edersseniz gönderilen yargıtay kararları hep işçi alacaklarıyla ilgili

Siz sorunuzda "İş Sözleşmesi" der, detay vermezseniz; işçi alacağı ile ilgili Yargıtay kararı sunulması doğaldır.

Alacak davasında da iş davasında da davadan önce, davalı temerrüde düşürülmemişse kısmi alacak için dava tarihinden; ek dava(ıslah edilen bölüm) için de ek dava/ıslah tarihinden itibaren faiz işletilecektir. Bu konuda bir çok Yargıtay kararı mevcuttur.

Yukarıda Sayın Ergün Vardar tarafından sunulan Yargıtay kararında muhtemelen davadan önce bir temerrüt olgusu sözkonusu değildir. Yerel Mahkeme, ek dava için istenen faizi de kısmi dava tarihinden itibaren yürütmüştür.Önceden bir temerrüt ihtarı söz konusu olmadığı için yerel mahkeme kararı yanlıştır.

Sayın korayad'ın sunduğu karar da benzer mahiyettedir. Yine davadan önce, davalı temerrüde düşürülmemiştir. Karara göre açılmış bulunan kısmi dava nedeniyle davalı temerrüde düşmemiş olup; ek davada faiz, ek davanın açıldığı tarihten itibaren yürütülmelidir. Bu kararın sizin olayınıza benzeyen tarafı bu bölümüdür. Sizin olayınızda önceden bir icra takibi yapılmıştır.Daha sonra ek dava açılmıştır. Yargıtay kararını kıyasen yorumlarsak, icra takibi davalıyı temerrüde düşürmemiş olmaktadır.

Saygılarımla
Old 17-09-2007, 13:56   #9
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Sorduğunuz sorunun cevabını sayın OLCAYK vermiş zaten. Açılan ek davalarda ve ıslah taleplerinde faiz başlangıcı ek davanın açıldığı tarih veya ıslah tarihidir.

Saygılarımla...
Old 18-09-2007, 11:15   #10
Ercan Turgut

 
Varsayılan

Cevaplarınız için teiekkürler.ben iş sözlşemesi derken işveren işçi arasındaki değil herhangi bir meslek mensunbu ile iş sahibi arasındaki sözleşmeyi kstetmiştim.Ama şöyle bir duerum var hukuk programlarında ek dava + fazi yazdığımız zaman hep iş davalarıyla alakalı kararlar karşımıza çıkyor.Deneyebilirsiniz.Ben o yüzden bu husu sadece iş davalaıyla mı alakalıdır diye düşündüm.Birde benim sorumda mahkeme kararında davalının icradan ödeme emrini tebliğ aldığı tarihte temerrüte düştüğünden bahisle geçmişe dönük fazie hükmettiğini gerekçesine yazmış.
Old 21-10-2007, 16:39   #11
Av. Salim

 
Varsayılan

Tazminat davalarında kanun gereği haksız fiilin vuku bulduğu tarihten itibaren faiz istenebiliyor. Bu nedenle bu davaların fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılması halinde daha sonra ek dava açılması ya da ıslah ile talebin arttırılması hallerinde yine haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren talepte bulunulabilecektir. Mesela trafik kazası nedeniyle tazminat davalarında durum böyledir. Diğer taraftan iş davalarından kıdem tazminatı talepli davalarda da durum böyledir. Zira bunlarda temerrüde düşürmek gerekmez. Ama mesela ihbar tazminatı böyle değil onda temerrüde düşürmek gerektiğinden ıslah veya ek dava tarihinden itibaren faize hükmedilir.
Old 21-10-2007, 16:44   #12
Av. Salim

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/8052
K. 2005/5861
T. 7.6.2005
• FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARIN SAKLI TUTULMASI SURETİYLE AÇILAN KISMİ DAVA ( Bakiye Kısım İçin Temerrüt Oluşturmayacağı - Haksız Fiilde Temerrüdün Haksız Fiil Tarihinde Meydana Gelmesi ve Hem Kısmi Davaya Konu Alacak Hem de Bakiye Alacak İçin Bu Tarihten İtibaren Faize Hükmedilmesi Gereği )
• HAKSIZ FİİL NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Olayın Meydana Geldiği Tarihte Temerrüt Oluşacağı - Hem Kısmi Davaya Konu Alacak Hem de Ek Dava veya Islaha Konu Bakiye Alak İçin Bu Tarihten İtibaren Faize Hükmedileceği )
• FAİZ BAŞLANGICI ( Haksız Fiil Nedeniyle Açılan Tazminat Davasında - Hem Kısmi Davaya Konu Alacağa Hem de Bakiye Alacağa Haksız Fiil Tarihinden İtibaren Faiz Yürütüleceği )
• TRAFİK KAZASI SONUCU MALULİYET ( Tazminat Talebiyle Açılan Kısmi Davaya ve Sonradan Artırılan Miktara İşletilecek Faizin Başlangıç Tarihi )
• TAZMİNAT TALEBİ ( Trafik Kazası Sonucu Yaralanma Nedeniyle Açılan Kısmi Davaya Konu Alacak ile Ek Davaya veya Islaha Konu Bakiye Alacak İçin Haksız Fiil Tarihinden İtibaren Faize Hükmedileceği )
• TİCARİ TEMERRÜT FAİZİ TALEBİ ( Ticari Temerrüt Faizi Kavramının Hangi Faizi Karşıladığının Tesbiti )
6762/m.806
3095/m.1
818/m.98
1086/m.87
2918/m.99
ÖZET : Dava, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılmıştır. Davacı, kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak isteyebileceği gibi, dava konusunun artırılmasını önleyen HUMK'un 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi karşısında, aynı davada ıslah dilekçesi verip, harcını yatırmak suretiyle de talep edebilir. Kısmi davanın, dava konusunun dava edilmeyen bölümü için borçluyu temerrüde düşürmeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren, zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Eskil Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 17.03.2004 tarih ve 2001/22-2004/40 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili davalılardan K. Turizm Seyahat Ltd. Şti. N. U. ve S. H. vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 07.06.2005 günde davacı avukatı M. K. P. ile davalı avukatı M. K. gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, bu ve birleşen dava ile, müvekkilinin davalı K. Turizm Seyahat Ltd. Şti.ne ait otobüsle Uşak'tan Kayseri'ye gitmekte iken A. N.'ye ait araca çarpması sonucu yaralandığını, müvekkilinin üniversite öğrencisi olduğu için okula gidemediğinden bir yıl okulunu uzatmak zorunda kaldığını, hayata geç atıldığını, yaralanma nedeniyle derin acılar yaşadığını, müvekkilinin aynı zamanda gitar öğretmenliği yaptığını kolunda meydana gelen fonksiyon kaybı nedeniyle bu işini yapamayacağını, davalı sigorta şirketinin koltuk sigorta poliçesi tazminatını ödemediğini ileri sürerek, asıl davada, fazlaya ait haklar saklı kalmak kaydıyla, bedeni gücündeki eksilme sürekli/geçici işgöremezlik için 100.000.000.- TL., okul dönemi uzaması, faturalanamayan tedavi giderleri, öğrencinin memleketi dışında bakım giderleri için 100.000.000.- TL., gitar kursu verememesi nedeniyle 100.000.000.TL. ve hayata geç atılma nedeniyle 25.000.000.- TL. olmak üzere toplam 325.000.000.- TL. maddi tazminat ile 5.000.000.000.- TL. manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş, 12.9.2001 tarihli ıslah dilekçesi ile de 18.7.2001 tarihli bilirkişi raporunda yapılan 298.000.000.- TL. maddi hata ile birlikte toplam 33.347.589.447.TL.sının davalılardan kaza tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Bu dosya ile birleşen Eskil Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/150143 sayılı dosyasında, 17.9.2003 tarihli bilirkişi raporuna göre belirlenen maddi tazminat miktarına göre, 62.951.016.882.- TL.sının davalılardan kaza tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalı B. Sigorta A.Ş. vekili, müvekkilinin otobüs zorunlu koltuk sigortacısı olduğunu, poliçe limitinin tedavi giderleri ve bedeni zararlarda ayrıayrı3.000.000.000.- TL. olduğunu, manevi tazminattan sorumlu bulunmadıklarını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Diğer davalılar K. Turizm Ltd. Şti., N. Ü. ve S. H. vekili, sürücü N. Ü.' nün 2/8 oranında kusurlu olduğunu, tazminatın fahiş talep edildiğini, sigorta şirketi tarafından yapılacak ödemelerin tazminat miktarından indirilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacının sigorta şirketine karşı yönelttiği manevi tazminat, kazanç kaybı ve hayata geç atılmaya ilişkin taleplerin sigoı1a tazminatı kapsamında bulunmadığından reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.500.000.00q:TL.sının kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile K. Turizm Seyahat Ltd. Şti., N. U. ve S. H.'den tahsiline, hayata geç atılma nedeniyle 1.800.000.000.- TL.sının 25.000.000.000.- TL.sının kaza tarihinden, 423.000.000.- TL. yurt masrafının 100.000.000.- TL.sının kaza tarihinden, 98.000.000.- TL. harç ve 20.000.000.TL. ulaşım masrafının ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile K. Turizm Seyahat Ltd. Şti., N. U. ve S. H.'den tahsiline, davalı sigorta şirketinin yaptığı 283.924.523.- TL. ile diğer davalıların ödedikleri 151.900.000.- TL. tedavi ve hastane gideri tazminatı, yine sigorta şirketinin çalışma gücü kaybı nedeniyle ödediği 1.080.000.000.- TL.sının mahsubu ile bakiye 30.722.544.000.- TL.sının 100.000.000.- TL.sının kaza tarihinden, kalanının ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile ( sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olması kaydıyla ) tahsiline, ek dava ile talep edilen tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili ve davalılar K. Turizm Seyahat Ltd. Şti., N. Ü. ve S. H. vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve T.T.K.nun 806. maddesine göre, taşıyıcının, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükellef olmasına, taşıyıcının tamamen kusursuz olduğunu savunmamasına ve davanın müteselsil sorumluluğa göre açılmış bulunmasına göre, davalılar K. Turizm Seyahat Ltd. Şti., N. U. ve S. H. vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Diğer yandan, mahkemece davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verildiği halde, davalılar yararına, karar tarihinde geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ücreti vekalete karar verilmemesi de doğl1! görülmemiş ve kararın bu yönden davalılar K. Turizm Seyahat Ltd. Şti., N. U. ve S. H. yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

3- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacı vekilinin dava dilekçesinde talep ettiği ticari temerrüt faizinin Dairemizin uygulamasına göre kaza tarihi itibariyle yasal faiz anlamında ve 01.01.2000 tarihinden itibaren de 3095 S.K.nun 4489 S.K. ile değişik 1. maddesinde açıklanan kısa vadeli kredi işlemlerinde uygulanan reeskont oranı anlamında olduğu ve mahkemece hükmedilen yasal faizin de bu talebi kapsıyor bulunmasına ve ayrıca, davacı vekilinin 23.05 2001 ve 18.10.2001 tarihli dilekçeleri ile ilk bilirkişi raporuna usulen itiraz etmiş bulunması nedeniyle mahkemece bu raporun karara esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

4- Dava, davalıların malik ve sürücüsü oldukları araçta yolcu olarak bulunan davacının meydana gelen kaza neticesinde maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Yolcunun ölümüne neden olmak, esasen haksız eylem niteliğinde olup, haksız eylemlerde borçlunun temerrüde düşürülmesinin gerekmediği ve B.K.nun 98/2'nci madde hükmü uyarınca sözleşmeye aykırılık hallerinde de haksız eyleme ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulabileceği de açıktır.

Dava, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılmıştır. Davacı, kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak isteyebileceği gibi, dava konusunun artırılmasını önleyen HUMK.nun 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi karşısında, aynı davada ıslah dilekçesi verip, harcını yatırmak suretiyle de talep edebilir. Kısmi davanın, dava konusunun dava edilmeyen bölümü için borçluyu temerrüde düşürmeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.

O halde, mahkemece, ıslah edilen kısım itibariyle de istem gibi olay gününden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken, arttırılan kısım için yazılı gerekçelerle ıslah tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

5- Mahkemece, hükümde davalılar tarafından ödenen 115.900.000.-TL ve B. Sigorta Şirketi tarafından ödenen 283.924.523.-TL.sının indirilmesine karar verildiği halde, 18.07.2001 tarihli bilirkişi raporunda % 36 maluliyet oranına göre hesap edilen tazminat olan 31.802.544.000.-TL.den davalı B. Sigorta Şirketi tarafından ödenen 1.080.000.000.-TL indirilmek suretiyle bakiye 30.722.544.000.-TL.ye karar verilmiştir. Bu durum davalıların bu yönden temyiz istemi olmadığından aleyhe bozma yasağı gereği bozma sebebi yapılmamış ve davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

6- Davalı sigorta şirketi, hem otobüs zorunlu koltuk sigortacısı hem de zorunlu mali mesuliyet sigortacısıdır. Davacı dilekçesinde, davalı sigorta şirketine davadan önce müracaat yapıldığı belirtilmiştir. Mahkemece öncelikle davalı sigorta şirketine davadan önce müracaat olup olmadığının tespiti ile, Sigorta şirketinin temerrüdü açısından; trafik sigortasından yapılan ödemeler için KTK. 99. madde hükmü ve otobüs zorunlu koltuk sigortasından yapılan ödemeler için ise, poliçe genel şartları 17. madde hükmü dikkate alınmak suretiyle davalı sigorta şirketi yönünden faiz başlangıç tarihlerinin tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) no'lu açıklanan nedenle, davalılar K. Turizm Seyahat Ltd. Şti., N. U. ve S. H. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 )"no'lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar K. Turizm Seyahat Ltd. Şti., N. U. ve S. H. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ( 3 ) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 4 ), ( 5 ) ve ( 6 ) no'lu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, takdir edilen 400.00 YTL. duruşma vekillik ücretinin taraflardan alınarak yek diğer tarafa verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 07.06.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Old 21-10-2007, 17:03   #13
Av. Salim

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/9-809
K. 2002/802
T. 9.10.2002
• ISLAH YOLUYLA MÜDDEABİHİN ARTIRILMASI ( Islah Edilen Miktar İçin Faiz Başlangıcı )
• MÜDDEABİHİN ISLAH YOLUYLA ARTIRILMASI ( Islah Edilen Miktar İçin Faiz Başlangıcı )
• FAİZ BAŞLANGICI ( Müddeabihin Islah Yoluyla Artırılan Kısmı İçin )
• FAZLAYA İLİŞKİN HAKKIN SAKLI TUTULMASI ( Islah Yoluyla Artırılan Miktara Uygulanacak Faizin Başlangıç Tarihi )
• KISMİ DAVADA FAZLAYA İLİŞKİN HAKKIN SAKLI TUTULMASI ( Müddeabihin Islahla Artırılan Kısmı İçin Faiz Başlangıcı )
1086/m.87,83
ÖZET : Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kısmi ıslah yapılmak suretiyle arttırılan alacak kesimi için hangi tarihten itibaren faize hükmetmek gerektiği noktasında toplanmaktadır. Yargı kararları ve öğretide kısmi ıslahta dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir. Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı, yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. Faiz konusuna gelince; ödeme günü yasa ya da sözleşme ile kararlaştırılmayan alacaklarda, borçlu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Eğer ihtar çekilmemişse açılan davanın tarihi, temerrüt tarihi ve faizin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Burada uyuşmazlık konusu; açılan davada fazlası saklı tutulan alacağın temerrüt tarihi ve dolayısıyla faizin başlangıç tarihinin dava tarihi mi, yoksa ıslah tarihi mi olması gerektiğidir. Kısmi davanın dava edilmeyen ve fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluyu temerrüde düşürmeyeceği az yukarıda açıklandığı üzere öğreti ve yargısal kararlarda benimsenmiştir. Çünkü açılan dava ancak dava konusu edilen miktar bakımından davalıyı temerrüde düşürür. Başlangıçta bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporuyla ortaya çıkan kesim için, başlangıçtaki tarihte borçlunun temerrüde düşürüldüğünden söz edilmesine yasal olanak yoktur. Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin ıslah ile arttırılan alacak kesimi için, davalının ıslah tarihinde temerrüde düşeceği ve faize de ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

DAVA : Taraflar arasındaki ""tazminat"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.12.2001 gün ve 324-337 sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 11.3.2002 gün ve 4378-3518 sayılı ilamıyla; ( ...Davacı kısmi dava açarak kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını istedikten sonra, yargılama devam ederken dava konusunu ıslah ederek, belirlenen tüm alacaklarına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece belirlenen tüm alacaklar hüküm altına alınmış ise de, kıdem tazminatı dışındaki işçilik alacaklarına ilk talep edilen kısmi miktarlara dava tarihinden bakiyelere ise ıslah tarihinden yasal faiz uygulamasına karar verilmiş ve davacı lehine 4.12.2001 tarihinden önce yürürlükteki avukatlık ücret tarifesine göre vekalet ücreti takdir etmiştir.

Verilen karar aşağıdaki gerekçelerle hatalı bulunmuştur.

1- Islah, dava dilekçesinin baştan itibaren düzeltilmesine yönelik bir taraf usul işlemidir. Bu niteliği itibariyle ilk davanın devamı olup, yeni bir dava değildir. Böyle olunca sonuçlarını ilk dava tarihinde meydana getireceğinden ıslah sonucu arttırılan miktarlar için ıslah tarihinden değil, dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Mahkemece bakiye miktarlar için ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalıdır.

2- Diğer taraftan 4.12.2001 tarihinde yürürlüğe giren yeni Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. maddesi ile ""Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hükmün verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır"" kuralı getirilmiştir. Bu kurala göre karar tarihinde dava konusu kabul edilen miktarlar yönünde yeni tarifeye göre belirlenecek vekalet ücretinin karar altına alınması gerekir. Mahkemece önceki tarifeye göre vekalet ücretinin kabulü ayrı bir bozma nedeni yapılmıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, işçi alacağına ilişkindir.

Davacı vekili işverenin, müvekkilinin maaşını tam ve düzenli olarak ödemediğini, öte yandan hak ettiği fazla çalışma, yıllık izin, ikramiye, nema ve vergi iadesini de ödemediğini, bu nedenle 30.4.2000 tarihi itibariyle iş akdini feshettiklerini belirterek, müvekkilinin çalıştığı döneme ait toplam 520.000.000.-TL. alacağın, fazlaya dair hakları saklı tutulmak koşuluyla kıdem tazminatı açısından iş akdinin fesih tarihinden, diğer alacaklar için 18.5.2000 tarihli ihtarname tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

Davalı usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen duruşmaya gelmemiş ve davaya yanıt vermemiştir.

Mahkeme; kıdem tazminatına 30.4.2000 tarihinden, dava dilekçesinde istenilen alacak miktarı için dava tarihinden, ıslah ile arttırılan kısım için ise ıslah dilekçesinin havale tarihinden itibaren faize hükmetmiştir.

Davacı vekilinin tüm alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini belirterek yaptığı temyiz üzerine Özel Daire; yukarıda açıklanan nedenle ıslah ile artırılan miktar için de dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği gerekçesi ile hükmü bozmuştur.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kısmi ıslah yapılmak suretiyle arttırılan alacak kesimi için hangi tarihten itibaren faize hükmetmek gerektiği noktasında toplanmaktadır. 4.11.2000 tarihli ve 24220 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, Anayasa Mahkemesinin 20.7.1999 gün ve 1999/1 E. ve 1999/33 K. sayılı kararı ile HUMK.'nun 87. maddesinin son cümlesindeki ""müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez"" hükmü iptal edilmiştir.

Bilindiği gibi artık davacı, kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak isteyebileceği gibi, müddeabihin arttırılmasını önleyen yasal düzenlemenin yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesinin kararı ile ortadan kalkmasından yararlanarak, müddeabihi aynı davada kısmi ıslah dilekçesi verip harcını yatırmak suretiyle arttırılabilir.

HUMK.'nun 83. maddesinde ıslah; taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen ya da kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanmıştır. O halde ıslah kısmen yada tamamen yapılabilir. Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren yapılan bütün usul işlemlerin yapılmamış sayılması HUMK.'nun 87. maddesi hükmü gereğidir ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt: IV sayfa: 3695 vd. )

Gerek öğreti gerekse yargısal kararlarda; tamamen ıslahta; yeni bir dava açılmış sayılmayacağı, ıslah edilen davanın ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu, bunun sonucu olarak, zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin ilk davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılacağı öteden beri yerleşik görüştür ( Y.HGK. 30.01.2002 gün 2002/2-63 E. ve 23 K, Y.H.GK. 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. 572 K. sayılı ilamları ).

Burada; kısmi davada dava edilmeyen kısım ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının ne anlama geldiği üzerinde durulmasında yarar vardır.

Yargı kararları ve öğretide kısmi ıslahta dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir ( Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt: II sayfa: 1541 vd. ). Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir ( Y.HGK. 20.3.1968 gün ve 1968/9-210 E. ve 151 K., 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. ve 572 K.sayılı ilamları ).

Faiz konusuna gelince; ödeme günü yasa ya da sözleşme ile kararlaştırılmayan alacaklarda, borçlu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Eğer ihtar çekilmemişse açılan davanın tarihi, temerrüt tarihi ve faizin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Burada uyuşmazlık konusu; açılan davada fazlası saklı tutulan alacağın temerrüt tarihi ve dolayısıyla faizin başlangıç tarihinin dava tarihi mi, yoksa ıslah tarihi mi olması gerektiğidir.

Kısmi davanın dava edilmeyen ve fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluyu temerrüde düşürmeyeceği az yukarıda açıklandığı üzere öğreti ve yargısal kararlarda benimsenmiştir. Çünkü açılan dava ancak dava konusu edilen miktar bakımından davalıyı temerrüde düşürür.

Başlangıçta bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporuyla ortaya çıkan kesim için, başlangıçtaki tarihte borçlunun temerrüde düşürüldüğünden söz edilmesine yasal olanak yoktur.

HUMK.'nun 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden önce fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada davalı önceden temerrüde düşürülmemişse, dava açılmakla oluşan temerrüdün önce açılan kısmi davaya konu alacak kesimi ile ilgili olduğu daha sonra açılan ek davada istenen bakiye alacaklarla ilgili olarak ek dava tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşürüldüğü, bunun sonucu olarak ek davaya konu alacaklara ek dava tarihinden itibaren faiz yürütüleceği Yargıtay'ca benimsenmekte idi.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yoluyla saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi, usul ve yasa hükümlerini değiştirmiş değildir. Kısmi ıslahta tam ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılmış bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder ( Y.HGK. 3.7.2002 gün 2002/9-564 E. ve 572 K.sayılı ilamı ).

Burada ıslahın hangi tarihte yapılmış sayılacağının saptanması gereklidir. Yukarıda açıklandığı üzere davacı, hukuki nitelik itibariyle ek dava niteliğindeki istemini, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra aynı davada ileri sürebilmektedir. O halde ıslahın yapılma zamanının tespitinde genel kuraldan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

Yaygınlık kazanmış, yargısal görüş ve öğreti; harca tabi olmayan davalarda hakimin dava dilekçesini havale ettiği tarihte, harca tabi olan davalarda ise harcın ödendiği tarihte dava açılmış sayılır ( Prof. Dr. Baki Kuru a.g.e.cilt:II sayfa: 1640 ). Buna göre; yapılan kısmi ıslah, arttırılan kısma ilişkin harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır.

Bu anlatılanların ışığında somut olaya baktığımızda; Davacı işçi, işverene gönderdiği 22.5.2000 günlü ihbarname de, kıdem tazminatı ve alacakları toplam olarak 2.425.000.000.-TL. istemiş, dava dilekçesinde ise fazlaya dair haklarını saklı tutarak toplanı 520.000.000.-TL. istemiştir. Bu alacağın, 10 milyon TL.'lık Kıdem Tazminatı bölümüne iş akdinin fesih tarihinden, bakiyesine ihtarname tarihinden itibaren faize hükmedilmesini istemiştir.

Davacı ıslah dilekçesinde ise, faiz istemine yer vermemiştir. Mahkemenin dava dilekçesindeki kıdem tazminatı dışındaki kesim için dava tarihinden ıslah ile arttırılan kısım için ise ıslah dilekçesinin havale tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönündeki kararını davacı vekili, tüm alacaklar bakımından dava tarihinden itibaren faize hükmetmek gerektiğini iddia ederek temyiz etmiştir.

Hemen belirtelim ki, ıslah isteminde davacı faiz talep etmediğinden kural olarak ıslah ile arttırılan bölüm için faize hükmedilmemesi gerekir. Ne var ki, aleyhe temyiz olmadığından artık bu husus nazara alınamaz. Öte yandan, davacı ilk temyiz dilekçesinde açıkça tüm alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz talep etmiş olduğundan, artık ihtarname tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönündeki isteminden feragat ettiği kabul edilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin ıslah ile arttırılan alacak kesimi için, davalının ıslah tarihinde temerrüde düşeceği ve faize de ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Ancak somut olayın özelliğine göre; ıslah dilekçesinin havale tarihi ile ıslah harcının yatırılma tarihi arasında 1,5 ay kadar süre bulunduğundan, harcın yatırıldığı tarihte ıslahın yapıldığı ve temerrüdün oluştuğu kabul edilerek 5.12.2001 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönünde hükmün düzeltilerek onanması gerekir.

yarx
Old 22-10-2007, 09:38   #14
Ercan Turgut

 
Varsayılan

Teşekkürler sevgili meslektaşım.gönderdiğiniz kararlar olayı tam olarak aydınlatmış durumda ben zaten,kararı temyiz ettim.İnşallah Yargıtay da kararı bozar bede sizlerle paylaşırım.İyi günler iyi çalışmalar
Old 06-11-2007, 16:02   #15
avbekirkan

 
Varsayılan Trafİk Kazasi İle İlgİlİ Yargitay Karari Acİll

ÖlÜmlÜ Trafİk Kazasi Sonucu Fazlaya İlİŞkİn Haklarimi Sakli Tutarak AÇmiŞ OlduĞum Davada İlgİlİ Raporlar Geldİ Bu Na GÖre
-islah EttİĞİm Takdİrde Faİz BaŞlangici Islah Tarİhİ Mİ Yoksa İlk Dava Tarİhİmİ Kabul Edİlecek
Buna İlİŞkİn 2004 Ve 2005 Yillarinda Farkli Ve ÇelİŞkİlİ Kararlar Mevcut Bu Nedenle 2006 Veya 2007 Tarİhlİ Yargitay Kararina İhtİyacim Var İlgİlenİrsenİz Memnun Olurum Selamlar
Old 06-11-2007, 16:46   #16
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avbekirkan
ÖlÜmlÜ Trafİk Kazasi Sonucu Fazlaya İlİŞkİn Haklarimi Sakli Tutarak AÇmiŞ OlduĞum Davada İlgİlİ Raporlar Geldİ Bu Na GÖre
-islah EttİĞİm Takdİrde Faİz BaŞlangici Islah Tarİhİ Mİ Yoksa İlk Dava Tarİhİmİ Kabul Edİlecek
Buna İlİŞkİn 2004 Ve 2005 Yillarinda Farkli Ve ÇelİŞkİlİ Kararlar Mevcut Bu Nedenle 2006 Veya 2007 Tarİhlİ Yargitay Kararina İhtİyacim Var İlgİlenİrsenİz Memnun Olurum Selamlar

Sayın avbekirkan,

İlgisi nedeniyle mesajınızı buraya taşıdım. Yukarıda 12 .No.lu mesajda Sayın Av.Salim'in sunduğu karar işinizi görecek niteliktedir. Aksine Yargıtay kararlarından söz etmektesiniz. Yazarsanız, üzerine konuşabiliriz.

Not: Mesajınızı büyük harflerle yazmış olabilir misiniz?

Saygılarımla
Old 06-11-2007, 21:28   #17
Av.Fatma Dündar

 
Varsayılan

Ölümlü trafik kazasından dolayı açılmış bulunan davada davanız HAKSIZ FİİL ESASINA göre yürütülür. Haksız fiillerde faiz OLAY TARİHİNDEN itibaren başlar. Bu nedenle, ıslah ya da ek davanız da faizi OLAY TARİHİNDEN İTİBAREN talep etmeniz yeterli
Old 01-02-2016, 21:45   #18
sare_

 
Varsayılan

2006 yılında olan bir trafik kazası sebebiyle açılan maddi manevi tazminat istemli davada, ne dava ne de ıslah dilekçesinde faiz talep edilmemiş. Şimdi ek dava ile faiz talebinde bulunacağım;ancak olay tarihinden itibaren mi yoksa
"Faiz alacağı zaman geçtikçe doğan bir alacak olup, kural olarak davacı, faiz alacağının doğduğu tarihten asıl alacağın ödendiği tarihe kadar faiz isteyebilirse de davalı zamanaşımı def'inde bulunmuşsa, bu durumda, davacı, faize ilişkin dava tarihinden geriye doğru (asıl alacağın bağlı olduğu zamanaşımı süresi kadar) faiz isteyebilir." sebebiyle dava tarihi itibarile geriye doğru 8 sene (cezazamanaşımı) için mi faiz talep etmel doğru olur?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Ticareti Terk Suçunun Başlangıç Zamanı? thalassa Meslektaşların Soruları 2 28-02-2007 15:48
İştirak Nafakasında Faizin Başlangıç Tarihi AV.ASLI ÇAĞDAŞ Meslektaşların Soruları 7 23-02-2007 23:33
Lösemi, yanlış doku testi , ölüm tazminat ve faizin başlangıç tarihi emirakif2 Meslektaşların Soruları 1 19-11-2006 22:17
mal beyanı-dava açılma zamanı ssefasekni Meslektaşların Soruları 7 02-11-2006 22:46
Ücret Alacağına Uygulanan Faizin Başlangıç Tarihi İlgili Meslektaşların Soruları 2 21-06-2002 22:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07776403 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.