Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Fikri Haklarda Zamanaşımı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-05-2007, 01:52   #1
AV.ARDA OKAY

 
Varsayılan Fikri Haklarda Zamanaşımı

Şu anda halen görülmekte olan bir davada yaşananları anlatmak istiyorum. Müvekkilime ait bir kitabin, yayınevince yayınlanması neticesinde, 1995 yılında kitabi basan şirkete karşı dava açılmış, bu arada dosya 5 defa bilirkişiye gönderilmiş ancak alınan raporlar neticesinde zarar tam olarak tespit edilememiş. İlk dava fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılmış, ancak ek dava zararın bilirkişi raporuyla tespitinden itibaren 1 yıl içinde açılmış. Ancak FSEK kanunu gereği bu kanunla ilgili ihtilaflarda haksız fiil hükümleri uygulanır diyor, bu sebeple mahkeme dava zarardan itibaren 1 yıl içinde açılmadığından reddedilmiş. Ancak zarardan itibaren 1 yıl içinde davanın fiilen açılması mümkün değil çünkü hangi miktar üzerinden açacaksınız? Ayrıca bir Yargıtay kararında FSEK 68.md gereği açılan davalarda, davalı ile davacı arasında farazi olarak sözleşme kurulmuş olur diyor ve bu halde zamanaşımı süresi borçlar kanunundaki genel zamanaşımı olan 10 yıl uygulanır diyor. Ancak bu olayla ilgili tam olarak örtüşen bir karar bulamadım. Bu konudaki fikirlerinizi ve varsa Yargıtay kararlarını paylaşırsanız sevinirim.
Old 31-05-2007, 09:34   #2
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/163

K. 2006/83

T. 16.1.2006

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( FSEK 70/2. Maddesi Yollamasıyla BK.nun 60. Maddesindeki Haksız Fiillere İlişkin Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Uygulanmasında Bir İsabetsizlik Bulunmadığı )

• FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARIN SAKLI TUTULMASI ( Tazminat Talebi - FSEK 70/2. Maddesi Yollamasıyla BK.nun 60. Maddesindeki Haksız Fiillere İlişkin Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Uygulanmasında Bir İsabetsizlik Bulunmadığı )

• HAKSIZ FİİLLERE İLİŞKİN ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Maddi ve Manevi Tazminat - FSEK 70/2. Maddesi Yollamasıyla BK.nun 60. Maddesindeki Haksız Fiillere İlişkin Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Uygulanmasında Bir İsabetsizlik Bulunmadığı )

5846/m.68,70

818/m.60

ÖZET : Dava maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Dava dilekçesinde açıkça davalının elde ettiği karın üç katından az olmamak üzere fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak tazminat istendiğinden, bu talebin FSEK 70/son maddesine uygun olması ve FSEK 68/1. maddesinde belirtilen eser sahibinin sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedel itibarıyla uğradığı zararın en çok üç kat fazlası olarak nitelendirilmesinin mümkün olmamasına göre, FSEK 70/2. maddesi yollamasıyla BK.nun 60. maddesindeki haksız fiillere ilişkin bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 28.09.2004 tarih ve 2003/975-2004/540 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin sahibi ve yazarı olduğu " Kaynakları İle Büyük Kadın İlmihali" adlı eseri, davalı şirketin izinsiz olarak Kadın ve Aile isimli aylık dergisi ile promosyon olarak 1994 ve 1995 yıllarında okuyucularına abone olmaları koşuluyla çoğaltarak dağıttığını, müvekkilinin bu haksız fiili yeni öğrendiğini, davalının eyleminin davacının FSEK'ten doğan mali ve manevi haklarına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1 milyar lira maddi ve 5 milyar lira manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın öncelikle bu nedenle reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre, FSEK 70/2. maddesi yollamasıyla BK.nun 60. maddesi hükmüne göre davacının haksız fiili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde dava açmadığı, 1994-1995 yıllarında dağıtıldığını ileri sürdüğü kitaplardan dolayı 2003 yılında dava açtığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve dava dilekçesinde açıkça davalının elde ettiği karın üç katından az olmamak üzere fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak tazminat istendiğinden, bu talebin FSEK 70/son maddesine uygun olması ve FSEK 68/1. maddesinde belirtilen eser sahibinin sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedel itibarıyla uğradığı zararın en çok üç kat fazlası olarak nitelendirilmesinin mümkün olmamasına göre, FSEK 70/2. maddesi yollamasıyla BK.nun 60. maddesindeki haksız fiillere ilişkin bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2.10 YTL. temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 16.01.2006 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, FSEK'na dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, davacı taraf dava dilekçesinde eserinin davalı yanca izinsiz olarak çoğaltılarak aylık dergiye abone olmaları kaydıyla okuyucularına dağıtıldığını ileri sürerek, işbu davayı açmış ve dava dilekçesinin "Sonuç ve İstem" bölümünde manevi tazminat dışında ayrıca davalının karının üç katından aşağı olmamak ve fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla ( 1.000.000.000 ) TL. tazminatın tahsili talebinde bulunmuştur. Ayrıca dosya içerisinde davacının maddi tazminat talebinin FSEK.nun 70 nci maddesine dayalı olduğuna dair bir açıklaması mevcut değildir.
Dairemizin ve HGK.nun yerleşmiş içtihatlarında da açıklandığı üzere ( Y.11. HD. 1987/1836-4131, T.07.07.1987 HGK E. 2002/11-176, K. 2002/214 ) koşulları bulunmak kaydıyla maddi tazminat talebinin FSEK.nun 68 nci maddesine dayandırılması halinde yanlar arasında sözleşme yapılmış gibi bir hal oluşması sebebiyle BK.nun 10 yıllık genel zamanaşımının uygulanması söz konusu olacaktır. Talebin 70 nci maddeye dayanması halinde ise BK.nun 60 ncı maddesinde öngörülen 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri nazara alınacaktır. O halde davalının zamanaşımı def'inin karara bağlanabilmesi için öncelikle davacının talebinin bunlardan hangisine dayandığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 04.06.1968 tarih ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince de hakim sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleplerle bağlı olup, hukuki tavsif kendisine ait bulunmamaktadır. Davacı yukarıda da belirtildiği üzere davacı, davalının karının 3 katından az olmamak üzere maddi tazminatın kendisine verilmesini istediğine ve FSEK.nun 70 nci maddesinde de karın 3 katının ödenmesi şeklinde bir düzenleme mevcut olmadığından, davacının talebinin aynı Yasa'nın 68 nci maddesine dayalı bir talep olduğunun kabulü gerekir ki, buna nazaran da davalının zamanaşımı def'i yerinde değildir. Ayrıca bir an için davacının anılan ifadesinin açık olmadığı kabul edilse bile mahkemece davacıdan bu hususta bir açıklama istenerek neticesine göre davalı tarafın zamanaşımı savunmasının karşılanması gerektiği ve bu nedenle yerel mahkeme kararının bozulması icap ettiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluk kararına karşıyım.
T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/3342

K. 2000/5524

T. 15.6.2000

• MALİ HAKLARA TECAVÜZ ( Mali Haklara Tecavüz Nedeniyle Açılacak Tazminat Davasında Borçlar Kanunu'nun Haksız Eylemlere İlişkin Hükümlerinin Uygulanması Gereği )

• MANEVİ TAZMİNAT ( FSEK'nın 70/2 Maddesinin Haksız Eylemlere Yaptığı Atıf Nedeniyle Açılacak Tazminat Davasında Borçlar Kanunu'nun Haksız Eylemlere İlişkin Hükümlerinin Uygulanması Gereği )

• HUKUK VE CEZA ZAMANAŞIMI ( Davalı Şirket Vekilinin Zamanaşımı Savunması Üzerinde Durularak Bu Konuda Bir Karar Verilmesi Zamanaşımının Dolmadığının Kabul Edilmesi Halinde İşin Esasına Girilmesi Gereği )

5846/m.68,70/2

818/m.60

ÖZET : Dava, davacı eser sahibinin 5846 sayılı FSEK'nın 68. ve devamı maddelerine göre mali ve manevi haklarının ihlal edildiği iddiasıyla açtığı tazminat davasıdır.
FSEK'nın 70/2 maddesinin haksız eylemlere yaptığı atıf nedeniyle mali haklara tecavüz nedeniyle açılacak tazminat davasında Borçlar Kanunu'nun haksız eylemlere ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Davalılardan limited şirket, davacı tarafın 1 yıllık hukuk ve 5 yıllık ceza zamanaşımı süresi geçtikten sonra dava açtığını savunarak davanın reddini istemiştir. Bu nedenle davalı şirket vekilinin zamanaşımı savunması üzerinde durularak bu konuda bir karar verilmesi, zamanaşımının dolmadığının kabul edilmesi halinde işin esasına girilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce görülerek verilen 11.11.1999 tarih ve 1997/744 - 1999/481 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı şirket vekili tarafından istenmiş dava konusu meblağ 200.000.000 TL'nin altında bulunduğundan HUMK'nın 3156 sayılı kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü;
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait "Tunne" ve "şiir sıcağı" adlı şiirlerin davalılardan H... tarafından izinsiz olarak diğer yapımcı davalı limited şirket tarafından hazırlanan ve çoğaltılan kasetlere okunduğunu, eserin değiştirilip tahrif edilmiş şekli ile yayınlandığını ileri sürerek 100 milyon TL manevi şimdilik 10 milyon TL mali haklara ilişkin tazminatın olay tarihinden itibaren faiziyle tahsilini, yayının durdurulmasını, kasetlerin toplatılmasını kararın gazete ve TV den ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1994/304 esas sayılı dosyasına açtığı ve açılmamış sayılma kararı ile sonuçlanan davanın dilekçesinden ve eklerinden haksız fiili 1993 yılında öğrendiği anlaşıldığından 1 yıllık, hukuk bondrol alma tarihi olan 1990 yılı itibariyle de 5 yıllık ceza zamanaşımı sürelerinin doğduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacının iki adet şiirinin izinsiz olarak davalılarca okunup, piyasaya sürüldüğü, FSEK'nın 68. maddesi gözetilerek davacının her bir şiiri için ayrı ayrı telif sözleşmesi yapsa idi şiir başına 20 milyon TL alabileceği 70/1 maddesi gözetilerek de 50 milyon TL manevi tazminat takdir edildiği, bilirkişilerin takdir ettikleri 150 milyon manevi tazminat miktarına itibar edilmediği, haksız fiil tarihi kesin olarak saptanamadığından ve davalı şirket davacının ihtarına 03.01.1994 tarihinde yanıt verdiğinden bu tarihin haksız eylem tarihi olarak kabulünün gerektiği, davacının davalı H... hakkındaki davayı atiye terk ettiği gerekçeleriyle bu davalı yönüyle karar vermeye yer olmadığına, diğer davalı yönünden davanın kısmen kabulü ile taleple bağlı kalınarak ve fazlaya ait hakları saklı tutularak 10 milyon TL maddi 50 milyon TL manevi olmak üzere toplam 60 milyon TL tazminatın 03.01.1994 tarihinden itibaren faiziyle tahsiline, kasetlerin toplatılmasına, kararın gazetede ilanına karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili ile davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davacı eser sahibinin 5846 sayılı FSEK'nın 68 ve maddelerine göre mali ve manevi haklarının ihlal edildiği iddiasıyla açtığı tazminat davasıdır.
FSEK'nın 70/2 maddesinin haksız eylemlere yaptığı atıf nedeniyle mali haklara tecavüz nedeniyle açılacak tazminat davasında Borçlar Kanunu'nun haksız eylemlere ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle, BK'nın 60. maddesinde yazılı hukuk ve ceza zamanaşımı süreleri bu tür davalarda uygulama yeri bulacaktır.
Davalılardan limited şirket vekili, süresi içerisinde verdiği yanıt dilekçesinde, davacı tarafın 1 yıllık hukuk ve 5 yıllık ceza zamanaşımı süresi geçtikten sonra dava açtığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Bu nedenle öncelikle bu savunma üzerinde durulmak gerekmektedir.
O halde mahkemece, davalı şirket vekilinin zamanaşımı savunması üzerinde durularak bu konuda olumsuz bir karar verilmek, zamanaşımının dolmadığının kabul edilmesi halinde işin esasına girilmek gerekirken, herhangi bir tartışma ve gerekçe ortaya konmadan, bu savunma gözardı edilerek doğrudan işin esasına girilerek yargılamanın sonuçlandırılması bozmayı gerektirmiştir.
2- Yukarıda gösterilen bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin esasa ilişkin olan temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı limited şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu şirket yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harçların istekleri halinde temyiz edenlere iadesine 15.06.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 31-05-2007, 09:57   #3
Avukat Kamer Akgül

 
Varsayılan selam

Bende de benzer bir dava vardı ama anlatımlara bakılırsa zamanaşımına takılacağım. Müvekkilime ait bir şarkı, bir sanatçı tarafından kasedinde söz ve müzik kendisininmiş gibi yazılmıştı. 15.06.2006 tarihinde noter ihtarı çekmiştim. Karşı tarafın tek bahanesi, konsolosluğun noter birimine tasdik ettirilen şarkı sözü kısmında noter mührünün eksik olmasıydı. Karşı taraf, bu durumun ispatlanması durumunda tazminat konusunda görüşebileceğini yine noter kanalı ile bize bildirmişti. Fakat bütün çabama ve konsolosluğun bugün yarın belgeyi bulacağız demesine rağmen halen belge aslını elde etmiş değilim. Kötü yanı konsolosluğa bu konuda yazılı bir başvuruda da bulunamadım. Anlatımlarım doğrultusunda, şu an dava açarsam zamanaşımı engeline takılırmıyım?
Old 31-05-2007, 10:04   #4
ayanlar07

 
Varsayılan

<H4><H4>T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2006/4-518

K. 2006/526

T. 12.7.2006

• TAZMİNAT DAVASI ( Fazlaya İlişkin Haklar Saklı Tutularak Dava Açılması - Saklı Tutulan Alacak Kısmı İçin Zamanaşımını Kesmeyeceği )

• ZAMANAŞIMI ( Fazlaya İlişkin Haklar Saklı Tutularak Açılan Tazminat Davasının Saklı Tutulan Alacak Kısmı İçin Zamanaşımını Kesmeyeceği - Süre Geçirildikten Sonra Açılan Ek Davanın Reddi Gereği )

• EK DAVA ( Fazlaya İlişkin Haklar Saklı Tutularak Açılan Tazminat Davası - Süre Geçirildikten Sonra Açılan Ek Davanın Reddi Gereği/Saklı Tutulan Alacak Kısmı İçin Zamanaşımını Kesmeyeceği )

• FAZLAYA İLİŞKİN HAKLAR SAKLI TUTULARAK AÇILAN TAZMİNAT DAVASI ( Saklı Tutulan Alacak Kısmı İçin Zamanaşımını Kesmeyeceği - Süre Geçirildikten Sonra Açılan Ek Davanın Reddi Gereği )

818/m. 60, 133

1086/m. 4


ÖZET : Dava, Hazine adına kayıtlı yerden izinsiz alınan kum ve çakıl bedelinin tazmini istemiyle açılmış ek dava niteliğindedir. Uyuşmazlık, ihtilaf konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. Zararı ve faili belli olduğu halde zarar gören kişi tazminat alacağının tamamını değil bir kısmını dava etmiş olabilir. Dava açılması, zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Ancak dava, açılan miktar için zamanaşımını keser. Saklı tutulan kısım için zamanaşımını kesmez. Dosya kapsamından ek davanın zararı ve faili öğrenmeden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmesinden sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf da zamanaşımı definde bulunduğundan zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 12.09.2003 gün ve 2003/431-830 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 11.05.2004 gün ve 2004/3820-6220 sayılı ilamı ile,
( ...Dava, izinsiz kum ve çakıl alınması nedeniyle uğranılan bakiye zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece dava zamanaşımından reddedilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Hazine'ye ait taşınmazdan davalı şirket tarafından kum çakıl alınıp, arazi yapısının bozulduğunu belirterek, zararın ilk kısmına ilişkin aynı mahkemenin 2002/1300 Esas sayılı dava dosyasında alınan 27/09/2001 tarihli rapora dayanmak suretiyle istemde bulunmuştur. Zarar Devletin hüküm ve tasarrufundaki taşınmazın bozulması ve malzeme alınması nedeniyle bedelinin tazminine ilişkindir. Diğer bir anlatımla davacının zararı, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına dayanılarak istenilmektedir. Mülkiyet hakkı ayni hakların en önemlisi ve en geniş yetkileri kapsayanıdır. Dolayısıyla mutlak bir haktır. Bu özelliği nedeniyle Anayasa'da da "temel haklar ve ödevler" başlığında 35. maddede düzenlenmiştir. Bu nedenle her tür müdahaleye karşı korunmuştur. Davacı mülkiyet hakkına davalının haksız eylemi ile el atması nedeniyle haksız el atmanın önlenmesini isteyebileceği gibi, taşınmazın eski hale getirilmesi veya uğradığı zararın tazmini isteminde de bulunabilir. Mülkiyet hakkı zamanaşımına uğramadığından zararın tazminini isteyen davacı diğer iki seçenekteki haklarını da kullanabilir. Şu durumda seçimlik hakkını kullanan davacının tazminat istemesi zamanaşımını kesmez. Kaldı ki, davacı idarenin dava açmaya yetkili merciinden bu kısım tazminat için olur alınmamıştır. Dolayısıyla zamanaşımı başlamamıştır. Zarar taşınmazla ilgili bulunmasına göre işin esasına girilerek varılacak sonuca göre hüküm kurmak gerekirken, yazılı gerekçe ile zamanaşımı nedeniyle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tapuda çay yatağı vasfıyla davacı Hazine adına kayıtlı yerden izinsiz alınan kum ve çakıl bedelinin tazmini istemiyle açılmış ek dava niteliğindedir.
Özel dairece yukarıda yazılı nedenlerle kararın bozulması üzerine, yerel mahkemece önceki kararda direnilerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, dava konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde haksız fiillerle ilgili üç tür zamanaşımı öngörülmektedir. Bunlar; bir yıllık kısa zamanaşımı; on yıllık uzun zamanaşımı ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımıdır.
Haksız fiil nedeniyle tazminat alacakları bir yıllık kısa zamanaşımına tabi tutulmuş olup, anılan maddeye göre bir yıllık süre "mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttılaı tarihinden itibaren" işlemeye başlayacaktır.
Zamanaşımı süresinin başlaması için zarar görenin hem zararı, hem de failini öğrenmesi gerekmektedir. Bunlardan sadece birinin öğrenilmesi kısa zamanaşımı süresinin işlemesi için yeterli değildir.
Zarar, zarar verici fiil veya olayın zarar görenin hukuki varlık ve değerleri üzerindeki olumsuz etki ve sonuçları olarak tanımlanabilir. Zamanaşımının işlemeye başlaması için zararın öğrenilmesinden amaç, zarar verici olayı değil, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında dava açmaya, bu davayı objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli, yeterli hak ve koşulların öğrenilmesi demektir. Bunlar öğrenilmedikçe, zarar gören dava yoluyla talep edebileceği tazminatın sebep ve şartlarını değerlendiremez. Zarar veya zarar verici fiil devam ettiği sürece, zarar görenin zararı öğrendiği kabul edilemez.
Zarar ve fail belli olduğu halde, zarar gören kişi tazminat alacağının tamamını değil, bir kısmını dava etmiş olabilir. Dava açılması, Borçlar Kanunu'nun 133/2. maddesi uyarınca zamanaşımını kesen sebepler arasındadır. Ancak dava, açılan miktar için zamanaşımını kesmektedir. Zarar gören kişinin, dava: dışı tuttuğu tazminat miktarı için zamanaşımı kesilmez, bu miktarla ilgili olarak işlemeye devam eder. Mevzuatımızda, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, saklı tutulan alacak kısmı için zamanaşımını kesen bir sebep olarak öngörülmemektedir.
Davacı, davalının haksız müdahalesi sonucunda el atmanın önlenmesini, taşınmazın eski hale getirilmesini isteyebileceği gibi, dilerse tazminat da isteyebilir. İyi niyetli olmayan zilyet "geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır."
Somut olayda davacı Hazine, arazisinden izinsiz kum ve çakıl alınması şeklinde beliren davalının haksız eylemi nedeniyle seçimlik hakkını zararın tazmini şeklinde kullanmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davalının müdahalesinin tutanak tarihinden sonra devam etmediği anlaşılmaktadır.
Devlet Davalarının Takibi Usullerine İlişkin 4353 Sayılı Kanun'un "Davaların açılması ve İcra takiplerinin başlaması" başlıklı 26. maddesi uyarınca yetkili makam oluru bulunmadıkça "dava açılamaz ve hiçbir İcra takibi yapılamaz" denmekte olup, ( kısmi ) davanın açılmasında aranan yetkili makam oluru sonrasında açılacak ek davalarda yeniden yetkili makam oluruna ihtiyaç bulunmamaktadır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.04.2006 gün ve 2006/4-118-145 sayılı kararı ).
Davacı Hazine, seçimlik hakkını zararın tazmini şeklinde kullandığına ve kısmi davayı açma izninin verildiği 07.07.1998 tarihinin, davacı idarenin zararı ve faili öğrenme tarihi olarak belirlendiğine göre eldeki davanın Borçlar Kanunu'nun 60/1. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Zamanaşımı başlangıcının, taşınmazın eski hale getirilmesi koşuluna bağlanması isabetli olmayıp, davalı taraf süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğundan mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetli bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 12.07.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx
</H4>



T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/9285

K. 2006/7428

T. 19.6.2006

• TRAFİK KAZASI NEDENİ İLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Gelişen Tıbbi Zarar Bulunduğundan Sakatlık Oranının Rapora İttila İle Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Başlatılması Gereği )

• ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Maddi ve Manevi Tazminat Talebi - Trafik Kazası İtibariyle Ceza Zamanaşımı Süresinin Beş Yıl Olduğu )

• TRAFİK KAZASINDA OLUŞAN ZARARLARDAN DOLAYI ZAMANAŞIMI ( 5 Yıl Olduğu - Maddi ve Manevi Tazminat Talebi )

• ZAMANAŞIMININ BAŞLANGIÇ TARİHİ ( Gelişen Tıbbi Zarar Bulunduğundan Sakatlık Oranının Rapora İttila İle Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Başlatılması Gereği - Maddi ve Manevi Tazminat )

818/m.60


ÖZET : Dava, trafik kazasında yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Trafik kazası itibariyle ceza zamanaşımı süresi beş yıldır. Zararın gelişme gösterdiği durumlarda zamanaşımının başlangıcı olarak zararın geliştiği günün, sona erdiği günün, gelişen durumun öğrenildiği günün önemi vardır. Gelişen durum sürdükçe zamanaşımı işlemesi söz konusu olmaz. Zira zararın giderek artması söz konusudur.
Somut olayda Adli Tıp Kurumu'nun raporunda; davacıda trafik kazası travması sonrasında gelişmiş ağır psikiyatrik bozukluk bulunduğu ve %100 oranında işgücü kaybı mevcut olduğu ve bu sakatlık durumunun trafik kazasıyla uygun illiyet bağı içinde olduğu belirtilmektedir. Bu rapor gözetildiğinde gelişen tıbbi zarar bulunduğundan sakatlık oranının rapora ittila ile bir yıllık zamanaşımı süresinin başlatılması gerekmektedir. Bu durumda ise zamanaşımının dava gününde dolmadığı belirgindir.
DAVA : Davacı O. vekili Avukat İ. tarafından, davalı E. aleyhine 04/09/2002 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; zamanaşımı nedeni ile davanın reddine dair verilen 21/02/2005 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, trafik kazasında yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Trafik kazasının 23/09/1992 günü olduğu, davacının kafa içi ameliyat geçirdiği, ceza davasında alınan raporda hayati tehlike geçirdiğinin ve 45 gün iş güçten kaldığının bildirildiği, davalının 2/8 kusurlu bulunarak cezalandırıldığı, bu davanın 04/09/2002 günü açıldığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde: ameliyattan sonra davacıda davranış bozukluğu başladığı ve arttığı, çeşitli tarihlerde akıl hastanesinde tedavi gördüğü, psikoz durumunun arttığı ve vesayet altına alındığı, davayı da vasisinin açtığı anlatılmaktadır. Trafik kazası itibariyle ceza zamanaşımı süresi beş yıldır. Zararın gelişme gösterdiği durumlarda zamanaşımının başlangıcı olarak zararın geliştiği günün, sona erdiği günün, gelişen durumun öğrenildiği günün önemi vardır. Gelişen durum sürdükçe zamanaşımı işlemesi söz konusu olmaz. Zira zararın giderek artması söz konusudur.
Somut olayda Adli Tıp Kurumu'nun 03/12/2004 günlü raporunda; davacıda trafik kazası travması sonrasında gelişmiş ağır psikiyatrik bozukluk bulunduğu ve % 100 oranında işgücü kaybı mevcut olduğu ve bu sakatlık durumunun trafik kazasıyla uygun illiyet bağı içinde olduğu belirtilmektedir. Bu rapor gözetildiğinde gelişen tıbbi zarar bulunduğundan sakatlık oranının ( zarar miktarının ) 03/12/2004 günlü rapora ıttıla ile bir yıllık zamanaşımı süresinin ( BK'nun 60/1 ) başlatılması gerekmektedir. Bu durumda ise zamanaşımının dava gününde dolmadığı belirgindir. İşin esası incelenerek varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmesi gerekirken mahkemece gelişen zarar bulunduğu gözetilmeksizin zamanaşımı nedeniyle davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx
</H4>



T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/5594

K. 2006/132

T. 17.1.2006

• HAKSIZ FİİL NEDENİYLE TAZMİNAT ( Zarar Görenin Zarara ve Faizine Ittıla Tarihinden İtibaren Bir Yıl İçinde Açılması Gereği )

• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Haksız Fiile Dayalı Tazminat Davasının Zarar Görenin Zarara ve Faizine Ittıla Tarihinden İtibaren Bir Yıl İçinde Açılması Gereği )

• ZARARIN VE FAİZİN ÖĞRENİLME TARİHİ ( Haksız Fiile Dayalı Tazminat Davasını Zarar Görenin Bir Yıl İçinde Açması Gereği )

818/m.60/1


ÖZET : BK.nun 60/1. maddesi hükmüne göre haksız fiile dayalı tazminat davasının, zarar görenin zarara ve faizine ıttıla tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, davalı şirketin üretimde kullandığı elektrik enerjisinin kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla haksız şekilde mühürlenerek 22.6.2002-11.7.2002 tarihleri arasında kullanılmaması nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalı süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde davanın haksız fiilden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin bulunduğunu belirterek BK.nun 60/1. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığından zamanaşımı yönünden reddini istemiştir.
BK.nun 60/1. maddesi hükmüne göre haksız fiile dayalı tazminat davasının, zarar görenin zarara ve faizine ıttıla tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması gerekir.
Somut olayda, davacıya ait elektrik panosu 22.6.2002 tarihinde mühürlenmiş ve 11.7.2002 tarihine kadar elektrik enerjisi verilmemiştir.
Davacı elektriğin verilmediği 22.6.2002-11.7.2002 tarihleri arasında üretim yapamadığından uğradığı zararı istemiştir.
Bu durumda davacının zararının sona erdiği 11.7.2002 tarihinden itibaren bir yıl içerisinde dava açması gerekirken bu süreyi geçirdikten sonra 22.8.2003 tarihinde dava açtığı gözetilerek davanın zaman aşımı definin kabulü ile davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulünde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.1.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx


ilk yargıtay kararı her ne kadar aleyhinize de olsa bence BK daki zamanaşımı süresinin başlangıcındaki zararı öğrenme tarihi zararın miktarı yönünden kabul edilmelidir. diğer iki yargıtay kararından bence bu yorum cıkıyor eğer bunu dile getirirseniz lehinize çözümlenebilir...
Old 30-05-2011, 16:01   #5
Av. ikahveci

 
Varsayılan

Arkadaşlar tam olarak mevzuya uymasada konuyla alakalı bir soru da ben soracağım. Müvekkilimizin bir yazısı izinsiz bir kitapta yayınlanıyor. Buna ilişkin bir tazminat davası açtık. Ancak yayıncı editörle arasında yapmış olduğu editörlük sözlşmesinden dolayı kendisine herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğini tüm sorumluluğun editörde olduğunu beyan etmiştir. Bunla ilgili bildiklerinizi ve varsa yargıtay kararlarını paylaşabilir misiniz? Şimdiden teşekkürler...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Fikri haklar ve Bilişim Av.Mehmet Saim Dikici Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu 17 04-06-2007 20:31
Legal Fikri ve Sınai Haklar Dergisi Makaleler Listesi Av. Ramazan Çakmakcı Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu 0 09-02-2007 20:57
fikri ve sınai hak ihlalleri için görevli ve yetkili mahkeme barisugan Meslektaşların Soruları 3 02-12-2006 21:02
Fikri Hukuk Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 1 15-09-2006 23:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,13772607 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.