Muvazaaya Dayalı İptal Davası

Merhaba Değerli Meslektaşlarım,

Mart 2016 keşide tarihli bir çekin tahsili için icra takibi başlattık. Maalesef borçlunun borcu ödeme gücü olmadığı gibi borcu tahsil edebileceğimiz bir malvarlığı da çıkmadı. Edindiğimiz bilgilere göre Temmuz 2015 tarihinde bir taşınmazını satmış. Aslında borçlarını ödeyebilmek adına konut kredisi sağlamak amacıyla görünürde satmış. Yani gerçek bir satış değil. Ortada bir muvazaalı işlem var ama gayeleri alacaklıya zarar vermek değil, borçlunun borçlarını ödeyebilmesine imkan sağlamak.

Dava açısından sakıncalı gördüğümüz durumlar:

1. Çek keşide tarihinin muvazaalı işlem tarihinden sonra olması:

Arada güvene dayalı bir cari hesap olduğundan alacağımızı ispat edecek çekten daha sağlam bir delilimiz yok. Çek keşide tarihine dayanılarak muvazaalı işlem tarihinde mevcut bir borç olmadığı savunmasında bulunulabilir. Ama borçlunun eski çalışanları, borçlunun müvekkilime muvazaalı işlem tarihinde borçlu olduğunu diğer davalının bildiğine ve hatta bu borçlardan dolayı konut kredisi sağlamak için bu muvazaalı işlemi yaptıklarına tanıklık ederler. Zaten borçlu icra takibine konu çeki mevcut borçlarını ödemek için müvekkilime vermiştir.

Açacağımız davada borcun muvazaalı işlemin yapıldığı tarihten önce doğduğu yazılı olmayan belgelerle ispatlanabilir mi?

2. Alacaklıya zarar verme kastının olmaması:

Davalılar alacaklıya zarar verme kastları olmadığı savunmasında bulunabilirler. Belki de doğrudur. Ama yapılan bu muvazaalı işlemden müvekkilim zarar görmüş, alacağını tahsil için borçlunun malına haciz koyma imkanını kaybetmiştir.

Zarar verme kastlarının olmaması, müvekkilimin muvazaalı işlemin iptalini istemesine engel midir?

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=20052

Bu bölümde biraz tartışılmış, esasen tasarrufun iptali davasının ön koşulları hepimizin malumu kesinleşmiş takip, temlik işleminin alacağının doğmasından sonra yapılmış olması, aciz yada geçici aciz vesikasının düzenlenmesi.

Aslen yargıtay alacağın doğması kavramı dar bir yorumla muaccel olma, kesinleşme gibi çok katı kurallara bağlıyordu. Ancak geçen bahar aylarında sayın Av. Talih UYAR'ın katıldığım bir toplantısında artık yargıtayın bu görüşünden döndüğünü dar yorumu bırakıp alacağın doğumu kavramını borç ilişkisinin başladığı ana çektiğini söyledi. Ama bahsettiği kararı ben bulamadım. Sayın Talih Uyar söylediyse öyledir o yargıtay kararını bulmakta fayda, duyan bilen meslektaşımız paylaşırsa bizde mutlu oluruz.