Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Muhtesadın Aiddiyeti - Sebepsiz Zenginleşme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-02-2016, 16:18   #1
arif sadi

 
Soru Muhtesadın Aiddiyeti - Sebepsiz Zenginleşme

Selamlar..

Ortaklığın giderilmesi davası açtık ve davada Muhtesadın aidiyeti davası açmamız için süre talep ettik ancak talebimiz reddedilerek, dava konusu malların satış yoluyla taksimine karar verildi.(%21 hisse müvekkil ve kardeşlerine olacak şekilde hüküm kuruldu)


Söz konusu muhtesat tapuda 1959 yılında tek katlı olarak müvekkilin babası tarafından yaptırılmış olarak yer alıyor. Ancak muhtesat 3 katlı olup son katı da inşaat halinde ve müvekkilin son kat üzerinde mülkiyet iddiası mevcuttur.

Mahkeme söz konusu olayda muhtesadın tapu kütüğünden kime ait olduğunun belli olduğunu beyan ederek sebepsiz zenginleşme davası açmamız gerektiği yönünde beyanda bulundu.

Temyiz süresi henüz geçmedi. Bu kararı temyiz mi edeyim yoksa sebepsiz zenginleşme davası mı açmalıyım?
Şimdiden teşekkürler..
Old 03-02-2016, 21:32   #2
Av. Hande Temeltaşı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan arif sadi
Selamlar..

Ortaklığın giderilmesi davası açtık ve davada Muhtesadın aidiyeti davası açmamız için süre talep ettik ancak talebimiz reddedilerek, dava konusu malların satış yoluyla taksimine karar verildi.(%21 hisse müvekkil ve kardeşlerine olacak şekilde hüküm kuruldu)


Söz konusu muhtesat tapuda 1959 yılında tek katlı olarak müvekkilin babası tarafından yaptırılmış olarak yer alıyor. Ancak muhtesat 3 katlı olup son katı da inşaat halinde ve müvekkilin son kat üzerinde mülkiyet iddiası mevcuttur.

Mahkeme söz konusu olayda muhtesadın tapu kütüğünden kime ait olduğunun belli olduğunu beyan ederek sebepsiz zenginleşme davası açmamız gerektiği yönünde beyanda bulundu.

Temyiz süresi henüz geçmedi. Bu kararı temyiz mi edeyim yoksa sebepsiz zenginleşme davası mı açmalıyım?
Şimdiden teşekkürler..


Aşağıdaki ilk karardaki olay, sizin olayınıza oldukça benziyor. Burada da taşınmaz tapuda kayıtlı ancak 3 katın üzerine başkaca katlar çıkılmış, Yargıtay yapılması gerekenin muhdesatın aidiyeti davası açılması için süre verilmesi olduğunu ifade etmiş.


İkinci kararda ise,taşınmaz üzerinde tapuda şerh verilenden başkaca yapı varsa, bu yapılar bakımından da sorunun ayrıca çözülmesi gerektiği ifade edilmiş.

Bence kararı temyiz etmek daha mantıklı görünüyor.

Ayrıca üçüncü kararda sebepsiz zenginleşmede zamanaşımının taşınmazın, satışının yapılıp bedelinin taşınmaz maliklerine ödendiği tarihte başlayacağı belirtildiğinden, sebepsiz zenginleşme davası bakımından zamanaşımı işlemeye başlamayacak, temyizden sonuç alamazsanız sebepsiz zenginleşme davası açma imkanınız olacaktır.

T.C YARGITAY
7.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 3746
Karar: 2013 / 11636
Karar Tarihi: 20.06.2013

ÖZET: Muhdesatın ilk üç katı yönünden davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verilmesi gerekir. Ayrıca öncelikle ortaklığın giderilmesine dair dava dosyası getirtilmeli, daha sonra davaya konu muhtesatın son katının davacı tarafa ait olduğunu kabul etmeyen tüm paydaşların davada taraf olmalarının zorunlu olduğu düşünülerek davada taraf olarak yer almaları sağlanmalı, yargılamaya geldiklerinde davaya karşı diyecekleri, delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı, daha sonra az yukarda açıklanan doğrultuda araştırma ve soruşturma yapılmalı, gerekirse davacı tarafın diğer deliller demekle yemin deliline de dayandığı gözetilerek davacıya yemin teklifi hakkı da hatırlatılmalı, deliller tam olarak toplanmalı daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.(3402 S. K. m. 12)

Dava: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacıyla davalılardan N. O. ve G. G. tarafından istenilmiş olup, temyiz istemlerinin süresinde olduğu anlaşılmakla; dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Karar: Dava taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç ve kurulan hüküm dosyada toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.

1- Toplanan delillerden davaya konu muhdesatın üzerinde bulunduğu 813 ada 15 parsel sayılı taşınmazın tarafların ortak miras bırakanı A. A. adına "avlulu üç katlı kargir bina ve tek katlı kargir bina" niteliğiyle tapuya kayıtlı olduğu belirlenmiştir.

3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünde kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır. Bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği kuşkusuzdur.

Somut olaya gelince, davaya konu muhdesatın ilk üç katının kadastro tespit gününden önce meydana getirildiği ve anılan taşınmazın tespitinin kesinleştiği 12.7.1996 günüyle davanın açıldığı 11.2.2011 tarihi arasında 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünde sözü edilen kamu düzenine dair 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığının belirlenmesi halinde salt bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekir, davanın esasına girilemez. Bu halde davalı tarafın davayı kabulü dahi sonuç doğurmaz.

Hal böyle olunca; muhdesatın ilk üç katı yönünden davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken, yasal düzenlemeler göz ardı edilerek yazılı şekilde davacı adına tespitine karar verilmesi, yine dava ve talep bulunmadığı halde taşınmaz üzerindeki tek katlı bina yönünden de tespit hükmü kurulması doğru görülmemiş az yukarda isimleri geçen davalıların temyiz itirazlarının bu yönden kabulüne karar vermek gerekmiştir.

2- Davacı tarafın temyiz itirazlarına gelince; davaya konu muhdesatın son katının kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten sonra meydana getirildiği anlaşılmaktadır. Taşınmaz üzerindeki muhdesatın kim tarafından meydana getirildiğinin tespitine dair davalarda mahkemece araştırılması gereken husus muhdesatın kim tarafından, hangi gelirlerle, kimin adına ve hesabına yaptırıldığıdır. Mahkemece taraf tanıkları dinlenmiş ise de, tanık anlatımları hüküm vermeye yeterli değildir. Tarafların muhdesatı tek başlarına meydana getirmeye yeterli bir gelirlerinin bulunup bulunmadığı, muhdesatın hangi gelirlerle ne şekilde yaptırıldığı araştırılmamış, bu hususlar dinlenen tanıklara sorulmamış, soyut olarak alınan tanık beyanlarıyla yetinilerek hüküm verilmiştir. Davada karar verilebilmesi için belirlenmesi zorunlu olan hususlar tanıklara sorulup, yeterli beyanları alınmadan eksik araştırma ve soruşturmayla hüküm verilemez. Ne var ki öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. Muhtesat aidiyetinin tespiti davalarında ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhtesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhtesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerinin davada taraf olmaları zorunludur.

Dosya içeriğindeki tapu kayıtlarından davaya konu muhdesatın üzerinde yer aldığı 813 ada 15 parsel sayılı taşınmazda taraflar dışında başka paydaşın da bulunduğu anlaşılmaktadır. Ortaklığın giderilmesine dair dava dosyasının aslı veya onaylı örneği getirtilmediğinden tapuda kayıt maliki olarak gözüken ve davada yer alan taraflar dışındaki diğer paydaşın ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında davaya konu muhtesatın davacı tarafa ait olduğunu kabul edip etmediği anlaşılamamaktadır. Şu durumda davada taraf koşulunun oluşup oluşmadığı belli değildir.

O halde, öncelikle ortaklığın giderilmesine dair dava dosyası getirtilmeli, daha sonra davaya konu muhtesatın son katının davacı tarafa ait olduğunu kabul etmeyen tüm paydaşların davada taraf olmalarının zorunlu olduğu düşünülerek davada taraf olarak yer almaları sağlanmalı, yargılamaya geldiklerinde davaya karşı diyecekleri, delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı, daha sonra az yukarda açıklanan doğrultuda araştırma ve soruşturma yapılmalı, gerekirse davacı tarafın diğer deliller demekle yemin deliline de dayandığı gözetilerek davacıya yemin teklifi hakkı da hatırlatılmalı, deliller tam olarak toplanmalı daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.

Mahkemece böylesine bir uygulama yapılmaksızın, eksik araştırma ve soruşturmayla yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz olduğu gibi, ölü D. A. mirasçılarının bir davası bulunmadığı göz ardı edilerek davaya konu muhdesatın son katının adı geçene aidiyetinin tespitine karar verilmesi dahi isabetsiz olup, davacı tarafın temyiz itirazlarının bu yönlerden kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle kararın davalılar yararına, (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle de davacı taraf yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre de davalı tarafın yargılama gideri ve avukatlık ücretine yönelen sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin ödenen harçların istenmesi halinde ilgililerine ayrı ayrı iadesine, 20.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C YARGITAY
14.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 813
Karar: 2014 / 2982
Karar Tarihi: 06.03.2014

ÖZET: Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Somut olayda; dava konusu .. parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında ev şerhi bulunmaktadır. Yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda da taşınmaz üzerinde dört adet ev bulunduğu tespit edilmiştir. Keşif sırasında binanın davalı S… tarafından yapıldığı bildirilmiştir. Bu durumda mahkemece muhdesatların aidiyeti konusunda gerekli araştırmalar yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.(6100 S. K. m. 165)

Dava: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.12.2011 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.11.2013 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi bir kısım davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.

Davalılardan S. ve S. vekili duruşmaya katılmış diğer davalılar duruşmalara katılmamışlardır.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve hükmü bir kısım davalı vekili temyiz etmiştir.

Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%.....) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.

Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.

Somut olaya gelince; dava konusu .. parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında ev şerhi bulunmaktadır. Yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda da taşınmaz üzerinde 4 adet ev bulunduğu tespit edilmiştir. Keşif sırasında binanın davalı Sebahattin tarafından yapıldığı bildirilmiştir. Bu durumda mahkemece muhdesatların aidiyeti konusunda gerekli araştırmalar yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 06.03.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


T.C YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 18251
Karar: 2015 / 5366
Karar Tarihi: 03.03.2015

ÖZET: Somut olayda; öncelikle ortaklığın giderilmesine konu davanın eldeki dosya içine alınarak, taşınmazın satışının yapılıp, bedelinin taşınmaz maliklerine ödendiği tarihin saptanıp, gerekirse satışa ilişkin dosyanın neticelenmesinin beklenmesi, neticesine göre davacının talebi ile ilgili tüm deliller toplanarak bir değerlendirme ve inceleme yapılması, sonucuna göre sebepsiz zenginleşmeye yönelik bir hüküm kurulması gerekirken davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.(3194 S. K. m. 32)

Dava: A. ile L. ve müşterekleri aralarındaki muhdesat tespiti ve alacak davasının reddine dair Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.01.2014 gün ve 245/21 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.03.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden A. vekili ve karşı taraftan F. ve müşterekleri vekili geldiler. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı A. vekili, tarafların hissedarı oldukları M... İlçesi, A... Mahallesi 26489 ada 1 parsel sayılı taşınmazla ilgili bir kısım davalıların Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/1875 Esas, 2012/924 Karar sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası açtıklarını, satışa karar verilerek kararın kesinleştiğini, o dosyada muhdesatın yapı bedeli ve arsa bedelinin oranlamasının yapılmadığını, satışına karar verilen taşınmaz üzerindeki iki katlı betonarme yığma evin davacı tarafından yapıldığını ve yapının davacıya ait olduğunu, yapı davacıya ait olmasına rağmen ortaklığın giderilmesi davasında davalılardan L. ve arkadaşları tarafından sanki taşınmaz üzerindeki yapıların kendilerine aitmiş gibi dava açılarak yürütüldüğünü açıklayarak dava konusu K... İli, M... İlçesi, A... Mahallesi 26489 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan D... Sokak No:3/A adresindeki iki katlı yapının tamamının müvekkil tarafından yapıldığının ve bu muhtesatın müvekkiline aidiyetinin tespiti ile Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2013/13 sayılı İzale-i Şüyu Satış Memurluğu'nca bu muhdesatın satışından ihale sonucu elde edilecek yapı bedelinin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davacıya ödenmesini istemiş, harca esas bedel 98.170,32 TL olarak gösterilmiştir.

Bir kısım davalılar vekili, ortaklığın giderilmesi davası derdest olmadığından dolayı öncelikle davada dava şartı bulunmadığını, davanın süresinde açılmadığını, arsa üzerinde bulunan yapının kanunda istenen şartları taşıyan ruhsatının olmadığını, bu kaçak yapı için M... Belediyesi'nce 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesi gereğince yıktırılmasına ve yıkım masraflarının davacıdan alınmasına karar verildiğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.

Diğer davalılar usule uygun tebliğe rağmen duruşmaya gelmemiş, bir cevap da vermemişlerdir.

Mahkemece, taraflar arasındaki ihtilafın iki katlı yapının davacıya ait olup olmadığı konusunda olduğu, delil olarak gösterilen Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/1875 Esas, 2012/924 Karar sayılı dosyasında iki katlı yapının üzerinde olduğu taşınmazla ilgili mahallinde 22.03.2012 tarihinde keşif yapılarak alınan raporda muhdesatların da belirtildiği ama muhdesatlar ile arz arasında bedel yönünden herhangi bir oranlama yapılmadığı, yargılama sonucu taraflar arasındaki ortaklığın satış yolu ile giderilmesine, satış bedelinin veraset ilamı ile tapudaki payları nispetinde taraflara ödenmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 12.02.2013 tarihinde kesinleştiği, eldeki dosyada davacı bulunan A.'in de ortaklığın giderilmesi dosyasında taraf olduğu, taraflar arasında bu sebeple kesin hüküm bulunduğu açıklanarak davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Muhdesat tespiti davaları kendine özgü davalardan olup taşınmaz üzerinde bulunan muhdesat yönünden derdest ortaklığın giderilmesi davası bulunmadığı takdirde muhdesat tespiti davasının görülmesinde hukuki yararın bulunduğundan söz edilemeyeceği açıktır. Hukuki yarar da dava koşulu olup davanın her aşamasında mevcut olmalıdır. Ancak bu durumda da taşınmazdaki muhdesat sebebiyle eda nitelikli sebepsiz zenginleşme davası açılabileceği de kuşkusuzdur.

Mahkemece taraflar arasındaki ihtilafın muhdesatın tespiti isteğine ilişkin olduğundan hareketle taraf delilleri değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm verilmiş ise de davanın nitelendirilmesinde hataya düşülmüştür.

Davacı vekilinin dava dilekçesindeki açıklamaları, delil olarak sunulan ortaklığın giderilmesi davasına ilişkin olup taraflar arasında görülen ve kesinleşen Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/1875 Esas, 2012/924 Karar sayılı dosyasında eldeki dosyada davalı görülen hissedarların da dava konusu muhdesatın A.'e ait olduğuna bir itirazları olmadığı, hatta muhdesatların da ayrı ayrı bedellerinin belirlendiği 26.03.2011 tarihli bilirkişi raporuna karşı L. ve müşterekleri vekilinin verdiği 30.05.2012 havale tarihli itiraz dilekçesinde muhdesatın aidiyeti ile ilgili bir itiraz olmadığı ve bu kaçak yapının hissedar A.'e ait olduğunun belirtildiği, arsa değerinin düşük belirlendiği şeklinde itirazda bulunulduğu, satış yolu ile ortaklığın giderilmesine ilişkin kararın kesinleşmesi sonrası dosyanın Satış Memurluğu'nun 2013/13 satış esasına kaydedildiği, A.'e aidiyeti hususunda taraflar arasında ihtilaf olmayan muhdesatın bedelinin oranlama yapılırken tüm hissedarlara değil A.'e ait olduğunun dikkate alınmasının dilekçe ile istendiği ama Satış Memurluğu tarafından, yetkisi dahilinde olmaması sebebiyle talebin reddedilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı dikkate alındığında, kesinleşen ortaklığın giderilmesi davası sonrası açılan bu davanın muhdesatın tespiti niteliğinde değil muhdesat bedeli sebebiyle davalıların hisselerine düşen miktarın fazla kısmı bakımından sebepsiz zenginleştikleri iddiasına dayalı olarak eda nitelikli alacak davası açıldığının kabulü gerekir.

Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir tarafın mal varlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhine çoğalması gerekir. İade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu muhdesatın yapıldığı anda ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği ileri sürülmez. Zira, vücuda getiren tarafından kullanılan muhdesatın taşınmaz maliklerine herhangi bir katkısı bulunmamaktadır. Ekonomik yönden zenginleşme ve fakirleşmenin, satış suretiyle taşınmazdaki ortaklığın giderildiği anda gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Daha açık deyişle sebepsiz zenginleşme, satışın yapılıp bedelinin ödendiği tarihte gerçekleşir. Bu durumda, sebepsiz zenginleşmeye dayanan dava hakkı ve zamanaşımının başlangıç tarihi ortaklığın giderilmesine konu taşınmazın, satışının yapılıp bedelinin taşınmaz maliklerine ödendiği tarihte başlar.

Buna göre, somut olayda; öncelikle ortaklığın giderilmesine konu davanın eldeki dosya içine alınarak, taşınmazın satışının yapılıp, bedelinin taşınmaz maliklerine ödendiği tarihin saptanıp, gerekirse satışa ilişkin dosyanın neticelenmesinin beklenmesi, neticesine göre davacının talebi ile ilgili tüm deliller toplanarak bir değerlendirme ve inceleme yapılması, sonucuna göre sebepsiz zenginleşmeye yönelik bir hüküm kurulması gerekirken davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün, 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nın 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK'nın 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalılar N. ve arkadaşlarından alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı A.'e verilmesine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 03.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vekaletle İş Görmede Vekil Aleyhine Zenginleşme - (Sebepsiz Zenginleşme mi? Haksız Fiil mi?) eser_29 Meslektaşların Soruları 0 14-10-2015 17:06
sebepsiz zenginleşme av.yağmur deniz Meslektaşların Soruları 1 27-06-2012 16:57
ttk 644 sebepsiz zenginleşme Av. İbrahim YİĞİT Meslektaşların Soruları 17 05-04-2012 00:48
Sebepsiz zenginleşme mi? Av. Caner Arıcı Meslektaşların Soruları 2 19-08-2011 20:04
Sebepsiz Zenginleşme cesur_yürek Meslektaşların Soruları 2 23-09-2010 10:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04011393 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.