05-04-2007, 14:44 | #1 |
|
Avukattan Töre Savunması
Töre cinayeti duruşmasında şok savunma!
Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde 12 yaşındayken berdel usulüyle evlendirilen, imam nikahıyla birlikte yaşadığı Ö.Ş.'tan erkek çocuk doğurmadığı için baskı görünce ayrılmak isteyen, ancak "töre gereği" öldürülen G.G (20) cinayetiyle ilgili davanın duruşmasında sanık avukatının savunması şoke etti. Avukat Z.Y.'nın "Öldürülen kadın masum değildir. Bu nedenle müvekkillerimin tahliyesini istiyorum" sözleri, kadın müdahil avukatları şaşkınlığa uğrattı. Sırımkesen köyünde 22 Temmuz 2006'da annesinin evinde gizlendiği çeyiz sandığında kalaşnikofla taranarak öldürülen Gümüş cinayetiyle ilgili davaya Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Haklarında "Töre saikiyle yakın akrabayı öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açılan tutuklu sanıklardan Ö.Ş.T., kardeşleri M.Ş. ve H.t.ile G.nin amcasının oğlu B.G. katıldı. Müdahil avukat M.B. dosyanın özellikli bir dosya olduğunu, cinayetin de normal bir vaka olmadığını belirterek şunları söyledi: "Caydırıcı ceza olmalı" "Namus adına işlenen cinayetlerde ciddi yaralanmalar var. Kamu vicdanı gerçekten zarar görüyor. Cinayetlerin ne kadar vahim olduğunu hep birlikte görüyoruz. İlk kez Türkiye’de resmi anlamda bir genelge yayımlandı. Herkese ciddi görevler yüklenmiştir. Bunlardan biri de Adalet Bakanlığı’dır. Caydırıcı cezalarla bu tip suçlar önlenebilir. Bu tip suçlar bir ya da iki kişinin kararıyla işlenmiyor. Genel karar olduğunu hepimiz biliyoruz. Dosyadaki dilekçelerin tümünde 'namus meselesi' diye bir cümle var. Sanıklar töre değil, namus adına işlendiğini iddia ediyor. Namus denilince akan sular durmaktadır. Böyle bir haklılık olamaz. Ailesi her şeyi göze alarak gördüklerini anlattı." "Bu Allah aşkı gibi birşey" Sanık avukatı Y.ise, kadının 10 ya da 20 kişinin organize edeceği şekilde öldürülecek biri olmadığını ileri sürerek şöyle konuştu: “Tabiri caizse, kafeste bir kuştur. 20 avcı olmaz. Bir silah yakalanmıştır. O silahı kullanan suçunu itiraf etmiştir. O da Mehmet Şah Taş’tır. Diğer sanıklarla ilgili dosyada çelişkiler vardır. Sadece bizim bölgede değil, dünyanın neresine gidilirse gidilsin, bu durumlar vardır. Bu vatan aşkı gibi, Allah aşkıdır. Burada bazı kesimler namuslarını candan öte görür. Bu kadının öldürülmesi de basit bir namus cinayeti değildir. Bizim de bir yere kadar dilimiz dönmektedir. Bazı şeyler bunun da ötesinde. Ama şunu söyleyebiliyoruz. Ölen kadın masum değildir. Bu nedenle Bahattin Gümüş ve Hamdullah Taş’ın tahliyelerini, olmazsa kefaletle serbest kalmalarını talep ediyoruz.'' Avukatın savunması karşısında kadın müdahil avukatlar şaşkınlıklarını gizleyemedi. Kısa bir ara veren mahkeme, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi. Milliyet |
05-04-2007, 16:55 | #2 |
|
Değerli meslektaşlarım.Nedir namus.namuslu olmanın ölçütü nedir ve bu ölçütü kim, neye göre belirliyor.Namus kavramının anlamını bilmeyerek sadece kadının taşımasıması gerekli bir haslet olduğunu sanan,bir kadının kadın olarak dünyaya gelmekle en büyük günahkar olduğunu düşünen kişilerden oluşmuş ülkemizde bu düşünce biçimi canımı acıtıyor.Hayata at gözlükleriyle bakan,toplu iğne başı kadar bile ufku olmayan insanları toplumda her statüde görmek üzücü.Sanık müdafii avukat meslektaşımın şahsını tenzih etmekle beraber savunmasında kullandığı cümleler bir kadın ve avukat olarak beni çok incitti.
|
05-04-2007, 18:21 | #3 |
|
CEDAW Komite,
GENEL TAVSİYE NO:19 (11.oturum,1992) (ii) Kadın aile bireyinin öldürülmesi veya saldırıya uğraması durumunda namus savunmasının yasalardan çıkarılması Saygılar |
05-04-2007, 18:55 | #4 |
|
Savunmanın sınırı ve meslek ilkeleri
Basında yazılanların doğru olduğunu kabul edilir ise: Avukatın yaptığı savunma açıısından müvekkile özdeşleşme yasağı ihlal edilmiş midir? Kadınlara karşı öldürme eylemi meşru sayılmış ve bir şekilde öldürme eylemi övülmüş müdür? CEDAW ve diğer temel hak anlaşmaları sadece hükümetleri mi bağlar,avukatlar CEDAW aykırı savunma yapma hakkına sahip midir? Ne dersiniz? Saygılar |
05-04-2007, 19:03 | #5 |
|
bence bu tur davalarda, danimarkalilarin yaptigi gibi,(orada yasayan turk aile , -namus cinayeti-diye bilinen sucu islemisti) , butun aileye ceza verilmeli ki, kanunun caydiricilik ozelligi ortaya ciksin.. aksi halde namus cinayeti altinda , ailenin en kucugunun hapse gidip 5-10 yil hapis cezasi cektikten sonra ciktigi yonundeki haberleri daha cok okumaya devam ederiz...
Avukat meslektasimiz hakkinda yorum yapmaya gerek yok gibi, bence sayin Habibe yilmaz kayar in yazdigi tum ilkeleri ihlal etmistir... |
07-04-2007, 00:27 | #6 |
|
Sayın Kayar;belirttiğiniz ilkelerin tümünün ihlal edildiğini düşünüyorum..Evet;bir olguyu anlatmanın yolu bu olmamalı..Özellikle hakların savunulmasını bir iş olarak icra eden bizlerin en başta konusu " yaşam hakkı " olan bir davada meselenin ortaya konulmasında bu kadar dar kapsamlı,sığ bir yaklaşımı olamaz..Olmamalı
Maddi yaşamdan ayakları kopmuş törelerin hala töre olarak ortaya konulması,üstelik hukuk kurallarınca belirlenmiş alanların her nedense hala törelerle düzenlendiğinin ifade edilmesi ve en önemlisi en temel doğal haklarımız içinde olan "yaşam hakkı" üzerinde bu denli sorumsuzca laflar edilebilmesine son verilmesi gerekmektedir. Bu bizim öncelikle yasalara karşı sorumluluğumuz ancak en önemlisi insan sorumluluğumuz ve en basit düşünüşle kamusal hizmetimiz kapsamındaki sorumluluğumuzdur görüşündeyim. |
07-04-2007, 10:33 | #7 |
|
savunma dokunulmazlığı
Konunun özellik arzetmesi ve aydınlanmacı kadınların töre ve namus cinayetlerine ilişkin tepkilerini doğru bulmakla beraber sanıklar avukatının da savunma hakkına saygı duyulması gerekir düşüncesindeyim.Avukat savunma hakkını özgürce kullanabilmelidir.Avukatın savunmasının içeriğini özgürce belirleyebilmelidir.Ayrıca kusur avukatın savunmasında aranacağı yerde şu noktalarda aranırsa daha köklü çözümler üretilebilir:
-olayda öldürülen kadın ailesi ve aile bireyleri tarafından öldürülmüştür.Bir ailenin böyle bir karar vermesi ve uygulamasının o aile için de büyük ızdırap kaynağı olacağı değerlendirilmelidir. -eğer namus vb kavramlar bazı yörelerde yaşam hakkından önde tutuluyorsa bu durumun sürmesinde bölgedeki aşiretçi feodal yapının kırılamamış olması dikkate alınmalıdır. -Ayrıca son dönemde tv lerde aşiret töre içerikli dizilerin izleyicilere bir eğlence olarak sunulması sonra bu dizilerin de etkisiyle meydana gelen üzücü olayların magazinvari bir şekilde -şok- başlıkları altında haber olarak sunulmasının medyanın işleviyle ne kadar bağdaştığı, -ayrıca batının özünü kavrayamadığı ve anlam veremdiği yöreye özgü bu tür cinayetlerin yine savunmada batının namus kavramına istinat edilmesinin yasaklanması önerisiyle çözülemeyeceğinin, -yüzyıllardır bu tür üzücü olaylara sahne olmasına rağmen aynı olayların sürgit devam etmesinin ailede namus vb değerlerin bölge kadını tarafından bölge erkeğiyle benzer değerlendirildiği düşünmeden, meseleye sadece aydın kadın bakış açısıyla ve ağır cezalarla çözüm bulunamayacağı kanaatindeyim. |
07-04-2007, 11:16 | #8 |
|
Sn.Topbaş
Yaygın ve sürekli olan kadın katliamının nasıl çözümleneceğine ilişkin bir çok tartışma bu alanda yapılmıştır ve devam edecektir. Bu başlıktaki tartışma özel bir konuya değinmektedir.Bu konu da namus suçlarının savunma sırasında haklı görülüp görülemeyeceği ve savunulup savunulamayacağıdır. Yine savunma hakkının uluslararası hak belgelerinini yok sayarak hatta belgelerde belirtilen temel hakların ortadan kaldırılmasının savunulup savunulamayacağı tartışmamızı oluşturmaktadır. Sorumuzu daha sadeleştirir isek: Müvekkil ile özdeşleşerek yaşam hakkının ve diğer temel hakların ihlalini savunmak savunma sınırları içinde midir? Saygılarımla Temel hakların |
07-04-2007, 11:58 | #9 |
|
Be n bu savunmayı çok sevdim. Gerçi çok az ceza davası alıyorum ama yeni bir şey öğrendim. "Kabahat ölendedir" Bu savunmayı hep yaparım artık. Mağdur hayat kadınıydı derim; işsizdi,serseriydi derim; evine bakmazdı,kumar oynardı derim. Derim nasılsa savunma kutsal.
Hatta hukuk davalarında da kullanılabilir bak. Diyelim borçlu vekiliyim. Zaten alacaklı, karaborsacı kazıkçının tekiydi ödememize gerek yok derim olur biter. Şaka bir yana da, savunmada bence 3 temel hata var. 1- Mağdurun kişiliği suçta etkili olamaz. Yani haketti mantığı hukukta kabul edilemez 2-Meşru olmayan indirim sebepleri kabul edilemez. İndirim sebepleri, yasada belirtilir 3- İştirak,azmettirme vs. gibi temel hukuk ilkeleri gözardı edilmiştir. |
07-04-2007, 12:05 | #10 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Merhaba,
Elbette savunma hakkı kutsaldır, elbette bir avukat müvekkilinin haklarını savunacaktır. Ancak burada savunulanın müvekillin "hakkı" olduğunu unutmamak gerekir. Savunma kutsallığı kavramı arkasına sığınarak bir avukatın canının (veya müvekkilin canının) istediğini söyleme hakkı olduğunu düşünmüyorum. Daha radikal örneklerden gidelim: A, B'yi "zenci" olduğu için öldürmüştür. Savunma avukatı savunmasında "zencilerin öldürülmesi gerektiğini" ileri sürebilir mi? Bu tip bir iddia savunma hakkının kutsallığı kapsamında mıdır? Ve tabii yasal düzenlemeleri de unutmayalım: Avukatlık Kanunu:
Avukatlık Meslek Kuralları:
|
07-04-2007, 14:46 | #11 |
|
Sorumuzu daha sadeleştirir isek:
Müvekkil ile özdeşleşerek yaşam hakkının ve diğer temel hakların ihlalini savunmak savunma sınırları içinde midir? cevap:bu soru aslında soru değildir.cevabı baştan belli ve yönlendirici bir anekdottur.Dolayısıyla tartışma götürmez.Eğer soruya evet cevabı verebilecek gafleti gösteren olursa ki sanmıyorum sayın admin yukarda olduğu gibi bir hukukçunun önüne her avukat tarafından bilinmesi zaruri kanun maddelerini dökecektir.saygılarımla. |
07-04-2007, 17:33 | #12 |
|
Evet,avukatlar her aşamada avukatlık kanunu ve meslek ilkelerine uygun davranmalıdır.
Töre/namus bahaneli öldürme eylemi sanığın savunmasında da.... Saygılarımla |
07-04-2007, 17:39 | #13 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
12 yaşında evlendirilip, 20 yaşında öldürülen bir kadının hikayesi.
12-20 yaş aralığında yaşadıkları "her ne olursa olsun", öldürülenin masum olmadığından söz etmek mümkün mü? Masumiyet tartışması yapılabilir mi? Konu her ne ise, 12 yaşında evli bir kadına dönüşen küçük bir kız çocuğu ne yaşadıklarından ve ne de yaşattıklarından sorumlu olamaz. Eğer yanlış varsa, bu da içinde yaşadığı ortamdakilerin, onu büyütüp yetiştirenlerin yanlışı olabilir ancak. 12 yaşındaki bir çocuk eş, sanık vekilinin isabetle söylediği yegane sözdeki gibidir: "Kafesteki kuş" "Kafesteki kuşu vurdum/k, çünkü o benim/bizim hükümranlık sahamda,benim kafesimdeydi ve ben ötüşünü hiç beğenmedim" demek gibi... * Savunma sınırları aşılmış mıdır tartışmasına gelince. Adam öldürmenin birlikte değil, tek bir kişi tarafından gerçekleştirildiği savunması çerçevesinde ilk kısımlardaki mecaza katılmamak mümkün değil. Ancak öldürülenin masum olmadığı savunması ve akabinde bu nedenle tahliye isteminin , Allah aşkı gibi tanımlarının , dünyanın -her yerinde şimdi dillerinin bir yere dek dönebildiği için tümüyle açıklayamadıkları- durumların varlığı iddiası, TCK.m.130/1 de düzenlenen suçu anımsattı.
Ve iddia ve savunma dokunulmazlığı:
Müdahil avukatı olsaydım, öncelikle ölenin neden masum olmadığının GERÇEK ve SOMUT vakıalarla açıklatılmasını ister, soyut ve hakaretamiz isnadlarla ilgili olarak suç duyurusunda bulunur ve UYUŞMAZLIKLA BAĞLANTI kavramını da Mahkemenin takdirine bırakırdım. (Masum olmayan öldürülebilir mi?) Saygılarımla... |
07-04-2007, 18:49 | #14 |
|
Meslektaşlarım;
Burada şekli hukuk kurallarının çok ötesinde bir şeyi konuşuyoruz diye düşünüyorum.Avukatlık mesleği ve savunma sınırları ile ilgili kurallara uyulmuş olsa bile bu içerikteki bir savunmanın doğru olduğunu kabul edecek miyiz? Mesele tabii ki şekli hukuk kurallarının çok ötesinde...Tabii ki sadece aydınlanmacı kadın hareketinin çok ötesinde..İnsanın yaşam hakkından bahsediyoruz.. 20.yaşındaki taptezecik bir hayatın yok edilmesinden bahsediyoruz..İNSANIN VAROLUŞA SAYGISININ; CAN'A SAYGISININ YOK EDİLMİŞ OLMASIYLA İLGİLİ BİR ŞEYDEN BAHSEDİYORUZ..!! Ve maalesef buna sebep olan tüm sosyo-ekonomik-kültürel-psikolojik vs..sebepleri anlamak bunun gerçekleşmesini önleyemiyor..İnsanın zamana,mekana,miktara bağlı değişebilir birtakım değer ve yargılarının ve üstelik artık tümüyle temellerinden kopmuş hallerine rağmen hala iş görmesi,bir hayatı yargılayıp yok etmesinden bahsediyoruz.. Bu çok önemli bir konu!!!Ve biz avukatlar açısından mesleğimizin icrası kapsamında derinleştirilmesi,üzerinde çok konuşulması,bazı ilke kararların alınması gerekli bir konu..Sadece savunmanın kutsallığı gibi içeriğinden uzaklaştırılmış ,sloganlaştırılmış bir ifade ile geçiştirilmemeli...Samimiyetimle.. |
07-04-2007, 19:25 | #15 | |||||||||||||||||||
|
Böyle bir savunma avukatlık meslek kurallarına rağmen yapılabilir mi? Yani bu yöndeki savunma ile meslek ilkeleri bir arada olabilir mi? Önce doğru yanıtı vermeliyiz. Bu alandaki tartışmayı konunun içeriğinden boşaltılması ve sloganlaştırılması olarak değil,tam da içeriğinin doldurulması olduğunu düşünüyorum. Saygılarımla |
08-04-2007, 00:10 | #16 |
|
Sayın kayar ilk mesajımda bunu avukatlık meslek kurallarına uygun bir savunma olarak değerlendirmediğimi belirttim..Bunu tekrarlıyorum..
Bunun yanında konunun içeriğinden boşaltılması tanımlamam doğru anlaşılmamış olsa gerek; çünkü bu forumda bunu yapıyoruz,yahut yapıyorsunuz demiyorum..Tam tersine "savunma hakkı kutsaldır,ne yapılsa mübahtır .." diyerek bu konunun derinliğine tartışılmasının önünün kesilmesi hali için kullandım sloganlaştırma kavramını.. Tekralıyorum;ben böyle bir savunma biçimini doğru olmadığını söylüyorum..Hukuki bulmadığımı söylüyorum..Yaşam hakkının sonlandırılması; "idam cezasının " bile bütün gelişmiş toplumların hukuk sistemlerinden kaldırıldığı bir çağda hala törelerden ve öldürülenin masum olmadığından bahisle bir meşru müdafaa hali yaratılamaz..Bir masumiyet savunmasında bulunulamaz.. |
10-04-2007, 16:18 | #17 |
|
bana göre mesele tamamen mantalitede,düşünce biçiminde bitmektedir.
kadınların "gezmeyi çok seviyordu",tecavüze uğradığında ise "kendisini kirletti"diye öldürüldüğü; küçücük çocukların kendilerinden yaşça büyük adamlara satıldığı; zorla delirtilerek intihar etmelerinin sağlandığı; bir kadının namus(!)unun evin babasının,oğlunun,amcasının hatta mahallelinin namusu sayıldığı; yapılan araştırmalara göre töre cinayeti işleyenlerin 51'inden yalnızca üçünün pişman olduğu ve diğerlerinin "yine olsa yine yaparım" dediği; kadın bir hakimin "evinde oturup,çocuk doğursun" denilerek hem de mahkeme salonunda dövüldüğü bir ülkede,bu kişilere karşı, cezalar ne kadar caydırıcı,hukuk ne kadar acımasız olursa olsun,anlayış değişmedikçe, bunlar hiç bir işe yaramayacaktır ne yazık ki. hele de bunlar çok büyük kitle iletişim araçlarıyla(bilerek veya bilmeyerek)güzel kızlar,yakışıklı erkekler ve göz kamaştıran bir şatafatla anlatılarak destekleniyorsa,bu anlayışın çözülmesini beklemem biraz hayalperestliktir sanırım... öyle ki bu ülkede "cinsel saldırıya uğrayan kadını namus yüzünden öldüren aile bireyleri yargılanırken tahrik indirimi uygulanmayacak" hükmü 2004 yılında getirilmiştir.ne mutlu ki sonunda eklenmiştir .ancak bunun 2004 yılında yapılmış olması da son derece düşündürücüdür. söz konusu olaya gelince;bir avukatın yalnızca müvekkilini savunmak uğruna insani değerleri bu kadar ayaklar altına alması elbette içler acısıdır.bu,yalnızca masum bir savunma değildir.aynı zamanda,ne acı ki,kendisinin düşüncesini de açıkça ortaya koymaktadır."kafeste kuş","allah ve vatan aşkı" benzetmesi de kendisinin olaya ne derece gözü kapalı ve sakat baktığını zaten göstermektedir. ama her şeye rağmen en acı olan,hala bu insanlara hak veren,kadını et ve zardan ibaret gören çok büyük bir kesimin bulunması;bunun ise kolay kolay aşılamayacak olmasıdır. saygılarımla... ASLIHAN KART |
10-04-2007, 23:53 | #18 | |||||||||||||||||||
|
|
10-04-2007, 23:54 | #19 | |||||||||||||||||||
|
http://www.hurriyet.com.tr/kadin/6297110.asp?gid=159 |
14-04-2007, 21:18 | #20 | |||||||||||||||||||
|
Savunma
Sevgili Meslektaşlarım;
Öncelikle Sn. Ragıp ve Sn. Kayar ın önemli bir konuda aynı görüşte olmalarından mutlu olduk. Bu arada değerlendirmeler, konu başlangıcında geçen meslektaşın ifadelerinin doğru olduğu varsayılarak yapmılmaya çalışılmıştır. Avukatlık hukuku adına çok önemli bir ilke olan müvekkil ile ÖZDEŞLEŞME YASAĞININ olayımızda ihlal edildiğini görmekteyiz.
Temel ve evrensel hukuk normunun reddettiği bir cinayetin mağduru hakkında sanık vekilinin kendi düşüncesi ile değerlendirme yapması kabul edilemez. Savunma tekniklerinden KOPUŞ SAVUNMA TEKNİĞİNDE sistemi reddeden, onu yargılayan ve mahkum etmeye çalışan bir teknik kullanılmaktadır. Böyle bir teknikte dahi SAVUNMA MÜVEKKİLİ ADINA BEYANDA BULUNUR. SAVUNMA yargının kurucu unsurudur. Bizler, yargının diğer kurucu unsuru olan iddia makamının hukuka uygun olmayan, eblek, hukuku katleden taleplerine nasıl karşı çıkmış isek, çağdaş, evrensel hukuk normlarına aykırı görüş bildirem meslektaşlarımızın bu tür beyanlarına da karşı çıkmalıyız. |
17-04-2007, 16:02 | #21 |
|
Zordur kana bulanmış bir dünyada kadın olmak...Hüzünlerden damıtılan gülümseyişlerle yaraları sağaltmak...
Kadınsan çünkü,kırık bir kanatla çıkmışsındır yola .Payına, yazgı diye düşen ,vakitsiz kuş ölümleri olmuştur hep.Avuçlarında çocukluk düşlerinden arta kalan bayram sevinçleri saklıyken,bir bayram sabahı kırık kanadından vuruluvermişsindir kadınsan. Azrail kimi zaman baba,kimi zaman kardeş,kimi zaman eş ama hep bir ölüm fermanı olarak dikilmiştir karşına. Sorgusuz sualsiz vacip olan katlini töre diye çeyiz sandığına koymuştur çünkü karanlığın bekçileri....Avuçlarındaki sevinçlere kanayan düşler bulaşmıştır.Çeyizindeki aklara karanlıklar...Töre diye diye kanayan karanlık bir yolculuğa uğurlanmışken bir gece vakti yarınsızlığa gebe çığlıklar doldurmuştur acının sarnıcını... Kadınsan sözün bittiği yerdesindir buralarda...Bakışların körleştiği ,umudun hüzne sevincin yeise bulandığı yerde....Kana bulanmış bir kapıda ve töre diye kalakalmıştır yaşanmamış tüm dakikaların...Tüm sokak başlarında vurulmuşsundur.Adını bile yazdıramamışsındır mezar taşına. Bazen genç bir kızsındır bazen minik bir yavru bazen de sayısını eşinin bile unuttuğu doğumlarla cebelleşmiş bir ana...Doğurdukların büyümüş okumuş da adam olmuş...Ve bir bahar sabahı ansızın, senin kanayıp duran yarana kalemini batırmaktan çekinmeyen bir edayla son sözü söylemiş: “Masum değildir!!!” |
21-04-2007, 11:13 | #22 |
|
Sevgili giray
senin gözünden de bir şey kaçmıyor yani. ne yapalım şimdi? Karizmayı mı çizdirdik? Şaka bnir yana da; Bu konu gerçekten önemli. Bursada karşılaştığım bir svunmayı gördükten sonra, Burdaki meslektaşımıza hak vermem gerekecek sanırım. Burdaki meslektaşımız, hiç olmazsa maktulün masum olmadığını falan söylemiş. Bursada bir 18 yaşından küçük kızla ilgili fuhşa teşvik, alıkoyma ve tecavüz davasındaki savunma: "Mağdur, evden kaçmayı alışkanlık haline getirmiştir. Daha önce de alıkonma ve tecavüz nedeniyle dava açılmıştır. ....AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE dava görülmektedir." diye savunma yapıldı. Dikkat edin, mağdur müşteki olduğu bir dosya, aleyhine kanıt olarak sunuluyor. Yukarda yazdığın gibi, bu savunmayı çok sevdim. Demek ki, kişi aşeyhine bir suç işlenmişse, herkes o kişi aleyhine suç işleyebilir. Güzel savunma. |
30-05-2007, 19:45 | #23 |
|
gecikmeli de olsa konuya dair kısa bir değinmede bulunmak istiyorum. bu konu, ekşi sözlük'te "bazı kesimler namuslarını candan öte görürler" başlığı ile işlediğim bir konuydu. oradaki entryimde de bahsettiğim gibi malum savunmada bazı şifre/tabu sözcükler var. bunlar öyle sözcükler ki kullanımı ve içselleştirilmesi zihniyetle alakalı. bu konuda emel armutçu'nun çok güzel bir yazısı var. esaslı bir suç duyurusu olacak nitelikte. ve yine o başlıkta henüz üniversite öğrencisi olan (hukuk öğrencisi değil) bir sözlük yazarı olayı kısa ve net belirtmiş. kendisine katılıyorum. verdiği tek bir bakınız ile isabetli bir yorum yapmış olmuş: "suçu ve suçluyu övmek"
sözlükteki başlık için: http://www.eksisozluk.com/show.asp?t...ote+go rurler emel armutçu'nun suç duyurusu için: http://www.hurriyet.com.tr/kadin/627...id=0&oid=0&l=1 |
31-05-2007, 09:57 | #24 |
|
Ben de bizzat şahit olduğum bir olayı anlatayım.Baştan söyleyeyim kahramanlar hukukçu değil. Ancak ülkemizde halen geçerli anlayışı gözler önüne sermek için iyi bir örnek. Bir gün siyasi bir partinin lokaline ziyarete gittim orada genç üç kişi oturuyorlar biri bayan ikisi erkek. Erkeklerden birisi aşiret anlayışına sahip güneydoğuda yaşayan vatandaşlardan.amus meselesinden söz açılınca bu arkadaşımız başından geçen olayı anlattı bize: Amcasının oğlunun bir kızı sevdiğini,kızın babası vermeyince kaçırdığını, ailelerin neredeyse silahlı çatışmaya girme derecesine geldiklerini ancak kızın babasının ....cu olduğundan araya girerek barıştırdıklarını anlattı. Buraya kadar normal.Ancak arkasından, kendi öz amcasının kızının aşiret dışından birine aşık olduğunu, aile meclisinin buna izin vermediğini ve kızın aşık olduğu erkekle kaçtığını, aylarca izini sürdüklerini, bir yerde izini bulduklarında kızı ve çoçuğu barışacağız diye kandırıp pusuya düşürerek satırlarla (tabancayla falan değil) ikisini de öldürdüğünü anlattı.Hem ben hem aynı amaca hizmet ettiği yanındaki iki arkadaşı şok olmuştuk.Üstüne üstlük bu arkadaşımız kur'andan bir ayet okuyarak yaptığını dinde olan bir uygulama olarak göstermeye kalkışmasın mı. Tabii ayetin hangi surette geçtiğini sorduğumuzda cevabını veremedi.Zira öyle bir ayet yoktu.Kendisi bunu uydurmaktaydı. Görüldüğü üzere asırlardır bu zihniyet maalesef düzelmedi,halen devam ediyor. Aynı mahiyetteki iki olay karşısında tamamen zıt iki davranış şekli. hem de aynı insanlardan çıkıyor. Demek ki istedikleri takdirde doğru olanı yapma iktidarına sahipler ama saplantılarını aşamamaktalar. Hem de din adına, millet adına, allah adına bu işi yaptıklarını söylemeleri yokmu asıl bu kısmı insanı yıkıyor. Milletini,dinini,Allahını seven insanlara zarar veriyor. Buradaki yazım hiç bir görüşteki,milliyetteki veya yöredeki insanları tahkir ve tazyif etmek maksadıyla yazılmamış olup sadece şahit olduğum ve var olan bir gerçeği dile getirmekten ibarettir. Saygılar...
|
24-12-2008, 15:27 | #25 |
|
Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Kararı
Karar tarih no: 08.10.2008 Karar no:2008/319 Şikayetçi E.A 'nın 06.04.2007 tarihli ve İstanbul Barosu üyesi Av.H.Y.K'ın Baromuz Başkanlığına hitaben yadığı 07.04.2007 tarihli e-mailleri ile Baromuz üyesi Z.Y. hakkında şikayette bulunmuşlardır.Baromuz Başkanlığının 11.04.2007 tarih ve 2007/87 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile muhakkik olarak görevlendirilen Av.B.D.'ın 20.09.2008 tarihli muhakkik raporu ile şikayetli avukat hakkında disiplin yönünden gereğinin yapılması görüşülüp kararlaştırıldı. KARAR: ..... Soruşturma dosyasındaki belge ve bilgiler incelendiğinde Av.Z.Y.nın duruşmada yaptığı savunmada kendince bölgenin ve bölge insanının bakış açısını değelendirmiştir.Bu benzetmeler ve değerlendirmeler kaba ve yanlış olabilir ama şikayetli avukatın müdafiliğini yaptığı sanıkların hukuki durumlarını değerlendirirken savunma dokunulmazlığı sınırlarını aşmadığı ve savunma çerçevesinde kaldığı,Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Meslek Kurallarına aykırılık teşkil eden yönü bulunmadığından Av.Z.Y hakkında gerek soruşturmacı Av.B.D.'ın 30.09.2008 tarihli muhakkik raporu gerekçe 1136 sayılı Avukatlık Yasasının disipline ilişkin hükümleri uyarınca DİSİPLİN KOVUŞTURMASI AÇILMASINA YER OLMADIĞINA.. |
08-05-2009, 21:57 | #26 |
|
Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Kararı gereği verilen Disiplin Kovuşturması Açılmasına Yer Olmadığına ilişkin karar şikayetçi H.Y.K.ve Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından:şikayetlinin savunma sınırlarını aşmak sureti ile Meslek Kurallarına aykırı davrandığını,bu davranışın disiplin cezası gerektirdiğini belirterek karara itiraz etmişlerdir.
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Kararı Özet: Kurulumuzca yapılan incelemede: Dosyadaki bilgilere göre,G.G.'ün 12 yaşında berdel usulü ile evlendirildiği,bir erkek çocuk doğurmadığı için baskı gördüğü,eşinden ayrılmak istediği ve annesinin köyündeki evine saklandığı,sandığın içinde kalesnikoflarala taranarak öldürüldüğü,Diyarbakır 1.Ağır Ceza Mahkemesinin ....E sayılı dosyası ile sanıklar hakkında açılan ceza davasında ,şikayetli avukatın sanıklar vekili olarak "tabiri caizse kafeste bir kuştur,20 avcı olmaz,bir silah yakalanmıştır ve o silahla yakalanan suçunu itiraf etmiştir.Dünyanın her yerinde bu durumlar vardır,bu vatan aşkı gibi,Allah aşkıdır,buralarda bazı kesimler namuslarını canlarından öte görürler,bu kadının öldürülmesi de basit bir namus cinayeti değildir.Bizim de bir yere kadar dilimiz dönmektedir,ölen kadın masum değildir"şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Şikayet konusu 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 142/2 maddesi uyarınca incelenmeye değer mahiyette bulunduğundan itirazın KABULÜNE karar vermek gerekmiştir. Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulunun Disiplin Kovuşturması Açılmasına yer olmadığına ilişkin 08.10.2008 günlü ve 2008/319 Karar sayılı kararın kaldırılmasına,şikayetli hakkında 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 34 ve 134 maddeleri ile Meslek Kurallarının 3,4,5 ve 6.maddeleri gereğince değerlendirme yapılmak üzere disiplin kovuşturması açılmasına karar verilmesi için dosyanın Diyarbakır Barosu Başkanlığı'na gönderilmesine,17.04.2009 günlü katılanların oybirliği ile karar verildi. |
26-03-2012, 13:16 | #27 |
|
Diyarbakır Barosu
Disiplin Kurulu Karar Özet: "tüm dosya kapsamı dikkate alındığında baromuz üyesi Av.Z.Y.nin töre cinayeti nedeniyle yargılanmakta olan müvekkillerinin savunmasında hakkında disiplin soruşturması açılmasını gerektiren sözlerin savunma hakkı kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği kuurlumuzda tartışılmış olup 1136 sayılı Avukatlık kanununun 158 maddesi esas alınarak şikayetli avukatın TBB meslek Kurallarının 3,4,5,ve 6.maddeleri ile Avukatlık kanununun 34.maddesi gözönünde bulundurulduğunda yapılan savunmanın ilgili maddeleri ihlal ettiği kanaatine varılmış ve kullanılan sözlerin savunma hakkı kapsamında düşünülmesine olanak görülmemiştir. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Diyarbakır Barosuna ..... sicil numarası ile kayıtlı şikayetli avukat Z.Y. hakkındaki şikayetin dosya kapsamındaki belge bilgi ve deliller ışığında sabit olan eylemi Avukatlık Yasası 34.ve 134 maddelerine ve Meslek Kurallarının 3,4,5 ve 6 maddelerine açıkça aykıırlık teşkil ettiğinden kabulü ile ... sicil numarası ile Baromuza kayıtlı Av.Z.Y.nın Avukatlık kanunu 135/1 maddesi uyarınca UYARMA cezası ile cezalandırılmasına.....08.06.2011 |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Avukattan Polise Suç Duyurusu | Av.Suat Ergin | Hukuk Haberleri | 10 | 10-01-2008 00:03 |
Avukattan 'Siz erkek değil misiniz' Sözüne Dava | Seyda | Hukuk Haberleri | 0 | 30-12-2006 11:16 |
Avukattan Asker Göndermeye Dava | Av. Galip DAĞTEKİN | Hukuk Haberleri | 0 | 30-08-2006 10:20 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |