![]() |
|
![]() |
|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
![]() |
![]() |
#1 |
|
![]() Doktor hatasından doğan maddi ve manevi zararların giderilmesi amacıyla adli yargıda açmayı düşündüğümüz tazminat davasında
-doktorun hastanenin resmi ve sözleşmeli çalışanı olmaması ve öğrendiğimiz kadarıyla sadece hastanenin aletleri ve ameliyathanesini kullandığı ve bu alet ve ameliyathane ile ilgili bir kusurun da(steril olmama,gerekli vasıfları taşımama gibi) somut olayda hastaneye yükletilememesi karşısında hastaneyi hasım gösterme noktasında tereddüt etmekteyiz. Böyle bir olayda hastane de kusurlu doktorla birlikte sorumlu olur mu? Cevap olumlu ise sorumluluğunun yasal dayanağı ne olabilir? |
![]() |
#2 |
|
![]() Sayın Ömeroğlu,
Müteselsil sorumluluğun şartları belirlidir. Kaynakları da belirlidir. BUna göre müteselsil borç ilişkisi ya hukuki işlemden doğar; ya da kanundan doğar. Hukuki ilişki de burada sözleşme veya tek taraflı işlem olabilir. Kanundan doğan teselsül ise Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu başta olmak üzere değişik kanunlardan kaynaklanabilmektedir. Aktarmış olduğunuz olayda da BK m. 50'nin uygulanabileceğini düşünüyorum. Zira ameliyathanenin kullandırılması durumunda da ortaya çıkan zararın birlikteliğinden bahsedilebileceğini düşünüyorum. Burda hastanenin ameliyathaneyi kullandırmakla, zararı veren kişiye araç sağladığı söylenebilir. Kanunda da "...feran methali olanlar..." ifadesi yer almaktadır. Saygılar... |
![]() |
#3 |
|
![]() 2219 sayılı HUSUSİ HASTANELER KANUNU’nun 12.maddesine göre özel hastaneler dışarıdan gelen doktorlara izin vermek zorundadır. Ama hastaneler bu doktorların hatalarından sorumlu tutulmazlar.
Doktor hatası nedeniyle hastanenin sorumlu tutulması ancak adam çalıştıranın sorumluluğu çerçevesinde mümkündür. Dışarıdan gelen doktoru çalıştırmadığı için hastanenin sorumluluğu bulunmamaktadır. 2219 sayılı HUSUSİ HASTANELER KANUNU MADDE 12 - Hususî hastaneler, almağa mezun oldukları hastalar için bu hastaların istedikleri hekimleri davete ve tedavinin bu hekimler tarafından yapılmasını kabule mecburdurlar. Eğer hastalar hariçten hekim getirmek arzu ve talep etmezlerse hastaneler bu vazifeyi birinci sınıf muvazzaf mütehassıs tabiplerine tevdi ederler. Bu mütehassıslar bakılması kendilerine tevdi edilen hastaların tedavisinden mesuldürler. Birinci sınıf mütehassıs mesul müdürler, kendi ihtisas şubeleri mütehassıslığını da üstlerine alarak yapabilirler. Saygılarımla |
![]() |
#4 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Yargıtay, bir hastanede sürekli görevli olmayan bir doktor tarafından geçici olarak ameliyat yapılması halinde, doktor hatası nedeniyle Hastanenin kusursuz sorumluluğu olduğu düşüncesindedir.
|
![]() |
#5 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın Av.Mehmet Saim Dikici Gönderdiğiniz aydınlatıcı kararınız bence adalete uygun: O karardan anlaşılan hasta hastaneye gelmiş ve doktoru hastane temin etmiştir. Konuyu ikiye ayırırsak daha kolay incelenir: 1- Hasta dışarıdan doktorunu seçer, hastaneye hangi doktoru istediğini söyler. Bu durumda hastanenin sorumlu tutulması adalete aykırı olur. Doktor hastane için çalışmamaktadır. 2- Hasta hastaneyi seçer; hastane (kendi çalışanı olan doktoru görevlendirir veya) dışarıdan doktoru görevlendirir. Bu durumda hastanenin sorumlu tutulması adalete uygun düşer: Hastanenin doktoru görevlendirmesi durumunda doktor hastane için çalışmaktadır. Hastanenin adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluğu doğar. Ben sorudan hastanın dışarıdan doktorunu seçtiğini anladım. Umarım yanlış anlamışımdır. ![]() Saygılarımla |
![]() |
#6 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın Armağan Bey, Hastane ile doktor arasında sözleşmesel ilişki olmadan, doktorun eyleminden hastanenin sorumlu tutulmaması gerektiğine dair eleştirinizde haklısınız. Ancak söz konusu Yargıtay kararında benim çıkardığım sonuç, "sadece doktor ile hasta arasında hukuki ilişki bulunsa bile, ameliyat hastanede yapılmakla doktor-hasta ilişkisi, hasta-hastane ilişkisine dönüşür... " şeklindeydi. Bu sonuca şu cümlelerden ulaşmıştım:
Ben de yanılmış olabilirim. ![]() |
![]() |
#7 |
|
![]() Uygulamada genel olarak (bildiğim kadarıyla);
Hasta, doktora gitmekte; ameliyat gerekmesi halinde hastanın gittiği doktor; ameliyathanesini kullandığı hastaneye hastasını yatırıp ameliyat etmekte ve ameliyat sonrası da hasta, doktorun değerlendirmesine binaen o hastanede birkaç gün yatırılıp akabinde taburcu edilmektedir. Sayın Av. Ömeroğlu nun belirttiği somut olayda da bu şekilde bir durum söz konusu ise; doktorun yaptığı ameliyat için ameliyathanesini tahsis eden ve (kuvvetle muhtemel) ameliyat sonrasındaki dönemde taburcu olmasına kadar hastanın yatışı ve tedavi sürecini sağlayan Hastanenin doktorla birlikte müşterek müteselsil sorumlu olduğu kanaatindeyim. Saygılarımla... |
![]() |
#8 |
|
![]() Hastanın o hastaneye yatış işlemleri yapılıyor ise ki yapılmaması mümkün değil Hastanenin sorumlu olmaması da bence düşünülemez.
Anestezi, hemşire hizmetleri alet edevat kullandırılıyor ve bence hastane buradan bir maddi menfaat de temin ediyor. Kusuru yoksa bile kusursuz sorumluluğuna gidilmeli bence de hastanenin. |
![]() |
#9 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
![]() Hasta ile doktor arasında bir sözleşme yapılmışsa (ameliyat) Hasta ile hastane arasında ikinci bir sözleşme yapılmışsa (yatak, yemek vs) herkes kendi sözleşmesinden sorumludur. Hastaneye karşı açılacak dava dilekçesinin HUKUKİ NEDENLER başlığına kusursuz sorumlulukla ilgili hangi kanun maddesini yazabiliriz? Keşke Hukuki Nedenler başlığına Yargıtay kararı yazılabilseydi. Keşke her Yargıtay kararı doğru olsaydı. ![]() Saygılarımla |
![]() |
#10 |
|
![]() Somut olayda hastanenin ne sözleşmeden doğan sorumluluğu ne haksız fiile ilişkin sorumluluğu doğar demek mümkün ne de kusursuz sorumlu olduğu sonucuna ulaşmak çok kolay.
Zira hasta doktoruna gidiyor ameliyat edilmesi gerektiği teşhisi konuyor ve ameliyata karar veriliyor.Doktoru sayın Konyalı'nın yaptığı ayrım doğrultusunda hasta seçiyor,hastane değil. Borçlar Hukuku doktrininde kusursuz sorumluluk hallerini genişletmeye yönelik bir eğilim var hatırladığım kadarıyla.Acaba maddi menfaat elde etme ölçüsüyle hastanenin maddi menfaat elde etmesi sonucu kendi risk alanında doğan zarardan doğan sorumluluğa katlanması gerektiği sonucuna ulaşılabilirmi? Gerçekten sonuca ulaşmanın kolay olmadığı bir olay,foruma katkı yapan meslektaşların cevaplarından da anlaşıldığı üzere ![]() |
![]() |
#11 |
|
![]() Sayın Av. Ömeroğlu,
Sorunuza cevap ve gerekçeleri değil ama içeriğinin faydalı olabileceğini düşündüm: Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 09.05.2000 T., 2000/1446 E., 2000/4438 K: "Davacı, davalı hastanede çalışan diğer davalı doktor tarafından göz kapaklarından ameliyat edildiğini, ancak doktor hatası nedeniyle hem estetik açıdan yüzünün çirkinleştiğini ve hem de gözünde kalıcı arazlar meydana geldiğini, gözü açık uyumak zorunda kaldığını, kurumalar oluştuğunu, okuyamaz olduğunu, depresyona girdiğini ileri sürerek, fazlası saklı kalmak üzere: 500.000.000 TL. maddi ve 1.500.000.000 TL. manevi tazminatın müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı doktor Ömer davacıya yaptığı cerrahi müdahalenin başarılı olduğunu, ancak davacının uyarılara rağmen nekahat döneminde tedbirsiz davranması nedeniyle şişlik ve hematom oluştuğunu, esasen davacının yüzünde daha önceki bir trafik kazasından kaynaklanan izler ve his kaybı gibi bulgular bulunduğunu, zararının ileri sürülen miktarda olmadığını, manevi tazminatın koşullarının da bulunmadığını; diğer davalı özel hastane ise, davacıyı ameliyat eden davalı doktorun kendisince istihdam edilmediğini, davacının sadece kendisine ait ameliyathaneden yararlandığını, müdahalenin diğer davalı tarafından yapıldığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, Yüksek Sağlık Şurası raporu benimsenerek davanın kısmen kabulüne, 124.000.000 TL. maddi, 800.000.000 TL. manevi tazminatın dava tarihinden itibaren davalılardan müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. 1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle, dava "Özel K... Hastanesi Tüzel Kişiliği" hasım gösterilerek açılmış ise de, anılan hastaneyi işleten şirket tarafından davaya cevap verilip, hükmün de şirkete yönelik olarak kurulmuş bulunmasına; Hastanenin,diğer davalı tarafından davacıya yapılan cerrahi müdahale için kendi ameliyathanesini tahsis ettiğinin ve davacının ameliyattan dolayı iki gün süreyle orada kaldığının kendi kabulünde olmasına göre, davacının tüm, davalı Özel K... Hastanesi A.Ş. nin, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2. Davalı Özel K... Hastanesi A.Ş. nın diğer temyiz itirazları ile diğer davalının temyiz itirazlarına gelince; Davacının gözüne, davalı doktor tarafından, diğer davalı özel hastaneye ait ameliyathanede cerrahi müdahalede bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davacı, doktor hatası nedeniyle, ameliyattan sonra gözünde kalıcı arazlar oluştuğunu ve çirkinleştiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davadan önce delil tesbiti yoluyla Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Cerrahi Anabilim Dalı'ndan alınan 6.9.1996 günlü raporda, sonuç olarak davacının her iki gözkapağındaki görünüm kalıcı iatrojenik ektropion olarak değerlendirildiği belirtilmiş; yargılama sırasında alınan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu'nun 2.11.1998 günlü raporunda ise,her iki alt göz kapağında ameliyat öncesinde mevcut torbalanmaların ameliyat sonrasında düzeltilmiş olduğu, alın ve üst kapaktaki ameliyat öncesi durumun ameliyattan sonra eski travmalı halinden daha kötü olmadığı, o nedenle ameliyatı yapan hekime atfı kabil bir kusurun bulunmadığı açıklanmış; itiraz üzerine Yüksek Sağlık Şurası tarafından düzenlenen 6.4.1999 günlü raporda da, ise, ameliyatı yapan davalı doktorun ameliyat öncesinde ve sonrasında tıbbın kural ve gereklerine uygun davranmadığı hastasına gerekerı özeni göstermediği ve böylece sözkonusu zararlı sonuca yol açtığı gerekçesiyle,6/8 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, yargılama sırasında alınan raporlar arasında, değerlendirmeler ve varılan sonuçlar açısından tam bir çelişki bulunmaktadır. Bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden, bunlardan birine itibar edilerek hüküm kurulamaz. Bu noktada hemen vurgulanmalıdır ki, Yüksek Sağlık Şurası, 11.4.1928 gün ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 75. Maddesindeki açık hüküm nedeniyle, CMUK: nun 66/3. maddesi anlamında kendisine başvurulması zorunlu oları bir bilirkişi durumundaysa da, hukuk davalarında, HUMK 276/2. maddesinde öngörülen nitelikte, resmi bilirkişi değildir. Mahkeme, Yüksek Sağlık Şurası'na başvurup başvurmamakta serbesttir ve herhangi bir bilirkişi raporuyla bağlı olmadığı gibi, onun raporuyla da bağlı değildir. ( HUMK. madde 286 ) Bu durumda, somut olayda, raporlar arasındaki değinilen çelişkinin giderilmesine hukukerı bir engel; eş söyleyişle Yüksek Sağlık Şurası raporuna mutlak surette itibar etme zorunluluğu yoktur. Öte yandan, anılan Şura raporunda, davalı doktorun 6/8 oranında kusurlu bulunduğu yolundaki sonucun hangi maddi verilere dayandırıldığı; hangi kusurlu davranışı, ihmali ya da mesleki hatası nedeniyle davacının zarar görmesine neden olduğu somut ve denetime elverişli bir biçimde ortaya da konulmamış,soyut bir değerlendirme yapılmakla yetinilmiştir. Bu haliyle de, raporun hükme esas alınmasına olanak yoktur. Hal böyle olunca, mahkemece yapılması gereken iş, uygulanan cerrahi müdahalenin göze ilişkin olması ve estetik yönünün de bulunması nedeniyle, üniversitelerin bu ana bilim dallarında görevli, konusunda uzmanlık sahibi başka bilirkişilerden oluşturulacak bir kurula inceleme yaptırılarak, cerrahi müdahaleden önce, müdahale sırasında ve sonrasında, böyle bir müdahale yönünden alınması gereken önlemler, hazırlıklar,yapılacak işlemler, müdahale sırasında ve sonrasında uyulması ve uygulanması gereken tıbbi kural ve ilkeler çerçevesinde, olması gerekenler ile davalı hekimin yaptıkları arasında bir farklılık bulunup bulunmadığının, varsa bunların nelerden ibaret olduğunun, davalının eylemiyle doğan zararlı sonuç arasında bilimsel bir nedensellik bağı bulunup bulunmadığının,davalının kusuru varsa bunun oranının somut, dayanakları gösterilmiş ve denetime de elverişli bir şekilde saptanması, sonuçta ortaya çıkacak uygun duruma göre bir karar verilmesidir. Eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." Saygılarımla... |
![]() |
#12 |
|
![]() Anlaşıldığı kadarıyla Yargıtay da aşağıdaki bend dışındaki temyiz itirazlarının reddine diyerek ve hastanenin sorumuzdaki tereddütlere ilişkin temyizini dikkate almayarak soruya olumlu cevap vermiş ve hastaneyi benzer bir olayda sorumlu tutmuş gözüküyor.
Hukuk mantığıma uymasa da lehe olması açısından yararlanılabilecek bir karar ![]() |
![]() |
#13 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın Konyalı, Sözleşme ilişkisi olmadığı halde, belli bazı durumlarda üçüncü kişileri borca aykırılıktan sorumlu tutan, isminin de "Sosyal İlişki Teorisi" olduğunu düşündüğüm bir teori vardı. Alman hukuku kaynaklıydı galiba. Ama bulamadım. Örneğin, alışveriş merkezinde üçüncü kişinin ika etmiş olduğu haksız fiil nedeniyle alışveriş merkezinin borca aykırılık hükümleri kapsamında sorumluluğu gibi... Sanırım Yargıtay'ın son yıllardaki görüşleri de bu teoriye dayanıyor. Güçsüzü korumak amaçlanıyor. Acaba, tazminat hukuku giderek kira hukuku veya iş hukuku gibi güçsüz lehine mi yorumlarla boğulacak? Siz ne dersiniz? ![]() |
![]() |
#14 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Ama: Kanunun yorumu belli kurallara bağlıdır. Uygulayıcı yorum yoluyla kanunu değiştiremez ya da olmayan hükümler getiremez. Şimdi örneğimize dönersek: Yargıtay özel hastanelerin sorumluluğu hakkında yorum yapmamakta; yeni kural koymaktadır. Yargıtay özel hastaneleri çalıştırmadıkları, seçmedikleri, denetlemedikleri doktorların hatasından sorumlu tutmaktadır. Bu sorumluluğun dayanağı Borçlar Kanunu'nda bulunmamaktadır. Yargıtay hasta - doktor - hastane arasındaki ilişkiyi vekalet sözleşmesi olarak nitelendirmektedir. Hasta doktorunu vekil kılmaktadır. Doktor hastaneyi vekil kılmaktadır. Bu durumda hastanenin kusurundan doktor sorumlu tutulabilir ama doktorun hatasından hastane sorumlu tutulabilir mi? Başka bir örnekle açıklanırsa birinci avukat ikinci bir avukatı tevkil ederse birinci avukat tevkil ettiği avukatın hatasından da sorumludur. Ama ikinci avukat kendisini tevkil eden birinci avukatın hatasından sorumlu tutulabilir mi? Kanun yorumlanırken yeni bir kanun yapılmamalıdır. Kanunun yorumu sonucunda ortaya yepyeni bir kural çıkıyorsa yorumun doğruluğundan kuşku duyulmalıdır. Saygılarımla |
![]() |
#15 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
O bahsettiğiniz "Koruma mükellefiyeti" veyahut "Özen yükümlülüğü" olarak isimlendirilen bir teoridir. (Diye düşünüyorum) ![]() |
![]() |
#16 |
|
![]() Sayın Av. Armağan Konyalı' nın yukarıda ikiye ayırarak tahlil ettiği örneği, Yargıtay ayırmayarak aynı istikamette değerlendiriyor.
Hasta hakları bakımından olaya yaklaşıldığında, bu yaklaşım olumludur. ![]() Ancak hukukun genel kuralları karşısında Yargıtay'ın yaklaşımı sanki sağlam temellere oturmamış, eğreti bir bina gibi. ![]() Olayı benzer bir kurguya uyarlayalım: Misal: (varsayalım) Bir kişi, masaj salonuna gidip, bu salonda kendi masözüne masaj yaptırmak istemiş olsun! Bu öneriye masaj salonu salon kullanma adı altında bir bedel karşılığında rıza göstermiş bulunsun! Somut olaydaki müşterinin kendi getirdiği Masajcının, masaj yaparken müşteriye tecavüz etmesi durumunda, masaj salonunun sahibi (somut olaydaki) müşterinin masajcısı ile birlikte hukuken sorumlu tutulabilir mi? Örnekler biraz uç olmuş olabilir. Ancak hukuki kıyaslamanın çok farklı olamayacağı kanaatindeyim. |
![]() |
#17 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın Ömeroğlu bizi bu konuda aydınlatmadı hala. Bu konuda biraz açıklama yapsa daha net yorumlar yapılabilir. |
![]() |
#18 |
|
![]() Sayın Feridun,hangi konuda sizleri aydınlatma yükümüne aykırı davrandım bilmiyorum ama
![]() Bu arada konuyu forum kirliliği yaratmamak amacıyla benzer bir konunun sonuna eklemiştim ama rağbet görmeyince bağımsız soru olarak sorunca keyifli bir tartışma oldu.İlk soruma da sayın S.Karaca adlı üyemiz tarafından eklenen olayda hasta ile hastane arasında hasta kabul sözleşmesi olarak isimlendirilebilecek bir sözleşme olduğu(dolayısıyla sorumluluğun buna dayanabileceği) şeklindeki görüş de ilginç ve tartışılmaya değer geldi bana! |
![]() |
#19 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Üstad Dikici nin eklediği karardaki de uygulamada karşılaşılan 2.durumdur (ki aslında yukarıdaki durumun tersten oluşması söz konusu):
Böylece Sayın Konyalı’nın
Burada Sayın Konyalı’nın
ve;
![]() 11 no lu mesajımda eklediğim kararda:
denmektedir. Burada zannımca Yargıtay (mahkeme dosyasındaki açıklama ve deliller önemlidir ve anılmamıştır) 7 no lu mesajımda açıkladığım durumdan dolayı Hastaneyi sorumlu tutmakta; yani hastane ile doktorun hukuki ilişkisi olduğu kanaatindeyim. Değilse Sayın Konyalı nın izah ettiği Kanun maddesi gibi bir durum ve doktorla hastanenin (hasta isteminden başkaca) hiçbir ilişkisi olmaması durumunda böyle bir karar da verilmeyeceğini düşünüyorum. Neticeten ben Yargıtayın kanun maddesini değiştirmediği ve/veya
gibi bir durumun da olmadığı kanaatindeyim. Yani konu bana göre ne karmaşık ve ne de hukuka aykırı kararların verildiği bir durum var. Saygılarımla… |
![]() |
#20 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Özür dilerim; dikkatli okuyunca gördüm. Doktoru kimin seçtiği noktasında. |
![]() |
#21 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sözleşme iki tarafın özgür iradesi ile yapılır. Halbuki hasta kendi doktorunu istemişse hastane doktoru kabul etmek zorundadır. Bu nedenle hastane ile doktor arasında sözleşme olduğunu-olacağını söylemek mümkün değildir. Örneğin İzmir’in bir ilçesinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle o ilçedeki özel hastaneye kaldırılmış bir hasta İzmir’den güvendiği bir operatör ortopedist doktoru çağırdığında özel hastane o doktoru kabul etmek durumundadır. (Hususi Hastaneler Kanunu madde:12) Özetle: Hastanenin doktorla sözleşme yapma lüksü bile yokken doktorun hatasından sorumlu tutulmamalıdır. |
![]() |
#22 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın Konyalı, (Sanırım anlatamadım ![]() Hasta doktora gider: doktor-hasta arası sözleşme Doktorun ameliyathanesini kullandığı hastane var (uygulamada bu şekilde oluyor-diyorum-): doktor-hastane arası sözleşme akabinde; hasta o hastaneye yatıp ameliyat olmaktadır: hastane-hasta arası sözleşme (mecbur değil tabii; doktoruna der ki ben o hastanede ameliyat olmak istemiyorum; doktor da der ki: ben o hastanede ameliyat yapıyorum ve ![]() Saygılarımla... |
![]() |
#23 | |||||||||||||||||||
|
![]() Doktrinde de sözleşme sınırlarının genişletilmesi yaklaşımı (Özellikle Hatemi tarafından) eleştiriliyor.
Uygulamada çeşitli nedenlerle Yargı, güçsüzü koruma kaygısı taşıyor. Esas itibariyle sözleşmenin çerçevesinin genişlediği hallerde, yaşanmış ve yargıya konu olmuş bir misal; evine/işine tüp alan şahsın tüpü evine veya işine getirdiği zaman kendiliğinden alev alıp, patlaması halinde evdeki/işteki misafirinin yanması durumunda bile, tüpçü ile tüpü satın alan arasındaki alım-satım sözleşmesinin evdeki/işteki misafire de etki edeceği, onu kendiliğinden sözleşmenin tarafı haline getireceği ve hatta zamanaşımı süresi bakımından da haksız fillere uygulanan sürenin değil, bizatihi sözleşmelere uygulanan daha uzun süreli zamanaşımın dikkate alınması gerektiği hususu Yargıtayımızın çok eski bir kararında bile kabul görmüştür. (Kararı yarın büroda bulup, eklemeye çalışırım) Bu karar kanatimce hukukun genel ilkelerine uygun değildir. Ben de Sayın Konyalı gibi düşünüyorum. Hukuku fazla sağa sola çekmek doğru değil. Belki bu çerçeve genişletme teşebbüsleri önce esneklik sağlar, kulağa göze hoş gelebilir ama zaman içinde o kurallar esneyemez olur ve hatta kopar, parçalanır... ![]() Örnek hastane olayında, Doktor hastanın anlaştığı doktor olduğundan, Hastane için doktor hastanenin çalışanı veyahut ifa yardımcısı olmadığı içinKusursuz sorumluluk da söz konusu olamaz, (düşüncesindeyim) *** Yukarıda zikrettiğim karar HGK.nun 6.5.1992 tarih, E.1992/13-213, K. 1992/315 Sayılı Kararı. Olay,benim hatırımda alev alma ve eve/işe gelen misafir olarak kalmışsa da kararda eve çağrılan komşu olarak geçiyor ve alev alma değil, patlama söz konusu. Yani olay aşağı yukarı aynı. HGK'nun bu karardaki yaklaşımı oldukça ilginç... ve yukarıda da arz ettiğim gibi kanaatimce hukukun genel ilkelerine pek uygun değil... İncelemeniz için ekliyorum:
|
![]() |
#24 |
|
![]() Bir şey araştırırken okuduğum alttaki yazı bu forumu aklıma getirdi; eklemek istedim
![]() "...Fransız Yargıtayının bir kararında bu durum açıkça görülmektedir. Olayda (A), ameliyat olmak üzere hem (B) hastanesi ile hem de (C) adındaki operatörle iki ayrı akit yapmıştı. (B), (A) nın ameliyatı sırasında ve ameliyattan sonra bakımını sağlayacak; (C) ise (B) nin hazırlayacağı tıbbi vasıtaları kullanarak (A) yı ameliyat edecektir. (B) ile (C) arasında hiçbir akit yoktur. Ameliyat alet ve cihazlarının (B) tarafından iyi hazırlanmaması, (C) nin de ameliyat sırasında bu aletleri kontrol etmemesi yüzünden (A), bedeni bir sakatlığa uğramıştır. Bu olayda, Fransız Yargıtayının da içtihat ettiği gibi (A), zararının tamamen tazminini (B) ve (C) nin her birinden isteyebilir. Burada (B) nin ve (C) nin sorumlulukları ayrı akitlerden, sonuç olarak da ayrı sebeplerden doğduğu için hukukumuz açısından bir eksik teselsül hali bahis konusudur..." (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf.325, dipnot 51) Saygılar... |
![]() |
#25 | |||||||||||||||||||
|
![]()
Öncelikle fikri takip başarınızı kutlarız. Sonrasında edindiklerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz. Kararın konusu olan olayda hastanenin sorumluluğunu doğuran bir neden bulunmaktadır. Bu yüzden karar bence doğrudur. Bizim sorumuzda ise sorumluluk doğuran bir neden bulunmamakta. |
![]() |
#26 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
![]()
Est. üstadım ![]() Uygulamanın farklılığından kaynaklı bir gelişme olmuştur belki dosyada ve araştırma yaparken forum konusunu okuyanlar da faydalanmak isteyebilir (diye düşündüm ![]() ve önemli (diye düşünüyorum ![]()
Saygılar... |
![]() |
#27 |
|
![]() Ameliyatı yapan doktorların davalı hastanede çalışmadıkları, ancak anlaşma yaparak hastalarını anılan hastaneye yatırarak ameliyat ettikleri, böylece doktorlar ile hastane arasında BK. m.55 anlamında bir ilişki bulunmadığı sabit olmasına göre, davalı şirketin, davalı doktorların kusurlu davranışlarından tutulmalarına olanak bulunmamaktadır. BK. 55 maddesine göre davalı şirketin istihdam eden sıfatıyla sorumlu tutulabilmesi için, emretme. talimat verme ve denetleme yetkisi bulunması gerekir. Oysa davalı şirket ile doktorlar arasında böyle bir ilişkinin varlığından söz edilemez” denilmiştir. (13.HD.22.02.1999, 384-1128)
|
![]() |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
İkinci En Yüksek Peyi Süren Kişi İhalenin Feshinden Sorumlu mudur? | Av.İpek | Meslektaşların Soruları | 17 | 09-02-2020 10:23 |
Özel Hastane-Hekim Hatası Tazminat | av.m.a.g | Meslektaşların Soruları | 10 | 21-11-2012 14:09 |
Limited şirket hisse devir borcundan şirket sorumlumudur? | Av. Mehmet Demirezen | Meslektaşların Soruları | 1 | 05-05-2009 12:46 |
Sahte İmza Ile Kredi Kullandıran Bankanın Sorumluluğu | nemesis34 | Meslektaşların Soruları | 2 | 29-04-2009 17:32 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |