Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

taahhüdü ihlal

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-12-2008, 15:17   #1
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan taahhüdü ihlal

İcra dairesinde, alacaklı vekili tarafından, borçlunun huzurunda yapilan taahhütnamede alacaklı vekilinin kabul beyanı olmadığı gerekçesiyle, İcra mahkemesinde açılan taahhüdü ihlal davası reddedildi.??? Taahhüdü ihlalden yargılanan borçlu beraat etti.Tahhütnamede borç tüm ferileriyle birlikte hesaplanmış, borçlunun hukuki ve cezai sorumluluğu hatırlatılmış.Kaldi ki taahhütname alacaklı vekili tarafından el yazıyla yazılmış.Taahütnamenin hemen altına alacaklı vekili, borçlu borcunu ödeyeceğine dair taahhüt verdiğinden, muhafaza edilen mallarının kendisine yediemin olarak teslim etmesine de karar verilmiş.İcra mahkemesinde görülen davada, ilgili taahhütnamede alacaklı vekilinin kabul beyanı olmadığından, taahhütnamenin geçersiz sayilarak borçlunun beraat etmesi en azından bu olayda yasaya aykırı değil mi?Sözleşmenin kurulmasıyla ilgili sorun mu var...
Old 23-12-2008, 16:16   #2
av.adige

 
Varsayılan

Normal şartlarda objektif nazarla baktığınız zaman cezanın çıkmaması için bir sebep yokmuş gibi görünüyor. Taahhütün hemen altına düşülen "taahüt verildiği için muhafazaya gerek yok" şeklinde özetlenen beyan da alacaklı vekilinin zımnen taahhüdü kabul ettiğini gösteriyor kannatindeyim. Ağır Cezaya itirazda bulunun derim. Ama çok da fazla ümitli olmayın. Zira önceleri Yargıtay şimdilerde bunun doğal sonucu olarak Mahkemeler taahhüdü ihlalden ceza vermemek için özel çaba sarfediyorlar.
Old 23-12-2008, 16:28   #3
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan


YARGITAY

16. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/9390

K. 2004/12147

T. 25.11.2004

• TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇU ( Alacaklının Kabul Beyanı Yoksa Oluşmayacağı )

• ALACAKLININ KABUL BEYANI ( Yoksa Taahhüdü İhlal Suçunun Oluşmayacağı )

• SANIĞIN TAAHHÜDÜNÜ İÇEREN TUTANAK ( Alacaklının Taahhüdü Kabul Beyanı Yoksa vaya Taahhüdün Kabul Edildiğine Dair Muhtıra da Bulunmaması Halinde Taahhüdün Geçersiz Olduğu - Taahhüdü İhlal Suçunun Oluşmayacağı )

• GEÇERSİZ TAAHHÜT ( Alacaklının Taahhüdü Kabul Beyanı Yoksa vaya Taahhüdün Kabul Edildiğine Dair Muhtıra da Bulunmaması Halinde Geçersiz Olduğu - Taahhüdü İhlal Suçunun Oluşmayacağı )

2004/m.340

ÖZET : Taahhüdü ihlal suçundan yargılanan sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir. Sanığın taahhüdünü içeren tutanakta, alacaklı vekilinin kabul beyanı olmadığı gibi taahhüdün kabul edildiğine dair muhtıra da bulunmamaktadır. Bu durumda taahhüt geçersiz olduğundan atılı suç oluşmamasına rağmen yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
DAVA : Taahhüdü ihlal suçundan sanık H.A'nın İİK'nun 340. maddesi gereğince 1 ay hafif hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde yerel C.Savcısı tarafından temyiz edildiğinden Yargıtay C.Başsavcılığı'nca dosya daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak gereği görüşüldü:
KARAR : Sanığın taahhüdünü içeren tutanakta, alacaklı vekilinin kabul beyanı bulunmadığı gibi, taahhüdün kabul edildiğine dair muhtıranın da mevcut olmaması ayrıca, ödenmesi gerekli toplan borç miktarı, tüm fer'ileriyle birlikte hesaplanıp açıkça gösterilmemesi nedeniyle sanığın taahhüdü hukuken geçersiz bulunduğundan atılı suç oluşmaz. Mahkemece bu hususun göz ardı edilerek beraat yerine yazılı olduğu şekilde mahkumiyete dair hüküm kurulması isabetsiz bulunmaktadır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 25.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. ağida sunduğum yargıtay kararının bir benzeri varsa sunabilirlerse sevineceğim.

Elinde sadece alacakli vekilin kabul beyanı olmadiği için taahhüdün geçersiz olduğuna dair yargitay kararı olan gönderebilirse sevineceğim.
Old 23-12-2008, 17:47   #4
Av.Çağlar Şener

 
Varsayılan

aslında burada alacaklı vekilinin "taahhüt alındığı için muhafazaya gerek yoktur" ibaresinin zımni kabul sayılıp sayılmayacağı önemli. ya da taahhütün zımnen kabul ediliğinin anlaşılması durumunda suçun oluşup oluşmayacağı.

buna yönelik karar arştırdım fakat bulamadım.
Old 23-12-2008, 18:20   #5
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

Sıkı şekil şartlarına bu derece bağlanmasına anlam veremiyorum.Taahhütnameyi düzenleyen alacaklı vek. Kendisinin düzenlediği taahhütnamede kendisinin kabul beyanı yok diye geçersiz sayılması ilginç geldi.
Old 23-12-2008, 20:42   #6
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Taahhüdü ihlal suçundan sanığın cezalandırılması için malvarlığının (mali durumunun) araştırması gerekir diyen Yargıtay'ın, bu beyanı zımni kabul olarak kabul edeceğini zannetmiyorum;ancak, olması gereken tutanağı alacaklı vekilinin düzenlemiş ve imzalamış olması, ayrıca yukarıda belirtilen beyanın da olması nedeniyle zımni kabul şeklinde kabul edilmesidir.

Saygılarımla..
Old 11-06-2013, 17:32   #7
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan Borçlunun ödeme gücünün araştırılmasını isteyen karar örneği!

T.C.

YARGITAY

16. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/7754

K. 2004/11131

T. 13.10.2004

• TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇU ( Sanığın Borcunu Ödeyecek Durumda Olup Olmadığının Araştırılması ve Malvarlığının İspatı İçin Alacaklıya Olanak Tanınması Gereği )

• BORCUNDAN DOLAYI KİMSENİN CEZALANDIRILAMAMASI ( Taahhüdü İhlal Eden Sanığın Borcunu Ödeyecek Durumda Olup Olmadığının Araştırılması ve Malvarlığının Tesbiti İçin Alacaklıya Olanak Tanınması Gereği )

• EKONOMİK NEDENLERLE BORCUNU ÖDEYEMEYEN BORÇLU ( Taahhüdü İhlal Suçundan Dolayı Cezalandırılamaması - Mahkemece Borçlunun Ekonomik Durumunun Araştırılması Gereği )

2004/m.340

2709/m.38/8

ÖZET : Dava, taahhüdü ihlal nedenine dayalıdır. İİK'nun 340. maddesinde öngörülen "makbul sebep" kavramı ile Anayasa'nın 38/8. maddesinde öngörülen "yerine getirememe" kavramlarının açıklanması gerekli görülmektedir. Uygulamada hastalık, yangın, su baskını ve deprem gibi olağanüstü olaylar makbul sebep olarak kabul edilmektedir. Anayasa'da belirtilen "yerine getirememe" kavramı "makbul sebebi de" kapsayacak biçimde daha geniş anlam ifade etmektedir. Borçlunun ekonomik gücü olmaması nedeniyle ve çaresizlikten borcunu ödeyememe "yerine getirmeme" olarak kabul edilerek sanığa hürriyeti bağlayıcı ceza verilmemelidir. Borcu "yerine getirmeme" ile "yerine getirememek" kavramları kast ve ödeme gücü bakımlarından farklı olduğu gibi bunlara uygulanacak yaptırımlar da farklıdır. Zira, Anayasa borcu yerine getirmeyeni değil, getiremeyeni korumaktadır. Bu nedenle ödeme gücü olduğu halde borcu yerine getirmeyen ve taahhüdünü ihlal edenlerin cezalandırılması zorunludur.

DAVA : Taahhüdü ihlal suçundan sanık N'nin İİK'nun 340. maddesi gereğince 1 ay hafif hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık vekili tarafından temyiz edildiğinden Yargıtay C.Başsavcılığı'nın bozma istemli tebliğnamesiyle dosya daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak gereği görüşüldü:

KARAR : Suça konu taahhüdü içeren 27.05.2003 tarihli icra tutanağında gösterilmemekle birlikte, aynı tarihli hesap tablosunda taahhüd edilen miktarın tüm fer'ileri ile birlikte ayrıntılı olarak hesaplanıp gösterildiği anlaşılmakla tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir. Ancak;

Şikayetçi ( alacaklı )vekili, borçlu hakkındaki İcra takibinin kesinleştiğini, borçlunun ödeme taahhüdünde bulunduğunu ve bu hususun alacaklı vekili tarafından kabul edildiğini, borçlunun taahhüdünü ihlal ettiğini ileri sürerek UK'nun 340. maddesi gereğince cezalandırılmasını istemiştir.

Mahkemece sanığın üzerine atılı taahhüdü ihlal suçunu işlediğinden bahisle mahkumiyete dair hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir.

İİK'nun 340. maddesinde "...alacaklının muvafakatı ile İcra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun alacaklının şikayeti üzerine cezalandırılacağı" öngörülmüştür.

Anayasa'nın 38. maddesine 4709 Sayılı Kanunla "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükmü eklenmiştir.

İİK'nun 340. maddesinin 2. cümlesi de icra dairesinde alacaklı ile borçlu arasında kararlaştırılan ödeme şartından söz etmektedir. Borçlu ile alacaklının iradelerinin birleşmesi sözleşme niteliğindedir. ( B.K. 1 )İcra müdür veya yardımcısının sözleşmeye müdahale etmesi, sözleşmeyi değiştirmesi olanaksızdır. İcra dairesi icranın tarafları olan alacaklı ve borçlunun beyanlarını tutanağa geçiren ve tutanağı düzenleyen merci konumundadır.

Bu husus İİK'nun 8. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Açıklanan nedenlerle icra dairesi sözleşmenin tarafı olarak kabul edilemez. Alacaklı ile borçlu arasındaki ödeme şartına uyulmaması sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün ihlali niteliğindedir.

Anayasa'nın 38/8. maddesinin somut olayda uygulanması gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Anayasa normlar hiyerarşisinin tepe noktasındadır. Üstün norm olması nedeniyle uygulanmak zorunlu olduğu gibi, sanık lehine hüküm getirdiğinden T.C.K'nun 2/2 maddesi uyarınca da ilgili olaylara doğrudan uygulanması zorunlu olduğu sonucuna varılmaktadır.

İİK'nun 340. maddesinde öngörülen "makbul sebep" kavramı ile Anayasa'nın 38/8. maddesinde öngörülen "yerine getirememe" kavramlarının açıklanması gerekli görülmektedir.

Uygulamada hastalık, yangın, su baskını ve deprem gibi olağanüstü olaylar makbul sebep olarak kabul edilmektedir. Anayasa'da belirtilen "yerine getirememe" kavramı "makbul sebebi de" kapsayacak biçimde daha geniş anlam ifade etmektedir. Borçlunun ekonomik gücü olmaması nedeniyle ve çaresizlikten borcunu ödeyememe "yerine getirmeme" olarak kabul edilerek sanığa hürriyeti bağlayıcı ceza verilmemelidir.

Borcu "yerine getirmeme" ile "yerine getirememek" kavramları kast ve ödeme gücü bakımlarından farklı olduğu gibi bunlara uygulanacak yaptırımlar da farklıdır. Zira, Anayasa borcu yerine getirmeyeni değil, getiremeyeni korumaktadır. Bu nedenle ödeme gücü olduğu halde borcu yerine getirmeyen ve taahhüdünü ihlal edenlerin cezalandırılması zorunludur.

Alacaklıya sanığın mal varlığını kanıtlamak üzere olanak tanınmalı, bildireceği tüm deliller toplanarak ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.

SONUÇ : Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA 13.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
taahhüdü ihlal? avangardea Meslektaşların Soruları 10 24-10-2008 15:46
tahliye tahhüdü+kira sözleşmesinin takip talebinde belirtilmemesi ANKA1 Meslektaşların Soruları 4 19-02-2008 16:42
Mal Beyanlari Ve TahhÜdÜ İhlal Davalarinda ZamanaŞimi SÜresİ Nedİr? MASSAN Meslektaşların Soruları 2 07-12-2007 13:48
Resmİ Olmayan Kİra TahhÜdÜ. FAITHFULLY Meslektaşların Soruları 4 12-09-2007 23:10
Taahhudu Ihlal SEZIN Meslektaşların Soruları 0 11-12-2003 18:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04961300 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.