07-01-2007, 02:31
|
#2
|
|
|
Alıntı: |
|
|
|
|
|
|
|
|
**************
PEY VE CAYMA AKÇELERİ-CEZAİ ŞART
KAYIT NO : 49371
**************
Esas Yılı : 1984
Esas No : 730
Karar Yılı : 1986
Karar No : 416
Karar Tarihi : 16.04.1986
Daire No :
Daire : HG
**************
**************
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa Asliye 5. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.12.1982 gün ve 1982/494-1045 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 23.12.1983 gün ve 1983/6675-9202 sayılı ilamı:
(...1 - Taraflar arasında akdedilmiş, 1.1.1982 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi ile davalı, davacıya işyeri (dükkan) kiralamış ve teslim etmiştir. Davacı kiralananda ticaret yapmaktadır. Sözleşme özel şartlarının 4. maddesi "Kontrat süresince binanın satılması mevzubahis olursa malsahibi kiracıya (5.000.000) beş milyon TL. tazminat ödemeyi taahhüt etmiştir." sözlerini içermektedir.
Görülmektedir ki dava (kiralayan) kira sözleşmesinin konusu olan kiralananı da kapsayan binayı, beş yıl süre ile kira süresinde satmamayı ve aksine hareket etmesi halinde tazminat ödemeyi taahhüt etmiştir.
Tarafların serbest iradesi ile düzenledikleri ve hukuken geçerli olan yazılı kira sözleşmesine kiracının çıkarını karşılamak için bu maddeyi koydukları, kira süresi sona ermeden kiralayan taşınmazı satarsa kiracının zarar göreceğini ve zararın 5.000.000 lira ile giderilebileceğini peşinen kabul ettiği anlaşılmaktadır. Kira süresi içinde taşınmazın satılamayacağının yüklenilmiş olmasında mülkiyet hakkına dokunan bir husus yoktur.
Maddede "tazminat" sözcüğü kullanılmış ise de, tazminatın götürü olarak tayin ve tesbit edilmiş bulunması, davalının (borçlunun) yüklenidiği bu edimin "cezai şart" olduğunu açıkça göstermektedir. Hal böyle olunca, davacının (alacaklının) ayrıca zararını ve bunun miktarını ispat etmesi gerekmez. Kaldı ki alacaklı zararı olmasa da cezai şart olarak kararlaştırılan meblağı isteyebilir. Maddenin açıklığı karşısında taşınmazın satılmış olması cezai şartın istenebilmesi için yeterli olup, ayrıca tahliyenin vuku bulması aranmaz. Taşınmazın başka maliki varsa da davacı kendilerini bağlayan aralarındaki sözleşmeye dayanarak talepde bulunmuş olup, davalı sözleşmede yüklendiği edimini yerine getirmelidir.
Açıklanan nedenlerin ilişkin bulunduğu karar düzeltme istemleri yerinde görülmemiştir.
2 - Kural olarak taraflar cezai şart miktarını tayinde serbestirler. Ancak cezai şartın borçlu üzerinde adalete aykırı sonuç doğurmaması da gerekir. Bundandır ki "Hakim fahiş gördüğü cezaları tenkisle mükelleftir" (B.K.M. 161/11).
Dava konusu cezai şartın miktar itibariyle aşırı olduğu kuşkusuzdur. Netekim mahkemede aşırılığı kabul edip indirim yapmıştır. Ne var ki, takdirine esas aldığı bilirkişi raporları yeterli değildir. Yine indirimde hava parası gibi yasal olmayan ödemenin gözönüne alınması da doğru bulunmamıştır.
Dava konusu cezai şartın miktar itibariyle aşırı olduğu kuşkusuzdur. Nitekim mahkemede aşırılığı kabul edip indirim yapmıştır. Ne var ki, takdirine esas aldığı bilirkişi raporları yeterli değildir. Yine indirimde hava parası gibi yasal olmayan ödemenin gözönüne alınması da doğru bulunmamıştır.
Cezai şart miktarının aşırı olup olmadığını, aşırı görülmesi halinde yapılacak indirimi tayin ve takdir edebilmek için, tarafların sözleşmedeki karşılıklı yararları ve iktisadi dengeleri, alacaklının kendisine asıl borncun ifası halindeki yararı ile cezai şart ödenmesi halindeki yararı arasındaki makul ve adil ölçü, borçlunun akdi ihlal etmekteki kusur derecesi, borçlunun ekonomik durumu, sözleşmeye aykırı hareket edilmesinde alacaklının uğradığı zarar gibi hususlar soruşturulup incelenmelidir.
Öyleyse, iddia ve savunma tahkiki edilmeli, davacının kira sözleşmesinin başlangıcından itibaren kiralananda yaptığı ticaretten sağladığı gelir sağlıklı bir biçimde yeniden seçilecek uzman bilirkişilere tesbit ettirilmeli, taşınmaz satılmış olması dolayısıyle gelirinde azalma olup olmadığı belirlenmeli, sözleşmeden doğan yararları ve iktisadi dengesi üzerinde durulmalıdır. Davalının da sözleşmedeki yararı ve iktisadi durumu, ipotekli alacak vadesinin gelmiş bulunmasından dolayı değerini buldurmak için taşınmazı satmak zorunda kaldığına dair savunması incelenip ispat ettirilerek buna göre kusur derecesi değerlendirilmelidir.
Böylece davacının taşınmazın satılmaması halindeki yararı ile ödenmesi gereken cezai şart miktarı arasındaki makul ve adil ölçü bulunmalı, borçlu için cezai şart mikratının onu çekindirecek, tazyik edecek bir vasıta olmasının yanında, iktisaden sarsılmasını mucip olacak bir dereceyi bulmaması da düşünülerek hak ve nisfete-Hakveserliğe (M.K. m. 4) uygun düşecek tarzda indirim yapılmalıdır.
Mahkemece değinilen ilkeler gözardı edilerek, sağlıklı olmayan ölçülerden hareketle indirim yapılarak verilmiş olan hüküm yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan HUMK.nun değişik 2494 sayılı Yasanın 438/son maddesi gereğince duruşma isteğinin reddine karar verildikten ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve ayrıca davalı tarafın Yargıtay Bozma Kararına uyulmasını istemiş olması da dikkate alınması icabedeceğine göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 16.4.1986 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
|
|
|
|
|
|
Böyle bir cezai şartın kararlaştırılması hukuka uygundur. Ancak miktarı olayın özelliklerine göre tartışılabilir ve tenkisi söz konusu olabilir. Cezai şartın ne zaman ödenebilir hale geleceği yani muaccel olacağı sözleşmeye konulan maddenin lafzından anlaşılır. İfade muğlak ise bu durumda kiracı aleyhine zarar doğuran gelişmeler olması durumunda muaccel olacaktır. Bundan başka iştirak halinde malik olan şahıslardan birinin 3. bir şahıs ile müşterek gayrimenkul hakkında sözleşme yapmasından sonra bu sözleşmeye diğer ortakların uymaması durumunda sorumluluğundan kurtulamaz. Zira durumu bilerek sözleşme yapmış ve kiracıya karşı şahsi bir taahhütte bulunmuştur.
|