Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Avukatın Aleyhe Kararı Temyiz Etmediği Gerekçesi İle Açılan Disiplin Soruşturması

Yanıt
Old 29-05-2004, 16:08   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Avukatın Aleyhe Kararı Temyiz Etmediği Gerekçesi İle Açılan Disiplin Soruşturması

Avukatın Aleyhe Kararı Temyiz Etmediği Gerekçesi İle Açılan Disiplin Soruşturması


TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DİSİPLİN KURULU KARARI

T.05.12.2003
E.2003/255
K.2003/378

*Haktan Vazgeçme
*İş sahibinin yazılı muafakati
*Avukatın aleyhe kararı temyizi

Şikayetli avukatın takip ettiği davanın aleyhe sonuçlanması üzerine verilen kararı temyiz etmediği gerekçesi ile açılan disiplin kovuşturması sonunda,Baro Disiplin Kurulunca eylemi sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.

Şikayetlinin üstlendiği dava sonucunda aleyhte verilen kararı müvekkilinin yazılı muafakatini almaya gerek görmeden temyiz etmediği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır.

Avukat mesleki faaliyetini yürütürken ,kamunun mesleğe olan güvenini sarsam eylem ve işlemlerden kaçınmak zorundadır.Aleyhe verilmiş bir kararın temyizinde hukuki yarar bulunmadığı kanısında ise,bu husus müvekkile yazı ile bildirilmeli ve temyiz edilmemesi hususnda yazılı muafakat alınmalıdır.Bir haktan vazgeçme sonucunu doğuran işlemlerde iş sahibinin yazılı muafakatinin alınması zorunludur.

Bu nedenle yasaya ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarına aykırı olan eylem disiplin suçu oluşturduğundan,Baro Disiplin Kurulunca yapılan değerlendirmede hukuki isabetsizlik görülmemiş ve aleyhe itiraz olmadığından kararın onanması gerekmiştir.

Sonuç olarak,itirazın reddiyle Antalya Barosu Disiplin Kurulunun "uyarma" cezası vermesine ilişkin kararın onanmasına oybirliği ile karar verildi.

TTB Dergisi Sayı 52 2004 Sayfa 345
Old 29-05-2004, 19:58   #2
ibrahimbey

 
Varsayılan

Avukat gerekçesiyle herşeyiyle dört dörtlük bir kararı doğru bulamaz mı?

Karar, bağımsız ve adil Türk yargısının kararı değil mi?

Normal olan bu kararların doğru olduğu değil midir?

Yoksa, mahkemelerin verdiği kararlara, "esas olarak yanlışlığı ve güvenilmezliği ve mutlaka Yargıtay denetiminden geçmesi gerektiği" yönünde peşin bir hüküm mü var?

Eğer mutlaka yazılı izin alınacak ise Noterden düzenlenen Vekaletnamelerde "temyizden feragat etmeye" yetkisi saçma değil midir?
Old 29-05-2004, 21:13   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Vekalet sözlesmeleri, borçlar yasasinda yer alan tüm sözlesme tipleri içinde en agir kosullari tasiyan ve (vekil olan) aleyhine düzenleyen bir sözlesmedir.

Vekil her durumda muvekkiline hesap vermekle zorunlu tutulmustur.

Bu nedenle, vekalet ucretlerinin üstlenilen sorumlulugun çok gerisinde kaldigini düsünüyorum. Kötü niyetli bir müvekkilin eline düsen avukatin hali haraptir.

Yazili onay almak, makbuz ve hesap vermek, gecikme halinde paraya faiz ödemek, durumdan haberdar etmek, çekip gitse bile bir süre isi takipsiz birakamamak vs.vs.

Ben bir davayi alirken iki kere düsünüyorum. Elbetteki sayin ibrahimbey'in vekaletnamedeki pesin yetkiye atfi son derece haklidir.Ancak ne yazikki avukat bu yetkisini müvekkilinin azami menfaatine kullanmakla yükümlüdür.

Aldigimiz ücret belki ilk etapta cok gibi görülse bile dava boyunca harcanan emek ve zaman düsünüldügünde, günluk ücretimiz asgari ücretli bir isciden cok daha az kalmaktadir.
Old 30-05-2004, 13:56   #4
Av.Ömer KAVİLİ

 
Olumsuz

Sayın ibrahimbey,

Avukat kendisine ait olan değil, vekiledene ait olan doğruların savunuculuğunu yapan bir görevli konumundadır. Bu özellik nedeniyle, yargı makamından karar verildiğinde bunun değerlendirmesini öncelikle ve mutlaka avukat yapacaktır; ancak avukat (vekil) bu değerlendirmeye uygun yapma veya yapmama biçiminde bir tavır alacak ise, burada hak vekileden işsahibine ait olduğundan, vekileden işsahibinin yazılı onayını almak zorundadır ve bu meslek kuralıdır.

Polemik yapmak gerekirse, verilen her "...Karar, bağımsız ve adil Türk yargısının kararı değil mi?..."
EVET, ANCAK bu yanıt ve bu bakış açısı YAPILAN İŞİ KUTSALLAŞTIRIR. Oysa kutsallık, dokunulmazlık ve değiştirilemezlik önkoşulunu içerir.

Peki, Yargıtay tarafından kararların her bozulma kararı karşısında, bu kutsallığı nasıl korumak gerekir ?

Ayrıca, kesinleşmiş kararlara karşı "Yeniden Yargılama" kurumunu ne yapmalı ?

Kutsal görünenleri de sorgulamaya başlamak değişik bir aşama olmalı.
Old 30-05-2004, 18:51   #5
ragıp

 
Varsayılan

ibrahinbeye maalesef katılamıyorum. elbette savunma makamını işgal eden avukatın görev ve sorumluluklar kısaca anlatılamaz ama, iki konuda tartışmakta yarar var.
1- Avukat, suçu değil, sanığı savunur. bu kuralı hiç bir zaman gözardı etmemek gerektiği kanısındayım. bu ilkeyi kabul ettiğmizde, müvekkilin suçlu(ya da hukuk mahkemesinde borçlu) olduğunu bilsek dahi, savunulmaya hakkı olduğunu da kabul edebiliriz.
2- avukat yaptığı tüm işlemleri kendi adına değil, müvekkili adına yapar. söylediği sözler de müvekkilini temsilen söylenen sözlerdir. bu nedenle, kararların ve sair işlemlerin yerinde olup olmdığını tartışmak ve karar vermek yetkisi avukata ait değildir.
Kendimiz taraf olrak gördüğümüzde, vatandaşın bakış açısına düşmüş oluruz. Vatandaş avukatı danın tarafı olarak görmektedir. Çoğumuzun başına gelen olay, karşı taraın avukatı ile konuştuğumuz için kınanmak ve azledilmektir.
Sayın Tikiciye katılıyorum. vekalet akdinin vekil açısından yükümlülükleri çok ağır. özellikle de vekil avukat olunca, görevi bıraktırmaya kadar uzanan, müeyyideler zinciri ile karşı karşıyayız. Peki bu kadar ağı müeeyyidenin karşılığında verilen saygınlık var mı? maalesef hiçbirimiz buna evet yanıtı veremiyoruz.
Yine de avukatlığın onurlu bir meslek olduğuna inanıyorum ve bu inancımı hiç kaybetmemek istiyorum
Old 01-06-2004, 12:25   #6
ibrahimbey

 
Varsayılan

İyi de ama; avukat olarak bana verilen vekaletnamelerin hepsinde; davadan feragata, temyizden feragata yetkisi var.
Müvekkillerim sonuçta bu yetkileri hür iradeleriyle veriyorlar. Sonuçlarını da elbette biliyorlar, bildikleri kabul edilmesi gerekir.

Eğer bu yetkimi kullanırsam, benim sorumluluğum doğuracağı kabul edilirse, bütün vekaletnamelerde aynı durumun söz konusu olması lazım.

Örneğin, bir gayrimenkulu ya da aracı satmak için vekalet alan bir kişinin gayrimenkulün ya da aracın tapuda vekil olarak devrini yaparken, vekil edenden tekrar yazılı izin alması gerekir. Aksi takdirde vekalette satışa yetkili olduğu halde sorumlu olması gerekir. Neden bu tür örneklerde sorumluluk düşünülmüyor da, iş avukata gelince, her işi tekrar tekrar yazılı izinle yapması gereken, çok sıkı kontrol altında tutulması gereken potansiyel "sahtekar" muamelesi yapılıyor?

Neden bizzat meslektaşlarım bu konuyu savunuyor?

Avukatlara gelince bu işler neden aşırı "hijyen" olur onu anlayamıyorum.
Old 09-06-2004, 13:51   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Elbette vekalenamelerimizde TÜM YETKİLER var.Bu bize, mesleğimizi azami gayret ve özenle sürdürdüğümüze olan inanç sayesinde veriliyor.Aynı vekalet içinde, davadan feragat kadar, davayı kabule de yetkilendiriliyoruz. Aynı vekalet içinde DAVAYI TEMYİZ için de yetkilendiriliyoruz. Salt bu mantıkla (vekaletnamelerin lafzıyla) hareket edecek olduğumuzda bile; müvekkil bizi davayı temyiz etmemiz için yetkilendirmiş ise; (vekaletname yeri geldiğinde bir talimattır da) davayı neden temyiz etmediğimiz konusuna da verebilecek bir cevabımız olmalı değil mi?
Milletin oyuyla seçilen milletvekilinin yetkisi sınırsız olmadığı gibi; vekaletname ile vekil atanan avukat da kendini son söz sahibi yahut kral olarak görme yanılgısına düşmemelidir. Müvekkilin yazılı talimatını almak gerekliliğinin ; meslek onurunu ya da avukatın şahsyetini zedeleyeceğini düşünmek; oldukça güç bir çıkarsama olsa gerektir.
Şartları ağır bir sözleşme olduğu tartşılmaz. Bunun yegane çaresi de; sayın Tikici'nin dediği gibi; üstlendğimiz riskleri gözeterek; hakettiğimiz ücretleri talep ettmekten ibaret.
Saygılarımla
Old 02-02-2007, 12:53   #8
GONUL

 
Soru

Ne yazik ki, bazi kotu niyetli kisiler yuzunden avukat ve muvekkil arasindaki her onemli konu yazili olmalidir diye dusunuyorum (bu durum uygulamada biraz zorluk cikarsa da). Muvekkilinin alacak davasina bakan bir avukat, icra takibinden 3 yil sonra borclu icin, icra dosyasina sunulan kontratin sahte imzali olduguna iliskin bir suc duyurusunda bulunuyor. Savcilik sorusturmasinda bunun asilsiz oldugu anlasiliyor. Simdi avukat, "ben muvekkilimin sozleri dogrultusunda hareket ettim" seklinde savunma yapiyor. Muvekkil ise, avukatin dilekceyi kendi adina verdigini (gercekten dilekcede avukat kendini musteki olarak gostermis) o tarihte avukatla is iliskisinin bitmis oldugunu iddia ediyor. Kim suclu ?
Avukat alacak islerini takip ettigi muvekkili adina suc duyurusunda bulunurken bununla ilgili yazili talimat almali miydi ?
Old 04-02-2007, 15:00   #9
Av.Yasemin

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,meslek hayatına başlamadan önce bana pek çok şey katan stajyerlik dönemimde çok değerli üstadım sayın Av. Nevzat Algan'ın bana verdiği en önemli öğütlerden biri "söz uçar yazı kalır" idi.Bu bağlamda son derece zor koşullarda yürüttüğümüz mesleğimizi en iyi şekilde icra edebilmemiz için müvekkilimiz bir tanıdığımız olsa bile mümkün mertebe yaptığımız her işi yazıya dökmeliyiz diye düşünüyorum.Ben kendi adıma en yakın arkadaşlarımın dahi vekaleten yürüttüğüm işlerinde yazılı talimatlarını almaya çok dikkat ediyorum ki dostluğum baki olsun.Saygılarımla.
Old 04-02-2007, 19:53   #10
Kavaz

 
Varsayılan

Bir örnekle acıklamaya çalışacağım;
Tutuklama kararına 7 gün içinde itiraz edilmesi gerekmekte,ancak kararda neye itiraz edebiliriz.Genel olarak itiraz sebepleri mevcut olduğu için tutuklamaya karar veriliyorsa,bir vekil ne diye itiraz etmek zorunda bırakılıyorbunu anlayamıyorum.Sadece yapmış olmak için ve görevini yerine getirmiş olmak için mi itiraz etmek zorundadır?Bu durumda ek olarak bir yogunluğa sebebiyet vermez mi?Saygılarımla...
Old 06-02-2007, 14:40   #11
*sinequanon*

 
Varsayılan

Sn.İlkinç aynen de sizin dediğiniz gibi oluyor.Özellikle zorunlu müdafiliğin söz konusu olduğu durumlarda resmen aman başıma bir iş gelmesin diye tutuklamaya itiraz ettiğimiz veya temyiz ettiğimiz çok dosya oluyor.Biz de bıktık,hakim-savcılar da.Her şey tertemiz,adam suçüstü yakalanmış,itiraf da ediyor ama siz hakimin dilekçenizi okumayacağını bile bile tutuklamaya itiraz ediyorsunuz.Mecbur kalıyorsunuz çünkü.

Saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
5219 sayılı yasadaki temyiz sınırının derdest davalara etkisine ilişkin HGK kararı Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 3 01-03-2007 14:55
Avukatlık Özen Mesleğidir-Barolar Birliği Disiplin Kurulu Kararı Av.Habibe YILMAZ KAYAR Konumuz : Hukukçular 2 02-07-2004 12:18
Reklam Yasağına İlş Tbb Disiplin Kurulu Kararı Av. Adil Giray ÇELİK Meslektaşların Soruları 0 21-12-2002 21:20
Avukatın Gerek Duyduğu Bilgi Ve Belgelerin Kapsamına İlişkin Danıştay Kararı, Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 0 25-08-2002 22:01
Genel Kurul Kararı Olamdan Açılan Dava hikmet Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 23:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05242801 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.