07-03-2004, 10:53 | #1 |
|
Yasak Yöntemle Elde Edilen Delile Ret
Sayın Üyeler,
Aşağıdaki haber ile çok mutlu oldum. Hukuk adına çok olumlu bir bulduğum bu kararı aşağıda sunuyorum : ..................... (kaynak : Hürriyet - 7.3.2004 ) Yasak yöntemle elde edilen delile ret Yargıtay, yasak sorgu yöntemleriyle elde edilen delillere itibar edilerek mahkumiyet hükmü kurulamayacağına dikkati çekti. Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi, bir kişiyi taammüden öldürmekten sanık ve ölümle biten kavgaya feri fail olarak katılmaktan 3 sanığı çeşitli hapis cezalarına çarptırdı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını oybirliği ile bozdu, hüküm kurulurken delillerin değerlendirmesinde esas alınacak kurallara dikkat çekti. Sanıklardan ikisinin emniyette ifadesinin alınmak istendiği, ancak ‘‘susma haklarını’’ kullanacaklarını belirterek ifade vermedikleri kaydedilen bozma kararında, polisin sanıklardan biriyle sohbet ederken ‘‘suçu diğer sanıkla işlediği şeklindeki’’ ikrarlarını gizli kamerayla video çekiminin yapıldığı belirtildi. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (CMUK) yasak sorgu yöntemlerini açıkça gösterdiği belirtilen kararda, ayrıca CMUK'un ‘‘Soruşturma ve kovuşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz’’ hükmünü düzenlediği anımsatıldı. Bu düzenlemeler karşısında yasak sorgu yöntemleriyle elde edilen delillere itibar edilerek mahkûmiyet hükmü kurulamayacağının açık olduğu vurgulanan kararda, ‘‘Dosyadaki olayda, sanık kollukta ifade vermeyeceğini açıkça belirtmiştir. Buna rağmen, kendisiyle sohbet havasında yapılan mülakatın habersiz olarak videoya kaydedilmesi suretiyle sanık aldatılarak özgür iradesiyle savunma yapması engellenmiştir’’ denildi. ........... Saygılarımla Bir Dost |
07-03-2004, 11:16 | #2 |
|
Doğrusu ben bu konuda daha farklı düşünüyorum. Adalet sağlanırken korunması gereken çıkar öncelikle suçtan zarar göreninki olmalıdır, suçu işleyeninki değil. Sizce bu karar öldürülen kişinin ailesinin adalet hakkındaki görüşleri üzerinde nasıl bir etki yapar? Ya da katil olduğu bilindiği halde cezasız serbest bırakılan kişi daha sonra gidip bir başka kişiyi öldürdüğünde bu kişinin ailesine serbest bırakılma gerekçesini anlatabilir misiniz? Ben anlatamam..
|
07-03-2004, 11:42 | #3 |
|
Sayın Admin,
Burada korunan mağdurun ya da sanığın hakkı değil, hukuktur. Hukuk olmazsa kimsenin hakkı olmaz. Bildiğiniz gibi ''hukuka aykırı yolla elde edilmiş delillere dayanılarak hüküm kurulamayacağı'' yeni bir kural değil eski bir CMUK maddesidir. Benim sevincim bu maddenin uygulamada kullanılmış olmasıdır. Bir başka deyişle, hukukun işlerliği beni sevindirmiştir. '''Bir sanığın serbest kalması'' ile ''hukukun uygulanmaması'' karşılaştırıldığında ben sanığın serbest kalmasını ve hukukun uygulanmasını yeğliyorum. Çünkü bir dönemde bu ülkede 5 bin faili meçhul cinayet işlendi. Bu cinayetlerin nedeni hukukun uygulanmamasıydı. Saygılarımla Bir Dost |
07-03-2004, 13:56 | #4 |
|
Hukuka aykırı delil yasağının özünde birkaç önemli sebebin bulunduğunu düşünüyorum:
1- Delilin hukuka aykırı olarak elde edilmesi esnasında suçlu olmayan kişilerin mağdur edilmesi. 2- Delil elde edilirken suçlu olsa dahi bir kişiye yasaların öngörmediği bir ceza verilmesi 3- Kullanılan metod itibariyle delillin güvenilirliğinden şüphe edilmesi. Örneğin "işkence" söz konusu olduğunda bu üç unsurun da gerçekleştiğini görüyoruz: İşkence ile elde ettiğiniz bir delile güvenemezsiniz zira masum olan bir kişinin dahi işkenceden kurtulmak için işlemediği bir suçu ikrar etmesi mümkündür. İşkence suçlu dahi olsa bir kişiye yasaların öngörmediği insanlık dışı bir cezadır. Ve en önemlisi işkence ile gerçekte suç işlememiş bir kişiyi mağdur etmeniz kuvvetle muhtemeldir. İşkence hukuka aykırı delillin en çarpıcı örneklerinden biri olmakla beraber elbette tek örneği değildir. Ancak hangi delillerin bu yasak kapsamında olduğuna karar verirken kanaatimce fazla ileri gitmek ve yasağın gerekçesini aşan bir şekilcilikle adalet duygusunu örselemek de iyi değildir. Örneğin ben kendi adıma yukarıda verilen örnekte polis memurunun karakolda sohbet ile sanığa suçunu ikrar ettirip bunu da gizli kamera ile tesbit etmesinin yasak delil kapsamına girmesi için bir sebep göremiyorum. Kanaatimce yukarıdaki gerekçelerin hiçbiri burada söz konusu değildir ve delilin yasadışı sayılması için de bir sebep yoktur. Tam aksine bence Yargıtay'ın kararı son derece adalet duygusunu örseleyen ve hukukun adeta kemiklerini sızlatan bir karardır. Asıl kanaatimce işi bu noktaya getirdiğimiz zaman hukuku korumamış oluyoruz. Geldiğimiz bu nokta ülkemizin çok yabancı olduğu bir nokta da değil: Dünyada sadece bu ülkede yollarda "Dikkat Radarla Hız Kontrolü" tabelalarını görürüz, sadece bizim ülkemizde kamuoyuna haber verilerek toplu asayiş ve trafik kontrolleri başlatılır, sadece bizim ülkemizde trafik polisine trafik suçu işlerken yakalanan vatandaşlar polisin kendilerine "tuzak kurduğundan" şikayet eder. O yüzden olsa gerek "hırsızın hiç mi suçu yok" diyen Nasrettin Hoca bu ülkeden çıkmıştır. Zira bizde gerçekten de bir suçlular suçlu değildir. Bu bazen verilen cezaların azlığı ile gerçekleşir, bazen kamuoyunun adalet anlayışı ile, bazen de delillerin değerlendirilme kriterleri ile.. |
07-03-2004, 15:18 | #5 |
|
Sayın Admin,
Ben cmuk avukatlığı da yaptığım için sık sık karakola gitmekteyim. Polislerin karakola gelen zanlılar üzerindeki etkileri gerçekten çok farklı. Artık işkence yapmaktan çekiniyorlar ama zanlılar üzerinde öyle psikolojik baskılar yapıyorlar ki bence bunun işkenceden farkı yok. Bu konuda zanlının daha önce polislerle ne konuştuğunu, polislerin ona nasıl telkinlerde bulunduğunu bilmemize imkan yok. Sohbet sırasında gizli kamera ile zanlının konuşmalarının kaydedilmesinin olağan dışı bir durum olduğunu sanırım siz de kabul edersiniz. Bu durumun önceden hazırlanmış ve tasarlanmış olduğunu düşünüyorum. Sohbeti kasete almadan önce memurlar zanlının yanına gelip amirleriyle konuşurken olayı inkar etmemesini aksi takdirde amirlerinin ona kötü davranacağını veya olayı bu şekilde anlatırlarsa onun lehine olacağını ve polislerin de ona yardımcı olacağı gibi telkinlerde de bulunmuş olabilirler. Bunlar tabiki varsayım ama ne yazık ki insanlarımız hukuku bilmedikleri için ve halen polislerden çok korktukları için olmayacak şeyler de değil. Size geçen hafta karakolda karşılaştığım bir olayı anlatmak istiyorum. "Ankara Sıhhıye'de Yunuslar 50 yaşlarındaki bir adamı çağırıp kimlik soruyorlar. Yaşlı adam kimliğini çıkarıyor ve bu kalabalıkta onlarca kişinin arasında neden kendisinin çağrıldığını, onu seçmelerindeki kriterin ne olduğunu, bu aramanın neden yapıldığını soruyor. Polisler bu soruya sinirleniyorlar ve yaşlı adama onu suçlu gördükleri için onu çağırdıklarını söylüyorlar. Sonra adamı arabanın yanına götürüp ellerini arabanın üstüne koyuyorlar bacaklarını açtırıyorlar ve zorla üstünü arıyorlar. Bu arada yaşlı adam isyan ediyor ve o sırada sözlü tartışma başlıyor. Sözlü tartışma sırasında yaşlı adama zorla üstünü aramak için darp yapılıyor. Yaşlı Adam onları şikayet etmek için amirlerini çağırıyor. Amir geliyor ve şikayetçi için karakola gitmesi gerektiğini söylüyor. Adam karakola gidiyor. Bu sırada karakoldaki bütün polisler ve yaşlı adamı darp eden ekipler amiri yaşlı amcaya şikayetçi olmamasını sonra başına büyük işler açılacağını söyleyip onu ikna etmeye çalışıyorlar. Adam ikna olmuyor ve adli tıpa gönderiliyor. Adli tıp, yaşlı adama vücudundaki ödemlerden dolayı bir günlük rapor veriyor. Adam karakola geldiğinde bir de bakıyor ki müşteki sıfatıyla geldiği karakolda sanık konumunda. 6 tane polisin müşteki sıfatıyla ifadeleri alınmış ve hepsi de adamdan şikayetçiler. Hepsinin ifadesi aynı ve arama izni kağıdını yırttığını memurlara karşı koyduğunu ve hakaret ettiğini belirtiyorlar. Yaşlı adam olanlara inanamıyor ve karakolda astım krizi tutuyor. Gözaltı süresini hastanede geçiriyor. Polislere güvenemediği için karakolda ifade vermiyor ve susma hakkını kullanıyor. En son olarak sorgu hakimliğinde ifade veriyor ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor." Sayın Admin, gördüğünüz üzere polislerimiz işkence yapmasalar dahi zanlılar üzerinde halen çok etkili olabiliyorlar ve onları yanıltabiliyorlar. Burada gizli kamera kullanılmasının iyi niyetli ve hukuka uygun bir davranış olduğunu düşünmüyorum. Pek çok vatandaş hayatında ilk kez karakola düşüyor ve panik içinde ne yapacağını şaşırıyor. Bu psikolojideki insanları etkilemek de çok zor olmasa gerek. Buradaki zanlı ister suçlu olsun ister olmasın polislerin bunu yapmaması gerekirdi. Bunu kabul edersek her karakola bir gizli kamera alalım, polisler zanlıya gerekli telkinleri yapsın ve sonra da bu itirafları kameraya çekip savcıya sunalım. Bence bu durum insanların polise ve adalete olan güvenini derinden sarsacaktır. Buradaki şahıs belki de gerçekten suçludur ve samimi olarak suçunu itiraf etmiştir. Ama bunun tam tersi olacağını da gözardı etmemeliyiz. Saygılarımla |
07-03-2004, 15:52 | #6 |
|
Sayın Admin, size polislerin yapmış olduğu bir başka olaydan daha bahsetmek istiyorum.
X adında bir travesti gasptan dolayı karakola alınıyor. O gün cmuk nöbetim olduğundan dolayı tesadüfen müdafi sıfatıyla ben gittim. Olay müştekinin iddiasına göre şu şekilde vuku bulmuş. "Akşam 7 sıralarında x otostop çekerek bir aracı durdurmuş ve daha sonra x adamın boğazına maket bıçağı dayayarak 30 milyon parasını ve cep telefonunu gaspetmiş." x Karakola alındığında üst arama tutanağını okuyor ve görüyor ki 3 tane polis telefonun üzerinden çıktığını beyan edip imza atmışlar. X ısrarla telefonun üstünden çıkmadığını beyan ederek evrakları imzalamaktan imtina ediyor. Evraklara baktığım zaman olay gayet açık görülüyor. Ama müşteki boğazına maket bıçağı dayandığını ve darp edildiğini beyan etmiş ancak adli tıpa gitmekten imtina etmiş. Müştekinin karakolda verdiği beyanı "akşam oğlunu aramak için arabayla dışarı çıktığını yol kenarında x'i gördüğünü ve hasta olduğunu zannederek onu arabaya aldığı" yolunda. Aramalarda hiçbir yerde maket bıçağına rastlanılmıyor. Cep telefonu da adama iade ediliyor. Evraklarda yazanlar bunlar. Daha sonra zanlı ile yaptığım görüşmelerde zanlı bana şunları söyledi: "Bu olaydan 3-4 ay önce o mıntıkaya bağlı polisler x'in orada çalışmasını istemedikleri için onu alıp Şaşmaz'da bir yere götürmüşler ve öldüresiye dövüp çöplüğe atmışlar. Bunun üzerine sabah çöpçüler x'i bulmuşlar ve taksiye bindirip hastaneye yollamışlar. X bu olaydan dolayı o polislerden şikayetçi olmuş. Fakat her nasıl olduysa x'in almış olduğu rapor tarihi birden bire değişmiş ve şikayet edilen polisler hakkında takipsizlik kararı verilmiş. Daha sonra x'in yakınları müştekiyi bulmuşlar ve onunla konuşmuşlar. Müşteki aslında olayın böyle olmadığını x'e ücretini verip araçtan indirdiğini fakat 100 metre ilerde polislerin onu durdurup karakola götürdüğünü ve xten şikayetçi olması gerektiğini aksi halde eşini arayıp ona haber vereceklerini söylemiş. Bu kısımları geçip mahkeme safhasını anlatmak istiyorum. Mahkemede müşteki birden bire ifadesini değiştirdi. o gün şekerinin yükseldiğini ve polikliniğe gelmek için yola çıktığını ve yolda x'in aracına atlayarak parasını ve cep telefonunu aldığını söyledi. Daha sonra olay günü orada olan ve bütün olanları gören x'in arkadaşları gelip tanıklık yaptılar. İşin en enteresan yanı şuydu: 3 tane polis tanık olarak çağrıldı ve telefonun x'in üzerinden çıktığına dair tanıklık yaptılar. Bu 3 polis x'in daha önce savcılığa şikayet ettiği ve kendisini öldüresiye döven polislerdi. Biz takipsizlik kararını mahkemeye sunup olayda tanıklık yapan polislerin sanık ile aralarında daha önce böyle bir husumet olduğunu belirttik. Ama nafile. Dava müştekinin çelişkili ifadeleri ve 3 polisin ifadesine dayanarak hükme bağlandı. Şu an yargıtayda. Bütün polisler tabiki bunlar gibi değil. Ama halen bu tip polisler de görevlerinin başında Sayın Admin. Saygılarımla |
07-03-2004, 16:28 | #7 |
|
Yasak sorgu yöntemleri
----------------------------- CMUK Madde 135/a- (Ek:18/11/1992-3842/13 md.) İfade verenin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma, bazı araçlar uygulama gibi iradeyi bozan bedeni veya ruhi müdahaleler yapılamaz. Kanuna aykırı bir menfaat vaat edilemez. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez. Delilleri takdir salahiyeti ------------------------------ CMUK Madde 254 - Mahkeme irat ve ikame edilen delilleri duruşmadan ve tahkikattan edineceği kanaate göre takdir eder. (Ek : 18/11/1992 - 3842 /24 md.) Soruşturma ve kovuşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz. Yukarıda belirtilen maddeler karşısında tek söz söylenebilir. Usul esastan önce gelir. Zehirli ağacın meyvesi de yenmez. Sn.Admin'in görüşüne katılmıyorum. Saygılar |
07-03-2004, 23:01 | #8 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Basından: "Polislere zanlıyı işkence ile tehdit edin diyen polis müdür yardımcısına karşı dava açılıyor". Konu 2002 senesinde Alman Kamuoyunu günlerce meşgul etmişti. Savcılığın 20 Şubatta yaptığı açıklamaya göre polis müdür yardımcısına karşı dava açılıyor. Kendisine isnat edilen suçlar: memuriyet ve yetki sınırlarını suistimal ederek bir kimseyi tehdit etmek. Olay şu: Polis bir çocuk kaçırma olayının zanlısı olarak bir hukuk fakültesi öğrencisini yakalıyor. Bütün sorgulamalara rağmen zanlı çocuğun nerede olduğunu söylemiyor. Çocuğun hayatından endişelenen polis müdür yardımcısı polislere onu işkence ile tehdit edin diye talimat veriyor. Polisin “çocuğun nerede olduğunu söylemesen, bir dövüş uzmanı konuşmanı sağlamak için canını acıtacak” demesi üzerine zanlı çocuğu öldürüp cesedini bir göle attığını söylüyor.Müdür yardımcısı bütün bunları zapta geçiriyor. Müdür yardımcısının bu tavrını televizyonda savunmasından sonra, olay kamuoyunda geniş ölçüde tartışıldı. Buna karşı olanların görüşüne göre bir devlet memuru olan müdür yardımcısı anayasanın güvencesi altında olan temel hakları korumak zorundadır, bu haklara saygısızlık hukuka ve devlete olan güveni sarsar. Diğerlerine göre bir insan hayatı söz konusu, bir suçlunun anayasal hakkı bir insan hayatından kıymetli değildir. Bazılarına göre de ortada bir meşru müdafaa var ve polis gerçeği ortaya şıkarmak için bu tür tehditlerde bulunabilir. Bu konuda okuduğum bir cümle olayı tam anlamıyla ortaya koyuyor:
Bir katil zanlısının suçunun ispat edilmesi ve cezalandırılması, adaletin ve hukukun zaferi olarak hepimizin isteği. Önemli olan bunun hukuka uygun yollardan yapılması, hukuk adına hukuk dışı yollardan değil. Saygılarımla |
17-03-2004, 17:42 | #9 |
|
Yargıtay'ın, aynı sebeplerle temyiz konusu yapılan bir çok kararı bugüne kadar onayladığını biliyorum.
Hukuk resmen çorba oldu. Bir avukat olarak, açtığım bir davanın ya da yaptığım bir temyiz başvurusunun akibeti hakkında artık asla ve asla hüküm yürütemiyorum. Yaptığım işlemin akibeti ile ilgili soru sorun müvekkillerime artık genellikle "bakalım, görecez, yasa maddesi böyle ama uygulama farklı olabiliyor, her ihtimal olabilir" gibi, asla bir hukukçuya yakışmayan beyanlarda bulunmak zorunda kalıyorum. Geçen gün, "adli tıp'tan imza kendine ait gelmeyen borçluya karşı, alacaklının tanık dinleterek, tanıkların önünde imza atıldığını tanıklara söyleterek, davayı kazabileceğine dair içtihatı okuyunca, iyice tedirgin oldum. Alman bir avukatın bir konu hakkındaki sorusuna, benzer cevap verince, adam dumur oldu. E o zaman siz ne iş yapıyorsunuz, arzuhalciden farkınız ne? dedi. Siz müvekkilerinize kesin sonuçlar söyleyebiliyor musunuz? |
23-04-2004, 15:47 | #10 |
|
‘‘Soruşturma ve kovuşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz’’ hükmü bence hukuk düzenini zedeleyebilecek bir hüküm.evet delil bir insan hakkı ihlal edilerek elde edilmişse yani burda bahsedilen olaydaki gibi sanığın özgür iradesi zedelenmişse hüküm amacına uygun bir koruma sağlar ama yargıtay bu hükme dayanarak beraatine hükmedilmiş sanığa son söz verilmemesinden bahisle bozma kararları vermiştir ki bu "sanığın lehine olan hukuki kaidelere muhalefet,sanığın aleyhine hükmün bozdurulmasını gerektirmez" hükmünede açıkça aykırıdır.sonuçta 254/2 hükmü bence CMUK açısından tehlikeli ve amacını aşan bir hükümdür.Bu hükme dayanılarak arama vs. gibi işlemlerde yapılan usuli hatalar bile çok önemli delillerin hükme esas alınamamasına sebep olabilir.buda hukuka olan güveni zedeler
|
30-05-2008, 21:51 | #11 |
|
pekiya bu delili bulan yada kullanan?
aynı konunun benzer tüm yazılarında hukuka aykırı delilin kullanılamıyacağına dair yazılar okudum . evet kanun hükmü açık kullanılamaz. peki bu hukuka aykırı delili elde edenin ve kullanılamıyacağı kanunla sabit olan bu tür delilleri kollukta evrakında kullananla iddianamesine dayanak olarak kullanan savcının durumu, sorumluluğu nedir bundan hiç bahis yoktur. adı üstünde olduğu üzere bir hukuka aykırılık söz konusudur , öyleyse kolluk ve savcı adli görevini kötüye mi kullanmış olmaktadır, yoksa aman canım bu hukuka aykırı delildir çıkaralım bunu burdan demekle mi yetinilmektedir, bu halde gerek kolluk gerekse savcılık hadi bir şansımızı bir deneyelim ya tutarsa moduna mı bürünmektedir... cezai sorumlulukları bulunmalı değil mi sizce ... ya da var mı desem daha doğru olur şöyleki bir delil neticesinde tutuklu yargılanmasına karar verilen kişi 1 yıl kadar tutuklu yargılanmış ve yargılama neticesinde aynı delilin hukuka aykırı delil olduğu hükmüyle aksi başka da delil bulunmadığından beraatine hükmolunmuş olsun bu delili kullananların durumu nedir biraz düşündürücü değil mi .. hukuk deneme yanılma tahtası olmamalı...
|
01-06-2008, 11:55 | #12 |
|
Değerli meslektaşım sorunuz son derece yerinde ve haklı .ama cevabı bence biz avukatlarınj bilgisizliği ve pasifliği.eski kanun döneminde de şimdi de bu sorunlara karşı yasal yollar mevcuttur.466 s.k. ve şimdi de CMK daha kapsamlı ve güzel formüller öngördüğü gibi İHAM de bir başka başvuru müessesesidir.Yapılacak şey ve müeyyide yasal olarak mevcut olup bu yola başvurması gereken avukatların pasifliği başvuru yollarını bilmemesi barolaraın halkı aydınlatma görevini yerine getirmek avukatları meslek içi eğitimlerle bilinçli hale getirmek örnek başvurularla şikayetlerle diyaloglarla avukatları cesaretlendirmek yerine başkanlarının parlementer olmak için sıçrama tahtası yaptığı örgütlenmeler olması nedeniyle biz mücadele imkanı ve yolunu yok zannediyoruz saygılarımla
CMK ilgili madde YEDİNCİ BÖLÜM Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat Tazminat istemi MADDE 141.– (1) Suç soruşturması veya ko*vuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında ya*ka*lanan, tutuklanan veya tutukluluğunun deva*mına karar verilen, b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırla*tılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarıl*mayan ve bu süre içinde hakkında hüküm veril*meyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta ge*çirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zo*runlu olarak bu cezayla cezalandırılan, g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve hak*larındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınla*rına bildirilmeyen, i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen, j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya ko*runması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler. (2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belir*tilen kararları veren merciler, ilgiliye tazmi*nat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus veri*len karara geçirilir. Tazminat isteminin koşulları MADDE 142.– (1) Karar veya hükümlerin ke*sinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tari*hini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulu*nulabilir. (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mah*kemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağla*nır. (3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilek*çesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir. (4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersiz*liği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur. (5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra ye*terliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresin*deki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildir*mesini ister. (6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendi*ril*mesinde ve tazminat hukukunun genel prensip*lerine göre verilecek tazminat miktarının saptan*masında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araş*tırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yap*tırmaya yetkilidir. (7) (Değişik: 25.05.2005 – 5353/20 md.) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yoklukla*rında karar verilebilir. (8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna baş*vurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır. |
12-09-2008, 20:55 | #13 |
|
evet yanlış kararın tazminatı mevcut olduğunu gördük ama benim kastım bu değildi. kastım şuki savcı veya kolluğun yasa dışı yollarla elde edilen bir delili kullanması ve bunun kesinleşmesi durumunda kolluğun veya savcının hukuki durumu nedirdi.. zira tazminatı ödeyen devlet.. yanlışı yapanın bir cezası yokmu ... saygılarımla..
|
15-09-2008, 11:05 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
bu noktada azcık durmak lazım. zaten hukukçu olmayan kolluğun bir delilin hukuka aykırı olduğuna karar verip, bunu yok sayması mümkün değildir. keza savcı da mevcut delilleri bu hukuka aykırıdır diyip yok sayamaz. bu durumda yargının güvenirliliği ortadan kalkar. özünde yargıya bağlı olmayan yürütmeye bağlı organlar tarafından delillerin yok sayılmasını bekler ve bu sorumluluğu onlara verirsek iş çığırından çıkar. bunu yapacak tek kişi davaya bakacak hakimdir. ancak oranlılık ilkesi gereği tutuklama kararlarında sulh hakimi tarafından delillerin durumu gözetilebilir kanımca. |
15-09-2008, 19:49 | #15 |
|
Belki de yargıç hukuka aykırı olarak elde edilen delilleri dosyadan çıkartıp, sonra da dosyadan çekilmelidir. Ama neye dayanarak?
Selamlarımla, |
18-09-2008, 14:32 | #16 |
|
İfade Ve Sorguda Yasak Usuller...
5271 sayıllı C.M.K da ilgili somut olay için md.148'e bakmak gerekmektedir.
İfade alma ve sorguda yasak usuller Madde 148 – (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Bu olayda yargıtayın bozma sebebi kendi rızasıyla etki altında kalmadan sanığın kendi iradesiyle vereceği ifadenin hükme esas alınacağıdır.Ancak kolluk kuvvetlerinin video ya çekerek ifadesini alması ve aslında vermek istemnediği ve yasa gereğince susma hakkını kullanmak istemesine rağmen bu aldatmaca yoluyla ifadesinin alınması kesinlikle bozmayı gerektirir.C.M.K devlet organları ile ilgili kurum ve kuruluşların keyfiyetini önlemek için getirilmiş olan bir güvence yasasıdır ve bu sebebple cinayet işleyip toplum tarafından "şerefsiz","katil" vb ifadeler kullanarak eleştirilen bu kişilerin ceza hukuku açısından bir güvencesi ve korunacak bir şereflerinin olduğunu düşünüyorum ve açık yasa hükmü karşısında sonuna kadar yargıtayın görüşünü destekliyorum...SAYGILARIMLA... |
27-10-2008, 23:09 | #17 |
|
hile elde edilen delilin kullanılması kimseye fayda sağlamaz eninde sonunda işkenceyi legalleştirmeye yarar. Adli bilimler ve modern teknolojinin yöntemleri çok ileri bunu kullnamalılar ideal sorgu ve delil elde etme yöntemide bu Admin in görüşlerine katılmıyorum
|
06-11-2008, 12:48 | #18 |
|
Arkadaslar çok önemli bir dava aldım.Davanın konusu tam tartışılan konularla alakalı.Şüpheli müvekkil Emniyette memurlarca psikolojik baskı uygulanılarak ve ayrıca çok hafif şiddet görerek suçu zorla kabullenmiştir.Daha sonra C.M.K'dan bir arkadaşımız emniyete ifade aldırmak için gittiğin de suçu işlediğini onada söylemiştir.Savcılık ve nöbetçi mahkeme safhalarındada aynı ifade tekrar edilmiş ve müvekkil tutuklanmıştır.Cezaevine birkaç kez ziyaretine gittim ve suçu kesinlikle kendisinin işlemediğini(Konu cinayet),Ancak emniyet yetkililerince evinden alındığında boş bir araziye götürülerek,korkutulduğu ve suçu ikrar etmesi gerektiğini söyledi.Daha sonra o dönemde işsizlikten dolayı psikolojisinin bozuk olduğunu ve bu baskılar karşısında sesiz kaldığını söyledi.Dosya içeriğin de ,müvekkilin bu suçu işlediğine dair ne bir tanık ,el izi ,suç aleti yani kısaca hiçbir delil yoktur.Hatta cinayet bürosu evde hiçbir el izi bulamadığından dolayı,yalan bir beyanıda müvekkilin ifadesine eklemiş.Bu ifade şöyle''kadını öldürdükten sonra elimi lavaboda yıkadım,havluya sildim,havluyla el izi olmasın diye kapıyı açtım ve havluyuda apartman havalandırma penceresinin önüne koydum''...İşin ilginç tarafı pencerenin önünde kanlı havluyu ne gören var ne bulan.Böyle bir olaya rastlayan sayın meslektaşlarımın bana değişik yollar göstermesini ve yargıtay kararı göndermesini istiyorum.Şimdiden teşekkür ederim.Saygılar...
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hukuka Aykırı Olarak Elde Edilen Deliller | poyraz | Meslektaşların Soruları | 34 | 01-11-2015 22:52 |
Yasadışı elde edilen telefon kayıtlarının hukuki niteliği | Av.Güçlü KERVAN | Hukuk Haberleri | 9 | 17-05-2010 08:09 |
Telefon dinlenmesi şeklinde elde edilen bir delilin kuvveti nedir? | Brusk | Meslektaşların Soruları | 11 | 15-09-2008 10:24 |
Hile İle Elde Edilen Delil... | Av.Mehmet Saim Dikici | Hukuk Sohbetleri | 43 | 03-03-2007 15:38 |
Olay Yerinden Elde Edilen Eşyalar | aerisek | Hukuk Sohbetleri | 0 | 26-05-2005 12:45 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |