Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Bankanın senetleri kaybetmesi

Yanıt
Old 11-11-2019, 07:23   #1
AV.YSİ

 
Varsayılan Bankanın senetleri kaybetmesi

Merhaba banka üç seneti kaybetmiştir , seneti iptal davası açacağına söylemesine rağmen açmamıştır . Borçluya icra takibi nasıl açabilirim , elimizde senet olmadan
Old 11-11-2019, 22:05   #3
Av. Suat

 
Varsayılan

Sayın Akçadağ ın verdiği linkdeki emsal karardan..

Olayda vekaletin iyi ifa edilmediği ortada..
Fakat zarar doğduktan ve bunu öğrendikten sonra hamil, zararın daha da artmaması için gereken önlemleri derhal almamış ise, yani emsal karardaki karşı oy yazısında bahsedilen girişimlerde bulunmamışsa zararın artması yönünden müterafık kusurdan bahsedilebilir.
Bu nedenle ne karardaki gibi bankanın tam sorumluluğuna ne de karşı oydaki gibi davanın tümden reddi yerine zararın paylaştırılması yoluna gidilebilir..

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas: 1992/11-765
Karar: 1993/79
Karar Tarihi: 24.02.1993

Dava: Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen ... gün ve ... sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 3.6.1992 gün ve 3876-8161 sayılı ilamı:
(... Davacı G.Ş. lehdar bulunduğu bonoyu tahsil için davalı bankanın ... şubesine verdiği, 3.000.000 TL. meblağlı bononun davalı tarafından kaybedildiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı banka kaybolan bono için iptal kararı aldığı ve davacı verilen iptal kararına istinaden bono borçlusu hakkında icra takibine giriştiği, borçlu alacağa ve takibe itiraz etmediği ancak borçlunun 31.10.1988 vade tarihli bononun kaybından sonra işyerini devretmesi ve adına kayıtlı taşınmazı 16.12.1988 tarihinde satması nedeniyle alacağını tahsil etme imkanı kalmayınca davacının senedi zayi eden banka hakkında bu tazminat davasını açtığı anlaşılmıştır.

Bono tahsil için tahsil cirosuyla bankaya verildiğine göre davalı vekil hamil durumundadır. Vekil B.K.'nun 390/1-2 maddeleri uyarınca banka vekil edenine karşı vekaleti iyi bir şekilde ifa ile mükelleftir. Vekil ihmal ve dikkatsizliğinden doğan zararlardan sorumludur. Davacı TTK. 644. maddesine göre keşideciye gitmiş alacağını tahsil imkanı bulamamıştır. Bu durumda mahkemece davacının her zaman alacağını bono keşidecisinden tahsil edebileceği görüşüyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve onandığı anlaşılan hükmün bozulması gerekmiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 24.02.1993 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

KARŞIOY YAZISI
Davada mahalli mahkeme ile yüksek özel 11. Hukuk Dairesi arasındaki uyuşmazlık, tahsil cirosu ile davalı bankaya verilen bononun (emri muharrer senedin) kaybolması sebebi ile bono alacaklısı davacının zarara uğrayıp uğramadığı ve bu konuda illiyet rabıtasının bulunup bulunmadığına ilişkindir. Davacı, 3 milyon TL.lik bonosunu tahsil cirosu ile davalı bankaya vermiş banka 31.10.1988 vadeni senedin vadesinde ödenmesi için keşideciye (borçluya) ödeme ihbarnamesi göndermiş, keşideci borç muaccel olduğu halde vadesinde ödememiş, banka bu defa noterden protesto evrakını keşideciye göndermiş yine ödeme yapılmamıştır. Davalı Bankanın tahsil cirosu ile aldığı senet için yapacağı iş bitmiştir. Bu safhadan sonra alacaklının (senet hamilinin) bankaya uğrayarak senedini geri alması ve alacağını nasıl tahsil edeceğini kendisinin düşünmesi gerekirdi. Ne var ki, Alacaklı, borçlu 2.11.1988 tarihinde protesto edildiği halde, senedi bankadan geri istemek için 5.1.1989 tarihinde bankaya başvurduğunda senedin bulunamadığı ve kaybolduğunun bildirildiği görülmüştür. Senedin kaybolduğunu bildiren banka Ticaret Mahkemesi yetkisini haiz mahkemeye başvurarak TTK.nun 573 ve müteakip maddelerine göre hasımsız iptal davası açarak senedin iptaline dair karar alarak senet hamili alacaklıya vermiş, bu davada davacı borçlu aleyhine icra takibi yapmış icra takibi kesinleşmiş işyerine gidildiğinde, borçlunun işyerini terk ettiği evine gidildiğinde evinde bulunmadığı, borçlunun 16.12.1988 tarihinde de 437 parsel nolu taşınmazını oğluna devrettiği tespit edilmiştir. Yukarıda anlatılan durum gözönünde tutulduğunda, davalı banka bononun kaybedilmesi üzerine kendisine düşen görevi yerine getirmiş senet iptal davasını açmış ve neticelendirmiştir. Senet iptal davası görülürken borçluya mahkemece yapılan ihbara rağmen borçlu senet bedelini mahkemenin gösterdiği mahalle bloke etmemiştir. Senet alacaklısı ise, senedin kaybolduğu haberini alınca, elindeki protesto evrakı senet fotokopisi ihbarname ve bankadan senedin kaybolduğuna dair yazı ve senet iptali davası açıldığına dair belgeyi alarak borçlu hakkında icra takibi yapması veya mahkemede alacak davası açarak borçlunun bulunabilecek mallarına ihtiyati tedbir konulması yoluna gidebilirken ve bunu yasal engel de yokken bu vecibeleri yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bundan başka alacaklının, senedi geri almak için bankaya başvurduğu tarihten önce, borçlunun taşınmazını oğluna sattığı anlaşıldığı halde alacaklının, borçlanma oğlu aleyhine İİK.nun 277 ve müteakip maddelerine göre, tasarrufun iptali davası açması gerekirken, bunu da yapmayarak, senedi bankanın kaybettiğini bahane ederek nasıl olsa banka parasal yönden güçlüdür diyerek dava açmasının M.K. 2. maddesinde yazılı hüsnüniyet kuralı ile bağdaşmadığı gibi zarar ile bankanın fiili arasında bir illiyet bağıda yoktur. Bu nedenle mahkemenin direnme gerekçeside yerinde olduğundan çoğunluk kararına karşıyım. Bu itibarla mahkeme kararının onanması kanaatindeyim.
Old 17-11-2019, 20:27   #4
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan tüm ilgililere başvurmak zorunludur

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
2016/5097 E. 2017/7453 K.
K. Tarihi: 20.12.2017
Mahkeme : Asliye Ticaret Mahkemesi
Konu : Bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi, bankadan kaynaklı kusur sebebiyle kaybedilen bononun kaybedilmesi nedeniyle tahsil edilememesi sonucu uğranılan zararın tazmini hususu.
ÖZET: Davacı vekili, keşidecisi ... Ltd. Şti. olan 10/08/2008 tanzim 22/09/2008 vade tarihli 4.500,00 TL bedelli bononun hamili olan müvekkilinin bonoyu tahsil için davalı bankanın ... Şubesine teslim ettiğini, bononun vadesi geldiğinde müvekkiline ödeme yapılmadığı gibi bilgi de verilmediğini, davalı banka şubesi görevlilerinin müvekkilini oyalayarak bononun kendisine teslim edileceğini söyledikleri halde bononun kaybedildiğini, müvekkili tarafından Sulh Hukuk Mahkemesinin kayda alınan zayi nedeniyle bono iptali davası açıldığını, davanın kabulü ile bononun iptaline karar verildiğini, verilen kararın kesinleştiğini, bu dava nedeni ile müvekkili tarafından 385,00 TL yargılama gideri yapıldığını, zayi nedeniyle iptal kararının kesinleşmesi üzerine keşideci ... Ltd. Şti. aleyhine giriştikleri icra takibinin semeresiz kaldığını, dava konusu bono davalı tarafından kaybedilmeyip protesto sonrası müvekkiline iade edilmiş olsaydı o tarihlerde bononun icra takibine konu edilerek o tarihte ekonomik durumu elverişli olan bono keşidecisi şirketten tahsilinin mümkün olduğunu, davalı bankanın bono bedeli olan 4.500,00 TL ve diğer giderler toplam 7.038,84 TL tazminatın ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 23/06/2009 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARAR: Tazminat davalarında kaybedilen senet nedeni ile kaybeden bankadan tazminat isteyebilmesi için zararın ancak senet ilgilisine başvurulup, alacağın tahsil edilmemesi sonucu doğduğu durumlarda mümkün olmaktadır. Dava konusu olayda davacı bono keşidecisi limited şirket aleyhine icra takibine girişmiş ve tahsil imkanı bulamamıştır. Ancak dosyada mevcut banka cevabi yazısında bononun lehtarının dava dışı 3. kişi olduğu dolayısı ile davacının ciro yoluyla hamil olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının zararının varlığının kabulü için tüm senet ilgililerinin ve özellikle ticari ilişki içinde olduğu ve kendisine ciro eden bakımından bono ile ilgili olarak yasal yollara başvurup alacağın tahsil edilmemiş olması gerekmektedir. Bu itibarla, keşideci dışındaki cirantalar, davacı ile temel ilişki içinde bulunduğu kişilerin aleyhine yasal yollara başvurup, hiç bir şekilde tahsilinin mümkün olmadığı açıklığa kavuşturulmadan, davacının tüm hukuki yolları tüketip tüketmediğinin araştırılması ve bu eksik hususların gereği yerine getirildikten sonra bir sonuca varılması gerekir.
Taraflar arasında görülen davada Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, keşidecisi ... Ltd. Şti. olan 10/08/2008 tanzim 22/09/2008 vade tarihli 4.500,00 TL bedelli bononun hamili olan müvekkilinin bonoyu tahsil için davalı bankanın ... Şubesine teslim ettiğini, bononun vadesi geldiğinde müvekkiline ödeme yapılmadığı gibi bilgi de verilmediğini, davalı banka şubesi görevlilerinin müvekkilini oyalayarak bononun kendisine teslim edileceğini söyledikleri halde bononun kaybedildiğini, müvekkili tarafından Sulh Hukuk Mahkemesinin kayda alınan zayi nedeniyle bono iptali davası açıldığını, davanın kabulü ile bononun iptaline karar verildiğini, verilen kararın kesinleştiğini, bu dava nedeni ile müvekkili tarafından 385,00 TL yargılama gideri yapıldığını, zayi nedeniyle iptal kararının kesinleşmesi üzerine keşideci ... Ltd. Şti. aleyhine giriştikleri icra takibinin semeresiz kaldığını, dava konusu bono davalı tarafından kaybedilmeyip protesto sonrası müvekkiline iade edilmiş olsaydı o tarihlerde bononun icra takibine konu edilerek o tarihte ekonomik durumu elverişli olan bono keşidecisi şirketten tahsilinin mümkün olduğunu, davalı bankanın bono bedeli olan 4.500,00 TL ve diğer giderler toplam 7.038,84 TL tazminatın ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 23/06/2009 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının bono bedelini icra yoluyla tahsil edememesi ile müvekkilinin sorumluluğu arasında bir illiyet bağının olmadığını, bono kaybolmasaydı bile tahsil kabiliyetinin olmadığını, bono bedeli dışındaki 2.538,84 TL'lik diğer zararlardan müvekkili bankanın hiçbir durumda sorumluluğunun olmadığını ve müvekkili bankanın dava konusu hususun ticari iş olmaması nedeniyle avans faizinden sorumlu olamayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, keşideci ... Ltd. Şti'nin üç ayrı bankada toplam 19.239,47 TL mevduatı olduğu, davacının alacağının ise sadece 4.500 TL olduğu, belirtilen mevduat hesaplarındaki paralar bono bedeli olan 4.500 TL'yi ve icra dosyasındaki tüm ferilerini kapatmaya yeterli miktarda olduğu, davacının elinde bononun olmaması ve zayi nedeniyle bono iptali davası açıp geç icra takibine girişmesi nedeniyle bono vadesinde davacının elinde olsaydı banka hesaplarından tahsil edebileceği parayı tahsil etme imkanını yitirdiği, davacının bono bedelini tahsil amacıyla birçok giderde bulunmuş olduğu, bunların miktarının toplamı olan 2.538,84 TL olduğu, davalı banka objektif özen sorumluluğu gereği davacıya karşı bu zararlardan da sorumlu olduğu, davalı banka bonoyu zayi etmeseydi davacı bu masrafları yapmayacak ve maddi ve manevi külfetlere katlanmayacağı, davanın kabulü 7.038,84 TL'nin 4.500,00 TL'lik kısmına 27/06/2009 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak ve kalan 2.538,84 TL'lik kısmına da 24/11/2014 dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, davalıdan kaynaklı kusur sebebiyle kaybedilen bononun, kaybedilmesi nedeniyle tahsil edilememesi sonucu uğranılan zararın tahsili istemine ilişkin olup davanın kabulüne karar verilmiştir. Somut olaydaki gibi tazminat davalarında kaybedilen senet nedeni ile kaybeden bankadan tazminat isteyebilmesi için zararın ancak senet ilgilisine başvurulup, alacağın tahsil edilmemesi sonucu doğduğu durumlarda mümkün olmaktadır. Dava konusu olayda davacı bono keşidecisi limited şirket aleyhine icra takibine girişmiş ve tahsil imkanı bulamamıştır. Ancak dosyada mevcut 31/01/2013 tarihli davalı banka cevabi yazısında bononun lehtarının dava dışı 3. kişi olduğu dolayısı ile davacının ciro yoluyla hamil olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının zararının varlığının kabulü için tüm senet ilgililerinin ve özellikle ticari ilişki içinde olduğu ve kendisine ciro eden bakımından bono ile ilgili olarak yasal yollara başvurup alacağın tahsil edilmemiş olması gerekmektedir. Bu itibarla, keşideci dışındaki cirantalar, davacı ile temel ilişki içinde bulunduğu kişilerin aleyhine yasal yollara başvurup, hiç bir şekilde tahsilinin mümkün olmadığı açıklığa kavuşturulmadan, davacının tüm hukuki yolları tüketip tüketmediğinin araştırılması ve bu eksik hususların gereği yerine getirildikten sonra bir sonuca varılması gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/12/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Old 17-11-2019, 20:33   #5
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan Emsal kararlar

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/15330
K. 2017/2742
T. 9.5.2017
6098/m.506
6102/m.732

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 19/03/2015 tarih ve 2014/86-2015/232 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekkilinin senet borçlusundan alacaklarına karşılık olarak 3 adet senedi aldığını ve bu senetlerin protesto ettirilmesi amacıyla Yapı Kredi Bankasına teslim edildiğini, senetlerin banka şubesi tarafından kaybedildiğini, banka tarafından senetlerin kendilerince kaydedildiği beyanıyla Asliye Ticaret Mahkemesinde zayi davası açıldığını ve zayi kararı verildiğini, senetlerin banka şubesince kaybedilmesi sonucu müvekkilinin senet borçlusu A. G. aleyhine İcra Müdürlüğünün 2011/5714 Sayılı ilamsız icra takibi başlatıldığını, zayi davasındaki süreçte senet borçlusunun malvarlığını başkaları üzerine aktararak mal kaçırdığını, dolayısıyla müvekkilinin senet bedellerini tahsil edemediğini, banka tarafından senetler zayi edilmeseydi bu sonucun doğmayacağını, müvekkilinin zararından bankanın sorumlu olduğunu beyanla senet bedelleri ve işlemiş faizinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; senetlerin vadelerinde icraya konulması durumunda da tahsilinin mümkün olamayacağını, zayi davasının 2009 da kesinleştiğini, davacının 2011 de takip yaptığını, bu süreçteki gecikmenin davacının tercihi olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; senet bedellerinin tahsil edilemeyişi ile senetlerin zayi edilmesi arasında illiyet bağının olmadığı, senetlerin vadesinde takibe konulması halinde tahsilinin mümkün olduğunun davacı tarafından somut bir delille ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 09.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

****



T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/7913
K. 2011/8314
T. 5.7.2011

6762/m.669
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Isparta 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 17.2.2009 tarih ve 2008/135-2009/74 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 20.000 YTL ve 7.000 YTL bedelli iki adet bonoyu protestolu tahsil için davalıya teslim ettiğini, vadesi geldiği zaman itibariyle bonoların kaybedildiğini, davalıya tazmin için dava açıldığını, bonoların borçlusu aleyhine dava açılmadan veya takip yapılmadan doğrudan dava açılamayacağı gerekçesiyle reddine karar verildiğini, davalının aldığı zayi belgesiyle borçlusu aleyhine takip yapıldığını, ancak vade tarihleri itibariyle borcu karşılayacak malvarlığı olan borçlunun kaybı fırsat bilerek mallarını kaçırdığını, banka hesaplarını boşalttığını, neticede takibin sonuçsuz kaldığını, borç ödenmeden aciz belgesi alındığını, davalının zarara sebep olduğunu ileri sürerek, 20.000 YTL'nin 10.10.2005, 7.000.00 YTL'nin 30.10.2005 tarihinden itibaren en yüksek banka faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın alacak davası olarak açılamayacağını, asıl borçlunun aciz içinde olması sebebiyle davacının alacağına kavuşamadığını, müvekkilinin kusurunun olmadığını, zayi sebebiyle mallarını kaçırma iddiasının soyut kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, uyuşmazlığa konu bonoların tahsil amacıyla davalıya teslim edildiği, yedindeyken bu senetlerin kaybolduğu, davacının bonolar sebebiyle borçlusu hakkında icra takibi yaptığı, herhangi bir mal bulunmadığından borçlu hakkında aciz belgesi alındığı, bonoların kaybolmasında davacıya atfedilecek bir kusur bulunmadığı, zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 20.000.00 YTL'nin 10.10.2005, 7.000.00 YTL'nin ise 30.10.2005 tarihinden itibaren ticari faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tahsil cirosuyla davalı bankaya verilen iki ayrı bononun kaybedildiği, alacağın tahsil edilemediği ve bu sebeple zararın doğduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Dava dışı borçlunun keşideci, davacının lehtar olduğu iki ayrı bononun tahsil amaçlı olarak davalıya verildiği, birinin protesto edildikten, diğerinin ise henüz vadesi gelmeden davalı nezdinde kaybedildiği, davacının, doğrudan davalı aleyhine açtığı davanın, önce bonoların asıl borçlusuna başvurulması gerektiği, zamansız açıldığı gerekçesiyle reddine karar verildiği hususları çekişmesizdir. Ayrıca, davacının erken açtığı bu dava sonrası asıl borçluya karşı başlattığı takibin semeresiz kaldığı, haczi kabil mallarının bulunmadığının tespit edildiği, borçluya dair borç ödemeden aciz vesikası sunulduğu yönleri de dosya kapsamıyla sabittir. İşbu dava, bonoların vekil hamili konumundaki davalının senetleri tahsil aşamasında kaybettiği, bu sebeple bedellerinin tahsil edilemediği ve zararın doğduğu iddiasına dayanmaktadır. Davalının vekil hamil olarak zarardan sorumlu tutulabilmesi için, bonoların kaybedilmesi ile davacının bono bedelini tahsil etmemesi arasında doğrudan illiyet bağının ve bu şekilde vekalet akdinin ihlal edildiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Bonoların kaybı sonrasında dava dışı borçlunun bu kayıptan yararlanarak davacı alacaklının alacağına kavuşmasını engelleyici davranış ve tasarruflarının varlığı ispat edilmelidir. Başka bir ifadeyle, bonolar kaybedilmemiş ve vadeleri sonunda hemen takibe konulmuş olsa bile dava dışı borçlunun borcunu ödeyemeyeceği sabitse, davalının salt bonoların kaybedilmesi sebebiyle sorumlu tutulmasının gerektiğinin kabulü doğru değildir. Bu durum karşısında, açılan bu davanın bir tazminat davası olduğu dikkate alınıp, yukarda açıklanan hususlar çerçevesinde davacıya ispat imkanı tanınıp, tüm kanıtlar değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA
, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 5.7.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, davalı vekil hamil bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle uğranılan zararın tazminine ilişkindir.
Her şeyden önce zarar ile tazmini farklı kavramlar olup, doğan bir zararın sonradan tazmin edilmiş yahut edilebilecek nitelikte olması, o zararın doğmamış olduğu anlamına gelmez. Bu bakımdan vekil hamil bankanın, sebepten mücerret ve kambiyo senedi niteliğindeki bonoları yitirmesinden ötürü alacağını senetsiz olarak takip etmek durumunda kalan davacının bu sebeple somut bir zarara uğradığı ve işbu zararın işbu dava sırasında da giderilmemiş olduğu sabittir.
Öte yandan, davacı yan tarafından davalı vekil hamil banka aleyhine açılan daha önceki dava, evvelce bono borçlusuna başvurulmamış olması sebebiyle zamansız olarak nitelenmiş ve bu karar Yargıtay incelemesinden de geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Söz konusu hükümün, davalı banka tarafından gerekçesi yönünden temyiz edilmediği de ortadadır. Bunun akabinde, davacının davadışı bono borçlusu aleyhine girişmiş olduğu icra takibi borçlunun aczi sebebiyle akim kalmıştır. Bu durumda, taraflar arasında daha önce cereyan eden dava sonucunda verilen ve kesinleşen hüküm gereğinin davacı tarafından yerine getirilmiş olduğu, davadışı senet borçlusu aleyhine girişilen icra takibine karşın bono bedellerinin tahsil edilememesi sebebiyle davacının zararının işbu davanın açıldığı tarih itibariyle tazmin edilmediği de ortadadır. Artık, davacıdan, bonoların vadesinde davadışı borçlunun aciz halinde olduğunu ispatlamasının istenmesine gerek bulunmadığı kanısındayım. Üstelik, vekil hamil durumunda olan bankanın, bonoların vade tarihleri itibariyle davadışı borçlu hakkında almış olduğu zayi belgesine dayalı olarak herhangi bir takibata girişmemiş olduğu dosya kapsamı ile sabit olup davalı bankanın bu durumda dahi davacı müvekkiline karşı sorumlu olduğu açıktır. Diğer yandan davadışı borçlunun aciz halinden davacının sorumlu olduğu iddia ve ispat edilmiş olmayıp, davacının kendi fiiliyle zararın artmasına sebebiyet verdiğinin kabulü de mümkün değildir. Davacının bu şekilde ortaya çıkan ve dava tarihi itibariyle giderilmemiş olan zararına davalı vekil hamilin özensizliğinin yol açmış bulunduğu kuşkusuz olup davalı bankanın ihmali nitelikteki fiili ile zarar arasında illiyet bağının varlığı izahtan varestedir.
Tüm bu sebeplerle yerel mahkeme hükümünün onanması görüşünde bulunduğumdan, Dairemizin muhterem çoğunluğunun kararın bozulmasına ilişkin görüşüne katılamıyorum.
Old 15-09-2020, 12:45   #6
AV.YSİ

 
Varsayılan

Açacağımız icra takibi , ilamsız takip mi olacak ?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bir bankanın başka bankanın düzenlediği çeke vekaleten karşılıksız ibaresi koyması Av.Gizem K Meslektaşların Soruları 2 26-08-2016 12:01
Keşidecinin çeki kaybetmesi fyz Meslektaşların Soruları 2 30-01-2016 12:11
bankanın senetleri kaybetmesi emi_shn Meslektaşların Soruları 4 08-05-2012 16:07
Teminat Senetleri Avukat2 Meslektaşların Soruları 1 07-01-2012 10:26
Kambiyo Senetleri Mustafa Ayhan ATALAY Meslektaşların Soruları 2 13-10-2008 13:42


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05424905 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.