17-06-2008, 15:30 | #1 |
|
Erkekliğin Kitabı- yeniden yazılıyor
Sıcaklar başladı.Nem oranı arttı.Artık buralarda nefes almak zorlaşır.Hayat zorlaşır.
Sabah duruşmam vardı.Öğleye doğru boşaldım.Büroya doğru giderken;”Hele şu bizim Türk Hukuk Sitesine bir uğrayayım “dedim.Zaten yolumun üzeri.Bakalım kimler var.Belki tanıdık birine rastlarsam biraz çene çalarız.Kapıdan girdim.İnce uzun bir koridor.Koridorun sağında solunda kapılar.Kapıların her biri odalara açılıyor.Odaların her biri tartışma forumu şeklinde dizayn edilmiş.Genellikle hukuk konularının tartışıldığı forumlar.Kapılar kapalı ,içeriydi klima soğutuyor.Ama.kapı üzerlerinden bakınca içerde kimler var kimler yok görülüyor. Biraz yorulmuş ve sıcaklamış olduğum için forum odalarına girmedim.Doğruca koridorun ucundaki lokal bölümüne gittim.Orada hem soğuk bir su içer, biraz oturur dinlenirim ,diye planladım.İçeri girdim.Masalarda bazı arkadaşlar oturmuş kendi aralarında sohbet ediyorlardı.Selam verdim.Selamımı aldılar.”Buyur gel duyurucu1”dediler.Ben ”Teşekkür ederim.Ben şöyle oturayım” dedim.Diğerlerinden ayrı ve çay ocağına yakın bir yere oturdum.Lokalin emektar çaycısına bir su söyledim.”Bir de neskafe ver lütfen “dedim. Emektar çaycımız.Suyu getirdi.Suyu içtim,bardağı masaya koydum.Masanın üzerinde bir kitap gözüme ilişti.Mavi renkle kapak resmi yapmışlar .Üzerinde üç insan modeli.Biri önde erkek.Diğeri ona bitişik ve kadın .Kadın ve erkek arasında da bir çocuk modeli.Kitabın üzerinde şöyle yazıyor; ** ”ERKEKLİĞİN KİTABI …yeniden yazılıyor-Erkekler okusun diye” (light erkekler,kadınlar ve feministler de bakabilir…. -ve hatta çocuklar dahi karıştırabilirler, ahlaka mugayir değildir.) Yazmaya başlayan:duyurucu1 Fiatı:Bedava ** Kitabın önünü arkasını çevirdim .Ön tarafı böyle dizayn edilmiş.Fakat kitabın arka kapağı yok. Etrafa baktım her masanın üzerine bu kitaptan konmuş.Emektar çaycımıza sordum;”Hayrola bu ne? Bu nasıl kitap?” “Sorma avukat bey.Sabahleyin duyurucu1 geldi.Bu kitabı kendi yazmaya başlamış.Diğer insanlarla müşterek yazacakmış.Her masanın üzerine bir tane bıraktı gitti.Arkadaşlar lokalde çene çalarken arada bir "Erkekliğin Kitabı'nı karıştırıp bir iki sayfa okurlarsa bilgilenirler.Belli mi olur belki onlarda kitaba katkı verir.Bu nedenle “kitabı yazan “demedim.”Kitabı yazmaya başlayan”dedim.Kitabın arka sayfalarına da okuyucu yazacağını yazsın.Böylece ortaya çok yazarlı bir kitap çıkar-.”dedi.Her masaya bir tane bıraktı,çıktı gitti. Yöneticiden izin almış mı?” “Almamış” ama."Eğer yönetici, kitapları masalardan kaldırmazsa zımnen izin verdi sayılır”dedi. “Peki neyle ilgili bu kitap?Sakın porno falan olmasın.Dini konulara ve siyasete ilişkin olmasın.Valla böyle bir şeyse yönetici izin vermez.Kesin sansürler.Gerçi duyurucu1 öyle biri değildir.Ama belli mi olur.Bir ara da dini konulara merak sardıydı.Çağdaş dünya dini,çağdaş dünya insanı,çağdaş dünya devleti diye tutturmuştu.Belli mi olur? ” “Yok yok.Önce bende kuşkulandıydım.Bu kitap adına bakılırsa ya pornodur yada maço erkeklerin düşüncelerine ilişkindir diye ön yargıyla yaklaşmıştım.Ama içini biraz karıştırınca tam tersi kadın ile erkek arasındakı olan sorunları gerçekçi ve objektif bir bakış açısıyla ortaya koyuyor.Ailelerin dağılmaması,erkeklerin,kadınların ve çocukların huzurlu ve mutlu olabilmeleri için çözüm önerileri sunuyor.Ama biliyorsun duyurucu1 biraz farklı biri.Anlatmak istediklerini farklı bir uslupla ifade ediyor” “Bilmem mi Onu.Benim sınıf arkadaşım.Sen şuna kafadan çatlak desene.Zaten birlikte okurken de bir türlü kabına sığmazdı.Ben kendisine defalarca ,karışma etliye sütlüye dedimsede o illada gider arının deliğine çöp dürterdi.Okurken de zaten gereksiz işlerle uğraşmaktan neredeyse tutuklanacaktı.Ankara Hukuk Fakültesini de zaten altı senede bitirdi.Şimdi de ilkelerinden taviz vermeme uğruna boğaz tokluğuna avukatlık yapıyor.”dedim. Kitabı aldım,biraz karıştırdım.İlginç konu başlıkları var.İşte bazıları: -Feminizm ilişkileri nereye getirdi? -Eski kadınlar kötüydü de yenileri neden iyi? -Anneler gününe evet ,kadınlar gününe hayır -Aileyi kemiren kurtlar -Aile nedir? -Bir kırmızı dona dudaktan bir öpücük -Aldatmak haktır -O..Babamızı ayarttı -Bir cinayet işlendi ihbar ediyorum -Evliliğin evrensel kuralı -Aşk nedir? .. .. “Bu kitabı alayım da akşam okurum”.diye kitabı alıp çantama koyacak oldum. Emektar çaycı,”Yoo.Olmaz avukat bey.duyurucu1 ,”kimseye verme.Okumak isteyen aha burada lokalde,çayını kahvesini yudumlarken okusun .Düşüncelerini de kitaba yazsın”dedi. “Allah !Allah.!Yahu bu duyurucu1 kafadan temelli çatlak.Tamam tamam.Ben biraz sonra ofisine gider.Hem bir kahvesini içerim.Hem de kendisinden kitabın bir kopyasını alırım” diyerek hesabı ödedim Lokalden ve Türk Hukuk Sitesinden çıktım.Hava yine sıcaktı ama.Lokalde biraz oturmam iyi gelmişti. |
20-06-2008, 07:58 | #2 |
|
Erkekliğin Kitabı-Haydi erkekler! Rast gele!
001)Haydi erkekler!Rast gele!
Kitap,adından da anlaşılacağı gibi ,”Erkekler okusun!” diye yazılmaktadır.Amacı erkekleri eğitmektir.Erkekleri kadınlara karşı tahrik etmek ve böylece toplumda,bir kadın-erkek çatışmasını kesinlikle istememektedir..Tam tersi amacı;erkeklerle kadınların uyum içinde ve huzurlu yaşayabilecekleri bir ortamı hazırlamayı hedeflemektedir. Bu nedenle kadın erkek ilişkilerine yanlış teşhis koyan “ligt erkekler, kadınlar ve feministler” de okuyabilirler.Belki okurlarsa yanlışlarını görebilir ve doğrularda buluşarak,huzurlu bir ilişki ortamı bulabilirler.Çünkü:kadınların,feministlerin ve ligt erkeklerin huzurlu olmadıkları artık bilinen bir gerçektir. Kadın ve erkekten bir tarafın huzurlu olmadığı bir ilişkide, birliği oluşturan ailenin huzurlu olabileceğini ve aile üzerine inşa edilmiş toplumun huzurlu olabileceğini hayal dahi etmek mümkün değildir. Önce, kitabı ,duyurucu1 tek başına yazmayı düşündü. Ancak,kadınlar tarafından ve feministlerin yönlendirmesiyle insanlar tarafından,çok sayıda erkeğin mağdur duruma düştüklerini gözledi.. . Bu erkeklerin de ,acı olaylar yaşadıkları ve bu olaylardan hayat tecrübesine sahip oldukları ortaya çıktı. Bu tecrübelerin kitaba aktarılması, kitaba zenginlik katacaktı. Üstelik kitabın yazımı hiç bitmesin istendi. Kitap,”sürekli yazılan bir kitap” haline gelmeliydi. Çünkü; “Erkekliğin Kitabı”nın içine yazı yazacak bir erkek, her zaman olurdu. Erkeklerin kadınlarla olan sorunları ve kadınlar tarafından sömürülmeleri, bu günden yarına bitecek bir ilişki değildi. Zaman geçtikçe ilk yazanlar, belki ölecekti.Ama sonra gelenler,kitabı yazmaya devam etmeliydiler. Kitap için yazıyla katkı verenlerin birbirini eleştirmesi çok doğaldı.Ancak eleştirinin hakaret boyutuna varmaması da gerekliydi.Bunun içinde kitaba yazı ile katkı verenlerin olgunluk,karşı düşünceye tahammül ve dünya görüş açısının geniş olması,olaylara objektif yaklaşma gibi özelliklere sahip olması gerekliydi.Her şeyden önce çabuk kızmayan.fanatik olmayan insanların katkı vermesi kitabı daha estetik yapacaktı. .Diğer taraftan, her yaştan, her meslekten, her sınıftan,her dinden ve her ulustan erkek,kitaba katkı verebilmeliydi.Hatta light erkekler,kadınlar ,feministler ve genç insanlar dahi kitaba katkı verebilmeliydi.Ancak çocuklar eğer sıkılmazlarsa sadece okuyabilirler. Erkeklerin eğitilmesi için, Kadınların eğitilmesi ve feministlerin etki altından kurtarılması için, Huzurlu bir kadın erkek birlikteliği oluşturmak için , Ve hatta huzurlu bir çocuk-anne baba ilişkisi oluşturmak için Kısaca huzurlu,sevgi temelinde birlikte olan ve giderek belki mutlu bir aile oluşturmak için Aile üzerine kurulu huzurlu ve mutlu toplumu oluşturmak için, “Erkekliğin Kitabı” yeniden yazılıyor!. Haydi erkekler! Rast gele! |
23-06-2008, 13:45 | #3 |
|
erkekliğin alamet-i farikası nedir?
002-ERKEKLİĞİN ALAMET-İ FARİKASI NEDİR?
Toplumumuzda ve diğer geleneksel kültürün egemen olduğum toplumlarda erkekliğin alamet-i farikası nedir?Bu sorunun tek cevabı vardır;Erkeğin kadınla cinsel ilişkiye girdiği sırada ereksiyon olması ve spermalarını kadının döl yatağına boşaltması.Erkek eğer bu işlevini yerine getiremezse hem toplum nazarında hemde cinsel ilişkiye girdiği kadın nazarında “erkek!” değildir.Bu toplumun genel yargısıdır.Hükümdür,kuraldır. Bu yargıya aykırı olarak erkek,cinsel ilişkide başarısız olursa,ereksiyon olamazsa,uyarılamadığı için spermalarını kadının döl yatağı içerisine boşaltamazsa veya boşaltmasına rağmen kadın döl tutmazsa bunun da müsebbibinin erkek olduğu anlaşılırsa o erkek. “erkek!”olamaz..Bu yargı erkeğin üzerinde toplumsal ve psikolojik olarak baskı yapmaktadır.Bu baskı doğal seyri içerisinde olması gereken cinsel yaşamı olumsuz etkileyerek erkeğin olumsuz etkilenmesi ve başarısız cinsel yaşamın ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.Erkek açısından başarısız bir sevişme seansı, onun ,kadın nazarında aşağılanmasına sebep olmaktadır.Hatta çoğu kez kadınlar sevişme sırasında dahi başarısız olmuş erkeğe bu başarısızlıklarını sözle veya davranışlarıyla hissetmektedirler.İlerde eğer kadınla erkek arasında tartışma yada kavga olursa erkeğin bu “kusurunu!”yüzüne vurmaktadırlar.Oysa erkeği ereksiyon haline getirmek ve kendisini arzulanır hale getirmek kadının görevidir. Kaldı ki erkeğin her cinsel sevişme seansında ereksiyon haline gelmesi ve boşalması onun erkeklik ölçüsü değildir.Çünkü ereksiyon olma ve boşalma tamamen biyolojik bir olaydır.Biyolojik sorunların tedavi merkezi ise üroloji uzmanlarıdır.Nasıl ki bir kadının cinsel sorunun çözüm yeri kadın doğum doktoru ise,erkeklerin cinsel sorunlarının çözüm yeri de ürolojidir. SORUN BİYOLOJİK DEĞİLSE NE OLACAK? Sorun biyolojik değilse ve eğer bir erkek ereksiyon olamıyorsa yada ereksiyon olmasına rağmen boşalamıyorsa yada kadını arzu etmiyorsa kabahat erkekte değildir.Kadındadır.Demekki kadın erkeği yeteri kadar tahrik edemiyordur.Biraz daha çaba göstermesi gerekir.Eğer erkeğin isteksizliği sorunsa bunun kabahatli tarafı kadındır.Nitekim eğer erkek başka kadınlarda aslanlar gibi kükrüyorsa erkekteki bu sorunun kabahatlisi evdeki uyuşuk kadındır.Kadın,eğer erkek yanındayken ve cinsellik seansında başarısız ise oturup .”Ben nerede hata yapıyorum!”diye kara kara düşünmelidir.Ve erkeği tahrik edici ,onu üzerinde aslanlar gibi kükretici tedbirleri almalıdır.Eğer almıyorsa ve erkeğin cinsel başarıslığını yüzüne vurarak onu küçük görmeğe kalkıyorsa ve onu aşağılıyorsa bilin ki o kadının sonu boşanmadır.Bu sonuca binlerce erkek üzerinde yapılan tecrübeyle varılmıştır.Hele erkek kendi kadını ile cinsel başarısızlığı yaşayıp da cinselliği çeşitli fantezilerle süsleyerek kendini albenili kadın haline getiren profesyonel kadınların üstünde danalar gibi böğürüyor hallerde bulunca, bir daha o uyuşuk kadına gitmez.Bu böyle biline.Bu nedenle ey kadınlar aklınızı başınıza toplayınız ve elinizdekilerin kıymetini biliniz.Erkeği üzerinizde deli danalar gibi böğürtmek sizin elinizde. GELELİM ERKEĞİN ALAMET-İ FARİKASINA Erkekliğin alamet-i farikası toplumda zannedildiği gibi,kadın ile cinsel ilişkide başarılı olmak değildir.,Hatta bir seansta birkaç defa boşalmak da değildir.Ve hatta kadınla her gün çiftleşmek de değildir. Yada bir günde birkaç kadınla birlikte olmak ve birlikte olunan kadınları da orgazm haline getirmek de değildir.Performansın yüksek yada az olması değildir.Bunlar tamamen biyoloji ve psikolojik uyarılmayla ilgili olaylardır.Erkekliğin ölçütü olamazlar. Ama bu olgular erkekliğin ölçütünün olmadığını göstermez.Erkekliğin ölçütü tabi ki vardır: Erkekliğin ölçütü;birlikte olduğu kadını ve kendi sulbünden olan çocuklarını korumak,kollamak,beslemek,geçindirmek,barındırmak, onları aç susuz bırakmamak,ele güne muhtaç etmemek,kadını yokluk yoksulluk nedeniyle başka erkeklerin kucağına atmamak,çocuklarını okutup eğitmek veya meslek sahibi yapmaktır.Bunları yapan erkek, yapmayan ise erkek değildir. Öyle kimse cinsel organının büyüklüğü ile performansı ile veya diğer biyolojik uzuvları ile övünmesin yada yerinmesin.Erkekliğin kıstası,ölçüsü yukarda söylenendir.Kadın aç ve perişan,çocuklar sokaklarda ser sefil olan bir ailenin erkeğiyim diye geçinen mahlukat günde on defa karısı ile yatsa ne olur yatmasa ne olur.Karısının geleceği başka erkeklerin kucağı olacağı kesin olduktan sonra.Bu erkek kendine erkek dese ne olur demese ne olur? Bu nedenle erkek yoldaşlarım,oturup külahınızı önünüze koyarak düşünün bakalım siz “erkek!” misiniz? Ve sizde ey kadınlar!Siz de oturup eşarbınızı önünüze koyup düşünün bakalım ;günde sizinle on defa sevişecek fakat aç sefil,içkici,çoluk çocuğuna bakmayan,beslemeyen,sizi ele güne muhtaç eden ve hatta sizi içki ve kumarı için başka erkeklere peşkeş çeken birine mi erkek dersiniz yoksa normal bir cinsel performans gösteren ama yukarıdaki koruyucu kollayıcı erkek tipine uyan “sapına kadar erkek! tipini oluşturan erkeğe mi “erkek!”dersiniz? |
25-06-2008, 06:46 | #4 |
|
İngiliz işkencesi
003-İNGİLİZ İŞKENCESİ
Ne kadar doğru olduğu bilinmez ama fıkra bu;İngilizler güya savaşta esir ettikleri kişilere sorarlarmış “Size esirlik yaşamınız boyunca ne ikram edelim?Ne yemek istersiniz?” Tabi uyanık esir, en sevdiği yemeği söylermiş. Gaziantepli “ Ben her gün fıstıklı baklava yemek isterim”dermiş. Karadenizli esir ise;”Ben hamsi balık buğlama isterim” Adanalı esir ise “Acılı adana alayım”dermiş. Neyse ,esirliğin ikinci günü esirlerin en sevdiği yemekler ikram edilmeye başlanırmış.İkinci gün, üçüncü gün ve daha sonraki günler hem aynı leziz yemekler esirlere hiç değiştirilmeden sunulurmuş. Zaman geçmiş esirler her gün aynı kaliteli yemeği yemekten usanmışlar. Kazan kaldırmışlar. .”İstemiyoruz!Baklava börek istemiyoruz!Birazda başka kalitesiz yemekler istiyoruz!.Soğan ekmek,kuru peynir istiyoruz !“diye isyan ederlermiş, ama nafile en başta yapılan anlaşmaya uyulurmuş.Neyse uzatmayalım neticede esirler tek yönlü beslenmekten ölürlermiş:Böylece İngilizde vicdanen rahat olurmuş. Yukardaki fıkra ne derece doğru bilinmez. Ama bir kadınla 365 gün aynı mekanı paylaşmak ve o kadınla birlikte yaşamak ,erkek için İngiliz işkencesidir.Hele haftanın yedi günü aynı mekanda çalışmak,kadınla aynı havayı solumak aynı evi paylaşmak erkeği her gün baklava börek yiyen İngiliz esirlerinin durumuna düşürür. NE YAPMAK GEREK? Birlikte yaşamı paylaştığımız kadınlarımızı boşayalım mı?Sevgililrimizden ayrılalım mı?Hayır’ Ama her gün baklava börek gibi olan kadınlarımızla aynı mekanı paylaşırsak, kendimizi bir hücrede aynı kişi ile yaşamı paylaştığımız esir gibi hissederiz.O zamanda sudan sebeplerle isyanlar başlar.Hücre arkadaşları sudan sebeplerle aralarında tartışır ve kavga ederler.Birbirlerine bağlı esirlerin birbirini öldürüp birbirlerinden kurtulmak son çareleridir.Eşlerin de aralarındaki esirlik ortamını kaldırmak için boşanma, artık anlaşmazlığın had sayfa vardığı nihai çözümdür. Bunu önermiyoruz. AMA BOŞANMAYI ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ALINABİLİR. İşte öneriler: ÇALIŞMA GÜNÜ BEŞ GÜN Eşler haftanın beş günü çalışmalıdırlar. İster birlikte olsunlar isterse ayrı.Haftanın beş günü çalışmaya ayrılmalıdır. CUMARTESİ:YALNIZLIK,ÖZGÜRLÜK GÜNÜDÜR Haftanın bir günü eşler, mutlak yalnız kalmalıdırlar. Bir günü kendilerine ayırmalıdırlar.Örneğin cumartesi günü kadın ve erkek yalnız kalmalıdır.Bu gün eşler birbirine telefon etmemeli hal hatır sormak bahanesiyle birbirini denetlememelidir.Bu gün eşin kendisine aittir .Ne yaparsa yapar,özgürdür.İster balık tutar,iste kahveye gider okey oynar.İsterse maça gider hakeme ana avrat söver.Kadında ister evde oturur eşine çorap örer,ister altın gününe gider isterse de alış veriş bahanesiyle çarşı Pazar dolaşır stres atar. PAZAR:EŞLİK GÜNÜDÜR,SEVİŞMEK GÜNÜDÜR ,EŞ İLE BİRLİKTE OLMAK GÜNÜDÜR Ama haftanın bir gününü de eşler kendilerine ayırmalıdırlar.Bu gün sadece ikisine aittir.Eğer varsa çocuklarını başlarından atsınlar, kayınvaldeye göndersinler .Akşama kadar birlikte olsunlar .Sevişsinler.Birlikte banyo yapsınlar.Birbirlerinin kıllarını yolsunlar.Evde çırıçıplak dolaşsınlar.Fantazi duygularını tatmin etsinler.Tırnaklarını kessinler.Olmadı kalkıp birlikte pikniğe gitsinler.Kebap yesinler.Ama bu pazar günü yani kendilerine ayırdıkları güne, çocuklarını annelerini arkadaş ve dostlarını dahi sokmasınlar.”Aman Pazar günü çoluk çocuğumu amcamı dayımı akrabamı başıma toplayıp gidip güzelce piknik yapalım!”demesinler.Piknik yapacaklarsa eşleri ile ve yalnız yapsınlar. Bazı erkekler “haftada bir sevişmek bana az gelir”diyebilir.Canım biz binicinin ata binme sayısına sınır getirmiyoruz.İsteyen her gece sevişir.İsteyen haftada .İsteyen performansına göre günde üç beş defa.Ama söylenen şu ;”Pazar günü mutlak sevişme günü olsun.Eşlerin mutlak birlikte oldukları gün olsun.!”Cumartesi de mutlak ayrılık günü olsun!” Bu yöntemle kendinizi esir hissetmekten de kurtulursunuz. Özgürlük düşlemekten de. Bence bir deneyin. Çünkü bu reçete deneme ve tecrübeyle sabittir.Esirliğe iyi geliyor. |
27-06-2008, 09:41 | #5 |
|
Erkek adam,karısı,"Hadi kalk gidelim!"dediği zaman.Kalkmaz.
004-ERKEK ADAM ,KARISI, “HADİ KALK GİDELİM!”DEDİĞİ ZAMAN KALKMAZ
Bir toplantıdasınız.Yada bir konserde veya bir düğünde.Güzel güzel eğleniyorsunuz.Karınız bir şeye kızdı veya toplantının havasından hoşlanmadı.Size “Hadi gidelim!Hadi kalk gidelim!”diye baskı yapmaya başladı.Ne yaparsınız? Seçenekleri inceleyelim; a)Hemen karınızın emrine uyar ve o toplantıyı terk edersiniz. b)Toplantıyı terk etmezsiniz ama eğer sizde toplantıyı terk etmek arzusu uyanmışsa kendi belirlediğiniz zamanda toplantıyı terk edersiniz. Burada mesele toplantıyı terk etmek değil.Toplantıyı terk etmek iradesini kimin verece ğidir.Kadın eğer size toplantıyı terk etmeniz konusunda emir veriyorsa;”Hadi kalk gidelim!”diyorsa,kesinlikle toplantıyı terk etmeğin.Ama toplantıyı terk etmeniz konusunda size rica ediyorsa size yağ çekiyorsa o zaman toplantıyı terk edin.Sanki ikna edilmişsiniz de kendi iradenizle toplantıyı terk ettiğiniz moduna girin.Ama kadın sizinle çekişiyorsa;”Ya toplantıyı terk edersin yada ben tek başıma çıkar giderim”türünden şirretlik ediyorsa kesinlikle toplantıyı terk etmeyin Hatta o toplantı bitince ikinci bir toplantıya gidin.Sarhoş olun eve sarhoş gidin. Kadınlar hayatın her saniyesi erkekleri egemenlikleri altına almak için,her olayı vesile kılıp erkekleri yönetmeğe bayılırlar.Erkekler önce bu taktiğin farkına varmazlar.Bu taktikleri anladıkları zamanda zaten tasmayı kadınların ellerine vermiş olurlar.Kadınların erkekleri yönetme arzusu da içgüdüseldir.Bunu istisnasız her kadın yapar.Kadınların biri kötü diğeri iyi değildir.Hepsi aynı cinstirler.Hepsi üç aşağı beş yukarı aynı davranışları sergilerler. |
27-06-2008, 11:03 | #6 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Nasıl yani ?
Sayın duyurucu; "hadi kalk gidelim!" sözü durup dururken söylenmez. Erkek, kaşla-göz arası gözlerini bir yerlere kaydırmışsa, ve eş de yakalamışsa bence burada erkeğin yapması gereken, kuzu kuzu emre uymaktır. Artık evde ne çıkarsa bahtına...
Şahsen, böyle bir ortamı düşünmek bile istemiyorum. Her iki durum da tek kelime ile facia.
Ben, bir kadının "hayır" dediği bir şeyi tersine çeviren pek erkek görmedim. Perde arkasından da olsa bence kadınlar hep yönetmiştir. Saygılarımla. |
30-06-2008, 15:26 | #7 |
|
Eski kadınlar kötüydü de,yenileri neden iyi?
005-ESKİ KADINLAR KÖTÜYDÜ DE, YENİLERİ NEDEN İYİ?
“Genellikle ikinci eşleşmeler daha istikrarlı oluyor.Gerçi ikici üçüncü ,dördüncü eşleşmeler dahi bazen uyumsuz olabilir.Ama genellikle erkekler sütten ağızları yandığı için yoğurdu üfleyerek içiyorlar.Bu nedenle ikinci eşleşmelerinde daha seçici oluyorlar.”,denebilir. Ben aynı kanaatte değilim.İnsanlar yüz defada eşleşseler aynı yanlışları baştan yaptıkları sürece eşlikleri sağlıklı olmuyor. Kadınlar ikinci eşliklerinde değişmiyorlar. Belki ikinci erkeği seçerken birincide bulamadıklarını bulmak amacıyla bir süre huyunu suyunu değiştirmiş görünüyor ama özünde değişmiyor.İkinci eşleşmede değişen erkektir.Erkek birinci kadını zaman içerisinde çok değişik sebeplerden dolayı başının üzerine çıkarıyor.Sonra onu tekrar layık olduğu yere indiremiyor. İkinci eşleşmede ise erkek daha işin başında tavrını koyuyor.Çünkü birinci evliliğinde acemi idi.Kadınlar hakkında bilgisizdi.Oysa ikinci evliliğinde bilgili ve yıllar boyu acıyla,üzüntüyle yoğruldu eğitildi.Bu nedenle ikinci eşleşmede erkek daha kesin ve taviz vermez tutuma giriyor. Ama ikinci eşleşmeyi ayakta tutan her zaman olduğu gibi ekonominin sağlam olması.Ekonominin patronu olma statüsünden erkeğin taviz vermemesi.Buna bağlı olarak erkeğin evini geçindirirken güçlü olması gerekir.Erkek güç kaybedince kaçınılmaz olarak yerini başka güç odakları doldurur.Bu nedenle ana kural erkek güçlü olacak.Güçlü olmadıktan sonra isterse beşinci evliliğini yapsın hepsi de yıkılmaya mahkum.Kadın hepsinde de aynı davranışı gösterir..Kadınlar aynı topun kumaşıdır.Tıpkı erkeklerinde aynı erkek topunun kumaşı olması gibi. |
02-07-2008, 07:51 | #8 |
|
İnce giyerim ince
006-İNCE GİYERİM İNCE
Bir kadın,daracık beyaz bir pantolon giymişti.Caddede yukarı doğru gidiyordu.Beyaz pantolonunun dışından görülmesi belli olmasın diye külot giymemişti.Arka kalça kıvrımları belliydi.Ön taraftan bakıldığında da ön apış arası kıvrımları belliydi.Hatta alttakı kılların siyahlıkları beyaz pantolonun dışından fark edilebiliyordu. Cadde boyunca erkekler ya bizzat direk olarak yada kaçamak olarak kadına bakıyor iştahla sulanıyorlardı.Her yaştan erkek cinsel arzuyla kadını dikkatle süzüyor o anda onu cinsel tahrik edici bir obje olarak görüyorlardı. Bu olay bir gerçeği açıkça ortaya koymaktadır.Erkekler kadınları insan olarak görmezler.Cinsel obje olarak görürler.kadın ne kadar okumuş bilgili kariyer sahibi olursa olsun neticede erkek gözünde cinsel tahrik objesidir.Üreme aracıdır.Erkeğin dölünü bıraktığı tarladır. Kadınlar boşuna,”Kadın hakları!Kadınlarda insandır! vs”nutukları atmasınlar.Kadın toplumda ne kadar yönetim mekanizmalarında üst sıralara tırmanırsa tırmansın neticede erkek gözünde, cinsel tahrik objesidir. İşin ilginci böyle olduğunu bütün kadınlar bilir.Bir erkekle karşılaştığında eğer onu beğenmişse tavırlarıyla cilveleriyle o erkeği davetkar bakışlarıyla kendini belli eder.Beğenmemişse de yine davranışlarıyla beğenmediğini belli eder. Kadınlar gün boyu ,kendi resmi erkekleri dışında çok sayıda erkekle karşılaşırlar.Bu erkeklerin tümüne de beğenme veya beğenmeme durumlarına göre cilveli veya cilvesiz davranırlar.Bunu iç güdüsel yaparlar. Erkeklerde karşılaştıkları kadınların istisnasız tümünü cinsel obje olarak gördükleri için hepsine sulanarak bakarlar.Eğer kadınlar onları beğenir yeşil ışık yakarsa devamını getirmeğe hazır beklerler.İşin ilginci erkekler bunu bilmezler.Kadınlar ise bilir davranışlarını bu bilinçle ayarlarlar. |
02-07-2008, 11:17 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Burda tanımladığınız erkek ve kadın modeli "bırakınız yapsınlar ,bırakınız etsinler" yozluğunun dayatıldığı düzenlerdeki kadın ve erkek modelidir. Yozluğu yabancılaşmayı bir yaşam biçimi olarak ve gayet de bilinçli olarak dayatan düzenler varlıklarının sürmesi için bu tür insancık modellerini yaşatmak zorundadırlar.İnsanlığın ortak ahlak anlayışı olan evrensel ahlak anlayışı tanımladığınız insancık modellerini kabul etmez.Evrensel ve gerçek ahklak anlayışı ,beyni olması gereken yerde olan insan modelini işler. |
02-07-2008, 11:41 | #10 | |||||||||||||||||||
|
Siz hangi erkeklerden bahsediyorsunuz bilemiyorum ama bildiğim erkek soyu böyle değildir! |
02-07-2008, 12:10 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
esasında özde öyledir duyurucu1 e katılıyorum. |
02-07-2008, 12:18 | #12 |
|
Tartışmaya açık en ilgi çeken konulardan biri.
duyurucu1 sanırım akılsız erkeklerden bahsediyor. Akılsız derken eğitim seviyesi gibi, yoğun işlerden yorgun düşen, erkekler dışında, boş gezen sorgulamayan erkekleri mi kastetti acaba? Ayrıca kadın olsaydım erkekler tarafından böyle algılanmak istemezdim. Erkek olarak ben böyle algılamıyorum. |
02-07-2008, 12:58 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Kim isterki ? Bence alınganlık göstermemize gerek yok. Sayın Duyurucu1 bizim bilmediğimiz erkeklerden bahsediyor. |
02-07-2008, 23:49 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
'Ben sizin bildiğiniz kızlardan.....' pardon 'Ben sizin bildiğiniz erkeklerden değilim!' |
02-07-2008, 23:58 | #15 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu tespitiniz doğru ve yerinde ise, aşkı nereye koyacağız? İnsan aşık olunca gözü sevdiğinden başkasını görmezmiş. Aşk çok güçlü bir duygudur ve cinsel çekilme ile açıklanmayacak kadar anlamlıdır. Yine anlık zevkleri çok fazla ön planda tutmak, ilişkilerin birinci asli sebebi haline getirmek, beraber birçok şeyi, hatta bir ömrü paylaşabileceğiniz, sevip sevileceğiniz, dostluk edebileceğiniz, bedeninin yanı sıra bir akla ve ruha da sahip olan bir insanı, salt cinsel obje olarak tanımlamak ve kestirip atmak pek akıllıca gelmiyor bana. Bence erkekler bu kadar sığ değiller.
Çok iddialı bir gözlem. Kadınların sadece aşık oldukları ya da ciddi şeyler hissettikleri erkeklere karşı cilveli davranacaklarını düşünüyorum. Aksi halde kadınlar bazı sırnaşık tipleri ve onların verdikleri rahatsızlıkları bertaraf etmeye çalışırken günlük işlerini yapamaz hale gelirlerdi. Bu arada cilve kavramının da içini doldurmak gerektiği görüşündeyim. Bir merhaba, bir tebessüm, basit bir övgü cilve değildir . Ama bu basit eylemlere dahi anlamlar yükleyip bir yeşil ışık olarak değerlendiren safdil erkek çok ülkemde. |
03-07-2008, 12:28 | #16 |
|
Alo! Neredesin!
007-ALO NEREDESİN?
Bir romandan aktarma yapıyorum: Romanda adı geçen Yelda ile Selim birbirlerini deli gibi seviyorlar fakat işleri gereği Selim İstanbulda Yelda ise Güneydoğuda bir dağ köyünde,uluslarası bir kuruluşun araştırmasını yapıyor..İkisi de tahsilli üniversitede öğretim görevlisi kariyerinde insanlar.Yurt dışı eğitimi almışlar. (Yelda,kendini zorlukla yatıştırıp,gözlerini sildikten sonra hala göz bebeklerinin önünde duran yaşlar yüzünden titrek görünen numaralara basmıştı,ilk iki çalışta telefon açılmayınca öylesine şiddetli bir kuşkuya ve paniğe kapılmıştı ki soluk alamayıp yere oturmuştu,elleri titriyordu. Üçüncü çalışta telefon açılmıştı. Selim’e güzel sözler söylemeye, onu ne kadar özlediğini anlatmaya hazırlanırken telefonun hemen açılmaması onun bütün iç dengesini alt üst etmiş,onu acılarla dolu bir çılgınlığın kıyısına getirmişti. Haykırır gibi”Niye telefonu açmadın!”demişti. -Bir tanem ,iki kez çaldı zaten,telefonu bulamadım, hemen… Selimin sesi sakindi ama kendisi burada bir kriz geçirirken onun böylesine sakin olabilmesi kızgınlığını daha da artırmıştı. -Telefonu nereye koydun ki bulamayasın…Kaç oda var senin evinde..Sen yalnız mısın orada? Selim gene aynı sakin sesle cevap vermişti. -Yalnızım canım Yelda onu duymuyor gibiydi. -Sana orada yalnız mısın!dedim Selimin sesi de gerginleşmeye başlamıştı. -Ben de yalnızım! dedim -Yeldayı seviyorum!..diye bağır !öyleyse… -Buna ne gerek var,niye bağırtacaksın beni… Yelda artık tümüyle kendini kaybetmişti,çıplak bir kadının Selimin yanında oturduğunu,birlikte kendisiyle alay ettiklerini sanıyordu.Çevresiyle,gerçeklerle bütün ilişkisini koparmıştı o anda. -Yeldayı seviyorum! Diye bağır aşağılık herif!.. -Bir tanem… -Bağır!diyorum! Bunu söylerken öylesine bağırmıştı ki sesi barakalara kadar ulaşmıştı,….ama o anda hiçbir şey önemli değildi. Selim telefonda “Yeldayı seviyorum!”diye bağırmıştı…..) Bu romandaki olay kaç erkeğin başına geldi kimbilir?Şahsen benim başıma sıkça geldi.Eşim ne zaman telefonu açsa ilk cümlesi”Neredesin?”olurdu.İlk önce eşime nerede olduğumun tekmilini verirdim.Sonra neden o mekanda olduğumun açıklamasını inandırıcı bir şekilde yapmalıydım.Eşim eğer inandırıcı bulmazsa romandakine benzer davranırdı.Hatta ben de bir defasında telefonu erkek arkadaşıma uzatıp erkek arkadaşlarla birlikte olduğumuzu teyit ettirmek zorunda kaldım SONUNDA NE OLDU? Kadın eğer eşini telefon ile kontrol ediyorsa, eşinin telefonunu ve cüzdanını gizlice kurcalıyorsa ,sonu er yada geç boşanma olur.Erkekte eğer bir karısı yada sevgilisi telefonda kendisine ilk sözü “Nerdesin!”oluyorsa önce bu şekilde erkeği kontrol etmenin yanlış olduğunu ve kendisinin bundan rahatsız olduğunu belirtmeli.Kadın hala ve ısrarla her telefonu açışta “Neredesin?Yanında kim var?”gibi şüpheci bir tavır içerisinde ise o kadınla isterse otuz yıllık karınız olsun ilişkiyi bitirmek gerek.Çünkü bu ilişki artık çekilmez bir hal alır ve bir nedenle kopar.İlerde evlilik daha gürültülü ve acı vererek biteceğine bu nedenle daha acımasız bitebilir.Taraflar birbirini daha az hırpalamış olurlar. Benim hayatımda da defalarca uyarmama rağmen kadın, telefonda erkeği kontrol etme huyundan vazgeçmedi. Geceleri kalkıp telefonlarını kurcaladı.Cüzdanlarımı kontrol etti.Sonuç kaçınılmaz son:boşanma. Şimdi ise yeni eşime bu olayı anlattım ve telefonuma yaklaşmanın kırmızı çizgiye yaklaşıp savaş nedeni oluşturmak olduğunu anlamasını sağladım .Bu nedenle yeni eşim telefonumu değil kurcalamak yanına bile yaklaşmaya cesaret edemiyor.Beni arayan olsa dahi yanında konuşuyorum kendisine de özellikle kiminle konuştuğumu söylemiyorum,açıklama yapma gereği duymuyorum.Sorunda oluşmuyor. Ancak yeni eş eskisinden daha mı iyi?Hayır.Şu hiçbir zaman unutulmasın! Kadınların biri diğerinden daha iyi yada daha huyu güzel değildir. Kadınların hepsi üç aşağı beş yukarı aynıdır.Kadınlara küçük tavizler vererek onları şımartan,erkeğe laf söyleten ve telefonlarda “neredesin!”diye bağırtan erkeklerdir. Kadın birinci defa erkeğe”Alo!Neredesin!”dediğinde erkek, gereken erkekçe tavrı gösterse kadın bir daha o yasak kelimeyi kullanamaz.Kadın telefonu açtığında “Alo hayatım,nasılsın?Ne var ne yok?Seni özledim de sesini duymak istedim.”türünden konuşmaya başlasa zaten bir müddet sonra erkek nerede olduğunu ne yaptığını kadına anlatacaktır.Bu da kadınlara tiyo.Zaten akıllı kadınlar eşlerine bu şekilde “Alo”diyorlar. |
04-07-2008, 11:30 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
Peki sonra eve döndüğümüzde, kadın yatmamış halâ ayakta bekliyorsa ? yani bir şey olmaz mı? |
04-07-2008, 11:39 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Sevgili Atahun, bence de akıllı erkek, karısı kendisini telefonla aradığında, daha o sormadan hemen nerede, kimlerle olduğunu söyleyen erkektir. Bunu bence sayın duyurucu da iyi biliyor. Ama o kafasındaki ideal erkekten bahsediyor sadece. Yani ütopyadaki erkekten. |
04-07-2008, 17:53 | #19 |
|
bayanlar için feminist tanımı var ama erkekler için eşdeğer ne denebilir?
|
07-07-2008, 10:16 | #20 |
|
44 yıldır evliyim
008-44 YILDIR EVLİYİM
“Kırk dört yıldır evliyim” dedi ak saçlı adam.”Karım menapoz oldu.Cinselliğimiz bitti.Oysa benim cinselliğim bitmedi.Bir ara kayganlaştırıcı krem kullandık.Olmadı.Karımda artık cinselliğe yanaşmaz oldu.Ben ise daha sağlıklıyım.Ama bende de ereksiyon sorunu başladı.Ne yapabilirim acaba?Tekrar eskisi gibi olmasa dahi ,cinsel düzenimi nasıl kurabilirim?” GENÇKEN VE YAŞLANINCA KARI KOCA KAVGASININ NEDENİ NEDİR? Bu sorun maalesef evliliği otuzlara kırklara ulaşmış eşlerde görülmektedir.Kadın belli bir yaşa ulaşınca menopoza girmektedir.Cinselliği bitmektedir.Artık o yaştan sonra erkek kendisine yük olmakta,eskiden döl almak için altında kıvrandığı erkeği beğenmez olmaktadır.Sırtını dönüp yatmakta.Böylece eşler arasında en büyük sorun oluşmaktadır:”Cinsel tatminsizlik.” Oysa kadının birinci görevi öncelikle erkeğini tatmin etmektir. Eşler gençken ,erkek ,kadın tarafından tatmin edilmediği zaman , sürtüşme çıkıyordu,kavgalar oluyordu. Belli yaştan sonra kadın menepoz olunca cinselliği ve doğurganlığı bitmektedir..Bu halde kadının önünde iki seçenek var;Ya erkeğinin cinsel arzularını asgari düzeyde tatmin etmek ve bunun için yol ve yöntemlerini oluşturmak yada erkeği başıboş bırakarak “Saldım çayıra mevlam kayıra”ilkesini uygulamak.Kadın kıskançlığı nedeniyle iki seçeneğe de yanaşmazsa erkekle arasında huzursuzluk çıkar.Başka şeyleri bahane ederek kavgalar oluşur.Ancak eşler torun torbaya karıştıkları içinde bu durumu dışarı anlatamazlar.Kavga için başka şeyleri bahane ederler. KADINLAR İÇİN VİBRATÖR İCAT EDİLDİ! Kadın genç ve evli fakat eşi tarafından tatmin edilemiyorsa orgazm olamıyorsa teknik bunun çaresini buldu.Vibratör icadedildi.Kadın bu araçla istediği zaman ve istediği uzunlukta orgazmı tatmaktadır.Eski zamanlarda olduğu gibi orgazm olmak için erkeğe ihtiyaç duymamaktadır.Bu araç kadının ayaklarının yere basmasını sağladı.Kendisini erkeğe karşı daha dili uzun yaptı.Eskiden erkek,kadınla ararlarında kavga çokınca, kadına sevişmeme cezası vererek cezalandırabiliyordu.çağımızda ise kadın , erkeğe ,sevişmeme cezası vererek cezalandırabiliyor..Kadın erkeği yerine vibratörü koydu. Ancak vibratör dahi kadına ancak menepoz dönemine kadar cinsel özgürlük tanıdı.Zaten ondan sonrası için cinsellik kadına işkence etmek demektir. ERKEK İÇİN VİEGRA BULUNDU! Menepozlu kadın ile yaşamak zorunda kalan erkeğin yaşı ilerledikçe taliplileri artmaya başlar. .Çünkü erkek olgunlaşmıştır.Ekonomik ve sosyal konumu kadınları çekmektedir..Kadın genç erkeklerle uğraşmaktansa kendisine bakacak.koruyacak paralı, olgun erkekleri tercih eder..Ancak;kadınların bu tercihi karşısında işinin ve statüsünün zirvesine çıkmış olan olgun erkeği bir olumsuzluk beklemektedir..Erkek yaşı ilerlediği için ereksiyon olamazHele bir de şeker hastası ise ereksiyon olma ihitimali azdır..Eskiden gençken günde birkaç seans sevişme yapan erkek , olgun yaşta haftada bir ,onbeş günde bir dahi sevişme yapamaz. Hele karısı menepoza girmiş ve yatakta sırtını dönerek uyuyorsa.İyice bunalıma düşer..Karısının dışındaki kadınların nazarında ise; cazibe merkezidir. Aranan erkektir.Erkek cazibe merkezi oluşunun nedeninin biyolojik seks güçlülüğünden değil ekonomik güçlülükten geldiğini bilir..Ancak ereksiyon sorunu zirvedeki erkeğin belini kırmaktadır. Ereksiyorn sorunu kendisini genç kadınlara karşı yatakta gülünç durumlara düşürmektedir. İşte erkek bu sorun karşısında kara kara düşünürken, mucizevi bir ilaç bulundu.VİEGRA! İlk defa kalp ilacı olarak bulunan viegranın yan etkisi erkeklerde ereksiyonu sağlıyordu.Viegra kalp ilacı olmasından çok, ereksiyonu sağlayan yan etkisi ile bir anda olgun erkekler arasında kapışılmaya başlandı.Kalp hastalığı olmayan erkekler viegra kullanarak ereksiyonu sağladılar.Bu, erkek hayatında devrim oldu.Nasıl vibratör kadın hayatında devrim yaratarak ve kadının orgazm olmasını sağlayarak kadını özgürleştirdiyse,viegra da ereksiyonu sağlayarak erkeği kadının ezmesinden,hor görmesinden,gülünç duruma düşmesinden kurtardı.Erkek kadından özgürleşti.Kadına karşı daha da güçlendi. AKILLI KADIN-FEMİNİST ÖZGÜR KADINA KARŞI Akıllı kadın erkeğin güçlenmesini ve özgürleşmesini gördü ve erkeğe biraz daha ihtimam göstermeğe başladı.Cinsel tatmini dışarıda gerçekleştireceğine kendisi ile gerçekleştirip evliliğinin dağılmasını engelledi.Arada bir erkeğin kaçamaklarını da görmezden geldi.Evliliğini ve huzurunu korudu. Feminist özgür kadın,kendisi menepoz olup erkeği tatmin edemezken eskiden olduğu gibi erkeği aşağılamaya devam etti.Eskiden olduğu gibi erkeğe sırtını dönerek yattı.Oysa erkek viegra sayesinde gücünün bilincine varmıştı.Dışarda da çok sayıda kadın cazibe merkezi olduğu için “Gel bana !Gel bana!”diye cilve yapıp duruyorlardı. Hayat boşluk kabul etmez.Hayatın doğal seyri sonucu erkek şu seçeneklere yöneldi;1)Karıyı boşadı daha genç kadınla evlendi.2)Karıyı boşamaya gözü kesmedi karının yanında sevgililer edindi. Ama üçüncü seçenek olan menepoza girmiş kadınla ömrünün geri kalanını aşağılanarak geçirmedi. Kırk dört yıldır evli olan statüsü yüksek erkeğin de önündeki seçenek belli;Kadını boşamayı göze alamıyor.O zaman kadın evde otursun oturduğu yerde.Sırtını dönerek de yatabilir.Ama ak saçlı adam kendini sevgililer bularak eğlendirebilir.Eğer kalp hastası değilse viegra sorununu çözebilir,hayatında devrim yaratabilir.Eğer kalp hastası ise üroloji uzmanları çareyi bulmuşlar.Penise protez yaparak ereksiyon olmasını sağlıyorlar.Bu yöntemin hiçbir riski de yok. Ey bilim sen nelere kadirsin!Erkekleri, kadınların aşağılamasından kurtardın ya seni sevmeyen ölsün! |
09-07-2008, 07:01 | #21 |
|
Anneler günü'ne" evet!",Kadınlar günü'ne "Hayır!
009-ANNELER GÜNÜNE “EVET!” KADINLAR GÜNÜNE “HAYIR!”
Anne; erkek ,dişi demeden çocuklarını besleyen, büyüten,koruyan yüce varlıktır. “Anneler günü”nün kutlanması ve anneye tüm çocukların saygı ifade etmeleri şarttır. Ne yaparsa yapsın tek küsülemeyecek insan annedir.Anneye “öf!”dahi denmeyecektir.Ana kural budur. “Anneler Günü”ne özdeş bir gün “Babalar günü”dür.Çocuk, annesine gösterdiği saygının aynısını babasına da göstermelidir.Baba; çocuğun ve annenin yani tüm ailenin koruyucusudur,bakıcısıdır,kollayıcısıdır.Anne ve çocuklara kol kanat gerer.Onları her türlü dış tehlikelere karşı korur.Bu nedenle babaya da küsmek olamaz .Ona da “öf!”demek olmaz.Bu da ana kuraldır. Anneler ve babalar günü saygı günüdür. Anne ve babanın gönüllerinin alındığı özel günlerden biridir. GELELİM 8 MARTA 8 Mart günü kutlanan “kadınlar günü!” ise kadını mücadeleye çağıran bir gündür. Kadını haklarını almak için eyleme çağıran bir gündür.Ama kime karşı ne gibi haklar alınmak istenmektedir?Bu iyice ortaya konmalıdır. Üstelik dünya kadınlar günü ideolojiktir.Feminisler tarafından organize edilmekte ve esas amacı feminizmin örtülü olarak kadınlar arasında yayılmasını hedeflemektedir.Zaten feminizm hiçbir zaman bağımsız bir düşünce olarak ortaya çıkmamıştır.Her zaman başka bir ideolojinin örtüsü altına gizlenmek ihtiyacını hissetmiştir. Feminizm ;esas amacını gerçekleştirmek için 8 Mart kadınlar günü olgusunu kullanmaktadır. Kadın haklarını bahane ederek kadınları erkeklere karşı kışkırtmakta, kadın erkek ilişkilerinin yapısını bozmaktadır. Kadın erkek arasında olması lazım gelen huzurlu ortamı bozmaktadır. ERKEKLER GÜNÜ OLSUN MU? Bir yerde eksi varsa artı da vardır. “Kadınlar Günü” varsa “Erkekler Günü”de olmalıdır. Ancak biz erkekler gününün var olmasını savunacak değiliz. Çünkü kadınlar gününü savunmak nasıl yanlışsa ve kadını ,erkeğe karşı duruma getirirse;erkekler gününü savunmakta erkeği kadına karşı duruma getirir.Yanlışın karşıtı yanlış değildir.Kadın ve erkek; ezmeden- ezilmeden karşılıklı görevleri ve sorumlulukları belirlenmiş olarak huzurlu bir ortamda birlikte olmalıdırlar.Neslin devamı, akıl ve mantığa dayanan bu birlikteliğin devamına bağlıdır.Feministlerin, kadınlar günü veya başka araçlarla kadını erkeğe kışkırtmaları, neticede giderek boşanmaların artmasına ve birlikteliklerin huzursuz ortamlara kaymasına neden olmaktadır.Eğer erkekler günü savunulur ve kadınlara karşı erkek hakları sloganı ile ortaya çıkılırsa ,feministlerin kadın erkek birlikteliğinin huzurunu ve devamını bozucu amacına hizmet edilmiş olur.Yangına benzinle gidilmiş olur. Bu nedenle akıl ve mantık ölçüleri içerisinde düşünen ve yaşayan tüm erkeklere düşen görev; kadınlar günü denen bu neye hizmet ettiği bizce belli fakat bazı safdiller tarafından anlaşılamayan bu günü etkisiz hale getirmek olmalıdır.Bu amaçla o gün erkekler yakalarına siyah kurdele,kollarına siyah pazubant veya alınlarına siyah kurdeleler takmalıdırlar.Bu şekilde toplumun dikkati bu sorun üzerine çekilerek öncelikle erkekler uyarılmalıdır.Çünkü bu gün, sadece erkekler için değil tüm toplum tarafından yas tutulacak bir gündür.Toplumsal tehlike yas tutulacak kadar büyüktür. |
11-07-2008, 06:56 | #22 |
|
Bıyığımı kestirmem!
010-BIYIĞIMI KESTİRMEM!
Kadının belirteci saçtır..Saçsız dazlak kadın gördünüz mü?Hayır! Oysa,kadının saçı da erkekler gibi dökülür.Kadın da dazlak olur.Ama kadın toplum içine saçsız çıkmaz.Kadınlığın,kadın cinsinin belirteci saçtır.İnsanlar arasından kadın cinsini ilk önce saçı ile ayırırız.Bu nedenle saç kadında ayıraç görevi de görür. Esir kamplarının zorunlu ortamında savaş hallerinde ve zorla kadının saçının kesilmesi halleri hariç kadın saçını kestirmez.Dazlak yapmaz.Kadın saçını modaya uygun olarak kısaltabilir,çeşitli renklere boyayabilir.Ama dazlak yapmaz..Cinsinin alamet i farikasından vazgeçmez. Erkeğin de alamet i farikası bıyıktır. Erkek cinsinin belirteci ve onu cins olarak diğerlerinden erkek olarak ayıran bıyıktır. ERKEKLER NEDEN BIYIKLARINI KESTİLER? Zaman içerisinde,feminizm virüsü ,çeşitli düşünce akımları içerisine girdi. Modaya sızdı.Özgür kadınları etkiledi.Şu düşünceyi yaydı.”Bıyık ilkelliktir.Modern çağdaş erkek bıyıksız olmalıdır.Hem öpüşürken bıyıklar kadını rahatsız ediyor.Yemek yerken yemek bulaşıyor.Erkeğin ağzı pis kokuyor.” Bunların hepsi aldatmacadır. Feminizmin taktikleridir.Erkeği yolunmuş tavuk gibi göstermek maskara etmek planlarının bir parçasıdır.Rüzgar kayadan bir küçük kum tanesi koparırsa ikinci kum tanesini de koparabilir.Bunun devamı gelir ve kayayı parçalayabilir.Feminizm de önce erkeğin bıyığını kestirdi.Erkeği erkeklik alameti farikasından mahrum etti. Oysa bıyık erkekliğin sembolüdür. Bıyıklı erkek kendine güven duyar. Bıyık erkekçe duruşun belirtecidir. Erkeklerin çoğu nasıl bir oyuna geldiklerinden habersizdirler. Bıyıksızlık kendilerine modernlik diye yutturulmuştur. Ey erkekler ! Feminizmin kestirmiş oldukları bıyıklarınızı yeniden uzatınız! Feminist ve özgür kadınların itirazlarına rağmen kendi cinsinizin şekline yeniden dönünüz! Ve size bir sır vereyim mi? Esasında bütün kadınlar gibi kendine “özgür kadınım “diyen kadınlar dahi erkeğin bıyıklısından hoşlanır. Kadınlar bıyıklı erkeğe daha çok sığınma ihtiyacı içerisindedirler. Onlara göre bıyık erkeğin yakışığıdır.Buda benden size tiyo. |
11-07-2008, 12:27 | #23 |
|
bozmak istemem ama, keyifle okuyorum bu diziyi
sahiden erkekler neden saçlarını uzatmazlar da bıyık konusunu sorun ederler ?? (dizideki "önyargılar"ı da bir erkek gözünden dinliyorum ayrıca ve elbette ki ) |
15-07-2008, 13:09 | #24 |
|
011-Buz üzerinde çift kişilik dansa var mısınız?
011-BUZ ÜZERİNDE ÇİFT KİŞİLİK DANSA VAR MISINIZ ?
Evlilik çift kişilik buz dansı gibidir.Buz dansında dansı yöneten erkektir şüphesiz.Ama erkeğinde zaman zaman kadına tabi olarak yaptığı figürler vardır.Buz dansı birlikte güven içerisinde ve bireylerin birbirine tam teslim olarak yaptıkları çift kişilik bir oyundur.Çift kişilik evlilik oyunu da buz dansının aynıdır Ancak,evlilik kurumu ve aile sosyal niteliğe sahiptir.Diğer sosyal kurum ve olgular gibi aile ve evlilik kurumu da zaman içerisinde değişir. Aileyi oluşturan ilk temeller olan kadın ve erkek ,eğer başta ilkesiz birlik oluşturmuşlarsa, ya zamanla birlikte yaşama ilkelerini oluştururlar ya da oluşturamazlar.Birlkte yaşama ilkelerini oluşturabilirlerse ve bu ilkelere de uyarlarsa yaşamları boyu birlikleri devam eder.Eğer birlikte yaşama ilkelerini oluşturamamışlarsa,doğal olarak kadın ve erkek kendi doğruları uyarınca davranacak ve bunun da doğal sonucu boşanmadır. Birlikte yaşama ilkelerinin oluşturulmasına rağmen,zaman içerisinde aile içerisinde eşler arasındaki ilişkide kalite bozulmuşsa, eskiden olan standarttan düşme varsa,hoşnutsuzluk ve mutsuzluk,birbirine karşı olan duygu,düşünce ve davranışlar oluşmuşsa ve en önemlisi iletişimde aksaklık varsa tehlike çanları çalıyor demektir.Bu durumda ilk yapılacak iş ,sorunun nereden kaynaklandığını tespit edilmesidir.Sorun tespit edilirse çözümün nasıl olacağı gündeme gelir.Kadın ve erkek sorunun nasıl olacağına da birlikte karar vermelidirler. Bu tıpkı doktorun hastalığa teşhis koyması gibidir.Yada tamircinin ses veren motorun hangi parçasının kırıldığını bulması gibidir.Ancak evlilikte teşhis koyan ve sorunu gidermeye çalışan iki doktor ve iki tamirci vardır.Kadın ve erkek.Yani sorun konsültasyon ile tespit edilmeli ve giderilmelidir.Boşanma en son çözümdür.Barışçıl yollar sonuna kadar denenmelidir. Eşler arasında sorunu çözmeyip ertelemekte bir seçenektir.Ama erteleme ilerde sorunun daha artmış olarak ortaya çıkmasına zemin yaratır.En tehlikeli seçenek ertelemedir.”Yılanın başı küçükken ezilmelidir”Sorun da küçükken çözülmelidir. Eşler ,aralarındaki sorunu çözmeğe çalışırken karşılıklı konuşmaları, kısa zamanda kavgaya dönüşüyorsa, kendi başlarına sorunu çözemiyorlar demektir. Bu durumda eşler karşılıklı düşman taraf gibi davranıyorlarsa;. İlk yapılacak iş ,eşlerin karşı taraflarda değil aynı tarafta olduklarına inanmalarını sağlamaktır.Bunun için konusunda uzman bir avukat ve psikoloğdan yardım alınabilir. Ancak, eşlerde aynı tarafta oldukları değil karşı taraflarda oldukları düşüncesi hakimse artık barışçıl yollar bitmiş demektir.En kısa zamanda birliği fesh etmek gerek.Çünkü bu şekilde olan birlik içinde kalan bireylere, birlik zarar verir. |
23-07-2008, 06:54 | #25 |
|
Evlilik şirketi
012-“EVLİLİK ŞİRKETİ”
Kadınla erkek arasında 20 yaş olsa, yani ya kadın ya erkek 20 yaş büyük olsa, yada kadın ve erkek arasında sınıf farkı olsa ,yada din farkı ,dil farkı olsa bu evlilik yürür mü? Öncelikle aşk meselesini çözmek gerek.Aşk öyle yazıldığı ,çizildiği gibi uzun sürmez.Leyla ile Mecnunun aşkı gibi bir hayat sürmez.İlk aşk ,başlangıcından itibaren en fazla 3 ay sürer. Daha sonra ya biter yada ekonomik temelde devam eder. Ekonomik temel karşılıklı menfaat ilişkilerinin çakışmasıdır. Yani “Al gülüm ver gülüm” dengesi.”Ne kadar köfte o kadar ekmek” dengesi.Patron ile işçi arasındaki ilişkinin aynısı.İşçi rantabl ise yani işe uygun ise bu uygunluk devam ettiği sürece çalışır.Bir kadında rantabl ise yani işe göre en uygun ise eşlik devam eder.Rantabl dengesi yoksa yani kadının erkeğin ihtiyaçlarını görmesi pahalıya mal oluyor ise ilişki şurasından burasından kopmaya başlar. KADINLAR UCUZLADI Kadın ev işine uygun olsa da ekonominin gelişmesi yeni araçların icat edilmesi kadın emeğini ucuzlattı.Çamaşır makinesi,fırın vs teknik cihazlar ve dondurulmuş gıdalar kadını ucuz hale getirdi.Eskiden kadın, erkeğin evinin olmazsa olmazı idi Şimdilerde ise kadın al benisini kaybetti.Kadın olmasa dahi erkek hayatı zorlaşmıyor.Artık erkek bir şişe süt için inek beslemiyor.Kadının erkeğe yararı azalmakta.Bu nedenle erkekler yaşamı daha ucuza mal etmeğe çalışıyorlar.Patronlarda işyerlerinde bir işi en ucuza çalışan işçiye yaptırmak istiyorlar.Sistem aynı bunun gibi işliyor. Bu ekonomik düzende işçi kendisine en fazla parayı veren patrona yöneliyor. Kadın da kendisini besleyecek ,yaşam standardını yükseltecek en güçlü ve zengin erkeğe yöneliyor. ERKEK NE YAPMALI O zaman erkeğin tek yapacağı “güç ve iktidar sahibi olmaktır” Patron konumuna yükselmektir.İşçiler nasıl güçsüz ,maaşlarını vermekte acze düşen patron istemezlerse,kadınlarda evini geçindirmekte zorlanan erkek istemezler. Bu nedenle günümüzde kadının erkeğe bakışı şudur;” Erkek ekonomik yönden güçlü olmalı ki ,hayatı kolaylaşsın.Hayat standardı yükselsin.”Aksi halde maaşını vermeğen patrona kim çalışır?Maaş alamayan işçi işi yavaşlatır.Gider başkasının işinde çalışır.Sonrada başka patron daha fazla maaş verirse işi bırakır ona kaçar. Kadın da kendisini beslemeyen,yaşam standardını yükseltmeyen erkek ile önce kavga çıkarır sonra ya başka erkeğe kaçar yada boşanır. Bu anlatılan “ev hanımı” denilen kadın işçiler içindir. ÇALIŞAN KADININ DURUMU NEDİR? -Çalışan ve bu çalışması sonucu aile bütçesine katkı yapan kadının durumu da limited veya anonim şirket gibidir.Kadının konumu şirket ortağı gibidir. Kadın önce şirket-aile yönetiminde egemen olmaya çalışır.Aile-şirket bütçesini tekeline almaya çalışır.Aile şirketinin getirisi götürüsünden fazla olduğu sürece ve kendisinin şirket –aile ortağı olarak cebine paralar girdiği sürece bir sorun çıkmaz. Eğe aile şirketi kar etmiyorsa şirket ortağı olan kadının cebine para girmiyorsa, kısaca bu şirket kendisine yarar sağlamıyorsa; kadın şirketten hemen ayrılmaz.Bu şirketteki ortaklığını kavga gürültü devam ettirir. -Ama diğer taraftan ek iş olarak gider başka patronlarda çalışır.Yani kocasını aldatmaya başlar.Kendine sevgililer bulur. -Yada şirketin da karlı çalışmasını sürdürmediği için ekonomiye el koymaya karar verir.Erkek ekonomiye el koymasına razı olmazsa; her türlü numarayı yaparak şirketin kasasını hortumlar.Bu davranış şirket ortağının yapabileceği en doğal harekettir.Tabi bu hareketin karşılığında şirket düze çıkmaz.Şirket dağılır. . Şirket dağıldığı zaman erkeğin adını taşıdığı için tüm borçlar şirket asıl kurucu erkek ortağa yüklenir.Kadın bir şekilde kendini bu ortaklık feshinden en az zararla kurtarır. Ya kendine yeni bir aptal erkek bulur.Aynı sistemle yoluna devam eder ya da aptal erkek bulamazsa ,kendi adına çalışır özgür kadın olur. ŞİRKETİN FESHİ Aile şirketi feshi,rıza ile olsa bile resmi fesih hakim kararıyladır. Şirketin feshi;Hakim kararıyla olur(Boşanma) Boşanma, önce fiilen oluşur.Hakim tescil eder.Hakim tescil memurudur. NEDEN EŞLİK? İki insan(erkek ve dişi)neden birlikte yaşasın?Birlikte yaşamanın nedeni nedir?Eş yaşamanın getiri ve götürüsü vardır.Eğer getirisi götürüsünden fazla ise, evlilik şirketi kurulur.Yazılı olmayan kurallar(gelenekler) kuruluş aşamasında iyice okunur.Eğer okunmamışsa tarafların aile şirketine getirdikleri kurallar vardır.Taraflar aile şirketini ellerindeki kurallar dahilinde yönetileceğini zannederler.Tarafların şirketten-evlilikten beklentileri farklıdır.(Görücü usülü evlilik)O zaman evlilik ilk zamanlarında aksamaya başlar.Taraflar yazılı ve yazısız kuralları doğru okumuş ve anlamışlarsa o zaman evlilik yürür . Ancak her kurum gibi evlilik şirketleri de değişim ve gelişime uğrar.İhtiyaca göre yönetim usulleri değişir.Yetkiler kısıtlanır,yetkiler elde edilir,yetkiler el değiştirir.Şirket üyeleri artar(çocuklar)İhtiyar meclisinin kadim üyeleri ölür.(dede nine)vs ŞİRKETİN ANA YASASI NEDİR? Sonuçta;mesele bu şirkette kim başkandır?Kim güç sahibidir?Çünkü;Egemenlik bila kaydü şart başkandadır!Ancak başkanlık statüsü her zaman sallantıdadır.Koruyamazsan başkalarının eline geçer. -“Al tüm maaşımı ben bu şirkette sade işçi olarak çalışacağım!”şeklindeki evlilik şirketleri de geçerlidir olabilir.Ligt erkeklerin yada erkeğe tabi olarak güvende yaşamak isteyen bazı kadınların, yaptığı budur.Evlilik şirketi bu şekilde de yürür.Bunun dışında şirket içinde her zaman başkanlık mücadelesi vardır. “KAHROLSUN KADINLAR! “SLOGANI DOĞRU MU? Mesele erkeğin kadına karşı olması meselesi değildir.Aile şirketinde güç sahibi olma meselesidir.Bu olguyu kadınında erkeğin de bilmesi gerekir Sonra kadın ve erkek külahlarını önlerine koyup düşünecek ve konuşacaklar;ya yaşamlarını birbirlerine karşı olarak geçirecekler yada birlikte omuz omuza aynı hedefe birlikte koşacaklar.Mutlu olacaklar huzurlu olacaklar. Bu nedenle erkekleri ve kadınları bilinçlendirmek gerek.İlkeli birliktelikler oluşturmak gerek. BOŞANMA-AYRILIK-TERKETMELER-TERKEDİLMELER OLURSA NE OLUR? Şirketin feshi dünyanın sonu değildir.Evliliğin feshi de dünyanın sonu değildir.Bir şirket feshedilir yerine yeni şirketler kurulur. -İlk aşk dönemleri deneme dönemleridir.İşçinin cansiperane çalıştığı ,patronunda işçiyi sürekli gözetim altında tuttuğu dönemler gibidir. -Nişanlılık dönemi işçinin evraklarının yönetim kuruluna sunulduğu dönemdir. -Evlilik dönemi,iş aktinin yapıldığı dönemdir,yada şirketin fiilen ve hukuken vücut bulduğu dönemdir. SÜREKLİ POLİTİK MÜCADELE -Politik mücadele iş hayatında,siyasi partide,günlük yaşamda olduğu gibi evlilikte de sürer.Politika demek zaten çoktan seçeneklerden en uygununu seçmektir.Bu seçme işi evlilikte de aynen olur,Eşler ve bilhassa kadın, yönetimi ele geçirmek için var gücüyle ve azimle ve kararlılıkla politik mücadelesini sürdürür.Kadının aile içerisinde erkeğe karşı politik mücadele geleneği vardır.Bu gelenek binyılların deneylerine dayanır. Erkek ise aile içi politik mücadele için eğitilmediği için bilmez ve her zaman iç politik mücadelede yenik düşer.Sonrada oturur ağlar ve içerken derki;”Tanrım ben nerde hata yaptım!” |
29-07-2008, 07:27 | #26 |
|
Ben senin hizmetçin miyim?
013-BEN SENİN HİZMETÇİN MİYİM?
Kadınların, tartıştıkları zaman erkeklerine ilk söyledikleri söz Budur;”Ben senin hizmetçin miyim?”Ve erkeklerine kızdıkları zaman da boykot olsun diye ilk yaptıkları şey “ yemek yapmamaktır. Erkeği aç bırakmaktır” Erkek de bu durum karşısında , kızgınlıkla söver,bağırır çağırır ve yemeğini gider dışarıda yer.Evi terk eder.Kendini dışarı atar. AKILLI KADIN NE YAPAR? Akıllı kadın erkeğini dışarı bırakmaz. Erkeğine ne kadar kızsa da, onun yemeğini ihmal etmez. Çünkü erkek için vazgeçilmezlerden biri seks ise, diğeri yemektir.Boşuna dememişler “erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer” diye. Erkeğin kafesten dışarı uçmasına neden olan olanak tanıyan kadın, daha sonra erkek kafesten uçtuğunda ah vah edemez.Bu hakkı yoktur.Üstelik erkek kafeste zor kullanarak da tutulamaz. Eğer,erkeğin yemeği ve cinsel arzularının tatmini kadın tarafından ihmal ediliyorsa;zaman içerisinde, erkek ,kadınla her tartıştığında dışarı kaçar. Dışarda ne var? Dışarıda çok sayıda dişi kuş her zaman için hazır beklemektedir..Akıllı kadın bunu bilir ve erkeğini dışarı kaçırmaz.1)Erkeğine türlü çeşitli yemekler yapar.2)Erkeği arzu ettiği sürece ve hatta arzu etmese dahi zorlayarak onunla cinselliği her türlü fanteziyi katarak yaşar-yaşatır. Çevrenizde akıllı uslu,halim salim ,sessiz sedasız olarak görünen ve fakat erkeği ile huzurlu ve mutlu bir tablo çizen bir kadın gördüğünüzde,bilin ki o kadın akıllıdır bu dediklerimi yapmaktadır.Ama özel hayatın mahremiyeti gereği yapıp ettiklerini kimseye söylemez.Bir kendisi bilir bir de erkeği. AKILLI ERKEK NE YAPAR? Erkek eve geldi.Tartışma oldu.Ve kadın yemek yapmadı.Evde yemek yok. Akıllı erkek kalkıp kendi yemeğini yapmaz. ”Ne olacak bir bulgur pilavı yapar karnımı doyururum” demez. ”Kendime bir bardak çay pişiririm zeytin peynir yerim” demez. Kadının yemek yapmama eylemine karşı anında tavır koyar.Bu olayı mesele yapar,tartışma konusu yapar.Eğer kadın ilk inatçı tavrında direnirse işi boşanmaya kadar götürür. Çok küçük bir meselede ,kadın boşamak belki akıllıca bir davranış değil gibi görünebilir.Ama önemli olan ilkelerdir.Eğer bir ihlal küçük de olsa erkeğin egemenliğini sarsıyorsa,yada daha büyük ihlallerin yolunu açacak ise erkek yılanın başını küçükken ezmelidir.Çünkü kadınların büyük tavizleri hep küçük tavizler üzerine inşa edilir.Kadınların tavrı,her zaman ve her yerde, küçük tavizler kopararak erkeği kurbağa gibi haşlama tavrıdır.Kadınların erkekten istedikleri hiçbir zaman büyük bir şey olamaz.Önce minnacık bir konuda istekleri yada erkeği eğitmeğe yönelik tavırları olur.Sonra bu istek ve tavır fazlalaşır.Bir süre sonra erkek bakar ki ligt erkek olmuş. Akıllı erkek kadınlara güvenmez.Kadınları tanır.Fakat onlara düşmanca da davranmaz.Onlarla arz talep kanunları dahilinde müşterek hayatı yürütmeğe çalışır.Taviz vermeden tavizleri büyütmeden. Bir erkek, kadın tavır koydu diye mutfağa dalıp yemek yapmaz.Tam tersi kavga çıkarır.Ama bir başka zaman kendi istedi diye mutfağa girer saatlerce uğraşır ve istediği yemeği yapar.Ama bunu kadın istedi diye değil kendi istedi diye yapar. Yada akıllı bir erkek kadın istedi diye kadına ufacık bir hediyeyi almaz ama bir başka zaman ,içinden geldi diye kadına çok daha değerli bir hediyeyi alır. Önemli olan egemenliktir.”Egemenlik kayıtsız şartsız erkeğindir.”Ana ilke budur. |
29-07-2008, 10:18 | #27 |
|
virgülüne kadar katılıyorum.
|
29-07-2008, 12:51 | #28 |
|
Yazdıklarınızı okudukça, hiç evlenmemek yahut boşanmak (Kadınlar açısından) , daha akıllıca görünüyor.
Saygılarımla... |
30-07-2008, 07:51 | #29 | |||||||||||||||||||||||
|
binlerce ilişkinin bileşkesi=nedir?
Sevgili Avukat Şehber Ferda Demirel, Yazdıklarım benim kendi kuruntularım değildir.Olaylara objektif olarak bakıyorum.Kadın erkek arasındaki ilişkilere objektif olarak bakıyorum.Gözlem yapıyorum.Sonuçlarını da "Erkekliğin Kitabı"na aktarıyorum. Erkek ve kadın arasında binlerce davranış oluşuyor.Bunları tek tek irdelemeye çalışıyorum.Her davranışa da bir numara veriyorum.001,002 gibi.Bu davranışların bileşkesi erkek va kadın arasındaki ilişkinin göstergesidir. Bu bileşke tahammül edilir düzeyde ise yaşam devam ediyor.Tahammül edilir düzeyi aşıyorsa birlik dağılıyor. Demek istediğim boşanmaya gerek yok.Evlenmekten korkmaya da.Ancak kadın ve erkek aralarındaki ilişkiyi akılcı olarak ve demokratik olarak düzenlemelidirler.Tabi doğal farklılıklarının bilincinde olarak ve doğal gereksinmelerinin farkında olarak. Selam ve sevgiyle kal-Huzurlu kal-Mutlu kal |
30-07-2008, 13:13 | #30 |
|
Sayın duyurucu 1
Yazdıklarınız sizin düşüncelerinizdir demiyorum, ancak yazdıklarınıza, yani sizin deyiminizle "objektif bakışınızla" ulaştığınız sonuca, katıldığınızı düşünüyorum. Şöyle söyleyebilirim: Adam öldürmek suçtur ama beş katil aynı ortamı paylaşarak sohbet ettikleri anda, evrendeki herkesin potansiyel katil olduğunu varsayabilir. Bu onların, olabilecek en objektif bakış açısıdır. Bu düşünceye katılmamalarını beklemek, onların alabildiğine sübjektif olan bakış ve değer yargılarını egale etme güçlüğünü aşarak, sair bireylerin kendileri gibi bir dünya görüşüne sahip olmadıklarına iknaya çalışmak; oldukça güç ve yararsız bir ikna savaşımı olsa gerek. (Bu örnekteki 5 sayısını, 50 veya katları olarak düşünmek de, bizi "Objektif" bakış açısına sahip olduğumuz sonucuna ulaştırmaya yetmeyecektir.) Ama inanıyorum ki siz, mecazi örnekteki (kadın ya da erkek olabilecek) katillerden biri değilsinizdir Saygılarımla... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
iş hukuku kitabı arıyorum | sonerde | Hukuk Soruları | 8 | 22-08-2008 23:21 |
kitabı nasıl geri alabilirim? | selin ulu | Meslektaşların Soruları | 2 | 19-02-2007 21:03 |
Adli Vakalara Müdahale Kitabı!!! | Kemal Yıldırım | Hukuk Haberleri | 0 | 02-01-2007 22:18 |
Anayasa Kitabı | Av.Suat Ergin | Ticari Duyurular | 10 | 30-12-2006 11:47 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |