04-06-2006, 22:03 | #1 |
|
Bye Bye Türkçe
"Insanlar istedikleri dili ögrensinler, ama egitim bir ülkenin kendi diliyle yapilir. Az bilenlerin hiç bilmeyenlere ögrettigi bilim, bilim degildir." diyor. Örnekler veriyor, milletlerin yabanci dille egitim yaparak kimliklerini, bagimsizliklarini nasil kaybettiklerini, ama buna karsilik sömürgecilerin nasil kazandigini anlatiyor. Ve bunlari anlatan deha, yillarini Amerika'nin en büyük üniversitelerinde hocalik yaparak, dünyada konferanslar vererek geçirmis bir kisi. Yabanci dil ögrenmenin bu kadar revaçta oldugu, dil bilmeyenin ikinci sinif vatandas muamelesi gördügü bir ülkede bu tür konusma önce ters gibi geldi, sonra Alman, Fransiz, Italyan, Ispanyol, hatta Isveç üniversitelerini düsündüm. Hiçbirinde kendi dillerinden baskasi kullanilmiyordu. Bilim dilini(!) seçen bir biz kalmisiz, anlasilan.Baska dilden okutulan bir bilim dali ülkenizde kullanilamadigi gibi yabanci ülkelerde de ise yaramayacak, çünkü o dili daha iyi konusanlar sizi geçecekler. O zaman ülkede bilim adami yetismeyecek, ülkeyi baska ufuklara tasiyan kimseler de... Çünkü dil kullandirmak ülkenin sömürgelestirilmesidir. Yabanci dili iyi konusanlar isletmeci, borsaci olur. Bilim ve digerleri o dili kendi öz dili olarak konusanlara kalir. Bunlar Sinanoglu'nun ileri sürdükleri. Sinanoglu'nun en ilginç yaklasimlarindan biri de kendi ülkesinin yabanci dille egitim yapan bir üniversitesiyle ilgili anisiydi. Orta Dogu Teknik Üniversite'sinde kuramlari ile ilgili olarak verdigi konferansta ünlü bir profesörün yanina yaklasip kulagina "Burasi ODTÜ, lütfen Türkçe degil, Ingilizce konusun." dedigini anlatiyor.Oktay Sinanoglu sabaha kadar konustu. Ülkesinin gelecegi için, Türk insaninin gelecegi için. Çünkü dili kullanmamanin bir buçuk nesil sonra o milleti yok ettigini gözleriyle görmüstü ve bunun Türkiye'ye uygulanmasini istemiyordu. Sabah kiminle konussam bana Sinanoglu'ndan söz ediyordu. Amerika'da ve dünyada bilim dalinda büyük hizmetler veren, Nobel'e aday olan Meydan Larousse'da söz edilen bir adam kendisini bilimden sonra ülkesinin gelecegine adamisti.Bugün herkes onun söylediklerini ve bundan sonra yapacagini söyledigi savasi tartisiyor Kitabın web sitesi http://www.byebyeturkce.com |
11-09-2006, 19:26 | #2 |
|
Değerli arkadaşlarım uluslaşmanın en önemli belki de başta gelen öğesi dildir. Dil bir ulusun sürekliliğini sağlaması için en önemli etkendir bana göre . Bu nedenle dilimizin özgünlüğünü korumalı ve geliştirmeliyiz. Bunun için ilk yapılması gereken gençlerimizi bu konuda eğitmek. ne yazık ki gençlerimiz arasında bozuk ve yapay bir dil kullanılmaktadır.Ayrıca ne yazık ki işyeri adları da yapay bir biçimde ve özenti nedeniyle yabancı isimle adlandırılmaktadır.Bunun için kapsamlı bir dil koruma yasası hazırlanıp yürürlüğe konulması gerekmektedir. ayrıca ilköğretim ve liseler, ünv.te eğietiminde de buna önem verilmek ve bütün ulusumuza bu bilincin verilmesi gerekmektedir. özellikle dilimize giren yabancı sözcüklere karşılık bulunması ama tabi bunun ciddi yapılması ve ideolojik saplantılara kapılmaması gerekmektedir. Bunun örnekleri uluslarası alanda çoktur örneğin bu konuda Fransada dil kanunu vardır. ulusal birliğimizin sağlanması dil sayesinde olanaklı olacaktır bana göre . saygılarımla....
|
12-09-2006, 10:46 | #3 |
|
Atatürk bilim ve eğitim dili hakkında ne demişti...
Bağımsızlık ruhunun temelinde kimlik bilinci, kişilik, onur/haysiyet duygusu, ve özgüven yatar. “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk onun için halkımızın kimlik, kişilik, onur, ve özgüveni üzerinde durdu. Kafalar, gönüller bağımsız olmadan, ülkenin ne iktisâdı, ne savunması, ne de dış siyaseti bağımsız olabilirdi. Atatürk “Türk Kimliğini” Türkçe ile tanımlamıştır. Onun için de Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki temel dâvâsı Türkçe’yi, dolayısıyla Türk kültür ve kimliğini yabancı boyunduruklardan korumak, bunun için de eğitimi her düzeyde Türkçe ile yapmak, halkın yabancı dille, (yâni yabancı misyoner türü) eğitime özenmesini önleyecek tedbirler almak olmuştur. Bakınız Atatürk bu konularda neler diyor: l “Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu Türküm diyene.” (meğer meşhur sözün birinci kısmı da varmış ! ). l “Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil şuurla işlensin. -Ülkelerini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” [ve tabii korumalı] l “Kat’î olarak bilinmelidir ki Türk milletinin millî dili ve millî benliği bütün hayatında hâkim ve esas olacaktır.” [Elbette “bütün hayat”tan kasıt siyaset, hukuk, teknik, bilim, eğitim, sanat, tıp, kültür ve edebiyattır; hayatın her yüzü.] l “Batı dillerinden hiçbirinden aşağı olmamak üzere, onlardaki kavramları anlatacak keskinliği, açıklığı haiz Türk bilim dili terimleri tesbit edilecektir.” (Atatürk bizzat kendisi bu dâvâ uğruna çalıştı. Bugün askerlikte olsun, matematikte olsun kullandığımız birçok terimleri Türkçenin derinliklerinden çıkarıp bize armağan etmiştir. Altmış beş yıldır bu konuda çok ilerleme kaydedilmiş, her yeni bilimsel kavram tam Türkçesiyle ifâde edilebilir konuma gelinmişken ne hikmetse şimdi bazı odaklar bu gelişmeyi ve Türkçeyi hızla yoketmekle uğraşıyor.) l Daha 1924’te: “Millî eğitimin ne demek olduğunu bilmekte hiçbir tereddüt kalmamalıdır. Bir de millî eğitim esas olduktan sonra onun lisanını, usulünü, vasıtalarını da millî yapmak zarureti münakaşa edilemez.” l 1938’de, vefatından az önce: “Türlü bilimlere ait Türkçe terimler tesbit edilmiş, bu suretle dilimiz yabancı dillerin tesirinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır. Bu yıl okullarımızda tedrisatın Türkçe terimlerle yazılmış kitaplarla başlamış olmasını kültür hayatımız için mühim bir hâdise olarak kaydetmek isterim.” Ve nihayet Türk bilimci ve eğitimcisine şu vasiyeti: “Bakınız arkadaşlar, ben belki çok yaşamam. Fakat siz, ölene dek Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçe’nin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük, uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir.” ( Atatürk’ün sözlerinin kaynağı ve ilâve bilgiler için: Bkz. O. Sinanoğlu, “Atatürk ve Türk Bilim Dili”, Bilim ve Teknik , sayı 59, sff. 8-11, Ekim 1972). Görülüyor ki, Atatürkçülükle, yabancı dilden eğitim, hiristiyan misyoner okulu modeli demek olan “kolej” (veya benzeri “Anadolu lisesi”) yanlısı olmak kesinlikle bağdaşmaz. O halde Atatürkçülere bugün, her zamankinden çok, büyük bir görev düşüyor: Türkçe bir iki nesil sonra yokolmadan yabancı dille eğitime son verilmeli, onun yerini yabancı dil takviyeli Türkçe Fen liseleri veya Ülken (“süper”) liseler düzeni almalı. Türkçe bilim ve teknik yayınları (telif ve tercüme, dergi ve kitaplar) Devlet ve çeşitli kuruluşlarca teşvik edilmeli. Unutulmamalı ki, Türk Devleti’nin birinci görevi Türk adının, kimliğinin, onun için de Türkçe’nin ilelebet yaşamasını sağlamaktır. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Almanca Türkçe Sözlük Arıyorum | Batu Han | Meslektaşların Soruları | 3 | 16-09-2007 17:11 |
Düzeltme İşareti | Av. Muzaffer ERDOĞAN | Hukuk ve Türkçe Çalışma Grubu | 9 | 15-03-2007 14:06 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |