Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Evli bir erkeğin evlenme vaadi ile reşit bir kızı hamile bırakması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-12-2009, 13:12   #1
aynur2075

 
Varsayılan Evli bir erkeğin evlenme vaadi ile reşit bir kızı hamile bırakması

İyi çalışmalar...
24 yaşında olan bir bayan kendisinin bekar olduğunu söyleyen ( kimliğinde bekar olduğu yazılı olan) bir erkeğin kendisi ile evlenmek istediğini söylemesi üzerine onunla birlikte olup hamile kalmış, bu kişinin sonradan evli olduğu ortaya çıkmıştır. Kadın 5 aylık hamiledir ve şu anda da terk edilmiştir.
1-TCK 233/2 de düzenlenmiş hükme dayanarak şikayette bulunmak dışında ceza hukuku anlamında bir yol , dayanabileceğimiz bir hüküm veya yargı kararı var mıdır?
2-Dava yoluyla maddi manevi tazminat talebi mümkün müdür?
Bu hususa ilişkin Yargıtay kararı var mıdır? Paylaşırsanız sevinirim .
Şimdiden teşekkürler
Old 24-12-2009, 17:20   #2
savunma

 
Varsayılan

Olayın meydana geldiği tarihi dikkate alarak TCK. md.102 veya mağdurun yaşı ve olayın meydana geliş şekli dikkate alınarak TCK. md. 104 hükümlerine göre şikayet yoluna gidilebilir. Aynı zamanda Hürriyeti Tahdidt Suçunun da unsurları oluşmuşsa onun içinde cezalandırılması talep edilebilir.Katılan sıfatıyla yer alınacak ceza davasının sonucuna göre tazminat davası açılabilir.
Old 24-12-2009, 17:21   #3
savunma

 
Varsayılan

Pardon bayan 24 yaşında demişsiniz,bu durumda TCK md. 104 olmaz.
Old 24-12-2009, 17:40   #4
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Soruda herhangi bir zor kullanma ya da baskıdan sözedilmediğine göre TCK 102 uygulanamaz. İki ergin kişinin kendi iradeleri ile cinsel birlikteliği suç değildir. "Evlilik vaadi" kavramı da eski TCK döneminde kalmıştır. Soruda belirtilen TCK 233/2 maddesi, taraflar birlikte yaşamışlarsa uygulanabilir. Olayın ayrıntılarına girilerek, MK 120 ve 121. maddelerine tazminat istenebileceği değerlendirilebilir.
Old 24-12-2009, 18:03   #5
Av. Eyüp KATI

 
Varsayılan

yargıtay' ın yakın zamanda vermiş olduğu böyle bir olayda tazminat kararı var ancak 10 000 tl tazminatı cok diye 5 000 tl indirmiştir.
Old 25-12-2009, 11:31   #6
aynur2075

 
Varsayılan

Bu konuda elinde Yargıtay kararı olan var ise paylaşırsanız sevinirim. Bir de tazminat davası açmak için yapılacak olan şikayetin sonucunun beklenmesi mi yoksa ikisinin birlikte yürütülmesi mi tercih edilmeli, açılacak olan tazminat davasında şikayet sonucu bekletici mesele yapılır mı?
Old 25-12-2009, 13:55   #7
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/7396
Karar: 2009/9245
Karar Tarihi: 09.07.2009

TAZMİNAT DAVASI - HAKSIZ EYLEM - DAVA KONUSU İŞTE SALDIRI OLUŞTURAN EYLEM VE OLAYIN ÖZELLİĞİ - TARAFLARIN YAŞI - KUSUR ORANLARI VE EKONOMİK DURUMLAR - DAVACI YARARINA HÜKMEDİLEN TAZMİNATIN FAZLA OLDUĞUNUN KABULÜ GEREĞİ

ÖZET: Dava konusu işte saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği, tarafların yaşı, kusur oranları, sosyal ve ekonomik durumlar gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen 10.000,00. TL tazminat miktarı fazladır. Daha alt düzeyde manevi tazminat takdir edilmesi gerekir.

(818 S. K. m. 49)

Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı Yerel Mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 19.02.2009 gün ve 2008/ 6040-2009/2430 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’un 440 ve 442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Karar: Dava, hakız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkinidir.

Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; davalı temyizi üzerine davanın reddedilen ……….. bozulmuş, davacı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.

Davacı davalı ile altı yıl arkadaşlık yaptığını davalının kendisiyle evleneceği sözüne inanarak onunla birlikte olduğunu ve bekaretini kaybettiğini, kaçtığı davalının, ailesinin baskısı ile kendisini yüzüstü bıraktığını ve davalının Ceza Mahkemesinde evlenme vaadiyle kızlık bozma suçundan cezalandırıldığını belirterek 20.000,00. TL. manevi tazminat istemiştir.

Yerel Mahkeme eyleminin suç olması ve gelişen olaylar nedeniyle davacının kişilik haklarına saldırıldığı kabul edilerek 10.000,00. TL. manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiştir.

Dairemiz 19.02.2009 günlü bozma kararında olay tarihinde davacının yirmi bir yaşında bulunması ve rızası ile birlikte olması nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiği belirtilerek kararı bozmuştur.

Her dava açıldığı gündeki koşullara göre değerlendirilerek çözümlenmelidir. Dava gününde ve davalının dava konusu haksız eylemlerinin gerçekleştiği günde, davacının evlenme vaadi ile davalı tarafından kızlığının bozulması eylemi suç niteliğindedir. Ceza Kanunlarının suç olarak nitelendirdiği eylemler aynı zamanda birer haksız eylemdir. Bu nedenle bu haksız eylemi nedeniyle davacının uğradığı zararın ödetilmesini isteme hakkı vardır. Eylemin daha sonra suç olmaktan çıkarılması, eylemin gerçekleştiği gündeki niteliğini ve davalının hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. O halde davalının, davacının manevi zararından sorumlu olduğunun kabulü zorunludur. Ne var ki, yerel mahkemece, takdir edilen manevi tazminat miktarı Dairenizce uygun görülmemiştir. Manevi tazminat olarak takdir edilecek miktar, zarara uğradığında manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da anaç edinmemiştir. Takdir edilecek tutar, bulunulan durumda elde edilmek istenilen doyum duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.

Dava konusu işte saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği, tarafların yaşı, kusur oranları, sosyal ve ekonomik durumlar ile yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen 10.000,00. TL tazminat miktarı fazladır. Daha alt düzeyde manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekirse de belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HUMK’un 438/son maddesi gereğince davacı yararına 5.000,00. TL manevi tazminat takdir olunmak suretiyle kararın düzeltilerek onanması gerekirken, karar bozulmuş bulunduğundan davacının karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemiz bozma kararı kaldırılmalı ve karar gösterilen nedenlerle düzelterek onanmalıdır.

Sonuç: Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 440 ve 442. maddeleri gereğince yukarıda gösterilen nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 19.02.2009 gün ve 2008/6040-2009/2430 sayılı bozma kararının kaldırılmasına; hüküm fıkrasının manevi tazminat takdirine ilişkin paragrafında yer alan <…10.000,00…> biçimindeki sayıların silinerek yerine <…5.000,00..> sayılarının yazılmasına; yargılama giderlerine ilişkin dördüncü paragrafında yer alan <…145,41…> biçimindeki sayıların silinerek yerine <…72,74…> sayılarının yazılmasına; harç alınmasına ilişkin beşinci paragrafın tümden silinerek yerine paragraf olarak <…Alınması gereken 270.00. TL. harcın peşin alınan harçtan indirilmesine…> sözcük dizisinin yazılmasına; davacı yararına vekalet ücreti takdirine ilişkin altıncı, davalı yararına vekalet ücreti takdirine ilişkin yedinci paragrafında yer alan <…1.200,00…> biçimindeki sayıların ayrı ayrı silinerek yerlerine …………ONANMASINA ve aşağıda ………….verilmesine 09.07.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddi düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 25-12-2009, 13:56   #8
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2006/14198
Karar: 2007/13935
Karar Tarihi: 12.11.2007

TAZMİNAT DAVASI - DAVACININ DAVALININ EVLİ OLDUĞUNU BİLEREK GAYRI RESMİ BİRLİKTELİK KURDUĞU - REŞİT BİR KADININ İSTEĞİYLE GAYRI RESMİ BİRLİKTELİĞİ DURUMUNDA MANEVİ TAZMİNATA HÜKMOLUNACAĞI KONUSUNDA HUKUKİ BİR DÜZENLEME OLMADIĞI

ÖZET: Dosya içeriğinden ve davacının anlatımlarından; davacının, davalının evli olduğunu bilerek gayrı resmi birliktelik kurduğu anlaşılmaktadır. Manevi tazminata hükmolunabilecek durumlar yasalarda sayılmış olup, reşit bir kadının isteğiyle gayrı resmi birlikteliği durumunda manevi tazminata hükmolunacağı konusunda hukuki bir düzenleme yoktur. Evlenme vaadi ve bu vaadin tutulmamış olması da davacının reşit olması ve serbest iradesiyle birliktelik kurması sebebiyle manevi tazminat sebebi kabul edilemez. Şu durum karşısında davanın reddedilmesi gerekir.

(4721 S. K. m. 24)

Davacı Meral Döven vekili Avukat H. Ruhi Genç tarafından, davalı Mehmet Kürek aleyhine 31.03.2005 tarihinde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.10.2006 tarihli kararın Yargıtayca tetkiki davalı vekili Av. Doğan Er tarafından süresi içerisinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, davalının eşinden boşanıp kendisiyle evleneceğini söylediğini, kurdukları ilişkiden çocukları olduğunu, davalının boşanmasına rağmen kendisiyle evlenmediğini, başkasıyla da ilişkisi ve çocuğu bulunduğunu belirterek manevi tazminat istemiştir. Dosya içeriğinden ve davacının anlatımlarından; davacının, davalının evli olduğunu bilerek gayrı resmi birliktelik kurduğu anlaşılmaktadır. Manevi tazminata hükmolunabilecek durumlar yasalarda sayılmış olup, reşit bir kadının isteğiyle gayrı resmi birlikteliği durumunda manevi tazminata hükmolunacağı konusunda hukuki bir düzenleme yoktur. Evlenme vaadi ve bu vaadin tutulmamış olması da davacının reşit olması ve serbest iradesiyle birliktelik kurması sebebiyle manevi tazminat sebebi kabul edilemez. Şu durum karşısında davanın reddedilmesi gerekirken, mahkemece davalının sorumluluğuna karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istem halinde geri verilmesine 12.11.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 25-12-2009, 14:01   #9
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

İkinci içtihat karşısında manevi tazminat da talep edemeyeceğiniz anlaşılmakta." İki ergin kişinin kendi iradeleri ile cinsel birlikteliği suç değildir. "Evlilik vaadi" kavramı da eski TCK döneminde kalmıştır" Her dava açıldığı gündeki koşullara göre değerlendirilerek çözümlenmelidir. Dava konusu haksız eylemlerinin gerçekleştiği günde, davacının evlenme vaadi ile davalı tarafından kızlığının bozulması ve hamile bırakılması eylemi suç niteliğinde değil ise tazminat da istenemez. Çünkü içtihatda da vurgulandığı gibi Ceza Kanunlarının suç olarak nitelendirdiği eylemler aynı zamanda birer haksız eylemdir. Ceza kanunu suç olarak nitelendirmemiş ise haksız eylemden de söz edilemeyeceğine göre tazminat da istenez. İYİ ÇALIŞMALAR
Old 25-12-2009, 14:07   #10
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

MK 118/1 nişanlanmayı tanımlamış: "Nişanlanma, evlenme vaadiyle olur."
Bu nedenle diğer şartları da varsa MK 120 ve 121'e göre maddi ve manevi tazminat istenebilir.
Old 25-12-2009, 14:21   #11
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

TMK'nın 118. maddesi hükmüne göre; "nişanlanma, evlenme vaadiyle olur". Gerçekte evli olan birisi bir başkası ile yeniden nişanlanma akdi yapamaz. Şayet yapılmış ise, yapılan bu akit geçersiz olup, yasal anlamda nişan akdi olarak kabulü olanaksızdır.
Bu nedenle ben Sayın Aladağ'ın görüşüne katılamıyorum. Mk.120 ve 121'e göre de tazminat istenemeyeceğini düşünüyorum. İYİ ÇALIŞMALAR
Old 26-12-2009, 12:38   #12
Av. Nilay Parlar

 
Varsayılan

Merhabalar,
Bu konuya benzer bir durumdan bahsetmek istiyorum.
25.12.1999 yılında bir genç kız (17 yaşında) intihar ediyor. Kızın ailesi, aradan 10 yıl geçtikten sonra, kızlarının o dönem evli bir adamla ilişki yaşadığını ve hatta öldüğünde hamile olduğunu öğreniyor. Evli olan adam, kızla birlikte olmaya başladıktan sonra kız evli olduğunu öğreniyor. Adam, ayrılıp kendisiyle evleneceğine ilişkin kızı ikna ediyor. Ancak, zamanla kız ayrılmak istese de, adam kızı , ortalık yerde bağırıp ilişkileri olduğunu söylemekle tehdit edip ilişkiyi sürdürüp ileri gidiyor.
Bu duruma istinaden bir kaç soru:
1. Öncelikle bu adama karşı bunca zamandan sonra bir şey yapılabilir mi?
2. Ölen kızın gerçekten hamile olduğunu varsayarsak, otopsi raporunda belirtilmiş olması gerekmez mi?
3. Otopsi raporunda hamilelik belirtiliyorsa ve ortada bir intihar varsa, savcılığın kendiliğinden araştırma yapması gerekmez miydi?
4. Böyle bir otopsi raporu, aileden saklanabilir mi? (Kızın ailesi, jandarmaya otopsi raporunu sorduklarında, birşey yok dediklerini ve raporu görmediklerini iddia ediyor.)
5. Ootpsi raporları da 10 yıl saklanma kuralına tabi midir? Yoksa halen var olabilir mi?
6. Diyelim ki otopsi raporunda hamilelik belirtilmemiş ancak tanıklar ve bilenler var. Bunca zamandan sonra cesette yapılacak inceleme ile hamilelik ve buna dayalı olarak da kıza tecavüz eden kişi tespit edilebilir mi?
Şimdiden teşekkürler.
Old 26-12-2009, 13:34   #13
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Nilay Parlar
Merhabalar,
Bu konuya benzer bir durumdan bahsetmek istiyorum.
25.12.1999 yılında bir genç kız (17 yaşında) intihar ediyor. Kızın ailesi, aradan 10 yıl geçtikten sonra, kızlarının o dönem evli bir adamla ilişki yaşadığını ve hatta öldüğünde hamile olduğunu öğreniyor. Evli olan adam, kızla birlikte olmaya başladıktan sonra kız evli olduğunu öğreniyor. Adam, ayrılıp kendisiyle evleneceğine ilişkin kızı ikna ediyor. Ancak, zamanla kız ayrılmak istese de, adam kızı , ortalık yerde bağırıp ilişkileri olduğunu söylemekle tehdit edip ilişkiyi sürdürüp ileri gidiyor.
Bu duruma istinaden bir kaç soru:
1. Öncelikle bu adama karşı bunca zamandan sonra bir şey yapılabilir mi?
2. Ölen kızın gerçekten hamile olduğunu varsayarsak, otopsi raporunda belirtilmiş olması gerekmez mi?
3. Otopsi raporunda hamilelik belirtiliyorsa ve ortada bir intihar varsa, savcılığın kendiliğinden araştırma yapması gerekmez miydi?
4. Böyle bir otopsi raporu, aileden saklanabilir mi? (Kızın ailesi, jandarmaya otopsi raporunu sorduklarında, birşey yok dediklerini ve raporu görmediklerini iddia ediyor.)
5. Ootpsi raporları da 10 yıl saklanma kuralına tabi midir? Yoksa halen var olabilir mi?
6. Diyelim ki otopsi raporunda hamilelik belirtilmemiş ancak tanıklar ve bilenler var. Bunca zamandan sonra cesette yapılacak inceleme ile hamilelik ve buna dayalı olarak da kıza tecavüz eden kişi tespit edilebilir mi?
Şimdiden teşekkürler.

Herşeyden önce zamanaşımı süresi sıkıntı yaratır diye düşünüyorum.
Old 26-12-2009, 14:27   #14
Av. Nilay Parlar

 
Varsayılan

Evet ben de onu düşündüm ama durumun yeni öğrenilmiş olması etkilemez mi acaba? Kaldı ki, gerçekse aileden gizlenen bir durum söz konusu olayda.
Old 26-12-2009, 14:49   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Nilay Parlar
Evet ben de onu düşündüm ama durumun yeni öğrenilmiş olması etkilemez mi acaba? Kaldı ki, gerçekse aileden gizlenen bir durum söz konusu olayda.

Haksız fiil olarak düşünürseniz BK.60. maddede olayın vukubulduğu tarih itibariyle 10 yıllık süre de dolmuş gibi.


V) MÜRURU ZAMAN
MADDE 60. Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblâğ tediyesine müteallik dâva, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.

Şu kadar ki zarar ve ziyan dâvası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsî dâvaya da o müruru zaman tatbik olunur.

Eğer haksız bir fiil, mutazarrır olan taraf aleyhinde bir alacak tevlit etmiş olursa, mutazarrır kendisinin tazminat talebi müruru zaman ile sâkıt olsa bile o alacağı vermekten imtina edebilir.
Old 26-12-2009, 14:55   #16
Av. Nilay Parlar

 
Varsayılan

Ancak burada suç vasfına ağırlık vermek daha iyi olur. Haksız fiil değil de, reşit olmayan birine tecavüz var. Tehdit var. Aile tazminat almak derdinde değil. Sadece, kızlarının bu adam yüzünden hamile kalıp hayatına son vermesini hazmedemiyor şuan.
Old 26-12-2009, 18:27   #17
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şenel DELİGÖZ
TMK'nın 118. maddesi hükmüne göre; "nişanlanma, evlenme vaadiyle olur". Gerçekte evli olan birisi bir başkası ile yeniden nişanlanma akdi yapamaz. Şayet yapılmış ise, yapılan bu akit geçersiz olup, yasal anlamda nişan akdi olarak kabulü olanaksızdır.
Bu nedenle ben Sayın Aladağ'ın görüşüne katılamıyorum. Mk.120 ve 121'e göre de tazminat istenemeyeceğini düşünüyorum. İYİ ÇALIŞMALAR

Sayın meslektaşım,
Yargıtay da sizin gibi düşünüyor olsa da, bence taraflarından birinin (hatta ikisinin de) evli olması nişanlanmaya engel değildir. Tarafların evli olmaları, evlenme engelidir; nişanlanmayı engelleyici bir hüküm yasada yoktur. Bu tür haklara yasada olmayan bir sınırlama getirilemez. Benzer şekilde bazı akıl hastalıkları, yaş küçüklüğü vb. de evlenme engelidir ama nişanlanmaya engel değildir.
Saygılarımla.
Old 28-12-2009, 10:32   #18
aynur2075

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şenel DELİGÖZ
İkinci içtihat karşısında manevi tazminat da talep edemeyeceğiniz anlaşılmakta...

Değerli fikirlerini paylaşan herkese teşekkürler...

Sayın Av.Şenel DELİGÖZ size de öncelikle teşekkür ederim.

Yukarıda alıntı yaptığım mesajınızda söz konusu olayda ikinci içtihat karşısında manevi tazminat talep edilemeyeceğini belirtmişsiniz ancak belirttiğiniz içtihatta kadın erkeğin evli olduğunu biliyor , benim belirttiğim olayda erkek kadına ev tutuyor birlikte yaşıyorlar,erkeğin nüfus cüzdanında bekar yazıyor, kadın hamile kaldıktan sonra erkeğin evli olduğunu öğreniyor. Bu hususlar erkeğin kandırmaya yönelik hareketinin olduğu konusunda şüpheye yer bırakmamaktadır diye düşünüyorum. Ayrıca TCK 233/2 hükmü uyarınca erkeğin yaptığı eylem suç niteliğindedir.Bu nedenlerle manevi tazminat istenemeyeceği fikrinize katılmıyorum.
İyi çalışmalar...
Old 28-12-2009, 14:59   #19
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Sayın Aynur2075; . Manevi tazminata hükmolunabilecek durumlar yasalarda sayılmış olup, reşit bir kadının isteğiyle gayrı resmi birlikteliği durumunda manevi tazminata hükmolunacağı konusunda hukuki bir düzenleme yoktur. Evlenme vaadi ve bu vaadin tutulmamış olması da davacının reşit olması ve serbest iradesiyle birliktelik kurması sebebiyle manevi tazminat sebebi kabul edilemez. Ancak, TCK.233/2'de kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği halime bir kadını ÇARESİZ DURUMDA terk eden kimsenin eylemi suç sayıldığına göre, bu maddeden cezalandırılabilme şartları mevcut ise manevi tazminat istenebilir. Bu yönü ile size katılmaktayım. Fikirlerin çatışmasından doğruyu bulmuş bulunuyoruz. Emekleriniz için çok teşekkür ederim. İyi çalışmalar
Old 01-02-2010, 19:37   #20
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Manevi tazminat istenemeyeceğine dair görüşe ben de katılmıyorum. Çünkü Yargıtay kararlarında ancak, evli olduğunu bildiği bir kişiyle ilişki yaşayan kişinin manevi tazminat talep edemeyeceği belirtiliyor.
.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/14503
K. 2005/11211
T. 20.10.2005
• İMAM NİKAHI İLE EVLENME ( Davalının Boşanarak Kendisiyle Evleneceği Vaadi Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Bu İtibarla Bu Birleşmede Davacı da Davalı Kadar Kusurlu Olduğundan Maddi ve Manevi Tazminat İsteyemeyeceği )
• EVLENME VAADİYLE BİRLİKTE OLMA ( Davalının Boşanarak Kendisiyle Evleneceği Vaadi Hukuki Sonuç Doğurmayacağından Davacı da Davalı Kadar Kusurlu Olduğu - Maddi ve Manevi Tazminat İsteyemeyeceği )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Davacı Olayın Başından İtibaren Davalının Dava Dışı Şahısla Resmen Evli Olduğunu Bilmesi Nedeniyle Davalının Boşanarak Kendisiyle Evleneceği Vaadi Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Reddi Gereği )
• KENDİ KUSURUNA DAYANAMAMAK ( Davalının Boşanarak Kendisiyle Evleneceği Vaadi Hukuki Sonuç Doğurmayacağından Davacı da Davalı Kadar Kusurlu Olduğu - Maddi ve Manevi Tazminat İsteyemeyeceği )
4721/m.2,3
818/m.49
ÖZET : Dava, davalının eşinden boşanacağı vaadiyle davacıyla imam nikahı ile evlenmesi ve sonrasında resmi nikahlı eşi ile birlikte davacıya eziyet etmeleri ve çocuğunu elinden alarak kovmalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı olayın başından itibaren davalının dava dışı şahısla resmen evli olduğunu bilmektedir. Davalının boşanarak kendisiyle evleneceği vaadi hukuki sonuç doğurmaz. Bu itibarla bu birleşmede davacı da davalı kadar kusurludur. Hiç kimse kendi kusuruna dayanarak maddi ve manevi tazminat isteyemez. Ancak davalının davacıya hakaret ettiği ve dövdüğü dosya kapsamı ile sabit olmuştur. Bu eylem nedeniyle bir miktar manevi tazminat verilebilir. Diğer eylemler nedeniyle davacı maddi ve manevi tazminat isteyemez.

DAVA : Davacı Hatice Kaftancı vekili Avukat Uğur Hakan tarafından, davalı İbrahim Halil Ergün aleyhine 28.5.2003 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 9.3.2004 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

Dava, davalının eşinden boşanacağı vaadiyle davacıyla imam nikahı ile evlenmesi ve sonrasında resmi nikahlı eşi ile birlikte davacıya eziyet etmeleri ve çocuğunu elinden alarak kovmalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istem kabul edilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının evli olmasına rağmen kendisiyle resmen evlenmek vaadiyle birlikte yaşadığını, hatta bu yüzden çocuk yaptığını, daha sonra da resmi nikahlı eşiyle birlikte kendisine eziyet ettiklerini ve çocuğunu elinden alarak kapı dışarı ettiklerini belirterek bu olaylar nedeniyle kişilik hakları zarar gördüğünden manevi ve evlilikle yakaladığı hayat standardını kaybettiğinden maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davacı olay tarihinde reşit ve bilinçlidir. Davalı kendisini ailesinden istemiş ve davalı ile imam nikahı ile yaşamayı kabul etmiştir.

Davacı olayın başından itibaren davalının dava dışı şahısla resmen evli olduğunu bilmektedir. Davalının boşanarak kendisiyle evleneceği vaadi hukuki sonuç doğurmaz. Bu itibarla bu birleşmede davacı da davalı kadar kusurludur. Hiç kimse kendi kusuruna dayanarak maddi ve manevi tazminat isteyemez. Ancak davalının davacıya hakaret ettiği ve dövdüğü dosya kapsamı ile sabit olmuştur. Bu eylem nedeniyle bir miktar manevi tazminat verilebilir. Diğer eylemler nedeniyle davacı maddi ve manevi tazminat isteyemez.

Anılan yön gözetilmeden istemin tamamen kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 20.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Ayrıca manevi tazminat istenebileceğine ilişkin bir Yargıtay kararı daha sunuyorum.
.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/2-558
K. 2006/568
T. 20.9.2006
• MANEVİ TAZMİNAT ( İmam Nikahı İle Evlenen Kadının Talebi Haksız Fiilden Kaynaklanmakta Olup BK. Md. 49'a Göre İstenildiği - Çocuk İçin Açılan İştirak Nafakası Davasıyla Birlikte Aile Mahkemesinde Değil Genel Hukuk Mahkemesinde Görüleceği )
• İMAM NİKAHI İLE EVLENEN KADININ MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Çocuk İçin Açılan İştirak Nafakası Davasıyla Birlikte Aile Mahkemesinde Değil Genel Hukuk Mahkemesinde Görüleceği - Talep Haksız Fiilden Kaynaklanmakta Olup BK. Md. 49'a Göre İstenildiği )
• GÖREV ( İmam Nikahı İle Evlenen Kadının Manevi Tazminat Talebi Haksız Fiilden Kaynaklanmakta Olup BK. Md. 49'a Göre İstenildiği - Çocuk İçin Açılan İştirak Nafakası Davasıyla Birlikte Aile Mahkemesinde Değil Genel Hukuk Mahkemesinde Görüleceği )
• EVLİLİK DIŞI ÇOCUK İÇİN AÇILAN İŞTİRAK NAFAKASI DAVASINDA MANEVİ TAZMİNAT DA İSTENİLMESİ ( İmam Nikahı İle Evlenen Kadının Talebi Haksız Fiilden Kaynaklanmakta Olup BK. Md. 49'a Göre İstenildiği - Aile Mahkemesinde Değil Genel Hukuk Mahkemesinde Görüleceği )
818/m. 49
1086/m. 7
ÖZET : Davacı vekili, davalının bundan 5 yıl önce evli ve dört çocuklu olduğunu söylemeden davacı ile imam nikahıyla evlendiğini, 2001 yılında bir çocukları olduğunu, davalının davacıyı yıllarca kandırdığını, davacının ailesi ve arkadaşlarının yanında küçük düştüğünü ve sosyal çöküntüye uğradığını, çocuk sahibi olması nedeniyle de evlenme şansının azaldığını bu nedenle manevi maddi tazminat ve müşterek çocuk için nafaka talep ve dava etmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( resen ) dikkate alınması gerekir. Mahkemenin kendi kararında da belirtildiği gibi manevi tazminat talebi haksız fiilden kaynaklanmakta olup Borçlar Kanunu 49. maddeye göre istenilmiştir.

O halde manevi tazminat talebi hakkında karar verecek mahkeme, Aile Mahkemesi değil genel hukuk mahkemeleridir.

DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma ve iştirak nafakası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 1.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.05.2005 gün ve 2003/398 E- 654 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 28.11.2005 gün ve 2005/14182-16353 sayılı ilamı ile;

( ... Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delilerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delilerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

Dava, 22.7.2003 tarihinde açılmıştır. Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davaları, bu kanun hükümlerine göre karara bağlanacaktır. ( 4722 s. K.nun md.10 ) Türk Medeni Kanunu düzenlemelerinde manevi tazminat düzenlenmemiştir. Bu yön gözetilmeden manevi tazminat talebinin reddi yerine yazılı şekilde kabulü bozmayı erektirmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, maddi-manevi tazminat ve iştirak nafakası istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalının bundan 5 yıl önce evli ve dört çocuklu olduğunu söylemeden davacı ile imam nikahıyla evlendiğini, 2001 yılında bir çocukları olduğunu, davalının davacıyı yıllarca kandırdığını, davacının ailesi ve arkadaşlarının yanında küçük düştüğünü ve sosyal çöküntüye uğradığını, çocuk sahibi olması nedeniyle de evlenme şansının azaldığını bu nedenle 5.000.000.000 TL.manevi, TMK.nun 304. maddesi uyarınca 300.000.000 TL.maddi tazminat ve müşterek çocuk için 300.000.000 TL. nafakanın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.

Yerel mahkemenin, davacı kadının istediği manevi tazminat, taraflar arasında evlilik birliği bulunmadığından, haksız fiil nedeni ile manevi tazminat istemi olup, genel Hukuk Mahkemelerinin görevi içerisinde ise de, mahkememiz Asliye Mahkemesi seviyesinde olduğu gibi, iştirak nafakası yönünden mahkememiz yetkili olduğundan, manevi tazminat istemi hususunda dosyanın tefriki ve görevsizlik kararı ile dosyanın genel hukuk mahkemesine gönderilmesi usul ekonomisine uygun görülmediği gerekçesi ile manevi tazminat ve iştirak nafakası yönünden davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat talebi davacı vekili tarafından atiye terk edildiğinden, bu tazminat yönünden karar verilmesine yer olmadığına yönelik hüküm Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle manevi tazminat talebi yönünden bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( resen ) dikkate alınması gerekir. Mahkemenin kendi kararında da belirtildiği gibi manevi tazminat talebi haksız fiilden kaynaklanmakta olup Borçlar Kanunu 49. maddeye göre istenilmiştir. Davacının iştirak nafakası talebi kesinleşmiştir.

O halde manevi tazminat talebi hakkında karar verecek mahkeme, Aile Mahkemesi değil genel hukuk mahkemeleridir. Bu nedenle işin esasına yönelik inceleme yapılmamıştır.

Yerel mahkemenin direnme kararının açıklanan bu gerekçe ile Bozulması gerekir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden direnme kararının bu gerekçelerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince GÖREV YÖNÜNDEN BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, 20.09.2006 gününde, oyçokluğuyla karar verildi.
Old 01-02-2010, 20:16   #21
ahz

 
Varsayılan

TCK 102. maddesinde tarif edilen cinsel saldırı suçunun özelliği, bu suçu oluşturan fiillerin mağdurun iradesi dışında gerçekleştirilmesidir. Sayın Aynur2075'in olayında reşit olan kadın da rızası ile ilişkiye girmiştir. Fakat kadın, erkeğin nüfus cüzdanı aracılığıyla hile yaparak bekar olduğu yönünde kendisini kandırması; iradesinin fesatlanması neticesinde ilişkiye girmiştir. Hilenin ispatının mümkün olması halinde olayın 102. madde kapsamına sokulabileceği kanaatindeyim.
Old 02-02-2010, 13:05   #22
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

Nilay Hanımın bahsettiği konuda eğer intihar kesinse ; 765 sayılı yasanın 454 ve 102/3 maddeleri uygulanabilir.Bu sebeple 2009'da dava zamanaşımı süresi dolmuş olacaktır.Elbette otopsiyle ilgili kamu görevlileri hakkında görevi kötüye kullanma da düşünülebilir ama G.K.K. suçunun zamanaşımı zaten daha kısa.Burada maktülün ancak öldürüldüğü konusunda şüphe varsa adam öldürmeye ilişkin dava zamanaşımı dolmadığından o konuda suç duyurusunda bulunulabilir diye düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
evli bir adamdan hamile kalmak Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 19-12-2009 17:47
Evli Erkeğin Bekarım Diye Kandırması Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 2 17-11-2009 12:30
bir erkeğin resmiyette evli olup olmaması Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 11-06-2009 17:45
evli bir erkeğin dul bayanı tehditlerle alıkoyma Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 2 04-03-2009 14:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,17648101 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.