Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kat mülkiyeti yasasındaki değişikliğin derdest davaya etkisi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 05-12-2007, 12:28   #1
mnokay

 
Acil kat mülkiyeti yasasındaki değişikliğin derdest davaya etkisi

slm,
Oybirliği ile alınması gereken bir kararı bir oy eksiklikle aldığımız için aleyhimize bir dava açıldı. Dava şuan derdest ve bilirkişi raporları bekleniyor. Kat mülkiyeti yasasında değişiklik getiren yasa hükümlerine göre artık oybirliği ile alınması gereken bazı kararları 4/5 oy oranı ile alabildiğimize göre yeni yasa hükmünü davamızda kullanabilirmiyiz?
saygılar
Old 05-12-2007, 13:14   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu

Esas: 1956/15
Karar: 1956/15
Karar Tarihi: 28.11.1956

ÖZET: Her davada açıldığı tarihte tesbit edilen vaziyet hükmü esas ittihaz olunması iktiza eylemesine ve böyle bir davada da talebinin kabule şayan olduğunu ispat eden davacıya karşı davanın ikamesiyle davalı mütemerrit hale düşmüş addedilmesi muvafık bulunmasına binaen nafakanın bağlanmasında olduğu gibi arttırılma veya eksiltilmesine dair taleplerin kabulünde de buna dava tarihinden itibaren hükmolunması icap ettiğine karar verildi.


(743 S. K. m. 137)

Bir kimse lehine Medeni Kanun mucibince nafakaya hükmolunduktan sonra bilahire şartların değişmesi sebebiyle evvelce tayin edilmiş bulunan nafaka miktarının arttırılması veya eksiltilmesi için açılan davalarda talebin kabulü halinde nafakanın tezyit veya tenkisinin karar tarihinden itibaren muteber olacağı evvelce kabul edilerek karar verilmekte iken bu kerre mümasili bir hadisenin tetkikinde evvelki içtihada muhalif olarak nafakanın arttırılma veya eksiltilmesine dava tarihinden itibaren hükmedilmesi iktiza ettiği hususunda dairede ittifak hasıl olduğundan bahisle hadis olan içtihat mübayenetinin halli Temyiz İkinci Hukuk Dairesi Reisliğinin 26.11.1956 tarih ve 2/86 sayılı müzekkeresiyle istenilmesine mebni keyfiyet İçtihadı Birleştirme Hukuk kısmı Heyetinde müzakere edilerek neticede:

Her davada açıldığı tarihte tesbit edilen vaziyet hükmü esas ittihaz olunması iktiza eylemesine ve böyle bir davada da talebinin kabule şayan olduğunu ispat eden davacıya karşı davanın ikamesiyle davalı mütemerrit hale düşmüş addedilmesi muvafık bulunmasına binaen nafakanın bağlanmasında olduğu gibi arttırılma veya eksiltilmesine dair taleplerin kabulünde de buna dava tarihinden itibaren hükmolunması icap ettiğine ilk müzakerede ittifakla karar verildi.

AYKIRI GÖRÜŞ

N. Öztan

Hüküm, ittihaz edildiği gündeki duruma göre tayin edilmek iktiza eder. Nafakanın tezyid veya tenkisini gerektiren sebebin dava tarihinde mevcudiyeti tahakkuk ettiği takdirde hükmünde dava gününe izafesi zaruridir hüküm tarihine kadar geçecek zaman zarfındaki hakkın iptaline cevaz verilmez. Ancak, mücerret dava tarihindeki vaziyetin hükme esas ittihazı iktiza ettiği yolunda tahdidi ve umumi bir prensip şeklindeki mucip sebebe muhalifim. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 05-12-2007, 13:16   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2003/4-64
Karar: 2003/41
Karar Tarihi: 29.01.2003

ÖZET : Taviz bedelinin hesap yöntemi ve miktarı 2762 sayılı Vakıflar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra birkaç kez kanunla değiştirilmiştir. Vakıf şerhli taşınmazı edinen davacı taviz bedelini ödeyip şerhi kaldırtmak üzere Vakıflar İdaresine başvurduğunda geçerli olan, vakıf taviz bedelini ödemekle yükümlüdür. Bu ödeme Vakıf idaresinin açtığı dava ile engellenmiş ve geciktirilmiş ise, adı geçen idarenin sonradan artan oranda taviz bedeli talebine hakkı yoktur.

(2762 S. K. m. 27)

Dava: Taraflar arasındaki "tazminat ve taviz bedelinin tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyoğlu 4.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 5.12.2000 gün ve 2000/44 E, 588 K. sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 4.6.2001 gün ve 2001/4172 E, 5859 K. sayılı ilamı;

( ...Dava, taviz bedelinin tespiti ve tazminat isteğine ilişkindir. Tazminat isteğinin reddine taviz bedelinin talep gibi tespitine karar verilmiş olup karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, Hazineden ihale ile satın aldığı taşınmaz üzerindeki Vakıf şerhini kaldırmak üzere davalı Vakıf idaresine başvurduğunda, Vakıf idaresi yetkilileri, davacının Hazineden aldığı bu taşınmazın Vakıf malı olduğunu, kayıp kişilerden intikal ettiğinden Hazineye değil Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek taviz bedelini tahsil etmeyip Hazine aleyhine 2.5.1991 tarihinde tapu iptali davası açmıştır. Davanın retle sonuçlanması üzerine, davacı 1997 yılında tekrar taviz bedeli yatırmak için başvurmuş, bu kez yeni yürürlüğe giren yasa gereğince taviz bedeli belirlenmiştir. Davacı, ilk başvuru tarihine göre bedelin tespitini istemektedir.

Davalı Vakıflar İdaresi yetkilileri, mevcut delilleri gözeterek Hazine aleyhine tapu iptali davası açmıştır. Açtıkları dava nedeniyle kötü niyetli olduklarından söz edilemez. Yasal haklarını kullanmışlardır. Bu nedenle taşınmazla ilgili davacının sonradan yaptığı başvuruya göre taviz bedelinin belirlenmesi gerekirken, ilk başvuru tarihine göre belirlenmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, tazminat ve taviz bedelinin tespiti isteğine ilişkindir.

Davacı vekili davacının İstanbul Defterdarlığı, Milli Emlâk Müdürlüğünün açtığı ihaleye girerek 14 parsel sayılı taşınmazı satın aldığını; taviz bedelini yatırmak üzere Vakıflar bölge müdürlüğüne başvurduğunu, ilgililerin taviz bedelinin %20 olduğunu bildirdiklerini ve ödeme makbuzu kestiklerini;ancak, tam bu aşamada taşınmazın vakıf taşınmaz vasfında olduğunu öğrendiklerini ve Hazine aleyhine tapu iptali davası açacaklarını bildirerek taviz bedelini tahsil etmediklerini; vaziyet kararı alarak tapu iptal tescil davası açtıklarını; taşınmaz üzerine tedbir koyarak davacının kullanmasını engellediklerini; taşınmazı kullanamamasından ötürü zarara uğradığını; davalı idarenin Hazine aleyhine açtığı tapu iptal davasının reddedildiğini; davacının bu davaya müdahil olduğunu;davacı bütün bunlardan sonra taviz bedelini ödemek üzere davalı İdareye başvurduğunda taviz bedelinin, taşınmaz bedelinin %50'si olarak istendiğini; uğradığı zararın giderilmesi amacıyla fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL. maddi tazminata hükmedilmesini ve taviz bedelinin tespitini talep ve dava etmiştir.

Davalı İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü cevap dilekçesiyle, 4103 sayılı Kanunun 1.maddesi ile değişik 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 27.maddesine göre taviz bedelinin Defterdarlık Kıymet Takdir Komisyonunca takdir edilen taşınmazın rayici değerinin %50'si oranında Vakıflar İdaresince tahsil edileceğini, tazminat talebinin haksız ve yersiz olduğunu,davanın reddini savunmuştur.Yerel mahkemece önce dava reddedilmiş, Özel Dairesince, özel hukuk alanına giren Vakıflar Kanunundaki konu ile ilgili düzenlemeler gözetilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması gerekçesiyle hüküm bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak tazminat talebinin reddi, taviz bedelinin satış tarihi olan 5.3.1990 tarihine göre belirlenmesi yönünde verilen karar Özel Dairesince yukarda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Taviz bedeli, icarateynli ve mukataalı vakıf taşınmazların mülkiyetinin mutasarrıflarına geçirilmesine karşılık alınan bedeldir.Vakıflar Kanununun yürürlüğe girdiği 13.12.1935 gününden itibaren, 4755 S.Kanunla değişik 29.maddede öngörülen 20 yıllık süre içinde ( 13.12.1955 gününün bitimine kadar ) mülkiyetin mutasarrıfına geçirilebilmesi için taviz bedelinin ödenmesi veya taksitlere bağlanması zorunlu iken, 13.12.1955 gününün bitiminde mülkiyet kendiliğinden mutasarrıflarına geçmiş ve taviz alacağı vakıf lehine taşınmazın tamamı üzerinde birinci derecede ve birinci sırada ipotekli sayılmıştır.

Taviz bedelinin hesap yöntemi ve miktarı 2762 sayılı Vakıflar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra birkaç kez kanunla değiştirilmiştir.

3.6.1935 tarihli, 2762 sayılı Kanuna göre madde 27: "Mevcut mukataalı toprakların veya icarateynli gayrimenkullerin mülkiyetleri, icare ve mukataanın yirmi misli bir taviz karşılığında mutasarrıfına geçirilir.Taviz ister toptan ister taksitle ödensin ilk ödeme yılı için tahakkuk ettirilen icare veya mukataa üzerinden hesap olunur." İcarateynli olarak mutasarrıfa verilen vakıf taşınmazın bir yıllık kirasına "icare" veya " icare-i müeccele" denmektedir.Üzerinde bina veya bağ ve bahçe yetiştirmek üzere vakfedilen taşınmazlardan alınan yıllık icara ise mukataa denmektedir.

Taviz bedeli olarak ödenmesi gereken miktar, yıllık icarın ( icare veya mukataanın ) yirmi misli bir rakamdır.Bu hükme göre, taviz bedelinin 20 yıllık icar tutarı kadar bir miktar olduğunu ifade etmek mümkündür.

2762 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 27. maddesine 20 Haziran 1952 tarih ve 5982 sayılı Kanun'la bir fıkra eklenmiştir; Özel ve tüzel kişiler uhdesinde bulunan vakıf malların icare ve mukataaları, vergi kıymetlerine nispetle binde iki buçuktan noksan ise o miktara çıkarılır."

Görüldüğü gibi, maddenin ilk şeklinde taviz bedelinin bir taban sınırı bulunmadığı halde, eklenen fıkrayla bir taban sınır getirilmiştir. Buna göre taviz bedelinin ödeneceği yıla ait icarın,taşınmazın emlak değerinin binde ikibuçuğundan az olması halinde, taviz bedelinin yıllık binde ikibuçuk üzerinden hesaplanması zorunlu hale gelmiştir.Bu ek fıkranın eklenmesinden sonra taviz bedelinin, taşınmazın emlak beyan değerinin binde ikibuçuğunun 20 katından az olamayacağı görülmektedir.

22.9.1983 tarih ve 2888 sayılı Kanun,Vakıflar Kanunu'nun 27. maddesini esaslı şekilde değiştirmiştir; "Bu maddede öngörülen ve ilgililerince Vakıflar İdaresine ödenmeyen taviz bedelleri, bu gayrimenkul için 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu gereğince verilen en son beyanname ile beyan edilen vergi değerinin yüzde yirmisi oranında hesap edilerek ilgili Vakıflar İdaresince alınır.Beyannamedeki değerin gayrimenkulün rayiç değerinin altında olduğu Vakıflar İdaresince anlaşıldığı takdirde, Vakıflar İdaresi ilgili Vergi Dairesinden bu gayrimenkule ait rayiç değerin tespitini ister.Taviz bedeli ödenmeden ortaklığın giderilmesine veya cebri icra yoluyla satışı yapılacak olan gayrimenkullerin taviz bedellerinin hesaplanmasında, satış bedeli ile vergi değerinden fazla olanı esas alınır."

Maddenin ilk orijinal metninde taviz bedeli, yıllık icarın yirmi katı bir miktar olarak kabul edilmişken, 2888 sayılı Kanunla bundan tümü ile vazgeçilmiştir.Yeni düzenlemede, taşınmazın en son emlak beyan değerinin yüzde yirmisi taviz bedeli olarak ödenmesi gerekmektedir.

27. maddenin bundan önceki metinlerinde, icra ihalesi veya izale-i şüyu davaları sonucundaki ihalelerde satılan icarateynli ve mukataalı vakıf mallardan taviz bedellerinin nasıl ve hangi değerler üzerinden alınacağı düzenlenmemişti. 2888 sayılı Kanunla değişik maddede ise bu husus düzenlenmiştir. Buna göre,ihale yolu ile satılan taşınmazların ihale bedeli daha yüksekse ihale bedeli üzerinden,emlak beyan değeri daha yüksekse emlak beyan değeri üzerinden yüzde yirmi hesabıyla taviz bedeli alınması hükmü getirilmiştir.

4.4.1995 tarihli 4103 sayılı Kanuna göre;

Bu kanun Vakıflar Kanununun 27. maddesini değiştirerek, sahih, gayrisahih ve tahsisat kabilinden olmasına bakmaksızın icarateynli ve mukataalı vakıf taşınmazlarından alınacak taviz bedeli miktarını rayiç değerin yüzde ellisine çıkarmıştır. Rayiç değeri illerde Defterdarlık,İlçelerde ise Mal Müdürlükleri tarafından oluşturulacak komisyonlar tespit edecektir.

Bu madde ile Taviz bedeli ödenmeden veya ortaklığın giderilmesi veya cebir icra yoluyla satışı yapılması halinde gayrimenkulların taviz bedellerinin hesaplanmasında satış bedeli esas alınır hüküm getirilmiştir.

Taviz bedeli oranı, 26.6.2001 tarih, 4690 sayılı Kanunun 1. maddesi uyarınca tekrar %20'ye indirilmiştir.

Somut olayda davacı, 14 parsel sayılı taşınmazı 5.3.1990 tarihinde 31.000.000 TL. bedelle İstanbul Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğünden ihale ile satın almış, taşınmazın tapu kaydı üzerindeki Balipaşa ve zevcesi Hüma Hatun Vakfından icareli şeklindeki vakıf şerhini kaldırtmak amacıyla başvuruda bulunmuş,İstanbul Deftertarlığınca Eminönü Tapu Sicil müdürlüğüne, Tapu Sicil Müdürlüğünce Vakıflar Bölge Müdürlüğüne vakıf ilişiğinin kesilmesi için yazı yazılmış; 26.4.1991 tarihinde davacı Vakıflar Bölge Müdürlüğüne müracaat ederek taviz bedelini ödemek istediğini belirtmiş,Vakıflar İdaresince Hazine adına olan tapunun iptali için dava açılacağı, bu nedenle taviz bedelinin tahsil edilemeyeceği bildirilmiştir.

Davalı Vakıflar İdaresinin Hazine aleyhine firarî ve mutegayyip kişilerden kalan taşınmazların vakfına intikal edeceği bu nedenle Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile vakıflar idaresi adına tesciline karar verilmesi iddiasıyla açtığı 1991/229 E. 1996/151 K. sayılı dava reddedilmiş, Yargıtay 1.Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir.

Davacının müdahil olduğu bu dava kesinleştikten sonra davacı ikinci kez taviz bedelini ödemek üzere başvurduğunda Vakıflar İdaresi yetkililerince 17.4.1995 tarih, 22261 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4103 sayılı Kanun uyarınca belirlenen ( 1.850.000.000 TL ) taşınmazın rayiç değerinin %50' si olan 925.000.000 TL. taviz bedelinin ödenmesi istenmiştir.

28.11.1956 t., 1956/15 E, 1956/15 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir; açıldığı tarihte yürürlükte olan kurallara göre incelenir. Taşınmaz, ihale suretiyle 05.03.1990 tarihinde davacıya satılmış ve mülkiyet ihale anında davacıya geçmiştir. O tarihte yürürlükte olan 2762 sayılı Yasa'nın, 2888 sayılı Yasa ile değişik 27. maddesi uyarınca taviz bedeli taşınmazın değerinin %20'si olarak tespit edileceği belirtilmiştir.

Davalı idare, Hazine aleyhine açtığı, 1991/229 Esas, 1996/151 Karar sayılı dava nedeniyle taviz bedelinin ödenmesini geciktirmiştir. Bunun sonucuna davacı değil, davalı katlanmalıdır.

Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, taviz bedelinin hangi tarih itibarıyla ödenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır. Davacı ilk başvurduğunda, taviz bedelini ödemek istediğinde davalı vakıflar idaresince yürürlükte olan 2762 sayılı Yasa'nın 2888 S. Yasa ile değişik 27. maddesi uyarınca gerekli işlemler yapılıp makbuz da kesildiği halde taviz bedelinin alınmaması, davacının kusurundan veya temerrüdünden kaynaklanmamaktadır. Davacı yükümlülüğünü yerine getirmiş, ancak ödeme davalı tarafından kabul edilmemiştir.

Davacının 4103 sayılı Kanunla taviz bedeli miktarının artabileceğini baştan beri bildiği ve ona rağmen kendiliğinden ödenmeyerek bu sonuca katlanmaya önceden razı olduğunu söyleyebilmek olanağı yoktur. Direnme kararı usul ve yasaya uygundur, onanmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
*************************************
Old 06-12-2007, 17:15   #4
Av.Burhan FILIZÖZÜ

 
Varsayılan

Sn.mnokay
634 Sayılı Kat Mülkiyeti Yasasında değişiklik yapan yasa 14/11/2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İlgili değişiklikler , bence bu tarihten itibaren uygulanabilecektir. Saygılarımla.
Old 10-12-2007, 16:10   #5
Av.Arif Yalçın

 
Varsayılan

Yeni yasa yayımlandığı tarih olan 14/11/2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Ancak Eski yönetim planlarının yeni yasaya uyarlanması da gerekiyor.Bunun için kat maliklerinin salt çoğunluğunun kararı gerekiyor.Bu yapılmamış ise bana göre Kat Mülkiyeti Kanunun 28.maddesinin 2.fıkrasında belirtilen kural geçerli olur.Yönetim planında hüküm bulunmayan hallerde bu kanuna ve genel hükümlere göre karar oluşturulur.
Old 29-01-2008, 17:47   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Kat Mülkiyeti Kanununda değişiklik yapan 5711 Sayılı Yasada; yapılan değişikliklerin önceki olaylara da uygulanacağı açıkça belirtilmediği için; eski hükümlerin uygulanması gerektiğini düşünmekteyim.

Saygılarımla
Old 16-04-2008, 09:14   #7
Av.Arif Yalçın

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Arif Yalçın
Yeni yasa yayımlandığı tarih olan 14/11/2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Ancak Eski yönetim planlarının yeni yasaya uyarlanması da gerekiyor.Bunun için kat maliklerinin salt çoğunluğunun kararı gerekiyor.Bu yapılmamış ise bana göre Kat Mülkiyeti Kanunun 28.maddesinin 2.fıkrasında belirtilen kural geçerli olur.Yönetim planında hüküm bulunmayan hallerde bu kanuna ve genel hükümlere göre karar oluşturulur.
Kanunun emredici hükümleri saklıdır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
derdest olur mu? miss_lawyer Meslektaşların Soruları 4 09-10-2007 12:52
itirazın iptali ve derdest alacak davası avk-e Meslektaşların Soruları 7 17-06-2007 12:10
Derdest boşanma davası dışında yeni bir dava açılması hk bir soru! av.egemen Meslektaşların Soruları 3 26-03-2007 12:09
5219 sayılı yasadaki temyiz sınırının derdest davalara etkisine ilişkin HGK kararı Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 3 01-03-2007 14:55
terditli davalarda terditlerden biri derdest ise 2.dava derdest olurmu detlef Meslektaşların Soruları 1 09-08-2006 14:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07837009 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.