21-06-2006, 14:23 | #1 |
|
Katkı Payı Alacağında Zamanaşımı
Herkese Merhaba;
Katkı Payı Alacağı Medeni Kanunda öngörülmüş mal rejimlerinin tasfiyesi ile ki çoğunlukla boşanma davaları bekletici mesele yapılarak talep edilebiliniyor. Başka bir deyişle boşanmanın kesinleşmesinin ardından, taraflar kişisel eşyalarını ve katkı payı alacaklarını talep edebiliyorlar. Buna ilişkin olarak Medeni Kanun bu istemlerde tenkis davasına ilişin hükümlerin uygulanabileceğini öngördüğünden; katkı payı alacağı için MK.md.571'de belirtilen bu 10 yıllık hakdüşürücü süreyi mi kabul etmeliyiz? Katkı Payı Alacaklarında Görev ya da Yetki yönünde bir sıkıntımız yok. Yasa açık. Ancak (Katkı Payı Alacaklarının talebinde) Zamanaşımında Hangi Süreye Dikkat Etmeliyiz? İyi Çalışmalar... |
21-06-2006, 15:36 | #2 | |||||||||||||||||||
|
Umarım sorunuza cevap olur. Çalışmalarınızda başarılar Saygılarımla; |
22-06-2006, 11:18 | #3 |
|
Sayın Hukukçu ,
Göndermiş olduğunuz karar savımı farklı bir açıdan da olsa destekleyen bir karar, emeğinize ve ilginize teşekkür ederim. Aynı zamanda bu karar tarih itibariyle, aile mahkemelerinin kurulması aşamasında yasanın çıktığı ve fakat aile hakimlerinin atamalarının yeni yeni başladığı zamanlarda yapılmış bir ilk derece yargılaması olduğundan Yargıtay'ın 13. Hukuk Dairesinde görülmüş ve genel hükümlere atıf yapılarak zamanaşımı problemi çözülmüştür. Ancak benim kanaatim; -Aile hukuku için karmaşık ve fakat mal rejiminin tasfiyesi için -yasadan kaynaklı bir zorunlulukla- kişisel malların edinilmiş mallardan ayrılması, artık değerin hesaplanmasına ilişkin gibi hesaplamaya yönelik hususlarda ve tenkis davalarındaki gibi harca esas değerin belirtilmesi hususlarında tenkisle ilgili hükümlere atıfların yapıldığı bir hukuk sisteminde, -Katkı payı alacaklarına ilişkin davaların zamanaşımına tenkis davalarına uygulanan on yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiği yönünde. Eğer elinizde, yakın bir tarihte ve Yargıtay 2.Hukuk Dairesinde verilmiş bir karar var ise, gönderebilirseniz memnun olurum. |
22-06-2006, 12:28 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Köz,
Yakın tarihli bir karar bulamadım ama yine önceki karara paralel olarak 2. HD. nin 96 tarihli bir kararı var. Kanaatimce zamanaşımı hususunda yine genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık bir süre olmalıdır.
Yargıtay'ın Aile Mahkemelerinin kurulmasından sonraki benzer davalarda farklı bir ictihatta bulunmasını gerektirecek sebep olmadığını düşünüyorum. Çalışmalarınızda Başarılar. |
22-06-2006, 12:49 | #5 |
|
Sayın Hukukçu,
Çabanız için ve herşeyden önce zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ederim. Biz hukukçular için zaman gerçekten önemli. İlettiğiniz kararlar da benim için çok faydalı olacak. İyi Çalışmalar.. |
04-10-2006, 09:46 | #6 | |||||||||||||||||||
|
KAYIT NO : 84873 ************** Esas Yılı : 2005 Esas No : 8276 Karar Yılı : 2005 Karar No : 15607 Karar Tarihi : 20.10.2005 Daire No : 13 Daire : HD ************** ÖZET : Davacı kadın, davalı ile evli oldukları dönemde birlikte aldıkları taşınmaz payının boşanmadan sonra verilmediğini iddia ederek katkı payının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalının taşınmaz alımına katkısı olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Taşınmazın alımı sırasındaki tarafların gelirleri araştırılıp katkı payları saptanmalıdır. ************** (743 S.K. m. 186) Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Avukat A.C. gelmiş, diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Davacı, davalı ile 1985 yılında evlendiklerini, 1 çocukları olduğunu, 1989 yılında boşandıklarım, 1986 yılında evlilik birliği içerisinde kazanılan paralarla ev satın aldıklarım, tamirat ve tadilat yaparak oturulur hale getirdiklerini, kendisinin ses sanatçısı olarak müzisyen olan davalıdan daha fazla para kazandığım, katkısının çok olduğunu ileri sürerek taşınmazın 1/2 değeri karşılığı şimdilik 10.000.000.000.-TL'nin faizi ile ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, taşınmazı kendi kazanımları ile satın aldığını ve yaptırdığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Davacı, davalı ile evli oldukları dönemde birlikte kazandıkları gelirlerle taşınmaz aldıklarını, boşanmadan sonra taşınmazdaki payının verilmediğini ileri sürerek katkı payının ödetilmesini istemiştir. Davacı ve davalının iş ve mesleklerinin olduğu, davacının taşınmazın alımı sırasında katkısı bulunduğu tanık anlatımları ile anlaşılmaktadır. Mahkemece bilirkişiler aracılığı tarafların taşınmazın alırın sırasındaki gelirleri araştırılıp, satın alım tarihindeki katkılar oranı belirlenip, dava tarihindeki taşınmazın sürüm değerine uygulanmak suretiyle çıkacak miktara talep gözetilerek hükmedilmesi gerekirken eksik ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Sonuç? Yukarıda birinci bent gereğince diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın onama harcından' çıkartılmasına, 400.- YTL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 20.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.(¤¤) SANIRIM BU YENİ TARİHLİ KARAR İŞİNİZE YARAR. |
26-10-2006, 13:59 | #7 |
|
01.01.2002 tarihinden önce edinilmiş bulunan mala yapılan katkı sebebiyle açılacak davalarda,yani katkı payı davalarında zamanaşımı süresi 10 yıl olup,süre boşanamaya dair kararın kesinleşmesinden başlamakta bu konuda bir çok Yargıtay Kararı mevcut.
Ancak 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen mala yapılan katkı sebebiyle açılacak,katılma alacağı davalarında zamanaşımı süresinin ne olduğu ve ne zaman başlayacağı tam bir muamma. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağı ile ilgili olarak zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu ve ne zaman başlayacağı konusunda, Türk Medeni Kanunun da her hangi bir düzenle bulunmamaktadır. Ayrıca bu konuda şu ana kadar net bir Yargıtay kararı da bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu Madde 225 -“ Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.” Denilmektedir. Doktrinde; Edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağından doğan davaların, mal rejiminin sona ermesinden ve katılma alacağının varlığını öğrendikten sonra bir yıl ve her halükarda 10 yıl içerisinde açılabileceği kabul edilmektedir. Ancak MK 241 e göre 1-5 yıllık süreyi savunanlar da vardır. Ancak Türk Medeni Kanunu 225 .md gereğince mal rejimi, dava tarihinden ( boşanma,iptal veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi davalarının, açılma tarihinden) itibaren sona ermektedir. Bu durumda mal rejimi dava tarihi itibariyle, sona erdiğinden katılma alacağı davasının, Boşanma davası açıldıktan sonraki bir yıl içerisinde mi ? Yoksa boşanma davası kesinleştikten sonra ki bir yıl içerisinde mi? Açılması gerekir. Problemi mevcut. Ali İhsan Özuğur ( Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı ) /Mal Rejimleri Kitabında, Edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı davasının, BK 132/3 md.gereği evlilik devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeyeceğinden,boşanma ile ilgili hükmün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde açılabileceğini belirtmektedir. Prof Dr. Ahmet M.Kılıçoğlu’da /Edinilmiş mallara katılma rejimi kitabında ,katılma alacağına iklişkin zamanaşımı süresinin,mal rejiminin sora ermesi ve katılma alacağınını varlığını öğrenme tarihinden itişbaren bir yıl,her durumda mal rejiminin sora ermesinden itibaren 10 yıl olduğunu belirtmektedir. Ancak kanun ile bu konuda açık bir düzenleme yapılmadıkça, ya da yerleşik kararlar çıkmadıkça bu konudaki problem devam edecektir. Yukarıda belirtilen doktrindeki bu düşünceler gereğince, katılma alacağı davasının boşanma davası kesinleştikten sonraki bir yıl içerisinde açılması ( veya öğrenmeden itibaren bir yıl ve her halükarda mal rejimini sona ermesinden itibaren 10 yıl ) durumu kabul edilirse genel olarak TMK hükümlerine uygun olacak ve hak kaybına uğranılmayacaktır. BK “Madde 132 - Aşağıdaki hallerde müruru zaman cereyan etmez ve cereyana başlamış ise inkıtaa uğrar: 3 - Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğeri zimmetinde olan alacakları hakkında. “ Hükümlerinde “evlilik süresince eşlerin birbirinden olan alacakları için zamanaşımının duracağı “ kabul edilmiştir. TMK 225. md gereği, mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ermektedir. TMK hükümleri gereği, boşanma davası durumunda, kararın kesinleşmesi tarihi, evliliğin sona erme tarihi olmasına rağmen, mal rejimi, geriye dönük olarak, boşanma davasının açılma tarihinde sona ermektedir. Doktrindeki görüşler kabul edildiğinde, Mal rejimi boşanma dava tarihinde sona erecek, ancak, boşanma davası süresince evlilik devam ettiğinden, boşanmaya dair karar kesinleşinceye kadar BK 1132/3 md.gereği zamanaşımı işlemeyeceği için, boşanmaya dair karar kesinleştikten sonraki bir yıl içerisinde katılma alacağının istenmesi bir hak kaybı doğurmayacaktır. Bu durum TMK genel düzenlemelerine de daha uygun olacaktır ve TMK 178.md. hükümleri de paralel olacağı için karışıklık doğurmayacaktır. ANCAK ; TMK Madde 217 - “Mal rejimi, eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi, borçlu eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa, hakim istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.” Hükmü gereği eşler ,evlilik birliği süresince birbirlerinden olan alacaklarını takip ve dava edebileceklerdir. Eşler arası cebri icra yasağı kaldırılmıştır. Ancak, BK 132/3.md. hükümlerine karşı, TMK 217.md hükümleri ile, evlilik süresince eşlerin birbirlerinden olan alacaklarını takip ve dava edebilecekleri kabul edilmekle, eşler arasında zamanaşımının işleyeceğini de düşünebilir miyiz? Yoksa TMK 217 md. hükmü sadece kişisel mal talepleri için mi geçerlidir. Peki TMK hükümleri gereği eşlerin birbirlerinden olan alacaklarını takip ve dava edebilecekleri ( kişisel mal ve alacak ) kabul edilmesine ve bu durumda BK132 hükümlerinin uygulanmamasına rağmen, katılma alacağı durumunda BK 132 md. gereği zamanaşımının işlemeyeceğinin kabulü çelişkili değil midir? Doktirinde,mal rejimi devam ettiği sürece, değer artış payı ve katılma alacağına ilişkin davaların dinlenmeyeceği,katılma alacağının doğmayacağı,bu sebeple mutlaka ,açılmış dava varsa,boşanma kesinleştikten sonra yargılamaya devam edileceği, kabul edilmektedir. Bu konuda açık yasal bir düzenleme yapılana veya yerleşik kararlar oluşana kadar, her hangi bir hak kaybına uğramamak adına, ÖZELLİKLE BOŞANMA DAVALARINDA, BOŞANMA DAVASI AÇILDIKTAN SONRAKİ BİR YIL İÇERİSİNDE MUTLAKA EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN TASFİYESİ, KATILMA ALACAĞI/DEĞER ARTIŞ PAYI VE ATIK DEĞERİN ½ SİNİ ÖDENMESİ ,KİŞİSEL MALLARIN VE DEĞERLERİNİN ÖDENMESİ DAVASININ AÇILMASINA DİKKAT EDİLMESİ GEREKİR KANAATİNDEYİM. AÇILAN DAVALARDA BOŞANMA DAVASI BEKLETİCİ MESELE YAPILARAK, BOŞANMA HÜKMÜ KESİNLEŞTİKTEN SONRA, YARGILAMAYA DEVAM EDİLMESİ GEREKECEKTİR. Bu dava ve talepler, boşanma davasının eki niteliğinde olmadığından, nispi harca tabi olup, görevli mahkeme aile mahkemesidir. Ayrıca faiz talep edilecekse bu talebinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Saygılarımla Av.Ünzile Küçüköner |
26-10-2006, 15:55 | #8 |
|
boşanma/tasfiye/katkı payı/katılma alacağı/zamanaşımı
UYGULAMADA, HERHESİN AKLINDA OLAN DAHA BİR ÇOK SORU VAR
Misal; 01.01.2002 sonrasında açılacak bir boşanma davasında, 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiş bulunan bir mal sebebiyle açılacak KATKI PAYI DAVASI, ayrıca mı açılacak yoksa mal rejiminin tasfiyesi davasında talep edilirse bu husus da BİRLİKTE dikkate alınacak mı? Bu durumda, taraflar arasında o tarihte edinilmiş mallara katılma rejimi olmadığı halde, geçmişe dönük uygulanıyor gibi olmaz mı? Yine 01.01.2002 TARİHİNDEN SONRA AÇILMIŞ BİR BOŞANMA DAVASI SEBEBİYLE, 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen bir mala yapılan katkı sebebiyle açılacak KATILMA ALACAĞI VE DEĞER ARTIŞ PAYI DAVASI,TASFİYE DAVASINDA, ZAMANAŞIMI NE KADARDIR VE NE ZAMAN BAŞLAR? TMK 217.md ve TMK 225.md gereğince boşanma davasının açılmasından itibaren bir yıl mı? yoksa Bk 132 gereğince z.a.işlemeyeceğinden boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren bir yıl mı? AYRICA DAVA DİLEÇESİNDE NE TALEP EDİLECEĞİ DE AYRI BİR MUAMMA, Kişisel mal ve alacaklar, Katılma alacağı,değer artış payı,artık değerin ½ si ,tabirleri ayrı ayrı dava dilekçesinde belirtilmeli mi yoksa sadece mal rejiminin tasfiyesi ve alacakların ödenmesi denmesi yeterli mi? Tasfiye davasında kişisel malların veya değerlerinin ödenmesi de ayrıca istenecek midir ? Yine mal rejiminin tasfiyesi talep edilip, sadece artık değerin ½ si talep edilerek meblağ belirtilmese geçerli olacak mıdır ? Tüm Bunların yerine sadece mal rejiminin tasfiyesi alacakların ödenmesi dense yeterli olmaz mı? Kanun ile bu konuda açık bir düzenleme yapılmadıkça, ya da yerleşik ve açıklayıcı,net Yargıtay Kararları çıkmadıkça bu konudaki problemler devam edecektir. Bu konudaki Yargıtay Kararlarında da, tarafların evlilik tarihi, boşanma dava açma ve kesinleşme tarihleri, edinilen malların tarihleri gibi ayrıntılar açıkça belirtilmediği için Yargıtay Kararları dahi karışıklığa sebep olabilmekte, yanlış değerlendirilebilmektedir. Saygılarımla Av.Ünzile Küçüköner |
03-04-2008, 20:47 | #9 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/9383 K. 2007/1228 T. 5.2.2007 • MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI ( Dava Tarihi İle Boşanma Hükmünün Kesinleştiği Tarih Arasında Bir Yıldan Fazla Zaman Geçtiği Gerekçesiyle Davanın Zamanaşımı Nedeniyle Reddedilemeyeceği ) • MAL REJİMLERİNE YÖNELİK ALACAKLAR ( Zamanaşımı Başlangıcının Mal Rejiminin Sona Erdiği Tarih Olduğu - Borçlar Kanununun Zamanaşımına İlişkin Hükümlerinin Uygulanacağı/10 Yıllık Süre ) • EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA ALACAĞINDA ZAMANAŞIMI ( 4721 S. Türk Medeni Kanunu'nda Hüküm Bulunmadığı - Borçlar Kanunu Md. 125 Uyarınca Kural Olarak Alacak Davalarının On Senelik Zamanaşımına Tabi Olduğu ) • ZAMANAŞIMI ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Tasfiyesi Davası - Borçlar Kanununun Zamanaşımına İlişkin Hükümlerinin Uygulanacağı/10 Yıllık Süre ) 4721/m. 178, 225, 231 818/m. 125 ÖZET : Katılma alacağının zamanaşımı konusunda 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda bir hüküm mevcut değildir. Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca; kural olarak alacak davaları on senelik zamanaşımına tabidir. Borçlar Kanununun 125. maddesindeki "bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir" hükmündeki ( her dava ) sözcüklerini "bütün alacaklar" tarzında anlamak gerekir. Zamanaşımının başlangıcı da mal rejiminin sona erdiği tarihtir. ( MK.m.225 ) Türk Medeni Kanununun genel nitelikli hükümler kenar başlığını taşıyan 5. maddesi uyarınca Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine yönelik olup 25.8.2005 tarihinde açılmıştır. Boşanma davası 16.9.2002 tarihinde açılmış, tarafların boşanmalara ilişkin karar 2.6.2004 günü kesinleşmiştir. Davalı vekili 24.10.2005 havale tarihli dilekçesinde Türk Medeni Kanununun 178. maddesinde yazılı bir yıllık süre geçtiğinden bahisle zamanaşımı definde bulunmuş, mahkemece dava tarihi ile boşanma hükmünün kesinleştiği tarih arasında bir yıldan fazla zaman geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Katılma alacağının zamanaşımı konusunda 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda bir hüküm mevcut değildir. Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca; kural olarak alacak davaları on senelik zamanaşımına tabidir. Borçlar Kanununun 125. maddesindeki "bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir" hükmündeki ( her dava ) sözcüklerini "bütün alacaklar" tarzında anlamak gerekir. Zamanaşımının başlangıcı da mal rejiminin sona erdiği tarihtir. ( MK.m.225 ) Türk Medeni Kanununun genel nitelikli hükümler kenar başlığını taşıyan 5. maddesi uyarınca Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır. Olayda, 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Bu nedenle davalının zamanaşımı itirazının reddi ile işin esası hakkında gösterilecek deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.02.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY : Tarafların dava dosyasında mevcut nüfus kayıt örneğine göre 2.6.2004 tarihinde boşandıkları, davacı kadın tarafından 25.8.2005 tarihinde katılma alacağı ( TMK m. 231 ) davası açıldığı ve davalı koca tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’i üzerine yerel mahkeme tarafından "TMK m. 178 hükmüne göre evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı gerekçesiyle zamanaşımı sebebiyle davanın reddine verildiği, davacı tarafından davanın süresi içinde açıldığı gerekçesiyle hükmün temyiz edildiği konusunda değerli çoğunluk ile aramızda "görüş birliği" vardır. Çekişme nedir?; Tarafların 8.4.1978 tarihinde evlendikleri ve 2.6.2004 tarihinde boşandıkları, aralarında bir mal rejimi sözleşmesi yapmadıkları için 1.1.2002-2.6.2004 tarihleri arasında kural mal rejimine ( yasal mal rejimi=edinilmiş mallara katılma rejimi ) ( = TMK. m. 202 f.I, 218-241 ) tabi oldukları ( 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 10 f. II ) bellidir. Eşler arasında yapılmış bir mal rejimi sözleşmesi bulunmadığı için eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere 1.1.2002-2.6.2004 tarihleri arasında davalı kocanın edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktarın yarısı üzerinde katılma alacağı bulunan davacı kadın katılma alacağına ( TMK m. 231 ) ilişkin istemini ne zaman gerçekleştirebilir? Ne sebepten doğmuş olursa olsun "her türlü alacak" kural olarak zamanaşımına tabi olduğundan ( EREN, s. 1234-1235, OĞUZMAN/ÖZ, s. 445 ) mal rejimlerine yönelik alacaklar için de belirli bir süre sessiz kalınırsa bu hareketsizlik o alacağın artık dava edilmesine engel oluşturur. Başka bir anlatımla zamanaşımı ( Verjaehrung ) söz konusu olur. ( EREN, s. 1232, OĞUZMAN/ÖZ, s. 442, TEKİNAY, s. 829 ) Edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin katılma alacağından ( TMK m. 231 ) doğan alacak hakkı ile ilgili olarak zamanaşımı hakkında kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. 1 ) ZAMANAŞIMI SÜRESİ BK. m. 132 b. 3 hükmüne göre evlilik süresince eşlerin birbirinden olan alacakları için zamanaşımı işlemez. Eşler arasındaki mal rejimi ne olursa olsun, alacak ne zaman doğmuş olursa olsun BK. m. 132 b. 3 hükmü uygulanır. ( BECKER, s. 138, OĞUZMAN/ÖZ, s. 451 ) Hemen belirtmeliyiz ki dönüştürme davası ( TMK m. 206 ) sonucu mal ayrılığına geçilmişse ya da eşler başka bir mal rejimine geçmişlerse ( TMK m. 203 ) katılma alacağı ( TMK m. 231 ) evlilik sırasında da doğar. Zamanaşımı süresi eşler arasında mal rejimi sözleşmesi bulunup bulunmadığına göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir. A ) EŞLER ARASINDA BİR MAL REJİMİ SÖZLEŞMESİ VARSA ZAMANAŞIMI Eşler arasında kural mal rejiminin ( yasal mal rejimi=edinilmiş mallara katılma rejimi ) ( = TMK. m. 202 f.I, 218-241 ) uygulanması asıl ise de eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini yani mal ayrılığı rejimi ( = TMK. m. 242-243 ), paylaşmalı mal ayrılığı rejimi ( = TMK. m. 244-255 ), mal ortaklığı rejimini ( = TMK. m. 256-281 ) kabul edebilecekleri ( TMK m. 202 ) gibi Kanunda öngörülen sınırlar içinde kural mal rejimi ( yasal mal rejimi=edinilmiş mallara katılma rejimi ) ile ilgili farklı anlaşmalar da yapabilirler. ( KILIÇOĞLU, s. 76 ) Türk Medeni Kanununun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde özel hukuk alanına giren çekişme konusu tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır. Başka bir anlatımla Türk Medeni Kanununun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, sadece medenî hukuk ilişkilerinde değil Ticaret Hukuku, İş Hukuku vs. gibi özel hukuk alanına giren tüm özel hukuk ilişkilerinde uygulanacaktır. ( Ömer Uğur GENÇCAN, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, Bilimsel Açıklama-İçtihatlar-İlgili Mevzuat, Yetkin Yayınevi, Ankara 2007, Kısaltma: GENÇCAN-TMK-2, s. 131 ) Eşler arasında bir mal rejimi sözleşmesi "varsa" katılma alacağı yönünden zamanaşımı süresi BK. m. 125 gereği "sözleşmelerden doğan" talep haklarının zamanaşımı süresi olarak doğal olarak "on yıldır". ( Ömer Uğur GENÇCAN, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, Bilimsel Açıklama-İçtihatlar-İlgili Mevzuat, Yetkin Yayınevi, Ankara 2004, Kısaltma: GENÇCAN-TMK, s. 1198-1199, GENÇCAN-TMK-2, s. 1958 ) B ) EŞLER ARASINDA BİR MAL REJİMİ SÖZLEŞMESİ YOKSA ZAMANAŞIMI Eşler arasında bir mal rejimi sözleşmesi "yoksa" katılma alacağı ( TMK m. 231 ) yönünden zamanaşımı süresi: - Bir yıllık süre : Mal rejiminin sona ermesi ( TMK. m. 225 ) ve katılma alacağının ( TMK m. 231 ) varlığının öğrenilmesinden itibaren başlar, - On yıllık süre : Her durumda mal rejiminin sona ermesinden ( TMK. m. 225 ) başlar. a ) BİR YILLIK SÜRE Eşler arasında bir mal rejimi sözleşmesi "yoksa" katılma alacağı ( TMK m. 231 ) yönünden zamanaşımı süresi, mal rejiminin sona ermesi ( TMK. m. 225 ) "ve" katılma alacağının ( TMK m. 231 ) varlığının öğrenilmesinden itibaren "bir yıldır". Eksik katılma alacağında da ( TMK m. 241 ) dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıldır. Eksik katılma alacağı davasında hak ihlalinin "tam olarak" bilinmesine gerek bulunmadığından ( HAUSSER/BASLER, Art. 220 Nr.29, ZEYTİN, s. 247 ) benzer şekilde katılma alacağında da ( TMK m. 231 ) ) hak ihlalinin "tam olarak" bilinmesine gerek bulunmamaktadır. ( Aksi görüşe göre bir yıllık sürenin başlaması bile olanaksızdır: DURAL/OĞUZMAN/ÖĞÜZ, s. 391. ) b ) ON YILLIK SÜRE Eşler arasında bir mal rejimi sözleşmesi "yoksa" katılma alacağı ( TMK m. 231 ) yönünden zamanaşımı süresi "her durumda" mal rejiminin sona ermesinden ( TMK. m. 225 ) başlamak üzere "on yıldır." 2 ) DOĞRUDAN ON YILLIK SÜRE KANUNUN SİSTEMATİĞİNE AYKIRIDIR Değerli çoğunluk tarafından hiçbir ayrımlama yapılmadan doğrudan on yıllık zamanaşımı süresinin benimsenmesi Kanunun sistematiğine de aykırıdır. a ) BOŞANMA SEBEBİYLE AÇILACAK DAVALARA YÖNELİK DÜZENLEMEYE AYKIRILIK Katılma alacağı ( TMK m. 231 ) boşanma davalarının fer’i niteliğinde değildir. Ancak TMK. m. 178 hükmüne göre evliliğin boşanma sebebiyle son bulmasından doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden "bir yıl geçmekle" zamanaşımına uğradığı da bir gerçektir. Bir yıllık süre için madde gerekçesinde; "Madde boşanma sebebiyle açılacak davaların, evliliğin boşanma nedeniyle son bulmasından itibaren bir yıllık zamanaşımı süresine tâbi olduğunu hükme bağlamaktadır.Bu hüküm sayesinde evliliğin boşanma nedeniyle son bulmasına rağmen eşlerin ‘yıllar sonra’ maddî ya da manevî tazminat ya da ilk kez istenilen yoksulluk nafakası dolayısıyla karşı karşıya gelmeleri önlenmek istenmiştir. Bütün alacak istemleri gibi boşanmadan doğan tazminat ve yoksulluk nafakası istemlerinin de bir zamanaşımı süresinin olması gerekir. Bu süre, evliliğin boşanma sebebiyle son bulmasına ilişkin hükmün kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlayacaktır." açıklaması vardır. Boşanma evliliği ( Ömer Uğur GENÇCAN, Boşanma Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma-2, s. 63 ) ve mal rejimini sonlandıran bir sebeptir. Evliliğin boşanma sebebiyle son bulmasına rağmen eşlerin "yıllar sonra" maddî ya da manevî tazminat ya da ilk kez istenilen yoksulluk nafakası gibi sebeplerle karşı karşıya gelmelerini önlenmek isteyen Kanun Koyucunun katılma alacağında ( TMK m. 231 ) farklı düşünmesi 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu sistematiği ile de bağdaşmaz. b ) EKSİK KATILMA ALACAĞINA İLİŞKİN DÜZENLEMEYE AYKIRILIK Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, "katılma alacağını" karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir. Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin "sona ermesinin" üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Eksik katılma alacağı davasında ( TMK m. 241 ) özellikle alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkının düşeceği gözetildiğinde katılma alacağı ( TMK m. 231 ) için on yıllık zamanaşımı süresi uygulanması fiilen eksik katılma alacağı davasını uygulanamaz duruma getirmektedir. 3 ) DELİLLERİN EKSİLMESİ GERÇEĞİ Zamanaşımı süresinin değerli çoğunluk görüşünde olduğu gibi mal rejimi "sözleşmesinin" yokluğu/bulunup bulunmadığı hiç dikkate alınmadan, eşler arasında bir mal rejimi sözleşmesi "yoksa" bile kısa süre ( =bir yıl ) olmaksızın/olmadan doğrudan "on yıl" olarak benimsenmesi eşleri "yıllar sonra" karşı karşıya getirmektir. Eşlerin yıllar sonra karşı karşıya gelmesinin en önemli sakıncası ise kanıtlama güçlüğüdür. Zamanaşımının dayandığı esas; - Mahkemeleri aradan zaman geçtiği için inceleme zorluğu bulunan eski olaylarla uğraşmaktan kurtarmak, - Tarafları ise delilleri ( =makbuz, senet vb. ) uzun süre saklamaktan kurtarmaktır. ( EREN, s. 1233, OĞUZMAN/ÖZ, s. 443, JdT 1965 I 249, KILIÇOĞLU, s. 600, TEKİNAY, s. 830, BGE 90 II 428 ) Ölüm sebebiyle oluşan bir katılma alacağı davasının diyelim 30 yıllık evlilikten sonra 10 yıl zamanaşımı süresi de eklendiğinde 40 yıl önceki bir olgunun kanıtlanmasında o belgenin saklanması bir yana tanıkların bile vefat etmiş olacakları gerçeği karşısında ne büyük zorluklar ve hak kayıplarına yol açacağı izahtan varestedir. Uzun zaman alacağını aramayan katılma alacaklısı, borçlu eşinden; - mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir "maddî tazminat", - boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan "manevî tazminat" olarak uygun miktarda bir para ödenmesini, - boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafakayı ( =yoksulluk nafakası ) "10 yıl sonra isteyememesi" gibi katılma alacağı davası ile katılma alacağını da isteyememelidir. Kamu yararı, hukuki güven ve sosyal barış bile bunu gerektirmektedir. Alacak hakkını uzun süre aramayan bir kimsenin hukuken korumadan yoksun bırakılması adalet duygusunu da asla zedelemez. ( EREN, s. 1233, TEKİNAY, s. 830 ) Değerli çoğunluğun "farklı görüşüne" açıkladığım sebeplerle katılmıyorum. Karar Kazancı'dan alınmıştır. ------------------ |
30-06-2008, 11:11 | #10 |
|
TMK 217. maddeye göre ;eşler evllik birliği süresince birbilerinden olan alacaklarını takip ve dava edebiliyor. DOlayısıyla katkı payı alacağı evlilik süresince de istenebiliyor. Bu arada bir de boşanma davası olursa (KATKI PAYININ TESPİTİ VE EŞE ÖDENMESİ DAVASINDAN SONRA) ve boşanma davası reddedilirse bunun ilk davaya bir etkisi olmaz. Doğru mu yorumlamışım acaba?
|
30-06-2008, 11:27 | #11 |
|
An.Gayretli
Eşler arasında TMK 217 gereği borçlar her zaman istenebilir.Burada sorun yok. Fakat bu borcun sebebi malrejimi tasfiye alacağı değildir.Burada belirtilmek istenen borç kişisel alacak ve mallardan kaynaklanmaktadır. Örneğin kadının takıları kisisel malıdır.Edinilmiş mal değildir.Öyle ise kişisel malları boşanma davası olsun veya olmasın her zaman talep ve dava edebilir. Diğer yandan katkı payı alacağının olup olmadığı ve varsa ne miktar olduğu ancak boşanmanın kesinleşmesi ile tespit edilebilecek,henüz muaccel olmamış bir alacak hakkıdır.Buna beklenen hak de demek mümkündür. Kısacası kişisel borç ve mallardan kaynaklanan alacaklar ile beklenen tasfiye alacağının birbiri ile ilişkisi yoktur. |
30-06-2008, 15:03 | #12 |
|
TMK md.217 gereği eşler birbirlerinden olan alacaklarını ( kişisel mal ve alacak taleplerini ) evlilik birliği içerisinde de isteyebileceklerdir.
Ancak bu alacağı talep ve takip etme hakkını kullanmak ihtiyari olup, zorunluluk yoktur. Yeni TMK ile eşler arasındaki cebri icra yasağına ilişkin 165.madde hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. Bu hükmün kaldırılmasına rağmen BK md.132/b.3 ‘de yer alan eşlerin birbirinden olan alacakları için zamanaşımının işlemeyeceği kuralı halen mevcuttur. Yeni TMK ile eşler arasında cebri icra yasağı kaldırılmış ise de alacaklı eş alacağını hemen takip etmek zorunda değildir. Alacaklı eş alacağının takip edilmesini evliliğin sona ermesinden sonra da yapabilir. GENÇCAN, Ö. U. (2002). Mal Rejimine İlişkin Genel Hükümler ve Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi. sf 71. Eş evlilik birliği içerisinde karşı eşten olan hak ve alacağını ( kişisel mal ve alacak taleplerini ) istememiş ise, BK md.132/ b.3 gereği bu alacaklar için evlilik birliği devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeyecektir. Ancak katılma rejiminde, eşlerin mal rejiminden doğan alacakları ( katılma alacağı, değer artış payı alacağı), katılma rejimi sona ermediği sürece talep ve dava edilemeyecektir. Katılma rejiminin sona ermesine rağmen evlilik birliğinin devam ettiği hallerde ise ( ör.başka bir rejime geçilmesi), eşlerin birbirlerinden rejim dolayısıyla olan katılma alacaklarını (veya değer artış payı alacaklarını ) evlilik birliği içerisinde de isteyebileceklerdir. Ancak bu durumda da alacağı talep ve takip etme hakkını kullanmak ihtiyari olup, zorunluluk yoktur. Alacaklı eş, alacağın takip edilmesini, evlilik devam ettiği sürece istemeyebilir. Eş evlilik birliği içerisinde karşı eşten olan hak ve alacağını istememiş ise, BK md.132 / b.3 md. gereği bu alacak için evlilik birliği devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeyecektir. Evlilik birliği devam ettiği sürece, böyle bir yola gitmek istemeyen eş için alacağın zamanaşımına uğraması tehlikesi yaratılmamıştır. KILIÇOĞLU, A. (2002). Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi.sf 32,33 |
16-08-2009, 21:14 | #13 |
|
Mal Rejimi Katkı Payı Zamanaşımı
Mal Rejimi Katkı Payı Zamanaşımı
T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2009/873 K. 2009/2621 T. 26.5.2009 • EVLİLİĞİN BOŞANMA İLE SONA ERMESİ ( Doğan Dava Hakları/Katkı Payı Talebi - Boşanma Hükmünün Kesinleşmesinin Üzerinden Bir Yıl Geçmekle Zamanaşımına Uğrayacağı ) • BOŞANMA SONUNDA DOĞAN DAVA HAKLARI ( Boşanma Hükmünün Kesinleşmesinin Üzerinden Bir Yıl Geçmekle Zamanaşımına Uğrayacağı - Katkı Payı Talebi ) • KATKI PAYI TALEBİ ( Evliliğin Boşanma Sebebiyle Sona Ermesinden Doğan Dava Hakları - Boşanma Hükmünün Kesinleşmesinin Üzerinden Bir Yıl Geçmekle Zamanaşımına Uğrayacağı ) • ZAMANAŞIMI ( Evliliğin Boşanma Sebebiyle Sona Ermesinden Doğan Dava Hakları - Boşanma Hükmünün Kesinleşmesinin Üzerinden Bir Yıl Geçmekle Zamanaşımına Uğrayacağı/Katkı Payı Talebi ) 4721/m. 170,178,202/1 4722/m. 10/1 ÖZET : Davacı, davalı adına kayıtlı bağımsız bölümün alımındaki katkısı nedeniyle davalı eşinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur. Taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bir yıl içinde başka mal rejimini seçmediklerinden sonrasında ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. TMK.nun 178.maddesinde, “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmüne yer verilmiştir. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. DAVA : M.E.K. ile H.A. aralarındaki katkı payı alacağı davasının kabulüne dair Aydın Aile Mahkemesinden verilen 18.11.2008 gün ve 1041/1165 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR : Davacı M.E. K. vekili, davalı adına kayıtlı 1463 ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün alımındaki katkısı nedeniyle davalı eşinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur. Davalı H.A.vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı defi’nde bulunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüyle 16.202 YTL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Eşler arasında boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejimi sona ermiştir ( TMK.nun 225/son ). Taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı ( TMK. m. 170. ), bir yıl içinde başka mal rejimini seçmediklerinden 24.9.2002 tarihine kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. ( 4722 s.K. md. 10/1, 4721 s.K. TMK md. 202/1. ). TMK.nun 178.maddesinde, “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, boşanma kararı 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiş görülmekte olan dava ise bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 6.11.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa ilişkin kabul kararının verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı olan mahkeme hükmünün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
24-08-2009, 10:20 | #14 |
|
1) ....."Davacı, davalı adına kayıtlı bağımsız bölümün alımındaki katkısı nedeniyle davalı eşinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur......"
2)....“evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.”... Burada iki ayrı kavramdan bahsetmek gerektiğini, 1 numaralı bentte belirtilen şekilde bir davanın "evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan" bir dava olmadığını düşünüyorum.Katkı payı alacağı da denilen bu dava türünün evlilik birliği devam ederken de açılabiliyor olması bile tek başına bu davayı evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan bir dava olmaktan çıkaracaktır.Hal böyleyken bu dava türünün de TMK m.178 kapsamında değerlendirilmesini ve dolayısıyla da Yargıtay'ın kararını hatalı buluyorum. |
07-01-2010, 13:19 | #15 |
|
Benim fazlaya dair haklarımı saklı tutarak açtığım 10.000 TL değerinde bir katılma payı alacağı davam var. Henüz esasa dahi girilmedi ve yüklü miktarda taşınmaz söz konusu. Boşanma davası Mart 2009'da kesinleşti. Bu durumda talebimi boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde ıslah etmezsem zamanaşımı itirazıyla karşılaşır mıyım?
Saygılar... |
07-01-2010, 13:51 | #16 |
|
8.HD 'in mal rejimi tasfiye alacağına ilişkin olarak bir yıllık zamanaşımı kabulü uygulaması giderek (bana göre yerinde olmayan sebeplerle ) istikrar kazanıyor.Mahkmelerce diernme kararı üzerine HGK da konunun tartışılarak uygun bir karar çıkması umudumu korumaya çalışyorum.
Ama bu durumda müvekkilleri zarara uğratmamak için bir yıllık zamanaşımını dikkate almalı ve eksik harçları da süre geçmeden ödemeli diye düşünüyorum. Çogu kez miktar belli olmadığından fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak davaların açıldığı düşünülecek olur ise harç konusunda titiz olmakta yarar var. |
24-05-2010, 18:43 | #17 |
|
Yargıtay 8 HD'nin 10 yıllık zamanaşımına ilişkin kararı için:
http://www.turkhukuksitesi.com/showt...933#post407933 |
26-05-2010, 23:57 | #18 |
|
T.C
YARGITAY 8.Hukuk Dairesi ESAS NO :2010/948 KARAR NO :2010/1424 YARGITAY İLÂMI İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Ankara 10. Aile Mahkemesi TARİHİ : 18.01.2010 NUMARASI : 2009/1513-2010/31 DAVACI : A.O. DAVALI : H.G. E. DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı A. O.ile H..G.E. aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair Ankara 10.Aile Mahkemesinden verilen 18.01.2010 gün ve 15153/31 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı A.O. vekili, evlilik birliği içinde edinilerek davalı kadın adına kaydedilen Ankara Çankaya’daki iki ev nedeniyle davalı aleyhine açtığı katkı payı alacağı davasında, mahkemece talep ettiği miktarla sınırlı olarak lehine hükmün kurulduğunu, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğunu açıklayarak daha önce açılıp kabul edilen miktar dışında kalan 231.137 TL katkı payı alacağının 29.11.2004 tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, dava tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımının geçtiğini, önceki asıl dava kesinleşmeden ek davanın açılamayacağını, faizin ise ancak dava tarihinden itibaren uygulanabileceğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, mal rejiminden kaynaklanan davaların bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerektiği, bir yıllık sürenin taraflar arasındaki evliliğin sona erdiği 27/05/2005 tarihinde başladığı, bu davanın ise bir yıllık sürenin geçmesinden sonra 09/11/2009 tarihinde açıldığı gerekçesiyle zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar, 15.11.1990 tarihinde evlenmiş, 8.11.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesi üzerine 27.7.2005 tarihinde boşanmışlardır. Dava konusu 2687 ada 15 parseldeki 5 numaralı daire 23.8.1996, 26568 ada 3 parseldeki 4 numaralı dubleks ev ise 30.12.1999 tarihinde satın alınarak davalı kadın adına tapuya tescil edilmiştir. Her iki taşınmaz da taraflar arasında mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Evlilik birliği içerisinde davacı tarafından satın alınıp davalı adına tescil edilen her iki taşınmaz için açılan katkı payı alacağına ilişkin önceki davada Ankara 10.Aile Mahkemesinin 2006/431 Esas,2008/1013 sayılı kararıyla Çankaya İlçesi Ayrancı Mahallesi 2687 Ada,15 Parsel üzerinde bulunan 5 nolu bağımsız bölümde davacının katkı payının 100.935 TL, Çankaya İlçesi 26568 Ada 3 Parsel üzerinde bulunan 4 nolu bağımsız bölümde de 170.202 TL olarak hesaplandığı, her bir taşınmaz için istenilen 20.000’er TL katkı payı alacağının kabul edildiği, bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 2009/286 Esas 2009/Alacağının kabul edildiği, bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 2009/2861 Esas 2009/4607 sayılı ilamı ile onandığı, davalı tarafın bu defa saklı tuttuğu fazlaya dair haklarını 5 nolu bağımsız bölüm için 80.925 TL, 4 nolu bağımsız bölüm için de 150.202 TL olmak üzere toplam 231.137 TL olarak katkı payı alacağı kapsamında istediği anlaşılmaktadır. Ne sebepten doğmuş olursa olsun “her türlü alacak” kural olarak zamanaşımına tabi olup mal rejimine yönelik katkı payı alacağı için de belirli bir süre sessiz kalınırsa bu hareketsizlik o alacağın artık dava edilmesine engel oluşturur. Başka bir anlatımla zamanaşımı söz konusu olur. 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili açılan değer atış payı ve katılma alacağına ilişkin talepler bakımından TMK’nun 178.maddesinde yazılı 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması doğru ise de, 1.1.2002 tarihinden önce 743 sayılı TKM’nin yürürlükte olduğu dönemde evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili eşlerden birinin açtığı katkı payı alacağına ilişkin davalarda 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkında Kanunun 1 ve10.maddeleri de dikkate alındığında 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanamaz. Eldeki dava, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen iki parça taşınmazla ilgili katkı payı alacağına ilişkindir. Borçlar Kanunu 125.maddesindeki “bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir” hükmündeki (her dava) sözcüklerini “bütün alacaklar” tarzında anlamak gerekir. Türk Medeni Kanununun genel nitelikli hükümler kenar başlığını taşıyan 5.maddesi uyarınca Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin bölümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerinde uygulanır. Açıklanan nedenle davanın niteliği itibarıyla olayda 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Mahkemece boşanma kararının kesinleştiği tarihten eldeki davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği dikkate alınarak işin esasıyla ilgili deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bir yıllık zamanaşımının geçtiği gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 29.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Başkan Üye Üye Üye Üye Y.Uluç S.İlday A.Demir S.Altıngöz F.Akçin MÖ Karşılaştırıldı |
27-05-2010, 14:23 | #19 |
|
Merhaba
2002 öncesi dönemdeki edinilen mallara diğer eşin katkısı talepli açılan davalar için Yargıtay 8.HD görüş değiştirdi ve zamanaşımının 10 yıl olarak uygulanacağını belirtti. Karar,genel olarak olumlu sayılmakla birlikte,kararın gerekçesinin bir kısmında eski hatalı bakış devam etmektedir.8 HD 2002 öncesi dönem için 10 yıllık zamanaşımını kabul ederken 2002 sonrasındaki edinilmiş mallara katılma alacağı veya katkı payı /değer atışı için TMK 178 md dayanak gösterilerek bir yıllık zamanaşımı uygulanacağını belirterek mevcut olan hatayı düzeltirken ,başka bir hatalı değerlendirme yapmıştır. TMK 178 md evliliğin son bulmasından sonraki boşanmaya bağlı talepler için öngörülmüş zamanaşımı olup mal rejimine ilişkin bir zamanaşımı değildir.Kaldı ki bu kısımda mal rejimi konusu 178.mad sonrasında ayrıca düzenlenmiş olup, 178 md.nin sadece boşanmaya özgülendiği açıktır. Bilindiği gibi mal rejimlerinin tasfiyesi sadece boşanma ile gündeme gelmez,evliliğin iptali,ölüm ve başka mal rejiminin seçilmesi sebepleri ile de mal rejimi tasfiyesi gerekeceğinden ,178.maddenin bu olaylarda uygulanamayacağı madde metninden dahi anlaşılabilir durumdadır. Sonuç olarak Yargıtay 8.HD sadece 2002 öncesi katkı payı alacakları için yerinde bir karar vermiş ,2002 sonrası için hatalı görüşünü tekrar etmiştir. |
09-07-2010, 14:13 | #20 |
|
Katkı Payı Davasında Zamanaşımına İlişkin HGK.Kararı
T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2010/8-231 KARAR NO : 2010/255 Y A R G I T A Y İ L A M I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Aydın Aile Mahkemesi TARİHİ : 22/12/2009 NUMARASI : 2009/1427-2009/1490 DAVACI :M. E. K. vekili Av. K.P. DAVALI :H. A.vekili Av. A. Ö. Taraflar arasındaki "Katkı payı alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.11.2008 gün ve 2006/1041 E.-2008/1165 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 26.05.2009 gün ve 2009/1873 E., 2009/2621 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı M. E. K. vekili, davalı adına kayıtlı 1463 ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün alımındaki katkısı nedeniyle davalı eşinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur. Davalı H.A. vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı defı'nde bulunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüyle 16.202 YTL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Eşler arasında boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejimi sona ermiştir(TMK.nun 225/son). Taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TMK. m. 170.), bir yıl içinde başka mal rejimini seçmediklerinden 24.9.2002 tarihine kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.(4722 s.K. md. 10/1,4721 s.K. TMK md. 202/1.). TMK.nun 178.maddesinde, "evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün Kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar." hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, boşanma kararı 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiş görülmekte olan dava ise bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 6.11.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa ilişkin kabul kararının verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava; katkı payı alacağı istemine ilişkindir. Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, "Davanın Borçlar Kanununun 125.maddesinde öngörülen on (10) yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve henüz zamanaşımı süresinin dolmadığı" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize, davalı vekili getirmektedir. Davaya konu edilen ve davalı adına tapuda kayıtlı gözüken 1463 ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün 02.03.2000 tarihinde dava dışı üçüncü kişiden satış yoluyla edinildiği, uyuşmazlık konusu değildir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; 2000 yılında ortak hayatın devam ettiği dönemde alınan ve davalı (kadın) adına tapuya tescili yapılan taşınmazın alımında yapıldığı ileri sürülen katkı payına ilişkin alacağın dava zamanaşımı süresinin ne olması gerektiği, burada varılacak sonuca göre, davanın yasal süresinde açılıp açılmadığı, noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle katkı payı alacağı ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır. Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (T.M.K.) 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi (T.K.M.) yürürlükte iken, taraflar; evlenme mukavelesiyle kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmediklerine göre, aralarında yasal rejim olan mal ayrılığı geçerlidir. (TKM. m.170) Taşınmaz, taraflar arasında bu rejim geçerli iken edinilmiştir. Mal ayrılığında; eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (T.K.M. m.186/1). Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine aittir. (T.K.M. m.189). 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 152'nci maddesi gereğince evin intihabı, karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi kocaya aittir. 153'ncü madde gereğince de eve kadın bakar. Başka bir ifade ile, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine göre; kadının eve bakması ve ev işlerini yapması yasal ödevidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.06.2008 gün ve 2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamı). Yukarıda da değinildiği üzere, koca mensup olduğu sosyal çevre bakımından, zorunlu ihtiyaçlarla birlikte, normal yaşayış düzeyini sağlamakla yükümlü olduğuna göre, kadının gelirinden bunları karşılamak üzere sarfı gereken giderlere Medeni Kanunu'nun 190.maddesi uyarınca münasip katılma payı dışında kalan kısmının kocanın mal varlığını arttırmada kullanıldığının kabulü gerekir. 190.maddenin 2.fıkrasındaki "karının bu suretle iştiraki kocanın hiçbir vakitte iade ve tazmin mükellefiyetini icap etmez" yolundaki hükmü de, hiç kuşkusuz kadının katılma zorunda bulunduğu masraflar için uygulamak gerekir. Bunun aksinin kabulü kadının, kocanın mal varlığını arttırmaya ya da katılma zorunluluğu sonucunu doğurur ki, bu fiilen kocanın yasal yükümlülüklerine ters düşeceği gibi hakkaniyet ve adalete de aykırı olur. Davalının mal varlığındaki artışın niteliği de göz önünde tutulduğunda davacının hibe (bağışlama) amacıyla hareket ettiğinden de söz edilemez (H.G.K.'nun 01.02.1985 gün ve E:2/176, K:57 sayılı ilamı). 743 Sayılı Kanun'da, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eş katkı yapmış ise, sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay kararları ile; katkıyı sağlayan eşin, diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat (veya alacak) talep edebileceği kabul edilmiştir (H.G.K.'nun 01.02.1985 gün ve E:2/176, K:57; 28.09.1994 gün ve 1994/2-47 E. - 564 K.; 18.09.1996 gün ve 1996/2-498 E. - 595 K.; 03.02.1999 gün ve 1999/2-56 E. - 40 K.; 07/06/2000 gün ve 2000/2-959 E. - 972 K.; 18.06.2008 gün ve 2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamları). Öğretide ise, eşlerin aile birliğinin gerektirdiği münasip katkı dışında kalan maddi destek nedeniyle, katkı sağlayan eşin diğer eşe karşı bir alacak hakkına (katkı tazminatına) sahip olduğu ileri sürülmüştür (Acabey, M. Beşir: Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, s.56; Özuğur, A. İhsan:Mal Rejimleri, Ankara 2007, s.147; Zeytin, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Ankara 2008, s.139; Gümüş, M. Alper: Teori ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul 2008, s.324; Gençcan, Ö. Uğur: Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2007, s.473; Dural, M./Öğüz, T./Gümüş, A.: Türk Özel Hukuku (Aile Hukuku), Cilt III, İstanbul 2005, s.417). Alman Federal Mahkemesi de, mal ayrılığı rejiminde eşler arasında bir paylaşımı olanaklı kılmak için, (aile hukuku dışındaki) genel hükümlere başvurduğu görülmektedir. Bununla, mal ayrılığı rejiminin, evlilik sona erdiğinde eşler arasında bir paylaşıma yer vermemesinin adaletsizliği ve bunun ihtiyaçları karşılamadaki yetersizliği karşısında, verdiği kararlarla, genel kuralları zorlayarak eşler arasında bir paylaşım gerçekleştirmeye çalışmıştır (Acabey, M. Beşir: Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, s.68, 71). Gerçekten, karı-kocanın kendilerine daha iyi bir gelecek hazırlama düşüncesi ile, aralarında akdi bir ilişki kurdukları her türlü duraksamadan uzaktır. Katkı yapılan malın edinme nedeninin temelinde de, bu düşünce yatmaktadır. Katkıyı sağlayan eşin, diğer eşe bu maddi desteği, bağışlama olarak kabul etmek de, mümkün değildir. Diğer taraftan, katkıyı alan eşin, aldığını para olarak iade edeceği düşüncesinde olduğu da, ileri sürülemez. Çünkü, evlilik birliğinin temelindeki aile birliği düşüncesi buna engel oluşturmaktadır. Eşler arasındaki bu ilişkinin temelinde kocanın (veya kadının) taşınmazdan katkısı oranında yararlanacağı esası bulunmaktadır. Bu akdi ilişki, bir süre sınırlamasına tabi tutulmadığı gibi, evlilik birliğinin devamı süresince varlığını koruyacağı aşikardır. Buraya kadar yapılan açıklamaların zamanaşımı süresine etkisi de irdelenmelidir: Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (B.K.) 125-140'ncı maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekir (Tutumlu, M.Akif: Türk Borçlar Hukukunda Zamanaşımı ve Uygulaması, Ankara 2007, 27-28; Reisoğlu, Safa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım: Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2009, s.254 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; Ayrıca bakınız: H.G.K.'nun 3.12.2003 gün ve 2003/4-658 E. - 727 K.; 3.5.2006 gün ve 2006/4-232 E. - 269 K. sayılı ilamları). B.K.'nun 125.maddesindeki " bu kanunda başka suretle bir hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir" hükmündeki (her dava) sözcüklerini "bütün alacaklar" şeklinde anlamak gerekir (Zeytin, Zafer: a.g.e., s.265; Tutumlu, M.Akif: a.g.e., s.36). B.K.'nun 125'inci maddesi, sözleşme veya kanuni borç ilişkisi nitelendirmesine dayanan bir ayırıma gitmemiş, sadece kanunda başka bir düzenleme yoksa diyerek tüm borç kaynaklarından doğan alacaklar için, özel düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla genel bir zamanaşımı süresi öngörmüştür (Zeytin, Zafer: a.g.e., s.266; Tutumlu, M.Akif: a.g.e., s.42). Diğer taraftan, eşler arasındaki borç ilişkilerinin dava ya da takip yoluyla çözümlenmesinin, evlilikte bulunması gereken karşılıklı güven, saygı ve sevgi duygularını olumsuz yönde etkileyebileceğini düşünen Yasa koyucu, evlilik süresince eşlerin birbirlerindeki alacakları hakkında zamanaşımının işlemeyeceğini kabul etmiştir (Tutumlu, M.Akif: a.g.e., s.333). Yasa koyucu, bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak, B.K.'nun "Müruru zamanın cereyanına mani olan ve müruru zamanı tatil eden sebepler" başlığı altında 132.maddenin 1.fıkrasının 3.bendinde aynen; "Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğeri zimmetinde olan alacakları hakkında" demek suretiyle, evlilik süresince zamanaşımının işlemeyeceğini, işlemeye başlamış ise, duracağını yasal teminat altına almıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm ise 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı (kadın) adına tapuda tescili yapılan ve ortak hayatın devam ettiği dönemde (02.03.2000 tarihinde), satın alınan taşınmaza katkı sağlandığı ileri sürüldüğüne göre, iddia olunan hak, katkı payı alacağıdır. Yukarıda belirtildiği üzere, bu alacak, eşler arasında B.K.'nun genel hükümlerine tabi akdi ilişkiye dayanır. Bu akdi ilişki nedeniyle, B.K.'nun 125.maddesine göre, aksine düzenleme bulunmayan hallerde, her dava (bütün alacaklar) on (10) senelik dava zamanaşımı süresine tabidir. Söz konusu katkı payı alacağı bakımından, katkı sağlandığı ileri sürülen taşınmazın satın alındığı 02.03.2000 tarihi ile boşanma kararının kesinleştiği 30.06.2004 tarihi arasında, yani evlilik süresince, B.K.'nun 132.maddenin 1.fıkrası 3.bendine göre, zamanaşımı süresi işlemeye başlamayacaktır. Dolayısıyla, boşanma kararının kesinleştiği 30.06.2004 tarihinden itibaren on (10) senelik zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağına göre, eldeki davanın ise 06.11.2006 tarihinde açıldığı gözetildiğinde, katkı payına ilişkin alacak davasının yasal süresinde açıldığının kabulü gerekir. O halde, Özel Dairenin davacının katkı payı alacağına ilişkin davasının bir (1) senelik zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki bozma kararına, yerel mahkemece "davanın B.K.'nun 125.maddesinde öngörülen on (10) yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olduğu" şeklindeki gerekçe ile direnilmesi yerindedir. Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik temyiz itirazları bozma nedenine göre incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 05.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
29-10-2011, 13:20 | #21 |
|
EdnİlmİŞ Mallarda ZamanaŞimi
Sayın Habibe hanım,öncelikle iyi çalışmalar konudaki tartışmaların olduğu tarih eski ama konu hala güncelliğini ve önemini koruması açısından tartışmaya katılıyorum.Edinilmiş mallardaki zamanaşımının 10 yıl olması gerektiği görüşünüze katılıyorum ve ve bu güne kadar yayınlamış olduğunuz yargıtay kararlarında 2008 yılına kadar 2.hukuk dairesi dava süresinin 10 yıl olduğunu bu davaları inceleme görevinin ise 8.hukuk dairesine geçmesiyle birlikte 2.HD dairesinin bu süreyi bir yıla indirmeye çalıştığını hep birlikte görüyoruz.
Ancak ben şunu ifade etmek istiyorum.Evliliğin 2002 den önce olduğunu,boşanmanın ise 2006 yılında kesinleştiğini düşünelim.Tarafların hem 2002 den önce hem de 2002 den sonra edindikleri mal olduğunu da düşünelim.Boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde şöyle bir dava açtık.2002 den önceki mallar için fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutarak 5.000 tl katkı payı alacağı 2002 dan sonraki mallar için ise 10.000 tl katılım alacağı istedik tapudan gelen kayıtlarda bizim bilmediğimiz bir kaç mal ortaya çıktı ya da bilirkişi hesabına göre (bu arada bir yıllık süre geçmiş olsun)katkı payının 50.000 tl olduğu katılım alacağının ise 100.000tl olduğu anlaşıldı.Biz de HMK 107 ye göre taleplerimizi arttırdık.Bu durumda mahkeme katkı payı yönünden davanın kabulüne katılım alacağı yönünden ise 10.000 tl nin kabulüne kalan kısmın reddine mi karar verecek.Bu durum kesinlikle adil değil,katılım alacağı için aynı davada bir yıl diyeceksin katkı payı için ise 10 yıl diyeceksin.Tarafları ve konusu aynı bu durumu hukuk mantığı ile izah etmek çok zor.Bu davalar mecburen eskinden fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılıyordu şimdi ise belirsiz alacak davası olarak açılmak zorunda,biz avukatlar davaya konu malların değerini bu mallar ilişkin borçların ne olduğunu davanın başında bilme şansımız her zaman olamaz.Eğer boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde katılım alacağı davası açıldıysa bilirkişi raporunda istediğimiz değerden yüksek değer gelmesi durumunda HMK 107 göre talebimizi arttırabileceğimizi düşünüyorum.ne dersiniz.? |
29-10-2011, 14:27 | #22 |
|
Sn.Turgut
Verdiğiniz örnek,zamanaşımı konusunda yaşanan kargaşayı çok iyi anlatıyor.Görüşlerinize katılıyorum. Ben de kargaşayı arttıracak ek soru sormak istiyorum. Taraflar 2004 yılında mal ayrılığı sözleşmesi yapmış olsun.Yani mal rejimi yeni bir sözleşme yapılması sebebi ile sona ermiş olsun.Sonra da 2006 yılında da boşanma gerçekleşerek kesinleşsin. Zamanaşımı ne zaman başlayacak ve bitecek?Hangi süre uygulanacak? Kolaylıklar dilerim. |
31-10-2011, 10:46 | #23 |
|
ZamanaŞimina Farkli Bİr BakiŞ
Şimdi benim elimde Ali İhsan Özuğur'un yargıtay 2.başkanı olduğu dönemde 2006 yılı baskısı seçkin yayınlarından basılan Mal Rejimleri isimli kitabın 81.sayfasında zamanaşımı konusunda yazar edinilmiş mallarda zamanaşının başlamasını mal rejimin sona ermesi ve katılma alacağının varlığının öğrenilmesinden itibaren başlayarak bir yıl ve her halde mal rejimin sona ermesinden itibaren on içinde açılması gerektiği görüşündedir.
Aynı yazar kitabının aynı bölümünde Eşler,sözleşme ile başka bir mal rejimi seçtikleri takdirde eğer bu mal rejimi katılma rejimi ise,bu sözleşme ile ilgili talep haklarının da borçlar kanunun 125.maddesi gereği on yıllık zamanaaşımına tabi olacağı kabul edilmektedir.diye ifade etmiş olup,bu da sizin sorunuza yanı oluyor.yani sizin belirttiğibniz durumda 10 yıllık zamanaşımı süresi oluyor. |
29-05-2013, 12:39 | #24 |
|
T.C.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2013/8-375 KARAR NO : 2013/520 YARRGITAY İLAMI İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 5. Aile Mahkemesi TARİHİ : 04/10/2012 NUMARASI : 2012/605-2012/727 HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava; katkı payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir. Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle katılma alacağı yönünden kısmen bozulmuş; Yerel Mahkemece, "katılma alacağına ilişkin davanın Borçlar Kanununun 125.maddesinde öngörülen on (10) yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gibi, esasen bu tür davaların belirsiz alacak davaları olduğu” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize, davalı-davacı vekili getirmektedir. Davaya konu edilen, Sarıyer Zekeriyaköy 1431 parselde 7 nolu dubleks meskenin davalıdavacı koca adına kooperatife üyelik suretiyle edinildiği 1. 1. 2002 tarihinden, kooperatif hissesinin elden çıkarıldığı 26.7.2005 tarihine kadar ödemelerin devam ettiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğünden sonra edinilen mallar konusunda, evlilik birliğinin boşanma ile sonuçlanması halinde, eşler arasında katılma alacağına ilişkin davalarda zamanaşımı süresinin TMK 178. maddesi uyarınca bir yıl mı, yoksa aynı Kanunun 5. maddesi yollaması ile Türk Borçlar Kanunu 146. maddesi(eBK m. 125) uyarınca on yıl mı olduğu; varılacak sonuca göre ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkeme ilk karar gerekçesinde; zamanaşımı savunmasını ret ederken uygulanacak zamanaşımı süresi tartışması yanında, katılma alacağı davalarının esasen “belirsiz alacak” davları olduğunu ve zamanaşımı savunmasının bu nedenle de kabul edilmediğini belirtmiş ve özel Dairece bu hususun tartışılmamış, uygulanacak zamanaşımı hükmü(TMK m. 178) yönüyle mesele ele alınmış ve salt bu nedene hasren bozma yapılmış olması karşısında, Yerel Mahkeme’nin terditli olarak; gerek uygulanacak zamanaşımı süresi itibariyle, gerekse de davanın bir belirsiz alacak davası olduğundan bahisle direnmesinin “yeni hüküm” niteliğinde olup olmadığı önsorun olarak tartışılmış ve oyçokluğu ile önsorun olmadığı kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir. İşin esasının incelemesinde; uyuşmazlığa konu taşınmaz yönünden uygulanacak mal rejiminin niteliği Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişmeli değildir. Çekiş me; eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mala ilişkin katılma alacağı yönünden uygulanacak zamanaşımı süresi konusundadır. Taraflar arasında bir sözleşme bulunmaması nedeniyle, Kanuna göre belirlenecek olan; Kanun’daki düzenleme şekliyle “artık değere katılma” alacağı olarak ifade edilen ve uygulama ile öğretide “katılma alacağı” olarak adlandırılan eşler arasındaki bu alacak, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile kabul edilen “edinilmiş mallara katılma” rejimine ilişkin bir kavram olup, TMK’nın 231 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Alacağın açıklanan bu niteliğine göre, Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığa dönülecek olursa; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’na bakıldığında, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına özgü olarak bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir(KILIÇOĞLU, Ahmet: “Katılma Alacağında Zamanaşımı”, Fırat Öztan’a Armağan, C. I, Ankara 2010, s. 1289; ACAR, Faruk: Aile Konutu, Mal Rejimleri, Eşin Yasal Miras Payı, 3.B, Seçkin Yayınevi, Anaka 2012, s. 275; SONSUZOĞLU, Elif: Medeni Kanun’da Mal Rejimi Düzenlemeleri ve Vergi Hukukundaki Etkileri, Legal Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 50; ÖZUĞUR, Ali İhsan: Mal Rejimleri, 5. B. , Seçkin Yayınevi, Ankara 2008, s. 82). Bu nedenle edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı konusu tartışmalara neden olmuştur. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında azınlıkta kalan bir kısım üyeler TMK m. 178’deki zamanaşımı süresinin bu dava da uygulanması gerektiğini belirtmiş iseler de bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir. Katılma alacağının niteliği itibariyle, eşler arasında bir alacak olduğu ve dolayısıyla boşanmanın bir fer’î olmadığı(CEYLAN, Ebru: Türk ve İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Galatasaray Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2006; s. 68; KILIÇOĞLU, s. 1292); “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan bir dava” da olmadığı, kaldı ki edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinin boşanmanın değil mal rejiminin sona ermesinin bir sonucu olduğu kabul edilmektedir(DURAL, Mustafa/ÖĞÜZ, Tufan/GÜMÜŞ, Alper: Türk Özel Hukuku, C.III, Aile Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul 2005, s. 391). Zira boşanmanın fer’ileri; boşanma davası ile birlikte veya ayrı olarak açılan maddi-manevi tazminat(TMK m. 174/1-2) ve nafaka(TMK m. 175) gibi hususlardır. Belirtmek gerekir ki; TMK m. 178’in salt boşanmanın fer’î niteliğindeki tazminat ve nafakayı kapsadığı madde gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. Boşanma olgusu; salt mal rejiminin sona ermesini, dolayısıyla katılma alacağı gibi taleplerin gündeme gelmesini sağlayan harici bir olgudur(ERDEM, Mehmet: Özel Hukukta Zamanaşımı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2010, s. 203;KILIÇOĞLU, s.1291; ACAR, s. 284). Ancak ifade etmek gerekir ki; katılma alacağını gündeme getiren; eş söyleyişle katılma alacağını talep edilebilir hale getiren tek harici olgu boşanma değildir(TMK. m. 225). Öğretide, mal rejimlerinden doğan davaların boşanmanın fer’î olmadığı kabul edilmekle birlikte; mal rejiminin tasfiyesinin aile hukukunun bir parçası olduğu, bu nedenle katılma alacağı davalarında, zamanaşımı süresinin TMK. m. 178’e göre belirlenmesinin isabetli olacağı da savunulmaktadır(ACAR, s. 284; ÖZUĞUR, s. 82).Bu düşünce tarzının, esasen bir kıyas olmayıp, genişletici bir yorum olduğu ileri sürülse de, maddenin Kanun sistematiği içinde bulunduğu yer nazara alındığında, bu fikir zamanaşımında kıyas yasağına takılacaktır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu sistematiği incelendiğinde; 178. maddenin, Kanunun “İkinci Kitap, Birinci Kısım, İkinci Bölüm-Boşanma” düzenlemesi içinde, “Boşanmada tazminat ve nafaka” kenar başlığı altında yer aldığı görülür. Oysa katılma alacağı TMK, “İkinci Kitap, Birinci Kısım, Dördüncü Bölüm-Eşler Arasındaki Mal Rejimi” düzenlemesi kapsamında(TMK m. 231 vd.) yer almaktadır. Mal rejiminin “boşanma” dışındaki sebeplerle sona ermesi halinde, katılma alacağında zamanaşımı süresinin TBK m. 146(eBK m. 125) uyarınca on yıl olacağı genel kabul gören bir husustur(ANIL, Yaşar Şahin/TANER, Yonca: Eşler Arasındaki Mal Rejimleri, Legal Kitabevi, İstanbul 2011, s. 191-193; DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 391). Özel Daire de, yukarıya metni alınan kararında belirttiği üzere, mal rejiminin boşanma dışındaki hallerde; yani eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona ermiş ya da aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince mahkemece evliliğin iptaline karar verilmesi hallerinde 4721 sayılı TMK.nun 5. maddesinin yollamasıyla TBK m. 146(eBK m. 125) uyarınca on(10) yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağını kabul etmektedir. Mal rejiminin boşanma nedeniyle sona ermesi halindeki zamanaşımı süresini, salt TMK. m. 178’deki “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları” ifadesine dayandırmak kanun koyucunun amacına da uygun düşmez. Zira, kanun koyucu mal rejimleri için ayrı ve özel bir zamanaşımı süresi öngörmek isteseydi, bunu ayrıca düzenler ve salt boşanma ile sınırlı olarak değil de mal rejiminin diğer sona erme halleri (TMK m. 225) için de öngörürdü(KILIÇOĞLU, s. 1292). Şu halde katılma alacağında zamanaşımı süresinin TMK m. 178 uyarınca belirlenmesine imkân bulunmamaktadır. Bu durumda katılma alacağında zamanaşımı sürelerinin belirlenmesi katılma alac ağının hukuki niteliğine göre belirlenecektir. Uygulanacak zamanaşımı bakımından da, öncelikle özel hukuktaki zamanaşımı süreleri üzerinde durmakta yarar vardır. Uygulanması ve dolayısıyla ele alınması gereken zamanaşımı ıskati(düşürücü) zamanaşımı olup, özel hukuktaki teknik anlamı ile borcu sona erdirmeyen, ancak kanunda belirlenen sürelerin geçmesi ile alacaklının alacak ve dava hakkı karşısında borçlunun geçen süreyi ileri sürerek borcu ifadan kaçınma hakkı kazanmasıdır(HGK. 05.05.2010, E.2010/8-231; K.2010/255 ). Bu niteliği ile zamanaşımı maddi hukuka ilişkin bir kurum olsa da; hem esasa, hem de usule ilişkin yönleri bulunmaktadır (YILMAZ, Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınevi, Ankara 2012, s. 867). 2Bu açıklamalar ışığında katılma alacağının niteliğine baktığımızda; katılma alacağının kanundan doğan bir (parasal) alacak hakkı olduğu görülür(AKINTÜRK, Turgut/ATEŞ KARAMAN, Derya: Türk Medeni Hukuku: Aile Hukuku, C. 2, 14. B., Beta Yayınevi, İstanbul 2012, s. 174; ZEYTİN, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. B, Seçkin Yayınevi, Ankara 2008, s. 234; YETİK, Nurten: Boşanma, Anlaşmalı Boşanma ve Mal Rejimleri, 3. B, Bilge Yayınevi, Ankara 2008, s. 128; KIRMIZI, Mustafa: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Aile Konutu, Yargın Hukuk Yayınları, İstanbul 2012, s. 245). Bu niteliği gereğiyle; katılma alacağının doğumuyla bu alacak artık temlik edilebilir, haczedilebilir ve rehnedilebilir(GÜMÜŞ, Mustafa Alper: Teori ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2008, s. 380). Katılma alacağı kanundan doğan bir alacak olduğundan, TMK m. 5 yollaması ile Borçlar Kanunu genel hükümlerinin bu alacak bakımından da uygulanacağı açıktır(ŞIPKA, Şükran: “Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde, Tasfiyeyi ve Katılma Alacağını Talep Hakkına İlişkin Zamanaşımı Süreleri”, Bilge Öztan’a Armağan, Turhan Kitabevi, Ankara 2008, s. 843) 01.01.2002 Tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu’nda ayrı bir hüküm bulunmadığına ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olmasına göre, olayda uygulanması gereken hükümler, TMK. m. 5 yollaması ile TBK. m. 146(eBK m. 125) uyarınca belirlenecektir. Anılan hükümde; “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir”(6098 Sayılı TBK. m. 146; eBK. m. 125) düzenlemesi yer almaktadır. Şu halde, katılma alacağında zamanaşımı süresi TBK m. 146(eBK m. 125) uyarınca on(10) yıl olarak uygulanmalıdır(DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 391; ŞIPKA, s. 846; KILIÇOĞLU, s. 1294). 2Eldeki olayda; tarafların 20.9.1990 tarihinde evlendikleri, uyuşmazlığın 01.01. 2002 tarihinden sonra edinilen taşınmaz yönünden katılma alacağına(TMK m. 231 vd.) ilişkin bulunduğu, 12.12.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulle sonuçlandığı ve boşanma hükmünün 13.10.2008 tarihinde kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, ıslah tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle Kanunda öngörülen (TBK m. 146; eBK m. 125) on yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği kabul edilmelidir. Özel Dairenin; davacı-davalının katılma alacağına ilişkin ıslahın TMK m. 178 uyarınca bir (1) yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki bozma kararına, yerel mahkemece “davanın on (10) yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olduğu” şeklindeki gerekçe ile direnmesi, yukarıdaki açıklamalar nedeniyle yerinde olup onanmalıdır. Ne var ki, Özel Dairece bozma kapsamında kalan işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları, hükmün zamanaşımı süresi yönünden bozulması nedeniyle incelenmemiş olduğundan, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daire’ye gönderilmesi gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan davalı-davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.04.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi. - Kararın tamamı için: http://www.turkhukuksitesi.com/showt...902#post649902 |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
katkı payı davasıne zaman açılabilir? | Av. Balkan Tunalı | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 9 | 29-06-2012 12:11 |
Dövİz Alacağında Faiz Oranları | tugrahan | Meslektaşların Soruları | 10 | 05-04-2012 16:54 |
Katkı payı talebinde miras kalan mal üzerine tedbir konulabilir mi | Av.Ayşe Batumlu | Meslektaşların Soruları | 3 | 10-10-2006 13:17 |
Arsa Payı | Nexus | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 04-08-2004 16:48 |
Evlatlığın Miras Payı | Nur | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 20-04-2004 19:20 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |