Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Soruları Arşivi THS Hukuk Soruları alanına 2000-2007 yılları arasında gönderilmiş eski soruların arşivlendiği forum alanımız. Bu alan yeni mesajlara ve yanıtlara kapalıdır ve sadece arşiv amaçlı olarak yayında tutulmaktadır.

mirasta taşınmaz satış vaadi

 
Old 11-02-2007, 12:51   #1
Av.Cihan Nuri

 
Varsayılan mirasta taşınmaz satış vaadi

arkadaşlar, mirasta terekeler dağıtılmadan sadece mahkemeden veraset ilamından sonra mirascılardan biri kendisine düşen hissesini bir başkasına satmak istyor. bu işlemi taşınmaz konusunda noterden mi yapılmalı???

--noterden ileride mirascılar arasında paylaşım ve devir işlemleri yapıldıktan sonra devir edilmesi amacıyla taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mi çözülecek???
Old 11-02-2007, 22:09   #2
A.Turan

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 1978/2567
K. 1978/2654
T. 15.5.1978
• SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN GEÇERSİZLİĞİ ( İştirak Halindeki Paylar )
• İŞTİRAK HALİNDEKİ PAYLAR ( Satış Vaadi Sözleşmesinin Geçersizliği )
• MÜŞTEREK MÜLKİYET ( Satış Vaadi Sözleşmesi Yapılabileceği )
743/m.630
818/m.213
ÖZET : İştirak halindeki paylar müşterek mülkiyete çevrilmeden önce paydaşın belli bir pay üzerinde ayni hakkı olmadığından sözleşmenin yerine getirme olanağı yoktur.

DAVA : Davacı M. vekili tarafından, davalılar aleyhine 3.5.1977 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 10.4.1978 günlü hükmün Yargıtay`ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Davalıların miras bırakanı Ü.`nün tapunun 599 kütük, 604 parsel sayısında kayıtlı taşınmazda, annesi Z. ile kardeşleri S. ve F.`den kendisine miras yoluyla intikal eden pay ve hakkını davacıya satış vaadine ilişkin sözleşme, yasada öngörülen koşulları taşıması ve borç doğuran bir akit olması nedeniyle hukuken geçerlidir. Davalılar da miras bırakanları A. halefleri sıfatiyle onun borçlarından sorumludurlar. 604 parselde Z. 1/2 paya maliktir. Kendisi 1335 yılında öldüğünden terekesi müşterek mülkiyet halindedir. Bu bakımdan kök muris Z.`den Ü.`ye geçen payın davacı adına tescili mümkündür. Yalnız Z.`nin mirasçılarından olan ve davalılarında murisi bulunan S. ve F., Medeni Yasanın yürürlüğünden sonra öldüklerinden terekeleri iştirak halindedir. İştirak halindeki paylar müşterek mülkiyete çevrilmeden önce paydaşın belli bir pay üzerinde ayni hakkı olmadığından sözleşmenin yerine getirme olanağı yoktur.

Bu itibarla; davanın Z.`den Ü`ye intikal eden pay bakımından kabulü, S. ve F.`nin terekeleri iştirak halinde olduğundan ve bu itibarla henüz ifa olanağı doğmadığından reddi gerekirken satış vaadi sözleşmenin geçersizliğinden bahisle mutlak şekilde reddi, usul ve yasaya ayrıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 15.5.1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 11-02-2007, 22:09   #3
A.Turan

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 1978/4892
K. 1978/6021
T. 26.12.1978
• SATIŞ VAADİNE DAYANILARAK TESCİL TALEBİ ( Miras Payı )
• TAKSİM SÖZLEŞMESİ MİRAS PAYLARI ÜZERİNE SÖZLEŞME
743/m.639
ÖZET : Miras bırakandan geçen tüm mallar mirascılar arasında bölüşülmemiş ve devreden mirascılar devralan mirascılara tüm miras haklarını geçirimlememiş ( temlik etmemiş ) olmaları nedeniyle, taraflar arasındaki belge, paylaşım ve miras payları üzerine sözleşme olarak kabul edilemez.

Sözleşmenin yerine getirilmesi olanağı doğmadan satış vaadine dayanılarak tescili istenemez.

MK. m.639/2. mirascılar arasında uygulanamaz.

DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 7.2.1975 ve 24.2.1976 gününde verilen dilekçelerle sonradan kadastroca 125 ada 26 parsel, 128 ada 22, 23, 24 parsel numarası verilen taşınmazların dayanağı olan eski kayıtlardaki Emine Rukiye'ye ait 6/32 payın müvekkilleri adına tescili istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dâir verilen 9.3.1978 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi Cihat, Muhittin vekilleri tarafından istenilmekle ve ayrıca Afife ve arkadaşları vekili, Doğan vekili, Hazine ve belediye vekilleri tarafından temyiz edilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava konusu taşınmazların maliki Hafız Ali'in 3.10.1926 gününde ölerek karısı Halime, kızı Muhsine ve kızkardeşleri Emine Rukiye ve Gülsüm'ü mirasçı bıraktığı, davacıların Halime ve Muhsine mirasçısı, davalıların da Emine Rukiye mirasçıları oldukları dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. 14 Eylül 1926 tarihini taşıyan sulhnamede Hafız Ali'den intikal eden dava konusu taşınmazlardaki Emine Rukiye ile Gülsüm'e ait miras paylarının bedel karşılığında Halime ve Muhsine'ye bırakıldığı ifade edilmiş, 14 Aralık 1926 günlü noterlik belgesinde de aynı husus teyid ve bedelin alındığı ifade olunarak ferağ için vekil tayin edilmiştir. Mirasçılardan Gülsüm, buna rağmen tapuda kendi adına sonradan intikal işlemi yaptırdığından Halime ve Muhsine tarafından bu belgelere ve zilyetliğe dayanılarak onun aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılmış, yargılama sonunda: 1.12.1948 gün ve 1947/211 esas, 396/456 sayılı kararla dava kabul edilmiş, Yargıtay Yüksek Birinci Hukuk Dairesi'nin 27.10.1949 gün ve 1223/2499 sayılı ilâmı ile hüküm onanmış ve Gülsüm'e ait pay davacılar adına tescil edilmiştir. Davacılar bu defa, Emine Rukiye'ye ait payın da kendi adlarına tescilini istemiş, mahkemece istek kabul edilmiş, hüküm bir kısım davalılar tarafından temyiz olunmuştur.

Hafız Ali 3.10.1926 gününde ölmüş, ertesi gün Medeni Kanun yürürlüğe girmiş olduğundan taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde daha çok bu yasa hükümlerinin gözönünde tutulması gerekir.

Davacıların dayandığı ( Sulhname ), 14 Eylül 1926 tarihini taşımakta ise de münderecatı itibariyle Hafız Ali'nin ölümünden sonra düzenlendiği bellidir. Hafız Ali mirasçıları Halime, Muhsine, Emine Rukiye ve Gülsüm'ün ortak beyanlarını taşıyan bu belgede muris Hafız Ali'den intikal eden dava konusu taşınmazlarla taşınır mallardaki Emine Rukiye ve Gülsüm'e ait miras paylarının bir bedel karşılığında Halime ve Muhsine'ye bırakıldığı yazılıdır. Aynı sulhnamenin 6. maddesinde Hafız Ali'den intikal eden zeytinlikler bulunduğu belirtilmiştir. Şu halde Hafız Ali'den intikal eden tüm mallar mirasçılar arasında taksim edilmemiş ve Emine Rukiye ile Gülsüm de tüm miras haklarını Halime ve Muhsine'ye temlik etmemişlerdir. Bu yönü ile sulhname, M.K.’nun 611, 612. maddelerine uygun biçimde düzenlenmiş geçerli bir belge kabul edilemez.

14 Aralık 1926 günlü noterlik belgesi, Emine Rukiye ile Gülsüm'ün beyanını taşımaktadır. Halime ile Muhsine'nin taraf olarak beyanı ile imzası bulunmadığına göre bu belge bir satış veya satış vaadi sözleşmesi olarak nitelendirilemez.

Mirasçılardan Emine Rukiye 5.7.1936 gününde ölmüş olup, mirasçılarından oğlu Fehmi'nin imzasını taşıyan ( Beyanname ) adlı 20.7.1947 günlü belgenin hiçbir hukukî değeri yoktur. Emine Rukiye'nin mirası iştirak halinde olduğundan iştirak halindeki paydaşlardan birinin haricen düzenleyip imzaladığı bu belgede annesi Emine Rukiye'ye ait payın vaktiyle davacılara satıldığı yazılı ise de, bu beyan kendisi veya diğer iştirakçiler için bağlayıcı mahiyet taşımaz.

Davacıların murisi Muhsine ile Fehmi'nin mirasçıları arasında düzenlenmiş 16.4.1959 günlü belge bir satış vaadi sözleşmesidir. Böyle bir sözleşmenin yapılmış olması, yukarıda değinilen sulhname ve noterlik belgesinin bir bakıma geçersiz veya tescil için yetersiz olduğunun davacı tarafça da kabulü anlamını taşıyacağı hususu bir yana, iştirak halindeki paydaş Fehmi mirasçılarının bu satış vaadine dayanılarak tescil de istenemez. Zira, sözleşmenin henüz ifa olanağı doğmamıştır.

Şu açıklama itibariyle, davacıların dayandıkları belgelerle dava konusu taşınmazların davacılar adına tescili mümkün değildir.

Zilyedlik konusuna gelince: Hafız Ali mirasçılarından Gülsüm'ün tapuda yaptırdığı intikalde Emine Rukiye'nin payı müracaatına bırakılmıştır. Taraflar, Hafız Ali mirasçısı sıfatiyle bu taşınmazlarda hak sahibidirler. 15.5.1957 gün ve 2/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararında, 12.10.1960 gün ve 7-12/66 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında da işaret olunduğu üzere, mirasçılardan birinin veya birkaçının taşınmaz maldaki zilyedliği hem kendi adına, hem de diğer mirasçılar nam ve hesabına kabul edilir. Diğer mirasçılar nam ve hesabına zilyedlik fer'i zilyedlik niteliğinde olduğundan M.K.’nun 639/2. maddesindeki ( malik sıfatiyle zilyedlik ) ten sözedilemez. Bu koşulun bulunmayışı nedeniyle de M.K.’nun 639. maddesinin ikinci fıkrası hükmü mirasçılar arasında uygulanamaz. Şu halde, davacıların zilyedliğe dayalı iddialarına da itibar edilemez.

Burada bir hususu açıklığa kavuşturmakta yarar görülmüştür. Hafız Ali mirasçılarından Gülsüm'e ait payın M.K.’nun 639/2. maddesi uyarınca davacılar adına tescil edilmiş olması, Yargıtayca hükmün onanma tarihi olan 27.10.1949 gününde, 24.4.1949 gün ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu kararının bulunmasından ve bunun gözönünde tutulmasından ileri gelmiştir. O karara göre mirasçılar arasında zamanaşımı işlemekte idi. M.K.’nun 639. maddesinde yapılan değişiklikten sonra çıkan 26.5.1954 gün ve 7/17 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı ile mirasçılar arasında zamanaşımı işleyeceğine ilişkin önceki içtihadın değerini yitirdiği kabul edilmiştir. Gülsüm hakkındaki hükmün Yargıtayca incelenmesi sırasında geçerli olan İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları karşısında, Emine Rukiye'ye ait pay hakkında açılan bu davada gerekçe kabul edilip hükme dayanak yapılamaz.

Davalılardan Nurten ve Türkân, Emine Rukiye'nin diğer mirasçılarından ikisidir. Bunlar da iştirak halinde malik olup davayı kabulleri davacılar adına tescile neden olamaz.

Bütün bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde tescile karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, mümeyyizlerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ) 1000 lira duruşma vekâlet ücretinin davacılardan alınarak duruşmada kendilerini vekille temsil ettiren davalılara ödenmesine, yersiz alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine, oybirliğiyle karar verildi.
Old 12-02-2007, 00:42   #4
Av.Cihan Nuri

 
Varsayılan

turan kardeşim yardımların için cok teşekkür ederim. bende araştırdım ama bulamadım. bu konuda daha yeni tarihli karar yada olay varsa eklerseniz çok sevinirim.

"İştirak halindeki paylar müşterek mülkiyete çevrilmeden önce paydaşın belli bir pay üzerinde ayni hakkı olmadığından sözleşmenin yerine getirme olanağı yoktur." dendiğine göre bu şekilde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile satış yapılamayacağı anlaşılmaktadır. benim anladığım..
sizce nasıl yapılmalı????
Old 12-02-2007, 15:51   #5
hidayet

 
Varsayılan

Sayın Cihan Nuri,iştirak halindeki payın 3.kişiye noterden yapılacak satım vaadi sözleşmesi ile devredilmesinde borçlandırıcı işlem olması itibariyle yani taahhüt işlemi olarak geçerlidir ve hukuken yapılmasına engel bir durum yoktur.Ancak tasaruf işlemi olarak sonuç doğurması ancak payların müşterek mülkiyet olarak intihalinden sonra olacaktır.Nitekim TMK:677/2'de bu hususu düzenlemektedir.Aşağıdaki kararı iyi incelemenizi tavsiye ederim.Buna benzer pek çok karar mevcuttur.Saygılar..

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/1091
K. 2005/4279
T. 4.5.2005
• SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Tapu İptali Ve Tescil Talebi - Pay Satışı Şeklinde Satış Vaadi Sözleşmesi Yapılamaz İse De Bu Şekilde Yapılan Satış Vaadi Sözleşmeleri Geçersiz Olmayıp Sadece Sözleşmenin İfa Edilmesini Engellediği )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Pay Satışı Şeklinde Satış Vaadi Sözleşmesi - Satışa Konu Taşınmaz İmar Uygulamasına Tabi Tutulması Nedeniyle Pay Tescili Olanağı Doğduğundan Sözleşmenin İfa Edilebileceği/Davanın Kabulü Gereği )
• PAY SATIŞI ŞEKLİNDE SÖZLEŞME ( Satış Vaadi Sözleşmesi - Satışa Konu Taşınmaz İmar Uygulamasına Tabi Tutulması Nedeniyle Pay Tescili Olanağı Doğduğundan Sözleşmenin İfa Edilebileceği/Davanın Kabulü Gereği )
• İMAR UYGULAMASINA TABİ TUTULAN PAY ( Pay Satışı Şeklinde Satış Vaadi Sözleşmesi - Pay Tescili Olanağı Doğduğundan Sözleşmenin İfa Edilebileceği/Davanın Kabulü Gereği )
4721/m.706,716
818/m.213
3194/m.18/son
ÖZET : Dava, satış vaadi sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Pay satışı şeklinde satış vaadi sözleşmesi yapılamaz ise de, bu şekilde yapılan satış vaadi sözleşmeleri geçersiz olmayıp, sadece sözleşmenin ifa edilmesini engeller. Satışa konu taşınmaz imar uygulamasına tabi tutulduğunda, artık pay tescili olanağı doğduğundan, sözleşme de ifa edilebilir. Mahkemece dava konusu edilen taşınmazların imar parseli olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.4.2001 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 9.11.2004 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, satış vaadi sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Kaynağını Borçlar Kanunu’nun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunu’nun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 706 ( önceki Medeni Kanunun 634 ) ve Noterlik Kanunu’nun 89. madde hükümleri uyarınca noter önünde resen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Medeni Kanunun 716 ( önceki Medeni Kanun 642 ) maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.

Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanunu’nun 81. maddesi uyarınca depo ettirilebilir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davanın kabulünde onanacak bir diğer husus ise sözleşmenin ifa olanağı bulunmasıdır. Elbirliği mülkiyete ( Türk Medeni Kanunu m.701 ) konu bir taşınmazda elbirliği ( iştirak halinde ) ortaklardan birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir. Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa dayanağı varlığı düşünülemez. Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa iştirak bozulmamak kaydı ile satıcı elbirliği ortağın payının alıcı elbirliği ortağın payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesi ifa olanağı bulur. Eğer satışı vaad edilen taşınmaz tapusunda temliki tasarrufu engelleyen kayıt varsa veya 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18/son maddesi hükmüne aykırı şekilde satış vaadinde bulunulmuşsa ya da vaade konu taşınmaz bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olmuşsa bu gibi durumlarda da sözleşmenin ifa olanağı varlığından söz edilemez.

Somut olayda, davacı tarla niteliği ile tapuda kayıtlı taşınmazda davalı payından 2393 payı satış vaadi sözleşmesi ile satın almış ve daha sonra satışa konu taşınmaz imar uygulaması ile çeşitli parsellere revizyon görmüştür. Davacı, oluşan imar parsellerinden adına pay tescili istemiştir. Davalı, davaya karşı çıkmamıştır. Mahkemece, imar uygulamasından önce İmar Yasasının 18. maddesi uyarınca yapılan satış vaadlerinin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18/son maddesi hükmü "Veraset yolu ile intikal eden, bu Kanun hükümlerine göre şuyulandırılan Kat Mülkiyeti Kanunu uygulaması, tarım ve hayvancılık, turizm, sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yolu ile satılanlar hariç imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları, satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz." şeklindedir. Anılan hükme göre pay satışı şeklinde satış vaadi sözleşmesi yapılamayacağı öngörülmüş ise de, bu şekilde yapılan satış vaadi sözleşmeleri geçersiz olmayıp, yukarıda da açıklandığı gibi sadece sözleşmenin ifa edilmesini engeller. Satışa konu taşınmaz imar uygulamasına tabi tutulduğunda, artık pay tescili olanağı doğduğundan, sözleşme de ifa edilebilir.

Mahkemece dava konusu edilen taşınmazların imar parseli olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, 4.5.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kazancı Yay.
Old 12-02-2007, 18:28   #6
Av.Cihan Nuri

 
Varsayılan

hidayet bey çok teşekkür ederim. aradığım yanıt bu idi.
 


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adi Satış ile Satılan Taşınmaz denipre Meslektaşların Soruları 24 26-06-2013 20:46
Satış Vaadi Sözleşmesi secretmask Meslektaşların Soruları 14 20-04-2009 16:41
Bono'da Sebep, Bağışlama Vaadi-ödeme Vaadi (bono) Ilişkisi, Ödememe Ve Sonuçları :-) Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 9 04-01-2008 10:55
Taşınmaz Satış Vaadi detay82 Meslektaşların Soruları 3 26-01-2007 11:20
Mirasta Anlaşmazlık kupeli Hukuk Soruları Arşivi 1 02-03-2002 23:59


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04748106 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.