|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
28-12-2011, 13:05 | #1 |
|
HMK Davanın Tamamen Islahı
Sevgili meslektaşlarım;
Durum anlaşılır ama nasıl bir adım atmam gerektiği konusunda kararsız kaldım. Öncelikle durumumu izah edeyim. Öncelikli olarak 3 hissedarın olduğu bir taşınmaz var. Ortaklığın giderilmesi davası açılıyor satış kararı çıkıyor icra yoluyla ihalesi yapılacakken ortaklar (Müvekkilimizin babası dahil) hisselerini 3. kişi olan bir hissadarın varlıklı oğluna 21.000 TL'ye satıyorlar. Satıştan 2 yıl sonra Müvekkilin babası vefat ediyor. Bizde Muvaaza nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açıyoruz. Yapılan yargılamada Bilirkişi Taşınmazın satış tarihindeki bedelini 50.000 TL olarak hesap etmiştir. Sorun şurada, Müvekkilin babası ölümünden önce satışında yapıldığı dönem öncesinden beri alkol problemleri olan halk arasında "İçkici Mustafa" olarak bilinen, bu problemi nedeniyle boşanan, işsiz ve sağlık problemleri olan biridir. Keza satıştan 2 yıl sonra sirozdan vefat etmiştir. Bu noktada biz gördük ki Muvazaadan ziyade Müzayaka ve dolayısı ile Gabin durumu söz konusu. Keza murisin satış iradesi ortada ancak bu iradeyi kuvvetlice sorgulayacak yetilerini yitirmiş, bulunduğu an ve imkan itibariyle sömürülmüştür. 18.000 TL gibi bir satış parası elde etmesi gerekirken 7.000 TL ye hisseleri satın alınmıştır ki bu 7.000 TL de Davalı tanıklarının beyanıdır. Gerçekte daha da az olduğunu düşünmekteyiz. Şimdi asıl soruma geçecek olur isek, Davayı muvazaa iddiasıyla açtık ama muvazaa olmadığı ortada hakim Muvazaa yoktur ama gabin vardır dolayısıyle talebin kabulü ile tapu iptal ve davacı adına tesciline der mi? Islah etme noktasında; 6100 Sayılı HMK 180. maddede yer alan Tamamen islahtan anlaşılması gereken nedir? a-Alacak davası açmışken tahkikat evresinde baktınız ki borçlu olduğunuza ilişkin delil ve emareler ortaya çıkıyor davayı Menfi tespit davasına çevirmek mi? Tamamen ıslahtır? b-Muvazaa nedeniyle iptal davası açtınız baktınız ki muvazaa değil gabin söz konusu var bu durumda davayı gabin gerekçesiyle iptal talepli ıslah etmek mi bu madde kapsamındadır? c-Biz hisseyi istemiyoruz para istiyoruz. Bu davayı kabul edeceğimizi farzedersek, sonrasında bu davayı da delil göstererek alacak davası açıp 18.000 - 7.000=11.000 TL yi talep edebilir miyiz? Yoksa Söz konusu alacağın kaynağı olan satış hukuka aykırıdır diyerek reddedilmemiz noktasında kesin hüküm (ya da karar kesinleşene kadar derdestlik) iddiasında bulunulabilir mi? d-Dava dilekçesinde dayanılan vakıa ve bu vakıalara bağlı olarak hukuki gerekçelerin daha elde edilen bulgu ve veriler neticesinde sonra değiştirilmesi iddianın genişletilmesi yasağına mı tabidir? Bu durumda siz olsaydınız nasıl bir yol izlerdiniz? Teşekkürler. |
09-02-2012, 01:18 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım açmış olduğunuz davanın hukuki nitelemesiyle hakim bağlı değildir.HUMK.m.76 he HMK. m.33 e göre açılan davanın hukuki tavsifi hakime aittir. İlk Sorunuz) Açılan davanın konusu Tapu İptali ve Tescili Davasıdır.Davanızda iddianız ortada bir muvazaa olduğudur.Bu muvazaa nedeniyle de tapunun iptal edilerek adınıza tescili istemektesiniz. İlk bakışta aklıma hukuki tavsifin hakime ait olduğundan bahisle hakimin gabin olduğunu anlayınca karar talebiniz doğrultusunda karar vereceği şeklinde bir düşünce geldi. Yani; tapunun iptaline ve tesciline ilişkin yapmış olduğunuz hukuki tavsifle hakim bağlı değildir.Dava dilekçenizde belirttiğiniz hususlara ve talebinize göre hukuki tavsifi yapmak hakimin görevidir. Ancak açılan davada, bu durum farklı bir şekilde tezahür ettiğinden bu durum geçerli değildir.Şöyle ki; eğer siz yukarıda gabine ilişkin durumu dilekçenizde anlatıp bunun hukuki tavsifini muvaaza olarak nitelendirseydiniz o takdirde hakim bu nitelendirmeyle bağlı olmayacak davayı gabin nedeniyle tapu iptali ve tescili olarak tavsif edecekti. dava dilekçesinden veya anlatımlarınızdan olayın gabin niteliğinde olduğunu Açılan davada talep tapunun iptali ve tescili ise tapunun iptaline ve tesciline konu olan durumun daha sonradan değişmesi hakimin muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescili davasını gabin nedeniyle tapu iptal ve tescili olarak nitelendiremeyeceğidir. Davacının talebi tapu iptali ve tescilidir.Davacının kendisinin dilekçede iddia ettiği sebebin dışında başka bir sebebin ortaya çıkması ise hakimin hukuki tavsif yapmasına engeldir.Çünkü davacı dilekçesinde muvaazaya dayalı tapu iptal ve tescil istemiş ancak iddia ettiği sebebin var olmadığı ortaya çıkmıştır.Bu nedenle davacının iddiası ispat edilemediğinden davanın reddi gerekmektedir. HMK. Hukukun uygulanması MADDE 33. Hâkim, Türk hukukunu resen uygular. (HUMK.m.76) T.C. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2004/11405 K. 2004/16331 T. 21.6.2004 • İSTİHKAK DAVASI ( Mahcuz Aracı Noterde Düzenlenen Kati Satış Sözleşmesi Dolayısıyla Malikinin Kendisi Olması İddiasına Dayanılması ) • HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ ( Her Ne Kadar Dava Bu Sebebe Dayanılarak Açılmışsa da Hakimin Davanın Niteliğinin İstihkak Davası Olduğunu Görerek Buna Göre Gerekli Olan Yolu İzlemesi ) • HUKUKİ TAVSİF ( Haczedilmezlik Şikayeti Olarak Açılmışsa da Hakimin Davanın Niteliğinin İstihkak Davası Olduğundan İstihkak Prosedürü İzlemesi Gerekliliği ) 2004/m.16,97 1086/m.76 ÖZET : Şikayetçi haczedilen aracı Kadıköy 8. Noterliği'nin 24.8.2001 tarih ve 17999 yevmiye numaralı kat'i satış sözleşmesi ile satın aldığını, malikin kendisi olduğunu ifade etmiştir. Takipte taraf olmayan 3. kişinin başvurusu açıklanan bu şekli ile istihkak davası niteliğindedir. HUMK.nun 76. maddesi gereğince istemin hukuki tavsifi Hakime aittir. Çekişme istihkak davası prosedürüne göre çözümlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin şikayetçi-3. kişi vekilince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Alacaklı MNG Bank A.Ş. vekili tarafından diğer borçlular yanında borçlu, Evren Yapı Malzemeleri Ltd. Şti. hakkında da genel haciz yoluyla icra takibine geçilmiş ve sürdürülen takip sırasında borçlunun adına kayıtlı olan 06 GAB 41 plakalı aracın trafik kaydına haciz konulduğu anlaşılmıştır. Davacı Tınarsoy Elektrik Ltd. Şti. icra mahkemesine başvurusunda haczedilen aracı Kadıköy 8. Noterliği'nin 24.8.2001 tarih ve 17999 yevmiye numaralı kat'i satış sözleşmesi ile satın aldığını, malikin kendisi olduğunu ifade etmiş ve araç üzerindeki haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Takipte taraf olmayan 3. kişinin başvurusu açıklanan bu şekli ile istihkak davası niteliğindedir. HUMK.nun 76. maddesi gereğince istemin hukuki tavsifi Hakime aittir. Bu durumda mahkemece öncelikle duruşma açılmalı, sonra, taraf teşkili ve varsa noksan harç tamamlattırılmalı, tarafların delilleri toplanarak çekişme istihkak davası prosedürüne göre çözümlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Evrak üzerinde inceleme yapılarak ve başvuru şikayet olarak değerlendirilip yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 21.06.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. a.) Tamamen ıslah yeni bir dava dilekçesiyle yeni bir dava ikame etmeyi içerir.Ancak açılan bu dava eski davanın açıldığı tarihte açılmış olur.Ve zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerde bu tarihe göre dikkate alınır. Örnekte belirttiğiniz üzere açılan alacak davasının menfi tespit davasına dönüştürülmesi davanın tamamen ıslahı hükmündedir. b)Açılan dava tapu iptal ve tescil davasıdır.Hukuk davasında hakim taleple bağlıdır.(HMK.m.26)Hakim açılan davada davacının dava dilekçesinde gösterdiği sebeplerle ve taleple bağlıdır. Bu nedenle davacı yargılama aşamasında talebine konu iddiasını başka bir sebeple değiştirmek veya genişletmek istiyorsa bunu ancak kısmen ıslah yoluyla yapabilecektir. c.)Bu sorunuzu anlayamadım. d.) Evet iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabidir.Davacı davasını açarken davasını ne şekilde açtıysa ileri sürdüğü iddiaların ve savunmalarını değiştirecek sebeplerin sonradan ortaya çıkması hali yasak kapsamındadır.Çünkü iddiasını ve savunmasını ispat edemediği anlamına gelir ki bu halde ancak ıslah yoluyla bu durumu aşabilir.Kısmen ıslah yoluyla tabi ki. HMK. m.141 gerekçesi/son:"Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının istisnası olduğundan, ikinci fıkrada yapılan düzenleme ile iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah hükümleri saklı tutulmuştur. Yani, ıslahla iddia ve savunma genişletilip değiştirilebilir. Islaha başvurulması, belirli şartlara bağlı olduğundan, taraf bu yola başvurmak istiyorsa bu şartları yerine getirmek zorunda kalacaktır." ISLAH KURUMU T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas No : 2010/13-389 Karar No: 2010/429 Karar Tarihi: 29.09.2010 "Bilindiği gibi ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesi işlemidir (HUMK. m.83; Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B. 6. C. IV, İstanbul 2001, s.3965). Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşabilecek olan her hangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C.I.II.B,5, İstanbul 1992 s.534). Islahın konusu, tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğuna göre, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan söz edilmesinde yarar vardır: Gerek öğreti gerekse Yargıtay, ıslah yoluyla davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini, aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur (Kuru: C.IV s.4035). Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında, ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi, elbette olanaklı değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin de ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır. Zira ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için ongorülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz. Islahın sonuçlarına gelince; Islah tahkikata tabi davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tahkikata tabi olmayan davalarda ise yargılamanın bitimine kadar yapılabilir (HUMK m.84). Islah tek taraflı bir irade beyanı olup, ıslahın geçerliliği için karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne gerek yoktur. Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektireceğinden (HUMK m.87), davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır. Davanın tamamen (kamilen) ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul islemlerı yapılmamıs sayılır. (HUMK m.87/1). Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir." |
09-02-2012, 13:06 | #3 |
|
Cevaplarınız için teşekkürler;
c-Biz hisseyi istemiyoruz para istiyoruz. Bu davayı kabul edeceğimizi farzedersek, sonrasında bu davayı da delil göstererek alacak davası açıp 18.000 - 7.000=11.000 TL yi talep edebilir miyiz? Yoksa Söz konusu alacağın kaynağı olan satış hukuka aykırıdır diyerek reddedilmemiz noktasında kesin hüküm (ya da karar kesinleşene kadar derdestlik) iddiasında bulunulabilir mi? *** Davayı kısmen dahi islah etmedik sadece esasa beyanda durumu beyan ettik nitelendirmenin hakimin taktirinde olmasını gerekçe göstererek ancak davamız reddolundu. Buradan devamla tapu iptal ve tescil konusunda -kararın kesinleştiğini farzedersek- kesin hüküm vardır. Ancak biz bu tapu devrinin tarafı olan murisin mirascısı olarak söz konusu tapu devri esnasında murise verilen/ödenen para rayicin çok altındadır dıyerek bır alacak davası açabilirmiyiz? -Müyaka ve gabin iddialarına da dayanarak? Aslında daha da nitelikli hali olan sebepsiz zenginleşme davası mı demeliyim? |
11-02-2012, 16:43 | #4 |
|
III - GABİN
MADDE 21. Bir akitte ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu takdirde, eğer mutazarrırın müzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise, mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir. Bu müddet, akdin inikadından itibaren cereyan eder. Bu konudaki içtihatlara bakmanızı öneririm. http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?mid=3315 ÜÇÜNCÜ FASIL HAKSIZ BİR FİİL İLE MAL İKTİSABINDAN DOĞAN BORÇLAR A) ŞARTLAR I - UMUMİYET İTİBARİYLE MADDE 61. Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır. http://www.turkhukuksitesi.com/mevzu...d=3355#ictihat B) İADENİN ŞÜMULÜ I - MÜDDEİALEYHİN BORCU MADDE 63. Haksız olarak bir şeyi istifa eden kimse, onun istirdadı zamanında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği miktar nispetinde red ve iade ile mükellef değildir. Şu kadar ki kabız, o şeyi suiniyet ile elden çıkarmış yahut onu elden çıkarır iken bilahare red ve iadeye mecbur olacağına vakıf bulunmuş olursa red ve iadeye mecburdur. D) MÜRURU ZAMAN MADDE 66. Haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dâva, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna ıttılaı tarihinden itibaren bir sene müruriyle ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren on senenin müruriyle sakıt olur. Eğer mal iktisabı mutazarrır olan taraf aleyhinde bir borç teşkilinden ibaret ise, mutazarrırın hakkı mürüru zaman ile sakıt olmuş olsa bile, bu borcu ifa etmez. --------------------- Yukarıdaki yasal düzenlemeler ışığında önce akdin inikadından(yapılmasından) sonra bir senelik zamanaşımı olduğunu hatırlatmakta fayda var.(GABİN) Yine öğrenme tarihi itibariyle de sebepsiz zenginleşme için 1 yıllık süre olduğunu da unutmamak gerek.(BK.m.66) Sebepsiz zenginleşmede kanunun mealinden de anlaşılacağı üzere "Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden kimse" denilmektedir.Sebepsiz zenginleşme gabinin nitelikli hali değildir.Sebepsiz zenginleşmede geçerli bir işleme dayalı bir eylem bulunmamaktadır.İşlem ya baştan geçersizdir veya geçerli olduğu düşünülerek yapıldığı halde aslında geçersizdir. Gabin de ise usulüne uygun bir işlem ve bu işleme uygun irade var olmakla birlikte taraflardan birinin bu akitteki orantısızlığı anlamasına engel teşkil eden sebeplerin varlığı nedeniyle oluşan orantısızlık söz konusudur. Bu itibarla, siz dava konusu taşınmazın haksız nedenlerle karşı tarafın iktisap ettiğini değil satışı yapılan taşınmazın yapılan satıştaki bedelinin, taşınmazın gerçek bedeline göre satışı yapan murisin müzayaka hali nedeniyle orantısız olduğunu ileri sürerek mirasçıların bundan zarara uğradığını ileri sürmektesiniz. Somut olaya hangisinin uygulanacağı konusunda; olayın tarafınızdan anlatıldığı şekli itibariyle yapmak istediğiniz işleme en uygun düşen dava sebebi gabin dir. Nitekim muvazaa nedeniye açılan davada ileri sürdüğünüz hususlar açılacak olan davada da karşınıza çıkacağından, sizin de bu dosyayı delil olarak gösterme durumunuz söz konusu olacağından ve somut olayın dava öncesi anlatımları da dikkate alındığında gabin nedeniyle oluşan orantısızlık nedeniyle mirasçıların haklarının helaldar olduğu iddiası daha uygun gelmektedir. Açılan önceki dava muvazaa olduğundan muvazaanın olmadığı anlaşılmış olsa dahi murisin müzayakası nedeniyle oluşan gabin nedeniyle miraşçıların haklarının zayi olduğu ortaya çıkıyorsa BK.m.21 uyarınca mirasçılar bu haklarını kullanabilecektir diye düşünüyorum. |
13-02-2012, 11:00 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli fikirleriniz ve bilgileriniz için teşekkürler. |
27-05-2017, 13:36 | #6 |
|
Davanmın HMK 180. maddesine göre tamamen ıslahında, ıslah talebinin beyanından itibaren bir hafta içinde yeni dava dilekçesinin verilmesi gerekiyor, yasaya göre.
Bu durumda, davanın açılış tarihi yeni dava dilekçesinin verildiği tarihe mi taşınır? Dava, HMK 107. maddenin 1. fıkrasına göre açılmış belirsiz alacak davası ise veya son fıkrasına göre açılmış külli tespit, kısmi eda davası ise, zamanaşımının kesilmesi davanın ilk açıldığı tarihte mi kalır, yoksa yeni dava dilekçesinin verildiği tarihe mi taşınır? Bu ikinci sorunun cevabı aslında ilk sorunun cevabına bağlı. Sanırım, davanın açılış tarihi yeni dava dilekçesinin verildiği tarihe taşınırsa zamanaşımının kesilmesi de bu tarihe taşınır diyebilir miyiz? |
05-06-2017, 16:54 | #7 |
|
Yargitay Hukuk Genel Kurulu E:2012/4-824 K:2013/305"
Gerek öğretide, gerekse yerleşik yargısal kararlarda, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı, hak düşürücü süre ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır. ( Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.baskı c.IV,s.3998 vd; Sabri Şakir Ansay Yargılama Usulleri, 1960 baskı sh:194 vd,; İlhan Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 1975 baskı s.460 vd,; Saim Üstündağ Medeni Yargılama Hukuku Esasları, 1973 baskı s.335 vd, ile aynı yöndeki HGK.18.12.1957 gün E.2/66 K.64; HGK, 30.1.2002 gün 2002/2-63 E.,23 K.; HGK, 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E.;572 K.; HGK, 5.3.2003 gün ve 2003/9-76 E.;126 K. ) "YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E:2012/4-824 K:2013/305"
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Akıl Hastalığı Sebebine dayalı açılan davanın tamamen ıslahı ile 166/1 dayandırılma | av.knel | Meslektaşların Soruları | 4 | 24-02-2014 17:29 |
Yeni HMK uyarınca Davanın Tamamen Islahı | Av. Nalan karakaş | Meslektaşların Soruları | 3 | 06-01-2012 21:46 |
Sehven Katkı Payı Olarak Açılan Davanın Katılım Payı Alacağı Şeklinde Islahı Mümkün Müdür ve Bu Konudaki Zamanaşımı Sorunu Ne Olur? | iussy | Meslektaşların Soruları | 5 | 26-04-2011 11:26 |
Davanın Islahı | slnn | Meslektaşların Soruları | 9 | 21-02-2010 16:02 |
Davanın tamamen ıslahı, tamamen ıslah ile ilk dilekçedeki talep düşürülebilir mi? | Av. Caner Arıcı | Meslektaşların Soruları | 1 | 04-04-2008 15:46 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |