|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
28-02-2007, 10:26 | #1 |
|
ölünceye kadar bakma sözleşmesinde şartlar
Bu konuda sormak istediğim iki şey var,ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılıyor ve dokuz ay gibi bir bakım karşılığında (ki olayda başka bir bakıcı var, ayrı olarak parayla tutulmuş)bir ev veriliyor.Bakılan süre ile verilen şey arasında bir denge olması gerekir mi bununla ilgili bir yargıtay kararı var mı?
ikinci sorum ise,sözleşmenin altında kadın imza yerine parmak basmış. oysa kadın ilkokul mezunu ve imza atmayı biliyor!usulen yaklaştığımızda bu konuda bişey yakalayabilirmiyim?iyi çalışmalar... |
28-02-2007, 10:54 | #2 |
|
Sınırlı katkı
Ne kadar bilgi... o kadar katkı
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zordur. Hile: BK.nun 28/1 maddesinde açıklandığı üzere; taraflardan biri değer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, hata esaslı olmasa bile, aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ( makable şamil ) olarak oradan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Ve hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Muris muvazaası: Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa niteliği itibariyle nispi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan; gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için, esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. OLAYDA: Butlan sonucunu doğuran, genelde muvazaa, özelde “muris muvazaası” hukuksal nedenine dayalı olarak ileri sürülen iddiaların her türlü kanıtla ispatı mümkündür. Şimdilik bu kadar, kolay gelsin. |
28-02-2007, 11:00 | #3 |
|
sn Metin,öncelikli olarak cevabınız için teşekkürler.Ancak benim öğrenmek istediğim,biz ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayanarak tapunun iptalini istedik .İddiamız ise kişinin,sözleşme diğer tarafı tarafından bakılmadığıvebu haliyle sözleşmenin geçersiz olduğu yönünde.Ben olaya iki sağlam yönden daha yaklaşmak istiyorum.1.si,arada bir denge olmalı mı(yani bakım süresi ne kadar olmalı ki karşılığında bir gayri menkul verilmeli,yargıtay kararı varmıdır bu yönde)2.si herhangi bir şekil şartına da dayanabilir miyiz?(parmak basması ve imza yönlerinden)
|
28-02-2007, 11:18 | #4 |
|
Biraz daha katkı
ÖZET : Asıl saptanması gereken husus bu temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılıp yapılmadığının ve temlikte bakıp gözetme koşulunun değil bağış amacının üstün tutulup tutulmadığının saptanmasıdır. Bunun belirlenmesi içinde sözleşme tarihinde miras bırakanın yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, elinde bulunan mallarının mevcudu, aile koşulları ve ilişkileri temlik edilen mal miktarının tüm mal varlığına göre makul karşılanacak bir sınır içinde kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir (Y.,1. HD., E. 2004/2979,K. 2004/3772,T. 1.4.2004)
ÖZET : Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra ya da alacaklının ölümüne çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu,aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan malvarlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Y.,HGK,E. 2003/1-2,K. 2003/2,T. 22.1.2003 kahve molası |
28-02-2007, 12:26 | #5 |
|
Hulusi Bey' in de belirttiği gibi sözleşme yapıldıktan kısa bir süre sonra bakılanın ölmesi sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Yargıtay ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde çok katı bir tutum sergiliyor. Bakılacak kişi kendisi dava açıp irede bozukluğuna veya bakacak kişinin bakım görevini yerine getirmediğine dayanarak dava açmadığı sürece bu gibi sözleşmelerin hükümsüzlüğüne dair karar almak çok zor. Mal kaçırma iradesinin çok belirgin olması gerekiyor. Bizim bir davamızda,bakılanın sözleşmeyi yaptığında kanser hastası olduğunu bilmesi ve notere zorla götürülecek kadar ağır hasta olması ve sözleşme yapıldıktan sadece 1 ay sonra murisin ölmesi dahi mal kaçırma iradesini ispatlamamıza yetmedi ve davayı kaybettik. Ancak henüz Yargıtaydan dosyamız dönmedi.
Bu sebeple kesinlikle söyleyebilirim ki sizin isteğiniz sorunun cevabı böyle bir şey yok şeklindedir. En az şu kadar bakılmalı şeklinde bir süre yoktur. Ancak parmak basma olayından dolayı şekli bir eksiklik söz konusu ise bu bir çıkış yolu olabilir mi bilmiyorum. Sanırım ispat gücü ile doğru orantılı olarak etkisi olur. |
28-02-2007, 13:31 | #6 |
|
imza-parmak ; irade - şekil
“ ….Ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla, diğerine bir gayrimenkul temlikini mutazammın olarak yapmak istediği mukaveleleri tanzime, Sulh Hakimleriyle, Noterlerin ve Tapu Sicil Muhafız veya Memurlarının salahiyetli bulunduklarına 10.12.1952 tarihinde mevcudun üçte ikisini geçen oyçokluğu ile karar verildi.” (YİBK.,E. 1952/4,K. 1952/5,T. 10.12.1952).
İçtihadı Birleştirme kararları (kural olarak); konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcıdır. Olayda; okur yazar kişinin “imza” yerine “parmak basmış olması” nın, sözleşmenin geçersizliğine bir “gerekçe” olup olamayacağı sorulmaktadır. Bu sözleşme nerede yapılmıştır ? Yasaya ve İBK.’ya göre Noterde, Sulh Yargıcının huzurunda ya da Tapuda…yapılmış olmalı. O halde parmak basan kişinin kimliği ve eylemi yetkili kişilerin huzurunda tescil edilmiştir. Şimdi, yalnızca, imza atmamış, parmak basmış gerekçesiyle bu sözleşme geçersiz sayılabilir mi? Kanımca hayır! Hele ki parmak basan tarafından bu yolda bir inkâr yok ise! İspat hukuku açısından, itiraz halinde, imzanın o kişinin el ürünü olup olmadığını bilirkişi marifetiyle tespit ettiriyoruz. Parmak basılmış olmasında da, parmak izinin o kişiye ait olup olmadığının tespiti mümkün iken, sırf bu nedenle sözleşme geçersiz sayılamaz görüşündeyim (BK.m.511, 512). İrade ile şekil konusunda, öncelik (olay bağlamında) şekle verilse dahi, işlemi yapan yetkili (Noter, Yargıç, Tapu Md.) itibariyle, parmak basılmış olması (bu yoldaki koşula uyulmuş olmasıyla) sözleşmeyi geçersiz kılmaz. Kolay gelsin. |
28-02-2007, 13:37 | #7 |
|
cevaplarınız için teşekkür ederim,şöyle bir karar buldum,paylaşayım istedim
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas No. 1977/291 Karar No. 1977/1473 Tarihi 21.02.1977 743-TÜRK KANUNU MEDENİSİ/507 ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ TENKİS MAHFUZ HİSSEYE TECAVÜZ ÖLÜME BAĞLI OLMAYAN BAĞIŞLAR ÖZET ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA AKDİ İVAZLI SÖZLEŞMELERDEN OLUP, İVAZ TEMLİKDE BULUNAN KİŞİNİN ÖLÜNCEYE KADAR BAKIP GÖZETİLMESİNDEN İBARETTİR. BAKIP GÖZETME KONUSU GERÇEĞE DAYANMADIĞI ZAMAN KARŞILIKSIZ BİR SÖZLEŞME MEYDANA GELİR. BİR KİMSENİN, ANASINA, BABASINA VEYA EŞİNE BAKIP YARDIM ETMESİ AHLÂKİ BİR GÖREVDİR. ANCAK GÖREVİN SINIRI AŞILDIĞI, BAKIP GÖZETEN İÇİN BU DURUM BİR KÜLFET TEŞKİL ETTİĞİ ZAMAN, HİZMETİN KARŞILIĞINDA BİR ŞEY İSTENMESİ HUKUKA UYGUN DÜŞER. ANCAK, BÜYÜK BİR SERVETİN NAKLİNE YOL AÇACAK ŞEKİLDE BİR MUAMELE YAPILMASI SAKLI PAYI GİDERME KASDININ OBJEKTİF DELİLİ SAYILIR. DAVA VE KARAR : Mehmet Aydemir ile Mustafa Aydemir ve Nergis Konya arasındaki tenkis davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki davacı tarafından istenilmekle, Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle saklı paya tecavüz edildiğinden dolayı tenkise ilişkindir. Davalı taraf, miras bırakanın saklı payı gidermek kastiyle hareket etmediğini, kendisine bakılmasını sağlamak için dava konusu taşınmazları verdiğini, bu suretle ivazlı bir temlik söz konusu olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir. Gerçekten ölünceye kadar bakma akti ivazlı sözleşmelerden olup ivaz temlikte bulunan kişinin ölünceye kadar bakıp gözetilmesinden ibarettir. Bakıp gözetme hususu gerçeğe dayanmadığı zaman karşılıksız bir sözleşme meydana gelir. Böylece gizli bağış söz konusu olur ki, bu, takdirde Medenî Kanunun 507. maddesinin son fıkrası gereğince tasarrufun tenkise tabi tutulması gerekir. Bir kimsenin anasına, babasına veya eşine bakıp yardım etmesi ahlaki bir görev ise de, görevin sınırı aşıldığı, yani bakıp gözeten için bu durum külfet teşkil ettiği zaman, hizmetin karşılığında bir şey istenmesi ya da olayda olduğu gibi, taşınmazların temellük edilmesi hukuka uygun düşer. Onun için olayda davalıların analarına bakmaları tabidir. Fakat kadın felçli yahut başka suretle normal bakımın ötesinde bir ihtimama muhtaç ise temlikin ivazlı olduğunun kabulü lâzım gelir. Oysa olayda özel bakım şartı yoktur. Sözleşmeden sonra miras bırakanın hastalanması, sözleşmeyi geçerli kılmaya yetmez. Öte yandan temlik edilen şeyin geliri ile hizmet karşılığı arasında adil bir nisbetin bulunması icap eder. Zira, temlikte bulunan kişi gelirinin bir kısmı ile zaten bu bakım görevini davalı tarafa veya ücüncü bir kişiye yaptırabilir. Buna rağmen büyük bir servetin nakline yol açacak şekilde bir muameleye başvurması gerçek anlamıyla ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak kabul olunamaz. Böyle bir tutum saklı payı giderme kastının objektif delili sayılır. Temlik edilen taşınmazların değeri 580.000 TL. dır. Diğer taraftan, bir kimsenin mal varlığının tümünü veya ona yakın bir kısmını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile başkasına devretmesi hali de olayların akışına ters düştüğü takdirde gizli bağış niteliği taşır. Nitekim temlik dışı tereke 90.000 TL. olup, ölünceye kadar bakma adı altında verilen taşınmazların değerinin altıda birinden azdır. Miras bırakanın az önce belirtildiği gibi özel bakımı gerektiren bir hastalık ve durumu bulunmadığı gerçekleşmiş olup, davalıların yaptığı hizmet ahlâki görevlerinin sınırı içinde kalmakta olduğu gibi büyük servetin devri ve tanık sözleri dahi kastı kabule yeterlidir. Öyle ise tenkis hesapları yapılıp hüküm verilmesi gerekirken davanın red edilmesi Usul ve Kanun’a aykırıdır. SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.. |
28-02-2007, 13:45 | #8 |
|
özellikle yukarıda ki karar da belirtilen şey;verilen şey ile hizmet arasında belli bir oranın bulunması yönündedr.Benim tam olarak değinmek istediğim nokta bu..arada oran eksikliği var ve bakıcı varken böyle bir sözleşme yapılıyor..burada mal kaçırmadan sözetmemiz mümkün diye düşünüyorum.iyi çalışmalar.
|
28-02-2007, 14:13 | #9 |
|
Sayın ocean10,
Ölünceye dek bakma akdinde bakım borçlusunun murisinize bakmadığı yönündeki iddianız dinlenmez.Bu iddia münhasıran, sözleşmenin tarafı olmakla, sağlığında, bakım alacaklısına aittir.(BK.m.516,517) Açtığınız davayı kazanabilmek için ölünceye dek bakma akdinin muvazaa ile illetli (mirasçılardan mal kaçırmak maksatlı gibi) olduğunu kanıtlamanız gerekir (Bu istemnizin kabul edilmemesi halinde, şartları varsa uygulanmak üzere, tenkis talepli, terditli bir dava açmış olmaya da dikkat edilmelidir.) Akdin muvazaalı olduğunu kanıtlayabilmeniz için aranan ve incelenecek konularsa, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkilerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi suretiyle bakım alacaklısının sözleşmeyi tanzim ederken samimi olup olmadığı tespit edeilecektir. Bu arada belirtmek gerekir ki, murisin illa ki özel bakıma muhtaç olması, sağlıkça düşkün olması gerekmez, yanı sıra akdin kurulmasından çok kısa bir süre sonra bakım alacaklısının (murisin) vefatı da sözleşmenin geçerliliğini ortadan kaldırmaz. En önemli ve davada belirleyici olacak kriterse, temlik edilenin malvarlığına oranıdır. Akit tarihindeki malvarlığının miktarı ve temlik edilen malin mamelekine oranı tespit edilecek ve saptanacak oranın makul karşılanabilecek sınırda kalıp, kalmadığına bakılacaktır. Sizin somut olayınızda ise ayrıca dikkate değer olan, parayla tutulmuş bakıcı meselesi. Evde para karşılığı bakımını yaptıran murisin, ayrıca 3.bir kişiye ölünceye dek bakma sözleşmesi yaparak ev devretmesi hayatın olağan akışına pek uygun düşmüyor, özellikle bu konunun üzerinde durmanızda fayda var. Saygılarımla... |
28-02-2007, 14:24 | #10 |
|
Yanıtlarınız için teşekkür ederim.iyi çalışmalar.
|
10-03-2009, 10:44 | #11 |
|
ben de birşey sormak istiyorum.
3 kardeşten ikisi anneleri ile ölünceye kadar bakma vaadi sözleşmesi yapmış, sözleşmenini gerekleri yerine getirilmiştir. annenin vefatından sonra saklı paylı diğer kardeş tasarrufun iptalini ve tenkis davası açmışsa bu talebi dinlenir mi? çünkü diğer kardeş mirastan payına düşeni almıştır. |
10-03-2009, 10:50 | #12 |
|
Yani sormak istediğim ölünceye kadar bakma vaadi tenkise tabi midir?
Eğer tanıklar ile ispatlanır ise ölünceye kadar bakma vaadinin asıl amaca uygun yapılması bu işlemin mal kaçırma maksatlı olmadığını ispat ile tenkis davasının reddi sağlanabilir mi? |
11-03-2009, 00:23 | #13 |
|
Sayın Meslektaşım;
Ölünceye kadar bakma vaadine dayalı akitler ivazlı (karşılıklı) akitlerdendir. Bu sebeple tenkise tabi tabi olmaları ancak Medeni Kanun 565.madde 4.fıkradaki halin varlığının davalı tarafça kanıtlanması halinde mümkündür. Konu ile ilgili bir de yargıtay kararı ekliyorum. Aydınlatıcı olacaktır. T.C. YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2007/1353 Karar: 2007/3152 Karar Tarihi: 01.03.2007 ÖZET: Hayatın idamesi için gerekli asgari şartları sağlayacak nafakaya borçlu olabilecek kimse ile ölünceye kadar bakma akdi yapmayı engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Mirasçı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma akdinin inikadı sırasında özel bakıma muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu akdin saklı pay kurallarını bertaraf maksadına matuf olduğunu kabule yeterli değildir. (4721 S. K. m. 565) (818 S. K. m. 511, 514) (HGK 16.03.1988 T. 1987/2-814 E. 1988/247 K.) Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: Karar: Mahkemece, ölünceye kadar bakma aktinin iptali davası reddedilmiş; tenkis isteği kabul edilmiştir. Ölünceye kadar bakma akti gereğince temlik 28.10.1986 günü yapılmış; muris 16.08.2003 tarihinde vefat etmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 565. maddesinde miras bırakanın hangi sağlar arası kazandırmaları hakkında tenkis istenebileceği açıklanmıştır. Bu maddenin 4. fıkrasındaki şartlar, kesin bir biçimde ispatlanmadıkça miras bırakanın yaptığı ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez. Ölünceye kadar bakma akti, niteliği itibariyle güvence sağlayan bir akittir. Bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında belli olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsurda bu yöndür. Borçlar Kanunu'nun 511. maddesi, bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak, kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur. Aksi kararlaştırılmadıkça aktin, bakım alacaklısına sağladığı menfaatler sosyal duruma uygun ikamet, beslenme ve giyinme, görüp gözetme gibi ihtiyaçlarının karşılanmasıdır (B.K. 514). Bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak maddi desteğin ne olacağını önceden kestirmek mümkün olamaz. Hayatın idamesi için gerekli asgari şartları sağlayacak nafakaya borçlu olabilecek kimse ile ölünceye kadar bakma akti yapmayı engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Kaldı ki bu aktin hedefi nafaka veya ahlaki görevleri kadar bir maddi destek elde etmek değil, tarafların bilhassa bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektir. Bu sebeplerle mirasçı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma aktinin in'ikadı sırasında özel bakıma muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu aktin saklı pay kurallarını bertaraf maksadına matuf olduğunu kabule yeterli değildir. Sözleşmesinin saklı pay kurallarını bertarafa yönelik olduğu yönünde başka bir delil yokken tenkise karar verilmesi doğru bulunmamıştır (Y.H.G.K. 16.03.1988 günlü ve 814-247 sayılı kararı). Sonuç: Davalının temyiz itirazının bu sebeple kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.03.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları Saygılar, |
11-03-2009, 19:05 | #14 |
|
Mal kaçırma amacını belirleyen kıstas murisin mal varlığı mıdır?
Örneğin bir evi olan 90 yaşındaki kişi ölümünden 7-8 yıl önce iki kızı ile noterde sözleşme yapmıştır.Gerçekten de iki kızı da annelerine ölünceye dek bakmışlardır.Ancak diğer oğluna herhangi bir şey kalmamıştır bu durumda saklı payı ihlal edilmiş sayılır mı, ayrıca sağlığında 15 yıl evvel de bir başka evini tapuda bu iki kıza satmıştır, bu durumda karşı taraf muvazaa vardır derse ,muvazaa olmadığı nasıl ispatlanır? Sonuçta satım ilşkisinde yer alması gereken bedelin verildiği ya da alındığına dair herhangi bir belge yok, tanık ile muvazaa olmadığı ispatlanabilir mi? Ayrıca muris yaşarken kendi babasından kalan mirası özelllikle oğluna aha çok kalacak şekilde pay etmiştir ancak bunu belgeleyecek taşınmaz kaydı ya da banka kaydı yoktur, bu durum da tanıkla ispatlanır mı?Bu durum için karşı dava süresi geçmişse ayrıca dava açılması mı gerekir? |
11-03-2009, 21:14 | #15 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Meslektaşım;
Verdiğiniz örnekte bir evi olan 72 yaşındaki bir insanın, bu evi ölünceye kadar bakma akdi ile, iki kızına vermesi benim kanatime göre, yine tek başına mirasçıdan mal kaçırmayı kanıtlamaz. Şöyleki, murisin elinde zaten bir kozu var; kendisine baktırabilmek için,bu koz da tek evi, bedava vermiyor ya da satışını yapmıyor ki, bu mal varlığı karşısında hizmet- bakım almaya çalışıyor. Bundan doğal bir şey olamaz diye düşünüyorum.. Yani tek evi olması ve bunu iki kızına ölünceye kadar bakım akdi ile vermiş olması tek başına mal kaçırmaya bence yeterli gerekçe değildir.
diğer sorunuz, 15 yıl önce, bir başka evini satmış olan muris işlemine karşı muvazaa iddiasında bulunulması ve karşı tarafın bunu kazanması daha kolay. Burada yapılması gereken satışın GERÇEK olduğunu kanıtlayabilmenizdir. Tanık delilinden elbette yararlanabilirsiniz. Muvazaa iddia eden tanık dahil her tür delilden yararlanabildiği gibi siz de yararlanabilirsiniz. Murisin satış tarihlerinde. bir rahatsızlığının bulunması veya herhangi bir sebeple, nakite ihtiyacı olması, kızlarının alım gücünün bulunması delil olabilir. Ayrıca, o tarihlerde, evini satacağını duyurması, alıcı bulamaması ve kızlarına satmak zorunda kalması ya da kızlarının böyle bir eve samimi ihtiyaç duymaları vs.. satışın yapıldığı günü hatırlayan eş- dost, kızların parayı ... yerden bulduğunu, şu şekilde bulduğunu hatırlayan tanıklar -yani bu satımın gerçek bir hikayesi olmalı- diye düşünüyorum. Bedelin düşük olması da şu şekilde geçilebilir, diğer tanık anlatımları sağlam ise, insan evini üçüncü şahsa 5 liraya satar da, kızları olduğu için alacak kişi o zaman ihtiyacı kadarına razı olur veya üstü kalsın der..vs..3 liraya satar. Bedelin alındığı ve verildiği tanık anlatımları ile ispatlanabilir. Diye düşünüyorum... Saygılar. |
14-03-2009, 14:12 | #16 |
|
Ölünceye kadar bakma akdinin yerine getirilmemesi sebebi ile tapu iptal ve tescili ile muvaza sebebi ile tapu kaydının iptali,tescili veyahut tenkisi ve iadesi konulu bir davada,
davalılardan biri süresi içinde cevap vermişken diğeri cevap vermemiştir. bu durumda iddiayı kabul mu etmiş olur red mi etmiş olur,mahkemeye de hiç gelmeyi düşünmemektedir bu durumda hakim her iki davalı için nasıl karar verir?Daha önce böyle br durumla karşılaşmadım aynı dava çinde o nedenle cevap bulamıyorum. Bir de bahsettiğim davaya karşı karşılık dava açılması gerekir mi? |
17-06-2009, 08:39 | #17 |
|
peki ölünceye kadar bakma vaaddinin yapılabileceği bir üst sınır var mıdır yaş olarak? 98 yaşına gelmiş çocuğu olmayan iki yeğeni tarafından evi boşaltılıp kiraya verilmiş huzur evine ev bağışı yapılmadığı için huzur evi de sokağa atmış... bu kadın ölünceye kadar bakım sözleşmesi karşılığı evini bağışlayacak olan bayan yaşı ve ayırt etme gücünü önemli ölçüde yitirmesi sebebiyle nası bir yol izlemeli
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
ölünceye kadar bakma akti-tapu iptali | lawyerrr | Borçlar Hukuku Çalışma Grubu | 15 | 03-12-2013 16:59 |
Ölünceye kadar bakma akdinin iptali-Tescil-Tenkis def'i | Av. Şehper Ferda DEMİREL | Miras Hukuku Çalışma Grubu | 34 | 06-07-2012 15:28 |
boşanmada velayet ve degısen şartlar | seyitsonmez | Meslektaşların Soruları | 4 | 01-11-2006 16:41 |
muvaza mı? ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali mi? | yaşar | Miras Hukuku Çalışma Grubu | 1 | 02-04-2006 13:16 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |