|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
10-05-2007, 19:00 | #1 |
|
Miras Hissesinin Yanlış Hesaplanması-Kesin Hüküm-Yapılabilecekler..
Murise 1952 yılında yapılan bir kadastro tespitine itiraz davası açılır.Muris 1975'te eşini ve kardeşinin çocuklarını(BİZİMKİLER), eşi de 1982'de kendi kardeşinin çocuklarını(Karşı taraf) mirasçı bırakarak ölür.
1999 yılında bizimkiler Avukatlarını azlederler. Yargılamanın bundan sonraki aşamalarına katılmazlar. Dizi gibi oldu 13 Eylül 2000 tarihinde düzenlenen bilirkişi raporu dosyaya havalesiz olarak giren ve ne zaman girdiği belli olmayan veraset ilamında eşin miras payı 1/4 olmasına rağmen 1/2 alınarak düzenlenir. Bilirkişi Raporu bizimkilere tebliğ edilip kasinleşmeden 2000 yılında bu rapor esas alınarak dava kabul edilir.Bizimkilere gerekçeli karar da tebliğ edilmez. Bizimkiler kararı duyduklarını belirterek 22.01.2001 tarihinde Bilirkişi Raporuna ve veraset ilamına değinmeden kararı kısmen temyiz ederler. Karar tamamen onanır. Karar düzeltme yoluna başvururlar, reddedilir. 2003 yılında karar kesinleşir. 2007 yılının Şubat ayında taşınmazı bizimkiler ve karşı taraf bir araya gelerek satarlar. Bir sohbetimiz esnasında durum ortaya çıktı. Meblağ oldukça fazla. Kısa bir hesaplama ile satış bedeli kadar. Bizimkiler taşınmazın aynını değil, bedelden mahrum kaldıkları kısmı istiyorlar. Yasal hakları saklı tutarak hasımlı veraset ilamı almak için başvurdum. Ne yapılabilir? -Yargılamanın iadesi. Makul görünüyor ama bilirkişinin ceza yaptırımı ile karşı karşıya kalması gerekliliği bir yana tapu kayıtlarının değişmesini istemiyoruz. Herne kadar Bilirkişi Raporu tebliğ edilmese de temyiz var. 1 yıllık süre geçti. Tek başına işi çözmemesi de ayrı bir husus. -Sebepsiz zenginleşme. Talebimizi karşılaması nedeniyle bu da makul ama çekincem karşı tarafın olayı miras sebebiyle istihkak davasına dönüştürmesi. -Miras sebebiyle istihkak davası. Burada da sonuç talebimizi karşılamıyor. Ayrıca murisin ölümünden itibaren her halükarda 30 yıl gibi bir süre hatırlıyorum. Davanın devam ediyor olması zamanaşımını keser mi? Karar 2003'de kesinleşmiş. Miras payları o zaman belli oldu diyerek öğrenmeden itibaren 1 yıllık süreyi işletsek yine geçmiş oluyor. -İlamsız icra takibi yapıp, itiraz edilirse Genel Mahkemelerde alacak davası açmak ya da başka bir yöntem. Ne yapılabilir? Şimdiden teşekkürler. |
19-05-2007, 15:08 | #2 |
|
sayın osmaniye terekeye ait olan mallarda iştirak hali devam ettiği müddetçe miras sebebiyle istihkak davası açılamaz. ayrıca dava konusu edilen yerin zilyetlik durumunuda araştırınız. miras sebebiyle istihkak davasında zilyet olanlara karşı açılmaktadır. kadastro tespiti davasında karar kesinleşinceye kadar mülkiyet durumu askıda kalmaktadır. bu itibarla da zamanaşımının bu yönlerde göz önünende bulundurularak incelenmesi gerektiği, karşı tarafın kötüniyeti üzerinde de durulmalıdır. tarafına haksız menfaat edinen bu durumu bilebilecek durumda ise kötü niyetin varlığı kabul edilmelidir.
|
19-05-2007, 16:20 | #3 |
|
1- Eş, kardeşlerle birlikte mirasçı ise payı 1/2'dir.
2- Rapor tebliğ edilip, kesinleşmemişse bilirkişinin suçu nedir? 3- Biten davada taraflar kimlerdir ve birbirlerinden talepleri nedir, neye hükmedilmiştir? |
21-05-2007, 02:35 | #4 |
|
Sayın DOĞANEL;
İnternetim henüz geldiği için cevap veremedim. Sorularınızın cevapları: 1-)1975 yılında yürülükte olan 743 sayılı yasanın 444. maddesine göre sağ kalan eşin miras payı 2.zümre ile mirasçılığında 1/2 intifa ve 1/4 mülkiyettir. 1990 yılında yapılan değişiklikle sağ kalan eşe seçme hakkı tanınmıştır. 2-)Bilirkişinin kusuru dosyadaki veraset ilamına göre miras paylarını hesaplamamaktır. Yasa değişikliğini dikkate almadan, 1975 yılındaki şeklini araştırmadan rapor düzenlemektir. 3-)Biten Kadastro tespitine itiraz davasında taraflar ilk başta muris, sonrasında tüm mirasçılar ve taşınmazı kendi adlarına yazdıran üçüncü kişilerdir. Saygılar. |
21-05-2007, 03:27 | #5 |
|
1- Doğrudur. Aslında bugün soruyu tekrar okurken aklıma geldi ama ölüm tarihleri net olmadığı için cevabınızı bekledim..
2- Bilirkişinin bir sorumluluğu olacağını sanmıyorum. Uygulanacak kanunu araştırıp bulmak, bilirkişinin değil, hakimin görevi ve sorumluluğudur.. Konu teknik değil, hukukidir. Kaldı ki dosya temyiz de görmüşken hala dönüp bilirkişinin sorumluluğuna gitmek söz konusu değildir. Olması gereken, hakimin yasal uygulamanın yanlışlığını görüp, eski yasal düzenlemeye göre yeniden hesaplanmak üzere ek rapor istemesidir. Ancak geçmiş artık.. 3- Ne yapılır konusu biraz araştırma gerektiriyor.. (Arkası Yarın ) |
21-05-2007, 03:38 | #6 |
|
Biliyorsunuz, maddi olayları anlatmak taraflarar, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime ait bir yetki ve görevdir.
Miras paylarının yanlış değerlendirilmesinden dolayı müvekkillerin eksik aldığı satış bedelinin müvekkillere ödenmesini talep edeceğim. Artık hukuki nitelendirmesi yargılamanın seyrine göre değişecek. Davanın miras sebebiyle istihkak davasına dönüşmesi ihtimaline karşılık zamanaşımı sürelerinin işlemeyeceğine dair Yargıtay kararı olursa çok işime yarar. Teşekkürler. Saygılar. |
21-05-2007, 21:22 | #7 |
|
İki sorununuz var.
1- Kesin Hüküm itirazı ile karşılaşacaksınız. 2- Zamanaşımı Nasıl verilmiş olursa olsun, kesin hüküm bağlayıcıdır. Bu nedenle bu sorunu yargılamanın iadesini sağlamaksızın aşamazsınız. Ancak bu şekilde zamanaşımından da kurtulabilirsiniz. Yargılamanın iadesini sağlamadan bu şekliyle açacağınız davanın kabul edileceğini sanmıyorum. (Karşı tarafın, kesin hüküm ve zamanaşımını ileri sürmemesi hali dışında) Diğer bir yol ise hakimin sorumluluğuna gitmek olabilir.. |
21-05-2007, 23:41 | #8 |
|
Sayın DOĞANEL;
HUMK'undaki yargılamanın yenilenmeis ile ilgili hükümleri aynen aktarıyorum: İadei muhakeme Madde 445 – Katiyen verilen veya katiyet iktisap etmiş olan kararlar hakkında aşağıdaki sebeplere binaen iadei muhakeme talep olunabilir: 3 – Hükme esas ittıhaz olunan bir ilam hükmü fesih ve nakzolunarak kaziyei muhkeme teşkil etmek suretiyle külliyen mürtefi olması, 5 – Ehlihibrenin kasten hilafı hakikat ihbaratta bulunduğunun hükmen tahakkuk etmesi, (Ek: 16/7/1981 - 2494/33 md.) Birinci fıkranın 4, 5 ve 6 ncı bentlerindeki hallerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkümiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise, ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde yargılamanın iadesi sebeplerinin varlığının, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir. Madde 447 – İadei muhakeme müddeti, yeni vesaikın elde edildiği veya hilenin keşif olunduğu ve yalan yere şahadet veya yemin veya ehlihibre ihbarları veya sahtelik hakkında verilen hükümlerin katiyet iktisabettiği ve hükme esas ittihaz olunan ilam hükmünün fesih ve nakzolunarak kaziyei muhkeme suretiyle külliyen mürtefi olmasından haberdar olunduğu ve 445 inci maddenin 8 ve 9 uncu hallerinde hükmün mahkümunaleyhe veya hakiki vekil veya mümessile tebliğ tarihinden itibaren üç ay ve alacaklı veya mahkümunaleyh makamına kaim olanların hükümden usulen haberdar oldukları günden itibaren bir aydır. Madde 453 – İadei muhakeme talebinde bulunacak kimse hasmın zarar ve ziyanını tediye edeceğine dair mahkemece takdir olunacak teminatı iraeye mecburdur. Devlet ve müzahareti adliyeye nail olan kimseler teminat iraesine mecbur değildir. Bilirkişinin ceza almış olması gerekliliği bir yana yatırılacak olan teminatın miktarı bizi zorlamakta. Çünkü genelde %10-15-40'larla yetinilmemekte, %100 teminat istenmektedir.Dava değeri oldukça yüksek.Maalesef hasta olmak gibi hakkını aramak da lüks ülkemizde. İstanbuldan bir kitap siparişi verdik. Gelmesini bekliyoruz. Özellikle zamanaşımı üzerinde duruyoruz. Bir de miras sebebiyle istihkak davalarında yasa sürekli zilyetlikten sözediliyor. Olayımızda zilyetlik sözkonusu değil. İzlenecek her yolun riski var. Zoru severiz, zoru başarmak da ayrı bir güzellik. Saygılar. |
22-05-2007, 11:47 | #9 |
|
Bir karar
HD 08, E: 1992/003023, K: 1993/010119, Tarih: 14.10.1993
[*]TAPU İPTALİ VE TESCİL[*]YARGILAMANIN İADESİ Evvelce açılan iki ayrı tapu iptali ve tescil davası sonunda, mirasçılar adına tescile karar verilip, her iki hüküm de Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiğine göre, artık mirasçılar arasındaki hisse dağılımında hata yapıldığı gerekçesiyle ve yargılamanın iadesi yoluyla hisselerin düzeltilmesi mümkün değildir. HUMK.nun 445. maddesinde sayılan yargılamanın iadesi sebeplerinden hiçbirine uymayan davanın reddi gerekir. (1086 s. HUMK. m. 445) İbrahim ile (Ö.Y.) ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil ve yargılamanın iadesi davasının kabulüne dair, (Gaziantep İkinci Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 23.12.1991 gün ve 721-826 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan Ökkeş vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı İbrahim; 21.9.1989 tarihli dava dilekçesi ile kadastroda 1220 ada, 37 ve 95 ada, 15 parsel numaraları ile Ahmet oğlu Ökkeş adına tespit edilen taşınmazların aslı dip muris Molla Arap Ahmet’ten kaldığından bahisle tapu iptali ve mirasçılar adına tesciline dair iki ayrı dava açıldığını, her iki dava sonucunda verilen hükümde mirasçılar arasındaki hisse dağılımında hata yapıldığını ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi yoluyla hisselerin düzeltilmesini istemiş, mahkemece yeniden yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapora dayanak yapılmak suretiyle hisselerin düzeltilmesi yoluna gidilmiştir. Aynı taşınmazlar hakkında evvelce açılan iki ayrı tapu iptali ve tescil davası sonucu verilen hükümler temyiz incelemesi sonucunda kesinleşmiş bulunmaktadır. Yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak ileri sürülen hususun o hükümlerin temyizinde de ileri sürülmesi mümkündür. O aşamada bu hak kullanılmadığına göre artık o hükümler kesinleşmiş olup yargılamanın yenilenmesi yoluyla düzeltilmesi mümkün değildir. Verilen iki ayrı hüküm de tapuda infaz edilebilir. Ancak, hissesi az gösterilen kişilerin fazla hisse alanlar hakkında dava açma hakları vardır. Bu itibarla olayda HUMK.nun 445. maddesinde sayılı yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden hiç birisi bulunmadığına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu yasa hükmüne aykırı yanlış şekilde karar verilmesi isabetsiz ve temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ve 12000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
22-05-2007, 11:51 | #10 |
|
Hasımlı veraset ilamı açtım derken kastettiğiniz, önceki hatalı pay dağıtımı yapan veraset ilamının iptali davası olmalı.
Yukarıdaki kararda da geçen, "fazla pay alanlara dava açabilirler" şeklindeki cümleden anladığım, artık ayna ilişkin hak iddia edemiyorsunuz, kesinleşen ve gayrimenkulün aynına yönelik önceki kadastro dosyası nedneiyle. Ancak alacağınız verasetin iptali ve gerçek pay oranlarını gösterir veraset belgesiyle, fazla pay alanlara yönelik alacak davası açmanıza bir engel yok görünüyor. Saygılarımla... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
ihalenin feshi davası ve kesin hüküm | mslmklvz | Meslektaşların Soruları | 4 | 27-08-2012 16:42 |
İcra Mahkemesi Kararı Kesin Hüküm Teşkil Eder mi? | sendurhukuk | Meslektaşların Soruları | 5 | 14-07-2009 15:11 |
bir miras olayında terekenin hesaplanması | mertt_onn | Hukuk Soruları | 2 | 29-04-2007 20:45 |
Kira tespitinde kesin hüküm | A.Baran Eyüpoğlu | Meslektaşların Soruları | 10 | 04-01-2007 11:00 |
istirdat davası kesin hüküm olur mu? | Almıla | Meslektaşların Soruları | 11 | 14-07-2006 11:48 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |