Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Alacaklı ve borçlunun anlaşması yoluyla borcu kabul ve haciz

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-11-2016, 00:01   #1
justiz

 
Varsayılan Alacaklı ve borçlunun anlaşması yoluyla borcu kabul ve haciz

Değerli meslektaşlarım,

Uzun süredir hiç icra ve haciz işi yapmadığım için üzerinde çalıştığın bir konuda eski bilgileri tazeleme açısından yardımınıza başvuracağım. Şöyle ki ;
- Müvekkilim alacaklı , borçludan yüklü miktarda çek alacağı oluşmuş durumda. Borçlunun işyeri ve işyerine ait borcu karşılamaya yeter makinalar mevcut.
- Müvekkilim borçlu ile anlaşarak alacağına yönelik teminat ve bir ödeme planı almak istiyor. Bu konuda borçlu iyi niyetli yaklaşıyor ve talepleri kabul ediyor.
- Yani alacaklı ile borçlu alacağın teminat altına alınması konusunda hemfikirler, burada uyuşmazlık yok.
- Müvekkilim , borçlunun kendisine vermiş olduğu çekleri iade edip ( borçlu kendi bankasına çekleri iade edip itibarını düzeltecek) buna karşılık borçlunun işyerine haciz uygulamak istiyor.
Burada sormak istediğim en güvenceli, hızlı ve taraflar açısından en ekonomik yöntemin hangisi olduğu ?
* İlamsız ( sözleşmeye dayalı ) bir icra takibi yapmayı düşünüyorum. Hatta mümkünse borçluyu icra dairesine getirip tebligatı orada yapmayı ve sürelerden feragat ederek aynı gün takibi kesinleştirmeyi düşünüyorum. Borçlu borcunu icra dairesinde kabul edecek ve muhtemelen kendisinden bir ödeme taahhüdü alacağız.
* Akabinde işyerine haciz uygulayarak makinaları vs haczetmeyi düşünüyorum. Bu şekilde alacaklıya yönelik maksimum koruma sağladığımı düşünüyorum , başka bir fikriniz yaklaşımınız olabilir mi ?
* Ancak alacak miktarı yüksek olduğu için harçlardan en ekonomik şekilde nasıl kurtuluruz ? Alacağı haricen tahsil etmiş olmamız halinde Tahsil veya feragat harcı nasıl olur ? Dosya ne şeklde işlemden düşer ve her iki taraf için en ideal çözüm nasıl olur ona bakıyorum.
değerli görüş ve düşünceleriniz için şimdiden teşekkürler
Old 29-11-2016, 09:12   #2
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Merhabalar;

Öncelikle, borçlunun başka bir alacaklıya da borcu olması halinde sözünü ettiğiniz yöntem sıkıntı doğuracaktır. Diğer alacaklı, ödeme emrini dairede tebliğ alıp sürelerden feragat eden ve hacze karşı gelmeyen borçlunun gerçek olmayan bir borcu kabul ettiği yönünde iddiada bulunarak en geç sıra cetveli sürecinde sürece dahil olabilir.

Öte yandan ödeme taahhüdü aldıktan sonra taahhüt ihlal edilinceye kadar ayrıca menkul haczi yapmanız da mümkün değil, diye düşünüyorum.

Kişisel fikrim, bu tür durumlarda mümkünse ipotek ve rehin gibi teminatları devreye sokmak veya (bunlar olmuyorsa) kambiyo senedi ile ihtiyati haciz başlatmak daha sağlıklı ve hızlı sonuç alınmasını sağlar. Borçlunun bir zaman sonra niyetinin değişmesi ihtimaline karşı

Saygılarımla...
Old 29-11-2016, 12:23   #3
justiz

 
Varsayılan

Teşekkür ederim . Ödeme taahhüdü verilmiş olması menkul haczine engel bir durum değil sanıyorum, bu kanıya nasıl vardınız ? Belki muhafazaya engel teşkil edebilir ancak salt alacağı teminat altına almayı amaç güden hacze engel olmamalı diye düşünüyorum.
Old 29-11-2016, 12:47   #4
justiz

 
Varsayılan

İİK MADDE 111
TAKSİTLE ÖDEME:
Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur.

Şu kadar ki borçlunun kafi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır.
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./26. md.) Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106 ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması halinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/13 md.) Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.
------

İİK m 111 icra memuru huzurunda yapılacak taahhüdü düzenliyor ve bu taahhüde dayanarak icra işlemlerinin durmasını borçlunun kafi miktar malının haczedilmesi şartına ve ilk taksidi yatırması şartına bağlıyor. Yani hacze engel yok.
Ancak ;
Ben Bir ödeme Planı protokolü yapıp bunu icra dosyasına koymayı düşünüyorum.
Bu durumda İİK m 111 1. fıkra ödeme taahhüdü değil , maddenin 3. fıkrası bağlamında bir taksitlendirme sözleşmesi yapmak istiyorum.
Sözkonusu taksitlendirme sözleşmesi ile ödeme taahhüdü almanın arasında alacaklıyı koruma açısından ne fark olur ? Taahhüdü ihlal suçu ?
Old 29-11-2016, 12:48   #5
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Rica ederim, öncelikle İİK 111/4. maddesindeki düzenlemeden bu sonuç çıkıyor ki aşağıda vereceğim linkte uzun uzadıya tartışılmış ve Yargıtay kararları eklenmiş:

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=30350

Saygılarımla...
Old 29-11-2016, 12:58   #6
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan justiz
İİK m 111 icra memuru huzurunda yapılacak taahhüdü düzenliyor ve bu taahhüde dayanarak icra işlemlerinin durmasını borçlunun kafi miktar malının haczedilmesi şartına ve ilk taksidi yatırması şartına bağlıyor. Yani hacze engel yok.
Ancak ;
Ben Bir ödeme Planı protokolü yapıp bunu icra dosyasına koymayı düşünüyorum.
Bu durumda İİK m 111 1. fıkra ödeme taahhüdü değil , maddenin 3. fıkrası bağlamında bir taksitlendirme sözleşmesi yapmak istiyorum.
Sözkonusu taksitlendirme sözleşmesi ile ödeme taahhüdü almanın arasında alacaklıyı koruma açısından ne fark olur ? Taahhüdü ihlal suçu ?

İİK 111. maddeyi iki ayrı başlıkta değerlendirmek gerekir. Birinci ve ikinci fıkralar, hacizden sonra ve satıştan önce alacaklının muvafakati aranmaksızın borçlunun taksit talebinde bulunması ve şartlarını hükme bağlarken üçüncü ve dördüncü fıkralar iki tarafın anlaşarak borcu taksitlendirmesini hükme bağlıyor.

Buna göre, alacaklı ve borçlu borcun taksitler halinde ödenmesine karar verecek olurlarsa icra dairesine gelerek bir sözleşme imzalayacaklar ve bu sözleşmeye borçlu tarafından uyulduğu müddet zarfında icra muameleleri ve süreler devam edebilecek.
Old 29-11-2016, 13:28   #7
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Sayın Justiz,

Sanıyorum işyerini devralmaktan vazgeçip şimdi bu yöntemde karar kıldınız. Danışıklılık iddiası yönünden yine çok dikkatli olmanız gerekir.

Özgür Bey'in de belirttiği üzere, borçlunuzun başka şahıslara da borcu varsa (ki vardı diye anımsıyorum) , muvazaa iddiasına dayandırılmış her tür davada, borçlu ile birlikte davalı kürsüsünde yer almanız mümkün.

Konu muvazaa olduğunda, elinizdeki çekler dahi 3. kişiler açısından, tek başına ispata yarar bir evrak niteliğinde kabul görmez.

İş muvazaa iddiasına dayandığında, önemli iki savunma noktası söz konusudur:

1-) Alacağınızın temeli
2-) Alacağınızın doğum tarihi



Aşağıdaki karar özeti sizin için açıklayıcı olacaktır diye düşünüyorum:

"...muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması gerekir. Daha önce doğan alacağın daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamayacağı gözetilmelidir. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK'nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır.

...
Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler, faturalar ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez.
." (Yarg. 23. HD. 14.10.2014, 2014/1484 E.- 6255 K.)

***

Hızlanmak için atacağınız her adım, sizi muvazaa iddiasına biraz daha yaklaştırabilir.

Kişissel görüşüm, alacağınızın temelini, geçerli - yazılı deliller ile geçmişe dayandıramazsanız;

* Borçlunun gelip ödeme emrini elden tebliğ alması,(Hızlı posta ile tebliğ yöntemini düşünün derim.)
* Borcu kabul edip hemen ödeme taahhüdü vermesi,
* Protokol düzenleyip bir de üzerine makinalarını haczetmeniz gibi gibi adımlar, sizi muvazaalı işlem görüntüsüne bir adım daha fazla yaklaştırır. (Yukarıdaki kararda da belirtildiği üzere, bu eylemler de tek başına muvazaayı kanıtlayan eylemler değildir. Her olay kendi özel koşulları içerisinde değerlendirilir.)

Ancak bu söylediklerim, bunları yapmayın anlamına gelmiyor. Sadece adımlarınızı dikkatli atın derim. Müvekkilinize riskleri açıklarsınız, riski göze alalım derse, bu adımları da elbet atabilirsiniz.

***

Sizi muvazaa iddiasına dayalı davalarda kurtaracak olan husus;
bu çeklere dayalı alacağın başka yerlerdeki geçerli, yazılı kayıtları olacaktır.


Örneğin çek bankaya ibraz edilmişse bu demektir ki çek en yakın ihtimalle o tarihte düzenlenmiştir ya da çekler bir bankaya /hukuki ilişkiye teminat olarak gösterilmiş olabilir yahut müvekkiliniz bir Şirket ise ticari defterlerinde/kayıtlarında zaten bu çekin geçmiş tarihli kayıtları olması gerekir. Bu gibi eski kayıtlar sizi muvazaa davalarında koruyacaktır, yardımcı olacaktır.

Yerinizde olsam, protokol yapsam bile çekleri asla toplu olarak iade etmezdim. Alacak tasfiye protokolündeki vade ve bedellere göre peyderpey, ödemeler gerçekleştikçe, ödeme bedellerine göre çek iadesi gerçekleştirirdim. Protokolü de buna uygun şekilde düzenlerdim.

Diğer bir husus da yerinizde olsam önce haciz işlemini gerçekleştirir, sonra icra dosyasından ödeme taahhüdü alırdım. Bunu alırken de sizin haricen yapacağınız protokole uyumlu olmasını sağlamanızda fayda var. Böyle bir zorunluluğunuz yok ancak iki protokol arasında uyumsuzluk olduğu takdirde borçlunuz kötü niyetli ise sorun yaşayabilirsiniz. Netice itibari ile aynı alacak için iki farklı ödeme tablosu olması, taraflar arasında ihtilafa kapı açar.

Konu oldukça ayrıntılı olduğundan ve elimizde kısıtlı bilgi bulunduğundan, ben de biraz dağınık yazmış olabilirim.

Umarım yazdıklarım size biraz da olsa açıklayıcı olmuştur.
Old 29-11-2016, 20:48   #8
justiz

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım Duygu hanım,

Tıpkı düşündüğünüz gibi durum. Vermiş olduğunuz bilgiler çok değerli, yazılarınız sayesinde çok daha sağlam bir bakış açısı kazandım diyebilirim. Ben de olayı bugün zihnimde tekrar tartmıştım aynen sizin önerdiğiniz sonuçlara ulaştım.. Emeğiniz ve gösterdiğiniz özen için sonsuz teşekkürler.. Öğretici yazılarınızı okumaya devam edeceğim

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tebligat parçası dönmeden borçlunun borcu kabul etmesiyle takip kesinleşir mi mrbozkurt Meslektaşların Soruları 8 05-01-2016 14:29
borçlunun alacaklı olduğu dosyaya haciz av.ismailcelik Meslektaşların Soruları 3 11-03-2014 17:19
Borçlunun alacaklı olduğu icra dosyasına haciz AV.İ.YILDIZ Meslektaşların Soruları 1 15-09-2010 14:13
Borçlunun alacağına haciz,alacaklı olduğu dosyada satışa devam nabucadnazar Meslektaşların Soruları 1 15-04-2009 12:46
Borçlunun Alacaklı Olduğu İcra Dosyasına Konulan Haciz Goldan Meslektaşların Soruları 3 17-01-2009 12:25


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04925203 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.