Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

muris muvazaasında zamanaşımı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-10-2010, 15:09   #1
av.alperdogan

 
Varsayılan muris muvazaasında zamanaşımı

Tüm meslektaşlarıma iyi günler diler, yardımınızı esirgemez iseniz sevinirim.
Benim takıldığım konu muris muvazaasında zamanaşımı

Müvekkilemin babası bundan 25 yıl kadar önce adına kayıtlı taşınmazlardan 30 dönüm kadarını tapudan 3. bir şahsa muvazaalı olarak devrediyor. ancak devrettiği gayrimenkulleri ekip biçmeye devam ediyor. Devir işleminden 4-5 yıl sonra vafat ediyor. Vefat ettikten 1-2 yıl sonra gayrimenkulleri muvazaalı devralan 3.şahıs bu gayrimenkulleri tapudan müvekkilenin abisi üzerine devrediyor. Devir işleminden sonra müvekkileye gelerek tüm işlemlerin anlaşmalı olduğunu ve vicdan azabı çektiğini gerekirse şahitlik yapacağını belirterek müvekkili durumdan haberdar ediyor. Ancak bundan 2-3 yıl önce ölüyor. (fakat bu durumu bilen karısı ve çocukları şahitlik edebileceklerini belirttiler)

Bu arada müvekkilin abisi müvekkileyi ve diğer kızkardeşi notere götürerek cebren ve tehdit ile kök muristen kalan diğer 70 dönüm taralayı kendi adına geçirecek bir işlem yapıyor ve tapuda adına devrettiriyor. (vekaletname veya diğer bir yolla) Bizimkilere de 3 er dönüm arsa size yeter deyip bırakıyor.


Müvekkile bu muvazaalı işlemden 20 senedir haberdar ancak ailevi ve dönemin şartları gereği bu duruma ses çıkartamıyor. Bu durumda konu hakim huzuruna geldiğinde muris muvazaasında zamanaşımı varmıdır ve bizim davamızda zamanaşımı uygulanırmı. cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim
Old 17-10-2010, 15:24   #2
eda.s

 
Varsayılan

Muris muvazzasında genel olarak zamanaşımı söz konusu değildir. Konu daha önce forumlarda tatışıldı. Detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=17811
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=17811
Old 17-10-2010, 20:06   #3
av.alperdogan

 
Varsayılan

ilk önce teşekkür ederim bahsettiğiniz bu formları bende incelemekle beraber bu konuda daha detaylı karar yada davada emsal teşkil edecek yargıtay kararı elinde var olan meslektaşlarımızdan paylaşmalarını rica ederim.
Old 18-10-2010, 07:31   #4
miryusufhan

 
Varsayılan

Muris muvazaasında zamanaşımı olmamakla beraber davanıza yardımcı olacağını ümit ettiğim kararlar aşağıdadır.
T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1974/7
K. 1975/1
T. 13.1.1975
• MİRASTAN MAL KAÇIRMAK ( Taşınmazın Nakledildiği Kişinin Kötüniyetli Üçüncü Kişilere Taşınmazı Devri Halinde Mirasçıların Tenkis Davası Açma Hakkı )
• SAKLI PAY SAHİPLERİNİN TENKİS DAVASI AÇMA HAKKI ( Muris Muvazaası Sonucu Murisin Bilgisi Dışında Taşınmazı Kötüniyetli Üçüncü Kişilere Nakletmesi )
• TENKİS DAVASI AÇMA HAKKI ( Mirastan Mal Kaçırmak Maksadıyla Taşınmaz Kendisine Devredilen Kişinin Taşınmazı Devrettiği Kötüniyetli Üçüncü Kişiye Karşı )
• MURİS MUVAZAASIYLA TAŞINMAZI DEVRALAN KİŞİNİN TAŞINMAZI DEVRETTİĞİ KÖTÜNİYETLİ ÜÇÜNCÜ KİŞİ ( Tenkis Davası Açılabilmesi )
• KÖTÜNİYETLİ ÜÇÜNCÜ KİŞİYE KARŞI TENKİS DAVASI AÇILABİLMESİ ( Muris Muvazaası Konusu Taşınmazı Devredildiği Kişiden Devralan )
743/m. 931, 932
3.2.1943 g. ve E. 1942/7, K. 1943/8 s. Y. İçt. Bir. K.
ÖZET : Mirasbırakanın saklı pay kurallarını gidermek için yaptığı temliki tasarruftan sonra, bundan yararlanan kişinin mirasbırakanın bilgi ve talimatı dışında sırf saklı pay sahibi mirasçıları bu haklarından yoksun kılmak için durumu bilen üçüncü kişilere taşınmazları temlik etmesi halinde kötüniyetli bu kişilere karşı saklı pay sahibi mirasçılarca indirim [tenkis] davası açılabilir.
DAVA : Miras bırakanın saklı pay kurallarını gidermek amacı ile yaptığı temliki tasarruf sonucu taşınmaz iktisap eden kişinin, ileride hakkında açılacak tenkis davasının sonuçlarından kurtulmak için., miras bırakanın bilgisi ve talimatı olmadan, üçüncü kişi ile söz birliği ederek kötü niyetli bu şahsa taşınmazın mülkiyetini bedelli veya bedelsiz olarak geçirdiği takdirde, kötü niyetli üçüncü kişi hakkında tenkis davası açılamayacağına dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 8/1/1964 günlü ve 1/15-3 sayılı kararı ile Yargıtay ikinci Hukuk Dairesinin 25/1/1971 günlü ve 3261/3333 sayılı kararı ve açılmasının mümkün olduğuna ilişkin Yargıtay Hukuk Genel kurulunun 9/5/1973 günlü ve 1972/1-1212-399 sayılı kararı arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi, 22/8/1973 günlü dilekçeye dayanılarak Birinci Başkanlıkça istenilmiş olmakla :
Yargıtay içtihadı Birleştirme Büyük Genel .Kurulu, 13/1/1975 günü, 1730 sayılı Yargıtay Kanununun öngördüğü yeter sayıda üye ile toplandı. Kararlar arasında uyuşmazlık bulunduğu oybirliği ile kabul edildikten sonra uyuşmazlığın esası hakkında görüşmelere başlandı :
KARAR : Bir kısım üyeler; tenkis davasının şahsi hakka dayandığını, bu bakımdan ancak miras bırakandan taşınmazı alan kişiye karşı açabileceğini, miras bırakanın da katıldığı muvazaalı bir işlem söz konusu olmadıkça sonradan taşınmazı iktisap eden üçüncü kişi hakkında tenkis davası açılamayacağını açıkladıktan, sonra, bu kötü niyetli işlem yüzünden saklı pay sahibi alacağım elde etmek imkanını yitirir, diğer bir deyimle miras bırakandan taşınmazı alan kişinin aczi gerçekleşirse ancak, üçüncü kişi hakkında tazminat davası açılabileceğini ileri sürmüşler, diğer bir kısım üyeler ise, kanunun kötü niyeti korumayacağını, taşınmazı temellük eden kişi ile onu devralanın, ortak haksız eylemlerinden ötürü saklı pay sahibi mirasçıya karşı müteselsilen sorumlu olduklarını, bu bakımdan saklı pay sahibi mirasçının üçüncü kişi hakkında tenkis davası açabileceğini, aczin gerçekleşmesine gerek olmadığım bildirmişlerdir.
İki taraf da görüşleri çerçevesinde, tamamlayıcı açıklamalarda bulunmuşlar, tartışmalar yapılmış ve sonuçta :
Miras bırakanın katıldığı muvazaalı işlemlerin eski durumuna getirilmesi hukukta ana kural olup, esasen bu konuda gerek kararlar, gerekse kararları savunanlar arasında uyuşmazlık yoktur. Anlaşmazlık, yukarıda da açıklandığı gibi, miras bırakanın bilgisi dışında taşınmazı temellük edenin onu başkasına devretmesi ve devir alanın kötü niyetli olması halinde tenkis davasının açılıp açılamayacağı noktasındadır. Haklar iyi niyetle kullanıldığı zaman korunur ( MK. 2 ). Gerçekten herkes mülk edinebilir. Fakat bu hakkını kullanırken başkalarını zararlandırma amacı taşıyan kişi, iyi niyet kuralına aykırı davrandığı için kanunun teminatından yoksun kalır. Bu yüzden, ayni haklarda iyi niyetli olmayan kişilerin iktisapları geçersiz sayılmıştır ( MK. 931-932 ). Olayın özelliği gözetilerek ve konu taşınmazı da ilgilendirdiği için, tenkis davası şahsi hak niteliğinde olmasına rağmen, burada da alıcının iyi niyetli olmaması halinde hukuki sorumluluğunun varlığını kabul etmek hem zorunlu, hem de hak ve nasafet kurallarına uygun düşer ( MK. 4 ). Öte yandan üçüncü kişinin davranışı kanuna karşı hile niteliğinde olup bunlar hakkında da tenkis davası açılması yerinde olur. Sonuç :
Miras bırakanın saklı pay kurallarını gidermek amacı ile yaptığı temliki tasarruftan sonra, bundan yararlanan kişinin, miras bırakanın bilgi ve talimatı dışında sırf saklı pay sahibi mirasçıları bu haklarından yoksun kılmak için, durumu bilen üçüncü kişilere taşınmazları temlik etmesi halinde, kötü niyetli bu kişilere karşı saklı pay sahibi mirasçılar tarafından tenkis davası açılabileceğine üçte ikiyi aşan oyçokluğuyla, 13/1/1975 gününde karar verildi.
Old 18-10-2010, 07:32   #5
miryusufhan

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/8562
K. 2007/10235
T. 30.10.2007
• MURİS MUVAZAASI ( Tapu İptal ve Tescil - Temlik İle Miras Bırakanın Ölüm Tarihi Arasında Çok Kısa Bir Zaman Geçtiği ve Miras Bırakanın Terekesinden Para Çıkmadığı Ayrıca Satış Bedelinin de Ödendiğinin Kanıtlanamadığı/Temlikin Muvazaalı Olduğu )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Muris Muvazaası - Davalı Murisin Torunu Olup Temlik Tarihinde Öğrenci Olduğu/Miras Bırakanın Terekesinden Para Çıkmadığı Ayrıca Satış Bedelinin de Ödendiğinin Kanıtlanamadığından Temlikin Muvazaalı Olduğunun Kabul Edileceği )
• MUVAZAALI TEMLİK ( Temlik İle Miras Bırakanın Ölüm Tarihi Arasında Çok Kısa Bir Zaman Geçtiği ve Miras Bırakanın Terekesinden Para Çıkmadığı Ayrıca Satış Bedelinin de Ödendiğinin Kanıtlanamaması Nedeniyle - Muris Muvazaası Nedenine Dayalı Tapu İptal ve Tescil )
• İYİNİYET ( Muris Muvazaası Nedenine Dayalı Tapu İptal ve Tescil İsteminde Temlikin Muvazaalı Olduğunun Kabul Edildiği Olayda Davadan Önce Taşınmazın 3. Kişiye Devredildiği - Bu Kişinin İyiniyetli Edinen Kişi Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
818/m.18,213
4721/m.706,1023
ÖZET : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı, murisin torunu olup temlik tarihinde öğrenci olduğu, hernekadar okurken dahi çalıştığı bildirilmiş ise de bu hususun resmi belgelerle kanıtlanamadığı gibi hayatın olağan akışına göre elde edeceği gelirle de çekişme konusu taşınmazları edinmesine imkan bulunmadığı, diğer taraftan temlik ile miras bırakanın ölüm tarihi arasında çok kısa bir zaman geçtiği ve miras bırakanın terekesinden para çıkmadığı, ayrıca satış bedelinin de ödendiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. O halde davalıya yapılan temlikin gerçek satış olduğunu kabule olanak yoktur. Bir başka ifade ile yapılan bu temlikin muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.

Çekişme konusu taşınmaz davadan önce Ş'ye devredilmiştir. Ş. sicilden edinen ikinci el konumundadır. Kayıt maliki Ş'nin iyiniyetli edinen kişi olup olmadığının araştırılarak bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, miras bırakanları babaları Mişir Şen'in 8 parsel sayılı taşınmazının 1/4 payını, torunu, İsmail kızı davalı Yasemin'e, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik ettiğini, davalı Yasemin'in de aynı amaçla diğer davalı Şenol'a 4 yıl sonra devrettiğini ileri sürüp, payları oranında tapu iptal ve tescil istemişlerdir.

Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece, temlikin mal kaçırma amacıyla yapılmadığı, satışların gerçek satış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Kemal Karanfil'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan Mişir Şen'in maliki olduğu 18 ada 8 parseldeki 1/4 payını 10.04.2001 tarihinde satış yoluyla torunu olan Yasemin'e temlik ettiği, onun da 06.04.2005 tarihinde Şenol'a aynı yolla devrettiği anlaşılmaktadır.

Davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu temlikin kendilerinden mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras baırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince, davalı Yasemin'in murisin torunu olup temlik tarihinde öğrenci olduğu, hernekadar okurken dahi çalıştığı bildirilmiş ise de bu hususun resmi belgelerle kanıtlanamadığı gibi hayatın olağan akışına göre elde edeceği gelirle de çekişme konusu taşınmazları edinmesine imkan bulunmadığı, diğer taraftan temlik ile miras bırakanın ölüm tarihi arasında çok kısa bir zaman geçtiği ve miras bırakanın terekesinden para çıkmadığı, ayrıca satış bedelinin de ödendiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.

O halde Yasemin'e yapılan temlikin gerçek satış olduğunu kabule olanak yoktur. Bir başka ifade ile yapılan bu temlikin muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.

Ne varki, çekişme konusu taşınmaz davadan önce Şenol'a devredilmiştir. Şenol sicilden edinen ikinci el konumundadır. Koşulların gerçekleşmesi halinde Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı kuşkusuzdur.

Ancak mahkemece, bu konuda araştırma yapılmış değildir.

Hal böyle olunca kayıt maliki Şenol'un iyiniyetli edinen kişi olup olmadığının araştırılması, bu konuda toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Muris muvazaasında davalı olarak son maliki mi göstermeliyiz? hilas Meslektaşların Soruları 3 10-08-2020 16:00
mülkiyet hakkı zamanaşımı-kadastro tespiti zamanaşımı ADVOCATEHAKAN Meslektaşların Soruları 14 23-03-2015 16:59
muris muvazaasında taraf teşkili songemi Meslektaşların Soruları 2 27-04-2008 19:35
Muris muvazaasında yetkili mahkeme Av.Ayşe Özdemir Meslektaşların Soruları 2 15-04-2008 13:57
miras muvazaasında dahili davalı olma durumu salih kurnaz Meslektaşların Soruları 2 09-01-2007 19:53


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05792904 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.