Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

iş kazası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-06-2008, 12:20   #1
iözkurt

 
Soru iş kazası

tüm meslektaşlarıma iyi çalışmalar;
yol yapımı ile uğraşan işveren şirkette müvekkil kamyon şoförü olarak çalışmaktadır. şirket garajın kamyonları yanında arkadaşları ile ayakta sohbet ederken iş arkadaşlarından birisi kamyon ile kendisine çarpmıştır.
şirket iş kazası olarak bildirim yapmıştır.

1-şirketin işkazası olarak bildirim yapması mahkemenin işkazası olarak kabul etmesi için yeterlimi?kalıcı olarak belinden sakatlanmış, kıpırdayamadığından bakıma muhtaç durumdadır.

2-şirket adres b.çekmece ve kazada aynı yerde olmuştur. ancak müvekkil kazadan sonra kahramanmaraşa ailesini yanına gitmiştir. davayı b.çekmecede açmamız yetki itirazına sebep olmaz değilmi?

3-haseki hastanesinde alınmış muayene ve ve sağlık kurulu raporları vardır istirahatleri için ancak herhangi bir iş görmezlik raporu yok, tazminat davası açmaya engelmidir.?

4-kazadan sonra müvekkile işveren şirket tarafında herhangi bir yardım yapılmamış tedavi masraflarını dahi müvekkil kendisi karşılamıştır. davası sırasında iş görmezlik ve maluliyet oranı davada kusur tespiti yapıldıktan sonra istenecektir. ancak maddi tazminat talebimizi mevzut durumda hesaplanbiliri olmadığında kısmi açsak bilirkişi raporuna göre ıslah etsek aleyhimize bir durum oluşurmu?

5- son olarak mmüvekkil kaza anından beri yatalak durumdadır ve belinde rahatsızlandığı için hareketde edememekte ve sürekli bir durummu bilmiyoruz ama bu durumda ne kadar manevi tazminat talebimiz uygun görülür.

biraz uzun oldu kusura bakmayın cevaplarınıziçin şimdiden çok teşekkür ederim herkese tekrar iyi çalışmalar...
Old 04-06-2008, 14:05   #2
TRINITY

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,
1-İşverenin kazayı iş kazası olarak bildirmesi işverenin olayı kabul etmesi demektir ama yine de SSK yı bağlamayacak ve müfettişlerce olayın iş kazası olup olmadığı araştırılacaktır. Bu konuda hemen SSK İl Müd. ve Bölge Çalışma Müd.ne başvuruda bulunun.
2-İş kazasında haksız fiil söz konusu olduğu için olayın olduğu yerde açmanıza hiçbir mani yok hatta benim bir davamda Bafra'da iş kazası geçiren fakat ikameti Samsun'da olan müvekkilim için Samsun'da açtığım dava yetki itirazı sonucu olayın olduğu yer mahkemesi olan Bafra'ya gitmiştir.
3-Maddi tazminat davanızı SSK'dan gelecek maluliyet ve kusur oranıyla ilgili rapordan sonra açmanızda fayda var zira maluliyet maaşı bağlanırsa davanız reddolunabilir.
4-SSK'dan gelecek raporu beklemenizi öneririm şayet sizi tatmin etmezse sembolik bir rakamdan açabilirsiniz.
5-Manevi tazminat davanızı hemen açmanızı öneririm. O davanız sürerken SSK olumlu rapor verirse hemen karara çıkabilir. Manevi tazminat takdirinde işçinin yaşı, kusur durumu, maluliyet oranı önemlidir fakat ben miktarı yüksek tutmanızı öneriyorum.
Saygılar...
Old 04-06-2008, 16:20   #3
selcukargun

 
Varsayılan iş kazası tanımı

selamlar,

SS Kanunu'nun 11. maddesinde iş kazasının tanımı yapılmıştır:

İşkazası, aşağıdaki hâl ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça ârızaya uğratan olaydır:
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısiyle,
c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında,

Buna göre maddede sayılan olaylardan herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda iş kazası gerçekleşmiş olacaktır.

Daha açık ifade ile a bendine göre sigortalının işyerinde bulunduğu sırada başına ne gelirse gelsin olay işi kazası olarak nitelendirilecektir. YArgıtay'ın emsal kararlarına göre işçi tamamen doğal sebeplerden ötürü iş yerinde kalp krizi dahi geçirse, iş kazası sayılmaktadır.

Bu madde kapsamında ifade ettiğiniz olayın da iş kazası olarak sayılacağı kesindir.

İşgücünün kaybı nedeni ile maddi tazminat davası açmak sizin durumunuz için çok mantıklı görünmüyor. Anlaşıldığı kadarı ile (müvekkil yatalak diyorsunuz) müvekkilinizin maluliyet oranı %10'un üzerinde. Bu durumda SSK müvekkilinize bir maluliyet maaaşı bağlayacaktır. Bağladığı maaaşın peşin sermaye değerinin ise tamamını müvekkilinizin halefi sıfatı ile işverenden taleep edecektir. BU nedenle müvekkilininiz iş kazası nedeni ile maddi bir kaybı olduğu iddiası mesnetsiz kalacaktır. Çünki, kaza nedeni ile hayat boyu maaş elde edecektir. Bu maaş geliri ile doğru orantılı hesap edilip dönemsel olarak artırılacaktır. Açıklanan nedenlerle açacağınız ir maddi tazminat davasının reddedilmesi kuvvetle muhtemel.
Sadece manevi tazminat talebinizin mahkemece dikkate alınabileceğini düşünüyorum.

Kolay gelsin
Old 04-06-2008, 22:30   #4
mustafaaladag

 
Varsayılan

Üstadım öncelikle olay bal gibi iş kazasıdır. davalı işverenin bunun kabul edip etmemesi önemli değildir. sadece kabul etmesi işinizi kolaylaştırmıştır.
Tazminat davasını istediğiniz yerde açabilirsiniz. Ancak yetki itirazı olursa dava yetkisizlikle davalının ikametgahı mahkemesine gönderilir. kaldıki ben sizin davayı istanbulda iş kazasının geçtiği yerdeki ilçenin iş mahkemesi olarak bağlı olduğu yerde açmanızı öneririm. Çünkü taşrada mahkemeler bu hususlarda daha tutukturlar.
Manevi tazminata gelince ben benzer bir dosyada 250.000-YTL istedim. Müvekkil 22 yaşındaydı. felç kaldı. Cinsel aktivitesini yitirmiştir. soyunu sürdürme olanağı kalmamıştı. Müvekkiliniz devamlı olarak felçli ise bu durumda bence yüksek rakamlı manevi tazminat isteyin. ayrıca felç ise bakıcı ücreti isteyin. kendinizi bağlayan beyanlarda bulunmayın. örnek ihtiyacın olursa irtibata geçin bolca örnek bulunmakta. iyi çalışmalar
Old 14-10-2008, 12:52   #5
dermet

 
Varsayılan

Merhaba sayın meslektaşım,

Ben Kocaeli'nden Av.Derya METİN BİLGEÇ.

Elinizde İş Kazası sonucu felç olan davacı için bakıcı ücretine de karar verileceğine dair yargıtay kararı varsa bana gönderebilirmisiniz. şimdiden çok teşekkürler.

İyi çalışmalar...
Old 14-10-2008, 13:00   #6
mustafaaladag

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/1892

K. 2006/3436

T. 4.4.2006

• İŞGÜCÜ YİTİMİNDEN DOĞAN MADDİ ZARAR ( %100 - Başkasının Bakımına Muhtaç Davacı İçin Bakım Giderinin Olay Tarihinden İtibaren Hesaplanması Gereği )

• BAKIM GİDERİNİN HESAPLANMASINDA İZLENECEK YÖNTEM ( İşgücü Kaybından Doğan Maddi Zararın %50’si İle Sınırlandırılacağının Kabulü Yanlış Olup Bakıcı Giderinin Tamamının Hesaba Katılması Gerektiği )

• MADDİ VE MANEVİ GİDERİMDE VEKALET ÜCRETİ ( Tazminat Taleplerinin Ayrı Birer Dava Olmaları Sebebiyle Hüküm Altına Alınan Maddi ve Manevi Tazminat Miktarları Üzerinden Vekille Temsil Edilen Davacı Yararına Ayrı Ayrı Vekalet Ücretine Hükmedilmesi Gerektiği )

506/m.20, 22, 26

818/m.43

4447/m.Ek.38

ÖZET : İşgücü kaybı sebebiyle başkasının bakımına muhtaç davacı için bakım giderinin olay tarihinden itibaren hesaplanması gerekir.
Öte yandan, 506 Sayılı Yasanın 20. maddesindeki kurala dayanılarak, bakım giderinin işgücü kaybından doğan maddi zararın %50’si ile sınırlandırılacağının kabulü yanlış olup, bakıcı giderinin tamamının hesaba katılması gerekir. Anılan yasa maddesindeki kural, ancak SSK’nın 506 Sayılı Yasa’nın 26. maddesine göre açacağı rücu davalarında istenebilecek olan tazminatın hesaplanmasında söz konusu olabilir.
Bu ilkeler doğrultusunda hesaplanacak olan maddi tazminattan gerekirse Borçlar Kanununun 43. maddesi uyarınca indirim yapılmalı ve en son SSK tahsislerinin peşin değeri de indirilerek davalının sorumlu olaca ğı tazminat miktarı saptanmalıdır.
Maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı birer dava olmaları sebebiyle, hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden vekille temsil edilen davacı yararına ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmelidir.
SSK tahsisleri sebebiyle yapılan indirimden dolayı maddi tazminatın bir bölümün reddi nedeniyle davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi yanlıştır.
DAVA : Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 141.727.49 YTL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 4.4.2006 Salı günü tayin edilecek Taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili ile karşı taraf vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve özellikle olay tarihinde davalı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı bulunduğu yer mahkemesinde davanın açılmış bulunmasına göre,
Tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.
2-Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu davacının % 100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve başkasının bakımına muhtaç olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, bilinen devrede bakıcı giderinden kaynaklanan zararın tazminat hesabında dikkate alınıp alınmayacağı ve bakıcı giderinden kaynaklanan zararın, meslekte kazanma gücü kaybından doğan zararın %50’sinden fazla olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır. 506 Sayılı yasanın 20/son maddesindeki düzenlemeye göre "sürekli kısmi veya sürekli tam iş göremez durumdaki sigortalı başka birisinin sürekli bakımına muhtaç ise sürekli iş göremezlik geliri %50 artırılır". Ancak bu maddedeki düzenleme 506 sayılı yasanın 26. maddesine göre kurumun açacağı rücu davalarında istenebilecek tazminatın belirlenmesinde dikkate alınabilir. Çünkü kurum halefiyet prensibi gereği işverenden ancak iş kazası sonucu bağladığı gelirin 506 sayılı yasanın 22. maddesine göre hesaplanacak peşin sermaye değerini isteyebilir. Sigortalı tarafından iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle işverene yönelik olarak açılan tazminat davaları ise Sosyal Sigortalar Kurumunca karşılanmayan zararın giderilmesini amaçlar. Davanın bu niteliğine göre bakıcı giderinin meslekte kazanma gücünün kaybından doğan zararın "%50’si ile sınırlandırılamayacağı, bakıcı giderme ilişkin zararın tamamının hesaba katılması gerektiği açıktır. Öte yandan bakıma muhtaçlık zararlandırıcı sigorta olayı sonunda ortaya çıktığına göre bakım giderinin de olay tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği dolayısıyla bilinen devrede de bakıcı giderinden kaynaklanan zararın hesaplamada dikkate alınması gerektiği ortadadır.
Yapılacak iş; hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre ve özellikle bakıcı giderinin bilinen dönemi de kapsayacağı ve maddi tazminatın miktarına göre herhangi bir sınırlamaya tabi tutulamayacağı göz önüne alınarak davacının zararını yeniden hesaplatmak, Tarafların hal ve mevkiine, kusur oranlarına, olayın oluşuna, tazminatın miktarına göre, olayda, Borçlar Kanununun 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağını karar yerinde değerlendirmek ve en son 4447 sayılı Yasanın Ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanarak kurumca bildirilen peşin sermaye değeri yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında nazara alınarak hesaplanan tazminattan indirilmek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
3-Maddi ve manevi tazminata yönelik taleplerin ayrı birer dava olmasına göre hüküm altına alman maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden vekille temsil edilen davacı yararına ayrı ayrı vekalet ücretine karar verilmek gerekirken toplam tazminat üzerinden hesaplama yapılarak noksan vekalet ücretine karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi maddi tazminatın bir bölümüne yönelik talebin reddinin, SSK Başkanlığı taralından sigortalıya bağlanan gelirlerde katsayı değişmesi nedeniyle meydana gelen artışlar sonucu yeniden hesaplanan peşin sermaye değerinin indirilmesinden kaynaklanmasına, davacının dava açarken bu hususları bilmesinin mümkün bulunmamasına göre maddi tazminatın kısmen reddi nedeniyle davalı yararına vekalet ücreti takdiri de hatalı olmuştur. Öte yandan manevi tazminatın reddi nedeniyle hüküm tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesinin 10/2 maddesi dikkate alınarak vekille temsil edilen davalı yararına vekalet ücretine karar verilmek gerekirken bu hususun göz ardı edilerek yazılı şekilde Taraflar yararına vekalet ücretine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, Tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı ile davalı yararına takdir edilen 450.00 YTL duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 04.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Old 14-10-2008, 13:01   #7
mustafaaladag

 
Varsayılan


T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/1754

K. 2004/2769

T. 23.3.2004

• İŞ KAZASI ( Eşin Ömür Boyu %100 Felç Kalmasının Eşin ve Çocukların Ruh ve Sinir Bütünlüğünü Ağır Biçimde İhlal Ettiğinden Manevi Tazminat İsteyebileceği - Ruh Bütünlüğünün İhlalinin Cismani Zarar Olarak Kabulü Gereği )

• MANEVİ TAZMİNAT ( Mağdurun İş Kazası Sonucu Felç Olmasının Eşin ve Çocukların Ruhsal ve Sinirsel Sağlık Bütünlüğünü Ağır Biçimde İhlal Ettiğinin Kabulü Gereği - Eş ve Çocukların Manevi Tazminat İsteyebileceği )

• CİSMANİ ZARAR ( Ruhsal Bütünlüğün İhlali Sinir Bozukluğu veya Hallerinin de Cismani Zarar Olarak Kabul Edilmesi Gerektiği - İş Kazası Sonucu Felç Olan Kocanın Eşinin ve Çocuklarının da Manevi Tazminat İsteyebileceği )

• AVUKATLIK ÜCRETİ ( Maddi Tazminatın Reddedilen Kısmı Mahkemece Uygulanan Takdiri İndirimlerle Kat Sayı Artışları Sonucu Değişen Sigorta Tahsilleri Peşin Sermaye Değerinin İndirilmesinden Kaynaklandığında Davalı Yararına Hükmedilmeyeceği )

818/m.43, 46, 47

ÖZET : Dava, kocanın geçirdiği iş kazası sonucu %100 işgöremez duruma gelmesi nedeniyle davacı kadının manevi tazminat isteğine ilişkindir.Cismani zarar kavramına ( BK. 46 ve 47 ) ruhsal bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğünde korunduğu doktrinde ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse, bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun ( ana, baba, karı, koca gibi ) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa onlarında manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. -
DAVA : Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 11.803.273.966 lira maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Hasan Y.'e verilmesine, diğer davacılar hakkındaki taleplerin reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekili istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 23.3.2004 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar vekili Avukat Adil Ateş ile davalılardan Madenci Gemi San. Ltd. Şti. ve dahili davalı vekili Av. Nilhan Hatipoğlu geldiler. Diğer davalılar adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi B.Mustafa Şimşek tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendlerin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Tarafların hal ve mevkiine, kusur oranlarına, olayın oluşuna, ve olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz ile birlikte hükmedilen tazminat miktarına göre; olayda, Borçlar Kanununun 43. maddesinin öngördüğü koşulların oluşmadığı gözetilmeksizin anılan maddeye dayanılarak tazminatın indirim yapılması isabetsizdir.
3- Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına, husule gelen elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın alım gücüne, özellikle 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda; gerçekleşme biçimine, oranına, niteliğine hak ve nesafet kurallarına göre, kazalı yararına hükmedilen 7.500.000.000 TL manevi tazminatın çok az olduğu açıkça belli olmaktadır.
4- Dava, kocanın geçirdiği iş kazası sonucu %100 işgöremez duruma gelmesi nedeniyle davacı kadının manevi tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiştir.
Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan kişiye aittir. Yansıma yoluyla ayni eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Hal böyle olunca doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan yalnızca maddi sağlık bütünlüğü ihlal edilen kişi midir? Cismani zarar kavramına ( BK. 46 ve 47 ) ruhsal bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğünde korunduğu doktrinde ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse, bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun ( ana, baba, karı, koca gibi ) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa onlarında manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan, yansıma yoluyla değil, doğrudan zarara maruz kalma sözkonusudur. Kaza sonucu ağır yaralanan ve 2 kez ameliyata rağmen iyileşmeyen çocuklarının durumu sebebiyle ruhsal bütünlüğü bozulan anne ve babanın ( HGK. 26.4.1995 gün ve 1995/11-122, 1995/430 ) ve haksız eylem sonucu ağır yaralanan ve iktidarsız kalan kocanın karısının manevi tazminat isteyebileceklerine ( HGK. 23.9.1987 gün ve 1987/9-183 1987/655 ) ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları aynı esaslara dayanmaktadır.
Somut olayda, 2.12.1998 tarihinde 21 yaşında olan davacı Gülay Y.'in kocası diğer davacı küçüklerin babası olan Hasan Y.'in geçirdiği iş kazası sonucu felç olarak, ömür boyu başkasının bakımına muhtaç yatalak hale geldiği, iş göremezlik oranının %100 olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Kocasının ve babalarının bu derecede ağır vücut bütünlüğü ihlali olayının davacıların gözleri önünde cereyan etmesi ve ömür boyu devam edecek olması karşısında ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüklerinin ağır biçimde ihlal edildiği kabul edilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular nedeniyle, davacı eş Gülay Y. ile iş kazasından önce anne karnına düşmüş olmak koşuluyla çocukların BK.nun 47. maddesine dayanan manevi tazminat isteği yönünden olayda uygun illiyet ve hukuka aykırılık bağı koşullarının gerçekleştiği ve doğrudan manevi zarara uğradığı ve davanın da zamanaşımı süresi içinde açıldığı gözetilmeden yazılı şekilde manevi tazminat isteminin reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
5- Maddi tazminat talebinin kısmen reddi mahkemece uygulanan takdiri indirimle katsayı artışları sonucu değişen sigorta tahsilleri peşin sermaye değerinin indirilmesinden kaynaklandığı, bu gibi durumlarda maddi tazminatın reddi nedeniyle davalı yararına vekalet ücreti verilemeyeceği Dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarından olduğu halde reddedilen maddi tazminat üzerinden davalı yararına vekalet ücretine karar verilmesi hatalı olmuştur.
O halde davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 375.000.000 lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine 23.3.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Old 14-10-2008, 13:05   #8
mustafaaladag

 
Varsayılan

T.C.YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2006/12910 K. 2006/11836 T. 7.11.2006

• İŞ KAZASI SONUCU MALULİYET ( Maddi Tazminat Hesabında İşçinin Gerçek Ücreti Esas Alınması Gereği )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( İş Kazası Soncu Maluliyet - Maddi Tazminat Hesabında İşçinin Gerçek Ücreti Esas Alınması Gereği )

• İŞÇİNİN GERÇEK ÜCRETİ ( Maddi Tazminat Hesabında İşçinin Gerçek Ücreti Esas Alınması Gereği - İş Kazası Sonucu Maluliyet )


ÖZET : Davacı, iş kazası sonucu % 100 oranında sürekli iş göremez duruma düştüğünü ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Maddi tazminatın hesabında; işçinin geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik oranı, karşılıklı kusur oranları, SSK 'dan bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin belirlenmesi gerekir. Sigortalının maddi zararının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması gerekir. Gerçek ücret ise, işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrettir. Somut olayda davacı işçi, tecrübeli ağır vasıta şoförü olarak çalışmaktadır. Bu durumda davacının asgari ücretle çalıştığını kabul etmek hayatın olağan akışına aykırıdır. Gerektiğinde meslek odalarından da sorulmak suretiyle gerçek ücret belirlendikten sonra maddi tazminat hesaplanmalıdır.
DAVA : Davacının, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 10.000.00.- YTL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma içi 07.11.2006 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Avukat M.U. ile karşı taraf vekili G. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi B.M.Ş. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, iş kazası sonucu yardıma muhtaç ve % 100 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi zararın sigorta tahsisleri peşin sermaye değeri ile karşılandığından reddine, manevi tazminatın ise kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına, husule gelen elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın alım gücüne, özellikle 26.06.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda; gerçekleşme biçimine, oranına, niteliğine hak ve nesafet kurallarına göre hükmedilen 10.000,00.- YTL manevi tazminatın "az" olduğu açıkça belli olmaktadır.
3- Maddi tazminata yönelik temyize gelince; dava, sigortalının, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Kusurun aidiyeti ve oranı ile yardıma muhtaç % 100 oranındaki iş göremezlik uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır.
Somut olayda, davacının olay tarihindeki ücreti, SSK müfettişi tarafından düzenlenen 27.01.2003 tarihli tutanakta, işverence sunulan ücret bordroları fotokopilerine göre günlük brüt 360.000.-TL olarak tespit edilmiş, sigortalı ise aynı soruşturma kapsamında olay tarihinde günlük net 500.000.- TL ücret aldığını bildirmiştir. Hükme esas alınan raporun ise brüt asgari ücretle düzenlendiği görülmektedir. Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının maddi zararının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerindendir. Sigortalının tecrübeli bir ağır vasıta şoförü olduğu ve sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalıştığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yapılacak iş, öncelikle işyeri kayıtları getirtilerek ücret bordrolarında sigortalının imzasının bulunup bulunmadığı araştırılmak, sonucuna göre ve özellikle tecrübeli bir ağır vasıta şoförünün asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun olup olmadığı da dikkate alınarak, gerektiğinde meslek odasından emsallerinin ücreti araştırılarak gerçek ücret belirlendikten sonra tazminatı hesaplatmaktan ibarettir.
Diğer yanan tazminat miktarının işçinin rapor tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak % 10 arttırılıp % 10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar ( aktif ( dönemde, 60 yaşından sonradan bakiye ömrüne kadar ( pasif ( dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, sigortalının sürekli iş göremezlik nedeniyle yardıma muhtaç olduğu belirlenmiş ise, ayrıca asgari ücretin brütü üzerinden bakıcı gideri hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı alması veya işçinin yaşı ve işçide oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanması üstün olasılık içinde bulunsa dahi pasif dönemin zarar hesabına dahil edilmesi gerekir. Sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığında meslek hastalığı ve iş kazası kolundan alınan primlerin hiçbir etkisi bulunmamakta olup tamamen uzun vadedeki sigorta kollarından ödenen primler sonucu aylık bağlanmaktadır. Pasif dönemde herhangi bir işte çalışılmasa bile, ekonomik bir değer taşıyan salt yaşamsal faaliyetlerinin sürdürülmesi nedeniyle emsallerine göre fazla efor sarf edeceği ve bu durumun sigortalı bakımından zarar oluşturacağı açıktır. Bu nedenlerle pasif devre zararının da asgari ücret esas alınarak hesaplanması gerekir.
Öte yandan davacının başkasının yardımına muhtaç olması nedeniyle asgari ücretle bakıcı gideri hesaplanması doğru ise de, bakıcı gideri olarak asgari ücretin brütü yerine netinin kabul edilmesi hatalı olduğu gibi, bakıcı gideri dahil davacının tüm maddi zararı belirlendikten sonra koşulları varsa Borçlar Kanunu'nu 43-44. maddelerine göre indirim yapılmak gerekirken, doğrudan bakıcı giderinden takdiri indirim yapılması da hatalıdır. Sigortalının bakımının üçüncü bir kişi tarafından yapılmamasının tek başına takdiri indirim nedeni olamayacağı da açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabul ve uygulamaya göre de, S.S.K. Başkanlığı tarafından sigortalıya bağlanan gelirlerde katsayı değişmesi nedeniyle meydana gelen artışlar sonucu yeniden hesaplanan peşin sermaye değerinin zararı karşıladığı hallerde, davacının dava açarken bu hususları bilmesi mümkün bulunmadığından, maddi tazminat isteminin reddi nedeniyle davalı yararına avukatlık ücreti takdir edilemeyeceği dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda hükme esas alınan hesap raporu 22.03.2006, peşin sermaye değerinin ise 229.03.2006 tarihinde hakim tarafından havale edilerek dosyaya girdiği, bu durumda 11.04.2006 tarihli ek dava açılırken hükme esas alınacak peşin sermaye değerinin bilindiği ortadadır. Hal böyle olunca da ek davada istenen maddi tazminat talebinin reddi nedeniyle davalı yararına avukatlık ücreti verilmek gerekirken bu konuda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması da isabetsizdir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı ile davalı yararına takdir edilen 450.00.- YTL duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 07.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/8895

K. 2004/11364

T. 20.12.2004

• TAZMİNAT DAVASI ( İş Kazası Sonucu Sürekli Olarak İş Göremez Duruma Düşülmesi Nedeniyle )

• BAKICI GİDERİ ( % 100 Oranda Sürekli İş Göremez Durumda Kalan Davacının Bakıma Muhtaç Olduğu Belli Olduğundan Zarar Hesabı Yapılırken Bakıcı Giderinin de Hesaplanmasının Gerekmesi )

• TAZMİNATIN NİTELİĞİ ( Tazminat Belirlenirken Maluliyet Oranı Kusur Oranı ve Kanuni Nedenler İndirildikten Sonra Kurum Tarafından Bağlanan Peşin Sermaye Değerinin de İndirilmesinin Gerekmesi )



ÖZET : Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu davacının % 100 oranında sürekli iş göremez durumda kalıp bakıma muhtaç olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden belli olduğu gibi zarar hesabı yapılırken bakıcı giderinin de hesaplamaya katıldığı ortadadır. O halde hesaplanan zarardan indirilecek SSK. peşin sermaye değerinin de % 50 artırımlı olarak hesaplanması zorunludur.
DAVA : Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılardan Agit vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre temyiz eden davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu davacının % 100 oranında sürekli iş göremez durumda kalıp bakıma muhtaç olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden belli olduğu gibi zarar hesabı yapılırken bakıcı giderinin de hesaplamaya katıldığı ortadadır. O halde hesaplanan zarardan indirilecek SSK. peşin sermaye değerinin de % 50 artırımlı olarak hesaplanması zorunludur. Oysa SSK. tarafından bildirilerek tazminattan düşülen Peşin Sermaye Değerinin % 50 artırımlı olarak hesaplanıp hesaplanmadığı belli olmayıp bu yönün gözardı edilmesi isabetsizdir.
3-Bu tür, tazminat davaları nitelikçe Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararların giderilmesine ilişkindir. Bu bakımdan tazminat belirlenirken maluliyet oranı, kusur oranı ve kanuni nedenler indirildikten sonra Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından bağlanan peşin sermaye değerinin indirilmesi suretiyle tazminatın belirlenmesi gerektiği Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerinden olmasına karşın bundan da zuhul olunması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, temyiz edenin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/2888

K. 2005/6335

T. 13.6.2005

• KURUM ZARARININ RÜCUAN ÖDETİLMESİ TALEBİ ( Sigortalıya Yapılan Her Bir Ödemenin Miktar Ve Ödeme Tarihleri İle Bağlanan Gelirlerin Onay Tarihleri Kurumdan Sorulup Hesap Raporundaki Ücrete İlişkin Veriler Esas Alınarak Maddi Zarar Hesabı Yaptırılması Gereği )

• YÜZDE YÜZ MESLEKTE KAZANMA GÜCÜNÜN YİTİRİLMESİ ( Bakıcı Ücretinin Belirlenmesi Gereği - Sigortalıya Yapılan Her Bir Ödemenin Miktar Ve Ödeme Tarihleri İle Bağlanan Gelirlerin Onay Tarihleri Kurumdan Sorulması Gereği )

• BAKICI ÜCRETİ ( %100 Meslekte Kazanma Gücünü Yitiren Sigortalının Bakıcı Ücretinin Belirlenmesi Gereği - Kurum Zararının Rücuan Ödetilmesi Gereği )

• MESLEKTE KAZANMA GÜCÜNÜN YÜZDE YÜZ YİTİRİLMESİ ( Bakıcı Ücretinin Belirlenmesi Gereği - Sigortalıya Yapılan Her Bir Ödemenin Miktar Ve Ödeme Tarihleri İle Bağlanan Gelirlerin Onay Tarihleri Kurumdan Sorulması Gereği )

506/m.26

818/m.41, 42, 43, 44

ÖZET : Davacı kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir. Sigortalıya hangi tarihler arasında geçici işgöremezlik ödeneği ödendiği, hangi tarihten geçerli olmak üzere sürekli işgöremezlik geliri bağlandığı ayrıca sigortalı için yapılan tedavi ve iyileştirme giderleri de dahil olmak üzere her bir ödemenin miktar ve ödeme tarihleri ile bağlanan gelirlerin onay tarihleri Kurumdan sorulduktan sonra bilirkişi A A tarafından düzenlenip hükme dayanak yapılan 11.03.2004 günlü hesap raporundaki ücrete ilişkin veriler esas alınarak maddi zarar hesabı yaptırılıp hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
DAVA : Davacı, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır. Hükmün, davacı ve davalılar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi M. Ş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava; 18.05.2000 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu başkasının bakım ve yardımına muhtaç şekilde % 100 oranında meslekte kazanma güç kaybına uğrayan 1.11.1966 doğumlu sigortalı işçi A G için Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca, D Köy Tüzel kişiliği ile kaza tarihinde köy muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri olan A S, E K, H İ, N D ve H Ç kazanın meydana geldiği cami inşaatının kalıp işini kazalı işçi ile birlikte üstlenen kalıpçı ustası N Ü'tan rücuan ödetilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir.
Zararlandırıcı sigorta olayı, D Köy Tüzel Kişiliğince yaptırılmakta olan caminin bodrum kat tablası için ahşap kalıp yapılması sırasında kalıpçı ustası olarak çalışan kazalı işçinin ayağının boşluğa gelmesi sonucu yaklaşık 2,5 metre yükseklikten zemine düşüp yaralanması şeklinde meydana gelmiştir.Mahkemece kazalı işçi %40, davalı ustabaşı N ü %10 Köy Tüzel Kişiliği ile köy muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri olan davalılar toplam %50 oranında kusurlu kabul edilerek hüküm kurulmuştur.
Kusur raporlarının 506 sayılı Yasanın 26, 1475 sayılı Yasanın 73, 4857 sayılı Yasanın 77 ve İşçi Sağlığı ve İş güvenliği Tüzüğünün 2 vd. maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiğinden, davalıların toplam %60 olarak belirlenen kusurlarının, her davalı yönünden ayrı ayrı oranlarının belirlenmemiş olması isabetsizdir.
%100 meslekte kazanma güç kaybına uğrayan sigortalının başkasının bakım ve yardımına muhtaç olması nedeniyle maddi zarara dahil bulunan bakıcı ücretinin yürürlükteki netleştirilmiş asgari ücrete göre belirlenmesinin gerekmesine, dosyadaki nüfus bilgilerine göre evli olan sigortalının bakımında, eşinin yardımından yararlanmasının Medeni Kanunun 151. maddesinde öngörülen müzaheret ( yardım ) yükümünün gereği bulunmasına, sigortalının herhalde gelirinden bakım için bir miktar pay ayırmasının zorunlu bulunmasına göre bakım için hesaplanan zarar miktarından, Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uyarınca uygun oranda indirim yapılması gerektiği gözetilerek mahkemece yapılacak iş; öncelikle davalıların toplam %60 olarak belirlenen kusurlarının her davalı yönünden ayrı ayrı oranlan belirlendikten, sigortalıya hangi tarihler arasında geçici işgöremezlik ödeneği ödendiği, hangi tarihten geçerli olmak üzere sürekli işgöremezlik geliri bağlandığı ayrıca sigortalı için yapılan tedavi ve iyileştirme giderleri de dahil olmak üzere her bir ödemenin miktar ve ödeme tarihleri ile bağlanan gelirlerin onay tarihleri Kurumdan sorulduktan sonra bilirkişi AA tarafından düzenlenip hükme dayanak yapılan 11.03.2004 günlü hesap raporundaki ücrete ilişkin veriler esas alınarak maddi zarar hesabı yaptırılıp hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmelive hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/6280

K. 2005/8121

T. 12.7.2005

• RÜCUAN TAZMİNAT TALEBİ ( İş Kazası Sonucu Maluliyet Nedeniyle SSK'nın Yaptığı Giderler İçin - Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Kesinleştirilmeden Hüküm Kurulamayacağı - Bakıma Muhtaç Sigortalının Bakım Giderlerinin Tesbiti Usulü )

• İŞ KAZASI SONUCU MALULİYET NEDENİYLE SSK'NIN YAPTIĞI ÖDEMELER İÇİN RÜCU TALEBİ ( İşgöremezlik Oranı Açısından Kontrol Kaydı Öngörüldüğünden Kontrol Sonucu Bir Değişiklik Bulunup Bulunmadığının Tesbiti Gereği/Kesinleşen Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Belirlenmeden Hüküm Kurulamayacağı - Bakıma Muhtaç Sigortalının Bakım Giderlerinin Tesbiti Usulü )

• BAKIM GİDERLERİNİN TESBİTİ USULÜ ( İş Kazası Sonucu Malul Kalarak Bakıma Muhtaç Hale Gelen Sigortalının - SSK'nın Yaptığı Masraflar İçin Açtığı Rücu Davasında Tavanın Tesbiti )

• TAVAN HESAPLAMASINDA BAKIMA MUHTAÇ SİGORTALININ BAKIM GİDERLERİNİN HESAPLANMASI USULÜ ( İş Kazası Sonucu Maluliyet Nedeniyle SSK'nın Yaptığı Masraflar İçin Rücu Talebi )

506/m.26

818/m.43,44

ÖZET : Sürekli işgöremezlik oranı bakımından öngörülen kontrol kaydının gerek rücu alacağı, gerekse tavanı oluşturan miktara doğrudan etkili bulunmasına karşın, kontrol kayıtlarının sonucu araştırılarak, bir değişiklik bulunduğunun anlaşılması halinde ise sigortalıya bağlanan gelir ve tazmin sorumlusunun Kurum'a karşı sorumluğunun sınırını belirleyen gerçek zarar tavan hesabına yansıtılması gereği gözetilmeksizin, sigortalıların kesinleşen meslekte kazanma güç kaybı oranı belirlenmeden hüküm kurulması; ayrıca, gerçek zarar tavan tespitine ilişkin rapor içeriğinde de belirtildiği üzere, bakıma muhtaç durumdaki R. K. ile O. Z. yönünden belirlenen gerçek zarar tavan değerinin bakım giderine ilişkin kısmının tespitinde, sigortalının somut yaşam ve bakım koşulları, evlilik birliği içindeki bakımda, Medeni Kanun'da öngörülen müzaharet yükümü gereğince eşinin yardımından yararlanma ve Borçlar Kanunu'nun 43 ve 44. maddelerinin uygulanmasını gerektirir koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde herhangi bir inceleme yapılmaksızın, tavan değerin %50'si oranında bakım gideri eklenerek tavan tespiti yoluna gidilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Dava İş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalılar Avukatınca istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12.07.2005 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir.Duruşma günü davalılar adlarına Av. U.S. ile karşı taraf adına Av. E.Ç geldiler.Duruşmaya başlandı.Hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi Ercan Turan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,
2-İş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıların çalıştığı 2 sicil numaralı, Ş.K. ve Ort. Unvanlı Mermer atölyesi işyeri, 01.09.1984 tarihinde anılan unvan altında 506 sayılı Yasa kapsamına alınmış olmakla birlikte, davalılar vekili, iş kazasının gerçekleştiği 12.06.1999 tarihinde davalı Ş. K'nın işyeri ortağı konumunda olmadığını belirterek, Ş. K.'nın O 1.08.1990 tarihi itibariyle anılan faaliyeti terk ettiğine ilişkin vergi dairesi yazısı sunmuş, dosya içeriğinde yer alan 03.10.2003 tarihli vergi dairesi yazısında da, davalı Ş. K'nın vergiye tabi faaliyetlerinin kaza tarihi öncesinde son bulduğu bilgisine yer verilmiştir. İşveren sıfatının tespitinde vergi kaydının tek başına belirleyici olamayacağı gerçeği yanında, işyeriyle ilgili bir kısım yazı ve kazaya uğrayan sigortalıların işe giriş bildirgelerinin "A. Mermer Atölyesi, M.K., M. V.D. 5 " unvan ve bilgisiyle imzalandığı, sigorta müfettişi tarafından düzenlenen raporda işveren olarak M. K. adına yer verildiği yönleri gözetilerek; işyeri dosyasının konuya ilişkin tüm içeriği, tarafların sunduğu kanıtlar ve ilgili kuruluşlardaki kayıtların getirtilerek yapılacak değerlendirme sonucunda, Ş. K'ya işveren konumunda husumet yöneltme olanağının bulunup bulunmadığı yönünün açıklığa kavuşturulması gereğinin gözetilmemiş olması,
3- Dosya kapsamında bulunan gelir bağlama kararlarında, sigortalılardan M. Ş. ile R. K.'da oluşan sürekli işgöremezlik oranı bakımından öngörülen kontrol kaydının gerek rücu alacağı, gerekse tavanı oluşturan miktara doğrudan etkili bulunmasına karşın, kontrol kayıtlarının sonucu araştırılarak, bir değişiklik bulunduğunun anlaşılması halinde ise sigortalıya bağlanan gelir ve tazmin sorumlusunun Kurum'a karşı sorumluğunun sınırını belirleyen gerçek zarar tavan hesabına yansıtılması gereği gözetilmeksizin, sigortalıların kesinleşen meslekte kazanma güç kaybı oranı belirlenmeden hüküm kurulması; ayrıca, gerçek zarar tavan tespitine ilişkin rapor içeriğinde de belirtildiği üzere, bakıma muhtaç durumdaki R. K. ile O. Z. yönünden belirlenen gerçek zarar tavan değerinin bakım giderine ilişkin kısmının tespitinde, sigortalının somut yaşam ve bakım koşulları, evlilik birliği içindeki bakımda, Medeni Kanun'da öngörülen müzaharet yükümü gereğince eşinin yardımından yararlanma ve Borçlar Kanunu'nun 43 ve 44. maddelerinin uygulanmasını gerektirir koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde herhangi bir inceleme yapılmaksızın, tavan değerin %50'si oranında bakım gideri eklenerek tavan tespiti yoluna gidilmiş 0lması,usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, Davalılar Avukatı yararına takdir edilen 400,00 YTL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, 12.07.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/2529

K. 2002/3062

T. 4.4.2002

• İŞ KAZASI SONUCU MALULİYET ( Kurumca İşverene Açılan Rücu Davasında Bakım Ücretinin de Hesaba Katılacağı )

• BAKIM ÜCRETİNİN DE HESABA KATILMASI GEREĞİ ( İş Kazası Sonucu Maluliyet Nedeniyle İşverene Rücu )

• RÜCUEN TAZMİNAT DAVASI ( SSK'nın İş Kazası Sonucu Maluliyet Nedeniyle Yaptığı Harcamalar İçin İşverene Açtığı - İşçinin Bakıma Muhtaç Olması )

506/m.20/4

ÖZET : Davacı, iş kazasında malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir. Davacı Kurumun rücu alacağının dış tavanını teşkil eden miktarın belirlenmesinde, iş kazası sonucu sürekli tam iş göremez duruma giren sigortalının başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğunun anlaşılması karşısında, sigortalının maddi zarar hesabına bakıcı ücretine ilişkin zarar miktarının da eklenmesi gerekir. Mahkemece, bakım ücretinin ne miktar olduğunun araştırılıp incelenmemesi ve tavan denetlemesinin buna göre yapılmamış olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
DAVA : Davacı, iş kazasında malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hüseyin Erol tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : Davacı Kurumun rücu alacağının dış tavanını teşkil eden miktarın belirlenmesinde, iş kazası sonucu sürekli tam iş göremez duruma giren sigortalının başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğunun anlaşılması karşısında, sigortalının maddi zarar hesabına bakıcı ücretine ilişkin zarar miktarının da eklenmesi gerekir.
Burada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, zararlandırıcı sosyal sigorta olayı sonucu başkasının bakımına muhtaç duruma düşen sigortalının bakım masrafı yönünden zararının nasıl hesaplanacağıdır. Hemen söylemek gerekirse başkasının bakımına muhtaç olan sigortalının tazmin sorumlularından bakım ücretini isteyebileceği kabul edilmelidir. Zira bakım olgusu karşısında, sigortalının kendisine bakacak kişiye ücret ödeyeceği hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşen bir gerçektir. Bu kişiye bakım ücreti isteme hakkını tanımamak onun ölümünü istemekle eş değerdedir. Oysa, insan yaşamının kutsallığı her türlü maddi değerlerin üstündedir.
Bakım ücretinin ne şekilde hesap edilmesi gerektiği meselesine gelince; kuşkusuz sigortalı kendisine baktırmak için başkasının yardımından yararlanacak ve yararlandığı kişi veya kişilere ücret ödeyecektir. Ödenecek bu ücretin peşin sermaye değeri, sigortalının bakımdan doğan zararıdır. Konu ülke genelinde düşünüldüğünde, kural olarak sigortalının kendisine asgari ücretle baktırabileceği üstün olasılık dahilindedir. O nedenle, karar tarihine ( 15.11.2001 ) en yakın asgari ücret tarifesi esas alınmalı, asgari ücretin net miktarı saptanıp bilinen dönemden sonrası için iskontolama işlemi yapılmalı, bilinen dönem yönünden ise gerçek belli iken varsayıma gidilemeyeceğinden, hesap raporu tarihinde belli olan en son asgari ücret tarifesi dikkate alınmalı, bakım ücretiyle birlikte, sigortalının diğer gerçek zararı da ( =tavan ) hesap edilmeli ve tavan denetlemesi yapılırken bakım gideri tutarı tavana eklenmek suretiyle sonuca gidilmelidir.
Genel kural, bakım ücretinin asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiği biçiminde ise de, her somut olayın özellikleri dikkate alınmak suretiyle kanıtlandığı takdirde asgari ücretin üzerinde veya altında saptanacak herhangi bir ücret miktarı hesaplamaya esas alınabilir.
Öte yandan, başkasının bakımına muhtaç sigortalının aile birliği içinde kendisine baktırmada eşinin yardımından yararlanmasının Medeni Kanun madde 185 de öngörülen Müzaharet Yükümü ( =yardım yükümü ) gereği bulunması ve yine başkasının bakımına muhtaç sigortalının herhalde gelirinden bakım için bir miktar pay ayırması gerekeceğine ilişkin olgu gibi Borçlar Kanunu'nun 43 ve 44 maddelerinin uygulanmasını gerektiren bir sebebin varlığı halinde bakım için hesabedilen zarar miktarından indirim yapılabileceği de gözardı edilmemelidir. Yeri gelmişken bakım ücretinin Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 20/4. maddesinde öngörülen, %50 oranında artırım esasına göre hesabedilebilip hesabedilemeyeceği konusu üzerinde de durulması gerekli görülmüştür.
Bilindiği gibi anılan madde gereğince, şayet sigortalı bir başkasının bakımına muhtaç ise bağlanan gelir %50 oranında arttırılır. Bu durumda bakım ücreti hesap edilirken mahkemece tespit edilen tavanın %50 si bakım ücreti olarak kabul edilebilir mi sorusuna cevap vermek açısından hemen söylemek gerekirse kabul edilemez. Zira gerçek belli iken başka bir yöntemin benimsenmesi geleneksel tazminat hukuku ilkelerine aykırı düşer. Olaydaki gerçek durum, diğer anlatımla sigortalının bakım için ücret ödemesi olgusuna gelince, ödeyeceği ücret, tavanın %50 sinin altına inebileceği gibi üstüne de çıkabilir. Esasen sigortalının gerçek zararının tespit edilmesi gereken ilkeler ile Kurum'un gelir bağlamasında Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ortaya koyduğu ilkeler birbirinden farklı olduğundan tavanın %50 sinin bakım ücreti olarak değerlendirilmesi düşünülemez.
Mahkemece, açıklanan ilkeler doğrultusunda bakım ücretinin ne miktar olduğunun araştırılıp incelenmemesi ve tavan denetlemesinin buna göre yapılmamış olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki; hükmün davalı tarafça temyiz edilmemesi nedeniyle 11.5.2001 tarihli hesap raporunda öngörülen sigortalı maddi zararı yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da herhalde gözönünde tutulmalıdır.
O halde SSK Başkanlığının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 4.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/5768

K. 2002/6314

T. 16.9.2002

• RÜCUAN TAZMİNAT ( İş Kazasında Malül Kalan Sigortalı İşçi için Yapılan Harcamalar Üzerine Uğranılan Kurum Zararının Tazmini )

• İŞ KAZASINDA MALÜL KALAN KİŞİYE ÖDENECEK BAKIM ÜCRETİ ( İş Kazasında Malül Kalan Sigortalı İşçi İçin Yapılan Harcamalar Üzerine Uğranılan Zararının Rücuan Tazmini İstemi )

• BAKICILIK MASRAFINDA ASGARİ ÜCRETİN BAZ ALINMASI ( Kural Olarak Hastanın Kendisine Asgari Ücretle Baktırabileceğinin Üstün Bir Olasılık Olması )

• RÜCÜ ALACAĞININ DIŞ TAVANININ BELİRLENMESİ ( İş Kazası Sonucu Sürekli Tam İşgöremez Duruma Giren Sigortalının Başka Birinin Sürekli Yardımına Muhtaç Olması )

• SİGORTALININ MADDİ ZARAR HESABI ( Maddi Zarar Hesabında Bakıcı Ücretine İlişkin Zarar Miktarının da Eklenmesinin Gerekmesi )

• TAVAN DENETLEMESİ ( Sigortalının Bakım Ücretiyle Birlikte Diğer Gerçek Zararı da Hesap edilmeli ve Tavan Denetlemesi Yapılırken Bakım Gideri Tutarının da Tavana Eklenmesinin Gerekmesi )

818/m.43,44

506/m.20

ÖZET : Davacı Kurumun rücu alacağının dış tavanını teşkil eden miktarın belirlenmesinde, iş kazası sonucu sürekli tam iş göremez duruma giren sigortalının başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğunun anlaşılması karşısında, sigortalının maddi zarar hesabına bakıcı ücretine ilişkin zarar miktarının da eklenmesi gerekir. Ödenecek bu ücretin peşin sermaye değeri, sigortalının bakımdan doğan zararıdır. Konu ülke genelinde düşünüldüğünde, kural olarak sigortalının kendisine asgari ücretle baktırabilceği üstün olasılık dahilindedir. O nedenle, karar tarihine en yakın asgari ücret tarifesi esas alınmalı, asgari ücretin net miktarı saptanıp bilinen dönemden sonrası için iskontolama işlemi yapılmalı, bilinen dönem yönünden ise gerçek belli iken varsayıma gidilemeyeceğinden, hesap raporu tarihinde belli olan en son asgari ücret tarifesi dikkate alınmalı, bakım ücretiyle birlikte, sigortalının diğer gerçek zararı da ( =tavan ) hesap edilmeli ve tavan denetlemesi yapılırken bakım gideri tutarı tavana eklenmek suretiyle sonuca gidilmelidir.
DAVA : Davacı, iş kazasında malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır. Hükmün, taraflar Avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ...... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki.kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı Kurumun rücu alacağının dış tavanını teşkil eden miktarın belirlenmesinde, iş kazası sonucu sürekli tam iş göremez duruma giren sigortalının başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğunun anlaşılması karşısında, sigortalının maddi zarar hesabına bakıcı ücretine ilişkin zarar miktarının da eklenmesi gerekir. Burada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, zararlandırıcı sosyal sigorta olayı sonucu başkasının bakımına muhtaç duruma düşen sigortalının bakım masrafı yönünden zararının nasıl hesaplanacağıdır.
Hemen söylemek gerekirse başkasının bakımına muhtaç olan sigortalının tazmin sorumlularından bakım ücretini isteyebileceği kabul edilmelidir. Zira bakım olgusu karşısında, sigortalının kendisine bakacak kişiye ücret ödeyeceği hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşen bir gerçektir.
Bu kişiye bakım ücreti isteme hakkını tanımamak onun ölümünü istemekle eş değerdedir. Oysa, insan yaşamının kutsallığı her türlü maddi değerlerin üstündedir. Bakım ücretinin ne şekilde hesap edilmesi gerektiği meselesine gelince; kuşkusuz sigortalı kendisine baktırmak için başkasının yardımından yararlanacak ve yararlandığı kişi veya kişilere ücret ödeyecektir. Ödenecek bu ücretin peşin sermaye değeri, sigortalının bakımdan doğan zararıdır. Konu ülke genelinde düşünüldüğünde, kural olarak sigortalının kendisine asgari ücretle baktırabileceği üstün olasılık dahilindedir. O nedenle, karar tarihine ( 10.06.2002 ) en yakın asgari ücret tarifesi esas alınmalı, asgari ücretin net miktarı saptanıp bilinen dönemden sonrası için iskontolama işlemi yapılmalı, bilinen dönem yönünden ise gerçek belli iken varsayıma gidilemeyeceğinden, hesap raporu tarihinde belli olan en son asgari ücret tarifesi dikkate alınmalı, bakım ücretiyle birlikte, sigortalının diğer gerçek zararı da ( =tavan ) hesap edilmeli ve tavan denetlemesi yapılırken bakım gideri tutarı tavana eklenmek suretiyle sonuca gidilmelidir.
Genel kural, bakım ücretinin asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiği biçiminde ise de, her somut olayın özellikleri dikkate alınmak suretiyle kanıtlandığı takdirde asgari ücretin üzerinde veya altında saptanacak herhangi bir ücret miktarı hesaplamaya esas alınabilir.
Öte yandan, başkasının bakımına muhtaç sigortalının aile birliği içinde kendisine baktırmada eşinin yardımından yararlanmasının Medeni Kanun madde 185 de öngörülen Müzaharet Yükümü ( =yardım yükümü ) gereği bulunması ve yine başkasının bakımına muhtaç sigortalının herhalde gelirinden bakım için bir miktar 59.pay ayırması gerekeceğine ilişkin olgu gibi Borçlar Kanunu'nun 43. ve 44. maddelerinin uygulanmasını gerektiren bir sebebin varlığı halinde bakım için hesabedilen zarar miktarından indirim yapılabileceği de göz ardı edilmemelidir. Yeri gelmişken bakım ücretinin Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 20/4. maddesinde öngörülen, %50 oranında artırım esasına göre hesabedilebilip hesabedilemeyeceği konusu üzerinde de durulması gerekli görülmüştür. Bilindiği gibi anılan madde gereğince, şayet sigortalı bir başkasının bakımına muhtaç ise bağlanan gelir %50 oranında arttırılır. Bu durumda bakım ücreti hesap edilirken mahkemece tespit edilen tavanın %50 si bakım ücreti olarak kabul edilebilir mi sorusuna cevap vermek açısından hemen söylemek gerekirse kabul edilemez. Zira gerçek belli iken başka bir yöntemin benimsenmesi geleneksel tazminat hukuku ilkelerine aykırı düşer. Olaydaki; gerçek durum, diğer anlatımla sigortalının bakım için ücret ödemesi olgusuna gelince, ödeyeceği ücret, tavanın %50 sinin altına inebileceği gibi üstüne de çıkabilir. Esasen sigortalının gerçek zararının tespit edilmesi gereken ilkeler ile Kurum'un gelir bağlamasında Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ortaya koyduğu ilkeler birbirinden farklı olduğundan tavanın %50 sinin bakım ücreti olarak değerlendirilmesi düşünülemez. Mahkemece, açıklanan ilkeler doğrultusunda bakım ücretinin ne miktar olduğunun araştırılıp incelenmemesi, ve tavan denetlemesinin buna göre yapılmamış olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZUL-MASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.09.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/2776

K. 2003/3575

T. 17.4.2003

• İŞ KAZASI NEDENİYLE RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI ( İş Kazasında Malül Kalan Sigortalı İşçi için Yapılan Harcamalar Üzerine Uğranılan Kurum Zararının Rücuan Ödetilmesi Talebi )

• TAVAN HESABI ( Kurumun Rücu Hakkının Sigortalının İşverenden veya Diğer Tazmin Sorumlularından İsteyebileceği Miktarla Sorumlu Olmasının Gerekmesi )

• TAVAN KONTROLÜ ( Kurumun Rücu Hakkının Sigortalının İşverenden veya Diğer Tazmin Sorumlularından İsteyebileceği )

• BAKIM ÜCRETİ ( İş Kazası Neticesinde Yüzde Yüz Sürekli İşgöremez Durumuna Gelen Sigortalının Kurumdan ve Diğer Tazmin Sorumlularından Bakım Ücretini İsteyebileceği )

• BAKIM ÜCRETİNİN HESAPLANMASI ( Ödenecek Bakım Ücretinin Hesaplanmasında Karar Tarihine En Yakın Asgari Ücret Tarifesinin Esas Alınması )

• TAVAN DENETLEMESİNİN YAPILMAMASININ BOZMAYI GEREKTİRMESİ ( Bakım Ücretinin Miktarının Araştırılıp İncelenmemesi )

• ŞİRKETÇE ÖDENEN MİKTARIN DIŞ TAVANDAN DÜŞÜLMESİ ( İbraname ile İşveren Şirket Tarafından Sigortalıya Ödendiği Sabit Olan Miktarın Dış Tavandan Düşülmesi )

506/m.26

818/m.43,44

ÖZET : Mahkemece, bakım ücretinin ne miktar olduğunun araştırılıp incelenmemesi, ve tavan denetlemesinin buna göre yapılmamış olması ve dış tavan kontrolünün yapılmadan hüküm tesis edilmesi usüle ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
DAVA : Davacı iş kazasında Malül Kalan Sigortalı İşçi için Yapılan Harcamalar Üzerine Uğranılan Kurum Zararının Rücuan Ödetilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.Hükmün, davacı ve davalılardan T... Elektrik Taah. Tic. ve San. Ltd. Şti. Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mustafa Taş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, temyiz eden tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesidir. Bu maddeye göre Kurumun rücu hakkı sigortalının işverenden veya diğer tazmin sorumlularından isteyebileceği miktarla sınırlı olup o miktarı geçemez. Yargıtay uygulamasında böyle bir hesap şekline tavan hesabı, İş Mahkemesinin yapması gereken karşılaştırmaya da tavan kontrolü denmektedir.
Zararlandırıcı sosyal sigorta olayı sonucunda, sigortalının yüzde yüz sürekli işgöremez durumuna girdiği ve başkasının bakımına muhtaç olduğu tartışmasızdır. Çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, zararlandırıcı sosyal sigorta olayı sonucu başkasının bakımına muhtaç duruma düşen sigortalının bakım masrafı yönünden zararının nasıl hesaplanacağıdır. Hemen söylemek gerekirse başkasının bakımına muhtaç olan sigortalının tazmin sorumlularından bakım ücretini isteyebileceği kabul edilme-lidir. Zira bakım olgusu karşısında, sigortalının kendisine bakacak kişiye ücret ödeyeceği hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşen bir gerçektir. Bu kişiye bakım ücreti isteme hakkını tanımamak onun ölümünü istemekle eş değerdedir. Oysa, insan yaşamının kutsallığı her türlü maddi değerlerin üstündedir.
Bakım ücretinin ne şekilde hesab edilmesi gerektiği meselesine gelince; kuşkusuz sigortalı kendisine baktırmak için başkasının yardımından yararlanacak ve yararlandığı kişi veya kişilere ücret ödeyecektir. Ödenecek bu ücretin peşin sermaye değeri, sigortalının bakımdan doğan zararıdır. Konu ülke genelinde düşünüldüğünde, kural olarak sigortalının kendisine asgari ücretle baktırabileceği üstün olasılık dahilindedir. O nedenle, karar tarihine en yakın asgari ücret tarifesi esas alınmalı, asgari ücretin net miktarı saptanıp bilinen dönemden sonrası için iskontolama işlemi yapılmalı, bilinen dönem yönünden ise gerçek belli iken varsayıma gidilemiyeceğinden, hesap raporu tarihinde belli olan en son asgari ücret tarifesi dikkate alınmalı bakım ücretiyle birlikte, sigortalının diğer gerçek zararı da ( =tavan ) hesabedileceği için hesab edilen tavandan bakım için ne miktar pay ayırabileceği belirlenmeli, belirlenecek miktar, bakım ücreti olarak bulunan miktardan düşülmeli ve ortaya çıkan miktarın, sigortalının tazmin sorumlusundan isteyebileceği tazminat miktarı olduğu kabul edilmelidir. Kuşkusuz tavan denetlemesi yapılırken, bakım gideri tutarı tavana eklenmek suretiyle sonuca gidilecektir.
Genel kural, bakım ücretinin asgari ücret üzerinden hesabedilmesi gerektiği biçiminde ise de, her somut olayın özellikleri dikkate alınmak suretiyle kanıtlandığı takdirde asgari ücretin üzerinde veya altında saptanacak herhangibir ücret miktarı hesaplamaya esas alınabilir.
Öte yandan, Borçlar Kanunu'nun 43. ve 44. maddelerinin uygulanmasını gerektiren bir sebebin varlığı halinde bakım için hesabedilen zarar miktarından indirim yapılabileceği de gözardı edilmemelidir. Yeri gelmişken bakım ücretinin Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 20/4. maddesinde öngörülen, %50 oranında artırım esasına göre hesabedilebilip hesabedilemeyeceği konusu üzerinde de durulması gerekli görülmüştür.
Bilindiği gibi anılan madde gereğince, şayet sigortalı bir başkasının bakımına muhtaç ise bağlanan gelir %50 oranında arttırılır. Bu durumda bakım ücreti hesabedilirken mahkemece tesbit edilen tavanın %50 si bakım ücreti olarak kabul edilebilir mi? "Hemen söylemek gerekirse kabul edilemez." Zira gerçek belli iken başka bir yöntemin benimsenmesi geleneksel tazminat hukuku ilkelerine aykırı düşer. Olaydaki gerçek, sigortalının bakım için ücret ödemesidir. Ödeyeceği ücret, tavanın %50 sinin altına inebileceği gibi üstüne de çıkabilir. Esasen sigortalının gerçek zararının tesbit edilmesi gereken ilkeler ile Kurum'un gelir bağlamasında Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ortaya koyduğu ilkeler biribirinden farklı olduğundan tavanın %50 sinin bakım ücreti olarak değerlendirilmesi düşünülemez.
Mahkemece, açıklanan ilkeler doğrultusunda bakım ücretinin ne miktar olduğunun araştırılıp incelenmemesi, ve tavan denetlemesinin buna göre yapılmamış olması usüle ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3-Yine örneği dosyada bulunan Erzurum 4. Noterliğinin 19.10.1998 tarih 9184 yevmiye nolu ve taahhütname başlığı ile düzenlenen ibranameye ilişkin belgede işveren şirket tarafından sigortalıya ödendiği anlaşılan 3.000.000.0000 liranın dış tavandan düşülmek suretiyle tavan kontrolünün yapılmaması isabetsiz olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.04.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/669

K. 2002/1158

T. 14.2.2002

DAVA : Davacı, iş kazasında malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hüseyin Erol tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı Kurumun rücu alacağının dış tavanını teşkil eden miktarın belirlenmesinde, iş kazası sonucu sürekli tam iş göremez duruma giren sigortalının başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğunun anlaşılması karşısında, sigortalının maddi zarar hesabına bakıcı ücretine ilişkin zarar miktarının da eklenmesi gerekir.
Burada Çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, zararlandırıcı sosyal sigorta olayı sonucu başkasının bakımına muhtaç duruma düşen sigortalının bakım masrafı yönünden zararının nasıl hesaplanacağıdır. Hemen söylemek gerekirse başkasının bakımına muhtaç olan sigortalının tazmin sorumlularından bakım ücretini isteyebileceği kabul edilmelidir. Zira bakım olgusu karşısında, sigortalının kendisine bakacak kişiye ücret ödeyeceği hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşen bir gerçektir. Bu kişiye bakım ücreti isteme hakkını tanımamak onun ölümünü istemekle eş değerdedir. Oysa, insan yaşamının kutsallığı her türlü maddi değerlerin üstündedir.
Bakım ücretinin ne şekilde hesap edilmesi gerektiği meselesine gelince; kuşkusuz sigortalı kendisine baktırmak için başkasının yardımından yararlanacak ve yararlandığı kişi veya kişilere ücret ödeyecektir. Ödenecek bu ücretin peşin sermaye değeri, sigortalının bakımdan doğan zararıdır. Konu ülke genelinde düşünüldüğünde, kural olarak sigortalının kendisine asgari ücretle baktırabileceği üstün olasılık dahilindedir. O nedenle, karar tarihine (12.12.2001) en yakın asgari ücret tarifesi esas alınmalı, asgari ücretin net miktarı saptanıp bilinen dönemden sonrası için iskontolama işlemi yapılmalı, bilinen dönem yönünden ise gerçek belli iken varsayıma gidilemeyeceğinden, hesap raporu tarihinde belli olan en son asgari ücret tarifesi dikkate alınmalı, bakım ücretiyle birlikte, sigortalının diğer gerçek zararı da (=tavan) hesap edilmeli ve tavan denetlemesi yapılırken bakım gideri tutarı tavana eklenmek suretiyle sonuca gidilmelidir.
Genel kural, bakım ücretinin asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiği biçiminde ise de, her somut olayın özellikleri dikkate alınmak suretiyle kanıtlandığı takdirde asgari ücretin üzerinde veya altında saptanacak herhangi bir ücret miktarı hesaplamaya esas alınabilir.
Öte yandan, başkasının bakımına muhtaç sigortalının aile birliği içinde kendisine baktırmada eşinin yardımından yararlanmasının Medeni Kanun madde 151 de öngörülen Müzaharet Yükümü (=yardım yükümü) gereği bulunması ve yine başkasının bakımına muhtaç sigortalının herhalde gelirinden bakım için bir miktar pay ayırması gerekeceğine ilişkin olgu gibi Borçlar Kanunu'nun 43 ve 44 maddelerinin uygulanmasını gerektiren bir sebebin varlığı halinde bakım için hesabedilen zarar miktarından indirim yapılabileceği de göz ardı edilmemelidir. Yeri gelmişken bakım ücretinin Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 20/4. maddesinde öngörülen, %50 oranında artırım esasına göre hesabedilebilip hesabedilemeyeceği konusu üzerinde de durulması gerekli görülmüştür.
Bilindiği gibi anılan madde gereğince, şayet sigortalı bir başkasının bakımına muhtaç ise bağlanan gelir %50 oranında arttırılır. Bu durumda bakım ücreti hesap edilirken mahkemece tespit edilen tavanın %50 si bakım ücreti olarak kabul edilebilir mi sorusuna cevap vermek açısından hemen söylemek gerekirse kabul edilemez. Zira gerçek belli iken başka bir yöntemin benimsenmesi geleneksel tazminat hukuku ilkelerine aykırı düşer. Olaydaki gerçek durum, diğer anlatımla sigortalının bakım için ücret ödemesi olgusuna gelince, ödeyeceği ücret, tavanın %50 sinin altına inebileceği gibi üstüne de çıkabilir. Esasen sigortalının gerçek zararının tespit edilmesi gereken ilkeler ile Kurum'un gelir bağlamasında Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ortaya koyduğu ilkeler biribirinden farklı olduğundan tavanın %50 sinin bakım ücreti olarak değerlendirilmesi düşünülemez.
Mahkemece, açıklanan ilkeler doğrultusunda bakım ücretinin ne miktar olduğunun araştırılıp incelenmemesi, ve tavan denetlemesinin buna göre yapılmamış olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.02.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 15-10-2008, 19:39   #9
bilenkişi

 
Varsayılan

Engelli raporu vermeye yetkili hastanelerden birine başvurarak engel oranının tesbit edilmesi gerekir.Bütün haklarını bu orana göre alacaktır .Müvekkile geçmiş olsun sizede başarılar.
Old 15-10-2008, 19:47   #10
bilenkişi

 
Varsayılan iş kazası

Engelli raporu vermeye yetkili bir hastaneden engel oranı raporu alınır.Bütün hakları bu rapora göre belirlenecektir.Müvekkile geçmiş olsun sizede başarılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İş Kazası MİNA Meslektaşların Soruları 25 07-01-2010 13:00
Trafik kazası davasımı iş kazası davasımı? Yusuf ayık Meslektaşların Soruları 12 20-11-2008 17:41
iş kazası.. sedna Meslektaşların Soruları 2 02-11-2008 15:39
iş kazası hırs Meslektaşların Soruları 6 20-11-2007 16:51
İş Kazası av.ersen Meslektaşların Soruları 2 26-05-2007 13:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10804510 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.