|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
31-08-2006, 16:41 | #1 |
|
İCRADAN ALINAN TAHSILAT MAKBUZUNUN UZERINDE yazılan isim
MERHABALAR;
1999 YILINDA BIR ARSA SATISI YAPILIYOR ANCAK ARSANIN YENI MALIKI TAPUYU GEC ALMASINDAN DOLAYI ARSA UZERINE BU ARADA HACIZ KONULMUS OLUYOR.ARSANIN YENI SAHIBI B,ESKI SAHIBI A'YA ARSA UZERINDEKI HACZI KALDIRMASINI SOYLUYOR.HACIZ KALDIRILIYOR.aNCAK SORUN BURDA DEGIL.HACZIN KALDIRILMASI ICIN İCRADAN ALINAN TAHSILAT MAKBUZUNUN UZERINDE A ADINA YATIRAN B YAZMAKTADIR.B ISE 1999DAN BERI SAKLADIGI BU MAKBUZU TAKIBE KOYUYOR,A BU BORCA ITIRAZ EDIYOR VE SONUNCTA B ITIRAZIN IPTALI DAVASI ACIYOR.DOSYAYI KAPATMAK ICIN ODENEN BEDEL A'NIN KREDISI B TARAFINDAN KIRDIRILARAK ODENMIS YANI A DAN PARAYI ALMIS GITMIS YATIRMIS.BU TAHSİLAT MAKBUZU İİK 68 VE İİK68İ DEKİ BELGELERDEN SAYILIR MI YANİ İTİRAZIN İPTALİ DAVASINA MKONU TESKİL EDEBİLİR Mİ?EGER EDİLİRSE SİZCE MAHKEME TAKIBIN DEVAMINA KARAR VERIR MI?TAM ANLATABILDIM MI BILMIYORUM AMA SIMDIDEN TESEKKURLER... |
31-08-2006, 17:54 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın inc, Sözünü ettiğiniz makbuz kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içermediği için ve yargılamayı gerektireceği için, İİK 68 deki belgelerden sayılmaz. Ama olayda zamanaşımı olgusunu neden düşünmüyorsunuz? Saygılarımla |
31-08-2006, 22:52 | #3 |
|
İtirazın iptali davasında, takibe konu alacak her türlü delille ispat edilebilir. Hatta davacı itirazında bildirdiği sebeplerle dahi bağlı değildir. Bu haliyle dava itirazın kaldırılması davası değilse; makbuzun, İİK. md.68 anlamında bir belge olup-olmamasının yargılama açısından bir önemi de yoktur.
|
01-09-2006, 09:29 | #4 |
|
slm benim sorudan anladığım a'nın taşınmazı üzerindeki haczi kaldıran B icradan aldığı makbuza dayanarak icra takibi yapıyor. eğer ki doğru anlamış isem
1-Öncelikle itirazın iptali için dava açılmış ise genel mahkemede alacak davası şeklinde alacak her türlü delille ispat edilebilir.VE alacağın ispatı makbuz la veya başka bir delille ispat edilebilir. 2-İtirazın kesin olarak kaldırılması istenmiş ise, İİK 68 md. :"Talebine itiraz edilen alacaklının takibi.......resmi dairelerin... yetkilri dahilinde ve usulüne göre verdiklri bir makbuza... müstenitse alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir." Oldukça açık yazılmış ve yoruma mahal bırakmayan bir hüküm. TApudaki alışveriş kısmını bırakıp sadece icra kısmına eğilirsek olayı daha rahat çözeceğimiz inancı ile mahkemenin sürelerde herhangi bir sıkıntı yok ise veya usuli bir eksiklik yok ise, ititrazı kaldırıp takibin devamına karar vermesi bütün şartlar oluşmuş durumda. Kolay gelsin, davalarınızda başarılar. |
01-09-2006, 11:49 | #5 |
|
Herkese cok tesekkur ederım.
|
01-09-2006, 16:12 | #6 |
|
Sayın inc,
Sorun sizin için hallolmuş görünmekte...(Yanıtlar farklı olsa da )Ancak özellikle İİK 68 inci madde ile ilgili sorduğunuza göre, ben Tetkik Mercii Hakimliği'nde derdest olan bir "itirazın iptali" davası olarak algıladım. Yanıtı da ona göre verdim. Bu hususa açıklık getirirmisiniz? Saygılarımla |
01-09-2006, 17:00 | #7 |
|
İtirazın iptali davası yeni acıldı ve davada ispat aracı olarak alacaklı anlatmıs oldugum tahsılat makbuzunu kullanacak ki takıbı de bu tahsılat makbuzu uzerınden yapmıstı.Sorunun benım acımdan cozuldugunu soyleyemem.Cunku aklımda havada kalan bır seyler var.
|
01-09-2006, 17:02 | #8 |
|
Bu arada zamanasımından sozetmıssınız Sayın Ergın.Ancak tahsılat makbuzunun uzerındekı tarih 2004 yanı zamanasımına ugramamıs oluyor.Benım belırttıgım 1999 yılı gayrımenkulun satıldıgı tarıh.
|
01-09-2006, 17:17 | #9 |
|
Sayın ınc,
Dava hangi mahkemeye açıldı? Soruma yanıt verin ki yardımcı olayım. Saygılarımla |
01-09-2006, 18:12 | #10 |
|
Sulh Hukuk Mahkemesine Acildi
|
01-09-2006, 18:33 | #11 |
|
Sayın ınc,
O halde, İİK 68 e takılıp kalmanıza gerek yok...Çünkü sizinki yukarıda diğer meslektaşımın belirttiği gibi itirazın kaldırılması davası ve her türlü delille ispatlanabilir... Ancak ben yine de cevaplara katılmıyorum. A arsa sahibi, B yeni malik...Haciz ile yeni malikin alakası yok. Yani muhtemelen B'nin borcu nedeniyle haciz konulmaktadır. Haczi tek taraflı kaldıramıyacağına göre, kendi alacaklısına feragat mı ettiriyor? Siz ilk mesajınızda önemi yok demişsiniz ama önemli bence...Her nasılsa B kendi borcundan kurtulmak için işlemi yapmış görünmektedir. Bana ilginç gelen, İcra Müdürlüğü hangi gerekçeyle "filanca adına falanca" şeklinde bir makbuz düzenlemiştir. Bu belgenin İİK 68 deki belgelerden sayılacağına ilişkin meslektaş görüşlerine katılmamaktayım. Her resmi merciden alınan belge o tür belgelerden değildir. Takip borçlusunun bu belgeyle ilgisi yoktur. Onun borcunun ödenmesi için tanzim edilmemiştir. Bu yüzden başkaca delil yoksa dava zor ispatlanır şeklinde düşünmekteyim. Saygılarımla |
01-09-2006, 18:41 | #12 |
|
Takip borclusunun bu belgeyle ılgısı var.Arsa uzerınde hacız takıp borclusunun adına konulmus.Yenı malık gıdıyor haczı kaldırıyor.Arsaya B nın degıl Anın yanı eskı malıkin borcundan dolayı hacız konulmus.Ancak satıs esnasında hacız yok,B tapuyu gec aldıgı ıcın bu sure ıcerısınde hacız konulmus.Ne kadar karısık
|
01-09-2006, 22:53 | #13 |
|
1999 Yılı olsaydı dahi zaman aşımı gerçekleşmemiş olacaktı.Ayrıca ...."itirazın kaldırılması"davası ve hertürlü delil ile ispat edilir" şeklindeki cümlenin sehven hatalı yazıldığını, bahsedilen davanın "itirazın iptali"davası olduğunu düşünmekteyim.
|
02-09-2006, 00:23 | #14 |
|
Av.Sertann 'a katılıyorum. Sayın İnc, itirazın kaldırılması değil, "itirazın iptali" davası açıldı demişsiniz. Eğer öyleyse, İİK.m.68 deki belgelerin niteliğine takılmanıza gerek yok. İptal davasında, bedel itibariyle yazılı olmak koşuluyla, yazılı delillerle davayı kanıtlamak mümkün.
Ayrıca icra dairesinden verilen "A adına yatıran B" şeklindeki belgenin, bir tür rücu belgesi niteliğinde olduğunu düşünüyorum ve maddi gerçeğe belirttiğiniz nedenlerle aykırı olsa da, şekli anlamda geçerli bir delile dayanıyor olduğundan, B nin açtığı davayı kazanacağını. Saygılarımla |
02-09-2006, 00:33 | #15 |
|
Bu soru ve cevaplar arap saçına dönüştü. Olayın kendi dahi karışmaya başladı. Nasıl g.menkul satılırken haciz yok da satıştan sonra eski malik adına haciz konuyor? Bunun mümkün olmaması gerekir. Şimdi meslektaşımın dediği şey tapunun işleyişine ve dahası kanuna aykırı. G.menkulun satışı ancak tapuda, tapu memuru huzuruyla, resmi şekilde olabilir. Bu halde yapılan bir satıştan sonra gelen haciz tezkeresini tapu memuru, g.menkulun borçlu adına kayıtlı olmaması nedeniyle red etmek zorundadır. Bunun aksi tüm eylemler hukuka aykırıdır ve sorumluluk gerektirir. Ancak esasen meslektaşımın demek istediği şey; g.menkulun haricen satışı yapıldıktan sonra tapuda yapılması gereken resmi satıştan evvel haciz konulması hali ise; bu kadar cevap veren meslektaşlar yönünden en azından durumun kolaylaştırılması için, olayın ve sorunun hem açık ve hem de hukuki olarak ifade edilmesinin uygun olacağını düşünüyorum. Cevaplara gelince olayda 1994 yılı bakımından bile z.aşımının gerçekleşmediğini ben de düşünmüş ve ancak herhalde bilmediğim bir şeyler var demiştim. Aynı noktaya bir başka meslektaşım da dikkat ederek yazınca doğru düşündüğüme kanaat getirdim. Cevapları da gerekçeli veya madde bağlantılı yazabilirsek konuyu takip eden meslektaşlarımız için forum daha faydalı olacaktır, en azından benim gibi kafaları karışmayacaktır. Sayın Av.Suat Ergin'in itirazın iptali ve itirazın kaldırılması davalarını hükümleri değil ve fakat isimleri itibariyle sehven hatalı yazdığını düşünüyorum. Bu tip bir tahsilat makbuzunun İİK.md68 anlamında bir belge olup-olmadığını net bilemiyorum. Üzerinde yorum yapabileceğim bu konuda -sırf kesin bir bilgi vermeksizin forum okuyucularının kafasını karıştırmamak adına- susuyorum.
|
02-09-2006, 10:54 | #16 |
|
Karışık bir soruya cevap verip daha çok karıştırmaktansa Suat Bey’in cevabını eleştirmeyi daha faydalı buluyorum.
Remi dairelerin ve yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdiği her belge, İİK.68 de sayılan belgelerden değildir. Olayımızda tahsilat makbuzu ile adlandırılan belgede yalnız başına 68 de zikredilen belgelerden değildir. Bu konuda Sayın Ergin’e sonuna kadar katılıyorum. Resmi dairelerin verdiği belgeler itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte olabilmesi için iki hususa dikkat etmek gerekir; birincisi bu belgeler özel kanun hükmü ile itirazın kaldırılması için kabul edilmiş mi, bu maddeler ekseri dipnotlarda belirtilmiştir. Misal olarak, “aciz belgesi” (m.143,II-m.105.I-m.230 vd) mesela “kesin rehin açığı belgesi” borç ikrarı için senet niteliğindedir.(152.IV) örnekleri çoğaltabiliriz. Dikkat etmemiz gereken ikinci husus, bu tür belgeler, özel kanun hükmü ile belirtilmemişse- olayımızda olduğu gibi- borçlunun belli bir para borcunu kayıtsız şartsız ödemek zorunda olduklarını göstermeleri gerekir. Mesela kira bedelinin tespiti hakkında mahkeme kararları, bu kararlar m.68 anlamında resmi dairelerin yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler niteliğindedir. Mesela tedbir nafakası kararı, o da aslında m.68deki belgelerdendir. Gelelim olayımızdaki makbuzlara, makbuzlar her ne kadar yetkili daireler ve resmi makamlar tarafından düzenlenmekte ise de, bu belgeler yalnız başına itirazın kaldırılması yoluna başvurabilmesi için m.68 deki belgelerden kabul edilmez, çünkü bu belgele kayıtsız şartsız bi borç ikrarını içermiyor. Ancak makbuzu alan alacaklı başka bir belgenin yardımı ile borçludan alacaklı olduğunu ispat ederse itirazın kaldırılması için belki yeterli olur. Sonuç olarak Sayın Ergin’in dediği gibi bu belgeler yalnız başına itirazın kaldırılması yolunda İİK.68 anlamındaki belgelerden değildir.Saygılar |
02-09-2006, 11:28 | #17 |
|
Sayın meslektaşlarım,
Gayrimenkul alınırken haciz vardı,yoktu,resmi devir yapılmadan satış fiilen yapılıp,parası A'ya ödenmişti, vs vs, mevcut olayda işe yaramayacak bu kısımları alıp,lütfen çöpe atınız. Burada önemli olan 2 mesele var: 1-B'nin, "A adına yatıran B" şeklindeki tahsilat makbuzuyla ilgili ne söyleyip, ne yaptığına. Ne yapmış? Bu parayı ben ödedim, A nın bana geri ödemesi lazım deyip, icra takibi yapmış. Konunun kritik içerik açılımı ne? Gerçekte parayı A adına yatıran B görünse de, gerçekten A ödemiş. Peki B ne diyor? Bir şey demesine gerek yok, takip açtığına göre, elden A dan aldığı parayı inkar ediyor, bunu ben ödedim, "bakınız makbuzuna" diyor ve makbuzda yazılı tutarı talep ediyor. Öyleyse, icra dosyasına yatırılan parayı, A'nın , "ama onu ödemesi için elden ben vermiştim B'ye" beyanını da -üzülerek- çöpe atınız. Konu bu kadar. 2-Ben "A adına yatıran B" şeklindeki tahsilat makbuzunu "rücu belgesi" olarak niteledim. Bu belgenin rücu belgesi olarak nitelendirilmesine engel düşüncesi olan meslektaşlarımın yanıtlarını bekliyorum. Saygılarımla |
03-09-2006, 16:45 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Borçlar Kanunumuzun 109. maddesine göz atmakta yarar görüyorum. Bu maddeye göre alacaklıya tediyede bulunan 3. kişinin hangi hallerde alacaklının haklarına halef olacağı yazılmıştır. Diğer yandan olayın bir de temsil boyutu akla gelebilir. (B) , (A) adına parayı yatırırken "temsilci" sıfatıyla mı hareket etmiş sayılır (BK.32,33), yoksa BK.109. madde kapsamında üçüncü kişinin borcunu tediye (halefiyet) kapsamında mı kendi varlığından ödeme yapmış kabul edilir iyi incelemek gerekir. Selamlar, saygılar... |
03-09-2006, 17:56 | #19 |
|
Merhaba,
Rücu belgesi olabilmesi için: 1. B'nin A'yla birlikte müteselsil borçlu veya müteselsil kefil olmalı 2. Ya da, BK.m.109 Uyarınca b'nın a'ya halef olduğu, a tarafından bildirilmiş olmalı. 3. yine 109 uyarınca, başkasının borcu için rehnedilen şeyi rehinden kurtardığı zaman kanaatimce,bu açıdan bakıldığında ve davaya ilişkin diğer ispat yükümlülüklerinin davacı üzerinde olduğu düşünüldüğünde rücu belgesi olarak nitelendirilemez. Yani en azından tahsilat makbuzu tek başına rücu belgesi olarak nitelendirilemez,halef olduğununda kanıtı gerekir. |
03-09-2006, 21:07 | #20 |
|
Olaya şu şekilde yaklaşabiliriz:
1) (B), nin icra dosyasına (A) adına ödeme yaptığı tahsilat makbuzu ile sabittir. Başka bir ifade ile ödemeyi (B) nin yaptığı ihtilafsızdır, ayrıca ispata gerek yoktur. 2) (B) nin yaptığı ödeme (A) nın borcu içindir. Bunda da ihtilaf yoktur. Çünkü icra dosyasında borçlu (A) dır. 3) (B), (A) nın borcu için icraya yapılan ödemeyi: (a)- Ya (A) ' dan parayı alarak onun adına dosyaya ödemiştir. BU durumda (A) nın elinde (B) nin imzasını taşıyan para teslim makbuzu olması gerekir! (HUMK. un belirli tutar üzerindeki parasal ilişkilerde aradığı senetle ispat kuralını hatırlayalım.) (b)- Ya (A) adına fakat kendi parasıyla (Üçüncü kişi sıfatıyla) icra dosyasına parayı ödemiştir. Somut olayda (B) kendi parasıyla ödeme yaptığını iddia etmektedir. BU iddiayı elindeki tahsilat makbuzu ve makbuz içeriği doğrulamaktadır.Borcun ise (A) ya ait olduğu icra dosyası ile bellidir. Bu durumda (A) bu tahsilat makbuzunun aksini ispat zorundadır. Yani kendi parası ile ödeme yapıldığını ispatlamak zorundadır. İspatı ise (B) ye ödeme için para teslim etmiş ise eğer, (B) nin imzasını taşıyan bir teslim makbuzu ya da havale etmiş ise; havale dekontu ile ancak yapabilecektir. Kanımca, (B) bu davayı kazanacaktır. Not: Tapudan geç devir işlemi konusuna girmeyeceğim, belli ki satış vaadi gibi bir belgeye dayalı devir geç yapılmış olmalıdır. Saygılarımla... |
03-09-2006, 23:16 | #21 |
|
Sayın Dikici,
Yanıtınız için teşekkürler. Benim madde numarası anımsama özrüm var, içerikleri ve somut olaylar belleğime yerleşiyor,ancak maddeleri her niyeyse ayıklayıp anımsamıyorum. BK.m.109 , bu içerik anımsayışına düşen bir ışık gibi oldu ve sizin anımsatmanızdan sonra, birebir olay gibi olmasa da, çok benzeyen bir Yargıtay ilamı buldum, aşağıya ekliyorum. Teşekkürlerimle... HD 19, E: 2002/007795, K: 2003/005255, Tarih: 21.05.2003 [*]ALACAK[*]KEFALET BORCU[*]ALACAĞIN TEMELLÜKÜ Borcun bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borcun şahsen ifası zorunluluğu yoktur. Borç üçüncü bir şahıs tarafından borçlunun bilgisi dışında tediye edilebilir. Üçüncü şahıs tediyesi ile alacaklıyı tatmin ettiği miktar nispetinde alacaklının haklarına halef olur. Bu hakların üçüncü şahsa intikali kanundan doğar, alacaklı üçüncü şahıs ile yapacağı yazılı sözleşme (temlikname) ile alacağını borçlunu rızasını aramaksızın temlik edebilir. (818 s. BK. m. 109, 162) Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilam yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin fesinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı vekili, dava dışı V.... Bankasının davalının kefaleti ile yine dava dışı Ş... Ltd.Şti.´ne kullandırdığı krediden kaynaklanan alacağının tamamının müvekkilince ödenerek, alacağın temlik alındığını, temlik alınan alacağın sili için başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini iddia ederek itirazı talini talep ve dava etmiştir. Davalı savunmasında, davacıyı tanımadıklarını ve banka tarafından yapılan temliknamenin geçersiz olduğunu beyan ederek davanın reddini mistir. Mahkemece, davalı kefilin, bankanın alacağının davacıya geçtiğinin haberi ve muvafakati bulunmadığından temlikin hukuken geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekilince temyiz mistir. Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaat bulunmadıkça borçlu borcunu şahsen ifaya mecbur değildir. Borç üçüncü bir his tarafından borçlunun bilgisi dışında tediye edilebilir. Üçüncü şahıs tediyesi ile alacaklıyı tatmin ettiği miktar nispetinde alacaklının haklarına halef olur. Bu hakların üçüncü şahsa intikali BK.nun 109. maddesinde öngörülen koşulların varlığı halinde kanundan doğar. Aynı Yasanın 162. maddesi uyar alacaklı, üçüncü bir şahıs ile yapacağı yazılı bir sözleşme ile 162 madde de belirtilen ayrıntılı durumlar dışında alacağını borçlunun rızasını aramaksızın adı geçin üçüncü şahsa temlik edebilir. Somut olayda davacı, dava dışı V ....... Bankasının kredi sözleşmesin doğan alacağının tamamını ödeyerek 12.11.1998 tarihinde noterde düzenlenen temlikname ile banka alacağını BK.nun 162 vd. maddelerine göre te almıştır. Bu durumda mahkemece, davalının kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğu gözetilerek, davacının davalıdan talepte bulunabileceği alacak miktarının, banka kayıt ve defterleri üzerinde bilirkişi aracılığı ile inceleme yapmak suretiyle saptanması, bu yönde alınacak ayrıntılı rapor ve varılacak gün sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddinde isabet görülmemiştir. Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenle yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), vekili Yargıtay duruşmasında bulunan davacı yararına takdir edilen 250.000.000.-TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 21.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
03-09-2006, 23:39 | #22 |
|
Yukarıdaki kararda anılan "bankayı", foruma konu olaydaki "icra dairesi" ile paralel görmeye,kanımca bir engel yok.
Öyleyse, anılan tahsilat makbuzunu, BK.m.109 anlamında bir rücu belgesi olarak tanımlayabileceğimiz sonucuna varabiliyoruz sanıyorum. Saygılarımla... |
03-09-2006, 23:49 | #23 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Dikici, soruya vermiş olduğunuz cevaba genel hatlarıyla katılıyorum, ancak anlamadığım yada bilmediğim bir husus için cevabınıza göre fikrinize ihtiyacım var; Diyelim ki taşınmazı devreden B, taşınmazı satın alırken söz konusu taşınmazın hacizli olduğunu biliyorsa, diğer bir ifade ile A taşınmazını satarken, "haczini B'nin kaldırmasına binayen satmışsa yukarıdaki cevabınız değişir mi? Daha açık ifade ifade ile belirtmek gerekirse, taşınmazlar resmi şekille devredilirler ve aleniyet ilkesine göre taraflar taşınmazın seceresini bilirler, bu durumda hacizli olarak taşınmazı devralan B, borcuda temlik ettiğinden dolayı eski malike karşı takipte bulunabilir mi? Yine öğrenmek için soruyorum, sözkonusu taşınmazın birikmiş emlak vergisi borcu varsa, taşınmazı devralan yeni malik, eskiden kalan vergi borcunu öderse eski malike karşı takip açabilir mi? Sorularım rica ediyorum yanlış tanımlanmasın tamamiyle konuyu daha iyi anlayabilmek için soruyorum... Saygılar. |
04-09-2006, 08:39 | #24 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Meslektaşım, Yukarıdaki durum ispatlanabiliyorsa, yani yapılan bir protokolde hacizli olarak satın aldığı belli ise; böyle bir durumda elbette ki cevabım değişir ve bu para istenemez.
Eski malik döneminde taşınmaz nedeniyle oluşan her türlü borçlar pek tabidir ki eski malike aittir. Dolayısıyla yazılı bir anlaşma ile bu borçları yeni malik üstlenmemişse ve yine onun adına ödediğini belge ile ispatlayabiliyorsa bu paraları da talep edebilir. Olayı daha net temellendirmek için; temsil ve vekalet hükümlerini incelemek doğru olacaktır. Selahiyetli temsil olayımızda olmadığına göre vekaletsiz iş görme dairesinde olayı ele alırsak; vekaletsiz iş gören yaptığı yararlı masrafları hatta faizleri ile beraber BK. 413 vd.hükümleri kapsamında yararlanan kişiden talep edebilir. Saygı ve selamlar... |
04-09-2006, 08:49 | #25 |
|
Sayın Sehper,
Belirttiğiniz Yargıtay kararında bir fark var. O olayda davacı yani ödeme yapan 3.kişi aynı zamanda borcun müteselsil kefili sıfatı taşıyor. Bizim olayımızda böyle bir akdi sorumluluk olmasa bile BK.413' e cuk oturan bir sorumluluk hali olduğunu düşünüyorum. Saygılarımla. |
04-09-2006, 09:04 | #26 | |||||||||||||||||||
|
Sn.Dikici, Eklediğim Yargıtay kararında, anladığım kadarıyla Ş.. Ltd.Şti, krediyi kullanan, kredinin kefili ise davalı olan. Davayı açan davacı ise, kredi borçlusu şirket ve borcun kefili dışında bir 3.kişi. 3.kişinin kim olduğu konusunda kararda açıklık yok gibime geldi. Karar özeti kısmında yer alan ifadelerdense, bu kişinin her iki yanca da tanınmayan, gidip bankanın kredi alacağını ödeyen bir kişi olduğu. Ancak bu 3.kişinin, anılan kredi sözleşmesinin , davalı dışındaki diğer kefili olması da ihtimal dahilinde. Eğer böyleyse, yapılacak alacak temliknameleri ile, kredi borçlularının sadece alacaklıya değil, aynı zamanda kendisi gibi müteselsil kefil olan diğer kredi kefiline de dönerek ödediğini isteyebileceği gibi bir sonuç çıkıyor??? BK.m.413 le ilgili konuya gelince. Bununla ilgili kararlara da baktım. Dediğiniz gibi, bu konuya da uygun/benzer bir Yargıtay kararı var. Onu da aşağıya ekliyorum. Saygılarımla... HG 00, E: 2002/03-118, K: 2002/000131, Tarih: 27.02.2002 [*]ÇEVRE TEMİZLİK VERGİSİ Çevre temizlik vergisinin mükellefi her ne şekilde olursa olsun binaları kullananlardır. Somut olayda, davacı kiralayan davalı kiracının ödemesi gereken Çevre Temizlik Vergisini ödediğinden borçlu (davalı)´ya karşı vekaletsiz iş gören sıfatıyla B.K.m.413 gereğince istemde bulunabilir, sebepsiz zenginleşmeye dair hükümlere de başvurabilir. (2464 s. BGK. m. mük. madde 44) (818 s. BK. m. 61, 413) Taraflar arasındaki "itirazın iptali " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 1.3.2001 gün ve 2001/24 E. 2001/323 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 9.7.2001 gün ve 2001/5665-6459 sayılı ilamı ile; (....Davacı kiralayan, davalı kiracının ödemesi gereken Çevre Temizlik Vergisini ödediğinden bahisle alacağı ile ilgili yaptığı icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. Davalı; davacının ödeme mecburiyeti olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ödemenin davacının menfaati gereği olduğundan söz edilerek dava reddedilmiştir. 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununa 3914 sayıl kanunun 1. maddesi ile eklenen mükerrer 44. maddesine göre "çevre temizlik vergisinin mükellefi her ne şekilde olursa olsun binaları kullananlardır." Çevre Temizlik Vergisinin ve gecikme cezalarının davacı tarafından ödenen miktar üzerinden davalı kiracının sorumlu olduğu dikkate alınmadan davanın reddi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle başkasının borcunu ödeyen kişi borçlu kendisine yetki vermemiş olsa bile borçlunun temsilcisi sıfatıyla hareket etmiş olacağından, ödemede bulunan üçüncü kişi (davacı), borçluya karşı (davalıya karşı) vekaletsiz iş gören sıfatıyla B.K.m.413 gereğince istemde bulunabileceğine, vekaletsiz iş görme, borçlunun menfaatine uygun değilse yada borçlunun karşı koymasına karşın yapılmışsa, üçüncü kişinin giderlerini değil, ancak borcun sona ermesi nedeniyle borçlunun malvarlığında oluşan zenginleşmeyi isteyebileceğine göre (Y.11.H.D. 31.3.1983 Tarih 1379 E. 1589 K.) (Bkz.A. Von Tuhr. Borçlar Hukuku, Av.Cevat Edege çevirisi Ankara 1983 s.486, Prof.Dr. Kenan Tunçamağ Türk Borçlar Hukuku İstanbul 1976 C:1, S.727, Seza Reisoğlu, "Sebepsiz iktisap davasının genel şartları Ankara 1961 S.90-91) Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 27.2.2002 gününde oybirliği ile karar verildi. |
04-09-2006, 19:01 | #27 |
|
Selamlar,
Öncelikle kendim kaşındığımı itiraf edeyim. Sayın inc., teşekkür edip konuyu kapatmışken ben deştim. Daha önce de bir kaç değişik forumda yazmıştım. Soru sahibi üyeler sorularını anlaşılır, net sormayınca gelen cevaplar da ona göre olmaktadır.Soru sahibine açıklaması için 2-3 mesaj daha yazmamıza rağmen yine de gerekli açıklama ya hiç yapılmamakta ya da yine kafa karıştıracak açıklama yapılmaktadır. Hal böyle olunca takip eden cevaplar da karışıklığa yol açmaktadır. Sonlara doğru konuyla hiç alakası olmayan cevapların olduğu sorular da mevcut... Haliyle bazen "nereden cevap verdim bu soruya yahu" diye düşündüğüm oluyor. sayın inc'in sorusuna yanıt verdiğim tarihten 2 gün önce de 2 üyenin sorusuna daha yanıt vermiştim.Cevapların en altında bana ait yazılar bulunmaktadır. Ben halen soru sormaktayım onlara...O üyeler o sırada Siteye girip çıkmaktalar...O zaman sorulara yanıt vermek anlamsız kaçmaktadır. Yeri geldiği için burada yazıyorum. Bu konuda çoğu katılımcı gibi ben de dertliyim yani... Durum yukarıda arz ettiğim gibi olunca ve hele o sırada bir polemiğe dalmışsam...Hatalar kaçınılmaz oluyor...Bu nedenle zarif üsluplarıyla hatama dikkat çeken Sayın Jeanne D'arc ile Sayın AV.SERTANn' a teşekkür ediyorum. Saygılarımla |
04-09-2006, 19:16 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Aslında kafa karıştıracak hiç bir şey yok. Sayın inc, sözkonusu tahsilat makbuzunun 68 normuna uygun bir belge olup olmadığını sorarken sanıyorum itirazın kaldırılmasına dayalı (İptal değil!) bir talebi olduğunu düşünüyor. hemen altındaki cümlede de "itirazın iptali" davasının devam ettiğini zikrediyor ki; işte bu noktada söz konusu belgenin 68 normuna uygun bir belge olup olmamasının hiç bir önemi kalmıyor. Bu itibarla olaya itirazın iptali davası temelinde yaklaştığımızda, davanın normal bir dava olarak yürüyeceğini ve söz konusu tahsilat makbuzunun ödeyen 3. kişiye hak verip vermeyeceği tartışması ön plana çıkıyor. Olayda tartışılması gereken hususun (BU olayda 68 normundan da önemli olan) B' nin ödediğini alabilip alamayacağı olduğu açıktır. Saygılarımla.. |
04-09-2006, 19:31 | #29 |
|
Merhaba,
işin komik tarafı, sonlara doğru, bu konuya ilİşkin doğru soruların sorulmasıdır.Özellikle Av. Sehper'in bazı soruları çöpe atmaya başladıktan sonra... şimdi kaldığımız yerden devam edelim 1. (B) tarafından yapılan ifa üçünçü kişinin ifasıdır(aynen Av. Sehper'in ilk sunduğu yargıtay içtihatında olduğu gibi;orada da şirket müteselsil kefil değil,üçüncü kişi) 2. Üçüncü kişinin ifası durumunda borç sona ermekle birlikte kendiğinden ödenen miktar oranında halefiyet olur mu?Hayır olamaz,BK.m.109 çok açık, A tarafından Alacaklıya B'nin halef olduğunun bildirilmesi gerekir.Bildirimin şekil şartı yoktur ancak ispat şartı açısından şekil önemlidir(Kenan tunçomağ-Borçlar Hukuku,cilt-1,shf,475) Yani yukarıda bahsettiğim ispat şartı budur, bunu davacı ispat ederse, makbuza da rücu belgesi gözüyle bakabiliriz. Davacı bunu ispat edemezse dava dava reddedilir. 3.Ancak B ne yapabilir? Size katılıyorum, vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca davasına devam edebilir. |
05-09-2006, 01:17 | #30 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Balku'ya verilen cevaba istinaden
Sayın Dikici, sizi rahatsız ediyorsam özürdileyerek birşey sormak istiyorum, olayımızda yeni malik B, taşınmazı satın aldığında malın hacizli olduğunu zaten bilmiyormu, sonradan haczedilse bile resmi devir yapılırken, taşınmazın hacizli olduğu belli değil mi? Yani protokole neden ihtiyaç duyulduğunu ben anlamadım. Taşınmazı satın alırken borcuda devralmış olmuyor muyuz? Saygılar |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Limited Şirket'te isim değişikliği | lawyer_denizsari | Meslektaşların Soruları | 1 | 29-11-2006 14:25 |
Ankara 29. İcradan 100 md. malumatı Alıncak Yardım Edin Lütfen | av.suleyman | Şehirlerarası Nöbetçi Avukat | 2 | 26-11-2006 22:59 |
YURT DIŞINDA İKEN tÜRKİYEDE ALINAN EV | av.myıldız | Meslektaşların Soruları | 3 | 23-09-2006 12:16 |
isim mührünün değeri | ismail kaynar | Meslektaşların Soruları | 1 | 18-09-2006 16:53 |
Kapidan SatiŞla Alinan Ansİklopedİ | filizsongur | Meslektaşların Soruları | 2 | 28-05-2006 00:57 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |