|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
05-10-2008, 15:24 | #1 |
|
Uçakta hakim krizi
DİYARBAKIR’dan İstanbul’a gidecek THY uçağının yolcusu ağır ceza hakimi H.A., güvenlik kontrolünde X- Ray cihazından geçtikten sonra tüm yolculara yapıldığı gibi üzeri aranmak istenince karşı çıktı. Üzerini aratmadan hakim H.A. uçağa binince kriz çıktı. Uçağın pilotu, tüm yolcuları uçaktan indirince yolcuların tepkisine neden olan hakim H.A., bu kez aramadan geçerek kriz son buldu.
Diyarbakır’dan İstanbul’a saat 09.50’de kalkacak THY'nin 631 sefer sayılı uçağına yolcu olarak binmek isteyen İstanbul'da görev yapan hakim H.A.'nın, güvenlik kontrolünden geçerken, polislere “Ben hakimim üzerimi arayamazsınız” dediği ileri sürüldü. Polislerle tartışan H.A., üzerini aratmadan uçağa bindi. Havaalanı polisleri durumu kaptan pilota bildirmesi üzerine, uçak içinde de pilot ile hakim arasında tartışma devam etti. H.A.’nın tavrını sürdürmesi üzerine pilot uçaktaki tüm yolcuları indirdi. Yolcuların H.A.'ya “Sizin yüzünüzden mağdur oluyoruz. Hoş değil” diye tepki göstermesi üzerine hakim, güvenlik kontrolünden geçip üzerini arattıktan sonra kriz son buldu. Saat 09.50’de kalkması gereken uçak saat 11.40’da havalandı. Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10041226.asp?gid=229&sz=96134 |
05-10-2008, 16:12 | #2 |
|
Teşekkürler Sayın Uysal;
Dün bu haberi okuduğumda siteye yollayıp yollamamak konusunda tereddüt ettim. Zira olay doğru mu yanlış mı ben karar veremedim? Zira aranmamak için bu kadar direnip daha sonra aranmaya razı olmak mı doğru yoksa uçaktan inip binmemek mi daha doğru olurdu?.....Bilemedim..... Saygılarımla, |
06-10-2008, 19:34 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Rica ederim Sayın Akyüz, Unutmamak gerekir ki, hakikatın ışığı fikirlerin çarpışmasından doğar. Kamuoyunun değerlendirmesini görmek ve bu değerlendirmeleri masaya yatırmak lazım. Saygılarımla. |
07-10-2008, 15:14 | #4 |
|
Bugün adliyede bir meslekdaşımın anlatımını aktarmak istiyorum.
Sosyal tesislerde bulunan tuvalet kapısı üzerinde "hakim ve savcılara aittir" yazısı var ve meslekdaşım kapıyı açıp içeriye giriyor. Bu sırada içerde bulanan ve sonradan savcı olduğunu öğrendiği bir başkası, " avukat mısınız??" diye soruyor. Meslekdaşım "evet avukatım" diye cevap veriyor. "kapıdaki yazıyı görmediniz mi?,burayı kullanamazsınız!" diyor. meslekdaşım" evet gördüm ve görerek kapıyı açtım" diyor. "o zaman buraya birdaha girilmemesi" ni istiyor savcı bey ve meslekdaşım da; " bundan sonra özellikle buraya gireceğim sevcı bey adım av."...." diyor" eğer bir şikayetniz varsa ilgili merci de neresi ise buyrun oraya itiraz edin bende savunmamı yapayım ve hep birlikte eğlenelim" diyor. savcı "ne demek eğlenmek!" diyor. meslekdaşım "bunun eğlenceli bir şikayet olacağını düşünüyorum çünkü" diyor. ve yine o sırada içeriye girip bu diyaloğa tanık olan Hakim her iki tarafı da yatıştırıp dışarıya çıkılıyor. ben de yorumsuz bir şekilde size aktarıyorum.. uzunca bir süredir, Geniş merdivenli ve geniş kapılı İzmir Adliye kapısından vatandaşın ve avukatların alınmayıp, bu kapının sadece sabahları hakim ve savcılara açılması üzerinde tartışıyorum arkadaşlarımla. güvenlik bandının oraya da yapılmasında hiç bir sakınca yok iken, ana bina girşinin "protokol" kapısı olarak ayrılıp, esasen vatandaşın hizmetine sunulmak üzere yapılmış dev bir adliye binasının ana kapısının vataşlara ve avukatlara kapalı olmasını , vatandaşın ve avukatların yan tali kapılardan içeriye alınmasını ,adalet hizmetinin en büyük kamu hizmeti olmasına karşılık kamusal alanın "kamuya" kapatılmasını anlayamıyorum. Önümüzdeki günlerde bu konu ile ilgili bir çalışma geliştireceğim. yardımlarınızı ve düşüncelerinizi bekliyorum. saygılarımla. |
07-10-2008, 15:25 | #5 |
|
Sayın EGE;
Sadece tuvaletler değil ki yemek salonu da öyle değil mi?Savcı ve hakimlere ayrılan yer temiz düzenli daha "yemek salonu" görünümünde,bize ayrılan daha doğrusu ayrılmayan yer herkesin girebildiği alelade bir mekan..... Bence Sayın meslektaşımızın yaptığını bir gün bizde yemek salonu için yapmalıyız.... Hakimler ve savcılar odaları olduğundan mıdır bilemiyorum adliyeyi iş yerleri olarak görürken adliyenin biz avukatlarında işyeri olduğunu kabul etmek istemiyorlar nedense....Kapının bize kapalı olmasının sebebi budur.... Bize ayrılan kapıdan geçerken eğer elimde çanta yoksa her seferinde "şşştt bayan kimlik var mıydı?" sorusuna maruz kalan biri olarak biz figüran olarak adliyelerdeymişiz kanısına kapılıyorum....(Her seferinde polis arkadaş cevabı alıyor ama sanırım yeterince yaratıcı bir cevap duyamadığı için bıkmadan tekrar ediyor ) Haklısınız bir şey yapmalı..... Saygılarımla, |
07-10-2008, 17:04 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Tuvalete bile sahiplenmeye çalışılıyor ya daha söylenecek söz bulamıyorum. Daha dün aynı sırda olduğumuz kişiler ne çabuk üst makama geçtide haberimiz yok. Tebi Avukat olan adalet bakanı bu durumları görmezden gelirse bunlar artarak devam eder. Kendini protokol zanneden zihniyet acaba emekli olunca hangi mesleği seçecek merak ediyorum. |
07-10-2008, 17:30 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Çok yerinde tespitiniz beni gülümsetti. Böyle mesajlarınızı her zaman yakalamam ümidiyle, Saygılar.. |
07-10-2008, 20:52 | #8 |
|
benim anlamadığım pilotun tavrıdır... hakimin üzerinde bomba varmış evet. iyi ki uçmamışsınız patlatacakmış tam ankaradan geçerken...
|
07-10-2008, 23:14 | #9 |
|
Son 4 ayda 13 kez Adliye ye gittim.
3 kez kimlik kontrolü ve arama yapılmadan , sima olarak tanındığım için zannedersem ana kapıdan girdim. 1 kez çantamda alarm çaldı.Cımbızmış. Henüz vatandaşın ihtiyacı için nereyi kullandığını bilmiyorum. 1 Kez de şekerim düştü, o zamanda acaba bu kadar kalabalık bir yerde herhangi birinin başına sağlık açısından bir olay gelse nereye başvuruyorlar.112 mi aranıyor diye düşündüm.Ve kalabalık adliyelerde en azından mesai saatleri içerisinde bir doktor ,ambulans ve görevlinin ihtiyaç olduğunu farkettim. Ve binanın yeni olması, çoğunluğun yer sorması gerektirdiğinden bir kez bile danışma da oturan , danışmanlara şahit olmadım.( Bu işi kontrolde ki polis memurları daha iyi yapıyor. ) 4 Kez de devasa bir park alanı olmasına rağmen, çıkabilmek için dakikalarca bekledim. Perşembe yine gideceğim, bakalım neler olacak? İyi ki öyle yada böyle her gün adliye de değilim. Sizlere sabırlar diliyorum. |
07-10-2008, 23:50 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av.Barış, kendisini protokol zanneden zihniyet emekli olunca yerine yenisi gelecek, o emekli olunca onun da yerine yenisi gelecek ve düzen devam edip gidecek, şimdiye kadar olduğu gibi. Bu tavrı sergileyen zihniyet değişmediği sürece, ve en önemlisi bu türden davranışlarda bulunanlar baş tacı edildiği sürece hiçbirşey değişmez. 1. Görevlerini ciddiye alan polisleri ve pilotu tebrik etmek gerekir, çünkü kendisini protokol zanneden zihniyete dur demişlerdir, 2. Olay herşeyden önce sistem meselesi, kültürümüzün ve devlet gelenek ve göreneklerimizin medyaya ve kamuoyuna yansıyan bir parçası, 3. Seçim bölgelerine gittiklerinde deve ve koç kurban edilerek karşılanan milletimizin vekillerinin gelenek ve göreneği, 4. Sadece kendilerine elpençe divan durulanların değil, elpençe divan duranların da meselesi 5. Olayı hakim/savcı avukat bazına indirmek ve bakın onlar yapınca böyle böyle oluyor, biz adliyeye girerken arka kapıdan yahutta vatandaşın geçtiği kapıdan geçiriyorlar demek olayın düzenle olan ilişkisini arka plana iter ve herkesin ve hepimizin yakındığı probleme çözüm getirmez, 6. Tüm bu uygulamalara rağmen, geldiği yerin /makamın hakkını veren ve bu geleneksel ve göreneksel sistemin koyduğu kuralların dışına çıkan devlet büyüklerimizin olduğunu da unutmamak gerekir. Saygılarımla |
08-10-2008, 00:09 | #11 |
|
Merak ettiğim için soruyorum, yanlış da anlamış olabilirim. Zannedersem Ege de bir ilin valisi bu gün makam aracına ceza yazdırmış.
Makam aracı cezalarını kim ödüyor? Vali mi bütçeden mi karşılanıyor? Yok hayır bütçedense bir anlam veremedim de o yüzden. Medyanın yalancısıyım.Haberi doğrulayacak hiç bir kaynağımın olmadığını belirtmek isterim. |
08-10-2008, 10:21 | #12 |
|
Arkadaşlar biz kocaeli adliyesine x ray cihazından geçmeden girebiliyoruz ve polis arkadaşlar sağolsunlar bu konuda çok anlayışlılar ama anladığım kadarı ile İzmir adliyesinde durum vahim.
|
08-10-2008, 10:50 | #13 | |||||||||||||||||||
|
Gazete haberine konu Hakim [İsim Kapatıldı- THS Yönetimi] olayın oluş şekline dair adalet.org daki açıklamasını alıntıladım ki , yorumlarımızı daha sağlıklı ve yerinde yapabilelim. |
08-10-2008, 11:29 | #14 |
|
Hakim Beyin açıklamalarından sonra birşey söylemenin yargılama olacağını düşünerekten yorumdan kaçınıyorum.
Ben Sayın Ege'nin bahsettiği tuvalet kapısının üstündeki yazıyı gördüm; yazı A4 kağıdına yazılmış ve üzerinde kimin tarafından yazıldığına dair bir ibare olmadığı gibi Adliye binasından sorumlu Cumhuriyet Savcılığının da mühürü yoktu ve hala yok galiba... Şayet yazıda muhatap bulunmuş olsaydı yani resmi bir ilan olsaydı bu durumda tuvalette tartışan savcı beyi eleştirmezdim zira hak savunuculuğu yaptığını düşünebilirdim. Bende sadece avukatlara ait bir tuvalete başkasının girmesinden rahatsızlık duyarım.(öyle bir tuvalet var mı bilmiyorum) Belirli tuvaletlere girişleri sınırlandırırsak hijyeni sağlamanın daha kolay olabileceği düşüncesindeyim. Fakat olayda bir kağıt parçasını kapıya yapıştırmışlar Savcı Bey bu yazıyı niye bu kadar ciddiye almış anlamadım. Kolay Gelsin.... |
08-10-2008, 11:46 | #15 |
|
Sayın Burak Bey,
Haberde ve diğer yorumlarda habere konu Hakim'in kimliği açıklanmamıştır. Kimliğin açıklanıp konuşulmasını da doğru bulmuyorum. Her gazete haberinin "doğruluğu" konusu her zaman için güven sorunu olduğu gibi, THS de bir kimlik üzerinden tartışma yapılması da,kişisel haklara saygıyı zedeleyeceği açıktır. Bu haber başlığında, yorum yapan ve okuyan herkes Hakim- Savcı-Avukat-burokrasi ve vatandaş ilişkilerindeki yaşanan bir takım sorunları tartışmaktadır ve bu genel tartışmanın aynı zamanda hukukçu kimliğindeki hepimiz için "karşılıklı saygıdaki kusurlarımızı " da farketmeye yönelik olmalıdır. Bu sebeple THS de bu başlıkta "haber" olan Hakimin kimliği değildir , kimlik bilgisinin kaldırılmasını dilerim. saygılar. |
08-10-2008, 12:39 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
|
08-10-2008, 12:43 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
Evet İzmir Adliyesinde sadece Avukatların kullanımına has tuvalet bulunmaktadır. D1 blok 4.katta .. (nedense bu tartışma rahmetli Kemal Sunal'ın Kibar Feyzo daki repliğini hatırlattı ) |
08-10-2008, 16:00 | #18 |
|
Olayı tek taraflı yorumlayarak karar vermek diğer taraf için haksızlık olacağı kanaatindeyim. Yazılanlardan anlaşılacağı kadarı ile hakim şikayetçi olacaktır. Dolayısı ile yargılama da nasıl 2 taraf dinlendikten sonra karar veriliyorsa bu olayın sonucuda taraflar dinlenip deliller ortaya konulduktan sonra karara varılmalıdır.
Ayrıca bu olayın yargıcın kişiliğine karşı yapıldığını sanmıyorum. Yargıçlık toplumun bütün kesimlerinde saygınlık uyandıran bir meslektir. Ancak yargıç bu tür tavırlara girip kendisini böyle durumlarda üstün görür ise o zaman bu özelliğini kaybedeceği kaybedeceği düşüncesindeyim. Ortada bir güvenlik durumu söz konusu ise elbette ki kim olursa olsun uyarı yapılacaktır. |
08-10-2008, 16:46 | #19 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın BurakALTIPARMAK,
O nedenle kendisi ismini burada da bizzat açıklamadığı sürece ismin THS'de gizli kalması gerektiğini düşünerek izninizle mesajınızdaki ismi kapatıyorum. |
08-10-2008, 18:05 | #20 |
|
Somut olayda, üstünü aratmama hakkını, pozitif hukukun emreden normlarından alan bir yargıcın, kamusal nitelikli bu güvenceden yararlanmasına açık ve yalın bir eylemle izin vermeyen kamu görevlilerine karşı koymasında, tartışılması gereken sorunun, klasik ve sıkıcı bir çekişmenin gölgesine terk edildiğini düşünüyorum.
Pozitif hukuk, havaalanında, üstelik herkesin gözü ve kulakları önünde, umarsızca bertaraf edilmiştir. Yargıcın aranma yasağı, yargıcın kurum ve kişilerle ilişkilerinde, bağımsızlığını korumayı hedeflemeye özgülenmiştir. Yasamanın, yargının nesnel özerkliğini sağlamak ereğiyle, kaleme aldığı ve yargıyı, yürütmenin aşkın ve otonom eylemlerine karşı güvenceye alan normun, uluorta ve ısrarla çiğnenmesi, kendisini ilişmeme kuralı biçiminde lanse eden iradenin, yürütme ajanları tarafından, en küçük bir duraksama yaşanmadan hiçe sayılmasıdır. Yetki aşımı ve yasaların ağır ihlali biçiminde kendisini karakterize eden, bu davranış sıradan ve olağan bir eyleme biçimi olarak algılanamaz. Saldırıya uğrayan hukuki yararın, doğuracağı etki ve sonuçların, doğru bir zeminde, sağlıklı anlam bilgisi ve inançlardan ari olarak değerlendirilmesi gerekir. Gerçeğin bilgisini tahrif eden ve nesnel yansızlığı korumaya alan güvenceleri kemiren patojenlere karşı, bilinçlerin açık tutulmasını öneriyorum. Yasamanın beklentilerini, sahici olmayan nedencelerle bertaraf etmeye kalkışanlara açık ya da örtülü onay verilmesi, yargıcın kişiliğinde hukuku hiçleştirmeye meydan okuyanlara, açıktan destek vermektir. Sorun yaratan olguları var eden kaynak, yeterince belirlenmeden, inancın kendisini gerçekliğe dönüştürmesine en küçük bir fırsat vermeden, bu ve benzeri olaylar aracılığıyla, oluşukların sistemin çatlaklarına yerleşerek, “aynı yolun yolcularını” bilhassa çatıştırmaya ve kendilerini masum ve hız kesmeyi bilmeyen eleştiriler kılığında, mayalamaya ve pekiştirmeye devam edebilecekleri hatırda tutulmalıdır. Umarımız, somut olayın görünen kısmında kalmayı başaran ve tartışılanlara buradan göz kırpan zahiri sorunun, dilediğince keyif çatmasına izin verilmemesidir. Saygılarımla. |
08-10-2008, 22:14 | #21 | |||||||||||||||||||
|
Hava yolculuğunun güvenliği kaygısıyla dünyanın her yerinde havaalanlarında belirli tedbirler alınır. Avrupanın herhangi biryerinden başka bir yere uçakla gitmek istediğiniz zaman, uçuş terminalinde önce üzerinizdeki tüm metal eşyaları, içinde madeni para bulunan cüzdanınızı, kemerinizi vs. çıkarır dönen bandın üzerine koyar ve arkasından X-Ray cihazından geçersiniz. Geçtikten sonra el dedektörüyle yoklanırsınız, bu arada görevli memurlar kollarınızı kaldırtıp koltuk altlarından ve bacaklarınızın elleriyle geçerek yoklar. Hava trafiğinin güvenliği bakımından bu türden aramaların gerekli olduğunu düşünüyorum. Ve şimdiye kadar yaptığım yolculukların hiçbirisinde bir kimsenin itiraz ettiğini de görmedim. Almanyada Luftsicherheitsgesetz (LuftSiG) (Hava Güvenlik Yasası) bu türden aramaların hukuki çerçevesini oluşturuyor. Belirttiklerim tanıdığım Avrupa ülkeleri için geçerli, bundan sonra yazdıklarımı da bir Avrupa ülkesinde geçiyormuş farzedin.
Saygılarımla |
08-10-2008, 23:14 | #22 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Aktarılan anekdottaki meslektaşımın inatlaşmasını, daha doğrusu anlatımını doğru bulmadığımı, olay anlatılan şekilde gelişmişse savcı beyin oldukça nazik ve çok daha medeni bir davranış sergilediğini düşündüğümü belirtmek istiyorum.
Sayın Hilmi Şeker'in 20 no.lu mesajından alıntıladığım yukarıdaki paragrafına ise, -devamına katılmadığımı da belirterek- "aynen" katılıyorum. Yani, meslektaşlarım, "Havaalanındaki hakim" konusu, nasıl olup da "Hakim ve Avukatların özerk tuvaletleri" tartışmasına geldi, anlamak imkansız... * Hakim, savcı ya da avukat, havaalanında üzerini aratmamak hakkına, "İçinde yaşadığımız ülke gerçekleri de gözetildiğinde" asla sahip OLMAMALIDIR. Hatta daha da önce, makam, kat, ünvan, şöhret ayrımı TALEP DAHİ EDİLMEMELİDİR. Gelişmişlik ölçütü baz alınacaksa, hala gelişmekte olan ülkeler kategorisinde bir ülkenin -ne yazık ki- yargısını temsil eden yargıçlarımızın da, savcılarımızın da, üzerlerini aratmamaya yönelik anlamsız tutumlarının, öncelikle kendilerine ve sonra herkese vereceği zararı, TÜM TARAFSIZLIKLARI VE ÖNGÖRÜLERİ ile, önce kendilerinin düşünmesi, hesap edebilmesi gerekir. Gelişmişlikte ölçüt, ülke gerçekleri değil de, bakış açılarımız olacaksa, üzerlerinin aranmasının ve karşı çıkmamalarının bir ödün ya da sıradanlık ölçütü değil, medeni davranışın doğal sonucu olduğunu, öncelikle kendilerinin anımsaması ve hatta gerektiğinde anımsatması gerekir. Ben "Gerçek hakimiyet" ve gelişmişlikten, bunu anlıyorum. * Tuvalet tartışmasına yönelik , sayın Şeker'in isabetle altını çizdiği klasik, kısır ve sevimsiz çekişmeye gelince. Ne önemi var? Gerçekten anlamıyorum... Çekince hakim-savcılar açısından mesleki bir konunun tesadüfen deklaresine ve taraf bir meslektaşımın bilmemesi gereken bir bilgiye vakıf olması ise, yargıcın "yargısını", zaten kendisinden başkasıyla konuşmuyor olması gerekir. Ki aynı çekince, avukatlar açısından da geçerli olabilir, bir farkla, meslektaşlar sulh görüşmeleri dahi yapabilir. Bu noktada çekincesi olacak bir yan var ise, "yani tuvaletlerimiz bizimdir, bizim kalacaktır!" tartışmasında; ancak meslektaşlarıma ait olabilir. Yine de somut örnekteki meslektaşımın inatlaşma boyutunda sarfettiği gayriciddi üslubunu, haklı iken haksız düşmekle özdeş buluyorum. Saygılarımla... |
08-10-2008, 23:46 | #23 |
|
Üst aratmama ilke olarak doğrudur ancak havaalanlarının kendine özgü uluslararası havacılık kuralları da vardır. Bu bakımdan VİP girişi yapmayan herkesin aranması zaruridir. Hakim sınıfından olanlar VİP girişlerinden alınmıyorsa bu sayın Demirel'in isabetle belirttiği gibi gelişmekte olan ülke yani henüz gelişememiş olmamızdan kaynaklanıyor. Kaldıki aramaya karşı çıkmak ve uçağı bekletmek iddiaları doğru ise bu tanım da yanlış sayılmaz.
Tuvalet konusuna gelince; gerçekten hem savcı, hem de avukat arkadaşımız yanlış içindeler. Sayın savcının yanlışlığı, tuvalete girişlerin bir kuralı varsa onu sağlamak görevlilere ait olmalı. Savcı bey avukat arkadaşı uyaracağına görevliyle bu işi haletmeli idi. Avukat arkadaşın da bu kadar asabi ve meslek ciddiyetinden uzak tavrına anlam veremedim. Saygı ile. |
09-10-2008, 00:29 | #24 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben burada ciddiyetsizlik görmedim. Savcının tuvaleti sahiplenmesine karşı çıkmak ciddiyetsizlik değil aksine bir yanlışlığı ortaya koymadır. Bu arada konuyu Avukat-Savcı-Hakim kavgasına dönüştürmeden konuya devam etsek çok daha iyi olur. |
09-10-2008, 11:29 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
Bir Devlette "Hakim" den daha önemli kişi olur mu? Bence Hukuk devletinde "hakim", Başbakan'dan da, Cumhurbaşkanı'ndan da çok daha önemli bir kişiliktir. Bu itibarla Hakimlerin VİP uygulamasına alınmaması gelişmekte olan-gelişememiş ülke pozisyonundan ziyade düpedüz hukuku hazmedememedir. Sayın Demirel, Eski Başbakan ve Dokuzuncu Cumhurbaşkanı olmadığı için haklı olarak Türkiye'deki bu anormal durumun "geliştirilmemiş-gelişememiş" ülke olmamıza bağlamıştır. Kendisi (eminim ki) Başbakan olsaydı bu durum olmazdı. Türkiye'de hakimler de VİP uygulamasına tabi olurdu. Bu nedenle; bir Hakim'in çok haklı olarak üstünü aratmamasına bu kadar tepki gösteren arkadaşlarımızın, bir avukatın üstünün aranmasına da bir daha tepki göstermemesini rica ediyorum. Çünkü bu "çifte standart" içeren tavır hiç doğru değil. Ve şunu tekrar belirtmeliyim: Bir hakim, Hukuk devletinde Başbakandan da cumhurbaşkanından da daha önemli kişidir. Yani en en "Vip" tir. |
09-10-2008, 12:13 | #26 |
|
Sayın Saim'e katılmakla birlikte! : -Mutlak muhalefet şerhim vardır-
Konu yalın "üst arama" değil, havaalanı giriş ve geçişlerindeki uygulamadır. Somut olayda sayın yargıç, özellikle uygulamadaki ilkellikten yakınmış, ki bu apayrı bir yakınma ve sonuna dek katılırım. Ancak ister gelişmekte olan (!), ister gelişmiş ülkelerde, ancak özellikle yurtdışına çıkış bağlantısı içeren yolculuklarda yapılan aramanın, çağ dışı ya da hukuksuz değil, aksine olması gereken olduğuna inanırım. Ki aynı zamanda bu uygulama , aleyhe gibi görünmekle birlikte kişinin lehinedir de. Neden derseniz, üst aramasından bağışık bir hakimin tehdit edilmesi, çeşitli nedenlerle baskı altına alınması suretiyle, bağışıklığını cazibe merkezi olarak görebilecek yasa dışı odakların, pek ala ilgi odağına dönüşmeleri mümkündür. Ben hakim olsam, salt bu nedenle dahi bağışık kılınmayı arzu etmezdim. Ama "kemer çıkar, ayakkabı çıkar, toka çıkar vs." gerçekten, kelimenin tam anlamıyla ilkellik. Saygılarımla... |
09-10-2008, 13:33 | #27 |
|
Sayın Demirel'e tamamen katılıyorum.
Sayın Saim'e kısmen katılıyorum ( Sayın Demirel'in katıldığı bölümlere), |
09-10-2008, 13:41 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Ama bu durum "hakim" lik mesleği ile bağdaşacak bir husus değildir. Bir hakim düşünün ki "tehdit" ile bir şeyler yapacak olsun! Vay haline o memleketin. Bu örnek biraz zorlama olmamış mı? Ben yanlış mı anladım acaba... |
09-10-2008, 13:44 | #29 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Saim, hakimler elbet saygıdeğerler ama üstün yaratılmış olaganüstü insanlar değiller. Hal böyle olunca her ülkede her hakim her başka insan gibi canı ve cananı için yaşar. |
09-10-2008, 13:46 | #30 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Altay, Peki üstü aranamayan "Vip" tabir edilen kişiler sizin deyişinizle "olağanüstü" insanlar mıdır? Onların da "can'ı -canan'ı" yok mudur? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hakim Mi? bilirkişi Mi? | nfb | Hukuk Sohbetleri | 29 | 24-08-2013 23:36 |
Epikriz krizi... | ilksan | Hasta Hakları Çalışma Grubu | 3 | 20-06-2008 08:51 |
hakim ve pipo | av.zuhala | Hukuk Sohbetleri | 5 | 12-07-2006 11:08 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |