Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Yargı Harçlarını Ödemeden Karar Sureti Alabilme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-02-2009, 16:08   #1
Gamze Dülger

 
Varsayılan Yargı Harçlarını Ödemeden Karar Sureti Alabilme

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Karar harcı ödenmediği için verilmeyen ilamdan dolayı ilgilinin uğradığı zararların tazminatına ilişkin talebi kabul etmiş.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı


ÜLGER/Türkiye*

Başvuru No. 25321/02
Strazburg
26 Haziran 2007

..........

Yukarıda belirtilenler ışığında, AİHM, başvuranın kararın bir kopyasını alamadan mahkeme harcını ödemekle yükümlü tutulmasının, üzerinde aşırı bir yük oluşturduğu ve mahkemeye erişim hakkını bu hakkın özünü zedeleyecek derecede kısıtladığı kanısındadır.
Dolayısıyla AİHS’nin 6 § 1. Maddesi ihlal edilmiştir.

.............

Kaynak : http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/karar/ulger.doc
Old 26-02-2009, 10:20   #2
BaharB

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gamze Dülger

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı


ÜLGER/Türkiye*

Başvuru No. 25321/02
Strazburg
26 Haziran 2007

..........

Yukarıda belirtilenler ışığında, AİHM, başvuranın kararın bir kopyasını alamadan mahkeme harcını ödemekle yükümlü tutulmasının, üzerinde aşırı bir yük oluşturduğu ve mahkemeye erişim hakkını bu hakkın özünü zedeleyecek derecede kısıtladığı kanısındadır.
Dolayısıyla AİHS’nin 6 § 1. Maddesi ihlal edilmiştir.

.............

Kaynak : http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/karar/ulger.doc

Kararda, başvuranın inşaat işçisi olduğu ve ödenmeyen ücretinin tahsili için dava açtığı özellikle vurgulanmıştır. Dolayısıyla kararı, harç ödeme yükümlülüğünün bulunması nedeniyle her hal ve şartta adil yargılama hakkının ihlal edildiği şeklinde yorumlamak mümkün değildir diye düşünüyorum.
Alıntı:
AİHM, bir kimsenin erişim hakkından yararlanıp yararlanmadığını belirlemek için, yargılama giderlerinin makullüğünün, başvuranın bu meblağı ödeme kapasitesi, davanın özel ayrıntıları ve bu sorumluluğun yüklendiği dava safhası ışığında değerlendirilmesi gerektiğini anımsar (bkz. Kreuz). Bu bağlamda, AİHM, başvuranın inşaat işçisi olduğunu gözlemler. Başvuran sorumlu şirkete, ödenmemiş maaşını alabilmek için dava açmıştır. Mahkeme başvuranın taleplerini kısmen kabul etmiş, tazminat olarak yaklaşık 10.000 Euro ödenmesine karar vermiştir. Geri kalan yargılama giderleri yaklaşık 598 Euro’dur. Başvuran, kendisine ödenecek meblağı alabilmek için harcı ödemeye istekli olmasına rağmen, bunu yapmak için yeterli kaynağa sahip değildir.
http://www.turkhukuksitesi.com/showp...03&postcount=3
Old 26-02-2009, 13:30   #3
avukat1980

 
Varsayılan

Aslında şöyle düşünmek gerekiyor;harcı kim öder?Davada haksız çıkan taraf,kime öder?devlete öder...harcı haklı çıkana ödetip sen git haksız çıkandan tahsil et demek açıkçası düz hukuk mantığına uymasa gerek.Harcın ödetilmesi devletin sorumluluğundadır,ama bunu haklı çıkandan talep etmek hakkaniyyetten uzak diyebilirim..Velhasıl AİHM duygularımıza tercümen olmuş.
Old 26-02-2009, 16:18   #4
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan BaharB
Kararda, başvuranın inşaat işçisi olduğu ve ödenmeyen ücretinin tahsili için dava açtığı özellikle vurgulanmıştır. Dolayısıyla kararı, harç ödeme yükümlülüğünün bulunması nedeniyle her hal ve şartta adil yargılama hakkının ihlal edildiği şeklinde yorumlamak mümkün değildir diye düşünüyorum.

http://www.turkhukuksitesi.com/showp...03&postcount=3

Ancak, kararı da salt, başvurucunun "inşaat işçisi" olması olgusuna bağlamak gerekir diye düşünüyorum.

Önümüzdeki günlerde, kabulüne karar verilen bir davada (davacı vekiliyim) AİHM'nin bu kararına atıfla, harç ödenmeksizin kararın tarafımıza verilmesini talep edeceğim.

Müvekkil bir şirket; maddi yönden sıkıntı içinde olduğu söylenemez.

Ama,
  1. dava konusu alacağını 3 yıla yakın bir süredir tahsil edememiş olması,
  2. ana para ve faiz yönündeki güncel kayıpları,
  3. davayı açarken yatırmış olduğu peşin harç, yargılama sırasındaki tüm giderleri (bilirkişi - keşif vs.) karşılamak zorunda bırakılmış olması olguları karşısında,
  4. bir de aslında kendisine ait olmayan bir maddi külfet ile yükümlendirilmesinin (karar harcı) adil yargılanma ilkesine aykırı olduğunu savunacağım.
Evet, AİHM'nin bu kararı alırken başvurucunun özel şartlarını da ele aldığını unutmayalım ama bunu sınırlayıcı bir şekilde de yorumlamayalım derim.

Dikkatiniz ve uyarımnız için teşekkürler...
Old 27-02-2009, 11:32   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan BaharB
Kararda, başvuranın inşaat işçisi olduğu ve ödenmeyen ücretinin tahsili için dava açtığı özellikle vurgulanmıştır. Dolayısıyla kararı, harç ödeme yükümlülüğünün bulunması nedeniyle her hal ve şartta adil yargılama hakkının ihlal edildiği şeklinde yorumlamak mümkün değildir diye düşünüyorum.

http://www.turkhukuksitesi.com/showp...03&postcount=3

Aslında olayı adli müzaharet dairesinde ele almak da bence çok isabetli sayılamaz. Zira hakikaten inşaat işçisi olduğu veyahut benzer ekonomik zorluk içeren gerekçelerle bu "AİHM kararının" verildiğini ileri sürdüğümüzde, Türkiye'de Adli Yardım müessesesinin (HUK.465-472 md) görmezden gelindiği anlamı çıkar.

İnşaat işçisi pekala Adli Yardımdan istifade ederek kararı alabilirdi...

O halde, salt ekonomik zorluk temelinde olaya bakmamak doğru olur kanaatindeyim.

Not: Yargıtay 8.HD. nin 26.12.1960 Tarih ve 6937/8506 Sayılı kararıyla Adli Yardım talebinin hükümden sonra yapılamayacağı karara bağlanmış. ( Kuru, Baki Hukuk Muhakemelri usulü 1991 beşinci Bası, Cilt 4. Sayfa 3757 20 nolu dipnot) Bu kararı anlamak da mümkün değil!
Old 27-02-2009, 11:52   #6
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Aslında olayı adli müzaharet dairesinde ele almak da bence çok isabetli sayılamaz. Zira hakikaten inşaat işçisi olduğu veyahut benzer ekonomik zorluk içeren gerekçelerle bu "AİHM kararının" verildiğini ileri sürdüğümüzde, Türkiye'de Adli Yardım müessesesinin (HUK.465-472 md) görmezden gelindiği anlamı çıkar.

İnşaat işçisi pekala Adli Yardımdan istifade ederek kararı alabilirdi...

O halde, salt ekonomik zorluk temelinde olaya bakmamak doğru olur kanaatindeyim.

Not: Yargıtay 8.HD. nin 26.12.1960 Tarih ve 6937/8506 Sayılı kararıyla Adli Yardım talebinin hükümden sonra yapılamayacağı karara bağlanmış. ( Kuru, Baki Hukuk Muhakemelri usulü 1991 beşinci Bası, Cilt 4. Sayfa 3757 20 nolu dipnot) Bu kararı anlamak da mümkün değil!

Bakış açınız için açık teşekkürler...
Old 27-02-2009, 13:46   #7
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Aslında olayı adli müzaharet dairesinde ele almak da bence çok isabetli sayılamaz. Zira hakikaten inşaat işçisi olduğu veyahut benzer ekonomik zorluk içeren gerekçelerle bu "AİHM kararının" verildiğini ileri sürdüğümüzde, Türkiye'de Adli Yardım müessesesinin (HUK.465-472 md) görmezden gelindiği anlamı çıkar.

İnşaat işçisi pekala Adli Yardımdan istifade ederek kararı alabilirdi...

O halde, salt ekonomik zorluk temelinde olaya bakmamak doğru olur kanaatindeyim.

Not: Yargıtay 8.HD. nin 26.12.1960 Tarih ve 6937/8506 Sayılı kararıyla Adli Yardım talebinin hükümden sonra yapılamayacağı karara bağlanmış. ( Kuru, Baki Hukuk Muhakemelri usulü 1991 beşinci Bası, Cilt 4. Sayfa 3757 20 nolu dipnot) Bu kararı anlamak da mümkün değil!


Hükümden sonra adli yardımdan yararlanabilmek mümkün değildir.

Ancak yine de Sayın Saim'in beyanlarına katılıyorum.

Saygılarımla


T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/5742

K. 2004/8062

T. 2.7.2004

• TEMYİZ ( Davalının Dilekçesini Sunarken Adli Yardım İstemesi ve Harcını Yatırmayacağını Açıklaması - İsteğin Hükümden Sonra Gözetilemeyeceği )

• ADLİ YARDIM ( Davalının Temyiz Dilekçesini Sunarken İstemesi ve Harcını Yatırmayacağını Açıklaması/Hükümden Sonra Gözetilemeyeceği - Temyiz İsteğinin Reddi Gereği )

• HÜKÜMDEN SONRA ADLİ YARDIM TALEBİ ( Davalının Temyiz Dilekçesini Sunarken İstemesi ve Harcını Yatırmayacağını Açıklaması - Temyiz İsteğinin Reddi Gereği )

1086/m. 465


ÖZET : Davalı, temyiz dilekçesini sunarken adli yardım istemiş ve harcını yatırmayacağını açıklamıştır. Adli yardım isteği hükümden sonra gözetilemez. Harcı vermeyeceğini belirttiğine göre bu davalının temyiz inceleme isteğinin reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılar vekili ile süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalılardan C.Y. ile müvekkili banka arasında imzalanan özel yuva kredi sözleşmesinden doğan alacaklarının tahsili için girişilen icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı C.Y. vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı Y.G. Değerlendirme A.Ş. vekili cevabında, müvekkilinin davanın dayanağı sözleşmede taraf olmadığını savunarak husumetten ve esastan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan deliller ile bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalılardan Y.G. Değerlendirme A.Ş.'nin temyiz dilekçesi temyiz defterine kaydedilmediği gibi harcı da verilmiş değildir. Bu bakımdan temyiz inceleme isteği reddedilmelidir.
2- Davalılardan C.Y. temyiz dilekçesini sunarken adli yardım istemiş ve harcını yatırmayacağını açıklamıştır. Adli yardım isteği hükümden sonra gözetilemez. Harcı vermeyeceğini belirttiğine göre bu davalının temyiz inceleme isteğinin reddi gerekir.
3- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ( 3 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davacının temyizi açısından ONANMASINA, ( 1 ve 2 ) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davalıların temyiz istemlerinin reddine, 02.07.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 27-02-2009, 15:03   #8
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gamze Dülger
Hükümden sonra adli yardımdan yararlanabilmek mümkün değildir.

Ancak yine de Sayın Saim'in beyanlarına katılıyorum.

Saygılarımla


Sayın Dülger,

Sayın Saim, hükümden sonra adli yardımdan yararlanamayacağını zaten mesajının altına not düşmüş.

Herhalde küçük punto olduğundan dikkatten kaçtı...

Bilgilendirme için teşekkürler...
Old 10-10-2009, 18:32   #9
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Bu başlık altında 2.sırada yer alan Sayın BaharB'nin doğru görüşüne katılıyorum:

AİHM tarafından "kararın harç ödenmeden alınamaması" konusunda her davanın özelliğine göre karar verilmekte. Aşağıda erişim hakkının engellendiğinin kabulü için hangi ölçütün kullanılacağına ilişkin bir başka karar sunulmuştur. Bu kararda davalının davacının ödemesi gereken harcı ödeyerek kararı alabileceği ve bu nedenle erişim hakkının engellenmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.



ORİMPEKS MADENCİLİK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. ve ADİL ORGUNER/Türkiye*




Başvuru No. 43475/02



4 Eylül 2007



KABULEDİLEBİLİRLİĞİNE İLİŞKİN KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ

İKİNCİ DAİRE






OLAYLAR

Başvuranlar, Türkiye’de kayıtlı bir inşaat şirketi olan Orimpeks Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. ile şirketin müdürü ve ana hissedarı, 1946 doğumlu ve İzmir’de ikamet etmekte olan T.C. vatandaşı Adil Orguner’dir. Başvuranlar AİHM önünde İzmir Barosu avukatlarından A. F. Eren tarafından temsil edilmişlerdir.
Davanın koşulları
Davanın olayları başvuranların sunduğu üzere aşağıdaki gibi özetlenebilir.
Orimpeks Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. (“başvuran şirket”) 1997 ile 1998 yılları arasında Uzay İnşaat Ltd. (“Uzay”) ile yapılan bir sözleşmeyle bazı inşaat işleri üstlenmiştir. Bu yolla Uzay başvuran şirkete 170.000 Amerikan doları (Dolar) borçlanmıştır.
Ödeme yapılmaması üzerine, başvuran şirket, 8 Ekim 1998 tarihinde, Uzay hakkında, kendisine olan borcun bir kısmı için (53.327 Dolar) İzmir İcra Müdürlüğü’nde icra takibi açtırmıştır. Uzay buna itiraz etmiş, yapmış olduğu yürütmenin durdurulması talebi kabul edilmiştir.
Başvuran şirket, 17 Ağustos 1999 tarihinde, Uzay hakkında İstanbul Ticaret Mahkemesi’nde dava açmıştır.
Dava sırasında, İstanbul Ticaret Mahkemesi, başvuran şirketin tamamladığı işin değerine ilişkin uzman raporu edinmiştir. Bu rapora göre, Uzay’ın borcun ödenmesine ilişkin icra takibine yaptığı itiraz gerekçesizdir.
İstanbul Ticaret Mahkemesi, 27 Şubat 2001 tarihinde başvuran şirket lehine karar vermiş, yürütmenin durdurulması kararını kaldırmıştır. Ayrıca 116.673 Dolar olan borcun geri kalanına ilişkin talebi de kabul etmiştir. Mahkeme, bu meblağın, başvuran şirkete, davanın açıldığı tarihten itibaren işleyen faiz ve İcra Müdürlüğü’nde bekleyen ve daha önceki ödenmemiş borç olan 53.327 Dolar ile beraber ödenmesine karar vermiştir. Geri kalan mahkeme masrafları, 3.376.194 Türk Lirası ((TL), sözkonusu tarihlerde yaklaşık 4.925 Dolar’a tekabül etmektedir) olarak belirlenmiştir.
* Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye çevrilmiş olup, gayrıresmî tercümedir.

Uzay, mahkeme masraflarını, Harçlar Kanunu’nun (492 Sayılı Kanun) 28/1 (a) maddesinde öngörülen mecburi iki ay içinde ödememiştir. İstanbul Ticaret Mahkemesi, 10 Mayıs 2001 tarihinde, 492 Sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, bu masrafların Uzay’dan tahsil edilmesine ilişkin Şişli Gelir Vergi Dairesi’ne emir göndermiştir.
Başvuranların avukatı, 3 Nisan 2002 tarihinde, İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak, mahkemenin Şişli Gelir Vergi Dairesi’ne gönderdiği emrin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine karşın, bir sonuca varılamadığını ifade etmiştir. Karar tarihinde kesin adresi bulunan Uzay’ın, başka bir yere taşınarak mali yükümlülüğünden kaçma girişiminde bulunma riski bulunduğuna işaret etmiştir. Uzay sahip olduğu mal ve mülklerini saklamadan, icra takibini başlatmak için, kararın bir örneğinin kendisine gönderilmesini talep etmiştir.
İstanbul Ticaret Mahkemesi 26 Nisan 2002 tarihinde, 492 Sayılı Kanun’un 28/1 (a) maddesinde öngörülen masraflar ödenmeden kararın bir örneğinin sağlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir.
Başvuranlar 3 Mayıs 2002 tarihinde masrafların ödenmesine ilişkin olarak Şişli Gelir Vergi Dairesi’ne başvurmuşlardır.
Mecidiyeköy Vergi Dairesi 23 Temmuz 2002 tarihinde, masrafların ödenmesi emrinin, kendilerine bildirilen son adreste Uzay’a tebliğ edilemediğini İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne bildirmiştir. Bununla beraber, tebligatın yapılması için aramaların devam ettiğini de eklemiştir.
Bunun ardından başvuranlar 25 Ağustos 2004 tarihli bir dilekçede, Şişli Gelir Vergi Dairesi’ne, masrafların tahsil edilmesiyle ilgili kaydedilen gelişmeleri sormuşlardır. Gelir Vergi Dairesi buna bir yanıt vermemiştir.
ŞİKAYETLER
Başvuranlar, AİHS’nin 6/1. maddesi uyarınca yargılama sürecinin aşırı uzun olduğundan ve lehlerine verilen karar kendilerine tebliğ edilmediği için icra takibi açtıramadıklarından şikayetçi olmuşlardır.
Bu nedenle, AİHS’nin 13. maddesi uyarınca, taleplerine ilişkin iç hukuk yollarının etkisiz kaldığını iddia etmişlerdir.
Başvuranlar ayrıca, mevcut uygulamanın alacaklıların zararlarına ilişkin fark gözetici muameleye tekabül etmesi nedeniyle, AİHS’nin 14. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
Son olarak, AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi uyarınca alacaklı oldukları meblağın kendilerine ödenmediğini ileri sürmüşlerdir.
HUKUK
1. Başvuranlar, ulusal mahkeme lehlerinde verilen kararın bir örneğini kendilerine vermediği için icra takibi başlatamadıklarından şikayetçi olmuşlardır. Bu durum ayrıca işlemlerin uzamasına neden olmuştur. Başvuranlar AİHS’nin 6/1. Maddesine dayanmışlardır.
Hükümet, başvuranların, AİHS’nin 35/1. maddesi uyarınca yararlanabilecekleri iç hukuk yollarını tüketmediklerini iddia etmiştir. Örneğin, başvuranlar mali durumlarını gerekçe göstererek adli yardım için başvurabilirlerdi.
Ayrıca, İstanbul Ticaret Mahkemesi’nin kararını 21 Şubat 2001 tarihinde verdiğini ileri sürmüşlerdir. Öte yandan, başvuranlar, kararın kendilerine tebliğ edilmesini talep etmek için 3 Nisan 2002 tarihine kadar beklemişlerdir. İstanbul Ticaret Mahkemesi 26 Nisan 2002 tarihinde bu taleplerini reddetmiştir. Ancak başvuranlar, bu tarihten altı ay geçtikten sonra, 5 Kasım 2002 tarihinde AİHM’ye başvurmuşlardır. Bu nedenle, başvuru bu yönüyle AİHS’nin 35/1. maddesinde belirtilen altı aylık sürenin dışında yapıldığı biçiminde değerlendirilmelidir.
Başvuru izleyen nedenlerden dolayı her halükarda kabuledilemez olduğu için, AİHM, başvuranların iç hukuk yollarını tüketip tüketmediklerini veya AİHS’nin 35/1. maddesiyle uyumlu olarak başvurunun zamanında yapılıp yapılmadığını belirlemenin gerekli olmadığı kanısındadır.
a) Ulusal mahkemenin kararının uygulanmamasına ilişkin olarak, AİHM, 6/1. madde çerçevesinde mahkemede hukuki konularda dava açma hakkının (“mahkemeye gitme hakkı”), mahkeme kararının uygulanmasının sağlanması hakkını da ihtiva ettiğini yineler. Bu nedenle, 6/1. maddenin amaçları doğrultusunda bir mahkemenin verdiği kararın uygulanması, yargılamanın tamamlayıcı parçası olarak değerlendirilmelidir (bkz. Hornsby - Yunanistan).
Öte yandan, bu hak mutlak değildir; erişim hakkı, , niteliği itibarıyla devlet tarafından düzenlenmesi gereken bir hak olduğu cihetle, kısıtlamalara da tabi olabilir. Ancak bu kısıtlamalar sonucu bireye bırakılan erişim imkanının, hakkın esasına zarar gelecek ölçüde sınırlanmaması ya da azalmaması gerekmektedir. Öte yandan, meşru amaç gütmüyorsa ve başvurulan yollarla ulaşmak istenilen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmuyorsa, getirilen kısıtlama 6/1. maddeyle uyumlu olmayacaktır. (bkz. Waite ve Kennedy – Almanya [BD], 26083/94 ve Apostol – Gürcistan, 40765/02).

AİHM, mevcut davada, yerel mahkemenin Harçlar Kanunu’nun 28/1 (a) maddesine atıfta bulunmakla, başvuranlara, mali bir sorumluluk yüklemiş olduğunu, böylece karara erişimlerini ve kararın uygulanmasını engellediğini kaydeder. Bu bağlamda, AİHM, bir kimsenin erişim hakkından yararlanıp yararlanmadığının belirlemek için, ödenecek mahkeme masraflarına tekabül eden meblağın makullüğünün, başvuranların bu meblağı ödeme kapasiteleri ve bu sorumluluğun yüklendiği sırada işlemlerin safhası da dahil olmak üzere davanın özel koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatır (bkz. Kruez – Polonya, 28249/95).
Bu davada AİHM, başvuranlara 170.000 Dolar ödenmesine karar verildiğini gözlemler. Davaya ilişkin mahkeme masraflarının geri kalanı 3.376.194 TL (yaklaşık 4.925 Dolar) olarak belirlenmiştir. İç hukukun hükümleriyle uyumlu olarak, İstanbul Ticaret Mahkemesi, davayla ilgili masraflar ödenene dek başvuranlara kararın bir örneğini vermeyi reddetmiştir. Bunu müteakiben, bu masraflar, icra takibi sonucunda kaybeden taraf tarafından ödenebilirdi. Bu esnada mahkeme harekete geçmiş ve borçlunun vergi dairesine mahkeme masraflarının tahsil edilmesi için talimat vermiş, ancak sonuçsuz kalmıştır.
Bu nedenle AİHM, talep edilen masrafa ilişkin meblağ ile başvuranların bunu ödeme güçleri arasında makul orantılılık ilişkisini dikkate almalıdır. Bu bağlamda, sözkonusu mahkeme masrafları yaklaşık olarak 4.925 Dolar’dır. Bu meblağ başvuranlara ödenmesine karar verilen 170.000 Dolar’ın küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. AİHM, başvuranların dava sonunda kaybedebilecekleri unsurları göz önünde bulundurularak, işlemlerin devam edebilmesi için başvuranlardan mahkeme masraflarını ödemelerinin beklenmesinin makul olduğu kanısındadır.
Bu nedenle, mevcut davada, başvuranları kararın örneğini alamadan mahkeme masraflarını ödemekle yükümlü kılmak, onlar üzerine haddinden fazla yük yüklememekte ve başvurulan yollar ile ulaşılmak istenen amaç arasındaki makul orantılılık ilişkisini bozmamaktadır.
Dolayısıyla bu şikayet açıkça dayanaktan yoksundur ve AİHS’nin 35. maddesinin 3. ve 4. fıkraları uyarınca reddedilmelidir.
b) Yargılama sürecinin uzunluğuna ilişkin şikayetler incelendiğinde, AİHM, İstanbul Ticaret Mahkemesi önündeki asıl yargılamanın 6 Eylül 1999 tarihinde başladığını, 27 Şubat 2001 tarihinde sona erdiğini kaydeder. Dolayısıyla süreç 14 ay sürmüştür. Yargılama sırasında mahkeme ayrıntılı bir uzman raporu almış, sürecin tamamlanması için düzenli aralıklarla duruşmalar görülmesini programlamıştır. Bu koşullarda, bu sürecin uzunluğu AİHS’nin 6/1. maddesine aykırı olarak haddinden fazla olarak değerlendirilemez.
Öte yandan, mahkeme tarafından verilen kararın uygulanmasının, 6/1. maddenin amaçları doğrultusunda “yargılamanın” tamamlayıcı parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, AİHM, 27 Şubat 2001 tarihli karardan bu yana geçen neredeyse altı buçuk yıllık süreyi de göz önünde bulundurmalıdır. Ayrıca AİHM yargılama süresinin uzunluğuna ilişkin davalarda bu ilkeyi zaten kabul etmiştir (bkz. Zappia -İtalya).
Bununla beraber, AİHM, mevcut davada, sözkonusu gecikmenin kararın uygulanmamasının doğrudan sonucu olduğunu ve bundan yerel makamların sorumlu tutulamayacağını zaten tespit ettiğini kaydeder.
Sonuç olarak, başvurunun bu kısmı açıkça dayanaktan yoksundur ve AİHS’nin 35. maddesinin 3. ve 4. fıkraları uyarınca reddedilmelidir.
2. Başvuranlar AİHS’nin 13. ve 14. maddeleri ile AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi uyarınca ve AİHS’nin 6/1. maddesiyle bağlantılı olarak, yerel mahkemenin kararının kadük kaldığını iddia etmişlerdir. Bu durum başvuranların mülkiyetin çekişmesiz kullanımı haklarını ihlal etmiştir. Ayrıca alacaklı oldukları borç, devlete olan borçtan daha korunmasız bırakılmıştır ve bu durum, ayrımcı bir tutumu ortaya koymaktadır.
AİHM’nin AİHS’nin 6/1. maddesi uyarınca ulaştığı sonuçlar göz önünde tutularak, mevcut davanın koşullarında, AİHM, bu şikayetlerin dayanaksız olduğu ve AİHS’nin 35. maddesinin 3. ve 4. fıkralarıyla uyumlu olarak reddedilmesi gerektiği kanısına varır.
Yukarıdakiler ışığında, AİHS’nin 29/3. maddesinin uygulanmaya devam edilmemesi ve başvurunun reddedilmesi uygun olacaktır.

Bu gerekçelere dayanarak AİHM, oybirliğiyle
Başvurunun kabuledilemez olduğunu ilan eder.

F. ELENS-PASSOS ................................................F. TULKENS
Zabıt Katibi Yardımcısı........................................ ..... Başkan
Old 05-01-2010, 20:33   #10
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan HarÇ ÖdenmedİkÇe İlam Sorunu Anayasa Mahkemesİ GÜndemİnde

“Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.”

14 Ocak 2010 Perşembe Günü Saat 09.30’ da Yapılacak Mahkeme Toplantısı Gündemi
Anasayfa

Gündem

9 2009/27

Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun;
1- 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez.” biçimindeki ikinci tümcesinin,
2- 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.” biçimindeki birinci tümcesinin,
iptallerine karar verilmesi istemi. Esas İtiraz


http://www.anayasa.gov.tr/general/haberdetay.asp?contID=750

Kaynak : http://www.anayasa.gov.tr/general/haberdetay.asp?contID=750
Old 06-01-2010, 14:08   #11
Gamze Dülger

 
Karar

Alıntı:
Yazan YALÇIN ÖNDER
“Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.”

14 Ocak 2010 Perşembe Günü Saat 09.30’ da Yapılacak Mahkeme Toplantısı Gündemi
Anasayfa

Gündem

9 2009/27

Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun;
1- 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez.” biçimindeki ikinci tümcesinin,
2- 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.” biçimindeki birinci tümcesinin,
iptallerine karar verilmesi istemi. Esas İtiraz


http://www.anayasa.gov.tr/general/ha...asp?contID=750

Kaynak : http://www.anayasa.gov.tr/general/ha...asp?contID=750

Sayın Önder,

Dikkatli takibiniz için teşekkürler..

Bu arada," bu kadar zaman havanda su dövmüş olduk! "diyordum ki Anayasa Mahkemesi'nin kararını henüz vermediğini 14.1.2010 tarihli toplantıda konunun görüşüleceğini idrak edebildim.

Kabul kararı verilebilir diye düşünüyorum...
Old 15-01-2010, 11:36   #12
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan Anayasa Mahkemesi İptal Kararı

Harçlar Kanunu 28.maddesinin 1. fıkrasının (a)bendinin iptaline karar verildi.

2009/27

Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun;
1- 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez.” biçimindeki ikinci tümcesinin,
2- 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.” biçimindeki birinci tümcesinin,
iptallerine karar verilmesi istemi.
Esas
2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun;
1- 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez.” biçimindeki ikinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2- 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.” biçimindeki birinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE

Kaynak : vvvv,anayasa.gov.tr
Old 15-01-2010, 17:02   #13
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ergün Vardar
Harçlar Kanunu 28.maddesinin 1. fıkrasının (a)bendinin iptaline karar verildi.
2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun;
1- 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez.” biçimindeki ikinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2- 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.” biçimindeki birinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE

Kaynak : vvvv,anayasa.gov.tr

Sonuçta eski tas eski hamam yani!

İlamı alabileceksiniz.Ancak işlem yapamayacaksınız.
Old 15-01-2010, 17:35   #14
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gamze Dülger
Sonuçta eski tas eski hamam yani!

İlamı alabileceksiniz.Ancak işlem yapamayacaksınız.

Kararın gerekçesini görmeden yorum yapmak sakıncalı olsa da, ben size katılmıyorum. 28 inci maddedeki iptal ile, artık bakiye ilam harcı yatırılmadan karar alınabilecek, şeklinde algılıyorum. Yani kararı alıp, ilamlı takip yapabiliriz. Bu özellikle iş davalarında karar harcı yatıramayan işçiler için sevindirici bir karardır.

32 inci maddede ise, harç tamamlanmadan müteakip işlemlerin yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bir örnek vermek gerekirse, dava harcını bilerek/bilmeyerek eksik yatıran davacı yana, eksik harcı tamamlatması için süre verilmektedir. Bu süre içinde eksik harç yatırılmazsa, "davanın açılmamış sayılmasına" karar verilecektir. A.M. bu hükmün Anayasa'ya aykırı olmadığına karar vermiştir.
Old 15-01-2010, 23:31   #15
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Kararın gerekçesini görmeden yorum yapmak sakıncalı olsa da, ben size katılmıyorum. 28 inci maddedeki iptal ile, artık bakiye ilam harcı yatırılmadan karar alınabilecek, şeklinde algılıyorum. Yani kararı alıp, ilamlı takip yapabiliriz. Bu özellikle iş davalarında karar harcı yatıramayan işçiler için sevindirici bir karardır.

32 inci maddede ise, harç tamamlanmadan müteakip işlemlerin yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bir örnek vermek gerekirse, dava harcını bilerek/bilmeyerek eksik yatıran davacı yana, eksik harcı tamamlatması için süre verilmektedir. Bu süre içinde eksik harç yatırılmazsa, "davanın açılmamış sayılmasına" karar verilecektir. A.M. bu hükmün Anayasa'ya aykırı olmadığına karar vermiştir.

Katılıyorum, 32. madde hükmü, ilamın icraya konu edilmesine asla engel değildir.

Peki neye engeldir? Örneğin, karar harçsız alınmıştır. Harç ikmal edilmeksizin temyiz işlemleri başlatılmaz. "Müteakip işlemler" kavramını iyi değerlendirmek gerekir. İlamın icraya konulması müteakip işlem değildir; çünkü yargılama ile ilgili değildir.

Ancak, THS'nde ya da adalet.org sitesinde öyle yorumlar yapılıyor ki, bazılarımızın DNA'larına işlemiş; "devletin alacağı ne olacak" kaygısı...

Anayasa Mahkemesi Harçlar Yasasını bütünü ile iptal etse dahi , birileri çıkıp yine diyecek "nerde bu devlet, nerde bu devletin alacağı" diye.

İptal kararının tadını bile çıkartamıyoruz.
Old 18-01-2010, 23:41   #16
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi 14/01/2010 günlü kararı ile " 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun;
1- 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez.” biçimindeki ikinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2- 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz.” biçimindeki birinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE," karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı henüz yayınlanmadığı için kararın gerekçesini bilmemekle birlikte, Bolu 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusu ile birleştirilen Mahkememiz müracaatında özetle " Yargı kararları ile ortaya çıkan hukuksal sonuca ulaşmanın Devlet alacağının tahsili ön şartına bağlanmasının hukuk devletine uygun olmadığı " yönünde görüş bildirmiştik.

Görüşlerini ifade eden değerli hukukçular 492 sayılı Harçlar Kanunun 32.maddesinin yürürlükte bulunması nedeniyle harç ödenmeden ilam alınsa dahi kararın icraya konulabilmesi veya temyiz edilebilmesi için bakiye karar ve ilam harcının ödenmesi (dolayısıyla 32.madde yürürlükte olduğu müddetçe 28.maddeye ilişkin iptalin mevcut hukuki durumu değiştirmediği ) gerektiğini ifade etmektedirler.

Öncelikle ifade etmek gerekirse “Harçları Ödeme Mükellefiyeti ile Harçtan Sorumluk Farklı Kavramlardır.”

Harçlar Kanunun 11, 27, 127.maddeleri ile HUMK.unun 413 ve 414.maddelerine göre kural olarak yargı harcını davayı açan veya işlemin yapılmasını isteyen kişi peşin ödemekle yükümlüdür.Harçlar Kanunu’nun 11.maddesinde “ Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftir.” hükmü yer almaktadır. Dava açılır iken veya harca mevzu işlem talep edilir iken henüz talebin haklı olup olmadığı belli değildir.Kişinin haklı olup olmadığı yapılacak değerlendirme sonucunda verilecek karar ile ortaya çıkacaktır.Bu nedenle bir yargı işlemine konu talebinin haklı olduğu hüküm altına alınana kadar yargı kurumlarından hukuki koruma talep eden kişi, gerekli masrafları ve harcı ödemekle de yükümlüdür.

Yargı harcından sorumluluk ise yargı işlemi sonucunda kurulacak hüküm ile belirlenir.Haksız davranışları nedeniyle aleyhine hukuki koruma talep edilen kişi yargı işlemi neticesinde haksız çıkar ise davanın açılmasından doğan harçtan da sorumlu olur.

Yukarıda ifade edildiği üzere bakiye karar ve ilam harcını ödeme yükü “sorumluluk” kavramı kapsamında ele alınmalı, Anaya Mahkemesi iptal kararı ve yargı kararları ile ortaya çıkan hukuksal sonuca ulaşmanın Devlet alacağının tahsili ön şartına bağlanmasının hukuk devletine uygun olmadığı göz önünde tutulmalı ve böylece Harçlar Kanunun 32.maddesinin iptal kararına rağmen mevcut durumun devamına neden olup olmadığı öyle düşünülmelidir.

Bu bilgiler ışığında sorunu ele almak gerekirse Harçlar Kanunun 32.maddesine göre "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır." Harçlar Kanunun 32.maddesinde yer alan bu kural Kanunun 27 ve 28.maddelerinde yer alan maktu ve nispi harcın ödenme zamanını düzenleyen hükümler ve Kanunun 127 ve 130.maddeleri ile birlikte değerlendirilmelidir.

HUMK.unun 413 ve 414.maddeleri ile Harçlar Kanunun 27.maddesi gereğince “kural olarak herkes yargı kurumlarınca dinlenmesini talep ettiği hususların masraflarını (harç dahil) peşin ödemekle yükümlüdür.” Maktu Harçlara ilişkin Harçlar Kanunun 27.maddesine göre “1 sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir.Mahiyetleri icabı işin sonunda hesap edilip alınması gerekenler, harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir.Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, müteakip muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur.”Harçlar Kanunun 127.maddesine göre “ Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz.” Bu hükümlerin anlamı şudur; yargı işleminin dinlenebilmesi için harç alınması gereken hallerde harç ödenmemiş ise bir sonraki aşamaya geçilmez.Harç; yargı işleminin dinlenebilmesi için ön koşul değilse, sorumluluk kavramı çerçevesinde ilgilisinden usulüne uygun bir şekilde tahsili yoluna gidilmelidir.
SONUÇ OLARAK :
Kural olarak bir hususun yargı kurumu önünde dile getirilebilmesi için harç ödenmesi önkoşul iken harç yatırılmaz ise müteakip işlemlere devam edilmemesi Kanunun 27/son maddesinde yer alan “Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, müteakip muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur” kuralının gereği ise de bakiye karar ve ilam harcı herhangi bir hususun yargı kuruluşlarında dile getirilmesinin veya yargılamaya devam olunmasının ön koşulu olmadığından burada 32.madde uygulanamayacağı gibi yasada harcın ödenmemesi halinde yapılacak olan işlemi düzenleyen 28/a-1 maddesinde yer alan “Karar ve İlam Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez.” Hükmü de Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden ilam harcı ödenmeden alınan ilamın temyiz harç ve masrafları ödenmesi halinde temyizi, icra harçları ödenmesi halinde icraya konulmasının önünde yasal engel olmadığı,

Bakiye karar ve ilam harcını davada haksız çıkan taraf ödemekle yükümlü olduğuna ve bu hususta kanundan kaynaklanan bir sorumluluk olduğuna göre Harçlar Kanunun 130.maddesinde yer alan “Bu kanunda ödenmeleri için belli bir süre tesbit edilmiş olan harçlar süresi içinde ödenmemiş ise, ilgili makam ve daireler tarafından, sürenin sonundan itibaren 15 gün içinde bir müzekkere ile o yerin ilgili vergi dairesine bildirilir. Müzekkerede harcın nevi ve mahiyeti, miktarı, mükellefin adı ve soyadı ve en son ikametgah adresi açıkça gösterilir.” hükmü gereğince bakiye karar ve ilam harcının davada haksız çıkan taraftan tahsilinin bu madde çerçevesinde yapılarak Vergi Dairesine müzekkere yazılması ile yetinilmesi, davada haklı çıkan tarafın karar ile karşı tarafa yüklenen harcı hiçbir şekilde ödemek zorunda olmadığı, bu yöndeki yasa hükmünün de zaten Anayasa Mahkemesinin 14/01/2010 günlü kararı ile iptal edildiği, karar sonucunda harç ödemekle yükümlü olan kişi harcı kendi rızası ile ödemez ise 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve bu işlemin sonucunun da hiçbir şekilde davada haklı çıkan tarafı bağlamayacağı,

Aksi halde yargı kararları ile ortaya çıkan hukuksal sonuca ulaşmanın Devlet alacağının tahsili ön şartına bağlanması yönündeki hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayan uygulamanın devamı sonucunu doğuracağı,

Kanaatimi saygı ile sunarım… Malkara Asliye Hukuk Hakimi Sayın Sezai Öztürk 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez.” biçimindeki ikinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine müracaatta bulunmuş ve iptal kararrı ile ilgili görüşlerini belirtmiştir.(Kaynak Adalet.org)
Old 19-01-2010, 18:02   #17
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Bir örnek vermek gerekirse, dava harcını bilerek/bilmeyerek eksik yatıran davacı yana, eksik harcı tamamlatması için süre verilmektedir. Bu süre içinde eksik harç yatırılmazsa, "davanın açılmamış sayılmasına" karar verilecektir. A.M. bu hükmün Anayasa'ya aykırı olmadığına karar vermiştir.

Bahsettiğiniz örnekte davacı davayı kaybetmiş, davacı lehine sonuçlanmışsa?
Old 19-01-2010, 18:28   #18
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Bahsettiğiniz örnekte davacı davayı kaybetmiş, davacı lehine sonuçlanmışsa?

Anlamadım. Eksik harca rağmen davacı davayı kazanmış mı? Eğer öyleyse A.M. kararı gereğince ilamı da alabilecektir. Karşı taraf "harç eksikliği" nedeniyle temyiz ederse de karar bozulacaktır.
Old 27-01-2010, 14:25   #19
kemal çelik

 
Varsayılan

''Ancak, THS'nde ya da adalet.org sitesinde öyle yorumlar yapılıyor ki, bazılarımızın DNA'larına işlemiş; "devletin alacağı ne olacak" kaygısı...''

ağzınıza sağlık Hakan Bey, aynen katılıyorum
Old 28-01-2010, 14:13   #20
av.ademkuvel

 
Varsayılan İcra Takibinde Bir Değişiklik Oldu mu?

Anayasa Mahkemesi 2009/27 sayılı kararı ile 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesinin birinci fıkrası (a) bendini yani “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez” hükmünü iptal etmiş ancak 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz” hükmüne ilişkin itirazı reddetmiştir. Yani harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yani temyiz başvurusu yapılamayacaktır.
Önem arzeden husus; icra takibi yapılıp yapılamayacğı hususudur. Her ne kadar bazı meslektaşlarımız icra takibi yapılabileceği görüşünde ise de icra takibi de (kararın infazı ile ilgili) müteakip işlemlerdendir. Dolayısıyla icra takibi yapılması mümkün değildir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
E:2008/15602
K:2008/19983
T:13.11.2008
Eksik Harç
Vekalet Ücreti
AİHM Kararlarının Bağlayıcılığı
492 s. Yasa m. 28,32
Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre "karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez". Aynı Kanun'un 32. maddesinde ise "yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı" öngörülmüştür. Harçlar Kanunu'nun bu hükümleri doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirdiklerinden re'sen dikkate alınmaları zorunludur.
Somut olayda, takip dayanağı kararın, karar harcı ödenmeden alacaklı tarafça takibe konu edilmesi üzerine, borçlu vekili icra emrinin iptali için icra mahkemesine başvurmuştur. Mahkemece AİHM'nin 26.06.2007 tarih ve 25321/02 başvuru no'lu kararından dolayı ortaya yeni bir durum çıktığını, bu karara göre Harçlar Kanunu'nun 28/a ve 32. maddelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğundan, sözü edilen maddelerin Anayasa'nın
mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesiyle hak arama hürriyetiyle ilgili 36. maddelerine aykırılığı gündeme geleceğinden yukarıda belirtilen AİHM'nin kararının uygulanmasının mümkün olduğu sonucuna varılarak borçlunun şikayetinin reddine karar verildiği görülmektedir.
Harçlar Kanunu'nun 28/a ve 32. maddeleri halen yürürlükte bulunmaktadır.
Ancak alacaklı lehine hükmedilen vekalet ücretini bu ilama göre borçludan tahsil edebilmesi için karar tarihindeki red harcını yatırması gerekir. Yatırdığı red harcını da yaptığı takipte borçludan tahsil yoluna gidebilir.
Bu nedenlerle mahkemece alacaklıya yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bir süre verilerek Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi de gözönünde tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
O halde, eksik inceleme ile ve yazılı gerekçeyle sonuca gidilmesi isabetsizdir.

Yani Anayasa Mahkemesi'nin 28. madde ile ilgili iptal kararı 32. madde ile ilgili itirazın reddine dair kararı sadece ilamı elde etmeye matuf olup infazı noktasında eski uygulama aynen geçerlidir.
Old 28-01-2010, 14:20   #21
kemal çelik

 
Varsayılan

İyi ama öyle olduğunu kabul edelim. Bu kez de Anayasa Mahkemesi insanlarla dalga geçen bir karar vermiş olacak:
''Al sana mahkeme ilamı as duvarına, bunun aksi insan haklarına aykırıdır, fakat icraya koyacaksan git harç öde'' manasına gelir.
Old 28-01-2010, 15:49   #22
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.ademkuvel
Anayasa Mahkemesi 2009/27 sayılı kararı ile 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesinin birinci fıkrası (a) bendini yani “Karar ve İlâm Harcı ödenmedikçe ilgiliye ilâm verilmez” hükmünü iptal etmiş ancak 32. maddesinin “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz” hükmüne ilişkin itirazı reddetmiştir. Yani harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yani temyiz başvurusu yapılamayacaktır.
Önem arzeden husus; icra takibi yapılıp yapılamayacğı hususudur. Her ne kadar bazı meslektaşlarımız icra takibi yapılabileceği görüşünde ise de icra takibi de (kararın infazı ile ilgili) müteakip işlemlerdendir. Dolayısıyla icra takibi yapılması mümkün değildir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
E:2008/15602
K:2008/19983
T:13.11.2008
Eksik Harç
Vekalet Ücreti
AİHM Kararlarının Bağlayıcılığı
492 s. Yasa m. 28,32
Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre "karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez". Aynı Kanun'un 32. maddesinde ise "yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı" öngörülmüştür. Harçlar Kanunu'nun bu hükümleri doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirdiklerinden re'sen dikkate alınmaları zorunludur.
Somut olayda, takip dayanağı kararın, karar harcı ödenmeden alacaklı tarafça takibe konu edilmesi üzerine, borçlu vekili icra emrinin iptali için icra mahkemesine başvurmuştur. Mahkemece AİHM'nin 26.06.2007 tarih ve 25321/02 başvuru no'lu kararından dolayı ortaya yeni bir durum çıktığını, bu karara göre Harçlar Kanunu'nun 28/a ve 32. maddelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğundan, sözü edilen maddelerin Anayasa'nın
mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesiyle hak arama hürriyetiyle ilgili 36. maddelerine aykırılığı gündeme geleceğinden yukarıda belirtilen AİHM'nin kararının uygulanmasının mümkün olduğu sonucuna varılarak borçlunun şikayetinin reddine karar verildiği görülmektedir.
Harçlar Kanunu'nun 28/a ve 32. maddeleri halen yürürlükte bulunmaktadır.
Ancak alacaklı lehine hükmedilen vekalet ücretini bu ilama göre borçludan tahsil edebilmesi için karar tarihindeki red harcını yatırması gerekir. Yatırdığı red harcını da yaptığı takipte borçludan tahsil yoluna gidebilir.
Bu nedenlerle mahkemece alacaklıya yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bir süre verilerek Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi de gözönünde tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
O halde, eksik inceleme ile ve yazılı gerekçeyle sonuca gidilmesi isabetsizdir.

Yani Anayasa Mahkemesi'nin 28. madde ile ilgili iptal kararı 32. madde ile ilgili itirazın reddine dair kararı sadece ilamı elde etmeye matuf olup infazı noktasında eski uygulama aynen geçerlidir.

Sayın Kuvel,

Harcın ödenmeden ilamın alınmasına engel tek mevzuat hükmü harçlar Yasası'nın 28/a hükmüdür. Aynı yasanın 32. madde hükmü buna engel olmayıp, harcın ödenmedikçe müteakip işlemin yapılmayacağı kuralını düzenlemektedir.

Siz bakmayın Yargıtay kararındaki özensiz ifadeye; 32. maddenin yürülükte olup olmamasının harçsız alınacak kararın icraya konması yönünüden olumlu ya da olumsuz hiçbir etkisi yoktur.

Evet, şuna engeldir örneğin; bakiye harcı yatırmadıkça örneğin temyiz edemezsiniz. Çünkü temyiz, müteakip işlemlerden sayılır. İlamın icraya konması müteakip işlem kapsamına girmez. İcra kısmı ayrı bir prosedürdür.

Bunun yanı sıra, aktardığınız kararın AYM'nin iptal kararından önceki tarihli olduğuna dikkat çekmek isterim. AYM iptal kararından sonra bu kararı "örnek karar" diye sunmak bence doğru olmaz.

Saygılarımla...
Old 28-01-2010, 17:28   #23
av.ademkuvel

 
Varsayılan

Sn. EREN,
Harcın ödenmeden ilamın alınmasına engel tek mevzuat hükmünün harçlar Yasası'nın 28/a hükmü olduğunda hemfikiriz.
Ancak ayrıldığımız nokta 32. maddenin yürülükte olup olmamasının harçsız alınacak kararın icraya konması bakımından etkisinin olup olmayacağıdır. İcra dairelerinin bakiye harcın ikmal edilip edilmediği hususunda dikkate almış oldukları düzenleme Harçlar Kanunu'nun 32. maddesidir. Bu madde ile ilgili verilmiş herhangi bir iptal kararı sözkonusu olmayıp itiraz reddedilmiştir. İptal edilen düzenleme karara harçsız olarak ulaşma ile ilgilidir. Eski uygulamayı ortadan kaldıracak bir karar verilmemiştir özetle..
Harç ödenmedikçe müteakip işlemin yapılmayacağı kuralını düzenleyen 32. madde yürürlükte olduğuna göre en bariz müteakip işlem olan icra takibinin yapılma olanağı yoktur.
Özetle eski uygulamayı değiştiren bir iptal kararı yoktur, verilen karar sadece harçsız olarak ilama ulaşma ile sınırlıdır.
Saygılarımla
Old 28-01-2010, 22:04   #24
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.ademkuvel
.
Özetle eski uygulamayı değiştiren bir iptal kararı yoktur, verilen karar sadece harçsız olarak ilama ulaşma ile sınırlıdır.
Saygılarımla

Özetle geçiştirilemeyecek kadar önemli bir kararı, bir de henüz gerekçeli karar yayınlamadan "verilen karar sadece harçsız ilama ulaşma ile sınırlıdır' değerlendirmeniz, bir de Anayasa Mahkemesi kararından önce tarihli bir İçtihadı mesned göstermenize katılmak pek mümkün görünmüyor.Kararı harçsız aldınız.Ne yapacaksınız?İptal kararının özünde amme alacağının tahsilinin karara erişmeye engel olmaması gerektiği vardır.Bazı hakimlerin gereksiz yere yılların getirdiği alışkanlıkla harcın tahsilini yine ön şart gibi görmelerini kısmen de olsa algılamak mümkün de diğer şahısların aynı doğrultuda değerlendirmelerine hayretle bakmak gerekiyor.
Old 29-01-2010, 09:11   #25
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Üyeler

Hakim alışkanlıkların esiri değildir; kanunların uygulayıcısıdır.

Anayasa Mahkemesi kararı yayınlanınca yürürlüğe girer. (Anayasa m.153) Anayasa Mahkemesinin iptal kararı henüz yayınlanmadığına göre sözü edilen kanun maddesi halen yürürlüktedir. Yürürlükte olan bir kanun maddesini uygulamak hakimlerin alışkanlığı değil, görevidir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinin yazılması ve yayınlanması bazen aylar sürmektedir. Bu süre içinde kanun koyucu yeni bir kanun ile halen yürürlükte bulunan maddeyi değiştirebilir. Değişik maddenin nasıl olacağını kimse bilemez. Anayasa'ya aykırı kanun hükümlerini değiştirmek hakimin değil, yasa koyucunun görevidir.

Anayasa'nın 153.maddesine göre "Anayasa Mahkemesi bir kanun ...hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez." Yeni bir uygulama için Anayasa Mahkemesi bile karar veremiyorken hakime "harcı ödenmemiş kararı haklı çıkan tarafa ver" demek haksızlık olur.

Yeni uygulama için kanun koyucuyu beklemek gerekir. Belki de kanun koyucu belli bir miktarın üzerindeki kararların harç ödenmeden verilebileceği yolunda kanun yapacaktır. Belki de harcı ödeme gücü olanların ödemesini gerektiren bir kanun yapacaktır. (Bakınız yukarıdaki 4 Eylül 2007 tarihli AİHM kararı) Erişim hakkı böyle de korunabilir.

Haksızlık etmekte acele etmeyiniz.
Old 29-01-2010, 13:39   #26
av.ademkuvel

 
Varsayılan

Sn. Vardar,
Anayasa Mahkemesi kararı, hüküm kısmı itibariyle açıktır ve 28. madde ile ilgilidir. Oysa benim sunmuş olduğum içtihat Harçlar Kanunu 32. madde ile ilgilidir. Yani Anayasa Mahkemesi'nin 32. madde ile ilgili verilmiş herhangi bir iptal kararı yoktur ki sunmuş olduğum içtihat eski olarak değerlendirilebilsin. Nitekim içtihada konu olayda yerel mahkeme Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ÜLGER/TÜRKİYE davasında vermiş olduğu kararını gerekçe göstererek 32. maddenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğunu kanaatindedir. Ancak Yargıtay 12 HD, 32. madde ile ilgili yerel mahkemenin görüşünü benimsememiştir. Zaten karara erişimi engelleyen böylesi bir düzenleme zaten gereksizdi. Ancak harçların tahsilini amaçlayan 32. madde halen yürürlüktedir.
Saygılarımla
Old 05-02-2010, 14:17   #27
av.suzan baloğlu

 
Mutlu

Alıntı:
Yazan Gamze Dülger
Sonuçta eski tas eski hamam yani!

İlamı alabileceksiniz.Ancak işlem yapamayacaksınız.
Aslında bu maddeye uymayan icra müdürlerimiz var. Hatta aleyhimize yapılan bir ilamlı icra takibinde davacı ilamı bu şekilde kalemden tebliğ aldı. Hatta acaba gidip icra müdürünü mü şikayet etsek dedik, çünkü bir taraftan da tehiri icra yapmamız gerekiyordu. Velhasıl mecburen gidip harcı yatırdık aynı gün hakimden ricayla kalemden kararı tebliğ aldık ve yine aynı gün tehiri icrayla kararı temyiz ettik. Yani olan bize oldu oldu.
Old 15-04-2010, 23:30   #28
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan Adalet bakanlığından üzücü haber

Adalet Bakanlığı'ndan "nerde bu devletin harcı" diyenlere üzücü haber...

Malum bazılarımıza dert olmuştu AYM'nin Harçlar Kanunu ile ilgili iptal kararı.

Hatta "soruna çözüm" bulmakta gecikmedi bu duyarlı vatandaşlarımız. "32. madde aslanlar gibi duruyor. Harç ödenmezse, evet ilam verilir ama icraya konu edilemez. Hem icra müdürünün bile yetkisi vardır, icraya konu ilama ait harcın ödenip ödenmediğini kontrol etmeye" gibi dahiyane görüşler ileri sürdüler.

"Önce devlet", "önce devletin alacağı" kaygısı öyle bir içimize işlemiş ki...

Neyse ki bakanlıkta halen sağduyulu (ne demekse) bürokratlar var da, görüş soran Maliye Bakanlığı'na aşağıdaki yanıtı vermişler.

Daha önce de söyledim; AYM Harçlar Yasası'nı bütünü ile iptal etse bile bazılarımız rahat durmayacak, "icra takibinden önce illaki harç ödenecek" diye ısrar edecek...




T.C.

ADALET BAKANLIĞI
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü





Sayı :B.03.0.HİG.0.00.00.03-647.03.01-24-2009/1538/10398 30/03/2010
Konu :Görüş talebi


MALİYE BAKANLIĞINA

(Gelir İdaresi Başkanlığı)





İlgi :a) 02/09/2009 tarih ve B.07.1.GİB.0.02.63/6330-81/83215 sayılı yazınız.
b) 17/12/2009 tarih ve B.03.0.HİG.0.00.00.03.647.03.01-24-2009/4259/27722 sayılı
yazımız.
c) 23/03/2010 tarih ve B.07.1.GİB.0.02.63/6330-81/024452 sayılı yazınız.


Anayasa Mahkemesinin 17/03/2010 tarihli ve 27524 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 14/01/2010 gün ve Esas:2009/27, Karar: 2010/9 sayılı kararı ile 492 sayılı Harçlar Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ikinci tümcesinde yer alan "Karar ve İlam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez." hükmünü iptal ettiği, aynı kararda söz konusu Kanunun 32 nci maddesinin Anayasaya aykırı olmadığı gerekçesiyle iptali talebini reddettiği,

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında oluşan durum dikkate alındığında, karar ve ilam harcının ödenmiş olması şartı aranılmadan ilgililere ilamın verilmesi gerektiği, Harçlar Kanununun 32 nci maddesi ile karar ve ilam harçlarının ilişkisinin, yargılama sürecinde alınması gereken harçlar alınmadan yine yargılama sürecindeki diğer işlemlerin yapılmaması şeklinde anlaşılması gerektiği, "Karar ve İlam Harcı" ödenmediği gerekçesiyle yargılama dışındaki işlemlerin yapılmasına bu hükmün engel teşkil etmediği sonucuna ulaşıldığı belirtilerek, Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararı sonrasındaki harç uygulamasında doğabilecek farklı değerlendirmelerin önlenmesine yönelik olarak, bahse konu kararın sonuçlarıyla birlikte ne şekilde anlaşılması gerektiği ve karar sonrası uygulamanın sorunsuz yürütülebilmesi için ne tür düzenlemelere ihtiyaç duyulduğuna ilişkin Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

İlgi (b) yazımızda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, Harçlar Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ikinci tümcesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden önce kendisine harç tahmil edilmiş olsun veya olmasın, ilâm sureti almak isteyen tarafın Maliyece harcın tahsil edildiğine dair vesika ibraz etmesi gerektiği yönündeki uygulamanın iç hukukumuza uygun olduğu yönünde cevaplar verilmiştir.

Ancak, Harçlar Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ikinci tümcesinin iptali ile ilamın ilgililere verilmesi ile Karar ve İlam Harcının ödenmesi arasındaki ilişkinin ortadan kalkmış olduğu,

Harçlar Kanununun "Çeşitli Hükümler" başlıklı 5 inci Bölümde yer alan "Harcı ödenmiyen işlemler" başlıklı 32 nci maddesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmiyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır." hükmünün yer aldığı, maddenin son tümcesinde yükümlüsü bulunmadığı bir harç ödemesini yapan kişinin yaptığı ödemenin hükümde kendiliğinden dikkate alınacağının düzenlendiği, bu kapsamda söz konusu maddenin hükümden önce, yargılama aşamasında ödenmesi gereken harçlara ilişkin olduğu,

Sonuç olarak, "Karar ve İlam Harcı"nın hükümle kendisine tahmil edilmiş olan tarafça ödenmemesi halinde Maliye Bakanlığınca tahsil olunacağı, bu sürecin söz konusu ilamın icraya konulmasına engel teşkil etmeyeceği düşünülmekle birlikte, bu sadece bir görüş olup, konu hakkında Anayasadan kaynaklanan yargı yetkisini kullanan bağımsız mahkemelerce verilecek kararların esas olduğu,

Hususunu bilgilerine arz ederim.



Ayhan TOSUN

Hâkim
Bakan a.
Genel Müdür

Old 26-06-2010, 10:07   #29
BaharB

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Aslında olayı adli müzaharet dairesinde ele almak da bence çok isabetli sayılamaz. Zira hakikaten inşaat işçisi olduğu veyahut benzer ekonomik zorluk içeren gerekçelerle bu "AİHM kararının" verildiğini ileri sürdüğümüzde, Türkiye'de Adli Yardım müessesesinin (HUK.465-472 md) görmezden gelindiği anlamı çıkar.

İnşaat işçisi pekala Adli Yardımdan istifade ederek kararı alabilirdi...

O halde, salt ekonomik zorluk temelinde olaya bakmamak doğru olur kanaatindeyim.

Not: Yargıtay 8.HD. nin 26.12.1960 Tarih ve 6937/8506 Sayılı kararıyla Adli Yardım talebinin hükümden sonra yapılamayacağı karara bağlanmış. ( Kuru, Baki Hukuk Muhakemelri usulü 1991 beşinci Bası, Cilt 4. Sayfa 3757 20 nolu dipnot) Bu kararı anlamak da mümkün değil!

Ülkemizdeki adli yardım uygulamasına amaca uygun olmadığına ( ve daha önceki bir çok kararında da izah ettiği üzere harç ödeme yükümlülüğünün mahkemeye erişim hakkına bir sınırlama getirmediğine) ilişkin bir AİHM kararı:
Alıntı:
Yazan Tunç / Türkiye Davası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı



TUNÇ/Türkiye Davası*


Başvuru No:20400/03
Strazburg
21 Şubat 2008


USUL

Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan (20400/03) no’lu davanın nedeni (T.C. vatandaşı) Mehmet Hüsni Tunç’un (başvuran) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 6 Haziran 2003 tarihinde Temel İnsan Hakları ve Özgürlüklerini güvence altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur.

Başvuran, Batman Barosu avukatlarından S. Toğluk ve C. Konakçı tarafından temsil edilmektedir.

OLAYLAR

I. DAVANIN KOŞULLARI

Başvuran, 1963 doğumludur ve Batman’da ikamet etmektedir.

9 Haziran 1999 tarihinde, Batman’da Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde aşçı olan başvuranın arızalı kıyma makinesi kullanırken orta parmağı kopmuştur.

24 Ocak 2002 tarihinde, bir avukat tarafından temsil edilen başvuran, iş kazası nedeniyle, Batman Asliye Hukuk Mahkemesi’nde Milli Eğitim Bakanlığı hakkında tazminat davası açmıştır. Başvuran ayrıca geliri olmadığından dolayı da adli yardım talebinde bulunmuştur.

Hükümet’e göre, hakim, başvuranın ekonomik ve sosyal durumu hakkında yürütülen soruşturmayı beklerken, geçici olarak başvuranın adli yardım talebini kabul etmiştir.

8 Şubat 2002 tarihinde, başvuranın sosyal ve ekonomik durumu hakkında yürütülen soruşturma raporu, başvuranın ev sahibi olduğunu, evli ve altı çocuk babası olduğunu, ihtiyaçlarını kendi imkanları ile sağladığını, ancak, hiçbir gelirinin olmadığını göstermiştir.

Dosyada aynı zamanda muhtarlıktan tarafından verilen fakirlik belgesi de bulunmaktadır.

27 Aralık 2002 tarihli duruşmada, mahkemenin oluşumunda değişiklik olması nedeniyle önceki tutanaklar okunmuştur; mahkeme, başvuranın sosyal ve ekonomik durumu hakkında yürütülen soruşturma temelinde başvurana adli yardım yapılması kararını iptal etmiştir.

23 Ocak 2003 tarihli bir karar ile Batman İl İdare Kurulu, bu bağlamda yürütülen soruşturmanın ardından ve başvuranın mali durumunu göz önüne alarak, başvuranın yoksul olduğuna karar vermiştir.

28 Şubat 2003 tarihli duruşmada, başvuran, mahkemeye İl İdare Kurulu’nun kararını sunmuş ve mahkemeden, kendisine adli yardım yapılmasını reddeden kararını yeniden incelemesini talep etmiştir. Mahkeme, gerekçe göstermeksizin başvuranın talebini reddetmiş ve başvuranın, yargılama masraflarına tekabül eden 405.000.000 TL’yi (yaklaşık 239 Euro) ödemesine karar vermiştir.

18 Nisan 2003 tarihli bir karar ile Batman Asliye Hukuk Mahkemesi, başvuranın, açıklanan masrafları ödemediğini tespit etmiş ve başvuranın dava dilekçesini reddetmiştir. Bu karar, 8 Nisan 2004 tarihinde kesin hüküm haline gelmiştir.

HUKUK

I. AİHS’NİN 6. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuran, adli yardım talebinin Batman Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilmesinin AİHS’nin 6/1. maddesince öngörülen mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmektedir.

A. Kabuledilebilirliğe ilişkin

Hükümet, başvuranın, 18 Nisan 2003 tarihli Batman Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararına Yargıtay nezdinde itiraz etmemesi nedeniyle iç hukuk yolları tüketilmediğinden kabuledilemezliğe dair itirazını sunmuştur.

AİHM, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 469. maddesi uyarınca, adli yardım yapılması ya da yapılmaması kararının nihai olduğunu tespit etmektedir. O halde AİHM, başvuranın temyize başvuracak durumda olmadığını belirtmektedir. Bu durumda AİHM, Hükümet’in itirazını reddetmektedir.

AİHS’nin 35. maddesinin 3. paragrafı çerçevesinde başvurunun dayanaktan yoksun olmadığını kaydeden AİHM, ayrıca başka açılardan bakıldığında da kabuledilemezlik unsuru bulunmadığını tespit eder. Bu nedenle başvuru kabuledilebilir niteliktedir.

B. Esas

Hükümet, hakimin, adli yardım yapılmasına karar vermesi yönünde bir zorunluluğun bulunmadığını hatırlatmaktadır. Hakim, başvuranın sağlık durumu gibi kanıt unsurlarını ve dosyada bulunan diğer unsurları incelemesinin ardından, kararını vermektedir. Hükümet, başvuranın adli yardım talebinin reddedilmesinin, başvuranın mahkemeye erişim hakkını ihlal etmediğini belirtmektedir. Hükümet’e göre, başvuran, yaralanmasının sorumluları hakkında ceza davası açma imkanına da sahipti. Bu durumda, başvuran, yargılama masraflarından sorumlu tutulmazdı.

Hükümet, ayrıca hiçbir ücret almadan bir kişiye yardımda bulunan her avukatın bu durumdan Baro’yu bilgilendirmesi gerektiğini ancak mevcut davada böyle bir durumun sözkonusu olmadığını belirtmektedir. Hükümet, bu durumdan, başvuranın avukatlık ücretini ödemek için yeterli geliri olduğu o halde başvuranın mahkeme masraflarını da ödeyebildiği sonucuna ulaşmaktadır. Son olarak Hükümet, AİHM, yerleşik içtihadı uyarınca davacının yoksulluğunu kanıtlaması gerektiğini belirtmektedir. Hükümet’e göre, muhtar tarafından verilen fakirlik belgesi yeterli değildir.

Başvuran, Hükümet’in argümanlarına itiraz etmekte ve iddialarını yinelemektedir.

AİHM, mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını ve zımnen kabul edilmiş bazı sınırlamalara tabi olabileceğini zira erişim hakkının doğası gereği, devlet tarafından bir düzenleme gerektirdiğini hatırlatmaktadır. AİHS’nin 6/1. maddesi davacıların medeni hak ve yükümlülüklerine ilişkin kararlar hakkında mahkemeye erişim hakkını etkin bir biçimde güvence altına almakta ise de bu hususta kullanılacak araçların seçimini devlete bırakır. Ancak, Sözleşmeye taraf olan devletler, bu konuda belli bir takdir payına sahip olsalar da AİHS’nin gereklerine riayet edilip edilmediğine dair son karar AİHM’ye aittir (Airey-İrlanda, 9 Ekim 1979 tarihli karar ve Z ve diğerleri-Birleşik Krallık, başvuru no: 29392/95). Mahkemeye erişim hakkı, davacının mahkemeye erişim hakkının özüne halel getirecek şekilde ve düzeyde sınırlandırılamaz. Mahkemeye erişim hakkına getirilen kısıtlama, meşru bir amaç taşıdığı ve kullanılan araçlarla amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi mevcut olduğu sürece, AİHS’nin 6/1. maddesine uygun düşer (Bellet-Fransa, 4 Aralık 1995 tarihli karar).

Sözkonusu sınırlama maddi nitelikli olabilir (Kreuz-Polonya, başvuru no: 28249/95). AİHM, sadece adaletin iyi şekilde tecelli etmesi menfaatinin, bir kişinin mahkemeye erişim hakkına maddi kısıtlamalar getirilmesini haklı kılabileceğini hiçbir zaman göz ardı etmemiştir (Tolstoy-Miloslavsky- Birleşik Krallık, 13 Temmuz 1995 tarihli karar). Hukuk mahkemelerine yapılan taleplere ilişkin masrafların ödenmesinin istenmesi, AİHS’nin 6/1. maddesi anlamında mahkemeye erişim hakkının sınırlaması olarak kabul edilemez (Kreuz ve sözü edilen Mehmet ve Suna Yiğit).

Bununla birlikte, başvuranın ödeme gücü dahil, bir davanın özel koşulları ışığında değerlendirilen masrafların tutarı ve sözkonusu sınırlamayı gerektiren yargılama safhası, ilgilinin, mahkemeye erişim hakkından yararlanıp yararlanmadığının ve “davasının bir mahkeme tarafından görülüp görülmediğinin” belirlenmesinde dikkate alınacak etkenlerdir (Kreuz, Weissman ve diğerleri- Romanya, başvuru no: 63945/00, Iorga-Romanya, başvuru no: 4227/02, 25 Ocak 2007 ve Bakan).

Mevcut davada AİHM, ilk başta hakimin, başvuranın durumunun incelenmesi kaydıyla başvurana geçici olarak adli yardım yapılmasını kabul ettiğini gözlemlemektedir. Bu karar, yetkili mahkeme tarafından başvuranın davasının incelenmesi ile sonuçlanmıştır. Ancak ikinci aşamada, yargılama masraflarının ödenmemesi, Asliye Hukuk Mahkemesi’ni başvuranın talebinin kabul edilmez olduğu yönünde düşünmeye sevk etmiştir. Böylece ilk derece mahkemesi önündeki yargılamanın ilk safhasına kısıtlama getirilmektedir. AİHM, asgari ücret, 181 Euro civarında iken açıklanan yargılama masraflarının tutarının 239 Euro olduğunu not etmektedir. Dosyada bulunan unsurlara göre, başvuranın herhangi bir geçim kaynağı mevcut değildi.

AİHM, devletin kamu kaynaklarından sadece gerçekten ihtiyacı olan davacılara adli yardım yapmak istemesinin meşru bir kaygı olarak kabul etmektedir. Bununla birlikte, Hükümet’in savunduğunun aksine, dava olaylarından, Batman İl İdare Kurulu’nun, başvuranın mali durumunu ve bu bağlamda yürütülen soruşturmayı göz önüne alarak, başvuranın yoksul olduğuna karar verdiği sonucu çıkmaktadır. Batman İl İdare Kurulu kararından, başvuranın yoksul olduğu sonucu çıkmasına rağmen başvuranın adli yardım talebinin reddinin hiçbir şekilde gerekçelendirilmediğini tespit etmek gerekmektedir. Bu bağlamda AİHM, Türk yasama erki tarafından yürürlüğe konan adli yardım sisteminin, yargılanabilir kişileri keyfilikten koruyacak nitelikte yargılamaya ilişkin gerekli tüm güvenceleri sunmadığını belirtmektedir. Bu görevin adli makamlara, daha açık olarak asıl talep üzerinde karar vermek için toplanan mahkemeye tevdi edildiği doğruysa da Türk hukuku, talebin yerindeliği hususunda mahkemelerin takdirine itiraz imkanı sunmamaktadır. Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 469. maddesinin hükümlerine göre, adli yardım talebine ilişkin karar nihaidir ve temyize konu olamaz. Bu nedenle, adli yardım talebi taraflarca yargılama esnasında sunulan yazılı belgeler temelinde yapılan tek bir incelemenin konusu olmaktadır. Taraflar, duruşma sırasında muhtemelen dinlenmemektedir ve itirazlarını sunma imkanına sahip değillerdir (sözü edilen Balkan).

Bu durumda AİHM, adli yardım talebinin reddinin, başvuranı, davasının bir mahkeme tarafından görülmesi imkanından tamamen yoksun bıraktığını tespit etmektedir.

Dava koşullarının tamamını dikkate alarak AİHM, başvuranın, Batman Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde, somut ve etkili bir şekilde mahkemeye erişim hakkından yararlanamadığı sonucuna varmıştır. Böylece Devlet, AİHS’nin 6/1. maddesinin gereklerine uygun olarak mahkemeye erişim hakkını düzenleme yükümlülüklerini yerine getirmemiştir ve bu alanda kendisine tanınan takdir payını aşmıştır.

Dolayısıyla, AİHS’nin 6/1. maddesi ihlal edilmiştir.

II. AİHS’NİN 13. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuran, AİHS’nin 6/1. maddesi kapsamındaki şikayetini sunmak için iç hukukta başvuru yolunun bulunmadığını ileri sürmektedir. Başvuran, AİHS’nin 13. maddesine atıfta bulunmaktadır.

Hükümet, bu iddiaya karşı çıkmaktadır.

AİHM, sözkonusu şikayetin, yukarıda geçen şikayetle ilgili olduğunu ve kabuledilebilir nitelikte olduğunu belirtmektedir.

AİHS’nin 6/1. maddesi ile ilgili tespiti göz önüne alarak AİHM, mevcut davada ihlal edilmiş olsa dahi sözkonusu hükmün ayrıca incelenmesine gerek olmadığı kanaatindedir (Bakan ve Mehmet ve Suna Yiğit).

III. AİHS’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASU HAKKINDA

A. Tazminat

Başvuran, maruz kaldığı maddi ve manevi zararlar için hiçbir talepte bulunmamıştır. Bu nedenle AİHM, başvurana bu bağlamda ödeme yapılmasına gerek olmadığı kanaatindedir.

AİHS’nin 6/1. maddesine aykırı olarak, adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle bir başvuranın, mahkemeye erişim hakkından yararlanmadığı sonucuna ulaştığında, AİHM, tespit edilen ihlalin telafi edilmesi için prensip olarak en uygun yolun, ilgilinin isteği üzerine, yeni bir dava açılması ya da yargılamanın yeniden yapılması olacağı kanaatindedir (Mehmet ve Suna Yiğit).

B. Yargılama masraf ve giderleri

Başvuran, yerel mahkemeler ve AİHM önünde yapmış olduğu yargılama masraf ve giderleri için 3.443,50 YTL talep etmektedir. Başvuran, avukatlık ücret sözleşmesini, ücret makbuzunu ve çeviri masraflarının bir suretini belge olarak sunmaktadır.

Hükümet, bu iddialara karşı çıkmaktadır.

AİHM içtihadına göre bir başvuran yargılama masraf ve giderlerinin geri ödemesini gerçekliği, gerekliliği ve makul oranda olduğu ortaya konulduğu sürece elde edebilir. Mevcut davada, sahip olduğu unsurları ve yukarıda sözü edilen kriterleri göz önüne alarak AİHM, tüm masraflar için başvurana 1.500 Euro ödenmesinin makul olacağı kanaatindedir.

C. Gecikme faizi

Gecikme faizi Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı orana üç puanlık bir artış eklenerek belirlenecektir.

BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK, AİHM, OYBİRLİĞİYLE,
  • Başvurunun kabuledilebilir olduğuna;
  • AİHS’nin 6/1. maddesinin ihlal edildiğine;
  • AİHS’nin 13. maddesi kapsamında yapılan şikayetin ayrı olarak incelenmesine gerek olmadığına;
4. a) AİHS’nin 44/2 maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, miktara yansıtılabilecek her türlü vergiden muaf tutularak ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden YTL’ ye çevrilmek üzere, Savunmacı Devlet tarafından başvurana yargılama masraf ve giderleri için 1.500 Euro (bin beş yüz Euro) ödenmesine;
b) sözkonusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar Hükümet tarafından, Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli olan faiz oranının üç
puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına;
  • Adil tatmine ilişkin diğer tüm taleplerin reddine;
KARAR VERMİŞTİR.

İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM’nin iç tüzüğünün 77. maddesinin 2. ve 3. paragraflarına uygun olarak 21 Şubat 2008 tarihinde yazılı olarak bildirilmiştir.



* Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye çevrilmiş olup, gayrıresmî tercümedir.


Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adli Yargıda -Özel Hukuk Alanında- Artık Karar Düzeltme Yargı Yolu Yok Mu? VARTO'LU Meslektaşların Soruları 12 19-03-2011 17:59
duruşma tutanak sureti almak law in law Meslektaşların Soruları 3 21-09-2008 13:08
mahkeme tarafından ödemeden meni yönünde karar verilen çek için ihtiyati haciz hırs Meslektaşların Soruları 1 09-09-2008 10:15
Vekalet Aslı olmadan Sureti onaylamak avukat1980 Meslektaşların Soruları 10 26-05-2007 12:36
ANKARA adliyesinden dosya sureti Av.Selim HARTAVİ Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 2 22-10-2006 17:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,14974093 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.