|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
18-02-2009, 21:38 | #1 |
|
danıstay kararlari- idarenin takdir yetkisi
Mrb arkadaşlar
1-Atama işlemlerinde idarenin takdir yetkisinin yapılan idari işlemin konu, maksat, amaç unsurlarına ilişkin daniştay kararlarina ihtiyacım var. 2-Ayrıca ihale mevzuatı konusunda 2008 kasim değişikliklerini içeren hangi kaynaklari tavsiye edersiniz. Tşkler |
19-02-2009, 10:35 | #2 |
|
T.C.
DANIŞTAY 5. Daire Esas: 1992/1602 Karar: 1995/1580 Tarih: 26.04.1995 ÖZET: Zaman içerisinde değişen koşulların idarenin öncekinden farklı karar almasını gerektireceği durumlarda aynı konuda değişik tarihlerde yapılan başvuruların dava açma süresi yönünden bir öncekinden bağımsız olarak ele alınması gerektiği hk. (2577 sayılı İYUK. m. 7, 10, 11, 12) KARAR METNİ: Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): ... Vekili : .... Karşı Taraf : Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İsteğin Özeti : Adana 2. İdare Mahkemesinin 14.11.1991 günlü, E:1991/451, K:1991/876 s. kararının dilekçede yazılı sebeplerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir. Savunmanın Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 s. İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesine uymadığı, bu sebeple istemin reddi gerekeceği yolundadır. Danıştay Tetkik Hakimi: Mehmet Aydın Düşüncesi : Dava dilekçesi ile bu dilekçeye ekli başvuru dilekçesinin birlikte incelenmesinden, davacının, 2577 s. Kanunun 10. maddesi çerçevesinde teknik hizmetler sınıfında yeniden "Ekonomici" kadrosuna atanması için yaptığı başvurunun reddine ait işlemin iptali istemiyle dava açtığı anlaşılmış olup; ortada tesis edilmiş yeni bir işlemin varlığı karşısında, mahkemece uyuşmazlığın esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken; bakılan davanın konu ve sebebinin, davacının daha önce açtığı ve mahkemece reddedilen dava ile aynı olduğu gerekçesiyle incelenmeksizin reddine hükmedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür. Danıştay Savcısı : Sevil Engin Düşüncesi : GİH Sınıfında memur kadrosunda görev yapmakta olan davacının ekonomist unvanlı kadroya atanması yolundaki 18.3.1991 tarihli başvurusunun reddine ait işlemin iptali isteğiyle açtığı davada Adana 2. İdare Mahkemesince verilen davanın incelenmeksizin reddi yolundaki kararın davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Davacı hakkında daha önce tesis edilen 5.10.1985 tarihli işlem, adı geçenin GİH sınıfına memur olarak atanmasına ait olup, bu işlemin iptali istemiyle açılan dava Adana 1. İdare Mahkemesince verilen 8.12.1989 günlü, 89/222 s. kararla reddedilmiştir. Anılan davanın süre yönünden reddedildiği davacı tarafından belirtilmekte olup, aksi idarece ileri sürülmemiştir. Oysa bu davaya konu işlem, davacının "Ekonomist" unvanlı kadroya atanması yolundaki talebinin reddine ait olup, kadroya atanma ile ilgili olarak her zaman talepte bulunulabileceğinden ve mahkemece verilen 8.12.1989 tarihli kararın esasa ait olmayıp davanın süre yönünden reddine ait bulunduğu anlaşıldığından, işin esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, açılan bu davanın konu ve sebebinin daha önce açılan dava ile aynı olduğundan bahisle yeniden dava açılmasının mümkün olamayacağı yolundaki mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle kararın bozulması gerekeceği düşünülmüştür. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü: Davacı, yeniden ekonomici unvanlı kadroya atanması için yaptığı başvurunun, reddine ait işlemin iptali ve uğradığı zararların karşılığı olarak 15.000.000.- liranın kanuni faizi ile birlikte kendisine ödenmesine hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır. Adana 2. İdare Mahkemesinin 14.11.1991 günlü, E:1991/451. K:1991/876 s. kararıyla; dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, halen ... İl Müdürlüğünde memur olarak görev yapan davacının, 30.6.1978 gününde Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğüne bağlı ... Başmühendisliği emrine "Ekonomici" olarak atamasının yapıldığı; 3046 ve 3161 s. Kanunlarla 190 s. KHK. hükümlerine göre. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kadrolarının 15.6.1985 günlü, 85/9591 s. kararname ile yeniden ihdas edildiği; bu kadrolara, anılan bakanlığın teşkilat yapısına göre yeniden atama işlemleri yapıldığı; (davacının da, 5.10.1985 tarihli işlemle genel idare hizmetleri sınıfında memur olarak atamasının yapıldığı; adı geçenin, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davanın. Adana 1. İdare Mahkemesinin 8.12.1989 günlü. E:1989/405, K:1989/222 s. kararıyla reddedildiği ve kararın kesinleştiği; bu davaya konu edilen idari işleme neden olan davacı isteminin ise, 5.6.1985 günlü, 85/9591 s. kararnameyle ihdas edilen kadrolara göre yapılan kadro değişikliğinin düzeltilmesine ait olduğu; bu suretle, 5.10.1985 tarihli atama işleminin değişikliği talebini içerdiği; ancak, ortada bu durumun değişmesine neden olacak herhangi bir sebebin bulunmadığının anlaşıldığı; bu durumda, davacı tarafından aynı konuda ve aynı sebeplerle daha önce açılan dava Adana 1. İdare Mahkemesince reddedildiğinden ve ortada yeni bir sebep bulunmaksızın yeniden dava açılması da mümkün olmadığından, bu davanın incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine hükmedilmiştir. Davacı, açtığı ilk davanın süre aşımı sebebiyle reddedildiğini ve davanın esasına girilmediğini: ayrıca, anılan davanın reddinden sonra davalı idarenin, benzer halde olan kişileri tekrar "Ekonomici" kadrosu ile göreve başlattığını, bu sebeple kendisinin de idareye yeni bir başvuruda bulunarak "Ekonomici" kadrosunun tekrar iade edilmesini istediğini; bu durumda, ortada yeni bir dava açılmasını gerektiren sebeplerin bulunduğunu öne sürmekte ve idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. 2577 s. İdari Yargılama Usulü Yasasının 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay''da ve idare mahkemelerinde altmış tarih olduğu hükme bağlanmış olup; aynı yasanın olay gününde yürürlükte bulunan 10. maddesinde de. "İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Altmış tarih içerisinde bir cevap verilmezse istem reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Dava açılmayan haller ile davanın süreden reddi halinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilmesi halinde cevabın tebliğinden itibaren dava açma süresi yeniden işlemeye başlar..." hükmüne yer verilmiştir. 2577 s. Kanunun 7.. 10.. 11. ve 12. maddelerinin birlikte incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, her çeşit idari işlemler idarece kendiliğinden ya da ilgililerin başvurusu üzerine tesis edilirler. İdarenin, belli bir konuda işlem tesis edilmesi için yapılan başvuruları, o andaki öznel ve nesnel koşullara göre (ilgilinin niteliği, kadro ve ihtiyaç durumu, bütçe imkanları, izlenen sosyal, ekonomik ve kültürel politikalar vb.) değerlendirip sonucuna göre karar alacağı, sair bir ifadeyle idarenin takdir yetkisini başvuru tarihindeki koşullar çerçevesinde, çeşitli seçeneklerden birisini yeğleyerek kullanabileceği ve zaman içerisinde değişen koşulların idarenin öncekinden farklı karar almasını gerektireceği durumlarda aynı konuda değişik tarihlerde yapılan başvurulardan herbirinin, aynı hukuki sonucu elde etmeye yönelik olsalar bile öncekinden ayrı ve bağımsız birer başvuru oldukları ve bu başvurular üzerine tesis edilen olumsuz işlemlerin dava açma süresi yönünden de bir öncekinden bağımsız olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği önemle vurgulanması gereken bir durumdur. Açıktan bir göreve atanma, kadro tahsisi, nakil gibi başvuru zamanındaki öznel ve nesnel durum ve koşullara bağlı olarak ele alınıp değerlendirilmesi gereken konularda belli bir süre sonra yeniden yapılacak başvuruyu idare, o andaki maddi ve hukuki koşullara göre yeniden inceleyip değerlendireceğine ve bağlı yetki içerisinde bulunmadığı hallerde takdir yetkisini, önceki başvuruya verdiği cevapla bağlı olmaksızın yeni başvuru tarihindeki koşul ve verileri gözönünde bulundurarak kullanacağına göre tesis edilen yeni işlemi daha önceki başvurular üzerine tesis edilen işlemden ayrı nitelikte kabul etmek ve son işleme karşı açılacak davayı süre ve esas yönlerinden bu çerçevede ele alıp değerlendirmek zorunlu olmaktadır. Dava dilekçesi ile bu dilekçeye ekli 18.3.1991 tarihli başvuru dilekçesinin birlikte incelenmesinden, davacının, 2577 s. Kanunun 10. maddesi çerçevesinde yaptığı sözkonusu başvurusundaki isteminin "yeniden" ekonomici kadrosuna atanmaya ait olduğu ve dava konusu 9.5.1991 günlü, 10465 s. işlemle de adı geçenin "bu isteminin" reddedildiği: dilekçesinde, teknik hizmetler sınıfında "Ekonomici" kadrosunda görev yapmakta iken genel idare hizmetleri sınıfında "memur" kadrosuna atanmasına ait işlemin iptali yolunda bir isteğinin bulunmadığı; nitekim, anılan Kanunun 7. maddesinde ön görülen süre içerisinde dava açarak "iptal istemini" sözkonusu 9.5.1991 tarihli işleme yönelttiği anlaşılmış olup; belirtilen hukuki ve fiili durum karşısında, ortada tesis edilmiş yeni bir işlemin varlığı açık olmasına karşın idare mahkemesince, açılan bu davanın konu ve sebebinin daha önce açılan dava ile aynı olduğu ve sözü edilen davanın reddedildiği, bu halde yeniden dava açılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine hükmedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir. Öte yandan, dava dilekçesinden, dava konusu işlemin iptalinin yanı sıra, uğranılan zararın karşılığı olarak 15.000.000.- TL. tutarındaki maddi tazminatın kanuni faizi ile birlikte ödenmesine hükmedilmesinin de istendiği ve bu zararın "kadro değişikliğine" dayandırıldığı anlaşıldığından; taleplerin bu niteliği ile, temyize konu mahkeme kararında sözü edilen Adana 1. İdare Mahkemesinin 8.12.1989 günlü, E:1989/405, K:1989/222 s. kararında yer alan talep ve hüküm kısımları da dikkate alınmak suretiyle, idare mahkemesince uyuşmazlığın esasına girilerek yeniden karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Adana 2. İdare Mahkemesince verilen 14.11.1991 günlü, E:1991/451, K:1991/876 s. kararın 2577 s. İdari Yargılama Usûlü Yasasının 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 26.4.1995 gününde oybirliği ile karar verildi. Kaynak: DKD. Sayı : 91 [Copyright © Ced Dağıtım Medya Yazılım - Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı] T.C. DANIŞTAY 5. Daire Esas: 1996/1272 Karar: 1997/1118 Tarih: 27.05.1997 ÖZET: Bakanlık müşavirliğinden başka bir göreve atanma sırasında kazanılmış hakların korunmasının asıl olduğu ve bu sebeple davacının sözleşmeli statüde geçen hizmetleri değerlendirilmeden kadro derecesinin tespitinde hukuki isabet bulunmamaktadır. (657 sayılı DMK. m. 3, 36, 76, 59, 71, 163) (3146 sayılı ÇSGBHK. m. 18) (399 sayılı KHK. m. 3, 4) (4046 sayılı Özelleştirme K. m. 22, geçici madde 9) KARAR METNİ: Davacı : ... Vekili : Av. Davalı: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İsteğin Özeti: Davacı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevinden alınmasına ait 1.4.1996 günlü. 96/45214 s. müşterek kararname ile işçi sağlığı dairesi başkanlığında açık bulunan 8. derece memur kadrosuna atanmasına dair 4.4.1996 günlü, 2473 s. işlemin iptalini istemektedir. Savunmanın Özeti Davacının bakanlık ile bağlı kuruluşların teşkilat kanunlarında yapılacak olan değişiklik çalışmalarında görev yapacak uzman personelin atanmasına imkan sağlamak amacıyla görevinden alındığı; ilgilinin öğrenim durumu ve kısa süreli kamu hizmeti dolayısıyla Bakanlık Kuruluş Kanununda belirtilen bakanlık müşavirliği bilgi ve deneyimine sahip olmasına imkan bulunmadığı; idarenin takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gereğini gözeterek kullandığı; adı geçenin öğrenim durumu itibariyle 657 s. Yasanın 36/A-2. maddesi gereğince 8. derecenin 1. kademesinden atandığı, ancak talebi üzerine durumu yeniden incelenerek ve aynı yasanın 163. maddesi hükümü de gözönünde bulundurularak 10.5.1996 tarihi itibariyle 8. derecenin 2. kademesine getirilerek bu kademede 5 ay kıdemli sayıldığı; ayrıca Maliye Bakanlığının görüşü sonucu 399 s. K.H.K.''ye tabı hizmetinin emekliliğe esas aylığında değerlendirildiği, ancak kazanılmış hak aylığında değerlendirilmediği; bu sebeple kanuni dayanaktan yoksun kalan davanın reddi gerektiği yolundadır. Danıştay Tetkik Hakimi: Muhsin Yıldız Düşüncesi Davacı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müşavirliğinden alınarak 8. derece memur kadrosuna atanmasına ait işlemlerin iptalini istemektedir. 657 s. Devlet Memurları Yasasının değişik 59. maddesinde, özel nitelikli bazı görevler, bu arada bakanlık müşavirliği sayılarak, bu görevlere, kanunun atanma, sınav, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesi ile ilgili hükümlerine bağlı bulunmaksızın atama yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Bu görevlere atama yapılmasında idarenin sahip olduğu takdir yetkisinin, bu görevlerden alınmada da varlığının kabulü gerekir. Görevden alma işleminin kamu yararı amacı ve hizmet gerekleri dışında bir nedene dayanması halinde işlemin iptali gerekeceği kuşkusuzdur. Olayda davacının bu takdir yetkisi içerisinde bakanlık müşavirliği görevinden alınmasında ve 8. derece memur kadrosuna atanmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmüştür. Danıştay Savcısı Sevil Engin Düşüncesi Davacı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevinden alınmasına ait müşterek kararname ile işçi sağlığı dairesi başkanlığında açık bulunan 8. derece memur kadrosuna atanmasına ait işlemin iptalini istemektedir. Davacı, kazanılmış hak aylığının 6. derecenin 2. kademesi olduğu durumda 8. derece memur kadrosuna atandığını, kendisinin teknik personel olmasına rağmen uzmanlık dalı dışında memur olarak atanmasının hukuka aykırı olduğunu ve görevini başarı ile yürüttüğünü ileri sürmektedir. 657 S. Kanunun 76. maddesinde kurumların görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 nci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst kurum içerisinde aynı veya başka yerlerdeki sair kadrolara naklen atayabilecekleri belirtilmiştir. Aynı Kanunun istisnai memurlukları düzenleyen 59. maddesinde bakanlık müşavirliğine de yer verilmiş olup, maddede bu kanunun atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ait hükümleriyle bağlı olmaksızın, tahsis edilmiş derece aylığı ile istisnai memurluklara atama yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Anılan hükümlerle idareye tanınan takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmayıp, yargı denetimine tabi olacağı kuşkusuzdur. Dava dosyasının incelenmesinden ziraat fakültesi mezunu olan davacının 1.7.1991 gününde ... sanayii T.A.Ş. bağlı yardımlaşma vakfında göreve başladığı, 399 s. KHK hükümlerine göre sözleşmeli personel statüsünde 9.10.1991 gününde Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. Genel Müdürlüğünde mühendis olarak görevli iken 5.12.1994 tarihli 22132 s. Resmi Gazetede yayımlanan kararname ile bakanlık müşavirliğine atandığı, 1.4.1996 tarihli 96/45214 s. kararname ile de bu görevden alındığı ve 8.derecenin 1.kademe aylığıyla (emekli keseneğine esas aylığı 6.derecenin 2.kademesi) aday olarak atandığı, adı geçenin başvurusu sonucunda. 657 s. Kanunun değişik 163 üncü maddesinin (b) fıkrası hükümü gereğince, asaletinin onanması ile adı geçenin 6.12.1994-10.5.1996 tarihleri arasında bakanlıkta geçen 1 yıl 5 ay 4 günlük hizmetinin değerlendirilmesiyle aylığının 8. derecenin 2. kademesi ne yükseltilmesinin, bu kademede de 10.5.1996 tarihi itibariyle 5 ay 4 tarih kıdemli sayılmasının davacı tarafından dava açılmadan önce 10.5.1996 tarihli 3457 s. onayla uygun görüldüğü anlaşılmıştır. Bakanlık çalışmaları için daha deneyimli personelin atanmasına imkan sağlanması amacıyla davacının görevden alındığı anlaşılmakta olup adı geçenin öğrenimi, geçmiş hizmetleri ve nitelikleri nazara alındığında davalı idarece tesis edilen işlemde sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılık görülmemiştir. Davacının Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. Genel Müdürlüğünde sözleşmeli mühendis olarak 399 s. KHK.ye tabi hizmetinin kazanılmış hak aylığında değerlendirilmesinin bu yolda bir düzenleme bulunmadığından mümkün olmadığı ve bakanlık merkez teşkilatında teknik hizmet sınıfında davacının durumuna uygun atanacağı boş bir kadronun da bulunmadığı anlaşıldığından bu hususlara ait davacı iddiaları da yerinde görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle kanuni dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği düşünülmüştür. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü: Davacı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müşavirliği görevinden alınmasına ait 1.4.1996 günlü, 96/45214 s. müşterek kararname ile işçi sağlığı daire başkanlığında açık bulunan 8. derece memur kadrosuna atanmasına dair 4.4.1996 günlü. 2473 s. Bakanlık işleminin; mühendis olmasına karşın teknik personel kadrosu dışında memur olarak atamasının yapıldığını, kazanılmış hak aylık derecesinin altında 8 nci dereceli memur kadrosuna atandığını, görevini üstün başarı ile yürüttüğünü ve takdirname ile taltif edildiğini iddia ederek iptali istemiyle dava açmıştır. 3146 s. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa Hükmünde Kararname ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 184 S. Yasa Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Yasa Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Yasanın 18. maddesinde, bakanlıkta özel önem ve öncelik taşıyan konularda bakana yardımcı olmak üzere otuz bakanlık müşavirinin görevlendirileceğine işaret edilmiştir. 657 s. Devlet Memurları Yasasının 71. maddesinin 2. fıkrasında "Kurumlar, memurlarını meslekleri ile ilgili sınıftan genel idare hizmetleri sınıfına veya genel idare hizmetleri sınıfından meslekleri ile ilgili sınıfa, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle atayabilirler." aynı Yasanın 76. maddesinde de "Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst kurum içerisinde aynı veya başka yerlerdeki sair kadrolara naklen atayabilirler." hükümlerine yer verilmiştir. Aynı Kanunun 3. maddesinde, "Sınıflandırma", "Kariyer" ve "Liyakat" ilkeleri bu yasanın temel ilkeleri olarak belirlenmiş; kariyer ilkesi, devlet memurlarına yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içerisinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanı sağlamak; liyakat ilkesi ise, devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içerisinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere yasa, devlet memurluğunu bir meslek olarak kabul etmekte ve bunlara, sınıfları içerisinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanı sağlanmasını, sınıflar içerisinde ilerleme ve yükselme işlemlerinin liyakat sistemine dayandırılmasını öngörmektedir. Bu iki ilkenin temelinde, objektif kurallar çerçevesinde işin ehline verilmesi ve hak etme kavramı yatmakta olup kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir biçimde gerçekleştirilmesinin tek güvencesinin de hizmetin yetişmiş, ehil kamu görevlilerince yerine getirilmesinden geçeceği tabidir. Üst düzey kamu yöneticilerinde ise hizmetin gerektirdiği niteliklerin aranmasının, bunların, kamu kurum ve kuruluşlarının geleceğe dönük planlarını ve politikalarını saptayan, bu plan ve politikalardaki hedefleri gerçekleştirmek için gerekli kaynakları yaratan ve bu kaynakların kullanım yerlerini belirleyen kişiler ya da bu kişilerin emir ve direktifleri yönünde uygulamayı yapan veya onlara yardımcı olan kişiler oldukları hususu da gözönünde bulundurulduğunda, kamu hizmetinin niteliği bakımından daha hayati bir önem taşıyacağı kuşkusuzdur. Kaldı ki 68/B. maddede belirtilen ayrık hüküm de Yasanın temel ilkelerini teyit eder niteliktedir. Bu bakımdan yukarda sözü edilen 76. madde ile memurların naklen atanmaları konusunda idareye verilen takdir yetkisinin ancak kanunun temel ilkeleri, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde, dava konusu edilen idari işlemin sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılığı sebebiyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu itibarla; istisnai memuriyet olarak sayılan müşavirlik görevinden alınmada, bu göreve atanan kişinin öğrenim durumu, geçmiş hizmetleri, özel önem ve öncelik taşıyan konularda bakana yardımcı olma konusundaki başarısı ve niteliklerinin de dikkate alınması gerekeceği açıktır. Olayda, ... Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu olan davacının 1991 yılı içerisinde 74 tarih azot sanayi A.Ş. yardımlaşma vakfında sigortalı olarak çalıştığı, 9.10.1991 gününde 399 s. KHK''nin 6. maddesine istinaden Türkiye Gübre Sanayii A.Ş.''de sözleşmeli mühendis pozisyonuna atandığı, daha sonra 6.12.1994 gününde de bakanlık müşavirliğine atandığı, dava konusu işlemlerle de bu görevinden alınarak 8. dereceli memur kadrosuna aday olarak atandığı, ancak davacının başvurusu üzerine durumu yeniden değerlendirilerek ve 657 s. Yasanın 163/b. maddesi hükümü de gözönünde bulundurularak 10.5.1996 tarihli olur ile asaletinin onandığı ve müşavirlikte geçen hizmet süresi değerlendirilerek 8. derecenin 2. kademesine getirildiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Belirtilen durum karşısında, davacının öğrenimi, geçmiş hizmetlerinin nitelikleri dikkate alındığında, görevin önem ve özelliğine göre ve hizmetin daha etkin ve verimli yürütülmesini sağlamak amacıyla adı geçenin bakanlık müşavirliği görevinden alındığı anlaşıldığından, davanın bu kısmında sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılık görülmemiştir. Davanın davacının genel idare hizmetleri sınıfında 8. dereceli memur kadrosuna atanması işleminin iptali istemine ait kısmına gelince: Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 s. Yasa Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair 399 s. Yasa Hükmünde Kararname 29.1.1990 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve 4. maddesinde 657 s. Devlet Memurları Kanununa tabi olarak istihdam edilecek personelin kadro, unvan, derece ve sayılarının kararnameye ekli 1 s. cetvelde gösterileceği ve sözleşmeli statüde istihdam edilecek personele ilişkin pozisyonların unvan ve sayılarının da Bakanlar Kurulu Kararı ile tesbit edileceği belirtilmiş, aynı kararnamenin 3771 s. Kanunla değişik 3/b. maddesinde, 1 s. cetvele tabi personel hakkında bu Yasa Hükmünde Kararnamede belirtilen hükümler dışında 657 s. Devlet Memurları Yasası hükümlerinin uygulanacağı, 5. maddesinde de 1 s. cetvele yapılacak atamalarda teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda sözleşmeli statüde geçen hizmetlerin memur statüsünde geçmiş gibi değerlendirileceği öngörülmüştür. Diğer taraftan 4046 s. Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Yasa ve Yasa Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasanın Geçici 9. maddesinde, "Kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarda sözleşmeli statüde çalışmakta iken bu Yasanın 22 nci maddesi uyarınca 657 s. Devlet Memurları Kanununa tabi kurumlara nakledilerek devlet memuru statüsüne geçirilenlerin sözleşmeli statüde (kapsam dışı personel dahil) geçen hizmet süreleri; aynı yasanın ek geçici 1, 2 ve 3 üncü maddelerine göre, 458 s. Yasa Hükmünde Kararname hükümleri de dikkate alınmak suretiyle, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydıyla kadro şartı aranmaksızın kazanılmış hak aylık, derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir...." hükmüne yer verilmiştir. Her ne kadar davacının sözleşmeli statüde çalışmakta iken 1 s. cetvele tabi bir göreve değil, başka bir kurumda 657 s. Yasa kapsamında bir kadroya atandığı ve 4046 s. Yasayla getirilen düzenlemenin de olayla ilgisinin olmaması sebebiyle anılan hükümlerin olayda uygulanamayacağı ileri sürülebilir ise de; anılan maddelerle yasa koyucunun, sözleşmeli statüdeki görev sebebiyle belirli kazanımlar elde edildiği hususunu gözönünde bulundurarak bu statüde geçen süreleri kazanılmış hak olarak kabul edip bunların değerlendirilmesini amaçladığı açık olup, 399 s. KHK''nin 3. maddesindeki "l s. cetvele tabi personel hakkında 657 s. Yasanın uygulanacağını belirten hüküm karşısında 5. maddesindeki, "l s. cetvele yapılacak atamalarda, sözleşmeli statüde geçen hizmetlerin değerlendirileceği" hükmünün, doğal olarak kurumlar arasında 657 s. Kanun kapsamında olan kadrolara yapılan naklen atama işlemleri için de geçerli olacağında ve davacının durumunun anılan maddelerin getirdiği ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Belirtilen duruma göre, davacının durumunu düzenleyen açık bir hüküm bulunmamakta ise de yukarda yer alan madde hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazanılmış hakların korunmasının asıl ilke olarak benimsenmiş bulunduğu anlaşılmakla, davacının 9.10.1991-6.12.1994 tarihleri arasında sözleşmeli statüde geçen hizmetlerinin değerlendirilerek ve 458 s. KHK hükümü de dikkate alınarak kadro derecesinin tesbit edilmesi gerekmekte iken bu husus gözardı edilerek tesis edilen işlemde hukuki isabet görülmemiştir. Öte yandan, 12.7.1996 tarihli ara kararına idarece verilen cevapta, bakanlık merkez teşkilatında teknik hizmetler sınıfında davacının kazanılmış hak aylık derecesine uygun kadro bulunmadığı belirtilmiş ise de davacının sözleşmeli statüde geçen hizmetlerinin yukarda belirtilen ilkelere göre değerlendirilmesi sonucu tesbit edilecek kazanılmış hak aylık derecesine ve bitirdiği okulun gerektirdiği hizmet sınıfına göre bir araştırma yapılarak idarece bu durumun tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davanın, davacının bakanlık müşavirliği görevinden alınmasına dair 1.4.1996 tarihli 96/45214 s. müşterek kararnamenin iptali istemine ait kısmının reddine: 8. dereceli, memur kadrosuna atanmasına ait 4.4.1996 tarihli bakanlık işleminin ise iptaline; dava kısmen ret kısmen iptal ile sonuçlandığından noksan yatırılan 390.000.- liralık posta pulu ücretinin davacıya tamamlattırılmasına, 27.5.1997 gününde oybirliği ile karar verildi. Kaynak: DKD. Sayı 94 s: 350 [Copyright © Ced Dağıtım Medya Yazılım - Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı] Yardımcı olabileceğini düşündüm...Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
tehiri icrada icra müdürünün mehil vesikası vermesinde takdir yetkisi mevcut mudur | emelakd | Meslektaşların Soruları | 8 | 12-10-2009 15:27 |
çocukla şahsi münasebet - hakim takdir yetkisi | ayanlar07 | Hukuk Sohbetleri | 4 | 28-06-2008 23:04 |
idarenin sorumluluğu bulunmakta mı | avnecati | Meslektaşların Soruları | 1 | 11-06-2008 12:46 |
Evlenmeye İzinde Hakimin Takdir Yetkisi Nedir? | AV. YAKUP DEMİR | Meslektaşların Soruları | 11 | 12-05-2008 14:32 |
idarenin hukuki sorumluluğu | Av. Caner Arıcı | Meslektaşların Soruları | 2 | 15-08-2006 16:47 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |