|
Hukuk Soruları Hukukçu olmayan üyelerimizin hukukla ilgili sorularına ayrılmış iletişim alanı. Lütfen Dikkat : THS bir hukuki danışmanlık sitesi değildir ve bu foruma da "hukuki danışma" niteliği taşıyan sorular yöneltilemez. Alanda soru sormadan önce lütfen Hukuk Soruları Alanı Kural ve İlkelerimizi okuyunuz. |
13-04-2007, 18:35 | #1 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Olası Kast ile Taksirin Yarattığı Kafa Karışıklığı
İlgili olayda olası kast mı yoksa taksir mi söz konusudur? Okuduğum tüm kitaplar ve buradaki olaylar farklı görüşlerdeler. Öyle ki okuduğum kitapta (Artuk-Gökçen-Yeni Dünya, Ceza hukuku genel hükümler, 2006)
iki olay arasındaki benzerlikler dikkate alındığında farklı sonuçlara ulaşılması sınavdan bir gece önce kafamı çok karıştırdı. Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. Eğer ''öngörebilme'' tanımı olayda ayrım açısından önem taşıyorsa ikinci olayda da öngörme söz konusu olamaz mı? son sınıfın son döneminde olmama rağmen hala bu ikisi arasındaki ayrımda takılıp kalmam da bir o kadar trajik sanırım |
13-04-2007, 20:08 | #2 |
|
Aşağıdaki linkte konuyu tartışmıştık. Yararlı olabilir.
Saygılarımla http://www.turkhukuksitesi.com/showt...t=olas%FD+kast |
13-04-2007, 21:19 | #3 |
|
son bir soru
verdiğiniz linkten de anladığım kadarıyla bu durumda ilk olayda olası kast vardır zira fail neticeyi öngörmüştür. yanılıyor muyum? teşekkür ederim yanıtınız için ayrıca.
iyi çalışmalar |
14-04-2007, 08:34 | #4 |
|
Bu olayda olası kast vardır.
Ancak TCK sisteminde belirlenen dörtlü kusur sistemi kanaatimce yanlıştır. Doğru olan üçlü kusur belirlemesi olmalıydı. Kast, bilinçli taksir ve taksir. Yahut kast, olası kast veya taksir. Bilinçli taksir ile olası kast arasında çok ince ayrım nedeniyle elbette bu noktadan verilen kararlarda isabet oranı oldukça düşük olacak ve yargıtay bozmalarına konu olacaktır. |
14-04-2007, 17:46 | #5 |
|
!!!
Bilinçli taksirle olası kastı ayırt eden ölçüt, failin sonucu kabullenip kabullenmediğidir. Yani failin sonucu öğrendiğindeki tutumudur.Fail, davranışla birlikte öngördüğü sonucu kabullenmiyorsa (istemiyorsa) bilinçli taksir vardır.Buna karşılık, fail, hem davranışı hem de öngördüğü sonucu kabulleniyorsa, olası kast vardır.
Olası kast durumunda fail, asıl istediği sonucun dışındaki diğer sonuçları da kabul etmektedir. ''Fail sonucun gerçekleşeceğini bilseydi davranışı yapmaktan vazgeçerdi' dediğimiz durumlarda bilinçli taksir vardır. Buna karşın ''fail sonucun gerçekleşeceğini bilseydi bile davranışı yapardı'' dediğimiz durumlarda olası kast vardır. Olası Kast : Fail ''olursa olsun'' diye düşünmektedir. Bilinçli Taksir : Fail ''nasıl olsa olmaz'' diye düşünmektedir. TCK'da ne yazık ki bilinçli taksir ve olası kastın tanımı ve kanunun gerekçesinde verilen örnekler birbirine karıştırılmıştır. Kaynak : Ceza Hukuku-İsmail Ercan--Savaş Yayınları-2005 |
14-04-2007, 18:07 | #6 |
|
Okuduğum bir kaynaktan verdiğim bilgiden sonra kendi değerlendirmemi de yapmak istiyorum Sayın Edo;
Yaptığınız ilk alıntıda kesinlikle ''Olası Kast'' vardır. İkinci alıntıda ''bilinçli taksir'', üçüncü alıntıda da ''olası kast'' vardır. *İlk olaya bakılırsa; fail, Arife'ye ateş ederken orda kurşunun isabet edebileceği bir kişiyi yani Mustafa'yı görmüş, buna rağmen davranışı gerçekleştirmekten vazgeçmemiştir.Yani fail, ''olursa olsun'' düşüncesiyle hareket etmiştir. *İkinci olayda olası kast olmamasının nedeni şudur : Burda eğer kurşun duvara çarpmasaydı mağdura (ölen ya da yaralanan kişiye) isabet etmeyecekti,kurşunun hedefi asıl öldürülmek istenen diğer bir kişidir. Dikkat edilirse fail kurşunun duvara çarpıp başkasına isabet etmesini öngörememiş,olursa olsun kastı ile hareket etmemiştir. Öldürmek amacıyla ateş ettiği kişiye odaklanmıştır, ''ben istediğim fiili gerçekleştireyim de, diğer bir kişiye isabet ederse etsin'' gibi bir düşüncesi yoktur. Bu nedenle faili olası kasttan sorumlu tutamayız. *Alıntı yaptığınız üçüncü olayda da ilk olaya benzer bir durum vardır. Fail, maktülün de bulunduğu kalabalık bir odanın penceresine doğru ateş etmiştir. Bu olayda fail, içerde asıl öldürmek istediği kişiden başka 14-15 kişi olduğunu, bulunduğu yer itibariyle görmüş ve kurşunların başkasına isabet edebileceğini tahmin etmiştir.Bu öngörüsüne rağmen ''hedefteki kişiyi öldüreyim de başkasına zarar gelse de önemli değil'' düşüncesiyle hareket etmiş ve silahını ateşlemiştir. Görüldüğü gibi ''olursa olsun'' düşüncesi burda da vardır ve fail olası kasttan sorumludur. Saygılarımla.. |
21-04-2007, 17:37 | #7 |
|
[olayda kesinlikle olası kast vardır.gürsel yalvaç'ın gerekçeli kanununda ilgili maddeyi ve gerekçesini okumanı tavsiye ederim
|
21-04-2007, 18:53 | #8 |
|
olası kastla taksirin yani basit taksirin ayrımı kolaydır. zor olnı ise bilinçli taksirle olası kastın ayrımıdır. bunun içinde olası kastte neticeyi öngörebilmeye ragmen neticeye kayıtsız kalmak sartıyla yapılan harekettir, bilinçli taksirdeyse neticeyi öngörebiliriz ama kendi marifetimizle olumsuz neticenin meydana geleceğine inanmayız çünkü marifetimizle bunun önüne gececeğimize inanırız... saygılarımla...
|
21-04-2007, 23:27 | #9 |
|
nevzat toroslunun kitabından sirkte bıçak atma örneğini ve meydana bomba koyma örneğini okursanız daha kolay anlarsınız farkı.
Kitap yanımda olmadığı için şu an aklımdan örneklere ilişkin açıklamayı tam yazamayacağım, fakat sayın ibrahimkovancı nın söyledikleri ile aynı onu söyleyebilirim. Saygılar. |
22-04-2007, 00:10 | #10 | |||||||||||||||||||
|
............
Syn Edo;
Olayın olası kast olarak neticelenrililecek kadar yeterli bilgi içerdiğini düşünmüyorum. Zira bilinçli taksir kurumu da kural olarak öngörmeyi gerektirir. Olayımızda sanık müteakip atışlar yaparken sadece Arifeyi öldürmeyi düşünüyorsa ve başka birilerini öldürmek istemediyse olası kasttan söz edebilmek bence doğru değil. Tabiki de salt failin düşüncesine bakılarak bir değerlendirme yapılması mümkün değil. Ama olaydaki hareketleri bu düşüncesini doğrular nitelikte olursa, olası katın varlığından söz edemeyiz. Çünkü olası kastta fail neticeyi öngöreceği gibi, neticenin gerçekleşmesi açısından da "olursa olsun" şeklinde bir iradeye sahip olmalıdır. (1) Maktul ile öldürülmek istenen arasında bir mesafe varsa ve fail, bir mekanda bir kişiye karşı yapılan müteakip atışlardan, başkalarının da zarar göreceğini öngörebileceği gibi yine bu öngördüğü durumun gerçekleşmemesini istemişse artık bilinçli taksirden söz etmek durumundayız. Çünkü fail diğer kişilerin zarar görmesini istememiştir, belirli bir mesafenin olmasını gözetmiştir, yanından diğer insanların ayrılmasını beklemiş sadece o kişiyi öldürmek istemiştir. (2)Daha başka, fail "ne olursa olsun" fiili işlemeye karar vermişse; Başkalarının da zarar görmesinin fail açısından bir önemi yoktur, failin tek derdi fiili işlemektir. Örneğin fail, kurşunların Arife'nin yanındaki maktule gelebileceğini öngörmesine rağmen "olursa olsun" iradesiyle müteakip atışta bulunuyor yada maktulun, öldürülmek istenen şahsı koruma amaçlı araya girdiğini görmesine rağmen atışlarına devam ediyorsa olası kastın varlığından söz edebilmek mümkündür. Ben bu olaydan iki sonuç çıkarıyorum. Somut olaydaki durumlara bir bütün olarak bakarsak; fail sadece Arife'yi öldürmek amaçlı ateş etmiş, diğerlerinin zarar görmesini istememiş ve bu yönde çaba sarfetmişse maktulün araya girip vurulmasında artık fail olası kastla sorumlu tutulamaz. Böyle değil de, maktul araya girmesine rağmen fail müteakip atışlara devam ediyorsa artık burda fail olası kasttan sorumludur. saygılarımla.... |
22-04-2007, 11:29 | #11 | |||||||||||||||||||
|
.........
Burda kusurluluğun taksir seviyesinde olduğu belirtilmiş. Ben buna biraz şüpheyle yaklaşıyorum. Yargıtay kararlarınıda incelediğimizde, havaya ateş açmada dahi kurşunun bir yere çarpıp sekmesi sonucu bir kişinin yaralanabileceği herkes tarafından öngörülebilir bir durum olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Kaldı ki belli bir mekanda ateş etmede, kurşunun sekip başkasını yaralayacağı açıkça öngörülebilmelidir. Ayrıca failin bu durumu ön görmüş olup-olmadığına bakılmasının doğru olmadığı kannatindeyim. Fail açısından açık ve bariz bir bilmeme durumu mevcut olmalıdır. Kurşunun sekebileceği , yaşanan bir çok olaya bakılacak olursa, failinde öngörebileceği (öngermek durumunda olduğu) bir durumdur. Bu nedenle ben bu olayda bilinçli taksirin olduğu sonucuna ulaşıyorum. Çünkü yukarıdada belirttiğim gibi ateş eden fail , kurşunun isabet almaması halinde sekip başkasına gelebileceğini öngörmelidir. Fakat bir başkasının ölümünü istememiş, elinden geldiği kadarıyla mağduru öldürmeye çalışmışsa bilinçli taksir vardır. saygılarımla... |
22-04-2007, 18:04 | #12 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu soruya ilişkin olarak çeşitli olasılıkları göz önüne alırsak: 1. Arife’yi korumak isteyen kişinin, kurşunların önüne atlayarak, Arife’ye kurşun isabet etmemesini amaçladığını farz edelim: 1’. Failin, Arife’yi hedef alarak silahını ardı ardına ateşlediği sırada Arife’yi korumak isteyen kişinin bir anda kurşunların önüne atlaması fail tarafından öngörülebilir bir davranış değildir. Bu bakımdan ilgili olayın bu şekilde tezahür etmesi halinde, failin cezai sorumluluğunu; Arife yönünden kasten adam öldürmeye teşebbüs, Mustafa yönünden taksirle adam öldürme olarak tayin etmek gerekir. 2. Arife’yi korumak isteyen kişinin, doğrudan kurşunların önüne atlamak yerine faile müdahalede bulunmaya çalıştığını farz edersek: 2’. Failin, Arife’yi hedef alarak silahını ardı ardına ateşlediği sırada Arife’nin yakınında bulunanların, failin davranışını engellemeye çalışacakları ve bu engellemenin akabinde birilerini yaralayacağı yahut öldüreceği fail tarafından öngörülebilirdir. Bu noktada ise sorun; failin öngördüğü sonuca rıza gösterip, tahammül ettiği mi yoksa yeteneğine güvenerek yalnızca hedeflediği kişiyi öldüreceğine olan inanca mı sahip olduğudur. Kanımca söz konusu olayda fail, öngördüğü sonuca tahammül etmiş, rıza göstermiştir. Rıza göstermiştir; çünkü faillin, öldürmeyi hedeflediği kişiyi pastane dışarısında da öldürme imkânı pekâlâ mevcuttur. Bu imkâna sahip olmasına rağmen, maktüleyi pastane içerisinde silahla vurma eyleminde failin sorumluluğunu, Arife yönünden kasten adam öldürmeye teşebbüs, Mustafa yönünden olası kast ile adam öldürme cihetinde tayin etmek isabetli olacaktır.
Kanımca bu sorudaki çevresel koşullara ilişkin olarak verilen bilgiler yeterli değildir; ancak verilen bilgiler çerçevesinde soruyu çözmeye çalışırsak: “Fail, öldürmeyi hedeflediği kişiye doğru hedef alırken, silahından çıkan kurşunun duvara çarpıp duvardan sekerek çevredeki kişilere zarar verebileceğini öngörebilir miydi? Bu noktada iki olasılığa göre cezai sorumluluğun tespiti değişebilecektir: 1. Failin silahını ateşlediği mekân dar bir oda mahiyetinde ve içerisi kalabalık ise, fail, mağdur yerine duvara gelen kurşunun sekerek içeridekilere gelebileceğini öngörmüş ve fakat maharetine, yeteneğine güvenerek silahını ateşlemiş derdim. Bu durumda failin sorumluluğunu, öldürmeyi hedeflediği kişi bakımından kasten adam öldürmeye teşebbüs, yaraladığı yahut öldürdüğü diğer kişi bakımından ise, bilinçli taksirle yaralama yahut öldürme cihetinde tayin etmek gerekecektir. 2. Failin silahını ateşlediği mekân, geniş ve tenha bir mekân niteliğinde ise fail, öldürmeyi hedeflediği kişi bakımından kasten adam öldürmeye teşebbüsten, yaraladığı yahut öldürdüğü diğer kişi bakımından ise taksirle yaralama yahut öldürmeden sorumludur.
Yukarıda yer alan soruyu incelersek:“Failin silahını ateşlediği mekân çok da geniş olmayan bir odadır. Bu oda, kalabalık bir grubun da bulunduğu bir odadır. Odada yer alan pencerenin önünde 40 cm yüksekliğinde bir seki vardır. Bu sekinin üzerinde 5-6 kişi yan yana bulunmaktadır. Fail, bu kişilerin önünde oturduğu pencereye doğru silahını hizalamış ve en az üç defa ateş etmiştir. Bu ateşlemenin neticesinde, sekide oturanlardan “A” başına gelen kurşun dolayısıyla ölmüştür. Söz konusu hadisede ilgili odanın dar olmasına ve sekide oturanların varlığına rağmen pencere hizasına doğru ateş eden fail, pencere önünde oturan kişilerden birisini öldüreceğini öngörmüş ve bu öngörüsüne rağmen gerçekleşebilecek olumsuz neticeye katlanmış, tahammül göstermiştir. Şu halde maktül A’nın ölmüş olduğu hadisede fail X’in sorumluluğunu olası kasttan tayin etmek gerekecektir. Saygılarımla. |
22-04-2007, 23:48 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Syn mutlakadalet; Burada taksirle öldürmeden söz edebilmek için, failin kendisinden beklenen ve göstermek zorunda olduğu özeni göstermemesi gerekmektedir. Yani fail neticeyi öngörmemiş olmalıdır. Maktulun hareketinin mahiyetine bakarak, durumun öngörülebilir olup olmadığını değerlendirmişsizniz, ki kanımca bu tamamen yanlış. Bu olayda failin hareketlerine ve olayda kullanmış olduğu araçlara bakılarak kusurluluğun dercesi belirlenmelidir. Maktulun, magdurun önüne atlaması fail tarafından öngörülebilir durum olmadığını belirtmişsiniz. Elbette öngörülemez Peki burada öngörememe failin kusurundan kaynaklı bir öngörememedir. Yani başkaları tarafından öngörülebilir bir durummudur. Magdurun önüne atlama olayı, kanımca sadece fail açısından değil herkes açısından öngörülebilir bir durum değildir. Taksirde ise öngörülebilir bir durumun failin kusurundan kaynaklı öngörememesi hali mevcuttur. Bu nedenledir ki, maktülün arifenin önüne atlamasını, "failin gerekli özeni gösterseydi öngörebilecekti" şeklinde nitelendiremeyiz. Fail bunu, hangi dikkat ve özen yükümlülüğünün ihmali sonucu öngöremez duruma gelmiştir? Bu olayda kusurluluğun dercesinin belirlenmesi açısından esas alınması gereken kıstaslar, FAİLE İLİŞKİN olanlarıdır. Ortada Arifeye yönelik bir müteakip atış söz konusudur. Yargıtay, kararlarında düğünde havaya yapılan atışları, kurşunların sekip birilerine isabet edeceği ihtimalinin varlığı gerekçesi ile bilinçli taksir olarak nitelendirmektedir ki bir mekanda mağdura doğru yapılan müteakip atışların , mağdura isabet etmeyip , sekip başka birilerinin zarar görmesine neden olabileceği fail tarafından öngörülebilir/ÖNGÖRÜLMESİ GEREKEN BİR DURUMDUR. Çünkü peşi sıra yapılan atışların başkaları açısından tehlike doğurabileceği fail dahil olmak üzere herkes tarafından öngörülebilir durumdur. Eğer ki Maktul, mağduru kurşunlardan koruyacak kadar onun yakınında olmasına rağmen, fail müteakip atışların mağduru öldürmekten başka bir tehlike yaratmayacağına inanıyorsa İSNAT YETENEĞİNDEN MAHRUMDUR. Sonuç olarak, bir mekanda bir çevrede peşi sıra yapılan atışların istenmeyen neticelere yol açabileceği herkes tarafından öngörülebilir bir durumdur. Fakat fail bunu öngörmüş olmasına rağmen Arifeyi öldürmeye çalışmış, başkalarının zarar görmesini istememiş ve fiilini bu yönde gerçekleştirmeye çaba sarfetmişse BİLİNÇLİ TAKSİRİN varlığından söz edilir. Burada failin öngörmek zorunda olduğu müteakip atışlardan başkalarının zarar görüp görmeyeceğidir, mağdurun önüne birilerinin atlayıp-atlamayacağı değildir. saygılarımla... |
23-04-2007, 00:40 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın yargıç isa, eğer ki; fail, eylemini gerçekleştirirken, pastanede diğer insanların yanında eylemini gerçekleştirmek yerine yalnızca maktüleyi vurabileceği maktülenin yalnız kaldığı bir yerde gerçekleştirse idi, maktülenin üzerine gelen kurşunların önüne atlayabilecek birilerinin de olması mümkün olmazdı. Şu halde fail, maktüleyi başka bir yerde vurma imkanı olmasına rağmen pastanede vurmayı tercih ederek en azından taksirle hareket etmiştir. Saygılarımla. |
23-04-2007, 00:58 | #15 |
|
Biliçli taksir ve olası kastın ortak özelliği failin neticeyi öngörmüş olmasıdır. Aradaki farka gelince;
Olası kastta failin neticeyi öngörmekte fakat umursamamakta, olursa olsun demektedir. Yani göze almaktadır. Biliçli taksirde ise fail yine neticeyi öngörmekte; ancak ya neticenin gerçekleşmeyeceğine inanmakta ya da neticenin gerçekleşmesini istemmektedir. Buna göre ilk olayda mağdurun arifenin önüne geçmesi fail tarafından öngörülebilir bir netice olarak kabul edilemez. Gerçi olayın özellikleri dikkate alındığında farklı durumlar ortaya çıkabilir; ancak, burada belirtildiği kadarıyla fail taksirle ölüme neden olmuştur. 2. olayda merminin duvardan sekip mağdura isabet etmesi öngörülebilir bir netice midir, bu da tartışılabilir. 3. olaydaki odanın küçük olması ya da mağdurun olaya yakın olup olmadığı gibi bir durum da sözkonusu değildir. Bu özellikler dikkate alınıp bu gibi durumların yokluğu göz önünde bulundurulduğunda failin yine neticeyi öngörebildiğini söylemek güç olacaktır. Bu nedenle fail bu olayda yine taksirle ölüme sebebiyet vermiştir dememiz gerekir. 3. olayda failin olası kastla hareket ettiği açıktır. Çünkü oda küçük, aynı zamanda kalabalık bir kitle bulunmaktadır. Fail neticeyi öngörmüş ve göze almıştır diyebiliriz. Saygılar... |
23-04-2007, 01:04 | #16 |
|
.........
syn mutlakadalet;
ilk olarak olaya kurşunların önüne atlamanın öngörülebilirliği üzerinde durmanızı anlamış değilim. Burada öngörülmesi gereken failin yaptığı atışlar sonucu başkalarınında yaralanacağı değil mi? Yargıtay kararlarıda bu yönde. Yargıtay bu gibi durumlarda başka şahıslarında zarar görebileceğinin fail tarafından öngörülmüş olduğu yönündedir. Burada failin bunu öngörmesine engel bir durum yoktur. Taksirin kaynağını genellikle bilgisizlik, riayetsizlik, tedbirsizlik, dikkatsizlik ve acemilik oluşturur. Maktul, magdurun önüne atlamasa dahi , kurşun sekip maktule gelebilirdi. Fail çekiyor silahını ve mağdurun üzerine doğru peşi sıra ateş ediyor. Peki size soruyorum. Müteakip atışlar yapan birinin, kurşunların etraftakilere zarar vereceğini öngördüğü kabul edilebilir mi yoksa edilemez mi? Yoksa yinede mağdurun önüne maktulun atlama olasılığı üzerine mi kusurluluğun taksir seviyesinde olduğuna karar vereceğiz? iyi çalışmalar... |
23-04-2007, 11:31 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın yargıç isa, hukuk fen bilimleri gibi değildir. Yani bir olayda, ufacık bir mekânda tahmin edemeyeceğiniz çeşitlilikte olay gerçekleşebilir ve bu olayların gerçekleşme şekilleri çok değişik cezai sorumluluklara yol açabilir. Sayın edo’nun sormuş olduğu ilk soruda ben, o anlık düşüncem gereği iki olasılık belirledim ve bu iki olasılığa göre kanımca cezai sorumlulukların değişeceğini ifade ettim. Siz benim belirlediğim ilk olasılıktan yola çıktınız ve şimdi benim verdiğim yanıtı üçüncü bir olasılıkla kıyaslıyorsunuz. Eğer ortada üçüncü bir olasılık varsa, cezai sorumluluğun buna göre de belirlenmesi gerekecektir. Şimdi üçüncü olasılık olarak, müteakip olarak atılan kurşunlardan birinin sekerek, maktule geldiğini varsayalım dediniz. Kanımca müteakip olarak atılan kurşunların sekerek hedeflenen kişi dışında birisine gelmesiyle, hedeflenen kişinin haricindeki bir kişinin bir anda kurşunların önüne atlaması olasılıkları birbirinden çok farklıdır. Yani demek istediğimi matematiksel formüllerle şöyle açarsam: Pastane içerisinde silahla müteakip atışlar = …’dan cezai sorumluluk tayin edilir. (Hukukçu bu şekilde düşünmemeli) Bir pastane içerisinde hedeflenen kişiye yapılan müteakip atışlar neticesinde başka bir kişinin yaralanması yahut ölmesi gibi hadiseler gerçekleşirse bu her halükarda olası kastın var olduğu anlamına gelmez. Gelmez; çünkü yukarıda da belirttiğim gibi hadise çok değişik şekillerde tezahür edebilir. Müteakip atışlar neticesinde silahın kontrolü kaybedilip, başka bir yere kurşun atılabilir. Yahut siz hedeflediğiniz kişiye doğru müteakip atışlar yaparken, silahın kontrolünü kaybetmezsiniz. Hep aynı noktaya ateş edersiniz; ama ki bir anda kurşunların önüne birisi atlayabilir. Veyahut sizin müteakip atışlarınız neticesinde, pastane içerisindeki birileri size engel olmak isteyebilir ve bu noktada yaralama yahut öldürme eylemi gerçekleşebilir. Şimdi biz hâkim olsak ve önümüze pastane içerisinde silahlı bir eylem ile ilgili dosya gelse: “Tamam canım işte pastane içerisinde müteakip atışlar var. Kesin bu kurşunlardan biri sekmiş ve birisi vurulmuştur. Hemen olası kasttan tayin edelim cezai sorumluluğunu?” mu diyeceğiz. Sayın yargıç isa, hukukçu müneccim değildir. Olayın tüm özelliklerini, olayla ilgili olarak tüm yaşananları en ince ayrıntısına kadar incelemeli ve tahlil etmelidir ki; adalete daha çok yaklaşabilelim. Yukarıda kendim belirlediğim iki olasılığa göre cezai sorumluluğun nasıl tayin edilmesi gerektiğini belirledim. Şimdi de sizin sunduğunuz üçüncü olasılıkta cezai sorumluluğun nasıl belirleneceğine bakarsak: Pastane içerisinde hedeflenen kişiye yapılan müteakip atışlar neticesinde fail, bu atışları neticesinde kurşunlardan birinin sekebilip başka birilerini vurabileceğini öngörmelidir. Şu halde bu öngörüsüne rağmen eylemini pastanede gerçekleştirmek konusunda ısrar eden fail, gerçekleşebilecek olumsuz sonuçlara da katlanmıştır. Yani eylemini gerçekleştirirken, müteakip atışlarından biri hedeflenen kişi dışında birisine gelir ve bu kişi ölürse, fail, olası kasttan dolayı sorumlu olmalıdır. Not: Umarım kurşunların önüne birilerinin atlaması ile kurşunların, birilerinin önüne atlaması arasındaki farkı anlatabilmişimdir. Saygılarımla. |
23-04-2007, 13:05 | #18 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
........
Yazdıklarıma tekrar baktım, böyle birşey çıkaramadım. Ben sizin matematilsek çıkarım yönteminizi kullanarak kendi yazdıklarımdan şunu çıkardım: Pastane içerisinde, mağdurun önüne atlayacak kadar yakınında insanların bulunmasına rağmen müteakip atışların yapılması = failin bu fiilden başkalarının zarar görebileceğinin ön gördüğünün kabulü Şimdi siz burada failin öngördüğünü kabul ettikten sonra, faile ilişkin diğer durumlarada bakmak suretiyle kusurluluk dercesinin tayinine geçersiniz. Taksir hariç, diğer tüm kusurluluk türlerinde ÖNGÖRMÜŞ OLMA vardır. Yani taksiri eledik. Fail iyi silah kullanıyor olabilir, kişinin yanından ayrılması beklemiş başkasını öldürmemek istemiş bu konuda kendisine güvenmiş olabilir. Herşeye rağmen ben Arifeyi öldüreceğim (başkası ölse dahi) iradesi ile hareket etmemiş olabilir. Ben bu olasılıkları değerlendirdim ve BİLİNÇLİ TAKSİR sonucuna ulaştım. Olası kasta dair herhangibirşey söylemedim. Şimdi sizin ilk olasılığına göre değerlendirme yaptığımızda Pastahane içinde atış var (başkalarının zarar göreceğini öngörme) fakat fail başkasının zarar görmesini istememektedir. bU BİZİ BİLİNÇLİ TAKSİRE ULAŞTIRIR. Yani maktulün önüne atlaması veya atlamaması failin başkalarınında zarar görebileceği düşüncesinin oluşumuna engel değildir. Bu olsada olmasada fail müteakip atış sonucu vuku bulabilecek zararı öngörmüş olmalıdır ki ,numarasını bulursam göndereceğim, yargıtayda bu görüştedir. Yani böyle bir davranışta başlangıç noktamız BİLİNÇLİ TAKSİR. Faile ilişkin diğer husular saklıdır. Fail maktulün , mağduru koruma amaçlı önüne atlamasına rağmen atışlarına devam edip, "olursa olsun, isabet ederse etsin" iradesi ile hareket ettiği vakit OLASI KAST dan söz edilir. Ki, maktul, olayın mahiyetine göre kendisi vurulmadan magdurun vurulamayacağı şekilde Arifenin önüne geçmişse(ki artık bu durumda, önce matulun vurulması gerekmektedir) burada KAST ın varlığından dahi söz edilir. Ben olaydaki müteakip atışların, kusurluluk derecesini en azından BİLİNÇLİ TAKSİRLE tayin edilmesine neden olduğunu belirtiyorum. Sanırım herhangibir matematik problemi yapmadığımı anlatabilmişimdir.
Belirttiğim şartlar ve tartıştığımız konu dahilinde olası kasttan bahsetmedim. En azından Bilinçli taksirin olabileceğini ispat etmeye çalıştığımı sanıyorum. Ayrıca bizi şuan tartışmaya iten ince ayrıntıladır. Olaya ilişkin ince ayrıntıları tespit ve tahlil etmeye çalışıyoruz. Direk öngörememe unsuruna bağlı kalarak kusurluluğu taksir diye tayin edersek hukukçuluğumuz rafta kalır. Sizinde belirttiğiniz gibi bir hukukçu matematilsel sekilde elbette düşünmemeli ki; öngörülebilir bir davranış değil = taksir le kusurlu olma şeklinde bir açıklama hukukçuyu tatmin etmemeli. Ben kendi anlatıklarımı sizin çıkarım yönteminize göre formülize edecek olursam taksir < pastane içinde insanlar varken müteakip atış
Ayrıca teşekkürler |
23-04-2007, 14:59 | #19 | |||||||||||||||||||
|
Ben de sizin bu çıkarımı yapmış olmanıza anlam veremiyorum. Pastane içinde atışın olması orada bulunan diğer kişilerin de zarar göreceğini öngörme anlamına gelmez(Tek başına). Olayın bütün özellikleri değerlendirilmelidir. Eğer mağdur insanlardan uzakta oturmakta ise bunu nasıl öngörebilir. Ayrıca fail rastgele ateş etmemekte, mağdura doğru müteakip atışlar yapmaktadır. Kusurluluğu belirlerken olayın bütün özellikleri değerlendirilir. Yalnıza failin müteakip atışlar yapması ya da olayın pastanede geçmesi veya mağdurun diğer şahsın önüne atlamasını tek başına ele alarak kusurluluğu belirlemek yanlış olacaktır. Olaydaki veriler ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Biz şu durumda kesin bir cevap veremeyiz. İhtimaller üzerine düşünebiliriz ve ona göre farklı sonuçlara ulaşırız. Eğer bir sonuca varmak gerekse, veriler de sadece bunlarsa; burada fail, taksirle ölüme sebebiyet vermiştir. Çünkü olayın diğer koşulları belli değildir. Saygılar... |
23-04-2007, 15:40 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Ceza Hukukunda bir suçun oluştuğunu iddia ederken, manevi unsurun yanında maddi unsura da bakarız. İlgili olayda failin, başkalarının da zarar görebileceğini öngörmesi manevi unsurdur. Ancak bu manevi unsurun bağlı olduğu maddi unsur, failin yaptığı atışların başka bir tarafa sekmesi olasılığı dahilindedir. Benim bahsettiğim ise, failin atışlarının önüne birisinin öngörülemeyecek biçimde atlamasıdır. Buna ilişkin manevi unsurun ise kanımca taksir olacağını ifade etmişimdir. Umarım artık anlatabilmişimdir. Siz iki farklı olayı ele alıp karma bir şey oluşturuyorsunuz. İlk verdiğim örneğin (kurşunların başka tarafa sekmesi) manevi unsurunu, ikinci verdiğim örneğin (kurşunların önüne birisinin atlaması) maddi unsuruna katıyorsunuz ki; bu yöntemle cezai sorumluluk tayin edilemez. En azından ben bu şekilde bir yöntem kullanmam. Saygılarımla. |
23-04-2007, 16:26 | #21 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
..........
Tek başına gelmez zaten. Olaya baktığımızda öngörülebilir diyorum. Maktul, mağduru koruyabilecek kadar yakında. Ayrıca olayda başka hiç kimseyi yaralamayacak şekilde magdurun nişan alınmış olduğunu zannetmiyorum. Ardı sıra yapılan atışlar genelde kontrollü atış olarak değerlendirilmemektedir, ki fail bu işte usta olsun. Bir karara konu olan bilirkişi raporundan yapılan atıftan hatırladığım kadarıyla bu belirtilmekteydi. Ne yazık ki, karar mevcut değil fakat bulmak için büyük çaba göstereceğim. (Çünkü uzun süre önce bir konuyu araştırırken denk gelmiş, okumuştum.) Mağdur ile maktul arasında belli bir mesafe var, fail magduru nişan aldı ve kendinden emin bir şekilde mağdura ateş etti fakat yinede maktulün yaralanmasına engel olamadı... Buradaki kusurluluğun taksir olduğunu düşünüyorum, ki olaydakininde böyle olduğunu düşünmüyorum.
Syn mutlakadalet Öyle güzel yerden alıntı yapmışsınız ki Elbette böyle ceza tayin edilmez. Belirtmek istediğim, faiili taksirle sorumlu tutmanın yanlış olduğunu kanıtlamak için, salt başkalarının zarar göreceğini öngörebilmesinin kafi olduğudur.Yani atlama olayını öngöremese bile başkaca zararların meydana gelebileceğinin öngörülebilir olması üzerinde durdum ve sizin belirtiğiniz manevi unsuru dikkate almasak bile en azından bilinçli taksirle kusurluluğun mevcut olduğunu belirttim.. (ben olaydan anladığım koşullarca)taksiri bu öngörmeye dayalı olarak peşinen elemekte yeterli gördüğüm için bunu söyledim. Geriye Bilinçli taksir, olası kast ve kast kalmaktadır. Bunların tayini için tüm manevi unsurlardan faydalanmak zorundayız ki kusurluluğu doğru biçimde belirleyelim.(maktulun mağdurun önüne atlamasının öngörülebilirliği manevi unsuru oluşturduğuna kimse şüphe edemez) Syn mutlakadalet; Olaylara farklı noktadan bakmaktayız ki sorun burdan çıkmakta. Ben bu olaydaki müteakip atışların yarattığı tehlikenin öngörülebilirliği , siz ise mağdurun önüne geçmenin öngörülebilirliği üzerinde duruyorsunuz.Olayı bulup incelemekte ve benim sözylemiş olduğum kararları bulmakta fayda var Belki sizde olayı hangi açıdan değerlendirdiğimi anlatabilmişimdir. Tüm yanıtlama zahmetiniz için teşşekkür ediyorum. iyi çalışmalar... |
23-04-2007, 17:24 | #22 | |||||||||||||||||||
|
Yaklaşımlar Yanlış!
Sayın yargıç isa; Neye göre zannetmiyorsunuz acaba? Böyle bir düşünce ne kadar doğru sizce?. Olay önünüze geldiğinde ben öyle olduğunu zannetmiyorum diyerek mi karar vereceksiniz, yoksa olayın koşullarını mı değerlendireceksiniz? Ceza hukuku diğer alanlardan farklıdır, unutmayınız. Örneğin sözleşmenin yorumlanmasındaki gibi bir yorum yapamaz, ya da takdir yetkinizi her zaman kullanmazsınız. Ceza hukukunda takdir yeetkisi çok sınırlıdır. Ayrıca genişletici yorum yasaktır. Bunun yanında "şüpheden sanık yararlanır" gibi bir ilke daha mevcuttur. Bütün bunları bir kez daha göz önünde bulundurup, ona göre düşünmenizi öneririm. Ayrıca ardı sıra yapılan atışların kontrollü atış olmadığı gibi genel bir sonuca varılamaz. Bilirkişi raporu, o olay için o doğrultuda olabilir; ancak, bu şekilde genel bir yaklaşım yanlıştır. Somut olayın özellikleri değerlendirilmelidir. Saygılar... |
23-04-2007, 22:22 | #23 |
|
bu işler kızarak olmaz:)
Sizde takdir edersiniz ki buradaki "zannetmek" değimi "kesin bu şekilde olmuştur" biçiminde yargı içeren ve olmayan hususları ekleyen bir değim değildir. Sizin belirttiğiniz "SOMUT OLAYIN ÖZELLİKLERİ DEĞERLENDİRLMELİ" cevabı genel geçer bir cevap olduğu içindir ki, biz bazı şeylerin ayrımlarını ortaya koymak adına ÇIKARIMLARDA bulunduk. Sizin istediğniz SOMUT OLAYIN TÜM VERİLERİ BU KISACIK OLAYDA MEVCUT DEĞİLDİR. Ben somut olayın tamamına bakmadan tahminde bulunabilirim (BİRŞEYLER ZANNEDEBİLİRİM).Sizde birşeyleri eldeki kısıtlı verilere bakarak olayın bütününe ilişkin tahminde bulunabilir, buna göre sonuçlar bağlayabilirsiniz. Olayın tamamından tüm özelliklerine ulaştığımız taktirde artık tahminlerimizi bir kenara koyarız. Sanki olayın tamamı önümde duruyor da; bende buna rağmen ZANILARIMA göre hareket edip, olayın somut özellikleriyle alaksız veya geniş geniş yorumlar yapıp , olmayacak neticelere ulaşıyorum.
Bazı ayrımları koyabilmek için tüm verileri olmayan bir olay hakkında farklı farklı yorumlar yapabilir ve bunlarada farklı farklı sonuçlar bağlayabilirsiniz syn kemal yıldırım. Burda baştan beri bunu yapıyorduk. Alakasız yere alıntılar yapıp kalın kalın vurgu yapıyorsunuz ki ben tüm özellikleriyle bilmediğimiz olayın olayın bütününde olabilecek somut verilerini belirtip buna sonuç bağlamaya çalışıyorum. siz ise hala somut veriler incelenmeli diyorsunuz. Bu yaptığınız tartışma mı veya cevap mı? Ayrıca şunuda belirteyim, bilirkişi raporu "GENELLİKLE" ibaresini içeriyordu ve bu ibare somut olayın verilerini değerlendirme aşamasına geçilmeden önceki açıklamaları teşkil ediyordu. Yarın kararı okulda bulma imkanın olursa bakacağım. Sizi görürsem kararı iletirim, daha kesin sonuçlara ulaşırız. İyi çalışmalar. saygılarımla.... |
05-05-2007, 13:23 | #24 |
|
Kast: Kişinin suç isteme kastıyla hareket ederek yaptığı eylemlerinin manevi tanımıdır.
Taksir: Bir kişinin suç kastı taşımaksızın yaptığı eylem sonucu oluşan menfi durumlara verilen manevi tanımdır. Olası Kast: Bir kişinin suç kastı taşıdığı halde istemediği ayrı bir suçun oluşması ve bu suçun vasat şartlarda oluşmasının olağan olması durumudur. Bilinçli Taksir: Yine kişinin suç kastını taşımamasına rağmen olağan şartlarda kişinin uygulamadığı tedbirler yüzünden o sonucun oluşmasının kaçınılmaz olduğu durumdur. Dikkat: Bu tanımlar birikimlerim sonucu yaptığım kişisel yorumumdur bilimsel bir bağlayıcılığı yoktur |
05-05-2007, 19:01 | #25 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu tanımı;"Kişinin kastı olmaksızın öngörülebilir bir neticeyi öngörememesi nedeniyle neticenin gerçekleşmesi durumudur" şeklinde,
Bu tanımı ise; "Bir kişinin suç kastı taşımadığı bir suçun; ya da taşıdığı halde, ayrı bir suçun oluşabilecek olması ve failin bunu göze alması, adeta 'olursa olsun' demesi durumudur" şeklinde,
Bu tanımı da;"Kişinin suç kastı taşımayıp, öngörülebilir neticeyi öngörmesine rağmen ya neticenin gerçekleşmeyeceğine inanması ya da neticenin gerçekleşmesini istememesi durumudur" şeklinde daha doğru olarak ifade edebilriz. Saygılar... |
05-05-2007, 19:11 | #26 |
|
sayın meslektaşım işin esası yaptığınız tashihlerin anlamını anlamış değilim nitekim bunların sadece benim yorumum olduğunu belirtmiştim aksi halde teknik tanımlamalardan alıntı yapmam daha basit olurdu tabiki ama kişisel olsun istedim tanımlamalarım o kadar size de saygılar
|
05-05-2007, 19:18 | #27 | |||||||||||||||||||
|
Siz de beni tamamen yanlış anladınız. AMacım herhangi bir yerden alıntı yapmak değildi.
Söyleyecek birşey bulamadım. Ben anlamıştım ve anladığım şekliyle ifade ettim. Yani sizin de yapmak istediğiniz şeyi yaptım. Kendime göre cümleleştirerek anladığım şekliyle anlatmaya çalıştım. Korktuğum şey(yanlış anlaşılmak)sürekli başıma gelior Amacım sizin yaptığınız tanımlamaları kötülemek değil. Aksine anlaşılmasını kolaylaştırmak(bir nebze de olsa) Saygılar... |
09-05-2007, 12:49 | #28 |
|
merhaba
oncelıkle 1.olayda araya gıren 3.kısının olumunden faıl bana gore olası kastla adam oldurme sonucundan sorumludur.cunku kursunların o kısıye gelebılecegını ongormus ve olursa olsun dıyerek eylemıne devam etmıstır dolayısıyla goze alma sozkonusu oldugundan faıl 3.kısının olmesınden dolayı olası kastla adam oldurmeden dolayı sorumludur.
|
23-05-2007, 23:18 | #29 |
|
de bu iki halin dışında bir kusurluluk kabul edilmemektedir.
Kurssuz suç ve ceza olamaz ilkesine aykırı olarak objektif sorumluluk ise asla olamaz. 23 maddesi objektif sorumluluğa köklü çözüm getirmiştir. KASTIN UNSURLAR Kastın bir bilmek diğeri istemek şeklinde ifade edilecek iki unsuru vardır. Bu iki unsur faili suç yolunda ilerlerken adım adım takip edecektir. BİLME :Failin kasten hareket etmiş sayılabilmesi için önce kastın bilme unsuru, suçta ön görülen bütün unsurları kapsamı içine alması gerekir. İSTEME: Kastın bulunması için kanuni tarifte yer alan hareketin ve neticenin bilinmesi yetmez. Ayrıca bunların istenmiş olması da gerekir Kuşkusuz her bilinen istenen değildir. Ancak her istenen aynı zamanda bilinendir. Fail neyi biliyorsa onu istemiş olmalıdır ; ancak neyi istemişse onu aynı zamanda biliyor demektir Kastın isteme unsuru ,her şeyden önce kasıtlı bir hareketle taksirli bir hareketi biri birinden ayırmaya yarar. Çünkü taksirden farklı olarak kasıtta fail neticeyi istemektedir. YTC kanunun 23 maddesine göre suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır- Kast, suçun kanuni tanınımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir Doğrudan kast: Dolus directus Failin, tipikliğe ait belirli unsurların mevcut olduğunu veya hareket sırasında gerçekleşeceğini, özellikle tipik neticenin ortaya çıkışını kesin olarak bilmesidir. Örnek Ali’nin Veli’ye ateş etmesinde doğrudan kast vardır. Olası kast- Dolus Eventualis- Kişinin kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşeceğini ön görmesine rağmen,fiili işlemesi halinde olası kast vardır. 21/2 m. Neticenin öngörülmesi yani bilinmesi, tasavvur edilmesi taksir sorumluluğu için aranan koşuldur. DEĞERLENDİRME Öngörmesi- ne anlama gelmektedir. Her ön görme kasıt sayılacak olursa, olası kasıt taksir alanını da kapsayacaktır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce taksirle işlenen suçlar bu kanunun yürürüğe girmesi ile olası kasıtla işlenmiş suç haline gelerek cezaları önemli miktarda artacaktır. Hatta iş objektif sorumluluğa kadar gidebilecektir. Bu nedenle maddede geçen öngörme kelimesine verilecek anlam önem taşımaktadır. TCK da bulunan nerede ise bütün suçların olası kasıtla işlenebileceği gerçeği göz önünde tutulursa işin vehameti daha artmaktadır . Olası kastta, fail suçu gerçekleştirecek somut bir tehlikenin mevcudiyetinin bilincinde olduğu gibi, bu tehlike fail tarafından ciddiye de alınmaktadır O kadar ki netice istenmiş sayılabilecek noktaya ulaşmaktadır. Kırmızı ışıkta yoluna devam eden sürücünün bir yayaya çarparak ölümüne neden olması halinde olası kasıt varmıdır? Kanunun gerekçesinde verilen bu örnek ancak bilinçli taksirin izahı içindir. Çünkü kırmızı ışık yanmasına rağmen nasıl olsa yolda kimse yok düşüncesiyle yoluna devam eden fail, aniden karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yayaya çaparak ölümüne neden olması halinde fail neticeyi asla istemediği gibi istemiş de sayılamayacağı için olası kasıt değil bilinçli taksir söz konusu olur Buna karşılık fail otomobil ile Pazar yerine yaklaştığında yanında oturan arkadaşının “ yavaş git insanları ezeceksin” yolundaki uyarısına rağmen “ bak şimdi kornaya bastığımda insanlar nasıl önümüzde kaçışacak,heyecanlı olacak” diyerek kalabalığın aransa hızla dalarak ölüme veya yaralamaya neden olursa OLASI KASIT vardır. Bir kasabı öldürmeyi isteyen kimse başka birilerinin de bulunmasına rağmen dükkanı tarar kasabı ve bir müştekiyi öldürürse kasaba karşı doğrudan kasıt müşteriye karşı olası kasıt içindedir. Olası kastın haksızlık içeriği doğrudan kasta göre daha azdır. Çünkü netice ne çok açık olarak istenmekte ve n de kesin olarak bilinmekte, yalnızca olayın gelişimine bakılmaktadır. Bunun içindir ki olası kast bilinçli taksire yaklaşmakta ve hatta onunla karışmaktadır. Ancak bilinçli taksirde fail gerçi somut tehlikeyi bilir, ancak onu ya ciddiye almaz veya ciddiye almakla birlikte özen aykırı olarak neticenin gerçekleşmeyeceğine güvenir. TCK göre , kişi öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır. M22/3 Bilinçli taksirin olası kastan ayrılmasında failin neticeyi istemiş olup olmadığı önem taşımaktadır Olası kasıt ile bilinçli taksiri birbirinden ayırmak için şu formül kullanılabilir Eğer bir olayda fail “neticenin gerçekleşmesine karşı çıkmazdı, olursa olsun derdi, ölen veya yaralanan olursa olsun” diyebiliyorsak olası kasıt vardır Eğer “neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmezdi” diyorsak bilinçli taksir vardır TAKSİR TCK göre taksirle işlenen fiiller ancak kanunun belirlediği hallerde cezalandırılabilirler. Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticenin ön görülmeyerek gerçekleştirilmesidir BİLİNÇLİ TAKSİR: Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır. Taksirle işlenen suçlardan dolayı verilecek ceza failin kusuruna göre belirlenir. Birden fazla fail varsa herkes kendi kusurundan sorumludur. Her failin cezası kusuruna göre belirlenir. TCK 22 maddesine göre, taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez. Bilinçli taksir halin de de verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir. |
02-06-2007, 23:07 | #30 |
|
olası kastta fail "olmaz olmayabilir olursada olsun" der
bilinçli taksirde ise fail birazda kendi maharetine güvenerek "nasıl olsa bişiy olmaz"der yani olası kastta netice zaten kabul edilmiştir . bilinçli taksirde ise netice öngörülmüş fakat kabullenilmemiştir. olayların tespitini arkadaslar yapmış zaten |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
cana kast , boşanma, mal rejimi | Konuk | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 1 | 27-03-2007 19:52 |
Adli Yargı Hakimlik Sınavı Müracaatındaki Kafa Karışıklığı! | sbudak | Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi | 1 | 29-12-2003 21:10 |
Olası Kasıt | Av. Bülent Sabri Akpunar | Hukuk Sohbetleri | 3 | 03-11-2003 23:16 |
Bina Dış Cephesinde İzinsiz Konulan Klima Motorlarının Yarattığı Sorunlar | planner | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 16:39 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |