29-09-2006, 10:39 | #1 |
|
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi,Boşanma Davası,Katkı Payı ve Tasfiye
Değerli meslektaşlarım,
Edinilmiş mallara katılma rejimine tabi bir evlilik var.Kadın boşanma davası açmak istiyor.Kocanın üzerine kayıtlı ve kadının da ödemelerine katkıda bulunduğu bir taşınmaz var.Dava boşanma ve malvarlığının edinilmiş mallara katılma rejimine göre tasfiyesi talepli olarak açılmışsa, mahkeme tasfiye talebini tefrik edip boşanma davasını mı görecek?Tasfiye davası için aynı numaralı aile mahkemesinde mi dava açılacak, yoksa yetki dahilindeki diğer numaralı bir mahkemede de açılabilecek mi?Tasfiye için ayrı bir dava açılacaksa bu dava harcı nisbi harca mı tai olacak?Nisbi harca tabi olacaksa edinilmiş mallara katılma rejiminin kadınları koruduğu iddiası ne ölçüde geçerli olacak?Çünkü birçok kadın bu durumda davanın nisbi harcını ödeyemeyecektir. Yorumlarınızı ve yardımlarınızı bekliyorum. Teşekkürler... |
29-09-2006, 11:38 | #2 |
|
Edinilmiş mala yapılan katkının talep edilebilmesi için öncelikle bu mal rejiminin sona ermesi gerekmektedir.Boşanma halinde ise mal rejimi boşanmaya karar verilmesi şartıyla dava tarihinde sona erecektir.Biu nedenle mahkemenin öncelikle boşanmayı karara bağlaması gerekmektedir.Nitekim edinilmiş mala yapılan katkı için eda davası açmak gerekmektedir.Bu dava ise TMK.214/1.b.2uyarınca boşanmaya karar veren mahkemede görülecektir.Dava konusu para ile ölçülebildiğine göre nisbi harca tabi olacağı kanaatindeyim.
|
29-09-2006, 12:43 | #3 |
|
Edinilmiş mallara katılma rejiminde, tasfiye davası boşanma davası ile birlikte açılabileceği gibi, boşanma davası sonuçlandıktan sonra 1 yıllık zamanaşımı sürecinde de bağımsız olarak açılabilir. Tasfiye davası ister boşanma ile birlikte açılsın ister bağımsız olarak açılsın , boşanmanın eki niteliğinde olmadığından ve kişisel alacak hakkı doğurduğundan Harçlar K.nunun 30.32.md. uyarınca nisbi harca tâbidir. Davalar birlikte açıldığında Hâkim tefrik kararı verme zorunluluğunda değildir. Boşanma ve tasfiye davasının birlikte sonuçlandırabilir. Ancak bazı hallerde boşanma istemi çekişmesiz, tasfiye istemi taraflar arasında çekişmeli hale gelebilir. Boşanma istemi süratle sonuçlanacak hale gelebilir. Böyle bir durumda tasfiye delillerinin toplanması uzunzaman alacaksa Hâkim tefrik kararı verebilir. Bu gibi sakıncaların önlenmesi için tasfiye davasının bağımsız dava olarak açılmasının uygun olacağını düşünmekteyim. TMK. Md. düzenlenen husus yetki ile ilgilidir. Sanıyorum soruda yetkili mahkeme değil,diyelim ki “boşanmaya 1. Aile Mahkemesi bakıyorsa tasfiyeye de 1. Aile mahkemesi mi bakacaktır ?” diye soruluyor. Tefrik halinde , tefrik kararı veren mahkeme tefrik ettiği dosyaya ayrı bir esas numarası v ererek kendi esasına kaydına yapar... olarak biliyorum. Bağımsız dava açılırsa tevziye tâbi olur. Saygılarımla |
29-09-2006, 12:49 | #4 |
|
Sn.Özdilek
Sn.Hidayetin de belirttiği gibi mal rejiminin tasfiyesi boşanmanın kesinleşmiş olmasına bağlıdır.Bu nedenle boşanma ve tasfiye davalarının ayrı ayrı açılması daha uygun olur.Bu durumda boşanmaya bakan mahkemenin tasfiyeye de bakması zorunlu değildir.Tasfiyeye bakan mahkeme boşanma davasını bekletici mesele yapacaktır. Birlikte açılmışşsa boşanmaya ilişkin karar verildiğinde tasfiye talebi için tefrik kararı verilecektir ve ayrı esasa kaydedilecektir. Tasfiye alacağı boşanmanın eki olarak olmadığından harç nispidir.Tasfiye alacağının miktarının tam olarak bilinmemesi,dava harcının dava açmaya engel oluşturmaması bakımından fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava açılmasını öneririm. Konu ile ilgili Yargıtay Kararları için: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=5218 Saygılar |
29-09-2006, 12:53 | #5 |
|
Sn.Kocabaş tasfiye davasının boşanmanın kesinleşmesinden 1 yıl sonraya kadar açılabileceğine ilişkin görüşüne katılmıyorum.Bir yıllık süre boşanmanın eki olarak değerlendirilen maddi ,manevi tazminat ve yoksulluk nafakası için geçerlidir.Katılma alacağı genel hükümlere tabidir .Yargıtayın bu yöndeki kararı 10 yıllık zamanaşımı olduğu yönünde kararını bulunmaktadır.
Konu ile ilgili yazışmalar ve karar için: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=5602 Saygılar |
29-09-2006, 13:12 | #6 |
|
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi,Boşanma,Tasfiye
Değerli meslektaşlarım cevaplarınız ve ayırdığınız vakit için çok teşekkür ederim. Özellikle Habie hanımın siteye eklemiş olduğu Yargıtay kararları çok aydınlatıcı oldu.
Sevgi ve saygılarımla... |
29-09-2006, 14:43 | #7 |
|
Sayın Kayar’ ın yollama yaptığı Yargıtay kararları edinilmiş mallara katılma rejiminde (Tasfiye / Katılma alacağı ) davası ile ilgili olmayıp , BK . genel hükümlerine göre açılan ve eski MK. zamanında da var olan (Katkı payı alacağı ) davası ile ilgilidir. Katkı payı alacağı davalarında 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı tartışmasızdır.
Somut olayda, katkı payı alacağı davasından değil , edinilmiş mallara katılma Rejiminin uygulandığı bir ailede boşanma durumu söz konusu olduğunda , tasfiye davasından yani katılma alacağından söz edilmektedir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, tasfiye davasının , boşanma davası sonuçlandıktan sonra 1 yıllık zamanaşımı sürecinde bağımsız tasfiye davası şeklinde de açılabileceği yönünde verdiğim bilgi, Yargıtay 2.HD. Onursal Başkanlarından Aliİhsan Özuğur ( Mal Rejimleri 2004,sh: 58 ve dev. ) ve TMK. Haz Kom.Başkanlarından Ahmet Kılıçoğlu’nun ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi 2002,sh:74 ve dev.) eserlerindeki anlatıma dayalıdır. Bu kaynaklarda ; edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiye ile ilgili zamanaşımı süresinin TMK.da düzenlenmediği , ortada kanun boşluğu bulunduğu belirtilerek ; a. Taraflar arasında sözleşme yoksa , yasal rejim uygulanıyorsa TMK 178.md.deki hükümden giderek 1 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanacağı, eğer durumdan geç haberdar olunursa en geç 10 yıllık sürenin uygulanacağı, b. Taraflar arasında sözleşme varsa, BK. 125 inci md. göre 10 yıllık sürenin uygulanacağı vurgulanmaktadır. Sorulan soruda, taraflar arasında mal rejimi konusunda anlaşma olduğuna dair bir işaret mevcut değildir. Ayrıca alacaklının boşanma davası dolayısı ile durumdan haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Bu verilere göre, yukarıdaki kaynaklara dayanarak 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağı görüşüme yer vermiş bulunmaktayım. Saygılarımla. |
29-09-2006, 15:23 | #8 |
|
**************
MAL PAYLAŞIMI DAVASI - ISLAH EDİLEN DAVA - ZAMANAŞIMI - BOŞANMA SEBEBİYLE DOĞAN DAVA HAKLARI Karar Tarihi : 14.01.2004 Karar No : 247 Karar Yılı : 2004 Esas No : 16376 Esas Yılı : 2003 Daire No : 2 Daire : HD ************** (1086 S. K. m. 87, 88) (4721 S. K. m. 178) Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Karar: 1-Davacı, 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlükte olduğu dönemde sürdürülüp boşanma ile sonuçlanmış olan evlilikleri içerisinde alınan ve tapu sicilinde davalı adına kayıtlı olan taşınmazın ve yine davalıya ait aracın edinilmesine çalışarak kazancını davalıya vermek suretiyle katkıda bulunduğunu ileri sürerek, katkısına karşılık 15.000.000.000 TL. tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilin istemiş; bilahare 27.03.2003 tarihinde ıslah dilekçesi vererek tazminat talebini, Türk Kanunu Medenisinin 143/1-2 maddesinde yer alan boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminata dönüştürmüş, talep ettikleri tazminatın 12.000.000.000 TL'sinin maddi, 3.000.000.000 TL'sinin ise manevi tazminat olduğunu bildirmiştir. Bu suretle ıslahla dava sebebi değiştirilmiştir. Islah dilekçesinin tebliği üzerine, davalı esasa girilmeden süresi içinde zamanaşımı definde bulunmuş, Mahkemece, ıslah olunan davanın Türk Medeni Kanununun 178. maddesi gereğince zamanaşımına uğradığı kabul edilerek zamanaşımından reddedilmiştir. Islah edilen dava, ıslah edilmiş şekliyle ıslahtan önceki davanın devamı niteliğindedir. Bu nedenledir ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 88. maddesi gereğince 3 gün içinde ıslaha ilişkin yeni dilekçe veren davacıdan yeniden başvurma ve karar ve ilam harcı alınmaz. Aynı nedenle zamanaşımı da davanın ilk açıldığı tarihte kesilmiş olur. Başka bir ifade ile ıslah olunan dava , ilk dava gününde açılmış sayılır. Zamanaşımının hesabında ıslah tarihi değil, davanın ilk açıldığı tarih esas alınır. Zira ıslah, usul işlemlerinin düzeltilmesidir. ( HUMK. md. 87 ) Tarafların boşanmalarına dair olan karar 15.02.2002'de kesinleştiğine iş bu dava da 9.7.2002 tarihinde açıldığına göre dava süresinde açılmıştır. Zamanaşımına uğradığının kabulü ile bu sebeple reddi doğru değildir. İşin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir. 2-4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK. md. 118-494 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur. Sonuç? Temyize konu kararın 1. bentteki sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 14.01.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.(¤¤) ************** .: CopyRight by Sinerji A.Ş. Karardan da anlaşılacağı gibi 2. Daire süreyi 1 yıl olarak kabul etmekte... Ancak benim dikkatimi çeken Dairenin Islaha getirdiği yeni boyut oldu.. Ben başka dairelerin (galiba iş davalarına bakan daireler) ıslah tarihinin zamanaşımı süresinden sonra olması halinde ıslah ile arttırılan kısmın zamanaşımına uğrayacağı görüşünde olduklarını hatırlıyorum.. Acaba yanlış mı hatırlıyorum? Yoksa burada kadın lehine bir zorlama mı var? Öte yandan bir başka mesele nedeniyle aklıma takıldı. İstisnaları olmakla birlikte kural olarak nisbi harca tabi davalarda nisbi vekalet ücretine hükmediliyor. Mal Rejiminin Tasfiyesi davalarında da böyle midir? Ek Not: Pardon ıslahla ilgili durumu sonradan farkettim. Müddeabih artışı yapılmamış, ıslahla dava konusu değiştirilmiş. Ancak her ne olursa olsun. Bu ıslah işleri çok tavsadı. |
29-09-2006, 23:17 | #9 |
|
Sn.Doğanel
Karardaki 1 yıllık zamanaşımı süresi mal rejimi tasfiyesi/katkı payı alacağına ilişkin değildir. Dava ıslah edilmiştir ve boşanmanın eki niteliğindeki tazminat konusundaki zamanaşımı karara konu edilmiştir.Bu nedenle görüşünüze katılmıyorum. Diğer yandan nispi harçlandırılan davalada vekalet ücretinin de nispi olması gerektini düşünüyorum. Saygılar |
30-09-2006, 00:57 | #10 |
|
Aslında karara konu olayın olayımızla benzeşmediği hususunda haklı olduğunuzu söylemeliyim. Kararı dikkatli okuyunca ben de farkettim. Bir açıklama yazacaktım ki siz karşı görüş belirttiniz. 178. maddedeki zamanaşımı Medeni Kanunda Boşanmayla ilgili V. bölümün son maddesi olarak düzenlenmiş. VI. Bölüm ise Mal Rejiminin Tasfiyesi başlığını taşıyor ve bu ayrı bölümde bir zamanaşımı vurgusu yapılmamış. Sn. Yücel Kocabaş'ın sunduğu bilgilerde yer aldığı üzere Prof. Ahmet KILIÇOĞLU'nun görüşü akla yakın gelmekle birlikte bu kadar uzun bir zamanaşımının uygulanmasının da her iki taraf için de boşanma evresinden sonraki hayatlarını böylesi bir dava tehdidi altında geçirmelerinin de kişiler açısından çekilmez olacağı düşünülebilir. Zira 241. maddede düzenlenen 3. kişilere karşı dava açılmasına ilişkin süre de 1 ve 5 yıl olarak düzenlenmiştir. Buradan kanunkoyucunun çok uzun süreler boyunca tarafların dava tedhidi altında yaşamalarını amaçlamadığına dair bir düşünce içerisinde olduğuna kanıt olarak gösterilebilir. Zira Asıl davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düşünüldüğünde eşlerden birinden karşılıksız kazanım elde eden 3. kişiye açılacak davanın 1 ve her halde 5 yıllık süre ile sınırlanması izah edilemez. 3. kişiler lehine yapılan karşılıksız kazandırmaların geri alınması için öğrenme tarihinden itibaren 1 ve her halde mal rejiminin sona ermesinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş ise ki bu karşılıksız kazandırmalar artık değerin bir unsuru olması lazım gelen ve artık değeri azaltan bir takım tasarruflardır. Bu durumda artık değer içinde yer alması gereken bir unsura ilişkin dava süresi 1 ve 5 yılla sınırlanmışsa, artık asıl talep hakkının bundan daha uzun bir süreyi kapsayabileceği kabul edilemez. Bu tip kazandırmalar çoğunlukla mirasçılar lehine yapılacağından, kıyasen Miras Hukukuna ilişkin sürelere de gidilse yine tenkis (ki medeni kanunda miras hükümlerine yollama yapıyor) davası için öngörülen süre ile sınırlanmış durumdayız. Kaldıki edinilmiş malların tamamı 3. kişiye devredilmişse örneğin 6. yıla girildikten sonra açılacak mal rejiminin tasfiyesi davası da bu şekilde anlamsızlaşacaktır. Zaten eşin de boşanma kararının kesinleşmesi evresinden sonra çok uzun bir süre üzerinde hakkı olduğunu düşündüğü bir takım malların kendisine teslimi için beklemeyeceği ve sürecin ardından bir an evvel dava hakkını kullanmak isteyeceği muhakkaktır.
|
30-09-2006, 21:14 | #11 |
|
T.C.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2003/12079 K. 2004/741 T. 8.1.2004 • BOŞANMA ( Katkı Payından Kaynaklanan Uyuşmazlığa İlişkin Dava - Uygulanacak Zamanaşımı Süresinin 10 Yıl Olduğu/Boşanmanın Kesinleştiği Tarihten İşlemeye Başlayacağı ) • KATKI PAYINDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN DAVA ( Uygulanacak Zamanaşımı Süresinin 10 Yıl Olduğu - Boşanmanın Kesinleştiği Tarihten İşlemeye Başlayacağı ) • ALACAK ( Evlilik Bağı İle İlgili Katkı Payından Kaynaklanan Uyuşmazlık - Zamanaşımı Süresinin 10 Yıl Olduğu ) • ZAMANAŞIMI ( Evlilik Bağı İle İlgili Katkı Payından Kaynaklanan Uyuşmazlık - Dava Açma Süresinin 10 Yıl Olduğu ) 818/m.66,125 ÖZET : Evlilik bağı ile ilgili katkı payından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkin davada uygulanacak zamanaşımı süresi, BK.nun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresi olup bu süre, boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı, davalı ile boşandığını, boşanma sırasında mala ve nafakaya ilişkin bir hüküm kurulmadığını, evliliği sırasında çeşitli işlerde ücret karşılığı çalıştığını, aldığı ücretin tamamı ile bütün ziynet ve takıları eşine verdiğini, birlikte kooperatif hissesine girmelerine ve otomobil almalarına rağmen her ikisinin davalı eşi adına işlem gördüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000.000.000 TL katkı payını istemiştir. Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık taraflar arasındaki evlilik bağı ile ilgili katkı payından kaynaklanmaktadır. Davanın bu mahiyeti itibariyle uygulanacak zamanaşımı süresi sebepsiz iktisap hükümlerine ilişkin BK.nun 66. maddesi hükmü olmayıp, BK.nun 125. maddesi hükmüdür. Durum böyle olunca 10 yıllık zamanaşımı süresi boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağından ve bu süre henüz dolmadığından mahkemece işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı süresi dolduğundan bahisle davanın zamanaşımı nedeniyle red edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 28.1.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
30-09-2006, 22:58 | #12 |
|
Tasfiye sorunu, katkı payı ile ilgili zamanaşımı konusu ve benzer diğer konular, aşağıdaki forumlarda da tartışılmıştı.
Saygılarımla. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6294 http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=5379 |
01-10-2006, 02:27 | #13 |
|
Sn. Kayar
Daha önce sn. Kocabaş'ın da vurguladığı gibi eski MK zamanında açılmış bulunam ve Katkı payına ilişkin davalarda BK125. maddesi uyarınca 10 yıllık sürenin uygulanacağında bir tartışma yoktur. Sunduğunuz kararda dava yargıtayca da Alacak davası olarak nitelenmiş ve katkı payına ilişkin bir alacak davası olduğu açıkça anlatılmıştır. Hatta bu davalarda Aile Mahkemesinin kurulduğu tarihten sonra dahi alacak davası olmaları itibariyle Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin içtihatlar mevcuttur. Şu an için elimizde edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine ilişkin Aile Mahkemelerinde açılmış bir davada zamanaşımına ilişkin bir karar ve bu kararın tartışıldığı bir Yargıtay İçtihadı mevcut değildir. (En azından tartışmaya ilgi gösterenler sunamadı) Bu durumda sunduğunuz kararın yanıltıcı olmaması açısından ve aksine görüşlerin de olduğu dikkate alınarak, mevcut durumda; - Boşanma ilamının kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde davayı açmak, - Bu süre içerisinde açtığımız davada ne yapıp edip, harcı temin etmek ve davayı mümkünse kısmi değil tam olarak açmak, - Zorunluluk nedeniyle kısmi dava açılması halinde, 1 yıllık süre dolmadan ek davayı açarak (veya ıslah ile) hak kaybına neden olmamak, İhtiyatlı bir hukukçu olmanın gereğidir. Zira mevcut durumda mal rejiminin tasfiyesi davalarında zamanaşımı süresi 10 yıldır gibi kesin bir ifadeyi sizin veremeyeceğiniz gibi bizler de kendi görüşümüz doğrultusunda 1 yıldır veya şu kadardır gibi kesin bir görüş bildiremeyiz. Yaptığımız yasal boşluğun nasıl doldurulması gerekeceğine dair yorumdur, hukuki tartışmadır. Tartışmayı izleyenlerin yanılmaması açısından vurgulamak istedim. Saygılarımla.. |
01-10-2006, 02:41 | #14 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yukarıdaki açıklamalara katılıyorum. Bir forumda tartışmıştık diye anımsıyorum,aradım ama bulamadım. Katkı payında sorun yok, BK.m.125 Ama tasfiyeye ilişkin davanın da, en geç boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinde açılması gerektiğini biliyorum. Konuyu bulursam ekleyeceğim. |
01-10-2006, 20:43 | #15 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiye davasında uygulanacak zamanaşımı konusunda , evvelce verdiğim bilgilere ek olarak şu eklemeleri de yapmak istiyorum.
Ali İhsan ÖZUĞUR’un Ocak/2006 da 3.baskısı yapılan eserinin son güncelleşmiş halini de incelediğimizde, görüşlerinde herhangi değişiklik olmadığı ve herhangi bir yargıtay kararına yollama yapmadığı görülmektedir. Yazar bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği hakkındaki görüşünü sürdürmektedir. (alıntı 1) .Aynı görüş Ahmet KILIÇOĞLU tarafından da paylaşılmaktadır. Diğer yandanYargıtay 2.HD. Tetkik Hakimi Mustafa ŞİMŞEK’in Haziran /2005 de basılan eserinde de , ÖZUĞUR ve KILIÇOĞLU’nun görüşlerine yer verilmekte ve yasa boşluğunun yakın gelecekte yargıtay kararları ile doldurulmasının beklendiği ifade edilmektedir. (alıntı 2) Mustafa DURAL- Tufan ÖĞÜZ –Alper GÜMÜŞ ( Türk Özel Hukuku C:III, Aile Hukuku ,2005 sh: 391) ve Bilge ÖZTAN’ın ( Aile Hukuku ,2004, sh: 289) 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini savunmaktadırlar. Turan ATEŞ (Sultanbeyli-İst. Hâkimi) ise 241.md.den giderek 1 ve 5 yıllık sürelerin uygulanacağı görüşündedir .( Edinilmiş-Kazanılmış Mallara Katılma Rejimi ,2004,sh: 70 ve dev.) .Benim tespit edebildiklerim bunlardır. Bu bilgilerden çıkan sonuca göre, zamanaşımı konusunda ortada yasa boşluğu bulunmaktadır. Bu boşluğun yargıtay kararları ile doldurulması beklenmektedir. Fakat ortada en azından 2006 Ocak ayına kadar çıkan bir yargıtay kararı bulunmamaktadır. Olsaydı bu işin içinde olan 2.HD.si Başkanı ve Tetkik Hakiminin belirttiğim eserlerinde böyle bir karardan söz ederlerdi. Ocak-2006 dan sonrası içinde , yayınlanan veya ulaşılan bir yargıtay kararı mevcut değil . ( Bu arada forumda sunulan Yargıtay kararının “ Katılma payı/Tasfiye” alacağı davası ile ilgili olmayıp, farklı bir dava türü olan “ Katkıpayı/ değer artış payı” davası ile ilgili olduğu görüşümü yineliyorum) Zamanaşımı konusunda elimizde yukarıda belirtilen bilimsel görüşler bulunmaktadır. Bunlardan birinin tercih edilmesinde bence şu ölçütler kullanılmalıdır. Birincisi uygulayıcı olarak olaya temkinli yanaşılması gerektiğini , elde kesin veri olmadığından 10 yıllık süreyi beklemenin riskli bir davranış olacağı ve hak kayıplarına sebebiyet verebileceğini düşünüyorum. İkincisi Sayın ÖZUĞUR yakın zamana kadar , tasfiye işlerine bakan Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin Başkanlığını yapmıştır. Kitabının son baskısının yapıldığı tarihte de dairenin başkanı idi. Kitabında savunduğu 1 yıllık zamanaşımı uygulanması görüşünün Yargıtay özel dairesinde oluşan görüşü yansıtma olasılığı da oldukça fazla gözükmektedir. Saygılarımla.
|
01-10-2006, 21:32 | #16 |
|
Merhaba
Burada açıklığa kavuşturulması gereken bazı kavramlar var.Bunlar katkı payı ve tasfiye alacağı kavramları. Aralarındaki fark nedir? Aynı nitelikte midir? Aynı ise zamanaşımı da aynı mıdır? Katkı payı kişisel mal/değer grubunda mıdır? Katkı payı talebi aynı zamanda tasfiye mi demektir? Farklı ise,farkı nedir? Saygılar |
01-10-2006, 22:00 | #17 |
|
Katkı payı alacağı eski yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejiminde eşlerden birinin diğerinin malına, edinmesinde, iyileştirilmesinde vs. katkıda bulunduğu iddiası ile açtığı ve bu katkıyı ispat ederek yaptığı katkı oranındaki miktarı alacak olarak talep etmesidir. Mal ayrılığı rejimi adı üzerinde yasadan doğan bir ortaklık olmayıp eşlere ait mallar kimin adına tescilli ve/veya kimin adına fatura edilmişse, ve/veya adet gereği kadının veya erkeğin kullanımına ait eşya olarak tespit edilerek bu mallar üzerindeki mülkiyet hakkını ispat eden tarafın malları sahiplenmesi sonucunu doğuran bir sistemdi. Oysa edinilmiş mallara katılım rejimi kişisel mallar bir yana evlilik birliği süresince eşler tarafından edinilen malların tamamında mal kimin adına kayıtlı veya kimina adına fatura edilmiş vs. olursa olsun yasa gereği diğer eşin de bu mal üzerinde yarı oranında hakkını teslim eden bir sistemdir. Yasa gereği oluşan bu ortaklığın sona erdirilmesi yollarından biri mal rejiminin tasfiyesidir. Tasfiye, edinilmiş mallar tespit edilerek, değer artış payı vs. iddialar halledilip, neticede artık değer tespit edilerek bu değerin paylaşılması esasına dayanan bir çözümdür. Mantıken mal kimde kalacaksa hakim tarafından tespit edilerek diğer tarafa da mülkiyeti elinde bulunduran tarafından artık değerin yarısı oranında nakdi ödeme yapılması kararlaştırılır. Her iki rejimin kendine has ince detaylarına girmeksizin, en kısa bu şekilde özetleyebildim. Saygılarımla...
|
01-10-2006, 22:25 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Sn.Doğanel
Edinilmiş mallara katılma rejiminin iki kalem müllkiyeti bulunmaktadır.
Yasa devam eden maddelerde edinilmiş ve kişisel malın neler olduğunu açıklamıştır. Tasfiye sırasında yapılacak olan eylem edinilmiş malın belirlenmesidir.Kişisel malın ayrılmasıdır.Tasfiye edinilmiş malın üzerinden yapılacaktır.(2002 öncesi için mal ayrılığı gereği kalan miktar mülkiyet kime ait ise ona verilecek 2002 sonrasında ise mülkiyetin kime ait olduguna bakılmaksızın diğer eşe yarısı oranında alacak hakkı tesis edilecektir.) İşte bu noktada gerek 1 Ocak 2002 öncesinde gerek sonrasında taraflardan birinin kişisel malı/değeri/parası vs ile diğer tarafa yapmış olduğu katkısı belirlenmeli ve önce bu miktar tasfiyeye girmeden ayrılmalıdır. Benim düşünceme göre 2002 öncesinde ve sonrasında katkı payı olarak adlandırılan ve ayrılması gereken bölümün kişisel mal olduğu dolayısı ile katkı payı alacagının hangı donem olursa olsun aynı nıtelıkte oldugu bu nedenle de katkı payı için öngörülen zamanaşımının 10 yıl oldugunun kabulünün mal rejiminin tasfiyesi için de geçerli olması gerektiğidir. Katkı payı istemi(hangi dönem içinde olursa olsun) kanımca mal rejimi tasfiyesidir. Katılımcılar görüşlerini bekliyorum. Saygılar |
01-10-2006, 22:30 | #19 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Kayar, Üzülerek katılamıyorum. Katkı payı talebinde bulunmak için, mal rejiminin tasfiyesi zorunlu değildir. Evlilik birliği içinde de katkı payı talep edilebileceğine dair Yargıtay kararlarını anımsıyorum. Oysa tasfiye için boşanma hükmü gerekli. Saygılarımla... |
01-10-2006, 22:38 | #20 | |||||||||||||||||||
|
Sn.Sehper
Evlilik birliğinin devamı süresince kişisel malların geri alınmasına engel bir yasal düzenleme ve Yargıtay kararı bulunmamaktadır. Fakat katkı payının istenmesi boşanmanın kesinleşmesine bağlıdır.Bu bir malrejimi tasfiyesidir.İlgili Yargıtay kararını ekliyorum. Saygılar
|
01-10-2006, 22:50 | #21 |
|
Evlilik Birliği Devam Ederken Katkı Payı İstenebileceği
HD 13, E: 2004/012933, K: 2005/000917, Tarih: 27.01.2005[*]ALACAK DAVASI[*]EVLİLİK BİRLİĞİ İÇERİSİNDE EDİNİLEN MALLAR[*]MAL AYRILIĞI REJİMİ
(4721 s. MK. m. 170) Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü. KARAR Davacı, davalı ile 24.7.1976 yılında evlendiklerini, 2000 yılına kadar devam eden evlilikleri sırasında ev kadını olmasına rağmen öğretmen olan davalı eşini katkılarıyla servet sahibi yaptığını, davalının kendisi ve kızını dövmesi nedeniyle 2000 yılı başlarında müşterek haneyi terk ettiğini, evlilikleri süresince ortaklaşa edindikleri hisse senedi, devlet tahvili, hazine bonosu birikimlerinin davalıda kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL.nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, evlilik birliğinin devamı sırasında kendi katkılarıyla davalının üzerine hisse senedi, devlet tahvili ve hazine bonosu almadığını, bu birikimlerde ½ pay sahibi olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL.nin davalıdan tahsilini istemiştir. Tarafların 24.7.1976 yılında evlendikleri ve 2000 yılına kadar bu evlilik birliğini devam ettirdikleri uyuşmazlık konusu değildir. Davalı yanca, terk nedeniyle 3.9.2002 tarihinde açılan boşanma davası 7.10.2003 tarihinde reddedilmiş ve karar Yargıtay 2.Hukuk Dairesince onanarak 24.2.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkemece boşanma kararı olmaksızın mal rejiminin tasfiyesine gidilemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Tarafların evlilikleri 24.7.1976 yılında olup, eski mal rejimine tabiidirler. 743 sayılı Türk Medeni Kanunun 170. maddesi "Karı koca evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmedikleri taktirde veya kabul edipte, kanunda gösterilen sebeplerden birinin hudusü halinde. Aralarında mal ayrılığı cereyan eder" hükmünü getirmiştir. Davacı ve davalı eş arasında mal ayrılığı rejiminin cari olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Evlilik devam ederken katkı payı için dava açılamayacağına ilişkin bir hüküm yoktur. Hal böyle olunca, mahkemece tarafların tüm delilleri toplanarak davacı kadının dava konusu ettiği hisse senedi, devlet tahvili ve hazine bonosu alımında yaptığı katkı oranını tesbit etmek, katkı oranı kadar taleple bağlı kalınarak tazminata hükmetmekten ibarettir. Diğer yandan davalı kocanın iade borcu, iade anındaki duruma göre belirleneceğinden, yeni medeni kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra edinilen hisse senedi vs. var ise bunların da yeni medeni kanunun ilgili hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmesi gerekir. Mahkemece, aksi yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.1.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. Bu konuyu daha önce de aşağıdaki forumda tartışmıştık. Henüz uygulama birliği de yok. http://www.turkhukuksitesi.com/showt...katk%FD+pay%FD |
01-10-2006, 23:12 | #22 | |||||||||||||||||||
|
Sn.Sehper
Öyle anlaşılıyor ki 2.Hukuk Dairesi 13.Hukuk Dairesinden istikrarlı biçimde farklı düşünmeye devam etmektedir.Konuları sizin verdiğiniz örneğe benzeyen bir kararı da ben ekliyorum.Eski düşüncemde hala kalarak) Saygılar
|
02-10-2006, 01:10 | #23 | |||||||||||||||||||||||
|
Sn. Kayar
Kişisel mallara ilişkin taleplerin de (2002'den sonra) tasfiye sürecine dahil olduğuna ilişkin görüşlerinize katılıyorum. TMK'nın Edinilmiş Mallara Katılma başlıklı bölümde yer alan maddeler bir bütün olarak incelendiğinde bunun aksinin ispat edilmesi imkansız; Ancak
|
02-10-2006, 22:39 | #24 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Katkı payının istenebilmesi için; EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA rejiminin TASFİYESİ gereklidir. Boşanmanın gerçekleşmesi ve dahi kesinleşmesi değil. Şimdiye dek karşılaşılan olaylarda, forum sorusunda da olduğu gibi, boşanmayla birlikte mal rejimi tasfiyesi gündeme geldiğinden böyle bir paralellik kurmaya eğilimliyiz belki de. Diyelim ki, eşlerden biri, edinilmiş mal rejiminin tasfiyesini ve varsayalım mal ayrılığı rejimine geçilmesini istiyor. Yasada bulunan gerekçelerle. Hakim ne yapacak? Olmaz, rejimi tasfiye edemem, falanca taşınmazdaki katkın hakkında da sana ait katkıyı belirleyemem, mal ayrılığına da hükmetmem, önce boşanın mı diyecek??? |
03-10-2006, 16:00 | #25 |
|
Mal rejimi eşlerden birinin ölümü veya başka mal rejimine geçilmesi ile sona erer.Mal rejimi boşanma ile sona ermesi durumunda ise kararın kesinleşmesi gerekmektedir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/12451 K. 2005/14803 T. 25.10.2005 • MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ ( Kesinleşen Boşanma Davasının Açıldığı Tarihte Sona Ereceği - Mal Rejiminin Sona Ermesi Ve Tasfiye Halinde Her Eş Diğer Eşte Bulunan Mallarını Geri Alabileceği ) • MALLARIN İADESİ ( Eşler Arasındaki Yasal Mal Rejimi Kesinleşen Boşanma Davasının Açıldığı Tarihte Sona Ereceği - Mal Rejiminin Sona Ermesi Ve Tasfiye Halinde Her Eş Diğer Eşte Bulunan Mallarını Geri Alabileği Katkı payının istenebilmesi için mal rejimin tasfiyesi,mal rejimin tasfiyesi için ise kanunun aradığı hallerin gerçekleşmesi gerekecektir.Ancak taraflar arasındaki talep sadece başka bir mal rejimine kanundaki gerekçelerle mal ayrılığına geçilmesi ve bu suretle oluşan katkı payının istenmesi ise tabikii boşanma ve bunun kesinleşmesi gündene gelmeyecektir.Ancak öncelikle mevcut mal rejiminin tasfiyesi ve bunun içinde de katkı payının değerlendirilmesi gerekecektir. |
24-03-2007, 16:00 | #26 |
|
Sayın meslektaşlarım boşanma davası derdest iken edinilmiş malların tasfiyesi için dava açsam red mi edilir yoksa boşanmayı bekletici meslemi yapar. Eğer bekletici mesele yapacaksa bu durumda bankadaki nakit paralar için tedbir kararı verirmi. hakimlerle görüştün dava açabileceğimi söylediler ancak tedbir konusunda değerlendiririz dediler.
cevaplar için teşekkür.. |
10-04-2007, 09:14 | #27 |
|
Yeni tarihli bir katkı payı alacağı davasında davalı vekili idim. Mahkeme, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının, Mersin'de yapılan Aile Hukuku konulu panelde açıkladığı son görüşü uyarınca, "KATKI PAYI ALACAĞI DAVASINDA, 1 YILLIK SÜREYİ HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE" olarak kabul etti. Ve 1 yıllık hakdüşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeni ile davanın reddine karar verdi. Yani zamanaşımı süresi değil, bir yıllık süre hakdüşürücü süredir,dedi.Şu anda temyiz sonucunu bekliyoruz.Yeni bir karar olduğu için sizlerle paylaşmak istedim.
|
10-04-2007, 12:07 | #28 |
|
Malrejimi tasfiyesine ilişkin Yargıtay 10 yılık süre olduğuna karar vermiştir.
Ayrıntılar için: http://www.turkhukuksitesi.com/showt...6927#post76927 SAaygıalrımla |
16-04-2007, 15:23 | #29 |
|
Tasfiye davası boşanma davası kesinleşmeden karara çıkabilecek bir dava değil. Ancak ben şahsi eşyaların iadesi davasının boşanma kararı kesinleşmeden karara çıkabileceğine ilişkin Yargıtay Kararları okudum. Fakat bahsedilen tasfiye davası olduğu için boşanmanın kesinleşmesi şart. Ama boşanma davası ile birlikte görülmesinde herhangi bir sakınca yok. Tasfiye davası nısbi harca bağlı bir dava olup , boşanma davası ile birlikte açılmış ise bile hakimin harcı daha sonra tamamlattırmasına da herhangi bir engel. tasfiye davalarında yetkili mahkeme evliliğin boşanma ile neticelenmesinde boşanmada yetkili mahkeme
|
20-12-2008, 01:52 | #30 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Yücel Kocabaş, Görüş ve değerlendirmelerinizi büyük bir beğeniyle okudum. Sizi tebrik ederim. Sayın Av.Habibe'nin Yargıtay kararlarına atıfları doğrudur. Ancak, bu konuda kanunda boşluk olduğu fikrine ben de katılıyorum. Diğer taraftan soruna hukuk mantığı açısından bakılınca, kanunda mal rejimi tasfiyesi değişik mal rejimlerine göre ayrıntılı olarak ele alınmışken ve tarafların boşanmaları sözkonusu iken, halk deyimiyle, malların paylaşılması düşünce ve fikri, yine tarafların zihninde en çok düşünülen bir husustur. Hal böyle iken, zamanaşımını keyfi olyarak 10 yıl şeklinde değerlendirip, boşanmadan örneğin,9 yıl geçtikten sonra mal rejimi tasfiye davası açılmasının anlamsız olacağını düşünüyorum.Tasfiye davasının 10 yıllık alacak zamanaşımına tabi kılınması, bana göre hukuka ters düşmektedir. Tabiatıyla, taraflardan birinin gizlediği örneğin edinilmiş bir menkul veya gayrımenkulün 1 senelik zamanaşımı sonrasında ortaya çıkmasının, ceza davalarındaki iadeyi muhakeme olarak adlandırılan yaklaşıma benzer bir yaklaşım çerçevesinde ele alınması hakkaniyete daha uygun olacaktır. Bunun da süresi, alacak davalarında sözkonusu olan 10 yıllık süre tabii ki olabilir. Yargıtay içtihadı ile bu boşluğun bir şekilde doldurulabileceğini değerlendiriyor, Yücel Bey'i yalın anlatımı konuya olan hakimiyetiyle tekrar tebrik ediyorum. Saygılarımla. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Edinilmiş Mala Katılma Tapu İptali | denipre | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 16 | 19-10-2012 11:20 |
edinilmis mallara katılma rejimi | obaykan | Meslektaşların Soruları | 11 | 19-08-2011 08:54 |
E.Mallara Katılım Rejimi/Henüz Dava Açılmadan/Mevduat Diğer Eşin Hak ve Yetkileri/ | Jeanne D'arc | Meslektaşların Soruları | 19 | 24-03-2009 15:19 |
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Uygulama Sorunları Sertifika Programı | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 12-11-2006 10:13 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |