Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İİk.277-bk 18

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-12-2006, 14:57   #1
Av.Ufuk

 
Varsayılan İİk.277-bk 18

277 destekli açtığımız bir dava da süre veya aciz belgesi gibi şartların bulunmaması nedeniyle reddedilecek olan bir davada.Talebimiz olmadığı halde hakim BK 18 e göre davamızı kabul eder mi.Ya da bir ıslah dilekçesiyle talep kısmına BK 18 de eklenmeli midir.
Old 17-12-2006, 23:55   #2
Ahmet Turan

 
Varsayılan

Islah etmeniz gerekir yoksa davanız reddedilir.
Old 18-12-2006, 15:57   #3
Av.Duran Küçüköner

 
Varsayılan

HG 00,
E: 2004/15-182,
K: 2004/220,
Tarih: 14.04.2004
[*]TASARRUFUN İPTALİ DAVASI [*]HUKUKİ NİTELENDİRME

Vakıaların hukuki sebebini tayin etmek, kanunları kendiliğinden uygulamakla görevli olan hakimin işidir.

Davacının amacı, borçlunun malvarlığındaki şeylerden bir veya birkaçım yürütmekte olan icra prosedürü içine alarak cebri icra organları tarafından satılmasını sağlamak ve alacağına kavuşmak olduğundan dava dilekçesindeki nitelendirmeye bakılmaksızın İcra ve İflas Kanunu´nun 277. maddesi ve devamında düzenlenen "Tasarrufun iptali" davasına ilişkin hükümler uygulanmalıdır.

(1086 s. HUMK. m. 76, 179) (818 s. BK. m. 18) (2004 s. İİK. m. 277, 278, 283)

Taraflar arasındaki "tasarrufun iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Mersin Asliye Ticaret Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 6.11.2002 gün ve 2001/177-2002/771 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 24.2.2003 gün ve 2003/397-847 sayılı ilamı ile, (...Taraflar arasındaki uyuşmazlık İİK.nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptaline ilişkin olup, davacı alacaklının geçici veya kati aciz belgesini dava şartı olarak ibraz etmesi zorunludur.

Dosyada, kati veya geçici aciz belgesi bulunmadığı ve mahkemece uyarılmasına rağmen ibrazdan kaçınıldığı, dava şartının yerine gelmediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken çelişkili düşüncelerle kabulü bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalılar vekilleri

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı Banka vekili; Davalı-borçlu Aslan aleyhine 7. İcra Müdürlüğü'nün 1999/2610 sayılı dosyası ile icra takibine giriştiğini, alacağın karşılanamadığını, ancak borcun doğumundan sonra borçlunun, Mersin Bahçe mahallesi 108 Ada 22 parselde 1 no'lu mesken ile, aynı ada 89 parselde 5 no'lu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümlerini alacaklıyı ızrar kastıyla 24.7.1998 tarihinde davalı Ömer'e, bu kişinin de 29.9.1998 tarihinde diğer davalı Hasöz'e temlik ettiğini ileri sürerek, muvazaaya dayalı bu temlik işlemlerinin geçersizliği ile, bu taşınmazlar yönünden davacı-alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi tanınmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Aslan vekili, davanın niteliği itibarıyla İİK.nun 277. maddesi kapsamında "Tasarrufun iptali" davası olup, geçici veya kati aciz belgesi ibraz etmeyen davacının davasının reddini savunmuştur.

Davalı Ömer vekili; dava konusu bağımsız bölümlerin, Aslan'ın borcuna karşılık kendisine temlik edildiğinden satış işleminin geçerli olduğunu, tasarrufun iptali istemine yönelik bu davada aciz belgesi ibraz edilmediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Davalı Arife vekili; alacaklı, tarafından borçlunun haczi kabil malı bulunmadığının belgelenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin; "dava konusu bağımsız bölümlerin borçlu Aslan tarafından 24.7.1998'de davalı Ömer'e, bu kişinin de 29.9.1998 günü diğer davalı Arife'ye satışına dair işlemlerin muvazaalı olduğunun anlaşıldığı "gerekçesiyle" 5 ve 1 no'lu bağımsız bölümlerin 24.7.1998 ve 29.9.1998 tarihli devir sözleşmelerinin iptali ile, taşınmazların satış yetkisinin İİK.nun 283. maddesi uyarınca davacıya tanınmasına" dair verdiği karar, Özel Daire'ce yukarıda açıklanan nedenle bozulmuş; Yerel Mahkeme "birden fazla hukuki sebebe dayanarak dava açılabileceği, davacının tasarrufun iptalini isterken muvazaaya dayandığı ve muvazaa şartları da gerçekleştiğinden, aciz vesikası ibrazının gerekmediği "gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.

Alacaklı bankanın, borçlu Aslan aleyhine, kredi sözleşmesindeki kesinleşmiş alacağına dayanarak 13.459.390.549 TL. asıl alacak ile fer'ilerinin tahsilini teminen 9.8.1999 tarihinde icra takibine giriştiği, takibin kesinleşmesi üzerine bazı haciz ve satış işlemleri yapılmış ise de, alacağı karşılamadığı; borçlunun borcun doğumundan sonra tasarrufi işlemle mevcudunu azalttığı iddiasına dayanılarak bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Görüldüğü üzere davacının amacı, borçlunun malvarlığındaki şeylerden bir veya birkaçını yürümekte olan icra prosedürü içine alarak cebri icra organları (icra dairesi) tarafından satılmasını sağlamak ve alacağına kavuşmaktır. Dava dilekçesindeki anlatımlardan, davanın gerçek sebebi ve temelinin bu olduğu açıktır. (HUMK m. 179/3)

Bu noktada, olaylara uygulanacak kanun hükmünü bulmak, diğer bir anlatımla, vakıaların hukuki sebebini tayin etmek, kanunları kendiliğinden (re'sen) uygulamakla görevli olan hakimin işidir. (HUMK. m.76)

Somut olayda uygulanacak kanun hükmünü genel nitelikteki Borçlar Kanunu'nda değil (BK m. 18), maddi olguya uygun ve daha özel nitelikteki, icra hukukunda aramak gerekir.

Nitekim icra hukuku, alacaklının devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağına ilişkin esasları düzenleyen bir hukuk dalıdır.

Bu itibarla davanın, "dava dilekçesindeki nitelendirmeye bakılmaksızın "İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen "Tasarrufun iptali" davası olduğu kuşku ve duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca; İcra ve İflas Kanunu'nun 277. maddesinin 1. fıkrasının amir hükmü gereği, alacaklının aciz belgesini dava şartı olarak ibraz etmesi gerektiği gözetilerek, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

Sonuç : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.4.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Old 18-12-2006, 17:12   #4
Av.Ufuk

 
Varsayılan

Bu kararı nasıl yorumlamalıyız.Alacaklı BK 18 e göre dava açamayacak mı.açarsa aciz belgesi gerekecek mi.Bk 18 277 deki süreleri kaçırınca mı işe yarayacak.
Old 19-12-2006, 17:12   #5
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Elinde aciz vesikası olmayan ve süreleri kaçıranlar için genel nitelikte BK 18 alacaklıların imdadına yetişiyor.Hakim de olaya uygulanacak hukuku resen bulmakla yükümlü olduğundan bu hususu araştırması gerekiyor.Kanımca siz yinede genel hükümlere dayandığınızı da belirtin.Saygılar
Old 16-01-2009, 14:00   #6
Ayfan Pısıl

 
Varsayılan

Daire :4. HD
Esas No :2007/2654
Karar No :2007/4665
İlgili Maddeler :BK m 18 iik 277 VD
İlgili Kavramlar:Borçlunun Muvazaali Mal Kaçirmaya Ilişkin Hukuki Işlemlerinin Iptali


Muvazaa»nın «tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla kendi gerçek iradelerine uymayan haksız eylem niteliğinde anlaşmaları» olduğu; muvazaa iddiasını her zaman ileri sürülebileceği (bu durumda zamanaşımının sözkonusu olmayacağı)-
Davacı Müflis Türkiye İthalat İhracat Bankası A.Ş. İflas İdaresi vekili Avukat Naciye Teker tarafından, davalı Mustafa Çoban vd. aleyhine 17.10.2002 gününde verilen dilekçe ile tasarrufun iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 10.3.2006 günlük kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, «kredi alacağının semeresiz bırakılması amacıyla, dava konusu taşınmazın muvazaalı (danışıklı) olarak devredilmesinden kaynaklanan tasarrufun iptaline» ilişkindir. Mahkemece, «İİK’nun 284. maddesi gözetilerek davanın zamanaşımı yönünden reddine» karar verilmiştir.
Davacı, istemde bulunurken BK’nun 18. maddesi ile İİK’nun 277. ve devamı maddelerine dayanmıştır. Mahkemece olay İİK’nun 277. ve devamı maddeleri gereğince incelenerek sonuçlandırılmıştır.
Muvazaa, «tarafların 3. kişileri aldatmak amacıyla kendi gerçek iradelerine uymayan haksız eylem niteliğinde anlaşmaları»dır. Davacı, «borçlu davalının borçtan kurtulmak amacıyla taşınmazı diğer davalılara satış gibi gösterdiğini» iddia etmektedir. Dava dilekçesinde açıkça muvazaaya dayanıldığı belirtilmiştir. Bu ileri sürülüş biçimi, davanın İİK’nun 277. ve devamı maddelerindeki iptal davasından çok, BK’nun 18. maddesinde açıklanan muvazaa hukuksal nedenine dayalı bir dava olduğunu göstermektedir.
Muvazaa iddialarında zamanaşımı söz konusu olmaz. Olayda muvazaanın belirlenmesi durumunda, İİK’nun 283/1. maddesi benzetme yoluyla uygulanmak suretiyle, tapu iptaline gerek olmadan alacağın tahsili için haciz ve satış isteyebilme yönünde hüküm kurulabilir.
Şu durum karşısında mahkemece, BK’nun 18. maddesi uyarınca genel hükümlere göre dosyanın incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönün gözetilmeden hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
Üye K. Kancabaş’ın karşı oy yazısı:
Dava, «açılmış veya açılacak alacak veya tazminat davasını sonuçsuz (karşılıksız) bırakmak amacı ile kötü niyetli (borçlu) davalı ile 3. kişi arasındaki muvazaalı mal kaçırmaya ilişkin hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptali davası»dır.
Söz konusu muvazaalı mal kaçırmaya ilişkin işlemlerin (tasarrufların) iptali davalarında yasa koyucu alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmesi için kötü niyetli borçlular ile 3. kişiler arasındaki işlemlerin (tasarrufların) iptali için (kesinleşmiş bir alacağın olması, borçlunun borcunu ödemekten acze düşmesi nedeniyle aciz vesikasının verilmesi, vs.) gibi koşulların bulunması kaydı ile İİK’nun 277 ve devamı maddelerinde düzenleme yapmış olmasına rağmen, Yargıtay 4. Hukuk Dairemizin sayın çoğunluğu alacak veya tazminat isteği ile açılmış bir davanın varlığını yeterli görerek, «İİK’nun 277 ve devam maddelerinde öngörülen koşulların varlığının araştırılmasına gerek görmeyerek» açılan davada borçlu (davalı) olduğu iddia edilen kişinin alacak veya tazminatın doğumu tarihine yakın tarihte 3. kişilerle yaptığı hukuki işlemlerin (tasarrufların) BK’nun muvazaayı düzenleyen 18. maddesi gereğince iptal edilmesi görüş ve düşüncesindedir.
Açılan her davanın «yasal dayanağı»nın bulunması ve davanın açıldığı anda davacının dava açmakta «hukuki yararı»nın bulunması dava şartlarındandır. Usul ekonomisi de nazara alınarak dava şartlarının bulunup bulunmadığının mahkemece davanın başında res’en araştırılıp değerlendirilmesi gerekir.
Bu anlamda Dairemizin sayın çoğunluğun görüş ve düşüncesine göre açılan, İİK’nun 277 ve devamı maddelerindeki koşulları taşımamasına rağmen sadece BK’nun muvazaayı düzenleyen 18. maddesine göre kabul edilen, borçlu olduğu iddia edilen kişi ile 3. kişi arasındaki mal kaçırmaya ilişkin hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptali davalarında davaların yasal dayanağı ve davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur.
Şöyle ki,
1- İİK’nun 277 ve devamı maddelerindeki koşulları taşımayan hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptali davalarında dairemizin sayın çoğunluğunun yasal dayanak olarak kabul ettiği B.K.’nun 18. maddesi, tüm muvazaalı işlemlerde uygulanan genel ve işlemlerin yorumlanması ile ilgili bir madde olup, tek başına bu davaların yasal dayanağını oluşturmaz.
Yargıtay 4. Hukuk Dairemizin sayın çoğunluğu dahi, BK’nun 18. maddesine dayanılarak hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptali ilişkin kararlarda İİK’nun 283. maddesine uygun hüküm kurulmasını aramaktadır. Bu uygulama dahi, BK’nun 18. maddesinin açılan hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptali davalarının tek başına yeterli bir yasal dayanağı olmadığını göstermektedir. Ayrıca, hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptali ile ilgili taleplerde İİK’nun 277-282. maddelerinde düzenlenen ön koşullar açılan davalarda aranmazken İİK’nun 283. maddesine uygun hüküm kurulmasını aramak kanaatimizce çelişkidir.
Yine, Dairemizin sayın çoğunluğunun kabul ettiği görüş ve uygulama doğru kabul edildiği takdirde İİK’nun 277 ve devamı maddelerinin uygulanma alanı kalmaz. Zira, herkes alacak ve tazminat talepleri ile ilgili açtığı davalarda alacak veya tazminatın kesinleşmesini, borçlu (davalının) acze düşmesi nedeniyle aciz vesikası alınması gibi alacağın takibini zorlaştıran koşulları gerçekleştirmeden bu yolla amacına ulaşabilir. Bunun sonucu olarakta İİK’nun 277 ve devamı maddelerindeki düzenlemenin, yasa koyucu tarafından uygulanmamak üzere düzenlendiğini kabul etmemiz gerekir ki bu durum, yargının görevinin yasaları uygulamak olduğuna ilişkin prensibe uygun düşmez.
2- Diğer yandan (alacak veya tazminatın kesinleşmediği, aciz belgesinin alınmadığı, diğer bir deyişle İİK’nun 277 ve devamı maddelerindeki koşulların oluşmadığı haller nazara alındığında davacının dava açmakta «hukuki yararı»da bulunmamaktadır. Halbuki hukuki yarar davanın açıldığı anda var olmalıdır. İleride hukuki yararın var olabilme ihtimali dava açmak için yeterli değildir.
Zira, hukuki işlemin iptali davasının asıl dayanağı olacak olan «alacak veya tazminat» davasının davacı lehine sonuçlanıp sonuçlanmayacağı sonuçlansa dahi borçlu (davalı)nun olup olmadığı, bunların davacı (alacaklı)nın alacağını karşılayıp karşılamayacağı belli değildir. Bu belirsizlik hukuki işlemin (tasarrufun) iptali davasının açılması anında davacı lehine davada hukuki yararın henüz mevcut olmadığını gösterir.
«İİK’nun 277 ve devamı maddelerindeki koşulların gerçekleşmesine kadar, kötü niyetli borçlu ile 3. kişi ve diğer 3. kişiler arasında iptale konu mal veya hakkın el değiştirmesi ve son hak sahibinin iyi niyetli kabul edilmesi halinde alacaklının alacağını elde edememe gibi bir tehlike ile karşı karşıya kalabileceği» iddiası ve bu yönde açılan davalarda «davacının hukuki yararı vardır» şeklindeki gerekçe de kanaatimizce doğru değildir. Zira, bu iddia ve gerekçeler yasal dayanağı olmayan davayı kabul edilebilir hale getirmediği gibi, açılacak alacak ve tazminat davaları ile birlikte İİK’nun 264/1. maddesine göre istenecek ve mahkemece kabul edilecek ihtiyati haciz kararı ile yukarda ileri sürülen muhtemel tehlikede ortadan kaldırılabilir.
4. HD. 9.4.2007 T. E: 2654, K: 4665
Old 16-01-2009, 14:03   #7
Ayfan Pısıl

 
Varsayılan

yukarıdaki HGK kararının tersi yönde bir karar,
muhalefet şerhi HGK yönünde ve konuyu dokrinsel yönden çok güzel açıklamış.
Old 17-01-2009, 15:20   #8
handekumas

 
Varsayılan

aynı şekilde davalısı olduğumuz bir davada inatla mahkemeden davacının talebini iik 277 mi yoksa BK 18. maddesine mi dayandırdığını açıklamasını istedik. Mahkemece davacıya süre verildi.
davacı vekili davasını öncelikle md 18 e dayandırdığını terdiden iik 277 dayandırdığını söyledi
çünkü onların da elinde aciz vesikası yok.

gerçi hakim hukuki nitelendirme bize ait diyor, yani siz iik 277. ye göre açsanız da hakim BK 18. maddedeki koşulların varlığını tespit ederse ona uygun olarak yargılama yapmakla yükümlü.

ikisinin de ispat koşulları yargılama usulleri farklı.

davanızı ıslah etmenize gerek yok, hukuki nitelendirme hakime ait olduğu için bu bir ıslah da olmaz zaten davanın dayandığı hukuki sebebi değiştirmeyi kastediyorum
Old 19-01-2009, 12:11   #9
Ayfan Pısıl

 
Varsayılan İİk 277 - Bk 18

Esasen İİK 277 ve davamı maddeleri, 3. kişinin muvaaza nedeniyle sözlemenin iptali davası açabilmesinin özel şeklini düzenlemiştir. çünkü İİK 277 vd maddelerindeki koşullar yoksa 3. kişinin başkaları arasındaki sözleşmenin iptalini talep etmekte hukuksal menfaati yoktur, davanın dinlenebilmesi için davacının dava açmakta menfaati olması dava şartıdır.

İİK 277 vd maddelerindeki koşulların varlığı halinde dava açma koşulları oluşacağından davanın esasının incelenmesine geçilecektir. İİK 277 vd maddelerince açılan dava muvaaza nedenine dayalı oldundan ve bu maddelerde muvazanın ne olduğu, koşulları gibi hususlar düzenlenmediğinden, İİK 277 maddesince açılan davada muvaazanın var olup olmadığının her halukarda BK 18 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.

Uygulamadaki tereddütler ve yargıtay kararları arasındaki çelişki bu nüansın kavranamamasından kaynaklanmaktadır.

ilaveten, soruda bahsedilen durum ile ilgili ıslah gerekebileceği düşünülemez.
Old 25-01-2009, 13:24   #10
AV.SERTANn

 
Varsayılan

Islah edilmesi lazım zira harç,vekalet ücreti,görev hususları BK 18'e göre taşınmazın değerine göre hesaplanmalı
Old 04-06-2009, 16:07   #11
Av.Neşe

 
Varsayılan

Tapu iptaline gerek olmadan alacağın tahsili için haciz ve satış isteyebilme yönünde hüküm kurulan dosya temyiz edildiği taktirde temyiz sonuçlanmadan yani karar kesinleşmeden icrai işlem yapılabir mi yani haciz ve satış istenebilir mi? Aleyhine karar verilen 3.Şahıs açısından bu gayrimenkulün aynına ilişkin bir durum değil midir?
Old 04-06-2009, 17:04   #12
AV.BİLGE KALAYCI

 
Varsayılan

Yargıtayın birçok kararı var. Aciz belgesi Yargıtay aşamasında bile sunulabilir diye. Bu nedenle 277 olarak devamında sakınca yok. Aynı şekilde aleyhimize açılmış 277 vardı. Üçüncü kişinin vekiliydim. Yargıtayın aksi yöndeki kararlarını sunarak ( ya tutarsa mantığıyla ) aciz vesikası olmadığından dava şartı oluşmamıştır dedim. Ancak dediğim gibi bu Yargıtay aşamasında dahi sunulabilir bi şey. Bu arada merak edenlere davayı kaybettim,ancak temyizde.
Old 14-01-2014, 19:13   #13
eser_29

 
Varsayılan

Yetki yönünden bu dava taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde mi açılmalıdır ? Satışın iptali istenmeyip satış yetkisi ve haciz istendiği için yetki değişir mi ? Zira bu hak ayni hakka ilişkin değil, şahsi hakka ilişkindir. HMK'da taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin ise demektedir.

Taşınmazın aynından doğan davalarda yetki
MADDE 12- (1) Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.
(2) İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
(3) Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06546998 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.