20-09-2006, 21:27 | #1 |
|
Yargısal Denetim
Anayasa hukuku tartışılması gereken en önemli konulardan biri.bazı şeyler kitaplardan okuyarak öğrenilmiyor.İnsanın tartışarak öğrendiği bilgi daha kalıcı oluyor.Anayasa hukuku ile ilgili konu deyince insanın aklına binlerce tartışma konusu geliyor.İlk tartışma konsunu ben açmak istiyorum.
Anayasamızın değişik maddelerinde yargı yolunun kapatıldığı bir çok konu var.Bunları herkes bildiği için saymaya gerek olmadığı kanaatindeyim.HSYK'nın verdiği kararlara karşı yargı yolunun kapalı olmasıda bunlardan bir tanesidir.Bu hükümler hukuk devleti ilkesini zedelemektedirler.Dolayısıyla bir an önce anayasamızda yargı yolu kapalı olan kararlar yargıya açık hale getirilmelidir.Düşünüldüğü zaman bu kararlara karşı yargı yolunun kapalı olmasının hiç bir olumlu yönü bulunmamaktadır.Bu durumda bu hükümleri daha fazla anayasada barındırmanın hiç bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.Zaten içtihatlarla bu durum düzeltilmeye çalışılmaktadır.Fakat bu yeterli değildir.Sizce anayasamızda yargı yolu kapalı olan işlemlerin bulunmasının artısı ve eksileri nelerdir.Anayasadaki hükümler ne şeklide değiştirilirse bu bozukluk düzeltilmiş olur.Saygılar... |
21-09-2006, 15:07 | #2 |
|
peki hsyk kararlarını denetlicek hangi kurum var. onlar zaten yargının başındakiler değil mi
|
21-09-2006, 15:40 | #3 |
|
Hukuk devleti açısından bir gerileme göstergesi olan bu durumun ortadan kaldırılması için anayasadaki bazı maddelerin değil anayasanın tümünün değiştirilmesi gerekir.
1982 Anayasasının 2. maddesinde cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olaran hukuk devleti sayılmış fakat hukuk devletinin asgari şartı olan idarenin tüm işlem ve eylemlerinin yargı denetimine tabi olması ilkesi yerine getirilmemiştir. Anayasada hem hak ve özgürlüklere ilişkin hem de diğer bölümlere ilişkin benzer çelişkiler mevcut.Bu da bize gösteriyorki, anayasasının yapım sürecindeki olağanüstü durum anayasanın ölçüyü kaçırmasına sebep olmuştur. Bazıları Türkiyeye özel LAİKLİK, Türkiyeye özel HUKUK DEVLETİ anlayışı gibi terimleri kullanıp bu kötü durumu meşrulaştırmak istiyorlar. Eğer anayasanın başlangıç metninde olduğu gibi dünya milletlerinin şerefli bir üyesi isek , İHAS la bağlı isek tüm uygar ülkelerde kabul edilen ve uygulanan hukukun genel ilkelerine uygun bir hukuk sistemine sahip olmalıyız.. saygılar.. |
21-09-2006, 20:35 | #4 |
|
Sayın Sacit ,haklı olarak gösterdiğiniz tepkiyi anlıyorum.Ama anaysada hukuk devletine aykırı olan hükümlerin bulunması başka birşeydir,anayasanın tamamının hukuk devleti ilkesine aykırı olmas ise çok başka bir şeydir.Bir ülkenin anayasasının tamamen değiştirilmesi gerektiğini iddia edebilmek için çok sağlam delillerinizin olması gerekir.Aksi halde mevcut anayasamıza hakaret etmiş olursunuz ki ben anayasamızdaki yargı yolunu kapayan hükümlerin bulunmasının anayasamızın eksik bir yönü olduğunu kabul etmekle birlikte anayasamızın tamamen değiştirilmesi gerektiği iddiasını kabul etmiyorum.Anayasamızdaki hükümler hukuk devleti ilkesini gerçekleştirmeye yönelik hükümlerdir.Aksi bir durum ortaya çıktığında madde değiştirilir.Anayasanın tamamen değiştirilmesini gerektirecek bir durum yok henüz.Umarım hiç de olmaz.Saygılar...
|
21-09-2006, 20:37 | #5 |
|
Sayın Canerilkan ,haklısınız HSYK yargının başında.Ama denetlemek istedikten sonra denetleyecek bir kurum bulunur elbet.Mesela bu görevi Anayasa Mahkemesi'ne veya Yargıtay'a verebiliriz.Ne dersiniz...
|
22-09-2006, 11:05 | #6 |
|
Sayın yılmaz,
Anayasasının tümüyle değiştirilmesi fikrini bir çok insan paylaşıyor, her ne kadar anayasa bir çok kanun değişikliğiyle ilk halinden uzaklaşmışsa da hala etkisi ve kalıntıları devam etmektedir. Siz Yargı denetimiyle ilgli maddeleri değiştirilebilirsiniz fakat anayasanın getirdiği ve aşırı derecede yetkilendirdiği kurumlara uygulayabilir misiniz? Aşağıdaki yazıyı okumanızı tavsiye ederim Saygılar Sami Selçuk ve İbrahim Kaboğlu, Anayasa'nın değişmesi gerektiğini belirtti. KONYA/ İZMİT Yargıtay Başkanı Sami Selçuk ile Marmara Üniversitesi Hukuk Faakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu yaptıkları ayrı ayrı açıklamalarda Anayasının tümden değişmesi gerektiğini vurguladılar. 'KANUNLARIMIZ ÇAĞDIŞI' Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nce Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Hukuk Reformu" konulu konferansta konuşan Sami Selçuk, şöyle dedi: "Örneğin, Medeni Kanunu İsviçre'den, Ceza Kanunu İtalya'dan alındı. Çünkü, bu ülkelerdeki kanunlar, o dönemin en ileri kanunlarıydı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında kanunlar yeterliydi. Ancak artık kanunlar ve uygulamalar yetersiz kalmaktadır. Hukuk alanında acil reforma ihtiyaç vardır. Kanunlarımızın birçok maddesi çağdışıdır. Bu nedenledir ki, Türkiye, hukuk yarışında çağın gerisinde kalmıştır. Türkiye'de hukuk, bilimden uzak olarak uygulanmaktadır." '82 ANAYASASI DEĞİŞMELİ' Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise yaptığı açıklamada, Anayasa'daki bazı maddelerin üzerinin çizildiğini ya da hükmün çıkarıldığını, bunun gerçek anlamda değişiklik olamayacağını vurguladı. Prof. Dr. Kaboğlu, Kocaeli Barosu İnsan Hakları Komisyonu ve Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Kulubü'nün ortaklaşa düzenledikleri "İnsan hakları açısından 2001 Anayasa değişiklikleri" konulu konferansta, 1982 Anayasası'nın değiştirilmesi ihtiyacının, uzun yıllardır ülkenin gündeminde bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "Anayasa'da değişiklik" yerine, "Anayasa'yı değiştirmek" gerektiğini kaydetti. http://www.ozgurpolitika.org/2001/11/18/hab03.html |
22-09-2006, 11:36 | #7 |
|
Eklemiş olduğunuz yazılardaki isimler anayasa hukukunun en önemli isimleri olabilir.Fakat bu kişilerin anayasanın tamamen değiştirilmesi gerekitğini iddia etmeleri benimde onlarla aynı fikirde olmamı gerektirmez.Yazılardan birinde; bir çok kanunumuzu başka ülkelerden aldık ama artık kanunlar çağdışı kaldı ,deniliyor.Kanunlarımızı farklı ülkelerden iktibas etmiş olabiliriz ama anayasa bir ülkenin tabiri caizse formatıdır.Yani hiç bir ülke kendi anayasasını başka ülkelerden iktibas yaparak yenileyemez.Bu İktibas yaptığımız ülkenin anayasasının bizim anayasamızdan üstün olduğunu gösterir ki ben bu fikri hiç bir şekilde kabul edemem.Ülkemiz anayasasını kendi şartlarına ve kendi toplumuna göre hazırlamıştır.Tabiki zaman ilerledikçe bir çok hükmü çağdışı kalmış olabilir.Ama anayasamızın tamamı için aynı şeyi söyleyemeyiz.Kaldı ki birçok insan anayasamızın tamamının değiştirilmesi gerektiğini iddia ediyor ama kimse kalkıpta anayasamızdaki hangi hükümlerin çağdışı olduğunu belirtmiyor.Ne yazık ki bazen bazı insanların anayasanın tamamen değiştirilmesi gerektiğini savunması hukuki açıdan bunun gerekli olmasından kaynaklanmıyor.Anayasa bir üst normdur.Her fırsatta bir anayasanın tamamını değiştirmek o ülkedeki hukuki istikrarı ortadan kaldırır.Nitekim geçmişte bu durumun somut örneklerine şahit olmadık mı!!!
|
22-09-2006, 11:48 | #8 |
|
syn yılmaz hsyk karşı yargı yolununun açımasını ve aym yeni yetkiler verilmesini öneriyosunuz hukuk devleti açısından doğru bir tespit olabilir ama bu yetkinin aym verilmesi doğru olurmu biraz düşünmeli zira aym zaten kendiyetkilerni aşmıyormu meclis çalışmalarına verilen ada bağlı kalmayıp dilediği kuralları dolaylı yönden denetlemiyomu şöyleki ohalkhk denetleme yekisi yokken o kendine yetkiyi dolaylı yönden sağlıyo şüphesiz siyasi iktidarın ohal dönemlerinde dahi sınırlanması gerekir ama meclisin üstünde bir güç olması düşünrücü kalıyo
|
22-09-2006, 14:41 | #9 |
|
Hsyk kararlarını ve yargı yolu kapalı olan diğer bütün kararları denetime açmak konusunda hepimiz hemmfikiriz.Ama bu işin anayasa mahkemesine verilmesi sadece bir öneriydi.Daha mantıklı çözümlerde bulunabiilir tabi.Fakat anayasa mahkemesinin ohal khk'larını denetleyerek yetkisini aştığı fikrinize katılmıyorum maalesef.Çünkü Anayasamızdan denetiim yolu kapalı olan idari işlemler için denetim yolu açılana kadar, ki bunlardan biride ohal khklarıdır,bu denetimi içtihatlar yolu ile sağlamak hukuk devleti ilkesini gerçekleştirmeye yöneliktir.Örneğin ;AYİM'de bir kararında YAŞ kararlarına karşı yargı yolu kapalı olabilir ama bununla kastedilen YAŞ kararları iptal davasına konu olamaz demektir.Dolayısıyla ben YAŞ kararları hakkında açılan iptal davalarına bakamasamda bu kararlar hakkında tespit hükmü verebilirim.Dolayısıyla YAŞ kararlarına karşı tespit davası açılabilir dedi.Nitekim tüm bu içtihatlar Anayasamızdaki yargı yolu kapalı olan bu işlemlere karşı yargı yolunu açabilmek içindir ve de gereklidir.En azından anayasada bu konuda değişiklik yapılana kadar.Ayrıca bu içtihatlar anayasada bu konuda yapılacak değişkliğe zemin hazırlamaktadır diye düşünüyorum...
|
22-09-2006, 17:59 | #10 |
|
Sayın yılmaz,
Ülkemizde istikrarın bozulmasının nedeni eski anayasayı ortadan kaldırıp yeni bir anayasa yapılması değil, bu işlemin demokrasiye, anayasal düzene bir darbe vurularak yapılmasıdır.Bu geleneksel hale gelmiş askeri vesayet rejiminin ürünüdür, şu anda yapılacak olan anayasa ( eğer yapılırsa) milletin insiyatifinin ürünü olacaktır. HSYK karalarının denetleyecek kurum için de bir anayasa değişikliği gerektirir, bu yetkiyi şu anda varlığını sürdüren bir organa verilmesi ise bir paradoks oluşturacaktır. Hak arama özgürlüğünü genişleticeği gerekçesiyle tasarlanan ombdusmanlık yasası sezer tarafından, yargı tasviye edeceği, yargının işlem yetkisini kısıtlayacağı gerekçesiyle meclise geri gönderilmişti, Görüldüğü gibi statükocular yargının şu andaki durumunun değiştirilmesinden rahatsız durumdalar, yenilik için köklü değişiklik gerekir Bunun için ise normlar hiyerarşisinde en üst katta bulunan anayasanın tümüyle reformize edilmesi gerekir. Bu görüşe katılırsınız ya da katılmazsınız, sizin dediğiniz gibi anayasayı kısmı olarak değiştirelim, ve anayasanın 159. maddesinde HSYK kararlarının denetlenemeyeceğini ilişkin ibareyi çıkartalım, Peki kim denetleyecek yine yargısal bir organ mı yoksa siyasal bir organ mı, yada uluslararası bir mahkeme mi? Bununla ilgili yine bir anayasa değişikliği yaptık diyelim bu sefer değişiklik sonrası durum anayasanın 9. maddesine aykırı olmaz mı? İdarenin yaptığı uyarma ve kınama cezaları bile denetlenemezken, yargı organın karalarının mevcut düzene köklü değişiklik getirmeden denetlenmesi imkansızdır. Anayasanın tümüyle değiştirilmesi fikri sadece bu konuyla ilgli değil anayasanın düzenlediği tüm konularla ilgildir.Değişiklikler yine değişiklik yapmayı zorunlu kılacaktır. AYM nin kendi yetki alanında bulunmayan işlemleri denetlemesi sadece OHAL için değil diğer işlemler için de sözkonusu olmuştur.Mahkeme meclis karalarını içtüzük değişikliği olarak bile kabul edilip, denetlemiştir. Anayasanın getirmiş olduğu her organ anayasada belirlenen sınırlar ve verilen yetkiler dahilinde hareket etmelidir.Bu durum Anayasal demokrasi, anayasa kültürü gibi kavramlara uzak olduğumuzu gösterir. Çünkü anayasa kendine saygı gösterilmesi hak edecek nitelikte değildir. 1961 anayasasının uygulanış döneminde de siyasal iktidarlar anayasaya kendi ürünleri olmadığı kendilerini seçen halkın ürünü olmadığı gerekçesiyle saygı göstermemiş, kabullenmemişlerdir. saygılar.. |
22-09-2006, 18:19 | #11 |
|
Öncelikle ombudsmanlık kurumunun yargı organının yetkisini kısıtlayacağı fikrine Sayın Sezer gibi bende katılıyorum.Çünkü belittiğinizi gibi Ay. m.9'a göre yargı yetkisi bağımsız mahkemeler eliyle kullannılır.Ombudsmanlık kurumu ise bir mahkeme değil özerk bir kurum olacaktır ki bu durumda yargı yetkisinin üstünde bir güç tanımış olacağız.Bu da yargı organlarımızın bağımsızlığını kısıtlayacak ayrıca yargı işini yargı organından başka bir organa bırakmış olacağız.Bu da kabul edilmesi güç bir durumdur.
Birde demişsinizki; diyelimki anayasayı kısmen değiştirdik.Daha sonrada hsyk 'yı kimin denetleyeceğini belirlemek için bir kanun çıkaracağız.Daha sonrada bu durum anayasa madde 9' a aykırı olacak .Sonra yine değişiklik ,yine değişiklik...Bu görüşünüze katılmıyorum.Çünkü tek bir değişiklik kanunuyla hepsini halletmemiz mümkün .dediğiniz gibi ayrı ayrı kanunlar çıkarmaya gerek yok.Bir kanunla Anayasadaki yargı yolu kapalı olan işlemler için yargı yolunu açan bir ibare ekleyeceğiz.Aynı kanuna koyacağımız bir hükümle de bu denetimi hangi organın yapacağını belirteceğiz.Yani farklı farklı değişiklikleri gerektirecek bir durum olmayacak. Bir başka sorun ise;bu denetimi siyasi bir organmı,lusal bir organmı yoksa başka bir yargı organı mı yapacak.Bu durum anayasa madde 9 'a aykırı olmayacakmı demişsiniz.Tabi ki denetleme işini yargı organı dışında başka bir mercie verirseniz 9. maddeye aykırı olur.Ama ben hiç bir zaman bunu savunmadım.Denetimi yine yargı organları yapacak.Ben bu iş için Anayasa mahkemesi veya YargıtayI uygun görüyorum.Ama başka bir kurumda olabilir tabi,yargı organı olmak şartıyla .Sonuçta anayasanın tümünü değiştirecek bir durum olmadığı kanaatindeyim halen... |
22-09-2006, 18:40 | #12 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın yılmaz,
Ombdusmanlık yasasından bahsetmişken bu tasarıyla HSYK, YAŞ kararlarının denetim yolunun açılacağından bahsetmeyi unutmuşum, Ombdusmanlık yasasıyla bu kararları ombdusman halk adına onları bilgilendirerek denetlenmesi yolu açılacaktır. Yukarda da dediğim gibi yargı organın kararının yine başka bir yargı organına denetlendirmesi bana mantıksız gelmektedir.Saydığınız kurumlardan AYM nin iş yükü haddinden fazladır, yargıtay ise bu denetleme işlemin yapacak kapasiteye ve niteliğe sahip değildir.Çünkü en yüksek adli mahkemedir, ve görevi de niteliği gereği olmalıdır. Ombdusmanlık kurumuyla ilgili düşünceniz bundan aylar öncesinde tam tersiydi, bu fikrinizi değiştirmenizin sebebi nedir?
|
22-09-2006, 18:51 | #13 |
|
Ombudsmanlık yasa tasarusı ile yargı yolunun açılmasının amaçlandığını zaten biliyorum.Ayrıca aylar önce yazmış olduğum görüşüme de saygı duyuyorum.Ama geçenlerde bir idare hukuku hocasıyla tanıştım.Onunla da sohbet ilerleyince ombudsmanklık yasası hakkındaki fikirlerimi paylaştım.Böylece ombudsmanlık hakkındaki görüşümün değişmesine yardımcı oldu.Bu gün ise hocamın satesinde yukarıda yazmış olduğum kanaate sahibim(ombudsmanlık hakkında).İnsanlar kendi fikirlerinden daha mantıklı bir fikirle karşılaştıklarında fikirlerini değiştirebilirler.Bu bir erdemdir...Ayrıca bu denetimi yargı dışında başka bir organa vermek anayasa madde 9'a aykırılık oluşturur diyen sizdiniz.Şimdi yargı organı dışında başka bir kuruma verilmelidir diyorsunuz.Bu durumda eğer bu işi yargı dışında başka bir organa verirsek (sizin görüşünüzü kabul edersek) anayasa madde 9'u değiştirmemiz gerekmez mi?Bu maddeyi değiştirmekde hukuk devleti ilkesini zedelemz mi?
|
22-09-2006, 19:04 | #14 |
|
Fikrinizi değiştirmeniz konusunda sizi tebrik ediyorum,
Yargı organının eğemenlik yetkisini kısıtlayacağı konusunda haklısınız, ancak ben bu konuda menfi bir görüşe sahip değildim, görüşüm değişikliklerin değişikliği doğuracak olması yönündeydi. Bu maddeyi değiştirmek hukuk devleti ilkesini zedelemez askine hukuk develti ilkesini güçlendirir, çünkü yargı organı eğemenlik hakkını sınırsız olarak kullanmamalıdır. Nasıl yasalar genel idarenin ürünü olmasına rağmen bunların denetlenmesi demokratik devlet ilkesini zedelemiyor aksine güçlendiriyorsa ve bu denetleme işlemi yürütme ve yasama dışındaki bir organ tarafından yapılıyorsa, eğer hsyk karalarının denetlenmesi işlemi bir yargı organı niteliğine sahip olmayan kurum tarafından yapılması isabetli olan seçenek olmalıdır. saygılar.. |
22-09-2006, 19:08 | #15 |
|
Teşekkür ederim.Ama Anayasanın 9. maddesini değiştirmek demek,yargılama işini yargı organından başka bir organa vermek demektir.Bence yargılama yapmak ya da yapılan yargı sonucunda verilen kararları denetlemek ,ki b u da bir yargı işidir,sadece bağımsız mahkemelerin görevidir.Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelere aittir.Bu hiç bir zaman başka türlü olmamıştır...
|
23-09-2006, 14:03 | #16 |
|
Demokratik, çağdaş hukuk devletlerinde olmazsa olmaz temel kural erklerin ayrımından ve eşitliğinden geçer. TC Anayasasının giriş bölümünün 4. paragrafında da belirtildiği üzere -ki malumunuz olduğu üzere giriş bölümü de anayasa metnine dahildir (AY md. 176)- “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;” kuralı ve AY md 9 hükmü gereğince yargının temel görevi olan denetim –hukuki denetim- görevini yargı harici bir kuruma vermek her şeyden önce Türk Parlamenter sisteminin temeli olan ve TC Anayasası’nda da yukarda alıntıladığım şekilde ifadesini bulan erkler ayrımı ilkesini zedeleyecektir. Çağdaş erkler ayrımı sisteminde ister erklerin –bizde olduğu gibi- yumuşak ayrımını ister –başkanlık sisteminde olduğu gibi- katı ayrımını benimseyin; erkelerin birbirine üstünlüğünü savunmak olanaksızdır. Hukuk devleti –ya da Anglosakson deyimiyle Hukukun Üstünlüğü- ilkesinin olmazsa olmaz ölçütü; yapılan tüm iş, işlem ve eylemlerin -yapanın kim olduğu önem taşımaksızın- hukuka uygunluğunun sağlanması olduğu göz önüne alındığında bu denetimi yapmak sadece ve sadece yargı organlarının tekelinde bulunabilir.
82 Anayasası’nın; gerek özünde getirmiş olduğu parlamenter sistemin gereksinimi olarak gerekse de günün koşulları nedeniyle özellikle yürütme erkini güçlendirmeyi hedef alması sayesinde bugüne kadar sıklıkla eleştirilere konu olan yargı bağışıklıkları konusu nesnel olarak değerlendirildiğinde ve anayasanın tamamı ile genel hukuk kurallarına bağlı kalınarak ele alındığında anayasada tarif edilen – AY md. 2 – devletin özelliklerinden biri olan hukuk devleti ilkesi ile çelişki içinde bulunduğu kanımca yersiz bir savdan ibarettir. Her şeyden önce söz konusu bağışıklıklar tamamen istisnai olup açıkça anayasa ile hüküm altına alınmıştır. Hal böyle olmakla bu durumun hukuk devletini zedeleyecek ölçüde genelleştirilmesi pek de gerçeği yansıtmamaktadır. Bu bağışıklıkların varlık nedeni de her şeyden önce erkler ayrımının sağlanmasına hizmet etmekten geçer. Bugün erkler ayrımının sağlanmadan bir hukuk devletinden bahsedebilmek –özellikle Kara Avrupa’sı Hukuk Sistemi düşünüldüğünde- ne kadar olanaklıdır? Forumda özellikle üzerinde durulan HSYK’nın kararlarına tanınmış olan yargı bağışıklığı; kurulun görev ve yetkileri düşünüldüğünde son derece yerindedir. Ancak bu husus da özellikle üzerinde durulması gereken konu söz konusu kurulun kararlarının yargıya tabii olup olmaması değil bu kurulun oluşum biçimi olması gerekmektedir. Aksi halde söz konusu kurulun oluşum biçimi ile ilgili olan sorunlar çözümlenmeden sadece kurul kararlarına karşı da yargı yolunun açılması içinden çıkılmaz bir paradoksun doğmasından başka bir sonuç vermeyecektir. Bu haliyle kurulun kararlarının hukuk devleti ilkesine uyarlığından bahsetmek mümkün değilken hatta bırakın kararlarını kurulun kendisinin başlı başına hukuk devleti içinde yer almasının olanaksız olduğu göz ardı edilerek kararlarının hukukilik denetimine tabiliği ne kadar gerçekçilik olur? Şu an asıl olan söz konusu kurulun baştan düzenlenmesidir. Özellikle kurul üzerinde bulunan yürütme gölgesinin derhal bertaraf edilmesi gerekir. Hali hazırda bu düzenleme yapıldığında da söz konusu kurulun kararlarının denetimi ihtiyacı da tamamen ortadan kalkmış olacaktır. Başta hukuk devleti ve erklerin ayrılığı ilkeleri ile genelde yargının özelde de savunmanın bağımsızlığı ve silahların eşitliği ilkeleri göz önüne alındığında hukuk mantığıyla çelişen birçok yönü bulunan kurulun baştan yapılandırılması artık bir zorunluluktur. |
23-09-2006, 18:20 | #17 | |||||||||||||||||||
|
Sözlerinizle hislerime tercüman olmuşsunuz.Teşekkür ederim.Bende başından beri yargı ve hukuki denetim işinin yargı organlarından başka bir organa verilemeyeceğini savunuyorum. Fakat yargı bağışıklıklarının hukuk devleti ilkesine aykırı olmadığı görüşünüze katılmıyorum maalesef.Çünkü hukuk devleti klasik tanımıyla;yönetilen ve yönetenlerin yasalara tabi olduğu ve yapılan tüm işlemlerin hukuki denetime tabi olduğu yönetim biçimidir.Bu sebeple kanunlarımızda veya anayasamızda denetim dışı işlemlerin olması hukuk devleti ilkesine aykırılıktır diye düşünüyorum..Saygılar... |
23-09-2006, 18:26 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Yürütmenin yetkisini (özellikle cumhurbaşkanın) yasama karşısında arttırarak yasamanın yürütmeyi yeterince denetlenmesi nasıl sağlanabilir. Ayrıca A.Y. 2 md. cumhuriyetin temel niteliği olan hukuk devleti ilkesinin gereklerinin diğer maddelere bakıldığında (örn, konumuzla ilgili olarak md 159) yerine getirilmediği çok açıktır.Bu da çelişkiyi göstermez de neyi gösterir.. HSYK üyelerinin ve oluşumunun hukuk devleti ilkesinden(öz. yargı bağımsızlığı) uzak olduğu fikrinize katılıyorum, avrupa ülkelerinde savcılık ve hakimlik birbirnden çok ayrı kurumlarken bu kurum onları tek çatı altında toplamıştır. Ben hsyk karalarının yine başka bir yargı organı tarafından denetlenmemesi görüşümün arkasındayım, denetleyici kurum türev nitelikte de olabilir, üç erkten birine bağımlı olması gerekmez.. Ombdusmanlık yasasının R.G. yayınlanıp yürürlüğe girmesini beklemeliyiz . saygılar.. |
24-09-2006, 15:53 | #19 | |||||||||||||||||||
|
Anayasanın tamamen değiştirilmesi ve anayasanın sadece HSYK ve bunula ilişkili olarak hukuk devleti alanında değil diğer alanlar da da sınıfta kaldığına ilişkin bir görüş daha,
|
24-09-2006, 20:16 | #20 |
|
Yine anayasanın tamamen değiştirilmesini savunan bir kaç insan daha...Ama nedense her zaman dediğim gibi kimse anayasanın eksik yönlerini , yanlış olan maddelerini belirtmiyor.Sadece savundukları anayasa değişmelidir sözü.Bu konuşmada da anayasanın laikliğe aykırı olduğu ve anayasada düşünce özgürlüğünün olmadığı gerekçe olarak gösterilmiş.Tamam bazı maddeleri bahsedildiği gibi olabilir.Ama hiç kimse hangi hükümlerin laikliğe ve düşünce özgürlüğüne aykırı olduğunu belirtmemiş.'Anayasanın tamamı değişmeli'!Bu sözü devlete kızmış olan bir yolda yürüyen vatandaşa sorsanız o bile söyler.Kanıt gerekiyor kanıt!!!Anayasamızın aksak yönleri olabilir.Ama tamamen yanlış olduğunu kabul etmiyorum.....
|
24-09-2006, 22:39 | #21 | |||||||||||||||||||
|
Sayın yılmaz,
Anayasanın tamamen değiştirlmemesi gerektiğine ilişkin görüşünüze saygı duyuyorum, Sami Selçuk, İbrahim Kaboğlu gibi tecrübeli hukukçular görüş bildiriyorsa bir sebebi ,kanıtları vardır Bunca verdiğim örneklere rağmen kanıt arıyorsunuz ,sizin takdirinize kalmış..
Yukarıda hakimler ve savcılar yüksek kurulunun yetkilerini ve oluşumunu belirleyen anayasa maddesi var, sizin dediğiniz gibi anayasayı kısmen değiştirdik diyelim, Sizce yukarıdaki maddeden hangi ibareleri çıkartalım, nasıl bir düzenleme yapalım ki, yeni madde diğer anayasa hükümleriyle çatışmasın, HSYK tam bağımsız bir kurum haline gelsin Hsyk kararlarını denetleyecek kurum hakkında uzlaşma sağlayamadık, sağlayamayız gibi de görünüyor, Hukuk devleti açısından bu maddeye nasıl bir düzenleme yapılmalı? saygılar.. |
24-09-2006, 22:51 | #22 |
|
'kurul kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz' ibaresinin kaldırılması yeterlidir diye düşünüyorum.Bu ibare kaldırılıp aynı maddeye kurulun kararlarını kimin denetleyeceği eklenirse bir sorun kalmaz sanırım.Ancak bir sorun çıkmaması içinde denetleyecek organın bir yargısal organ olması gerekir.Aksi halde 9. maddeyi değiştirmemiz gerekir ki ben bunu kabul etmiyorum.Saygılar...
|
25-09-2006, 08:34 | #23 |
|
Sayın ahmetsacit;
Öncelikle sizinde dile getirdiğiniz gibi erkler arasındaki ayrım bir işbölümünden ibarettir. Özellikle yasama ve yürütme erkleri arasındaki ayrımın hassasiyeti burada önem taşımaktadır. Şahsınızın dile getirdiği gibi bu iki erkin bir biri üzerinde denetleme ve karşılıklı sorumluluk kuralları olmazsa olmaz hususlardır. Anayasanın öngördüğü iki başlı yürütme ve yasama organı anayasadaki hükümler göz önüne alındığında bahsettiğiniz yönetim modeline uymaktadır - bir husus hariç- Yasama organının yürütme organı üzerindeki denetim hakkı tamamen bakidir. Ancak Anayasa erklerin birlikteliğinden ayrımına doğru bir yol izlediği için yürütme erkinin daha da güçlendirilmesinde yarar görmüştür. Bu güçlendirme ise esas olarak sadece yürütmenin bir kanadı üzerinde toplanmıştır. Yürütmenin kabine kanadı tamamen -başta gensoru ve güven oylamaları olmak üzere- yasama organın denetimi altına alınmış ve her şeyden önce kabine yasama organına karşı siyasi sorumlulukla donatılmıştır. Bunun yanı sıra yürütmenin diğer kanadı olan ve söz konusu sistemin özünde tamamen sembolik anlam taşıyan cumhurbaşkanın sorumsuzluğu kabul edilmekle birlikte getirilen sistemde cumhurbaşkanının sorumluluğu hele hele siyasi sorumluluğunun kabulünün imkanı yoktur. Yasama organı tarafından göreve getirilen tekrar seçilme hakkı tanınmayan ve görev süresi Anayasaca sabit bir cumhurbaşkanına siyasi sorumluluk yüklemek ne kadar gerçekçiliği ifade eder? Bu haliyle aslolan cumhurbaşkanın sorumsuzluğu konusu değil model sisteme göre abartılmış yetkileridir. Kabul edilen sistem erklerin yumuşak ayrılığına dayanan ve iki başlı bir yürütmeyi öngören parlamenter rejim ise bu durumda yapılması gereken öncelikle cumhurbaşkanın sorumsuzluğunu tartışmak yerine kendisine anayasa tanınmış yetkilerin çokluğunu tartışmaktır. Söz konusu yetkiler normal ölçütlere indirildiğinde diğer bir değişle cumhurbaşkanlığı makamı sistemin özünde olduğu gibi sembolik bir makam olduğunda kendisine tanınan ve görevinden kaynaklanan yargı bağışıklığının da bir sorun olması imkansız hale gelecektir. Cevabi yazınızda Anayasa'nın 2. maddesinin Anayasa'nın diğer hükümleri ile çelişki halinde olduğunu vurgulamışsınız. Aslında bu konu da sizle hemfikiriz. AY md 159 AY md. 2 ile elbette çelişki oluşturmaktadır. Ancak buradaki çelişki söz konusu hükümde yer alan kurul kararlarına tanınan yargı bağışıklığı değil söz konusu kurulun baştan sona oluşum tarzında yatmaktadır. Başta Adalet Bakanın başkanlığında ve Adalet Bakanlığı binasında toplanıp karar alan Adalet Bakanlığı Müsteşarının doğal üyesi olduğu ve hakim ile savcı gibi yargılamanın birbirinden tamamen ayrı olması gereken iki temsilcisini aynı kurum altında toplayan bir oluşum hukuk devletinin açık ihlalidir. Böylesine bir kurumun verdiği hangi kararın hukukiliğinden bahsetmek yerinde olur ki? Bu kurum baştan düzenlendiğinde tamamen hakimler tarafından kendi aralarında seçim yoluyla toplandıklarında verilen kararın tekrar başka bir hakim tarafından tetkikine gerek duyulacak mıdır? İlk yazımda belirttiğim üzere asıl hukuk devleti ilkesine aykırılık anayasaca kurum ya da kurullara tanınmış olan yargı bağışıklığı değil bu kurum veya kurulların oluşumları ya da taşıdıkları gereğinden fazla yetki de kendini göstermektedir. Bu haliyle mevcut kurumlar ya da kurullar ile bahse konu yetkileri baki kaldığı sürece gerek anayasanın tamamının gerek belli başlı birkaç hükmünün değiştirilerek hukuk devletine geçerlilik tanınacağı savı mesnetsiz kalmaktadır. |
25-09-2006, 13:49 | #24 | |||||||||||||||||||
|
Sayın yılmaz,
'Kurul kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz' ibaresinin çıkartılmasının HSYK nın hukuk devletine uygun bir yapıya kavuşmasına yeterli olacağı kaanatinde değilim. Söylemiş olduğunuz teklif sadece HSYK kararlarını denetim altın alma işlevini görecektir.Ancak sadece bu ibareyi koymak yeterli olamaz, kurulun oluşumunda insiyatif sahibi olan kurumları ve oluşum sürecini de hukuk devleti ilkesine uygun olarak değiştirmek gerekir, yoksa hukuk devleti ilkesine aykırı durum devam edecek hatta siyasi nitelikte kararlar alınmaya devam edilicektir.
Bunun için yukarıdaki fıkrada HSYK kurulu başkanının kurulun içinden çıkmasına yönelik değişiklilik yapılmalıdır. Kurulda adalet bakanı bulunmalıdır, fakat kurul başkanı olarak bulunmamalıdır.Bu durum ister istemez diğer üyeler üzerinde etki yapacaktır.Ayrıca adalet bakanlığı müsteşarı kurulun tabii üyesi olmamalıdır, kurula katılamalı fakat oy hakkına sahip olmamalıdır. Bu normatif düzenleme yanında, HSYK ait ayrı bir binada kurul toplanmalıdır. Şu anda adalet bakanlığı bünyesinde ve onun binasında toplantılar yapılmaktadır.Ayrı binada toplantı yapıldığında üyeler daha farklı bir atmosferde karar vereceklerdir. Bu düzenlemeler yapılsa bile ben hala köklü reform olmadan bu kötü durumun aşılacağı kanaatinde değilim.. saygılar |
25-09-2006, 14:02 | #25 |
|
bakın bence kimsenin anlamadığı özelliklede pınar hanım için konuşuyorum tamam yargılama yetkisi yargının yani mahkemelerin olmalıdır.hsyk kararlarını denetleyecek bir kurul olsun peki bu kurulun kararlarını kim denetleyecek? böyle bir paradoks karşımıza çıkıyor.bakın çözüm belli adalet bakanı ve müsteşarı kuruldan çıkacak ve iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından, her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca, dört yıl için seçilir hükmü değişecek ve doğrudan kendileri yani yargıtay ve danıştay genel kurulunun kendisi seçecek.böyle bir değişiklikle hsyk nın yapısı korunabilir bilmem anlatabildim mi?
|
25-09-2006, 20:30 | #26 | |||||||||||||||||||
|
'' Tamam sizin dediğiniz gibi olsun ve hsyk kararlarını denetleyecek bir kurum olsun'',peki bu kurum kim olacak demişsiniz.Yazdıklarımı dikkatli okursanız eğer ben hiç birinde de hsyk kararlarının denetlenmesi için bir kurul oluşturulması gerektiğini savunmadım.Ben bu işi bir kurumun değil yargı organlarının yapması gerektiğini düşünüyorum.Ama siz, benim sizin demek istediklerinizi anlamadığımı ve hsyk kararlarının bir kurul tarafından denetlenmesi gerektiğini savunduğumu iddia ediyorsunuz.Tekrar ediyorum ben böyle birşeyi savunmuyorum. İkinci olarak siz ve Sayın Sacit HSYK 'dan Adalet Bakanının ayrılması gerektiğini ve böylece kurumun siyasetten ayrılması gerektiğini savunuyorsunuz.Bu görüşe bende katılıyorum tabii.Siyaset ve yargının birbirinden ayrılması kurulun bağımsız olması için bu gereklidir.Bu durumda kurulun kendi başına toplanabileceği bir binası olmalı ve kurul gerektiğinde toplanan bir kurul omaktan çıkarılıp kurula bir süreklilik kazandırılmalıdır.Bu durumda maddenin bu kısımla ilgili olan fıkrasında da bir değişiklik yapılması yerinde olur.Ama yine de anayasanın tamamının değiştirilmesinin gerekli olduğunu düşünmüyorum.Fakat düşünenlere de saygı duyuyorum.Saygılar... |
26-09-2006, 15:40 | #27 |
|
pınar hanım demişsinizki ben hiç bir zaman hsyk kararlarının denetlenmesi için bir kurul oluşturulması gerektiğini savunmadım.''Sayın Canerilkan ,haklısınız HSYK yargının başında.Ama denetlemek istedikten sonra denetleyecek bir kurum elbette bulunur.'' peki bu sözü kim söyledi acaba çok merak ediyorum.ayrıca başkanlık hükümeti sistemine geçmek için yeni bir anayasa yapılması lazım gerektiği düşüncesindeyim.
|
26-09-2006, 19:03 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Yazmış olduğum metnin tamamını alıntı yapsaydınız ,cümlemin devamında verdiğim örneklerden kurumla kastettiğimin mahkemelerden herhangi biri demek olduğunu anlardınız.
|
13-10-2006, 14:21 | #29 |
|
Sorunun Kaynağı 80 Öncesi Siyasi ve Sosyal Buhranlar
Sayın Yılmaz:
Türkiye'de bütün hukukçuların üzerınde hem fikir olduğu bir soruna temas etmişsiniz bunun için size teşekkür etmeli. 82 Anayasının ortaya çıktığı zemın dıkkatle incelendiğinde Anayasamızda neden bu sekılde Yargı bağımsızlığını zedeleyen maddelerın olduğu gorülebilir. seçim kanunları hazırlanırken uylması gereken bir şablon vardır ''Temsilde adalet, yönetimde istikrar.'' bence bu şablon anayasa hazırlarken de kullanılmalı bu ikisi arasındakı denge cok ıyı kurulmalı kı insanlar için guvenli bir ortam oluşabılsın. 61 anayasası özgürlükleri ön plana çıkararak ıstikrar ilkesini biraz geri planda bırakmıstır. bunun neticesınde Türkiye 80 öncesi buyuk sıyasi buhranlar yaşamıştır oyle ki 6 ay boyunca cumhurbaşkanı seçilememiş yönetimde ciddi tıkanıklıklar meydana gelmiştir. 82 anayasasını hazırlayanlar 80 öncesi ülkemızde meydana gelen anarşist hareketin sebebi olarak 61 anayasasını gorduklerı için hazırladıkları anayasada yonetımde ıstıkrar ılkesını on plana cıkarmıslardır. bunu ne şekilde yapmıştır ıdarenın elını bıraz daha guclendırmıs meclise ait bır takım yetkılerı yurutmeye vermıstır. anayasa koyucu ıstıkrar ılkesınde ipin ucunu kacırmıs ıdarenın elını guclendırırken bır takım işlerde ona yargı bağışılığı zırhı vermıştır. Ayrıca darbeyle yonetımı ele gecıren kısılerın ıdareyı sıvıl iradeye devredebilmesi için kendileri içinde bu zırha ıhtıyaçları vardır. Anayasamızda yargı yolunun kapalı olduğu işlemlerın bulunmasının sebebının o yıllarda turkıyenın içinde bulunduğu sıyasi konjoktur olduğunu dusunuyorum. anaysa koyucu bır geciş donemı ongoruyordu -öyle kı anayasa yı hazırlamakla kalmamış buna ek destek yuzlerce kanun hazırlamıs ıdareyı de sıvıl ıradeye devrederken asker kökenli bırını de bu ıdarenın basına koymustur- bu sebeple anayasada bır takım katılıklara gıtmıstır fakat sonradan gelen ıktıdarların bu puruzlerı anayasadan ayıklaması gerekıyordu. artık turkıyede farklı bı ortam var. 80 oncesıde yaşanan siyasi ve sosyal krizler nedenıyle anayasaya paranoyalarla sokulmus bu maddelerın hala orada kalmasının bı anlamı yok. gerci 2001 değişikliği ile bunlar buyuk olcüde gıderılmıs ama yeterlı olduğunu sanmıyorum. |
28-02-2007, 19:37 | #30 |
|
HSYK'nin işlemlerini kimin denetleyeceği sorun bile değil şu anki durum karşısında. Ayrıca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Anayasanın 159. maddesine göre Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Yargıtay'dan üç ve Danıştay'dan iki üye ile toplanıp bu üyeler 4 yıl için görev yapmaktadır. Danıştay Genel Kurulu aşağıdaki hükümlerden anlaşılacağı üzere en az 65 üye ile toplanıp çoğunlukla karar verdiğine göre HSYK'de görev yapan yargıçların bu işlemlerle ilgili toplantıya katılmaması yargısal faaliyeti aksatmaz.Böylece çok rahat denetim yapılır. Üstelik HSYK'nin oluşumu ve çalışma usulü sorgulanmalıdır öncelikle.
Danıştay Kanunu Daireler Madde 13 1. (Değişik: 2.6.2004 – 5183/1 md.)[3] Danıştay, onikisi dava, biri idari daire olmak üzere onüç daireden oluşur. 2. Her daire bir başkan ve en az dört üyeden kurulur, görüşme sayısı beştir, kararlar çoğunlukla verilir. Danıştay genel kurulu Madde 15 1. Danıştay Genel Kurulu, Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyeler ile Genel Sekreterden oluşur. 2. Genel Kurulun toplanma ve görüşme yeter sayısı Başkan ve üyeler tam sayısının yarısından fazlasıdır. 3. Kararlar çoğunlukla verilir. Oylarda eşitlik halinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Genel Kurulun toplantı yeter sayısına ilişkin özel hükümler saklıdır. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Limited Şirketlerde Ortağın Denetim Yetkisi | Kibitzer | Meslektaşların Soruları | 8 | 28-06-2011 13:19 |
Anayasal denetim | lawforall | Hukuk Sohbetleri | 14 | 13-10-2010 00:25 |
mevcut ticaret kanunu ve tasarıda anonim şirketlerde denetim kurulunun nitelikleri | marmarahukuk | Ticaret Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 08-08-2006 15:14 |
Devletin Yargısal Faaliyetten Dolayı Sorumluluğu | VARTO'LU | Meslektaşların Soruları | 3 | 28-05-2002 14:47 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |