|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
04-03-2010, 14:11 | #1 |
|
Kesin mehile ilişkin ara karar
Öncelikle herkese iyi günler diliyorum. Bugün girmiş bir duruşmada, karşı taraf davayı takip etmiyor, vekili de yok. Ben delil listesini ve tanık isim, adreslerini süresinde sundum, bugün de tanıklarımızı hazır edip dinlettim. Ama son olarak davacı vekilinden diyecekleri sorulunca, karşı taraf delillerini süresinde sunmamıştır, kesin mehil verilsin dedim. Hakim de ara kararla, karşı tarafa tebligat gönderilmesine, duruşma gününün de belirtilmesine, benim cevaba cevap dilekçemin de eklenmesine, tebliğden itibaren 15 günlük kesin mehil verilmesine, masrafın da davacı tarafça karşılanmasına karar verdi. Şimdi bu durumda duruşmaya gelmeyen bir kimseye yeniden duruşma gününün tebliği mantıksız değil midir? Bu beyanımla sanki aleyhe bir durum yarattım. O kimse duruşmaya belki de hiç girmeyecekken, dilekçe gidince büyük bir ihtimalle (hatta kesin) 2 tanık da o getirecektir. Şimdi bu durumdan nasıl kurtulabilirim? Masraf yatırmasam ve karşı tarafa da tebliğe çıkartmasam, (o kişi zaten duruşmalara katılmıyor ama kendisine tebligat gidince cevap gönderiyor sadece) ne olur? Ya da yapılabilecek birşey var mı bu aşamada? Dava gayet olumlu giderken, karşı taraf da bizim aleyhimize tanık getirirse, belki de kazanılacak bir dava farklı bir sonuca gidecek. Yorumlarınızı bekliyorum. Teşekkürler...
Saygılar... |
04-03-2010, 14:35 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Sorunuz aklıma başka bir soru getirdi: Delillerini bildirmesi için davalı tarafa süre verilmesini siz istemişsiniz. Hakim de sizin talebinizi yerine getirmek üzere ara kararında karşı tarafa kesin süre vermiş ve bu nedenle de masrafları size yüklemiş. Şimdi sonraki duruşmaya kadar bu masrafları yatırmaz iseniz Avukatlık Kanunu md. 62 anlamında sorumluluğunuza sebep olur mu? Görevi kötüye kullanma: Madde 62 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 08.02.2008 RG NO: 26781 KANUN NO: 5728/333) (KOD 1) Bu Kanun ve diğer kanunlar gereğince avukat sıfatı ile veya Türkiye Barolar Birliğinin yahut baroların organlarında görevli olarak kendisine verilmiş bulunan görev ve yetkiyi kötüye kullanan avukat Türk Ceza Kanunu'nun 257 nci maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. |
04-03-2010, 14:53 | #3 |
|
Anladım... Acaba bu masrafı yatırmayınca, karşı tarafın kesin süresi başlamayacak, hakim de bize tebligat masrafını yatırmamız için kesin süre verecek. O da yatırılmazsa, davanın seyri değişir mi? Ara kararın gereğini yerine getirmemiş taraf olarak bu husus bizim lehimize olan davayı nasıl etkiler?
|
04-03-2010, 17:05 | #4 |
|
bir karar
Davanızın türü hakkında pek bir bilgi vermemişsiniz. Yardımcı olabilir düşüncesiyle ekliyorum...
Kolay gelsin... T.C. YARGITAY 10.Hukuk Dairesi Esas: 2006/20659 Karar: 2007/21564 Karar Tarihi: 27.12.2007 HİZMET TESPİTİ DAVASI - TANINAN KESİN SÜREYE KARŞIN ARA KARAR GEREĞİNİN YERİNE GETİRİLMEMESİ NEDENİYLE DAVANIN REDDİNE İLİŞKİN VERİLEN KARAR - KARARIN ESASA İLİŞKİN OLMASI ÖZET: Somut olayda, kabule göre; tanınan kesin süreye karşın, ara karar gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen karar esasa ilişkin olduğu halde, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, davanın usul yönünden reddine ilişkin hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. (506 S. K. m. 79) (1086 S. K. m. 27, 160, 163, 185, 409) Dava: Davacı, davalı işverenlere ait işyerlerinde 01.01.2001 tarihinden itibaren geçen ve SSK'na bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı ve davalılardan SSK Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi T.Ö. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Karar: 1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden; Dava, 01.01.2001 - 05.10.2004 (dava) tarihleri arasında davalı işverenlere ait iş yerlerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespiti istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79 uncu maddesinin onuncu fıkrasıdır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 159 uncu maddesinde; sürelerin kanun veya hakim tarafından saptanacağı, kanunda gösterilen ayrık durumlar dışında hakimin yasal olarak belirlenen süreleri artırıp, eksiltemeyeceği, kendisince saptanan sürelerin ise, ancak, iki taraf dinlendikten sonra ve kabul edilebilir sebeplere dayanılarak hakim tarafından azaltılıp, çoğaltılabileceği yönünde düzenleme yapılmış; 160 ıncı maddesinde; sürelerin, iki tarafa tefhim ve gerekirse yöntemince tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı açıklanmıştır. 163 üncü maddesinde ise; kanunun belirlediği sürelerin kesin nitelikte olduğu, anılan sürelerde yerine getirilmesi gereken işlem yapılmadığında o hakkın düşeceği, ayrıca, hakim tarafından belirlenen süreler yönünden bu sürenin kesin olduğuna karar verilebileceği, aksi takdirde, saptanan süreyi geçirmiş olan tarafın yenisini isteyebileceği, bu suretle tanınan sürenin kesin olup, bir daha verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemelere göre; hakim tarafından saptanan ve kural olarak kesin nitelikte olmayan sürenin kesin olduğuna karar verilebilir ise de, anılan kararın hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta olması ve kesin süreye uyulmamasının yaptırımının aynı kararda gösterilmesi zorunludur. Davanın taraflarından birine kesin nitelikte süre tanınması, diğer taraf yararına kazanılmış hak doğurduğundan, daha sonra kesin sürenin uzatılması yönünde karar verilemez. Hakim tarafından verilen kesin süre, yukarıda öngörülen koşulları taşımadığı takdirde, süreyi geçirmiş olan taraf yeni süre verilmesini isteyebileceği gibi, bu başvuru üzerine verilecek ikinci süre, kararda kesin olduğu belirtilmese de söz konusu kanun hükmü gereğince kesindir ve ilgili tarafa bir daha ek süre tanınamaz. İnceleme konusu davada yürütülen yargılamada mahkemece; davacı tarafından bilirkişi ücretinin öngörülen kesin süre içerisinde yatırılması yönünde 22.06.2006 günlü oturumda ara karar verilmiş ise de, bu yükümlülüğe uyulmamasının doğuracağı yasal sonuçlar (yaptırımlar) açıklanmamış olmakla, anılan Kanunun 163 üncü maddesi ile yerleşik Yargıtay kararlarına uygun kesin sürenin varlığından söz edilemeyeceğinden, yöntemince verilmeyen kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin hüküm kurulması isabetsizdir. Öte yandan; hukuk yargılamasında kararlar, ara ve nihai olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ara kararları, yargılamaya son vermediği gibi, onu yürütmeye, ilerletmeye yarayan kararlardır. Yargılamaya son veren ve hakimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran kararlara, nihai kararlar denmektedir ve esasa ilişkin (hükümler), usule ilişkin, davanın konusuz kalması durumunda verilen olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Mahkemenin verdiği her karar, hüküm niteliğinde değildir. Hüküm, davayı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai karardır. Başka bir anlatımla, hükümler, davanın esası hakkında verilen nihai kararlardır. Hüküm ile taraflar arasındaki uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince, anılan uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak, nedeniyle yeni dava açılamaz. Usule ilişkin nihai kararlar ile, yargılama sona ermekte ve davaya bakmakta olan hakim, o davadan elini çekmekte ise de, bu kararlar ile dava konusu (istem sonucu) hakkında karar verilmediğinden taraflar arasındaki uyuşmazlık çözümlenmemekte, usule ilişkin sorunlar karara bağlanmaktadır. Örneğin; görev veya yetki yönünden dava dilekçesinin reddine (HUMK/27), davalının rızası ile davanın takibinden vazgeçilmesi nedeniyle davanın son bulduğuna (HUMK/185), davanın açılmamış sayılmasına (HUMK/409), davanın nakline, göndermeye, dava koşullarından birinin bulunmaması nedeniyle davanın reddine ilişkin kararlar bu türdendir. Kanıtlama yüküne ilişkin kesin süreye aykırılık nedeniyle verilen davanın reddi kararı ise, iddianın kanıtlanamadığı anlamını taşımaktadır ve bu yönüyle esasa ilişkin karar olup, kesin hükmün tüm hukuki sonuçlarını doğurur. Somut olayda, kabule göre; tanınan kesin süreye karşın, ara karar gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen karar esasa ilişkin olduğu halde, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, ilişkin hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya geri verilmesine, 27.12.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları |
04-03-2010, 20:38 | #5 |
|
Dava boşanma davası. Ben davacı vekiliyim. Karşı taraf cevap dilekçesi sundu ama 2 duruşmaya da katılmadı. Biz ise, her iki duruşmaya da katıldık. Delil listesi, tanık isim ve adresleri bildirdik. Cevaba cevaplarımızı sunduk. Tanıklarımızı da dinlettik bugün. Diğer celselere gelir de tanık dinletmek istiyorum der diye, (bize ilk duruşmada delillerimizi, tanık isim ve adreslerimizi bildirmemiz maksadıyla kesin süre verilmişti. Ama ona verilmemişti) karşı yana da kesin süre verilsin dedim. Ama karşı tarafa tebliğ yükümlülüğü karşımıza çıktı. Konu bu. Gönderdiğiniz yargıtay kararından anladığım şu ki, bize delil listesi veya tanık listesi sunmak için süre verilse ve sunmamış olsak, ona dayanamayacaktık. Ama bizim olayımızda karşı yan duruşmaları takip etmezken, yeni baştan dilekçe sunması için tebligat yapılacak. Bu da karşı tarafı elbette ki delil listesi sunmak için tetikleyecektir. En azından ben böyle düşünüyorum.
|
04-03-2010, 21:57 | #6 |
|
Merhabalar;
Aslında masrafı yatırmayabilirsiniz. Tabi avukat olarak cezai sorumluluğunuzun doğmaması için, gerekçe olarak müvekkilinizin masrafı vermediğini ve bu nedenle masrafı yatırmadığınızı ileri sürebilirsiniz.Bunun üzerine müvekkilinizden masrafı ödemeyeceğine dair yazılı bir belge alırsınız, bu belge sizi sorumluluktan kurtarır. Zira avukatın masrafları yatırma yükümlülüğü yoktur. İstisnası ise baro tarafından size yapılan adli müzaharet dosyalarıdır. |
04-03-2010, 22:03 | #7 |
|
Aslında ben de böyle düşünüyorum ama cezai sorumluluğu bir kenara bırakırsak, davanın seyrini etkiler mi bu durum? Olumlu giden yargılama, bir cümle yüzünden ne hale geldi diye de düşünmeden yapamıyorum.
|
04-03-2010, 22:11 | #8 |
|
Hakimin böyle bir gerekçeyle davayı reddetmesi ihtimali bana göre yok. Zira karşı taraf zaten davadan haberdar. Ayrıca sunmuş olduğunuz deliller eğer güçlü ise (tanık beyanları dışında)karşı tarafa tebliğ de yaptırabilirsiniz.Bu durum da davanın seyrinin değişeceğini sanmıyorum.
|
05-03-2010, 00:17 | #9 |
|
Sayın Meslektaşım;
Boşanma davaları Kamuyu da ilgilendirdiğinden, bu davalarda usul kuralları esnek uygulanmaktadır. Davacının dava sonuna kadar nafaka v.s. isteyebilmesini, hakimin tarafların kabul ettikleri ile bağlı olmaması v.s.'yi örnek olarak verebiliriz. Kanımca verilen karar sizin lehinizedir. Masraflarını vererek kararı tebliğ ettirmenizi tavsiye ederim. |
05-03-2010, 14:00 | #10 |
|
Sn Avukat A.k,
Yapacağınız en doğru hareket bana kalırsa masrafı yatırıp karşı yanın avukatına tebliğat yapmanızdır ayrıca tebliğat yapılsa bile karşı yanın kendisi veya avukatı duruşmaya katılmayacaktır çünkü gerçi kaçıncı oturum oldğunu bilmiyorum ama bu zamana kadar duruşmaya girmedi ise vekille ,müvekkil arasında bir uyuşmazlık çıkmış demektir mesela bu ücret konusunda olabilir yada sizin kazanacağınız açıktır bunu karşı taraf biliyordur o yüzden katılmıyordur olabilir |
05-03-2010, 17:31 | #11 |
|
Sayın Avukat A.K. söylediğiniz cümle ile belki karar ile sonuçlanacak bir davanın uzamasına neden olmuş olabilirsiniz. Daha önce tanık olduğum bir boşanma davasında iki kez duruşma yapılıyor, üçüncü duruşmaya da duruşma davetiyelerini tebliğ almadıkları için katılmıyorlar ve hakim yokluğunda boşanmaya ve davalının kusurlu olduğuna karar veriyor. Çünkü davayı takip etmediği için tek tarafı dinliyor hakim. (Tabi bir başka meslektaşımız davaya vekil olarak katılarak davayı temyiz etti.)
|
05-03-2010, 17:33 | #12 |
|
Kusura bakmayın biraz eksik, çarpık bir anlatım olmuş. Davaya katılmayan taraf da davalıdır.
|
06-03-2010, 04:37 | #13 |
|
Davayı takip etmeyip, duruşmaya gelmeyen tarafa tebligat gönderilmesi de neyin nesi oluyor?
Davalıya mehil verilip bir de ona TEBLİĞ EDİLMESİNE gerek yok. Mazeretsiz olarak gelmedikleri duruşmada yapılan işlemleri gelip öğrenmek onların yükümlülüğünde . Sizin bildirme yükümlülüğünüz yok; İSTİCVAP DEĞİL Kİ! Bu yönde itiraz yaparak, masrafı yatırmayın. Ayrıca Görevi ihmal suçu da oluşmaz. TCK 257. maddesine göre görevi ihmal suçunun oluşması için ZARAR şartı öngörülmüştür. Masrafı yatırmayarak müvekkilinize zarar vermiş olmazsınız. Tam tersine onun menfaatine hareket etmiş olursunuz. Kesin mehilin sonucuna uymazsanız, mevcut dosya durumuna göre karar verilir. Kesin mehile uymadınız diye davanız reddedilmez. Mevcut durumda da zaten sizin deliliniz toplanmış. Bence hakimin kesin mehil vermesi yanlış. Masrafı yatırmak zorunda değilsiniz. |
06-03-2010, 19:40 | #14 |
|
Davac vekili olarak gereğini yapmalı ve tebliğ masrafını vermelisiniz. Karşı taraf davayı takip etmiyro ama cevap dilekçesi veriyor. cevaba cevap ve delil listenizi kaşrı tarafa tebliğ etmeden davayı bitirmeniz mümkün değil. Sizn delil listeniz tebliğ edilmeden, duruşmada ya da tebligat ile delil sunma süresi başlamıyor davalının. HUMK yazılı usulde dilekçelerin tebliği şartı koymuş zaten.
|
06-03-2010, 19:43 | #15 |
|
Siz davanızı doğru temeller üzerine koyduysanız davayı kazanırsınız. ama karşı tarafın yasal haklarını elinden almanız mümkün değil. Olumlu ya da olumsuz sonuç açısından hakim yargılama yapıyor zaten bizim yorumlarımız kanaati değiştirmeyecektir. ancak siz davanızı uzatmak istemiyorsanız tebliğleri yaptırmak ve kaşrı taraf için süreyi başlatmak zorundasınız.
|
07-03-2010, 00:30 | #16 |
|
Bence konunun ceza hukukunu ilgilendiren yönü yok. Ayrıca
davalının davasını takip etmeme hakkı da var. Takip etmemesi durumunda davayı reddetmiş sayılır ve siz davanızı kanıtlarsanız dava olumlu sonuçlanır. Davalının delillerinin bildirmesi yada bildirmemesi davacıyı ilgilendiren bir durum değildir. Bu nedenle verilen kesin süre hukuka uygun değil. Masraf ödeme yükümlülüğünüz olmadığı , bu nedenle tebliğ masrafı için tarafınıza verilen kesin süreye ilişkin ara karardan dönülmesini isteyin. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kesin karar | avercan38 | Meslektaşların Soruları | 1 | 30-09-2009 17:46 |
kesin hüküme rağmen açılan dava ve kesin yanlış karar.. bir çözüm olmalı.. | SINIRSIZ | Meslektaşların Soruları | 8 | 18-05-2009 20:54 |
Tüketici Mahkemesi - kesin karar | saadet | Meslektaşların Soruları | 1 | 21-11-2008 00:47 |
Tapu iptal davasında verilen kesin mehile rağmen keşif ücretinin yatırılmaması | alpercelep | Meslektaşların Soruları | 6 | 27-01-2007 13:56 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |