Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Belediyeye Ait Aracın Karıştığı Maddi Hasarlı Kaza İçin Açılacak Davada Görevli Mahkeme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-10-2011, 19:41   #1
çaçaça

 
Varsayılan Belediyeye Ait Aracın Karıştığı Maddi Hasarlı Kaza İçin Açılacak Davada Görevli Mahkeme

Sayın meslektaşlar.. Belediyeye ait bir kamyon belediyenin yaptırdığı kuran kursu inşaatından harfiyat taşırken ters yola giriyor ve müvekkile ait tırın kaza yapmasına sebebiyet veriyor.. (Tır şarampole düşüyor).. Herhangi bir yaralanma yok ancak tırda ciddi maddi hasar var.. Burada tazminatı istemek için idare mahkemesine mi yoksa asliye hukuk mahkemesine mi başvurmak gerekmektedir.. Bir başka deyişle olayda haksız fiil mi yoksa idari eylem mi vardır? Bunun hukuki dayanağı nedir? Şimdiden teşekkürler..
Old 02-10-2011, 23:29   #2
BALDIRAN

 
Varsayılan

Merhaba.2918 sayılı KTK.nun 106 maddesi, kamu kurumlarının araçlarından doğan zararlarda 2918 sayılı kanunun işletene ilişkin hükümlerinin uygulanacağını öngördüğünden, (uyuşmazlık mahkemesinin bu yöndeki kararları olduğunu da hatırlayarak) uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerektiği düşüncesindeyim.Saygılar
Old 03-10-2011, 10:43   #3
Av.Selen

 
Varsayılan

Konu yeni HMK da düzenlenmektedir. İdarenin yol açtığı vücut bütünlüğü dışındaki malvarlığına ilişkin zararlar madde kapsamına alınmadığından( md.3) bunlarla ilgili idari yargı görevli olacaktır.Vücut bütünlüğünün kısmen yada tamamen yitirilmesi halinde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri yetkilidir.
Old 03-10-2011, 11:04   #4
stajyerav

 
Varsayılan

Danıştay 8. Daire
1993/1260 esas 1994/776 karar

ÖZET: Motorlu araçların trafik kurallarına ve gereklerine aykırı davranışları sonunda meydana gelen zararlar nedeniyle gerçek ve özel tüzel kişilerle kamu tüzel kişilerinin ayırım yapılmadan, aynı sorumluluk kurallarına bağlı olmalarının öngörüldüğü, kamu araçlarının verdikleri zararlardan dolayı idarenin kamu hukuku kurallarına göre değil, <işleten> sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu tutulabileceği nedeniyle uyuşmazlığın görüm ve çözümün Adli Yargı mercilerinin görev alanına girdiği kanaatine varılmıştır.

(2918 S. K. m. 85, 90, 106)
İstemin Özeti: DSİ Genel Müdürlüğüne ait damperli kamyonun 26.12.1989 günü ....... Belediyesine ait arazide ve ....... .... Belediye Başkanlığı adına hafriyat çalışmaları yaparken denetim amacıyla orada bulunan davacılara miras bırakan Belediye Başkanına çarparak ölümüne sebebiyet vermesi nedeniyle uğranılan toplam 171.000.0000.- TL. maddi zararın hizmet kusuru ilkesi uyarınca tazmini ile duyulan elem ve üzüntü karşılığında 55.000.000.- lira manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılan davayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 330 sayılı K.H.K. ile değişik 106. maddesinde, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, İl Özel İdarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Yasanın işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin uygulanacağının kurala bağlandığı, anılan Kanunun 85. ve 90. maddelerinde de motorlu araçların trafik kurallarına ve gereklerine aykırı davranışları sonunda meydana gelen zararlar nedeniyle gerçek ve özel tüzel kişilerle kamu tüzel kişilerinin ayırım yapılmadan, aynı sorumluluk kurallarına bağlı olmalarının öngörüldüğü, kamu araçlarının verdikleri zararlardan dolayı idarenin kamu hukuku kurallarına göre değil, sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu tutulabileceği nedeniyle uyuşmazlığın görüm ve çözümün Adli Yargı mercilerinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görev yönünden reddeden ....... İdare Mahkemesinin 14.10.1992 günlü ve 891 sayılı kararının davacılar tarafından, 2918 sayılı Yasanın 2/1. ve 3. maddesinde karayolu ve trafik kazasının tanımlandığı, kazanın trafik kazası olmadığı ve davalarının idari yargının görevi alanında olduğu, davalı DSİ Genel Müdürlüğü tarafından, olayın 2918 sayılı Yasa kapsamı dışında ve kamu idarelerinin görev alanları içerisinde yürütülen kamu hizmetlerinin yapılması sırasında motorlu araçların meydana getirdikleri zararlardan dolayı hizmet kusuru olup olmadığının tartışılacağı ve karar verileceği merciinin İdari Yargı olduğu öne sürülerek 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca karşılıklı olarak temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti: Yanıt verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: M.K.
Danıştay Savcısı H.E.Ç.'nin Düşüncesi: 26.12.1989 günü ....... belediyesine ait arazideki hafriyat işini denetleyen belediye başkanı hafriyata katılan bir taşıtın çarpması sonucu görevi başında ölmüştür.
Dava dosyasının incelenmesinden; kazanın karayolunda ve sırf trafik kurallarına aykırı davranıştan meydana gelmediği, belediyenin hafriyat alanında gerekli önlemler alınmadığı için hizmetin kusurlu yürütülmesinin de katkısıyla meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Kaldı ki kamu hizmetinin denetimi sırasında denetleyenin ölümü veya uğradığı aşın derecede yüksek zararlar da idarenin objektif esaslarla tazmin yükümü de vardır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağılıdır.
....... İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı gerekçe usul ve Yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren başka bir neden de bulunmadığından, teniyiz istemlerinin reddi ile anılan kararın onanmasına 09.03.1994 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
AZLIK OYU
Dava, 26.12.1989 gününde ....... İli ....... İlçesinde Belediyeye ait arazide bulunan taş ve kayaların hafriyatı işini yapan Devlet Su İşlerine ait ....... plaka sayılı damperli kamyonun davacıların murisine çarpması sonucu ölümüne sebebiyet vermesi dolayısıyla uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce İlçesi ....... Grup köy yolu yapımı amacıyla ....... Çayı üzerindeki köprünün tahkimatı için gerekli taşları nakletmek üzere DSİ'nce temin edilen ....... plaka sayılı damperli kamyonun 25.12.1989 gününden itibaren DSİ ........ Bölge Müdürlüğü ve ....... Belediyesi emrine tahsis edildiği, belediye enirine tahsis edilen söz konusu aracın belediyenin mülkü olan arazide çevre düzenlemesi amacıyla taş ve kayaların hafriyatı sırasında belediye başkanına çarpması sonucu ölümle sonuçlanan eylemin oluşturduğu anlaşılmaktadır.
İdare, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişilere ve özel mülkiyete verdiği zararları tazmin ile sorumlu olup, tazminat davasına konu olabilecek zararların idari eylem ve işlemlerden doğması halinde bu zararlar idare yargıda açılacak tam yargı davası ile istenebilir.
Uyuşmazlık Mahkemesinin yerleşmiş içtihatlarına göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 330 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 106 ve aynı Kanunun 85. ve 90. maddeleri uyarınca idareye ait motorlu araçların karayollarında trafik kurallarına ve gereklerine aykırı davranışı sonunda meydana gelen zararların kamu hukuku kurallarına göre değil sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre idarenin sorumlu tutulabileceği kabul edilmiş ise de, bu içtihat ve uygulamalar ancak 2918 sayılı Kanun kapsamına giren hukuki durumlarda geçerlidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun kapsamı ve uygulamaları dışında kamu idarelerinin görev alanları içinde yürütülen kamu hizmetlerinin ifası sırasında motorlu araçların meydana getirdikleri zararlardan dolayı hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tartışılacağı yer idari yargı olup; kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında idarenin eyleminden dolayı uğranılan zararı idare hukuku esasları çerçevesince tazmin edilip edilmeyeceğinin takdiri de idari yargı yerine aittir.
Olayda, çevre düzenlenmesi amacıyla belediye ait arazide bulunan taş ve kayaların hafriyatı işi idari bir eylemdir. Bu itibarla idari eylemden doğan ve 2918 sayılı Kanun kapsamı dışında oluşan zararın tazmini isteği ile açılan bu dava tam yargı davası niteliğindedir.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın esastan incelenip karara bağlanması gerekirken, görev ret şeklinde verilen idare mahkemesi kararının bozulması gerekeceği oyuyla çoğunluk kararına karşıyım. (¤¤)
Old 03-10-2011, 13:18   #5
spektre

 
Varsayılan

HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
Kanun Numarası: 6100
Kanun Kabul Tarihi:12/01/2011
Resmi Gazete Tarihi: 04/02/2011
Resmi Gazete Sayısı: 27836
ÖLÜM VEYA VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜNÜN YİTİRİLMESİNDEN DOĞAN ZARARLARIN TAZMİNİ DAVALARINDA GÖREV

Madde 3- (1) Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır.
Old 03-10-2011, 13:20   #6
spektre

 
Varsayılan

HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
Kanun Numarası: 6100
Kanun Kabul Tarihi:12/01/2011
Resmi Gazete Tarihi: 04/02/2011
Resmi Gazete Sayısı: 27836

ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİNİN GÖREVİ

Madde 2- (1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.

(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.
Old 03-10-2011, 14:15   #7
çaçaça

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlar.. Öncelikle ilginiz için hepinize teşekkür ederim.. Görünen o ki bu olayda Karayolları Trafik Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve İYUK hükümlerinden hangisinin uygulanacağı kafa karıştırıcı bir hal almış durumda.. Benim görüşüme göre de 2918 Sayılı Kanun’un ilgili madde hükümleri gereğince dava asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır. Bununla birlikte, anılan kanunun 110/2. Maddesi hükmüne göre de yetkili mahkeme kazanın vuku bulduğu yer mahkemesidir.
Bahsettiğim olay Bolu Gerede’de geçiyor. Yeni HMK madde 3 ve madde 16 birlikte değerlendirilirse davanın, zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde açılması da mümkün oluyor.. Müvekkilin yerleşim yeri benim de mesleğimi icra ettiğim Ankara.. Bu sebeple HMK hükümlerinin uygulanacak olmasa benim için sevindirici olurdu.. Ancak aşağıda yer verdiğim özel kanun hükümlerine göre dava adli yargıda ve kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde açılacak sanırım.. Gerede yolu göründü gibi geliyor..
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu
DEVLETE VE KAMU KURULUŞLARINA AİT ARAÇLAR:
Madde 106 -(Değişik madde: 25/06/1988 - KHK - 330/7 md.; Aynen kabul: 31/10/1990 - 3672/6 md.)
Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır. Bu kuruluşlar, 85 inci maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere 101 inci maddedeki şartları haiz milli sigorta şirketlerine mali sorumluluk sigortası yaptırmakla yükümlüdürler.
GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME:
Madde 110 -(Değişik madde: 11/01/2011-6099 S.K./14.mad.)
İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Haksız fiilden doğan davalarda yetki
MADDE 16- (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
Old 03-10-2011, 14:54   #8
Av. Fatih KARACA

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım,

Aşağıya kopyaladığım Yargıtay kararında da görüleceği üzere, davanız işletenin kusursuz sorumluluğuna dayandığından, adli yargıda görülmelidir. Yetkili mahkeme ise Hukuk Muhakemeleri Kanununun yetkiye ilişkin kuralları ile belirlenmelidir. Kazanın meydana geldiği yer mahkemesinin yetkisi kesin değildir, seçim hakkınız vardır.

Saygılarımla

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/8458

K. 2007/13024

T. 26.10.2007

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazası/Adalet Bakanlığında Sürücü Olan Davacı - Uyuşmazlığın Adli Yargıda Çözümleneceği/İşletenin Hukuki Sorumluluğuna İlişkin Hükümlerin Uygulanacağı )

• İŞLETENİN HUKUKİ SORUMLULUĞU ( Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davası/Adalet Bakanlığında Sürücüsü Olan Davacı - İşletenin Sorumluluğuna İlişkin Hükümlerin Uygulanacağı )

• YARGI YOLU ( Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davası/Adalet Bakanlığı Sürücüsü Olan Davacı - Uyuşmazlığın Adli Yargıda Çözümleneceği )

• TEHLİKE SORUMLULUĞU ( Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davası/Adalet Bakanlığı Sürücüsü Olan Davacı - Araç İşletenin Sorumluluğunun Kusur Sorumluluğuna Değil Tehlikeye Dayandığı )

• DAVANIN GÖREV VE ESAS YÖNÜNDEN REDDİ ( Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davası - Davanın Hem Görev Hem de Esas Yönünden Reddine Karar Verilemeyeceği )

2918/m.85, 106

ÖZET : Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Adalet Bakanlığı sürücüsü olan davacı hakkında kamu davası açılmış ve Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda davacı 2/8 oranında, hayvan sahibinin ise 6/8 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. İl Özel İdareleri ve Belediyelere ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı bu kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır. Uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı yeri olduğu benimsenerek işin esasına bakılarak varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekir.
Ayrıca davanın hem görev yönünden hem de esas yönünden reddine karar verilmiş olması yasaya uygun değildir. Araç işletenin sorumluluğu tehlike ilkesine dayanmakta olup kusura bağlı değildir. Araç işleteninin zarardan sorumlu tutulabilmesi için; aracın işletilmesi, bundan bir zarar doğması ve illiyet bağının bulunması sorumluluk için yeterlidir.
DAVA : Davacı Saim C. ve Günaydın C. vekili Avukat İsmail Ç. tarafından, davalı Adalet Bakanlığı aleyhine 28.09.2006 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20/03/2007 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde; olayın, Karayolları Trafik Yasası ve Borçlar Yasası hükümlerine göre haksız fiil sorumluluğu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek davalı Adalet Bakanlığı’nın 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası gereğince işleten olarak sorumlu tutulması istenmiştir.
Mahkemece, “...davacının, araç işleteni olan davalı idareden tazminat talebinde bulunduğu, Ağır Ceza Mahkemesinde alınan en son bilirkişi raporunda ise davalı idarenin işleteni bulunduğu aracın sürücüsü olan davacının kusursuz olduğunun, dava dışı adı tespit edilemeyen büyükbaş hayvanların sahibinin 8/8 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, bu durumda davacının, işleten sıfatıyla davalıdan herhangi bir bedel talep edemeyeceği, davacının ayrıca davalı idarenin hizmet kusuruna dayandığını ve hizmet kusuruna dayalı tazminat davalarına bakmak görevinin idari yargıya aittir" olduğu... gerekçesi ile “...1-davacının davalıya yönelik objektif tehlike sorumluluk ilkesi ve araç işletenin kusursuz sorumluluk ilkesine dayalı tazminat davasında davanın reddine, 2- davacının, davalıya yönelik hizmet kusuruna dayalı tazminat davasında idari yargı yeri görevli olduğundan dava dilekçesinin reddine, davacının idari yargı yerinde dava açmakta muhtariyetine...” biçiminde hüküm kurulmuştur.
Karar, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda; cezaevinde şoför olarak görev yapan davacı, 18.10.2002 tarihinde davalı bakanlığa ait resmi araçla hükümlü nakli amacıyla seyri sırasında yola aniden çıkan büyükbaş hayvana çarparak direksiyon hakimiyetini kaybetmiş ve karşı yönden gelen başka bir araçla çarpışmıştır. Bu kaza sonucunda davacı yaralanmış, karşı yönden gelen aracın sürücüsü ise vefat etmiştir. Resmi araç sürücüsü olan davacı hakkında kamu davası açılmış ve Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda; “...davacı- sanığın görüş mesafesine uygun süratle seyretmeyip etkili fren ve direksiyon tedbirine başvurmayarak olayda 2/8 oranında, hayvan sahibinin ise 6/8 oranında kusurlu olduğu...” bildirilmiştir.
Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda bu rapor hükme esas alınarak, davacı-sanığın 2/8 oranında kusurlu olduğu benimsenerek cezalandırılmasına karar verilmiş, davacı-sanık tarafından ceza mahkemesi kararı temyiz edilmiş ve Yargıtay ilgili Ceza Dairesince “... ağır ceza mahkemesi görevlidir...” gerekçesi ile karar bozulmuştur. Asliye Ceza Mahkemesince bozma ilamına uyularak görevsizlik kararı verilmiş, dosya Ağır Ceza mahkemesine gönderilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sırasında kusur yönünden tekrar bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve makine mühendisleri tarafından düzenlenen bilirkişi heyet raporunda, gece trafiği yoğun devlet karayoluna başıboş ve kontrolsüzce hayvan bırakan hayvan sahibinin olayda tamamen kusurlu olduğu, araç sürücülerinin kusursuz oldukları belirtilmiştir. Ağır ceza mahkemesince yargılamasına devam edilen ceza davasının henüz sonuçlanmadığı, yargılamanın halen devam ettiği ayrıca dava konusu olayda ölen diğer araç sürücüsünün yakınları tarafından davacı ve davalı bakanlık aleyhine açılan tazminat davasının da devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Olay, davacının, davalı Adalet Bakanlığı’na ait aracı kullanırken meydana gelmiştir. Zarara sebebiyet veren araç, trafikte davalı adına kayıtlıdır. Davacı, bu kaydı esas alarak davasını işleten sıfatıyla ona yöneltmiştir. Böylece davalı bakanlık, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası hükümleri uyarınca işleten sıfatı nedeniyle dava edilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 106. maddesinde “Genel ve Katma Bütçeli Kuruluşlara, İl Özel İdareleri ve Belediyelere ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı bu kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır” hükmü yer almaktadır. Anılan yasanın sekizinci kısmının “İşletenin Hukuki Sorumluluğu” başlıklı birinci bölümünde yer alan 85-90. maddelerinde, motorlu araçların trafik kurallarına ve gereklerine aykırı davranışları sonunda meydana gelen zararlar nedeniyle gerçek ve özel kişilerle, kamu tüzel kişilerinin ayrım yapılmadan aynı sorumluluk kurallarına bağlı olmaları öngörülmüştür. Bu düzenleme itibariyle yasa, kamu idare ve kurumlarına ait ve bu arada kamu hizmetine tahsis edilen motorlu araçların verdikleri zararlardan dolayı, trafik olaylarından doğan zararların özelliği göz önünde tutularak kamu idare ve kurumlarının özel kişilerle eşit şartlarda aynı esaslara göre sorumlu tutulması gerektiğini ifade etmektedir. Yasanın anılan bu hükümleri karşısında, kamu araçlarının verdikleri zararlardan dolayı idarenin kamu hukuku kurallarına göre değil “işleten” sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu tutulması gerekir. Bu durumda, davalı idareye ait aracın neden olduğu zararın tazmini isteği ile açılan davanın da bu kuralları uygulamakla görevli adli yargı yerinde görülmesi gerekmektedir. Mahkemece 2918 sayılı yasanın yukarıda açıklanan hükümleri gereğince uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı yeri olduğu benimsenerek işin esasına bakılarak varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmek gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun değildir.
Ayrıca mahkemece davanın hem görev yönünden hem de esas yönünden reddine karar verilmiş olması da bir çelişki oluşturmaktadır. Mahkemenin kabul biçimine göre değerlendirme yapılacak olursa; mahkemece uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargıya ait olduğu kabul edilerek yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmiş olmasına göre, artık işin esası hakkında inceleme yapılamaz ve hüküm kurulamaz. Bu nedenle de davanın hem görev yönünden hem de esas yönünden reddine karar verilmiş olması da usul ve yasaya uygun değildir.
Tüm bu maddi olgular ile yukarıdaki "işleten" konusundaki açıklamalar değerlendirildiğinde, davalı bakanlığın işleten olduğu açıktır. Karayolları Trafik Yasası’nın 85/1 maddesine göre motorlu aracın işletilmesinden doğan zararlardan işleten sorumlu tutulmuştur. Araç işletenin sorumluluğu tehlike ilkesine dayanmakta olup kusura bağlı değildir. Araç işleteninin zarardan sorumlu tutulabilmesi için; aracın işletilmesi, bundan bir zarar doğması ve illiyet bağının bulunması sorumluluk için yeterlidir. İşletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için Karayolları Trafik Yasası’nın 86/1 maddesine göre kurtuluş nedenlerini kanıtlaması gerekir. Şu durumda mahkemece, iddia ve savunma doğrultusunda taraf kanıtları toplanarak inceleme yapılması, gerekirse ceza davasının neticesinin beklenmesi ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken açıklanan hususlar incelenmeksizin, eksik inceleme ve yasal düzenlemelerle bağdaşmayan gerekçelerle çelişkili karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerektirmiştir
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmasına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 26.10.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre kararın onanması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
Old 03-10-2011, 15:40   #9
Av.Selen

 
Varsayılan

Sn.Çaçaça; kaza ile birlikte yaralanmadan bahsetmediğinize göre, mal varlığı kaybından dolayı yeni HMK gereği idari yargıda dava açmanız gerektiği görüşümde ısrar ediyorum.6100 sy HMK en son çıkan mevzuat ve 2918 vs yasada aykırı hüküm var ise, sonradan çıkan kanuna yani 6100 sy'ya itibar etmek gerekir. Asliye hukuk davanızı reddeder bence. Ama seçim sizin tabi ki
Old 03-10-2011, 16:18   #10
çaçaça

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlar.. Hepinize çok teşekkür ederim.. Kafam karmakarışık oldu.. Bu gidişle davayı almama yönünde karar vereceğim..
Old 03-10-2011, 16:22   #11
çaçaça

 
Varsayılan

Sayın Karaca.. Konunun çözümü umarım sizin söylediğiniz gibidir.. Ancak Trafik Kanunu 110/2'nin yetki konusunu kısıtladığını düşünüyorum hala.. Sizce öyle değil mi?
Sn Av. Selen; önceki-sonraki kanun ayrımından önce özel-genel kanun ayrımına bakmak gerekmiyor mu? Bu durumda Trafik Kanunu'nun uygulanması gerekmez mi?
Old 04-10-2011, 00:00   #12
BALDIRAN

 
Varsayılan

Yargıtay 4.HD.nin 24.02.2003 tarih,2003/633 E.,2003/1701 K.,Yargıtay 4:HD.nin 22.05.2003 tarih ve 2585/6648 sayılı kararları ADLİ YARGI görevli diyor. Buna KARŞIN dANIŞTAY
Old 04-10-2011, 00:05   #13
BALDIRAN

 
Varsayılan

dAnıştay 5.D.nin 2001/2134 E,2005/3655 K.sayılı kararı İDARİ yargı görevli dyor.Uyuşmazlık mahkemesinin kararları çelişkili. Ben adli yargı görevlidir düşüncesindeyim zira 2577 sayılı yasa 2918 sayılı yasaya göre daha genel bir yasadır düşüncesindeyim, ve davanın adli yargıda açılmasını daha avantajlı buluyorum.Bence kafanız karışmasın değerli meslektaşım,adli yargıda açarsanız görevsizlik kararı verilse dahi, dava açtığınız tarih, idari dava açma tarihi olarak kabul edilecektir. Saygılar
Old 04-10-2011, 09:11   #14
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selen
Konu yeni HMK da düzenlenmektedir. İdarenin yol açtığı vücut bütünlüğü dışındaki malvarlığına ilişkin zararlar madde kapsamına alınmadığından( md.3) bunlarla ilgili idari yargı görevli olacaktır.Vücut bütünlüğünün kısmen yada tamamen yitirilmesi halinde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri yetkilidir.
Sayın Av.Selen

HMK vücut bütünlüğü hakkındaki davaların asliye hukuk mahkemesinde açılması hakkındaki hükmü "vücut bütünlüğü hakkındaki davaları" kapsar. Bir başka deyişle vücut bütünlüğü zarar gördüyse mutlaka asliye hukuk mahkemesi görevlidir.

Vücut bütünlüğü zarar görmediyse diğer görev kuralları geçerlidir. Bir başka deyişle, vücut bütünlüğü hakkındaki HMK hükmünü tersten okuyarak "vücut bütünlüğünün zarar görmediği hallerde davalar idare mahkemesine gider" biçiminde yorumlamamak gerekir.

Saygılarımla
Old 04-10-2011, 14:15   #15
çaçaça

 
Varsayılan

Sayın Av. Armağan KONYALI; HMK ile ilgili yorumunuza katılıyorum.. Ancak Karayolları Trafik Kanunu'nun yukarıda yazdığım 110/1 ve 110/2 maddesi hükümlerine göre ve özel kanun olması sebebiyle bu davanın kazanın vuku bulduğu yer asliye hukuk mahkemesinde açılması gerekmez mi? Tartışma konusu olayda gerede belediyesi sınırları içerisinde meydana gelen bir trafik kazası sözkonusu olduğu için dava Gerede Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmeyecek midir?
Old 05-10-2011, 14:48   #16
Av. Fatih KARACA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan çaçaça
Sayın Av. Armağan KONYALI; HMK ile ilgili yorumunuza katılıyorum.. Ancak Karayolları Trafik Kanunu'nun yukarıda yazdığım 110/1 ve 110/2 maddesi hükümlerine göre ve özel kanun olması sebebiyle bu davanın kazanın vuku bulduğu yer asliye hukuk mahkemesinde açılması gerekmez mi? Tartışma konusu olayda gerede belediyesi sınırları içerisinde meydana gelen bir trafik kazası sözkonusu olduğu için dava Gerede Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmeyecek midir?

Değerli Meslektaşım,

Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davalarında 4 (DÖRT) yer mahkemesi yetkilidir:

1. İşletenin veya araç sürücüsünün ikâmetgahı mahkemesi,
2. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının merkezinin, şubesinin (bölge müdürlüğü, vs...) bulunduğu yer mahkemesi ile poliçeyi düzenleyen acentenin bulunduğu yer mahkemesi,
3. Trafik kazasının gerçekleştiği yer mahkemesi,
4. Zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi (HMK 16. madde).

Haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesinin yetkisi kesin değildir. Bu madde ile davacıya seçimlik bir hak verilmiş ve usul ekonomisi gereği davanın kolay görülebilmesine imkan verilmiştir. Aşağıya yapıştırdığım Yargıtay kararında da bu husus vurgulanmıştır. Zaten sizin davanızda işleten idare ile kazanın meydana geldiği yer anladığım kadarıyla aynı yerde; Geredede. Bu halde, Gerede Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmanız yerinde olacaktır. Ancak dilerseniz diğer yetkili mahkemelerde de açabilirsiniz. 2918 Sayılı Kanunun 110. maddesinde de "açılabilir" denmekle yetkinin seçimlik olduğu anlaşılmaktadır.

Saygılarımla
Av. Fatih KARACA

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/10192

K. 2003/2388

T. 17.3.2003

SİGORTAYA DAYALI RÜCU DAVASI ( Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının Davalı Olması Halinde Sigortacının İkametgahında da Dava Açılabileceği - Davanın Haksız Fiilin Vuku Bulduğu Ortak Yetkili Yer Mahkemesinde Görülmesi Gerektiğine İlişkin Mahkeme Kararının Hatalı Olduğu )

• YETKİ ( Davalı Sayısının Birden Fazla Olması Halinde Davalılardan Birinin İkametgahında Dava Açılabileceği - Trafik Kazası Haksız Fiilinin Vuku Bulduğu Yer Mahkemesine İlişkin Yetkinin Kesin Yetki Olmadığı Davacıya Tanınan Seçimlik Hak Olduğu )

• YETKİ İTİRAZI ( Esas Hakkında Yapılan İtirazla Birlikte Yapılacağı - Genel Mahkemede Açılan İtirazın İptali Davasında Hem İcra Dairesinin Yetkisi Hem de Borcun Esasına İlişkin İtirazın İncelenmesi Gereği )

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Yetki İtirazı ile Esasa İlişkin İtirazın Birlikte İncelenmesi Gereği )

1086/m. 9, 21

2918/m. 110

2004/m. 50, 67

ÖZET : Davada Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısının yer alması halinde, sigorta rücu davasının sigortacının ikametgahında da açılması mümkün bulunmaktadır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kadıyöy Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 03/07/2002 tarih ve 2002/708-2002/810 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalıların malik, sürücü ve sigortacısı olduğu aracın neden olduğu trafik kazasında müvekkili şirkete kasko sigortalı aracın hasarlandığını, müvekkiline ödenen bedelin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalıların itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Muzaffer Ü. vekili, müvekkilinin ikametgahı ve kaza yerinin Adana olması nedeniyle Adana Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunarak, yetki yönünden davanın reddini istemiştir.
Mahkemece dosya kapsamına göre, davalı ikametgahının ve trafik kazasının meydana geldiği yerin Adana olduğu gerekçesiyle, dava dilekçesinin HUMK' nun 9 ve 21. maddeleri gereğince yetkisizlik nedeniyle reddine, karar kesinleştiğinde ve süresinde talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Adana Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı şirkete kasko sigortalı araca davalıların malik, sürücü ve trafik sigortacısı bulunduğu aracın çarpmasından kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davada, işleten, sürücü ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının yer aldığı durumlarda davanın hukuki dayanağı TTK.nun 1301.maddesi yanında 2918 sayılı Kanun'un 85 ve devam eden maddelerinde yazılı hukuki sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı açıktır. Bilindiği gibi ilke olarak bir davada, davalı sayısı birden fazla ise, HUMK.nun 9/2.maddesi uyarınca dava bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılabileceği, aynı Kanun'un 21.maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir. Bunların yanında ve öncelikle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110.maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, zorunlu ve ihtiyari sorumluluk sigortası yapan şirketler aleyhine de işleten ve sürücü ile birlikte açılması halinde hem bu kanun, hem de HUMK.nun 9.maddesi uyarınca bu davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir. 2918 sayılı Yasa'nın 110.maddesinin son cümlesinde yer alan kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de, dava açılabileceği kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, davacıya tanınan bir seçimlik haktır. Dairemizin kararlılık gösteren uygulamasında da, davada Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısının yer alması halinde, sigorta rücu davasının bu davalının ikametgahında da açılması mümkün bulunmaktadır.
Dava konusu olayda, 2918 sayılı Yasa'nın 110.maddesine uygun olarak Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının ikametgahı mahkemesinde dava açıldığına göre, davanın haksız fiilin vuku bulduğu ortak yetkili yer mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin mahkeme kararı doğru görülmemiştir. Mahkemece, davanın yetkili mahkemede açıldığı kabul edilerek, bir kısım davalıların yetki itirazının reddi ile işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2-Öte yandan; Davacı şirket , alacağının tahsili amacıyla Kadıköy İcra Müdürlüğünde icra takibinde bulunmuştur. Davalılar Muzaffer ve Hayri Ü., Adana İcra Müdürlüğü'nün yetkili olduğunu ve borcu bulunmadığını ileri sürerek itiraz etmiş ve bunun üzerine icra takibi durmuştur. Davacı şirket itirazın iptali davasını Kadıköy'de açmış olup, davalı borçlu Muzaffer Ü.'ın yetki itirazı üzerine mahkemece yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Adana Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İ.İ.K.nun 50.maddesi yetki meselesini düzenlemektedir. Maddenin ikinci fıkrasında yetki itirazının esas hakkında itirazla birlikte yapılacağı, Tetkik Merciinin önce yetki itirazını inceleyip kesin bir sonuca bağlayacağı belirtilmiştir. Bu madde hükmünün itirazın iptali için müracaat edildiği hallerde de uygulanacağının kabulü gerekir. Zira, İ.İ.K.nun 67.maddesinde açıkça "Takip talebine itiraz edilen ve itirazın kaldırılması için mercie müracaat etmek istemeyen alacaklı" denildiğine göre, alacaklıya mahkemeye veya mercie müracaat imkanı bakımından bir tercih hakkı tanınmaktadır. Alacaklı tercihini mahkemeye müracaat şeklinde yapmışsa, artık mahkemenin hem icra dairesinin yetkisine itirazı ve hem de borcun esasına ilişkin itirazı incelemesi gerekecektir. Esasen merciiden daha geniş yetkili bir mahkemenin yetki itirazını inceleyememesi için bir sebepte bulunmamaktadır.
Bütün bu hususlar nazara alınarak somut olay incelendiğinde; Kadıköy'de açılan itirazın iptali davasında, davalının mahkemenin yetkisine ilişkin itirazı üzerine mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazı incelemek suretiyle yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi bulunup bulunmadığını belirlemesi, daha sonra kendisinin yetkili olup olmadığını tespit etmesi gerekmektedir.
Kadıköy İcra Dairesinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş olmakla takip durmuş ve bu itiraz konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olmakla yetki itirazı askıda beklemektedir. O halde mahkemenin ilk olarak icra dairesinin yetkisine yapılan itirazı incelemek suretiyle icra takibinin yetkili icra dairesinde yapıldığına kanaat getirmesi halinde işin esasına girmesi, aksi halde icra dairesinin yetkili olmadığını belirlemesi durumunda esas hakkındaki itirazlara girişilmeksizin, yetkili icra dairesinde yapılan icra takibi bulunmaması nedeniyle itirazın iptali davasının reddine karar vermesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak icra dairesinin yetkisini incelemeksizin verilen yetkisizlik kararı doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.03.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 09-04-2012, 18:11   #17
uyumsuz

 
Varsayılan

konu hala takip ediliyormu bilmiyorum ama. belediyenin aracının karıştığı ölümlü trafik kazasında hem sigorta şirketine hem belediyeye hemde şoföre açılacak olan maddi ve manevi tazminat davası nerede açılacaktır. Sigorta şirketi tacir olduğu için asliye ticarette açılabilecektir, ya belediye ve şoförde bu davaya dahil edilerek asliye ticarette açılabilecekmidir.
Old 09-04-2012, 18:46   #18
aykutyigit

 
Varsayılan

Asliye hukuk mahkemesi olarak biliyorum.Manevi tazminatı sigorta şirketinden isteyemezsiniz.İtiraz olursa dava ayrılabilir(sigorta şirketi yönünden) ancak bu durum karşı taraf lehine vekalet ücretinin doğumuna neden olmaz demişti yanında staj yaptığım avukat bey.Benim görüşüm her ne kadar sigorta hukuku TTK'da düzenlenmişse de trafik kazasına ilişkin hükümler KTK madde 85 ve devamında düzenlendiğinden sigorta şirketi yönünden de Asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu.Yanlışım varsa lütfen düzeltin .İyi çalışmalar dilerim.
Old 09-04-2012, 18:55   #19
uyumsuz

 
Varsayılan

yanıt için teşekkürler öncelikle.Sigorta şirketi tacir olduğu için dava ticaret mahkemesinde açılır orda sorun yok hatta devam eden davalarım dahi var. Sorun burda belediye ve sigorta şirketinin maddi tazminatın aynı anda muhattabı olması. dava açılırken tabiki manevi tazminatın sadece belediyeye karşı yöneltildiğini belirteceğim. belediyelere karşı açılacak haksız fiilden kaynaklanan davalar adli yargıda görülebilir orasıda tamam. ama soru şu ticaret mahkemesinde görülebilirmi.
Old 09-04-2012, 20:10   #20
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nazım SANSUR
ama soru şu ticaret mahkemesinde görülebilir mi?
Ticari iş ile ticari dava kavramları farklıdır.

Tıklayınız: http://www.turkhukuksitesi.com/makale_449.htm
Okuyunuz:
''TTK. 21/f-1'e göre, ( bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır ).Tacirin borçları ( muamele, fiil ve işler ) ticari işletmesiyle ilgili ve dolayısıyla ticari iş sayılır. Bu karine iki halde bertaraf edilebilir: a ) Halin icabının muamele, fiil veya işin ticari iş sayılmasına müsait bulunmaması b ) Muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığının hakiki şahıs olan tacir tarafından diğer tarafa açıkça bildirilmesi. Sadece bir taraf için "ticari sayılan iş mukaveleyle ilgili değilse" bu iş, karşı taraf bakımından adi iş sayılır. Örneğin, ( A.Ş. )'nin mağazasına tacir olmayan bir şahıs otomobiliyle zarar vermişse fail bakımından bu işin ticari sayılmasına imkan yoktur. Çünkü taraflar arasında mukavele bahis konusu değildir. "... Haksız Rekabet ve Çatma dışında kalan her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması lazımdır. Örneğin; ( A )'nın ticari işletmesine ait kamyon, ( B )'nin ticari işletmesine ait bir başka kamyonla çarpışmış ise" ( Prof. Dr. Yaşar Karayalçın-Ticari İşletme,1968, s:145 ve 257 ).''


''TTK.nın 21/II. maddesine göre, taraflardan yalnız biri için ticari nitelikte olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır. .. TTK.nun 21/II. maddesinin uygulanabilmesi için ön koşul, taraflar arasındaki ilişkinin bir sözleşmeden kaynaklanmış olmasıdır. Dolayısıyla, taraflar arasındaki ilişki bir haksız fiilden ya da sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanıyorsa, bu hükmün uygulanabilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda, bir taşımacılık işletmesine ait kamyonun yoldan geçen yayaya çarpması halinde zarar gören bakımından iş, adi nitelikte olmakta devam eder." ... "Haksız fiiller dolayısıyla ödenecek temerrüt faizinin her zaman reeskont oranı üzerinden hesaplanmasının uygun olup olmayacağında kuşkuya düşülebilir. Örneğin ticari işletmeye ait bir kamyonun esnaf düzeyindeki bir kişinin işyerine çarparak zarar vermesi halinde hükmolunan tazminatı geç ödeyen tacirden talep edilebilecek temerrüt faizini, reeskont üzerinden hesaplamak isabetli olur mu? Bu halde temerrüt faizinin reeskont oranı üzerinden hesaplanması, TTK. 21/II'de yer alan bir taraf için ticari sayılan iş, sözleşmeden kaynaklanıyorsa, diğer taraf içinde ticari sayılır yolundaki hükmün bir anlamı kalmamasına neden olacaktır" ( Prof. Sabih Arkan-Ticari İşletme Hukuku,1993, sh: 60 ve 72 ).''

"TTK.nın 21/II. maddesi sözleşmelere ilişkin olup haksız fiilleri kapsamaz. Örneğin tacir olmayan bir kişi otomobili ile kusurlu olarak bir ticari işletmeye zarar verse taraflar arasında sözleşme olmadığından ticari iş sayılmaz" ( Prof. Dr. Fehiman Tekil, Ticari İşletme, İst.1990, sh: 70 )''
Old 09-04-2012, 20:26   #21
uyumsuz

 
Varsayılan

Üstad benim sorumdaki karışıklık aslında sigorta şirketinden ziyade belediye kısmından kaynaklanıyor. Sadece sigorta şirketine karşı açılacak bir tazminat davası olmuş olsa idi sorun yoktu gidip asliye ticaret mahkemesinde açılabilirdi zira bir taraf tacir ve mevcut bir poliçeye dayalı bir dava olacaktı. Fakat belediyeye karşı açılacak haksız fiilden kaynaklan davalarda idari yargı değil, adli yargının olduğu yukarıda pek çok meslektaşımda belirtmiş. sigorta şirketine ticaret mahkemesinde maddi tazminat davası belediyeye hukuk mahkemesinde maddi tazminat ve birde ayrıca manevi tazminat davası ayrı ayrı açmak yerine,(bu halde 2 tane maddi tazminat davası olacaktır) hem maddi hem manevi tazminat talepli olarak ticaret mahkemesinde tek bir dava üzerinden görülebilirmi.
Old 09-04-2012, 20:53   #22
aykutyigit

 
Varsayılan

Ortada bir haksız fiil var ve bunun sonuçlarına davalılar birlikte katlanacağından dolayı;
İhtiyari dava arkadaşlığı
MADDE 57-c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.'na dayanarak olabilir.
Old 10-04-2012, 08:06   #23
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Biz burada konuşurken 16.02.2012 tarihinde yeni bir konu ortaya çıktı:

Anayasa Mahkemesi HMK'un 3.maddesini iptal etti.

Hukuk çetrefilleştikçe zevkli hale geliyor.

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz

HMK m.3, Anayasa Mahkemesi'nin 2011/35 E sayılı :

"6100 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
1-Birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2-Birinci cümlesinin iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan ikinci ve üçüncü cümlelerinin de, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE"
kararı ile iptal edildi...

6100 S.K. m.3/c.1: "Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar."

http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=gundem&id=353
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=70721

İptal kararı gerekçesinin, henüz yürürlüğe girmemiş olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yukarıdaki maddesinde bir etkisi olup olmayacağını, kararın gerekçesini gördükten sonra tartışmak gerektiği kanaatiyle...

Saygılar...
Old 12-03-2013, 01:07   #24
oguzhand0

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Hukuk çetrefilleştikçe zevkli hale geliyor.

Sayın Konyalı ben ise zevk almak yerine isyan ediyorum.

Yani böylesine net olayların dahi bir yargı yolu / görev karmaşası yaratması gerçekten sinir bozucu...

Önüme gelen bir olayda Karayolları Genel Müd. ait bir kar küreme aracı müvekkilin aracına arkadan çarpıyor, olay çok tipili bir davada gerçekleşiyor. Aşikar ki kaza kamu hizmeti esnasında oluşmuş...

Uyuşmazlık Mahkemesi' nin Hukuk Bölümü 1997/3 E.N , 1997/2 K.N. ilamı demektedir ki;
Alıntı:
Davacı, 4.3.1990 tarihinde, Karayollarına ait kar temizleme aracının İnegöl-Domaniç yolunda, 16 FT 227 plakalı aracına çarparak hasara sebep olduğunu ileri sürerek, meydana gelen zararın Karayolları Genel Müdürlüğü ve kar temizleme aracının sürücüsünden müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesi istemiyle 26.3.1990 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
.
.
.
.
KARAYOLLARINDA, KAMU ARACININ DA BULUNDUĞU TRAFİK KAZASINDA MEYDANA GELEN ZARARIN TAZMİNİ İSTEMİYLE AÇILAN DAVA ADLİ YARGI YERİNDE GÖRÜLMELİDİR.

Ama gözükeceği üzere karar 23 yıl öncesine ait. Arada HMK çıktı, ilgili maddeler iptal edildi vs.vs...

Sizce hala geçerliliğini korumakta mıdır?

Karayollarına karşı açacağım davada görevli mahkeme AHM' midir?

Saygılarımla
Old 02-06-2013, 14:47   #25
Av.Erkan Karakaya

 
Varsayılan

Tam benzer değil ama bir davamda davalım olarak iki şahıs bir de sigorta şirketi var ve asliye hukuk akimi ticaret mahkemesi görevli diye görevsizlik kararı verdi.Temyiz etmeyi düşünüyorum.Zira davanın temeli haksız fiil
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Emekli ikramiyesi red kararına açılacak davada Görevli Mahkeme oceans17 Meslektaşların Soruları 38 24-02-2017 09:43
genel kurulun iptali için açılacak davada görevli mahkeme hangisidir? burak111 Meslektaşların Soruları 3 13-04-2011 16:49
Gıda Zehirlenmesi Sebebiyle Açılacak Olan Davada Görevli Ve Yetkili Mahkeme blackripe Meslektaşların Soruları 3 15-07-2009 19:53
bağ kura karşı açılacak davada görevli mahkeme saadet Meslektaşların Soruları 3 09-11-2007 17:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08782601 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.