|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
13-04-2002, 14:23 | #1 |
|
Avukatlık Ortaklığı
"Avukatlık ortaklığı, aynı baroya kayıtlı birden çok avukatın bu Kanuna göre mesleklerini yürütmek için oluşturdukları tüzel kişiliktir" (AvK.m.42).
Bu hükme göre, acaba fiilen avukatlık yapmayan fakat avukatlık ruhsatına sahip olarak bulunduğu yer Barosuna kayıtlı bulunan ve kamu üniversitesinde görev yapmakta olan bir öğretim üyesinin avukat ortaklığı kurucusu veya ortağı olması mümkün müdür? Bu statüde bir akademisyenin, avukatlık ruhsatı bulunduğu ve Baroya da kayıtlı olduğuna göre "avukat" sayılması mümkün görülebilir. Fakat avukatlık mesleğini isteğe bağlı olarak, ya da yasal engel nedeniyle fiilen yapmadığına göre, avukatlık mesleğinin yürütülmesi için oluşturulan bir ortaklıkta yer alması düşünülebilir mi? Pozitif hukukun buna izin verip vermediği yönündeki görüşler bir yana, böyle bir durumun "olması gereken hukuk" bakımından ve avukatlık mesleğinin saygınlığı adına "yerinde-yararlı" veya "gereksiz-sakıncalı" olup olmayacağına ilişkin görüşleri de merak ediyorum. |
20-04-2002, 01:58 | #2 |
|
Sayın Hukukdoktoru,
Bu konuda özel bir bilgim yok ancak üniversitede araştırma görevlisi bir arkadaşımın bana söylediğine göre Yrd.Doç yada Doç. statüsüne gelmeden Av. ruhsatnameleri bulunsa dahi fiilen avukatlık yapamıyorlarmış. 'Yerinde-Yararlı ve gerekli-sakıncalı' olup olmaması açısından konuya baktığımda Avukatlığın part-time yapılabilecek bir iş olmadığını düşünüyorum.Her iki mesleği yapmaya çalışırken parçalanıp,bölünmek yerine bir mesleği hakkını vererek yapmanın mesleklerin itibarınıda yükselteceği kanaatini taşımaktayım. Zaten kanun koyucuda avukatlık kanununda yaptığı son değişiklikle aynı zamanda hem öğretmen hemde avukat olan meslektaşlarımızın önümüzdeki temmuz ayına kadar ikisinden birini seçmelerini şart koşmaktadır.Gerçi kanun koyucunun böyle bir düzenlemeye gitmesinin bir nedenide avukatlık mesleğindeki arz fazlasıda olabilir ancak böyle bile olsa bunun benim düşünceme ters bir yanı yoktur. Sonuç olarak iş hayatında uzmanlaşmanın ve iş bölümünün faydasına inananlardanım ve bu doğrultudaki düzenlemelerin kaliteyi arttıracağına inanıyorum.saygılarımla. Av.Zafer Taşpınar/İstanbul Barosu |
20-04-2002, 09:30 | #3 |
|
Merhaba,
Olaya şu açıdan bakmak gerekir diye düşünüyorum:'' Avukat ortaklığına bedeni emek koymayan, bir başka avukatın (hissedar anlamında) katılımı mümkün müdür, değil midir? '' Sanırım buna cevap bulduğumuz an olaya çözüm de bulabileceğiz.. Kanunun tarifine göre; avukatların faaliyetlerini sürdürebilmeleri(Mesleklerini yürütebilmesi)..... cümlesi fiili çalışmayı zorunlu kılıyor gibi. Ancak, olan hukuku değil, olması gerekeni düşünürsek, pek de doğru gelmiyor bu hüküm.. Avukatlık mesleği bedeni çalışmaktan çok fikri çalışmaya yönelik bir meslektir. Pekala, fikri katılımı olan bir avukatın, fiili olarak çalışmasa da ortak olması gerekir.. ena zından kurucu olabilmesi gerekir. Her yönü ile tartışılması gereken, önemli bir soru.. Selam ve saygılarımla.. |
20-04-2002, 23:46 | #4 |
|
Katkı Olarak
1163 sayılı Avukatlık Kanununa göre, doçentlik ve profesörlük avukatlıkla bağdaşabilen görevlerdendir. 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununa göre de, kısmi statülü (part-time) kadroya atanan bir doçent veya profesörün avukatlık yapması mümkündür.
|
20-04-2002, 23:51 | #5 |
|
Ek
Yeni Avukatlık Kanununa göre, avukatın bir başka avukata vekaletname gücünde bir yetki belgesi vermesi imkanı da kabul edildiğine göre, avukatlık yapma hakkına sahip bir öğretim üyesi de aldığı davaları yetki belgesi ile bir başka avukata takip ettirmesi mümkün olabilir demektir.
|
21-04-2002, 00:39 | #6 |
|
Kıyaslama
Merhaba katılımcılar,
Hani bir zamanlar çok yaygındı... Eczacı ruhsatlarının kiralanması! Olaya Rekabet Hukuku yönünden de bakılabilir düşüncesindeyim. Elimizde olan : AvK. 2547 s. Kanun, haklı / haksız rekabet hükümleri. Görüşmek üzere, Saygı ve sevgilerimle Av. H. Metin |
21-04-2002, 10:35 | #7 |
|
özürlü Avukatların durumu ne olacak?
Olaya, sadece ''fiili avukatlık ve işleri yürütmek'' açısından yaklaşmak, özürlü avukat meslektaşlarımızın çalışmasına da engel olabilecektir. Oysa, avukatlık ruhsatına sahip tüm avukatlar, istedikleri şekilde avukatlık ortaklığı kurabilip, kendisi evinde istirahat etse bile sadece ortaklığa fikri katkı ile katılabilmelidir. Hissedarlık, fikirdedir. Bürodaki bedeni faaliyette değil.
Gözleri görmediği için bürosunu çalıştıramayan bir avukat, bir başka avukat grubu ile avukatlık ortaklığı kurup, hissedar olabilmeli ve kendisi bedeni iştirak etmese bile, hatta hastanede yada evinde istirahat etmiş olsa dahi sırf hissedar kimliği ile gelirlerden istifade edebilmelidir. Gerçi akademisyenlerin Doçent olana kadar avukatlık yapamamaları, belki akademik gelişimlerine engel olmasın diye düşünülmüş olabilir ancak, kişi kendisi her iki işi de yapabilecek gücü kendinde hissedebiliyor ise, neden yasak olsun? Aynı durum Doçent için de geçerlidir hatta Profesör için de... Bu yasağın bir mantığı yoktur. Olayı ticaret şirketinden ayırmak için fiili faaliyet sürdürmek esas alınmış ise, avukatlık fikri bir meslek olduğundan yukarıda da belirttiğim gibi, özürlü sonuçları olacaktır.. Saygılarımla... |
22-04-2002, 00:47 | #8 |
|
Bir Başka Açıdan
Sigorta Hastanesi veya Devlet Hastanesinde çalışan bir hekimin aynı zamanda dışarıda serbest muayene açmasına izin verilirken, kamu üniversitesinde profesör de olsa bir uzman hekimin dışarda özel muayene açmasına izin verilmemektedir.
Bu yasak 2547 sayılı Kanundan kaynaklanmaktadır. Öğretim üyesi uzman hekimin (veya hukukçunun) araştırma sonuçlarını ve uzmanlığını piyasa ile de paylaşmasına fırsat verilmesi piyasa (tüketici) açısından da yararlı olmaz mı? |
23-04-2002, 19:19 | #9 |
|
Tartışma konumuzun sınırlarını kendi açımdan tekrar belirleyerek nacizane fikirlerimi belirtmek istiyorum.
Tartışmaya katılma noktam avukatlık ruhsatnamesine sahip üniversite öğretim görevlilerinin aynı anda hemde avukatlık hemde diğer mesleklerini ifa etmelerinde herhangi bir yarar yada sakınca bulunup bulunmadığıdır.Yoksa özürlü avukatların bir avukatlık ortaklığına ortak olarak fikri anlamda mesleklerini yapmalarında bence hiç bir sakınca yoktur.Zaten başlarını örttükleri için duruşmalara alınmayan avukatlarda bir yerde özürlü avukatlar gibi mesleklerine bu şekilde devam etmektedirler.Benim tartışmaya katılma noktamda yukarıda belirtiğim gibi burası değildir. Saygıdeğer hukukçuların aynı anda iki mesleğide ifa etmelerinin avukatlık mesleğinin statüsü gereği böyle bir tehlike olmasa bile öğretim görevlisi sıfatlarının saygınlığı açısından bir takım sakıncalar doğurabileceği kanaatindeyim. Şöyle ki;Belli bir hukuk dalında uzmanlaşmış o konuda ders olarak okutulan pek çok kitabı olan hukuk profesörünün Av. sıfatıyla aldığı bir davada(bu katılım fikri anlamda bile olsa) davacı tarafın iddaalarını davacı vekili olarak dile getirdiğini ve dava açtığını düşünelim.Davalı vekili avukatta davacı vekili profesörün dava dilekçesine verdiği cevap lahiyasında,aslında davacı vekili hukuk profesörünün şimdiye kadar öğretim görevlisi sıfatıyla yazdığı bütün kitaplarında davacı vekili olarak ileri sürdüğü hukuki görüşlerin aksini savunduğunu ve yazmış olduğu kitaplardaki ileri sürdüğü hukuki görüşlerin bu davanın reddedilmesi için yeter bir sebeb olduğunu mahkemeye savunma olarak verdiğinde durum ne olacaktır?Bir hukuk adamının farklı şapkalar altında dahi olsa kendi kendisiyle tenakuza düşmüş olması orda prof kimliği geçerlidir burda davacı vekilidir diyerek kolayca açıklanabilir mi? Böyle bir durumda Avukatlık mesleğinin herhangi bir sıkıntı yaşaması söz konusu olamaz çünkü avukatın yapması gerken müvekkili %100 haksız bile olsa onu en iyi şekilde savunmaktır.Davacı vekili profesörün yaptığı savunmayı başka bir avukat yapmış olsa böyle bir sıkıntı gündeme bile gelmeyecektir.Hatta bu prof. şapkası olamayan davacı vekili davalı vekilinin savunmasına karşı davacı vekili profesörün görüşlerini kıyasıya eleştirdiği aynı konuda uzman bir başka hukuk profesörünün görüşleriyle kolaylıkla karşılık verebilecekken aynı kolaylık davacı vekili prof. için de acaba geçerlimidir?Davacı vekili sıfatıyla bu görüşlere dayanmasa belki müvekkilinin davayı kaybetmesine sebebiyet verecek yıllardır defaatla görüşlerine katılmadığını belirtiği diğer hukuk profesörünün görüşlerine dayanası halinde ise akademik saygınlığına şüphe ile bakılmayacakmıdır?Bu tam bir yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal olayı olmaz mı? En nihayetinde olaya dışarıdan bakan hukuk nosyonu olmayan herhangi bir kişinin''Yazık koskoca profesör para (vekalet ücreti) için ne hallere düştü.'' demesi olasılığı hiç yokmudur? Bu konuyla ilgili olarak son olarak devlet hastanesinde çalışan doktora dışarıda muayenehane açma izni verilmesiyle hukuk profesörüne avukatlık yapma izni verilmesin kıyaslanmasının pek doğru olmayacağını düşünüyorum.Her meslek grubunun kendine özgü şartları vardır ve bu şartlar çerçevesinde değerlendirme yapılması bizi daha sağlıklı sonuçlara ulaştırır kanaatindeyim.Bu tartışmada elma ile armutu karşılaştırıp,kıyaslayarak yanlış yargılara varabiliriz. Av.Zafer Taşpınar/İstanbul Barosu |
23-04-2002, 23:10 | #10 |
|
Sayın Taşpınar'a
1. Prof. avukatın dava dilekçesindeki görüşlerinin yazdığı eserlerdeki görüşleri ile çatışıyor ve çelişiyor olması durumu ile herhangi bir avukatın bir davada savunduğu bir görüşe bir başka davada karşı çıkması arasında ne fark vardır?
Avukatlık mesleği açısından, bu mesleği fiilen yapan meslektaşlarımın benden daha iyi bilmeleri gereken bir "kaziye" şudur: Hiç bir dava ne bütünüyle haklı, ne bütünüyle haksız olmaz. Bir başka deyişle, yüzlerce kişinin katili bir sanığın da savunma hakkı vardır ve savunulabilecek bir yönü bulunabilir. Avukatlar, konumları gereği uyuşmazlığa profilden/yandan (tarafgir) bakar ve savundukları taraf lehine düşünürler. Her iki taraf avukatının iki ayrı profilden ortaya koyduğu resmi davanın hakimi cepheden bakarak tam olarak okumaya ve doğru olarak değerlendirmeye çalışır. Ayrıca hukuk yorum, takdir ve tatbik işidir. Soyut kuralları somut olaylara uygulama sanatıdır. Her somut olay, farklı değerlendirmelere elverişlidir. Bir avukatın, sadece kendi lehine olan görüşleri ve yorumları esas almaya ve dikkate sunması doğal karşılanır. Profesörün eserindeki açıklamalar genellikle soyuttur. Bununla birlikte diyelim ki, kitabında yer verdiği somut bir örnek çözüme tıpatıp benzeyen bir davada aksini savunan bir profesöre bu çelişki elbette hatırlatılır ve savunma tekniği bakımından bu onun hiç de lehine olmaz. Ancak bu durum marjinal ve izole bir durumdur ve çok az rastlanır. Ve aynı durum, sadece prof. için değil her avukat için sözkonusu olabilir. Sonra, Prof bu duruma düşünce "yazık, koskoca prof. vekalet ücreti için ne hallere düştü?" oluyor da, avukat düşünce "normaldir" mi denecek? Avukatlarımız "koskoca" değil mi? Bir avukat, davacı vekili olduğunda farklı, davalı vekili olduğunda farklı yorumu tercih edebiliyor. Hatta bilirkişi olarak yazdığı rapordaki görüşüne taraf vekili olarak karşı çıkabiliyor. 2. Doktor kıyaslaması ve örneği, niye elmalarla armutları karıştırmak oluyor hiç anlayamadım doğrusu...Devlet üniversitesindeki Kardiyoloji Prof.u ile Ceza Hukuku Prof.u arasında statü olarak ne fark var? Devlet hastanesindeki kardiyoloji prof.u dışarda muayene açabilirken, devlet üniversitesinde olanı niye açamasın? Bir zamanlar, akşam lisesi öğretmeni olan memura avukatlık hakkı tanınırken devlet üniversitesindeki prof.a tanınmaması gibi.. 3. Sayın Taşpınar, ilk mesajınızda "Bu konuda özel bir bilgim yok" diyerek tevazu göstermeyip gerçeği ifade ettiyseniz, açıklamalarınızda biraz daha temkinli olmanızda yarar var diye düşünüyorum. Selam ve saygılarımla... |
24-04-2002, 00:40 | #11 |
|
Sayın Hukukdoktoruna cevaben,
Ben sizin tartışmaya açtınız konunun mefhumu muhalifinden hareket ederek kendi düşüncelerimi ifade etmeye çalıştım.Yani ancak saygıdeğer hukuk profesörlerimizin kitaplarında rastlanabilecek bir örnek üzerinden (haşa bir hukuk profesörü gibi)hareket ederek ifade ettiğim düşüncelerin doğruluğunu kanıtlamaya çalıştım.Kanıtlamaya şey aslında bir koltukta iki karpuz taşımanın bir takım zorlukları olduğuydu.Hepsi bu kadar. Son yazınızın 3. maddesinde verdiğiniz tavsiyeye uyarak bu konudaki açıklamalarıma ''temkinli'' davranarak son veriyorum.Mehmet Akif'in dediği gibi hesabımı bilmesemde haddimi bilmeliyim değil mi? Selam ve Saygılarımla. Av.Zafer Taşpınar/İstanbul Barosu |
24-04-2002, 10:25 | #12 |
|
Taşpınar'a
Yılmak, pes etmek, son vermek yok. Temkinli olarak devam...
|
26-04-2002, 12:24 | #13 |
|
Devam...
Sayın katılımcılar,
Tartışmaları kişiselliğe indirgemeden, kırmadan, alınmadan devam edelim lütfen... Çalışma özgürlüğü, yarışma ... Ortaklıktan beklenilen yarar... Devam ederiz. Saygı ve sevgilerimle Av. Hulusi Metin |
05-05-2002, 13:07 | #14 |
|
Aynı baroya kayıtlı olma
"Avukatlık ortaklığı, aynı baroya kayıtlı birden çok avukatın bu Kanuna göre mesleklerini yürütmek için oluşturdukları tüzel kişiliktir" (AvK.m.42).
Bu hükümde yer alan "aynı baroya kayıtlı" olma şartının amacı ne olabilir? Ayrı barolara kayıtlı avukatların avukatlık ortaklığı kurmalarında ne sakınca olabilir? |
06-05-2002, 21:21 | #15 |
|
"Avukatlık ortaklığı, aynı baroya kayıtlı birden çok avukatın bu Kanuna göre mesleklerini yürütmek için oluşturdukları tüzel kişiliktir" (AvK.m.42).
AvK.M.42 de yer alan,"aynı baroya kayıtlı" olma şartının amacı,şube tarzı bir faaliyet yürütülmesini önlemektir. ayrı baroya kayıtlı avukatlar arasında "avukatlık ortaklığı" kurulduğu takdir de birbirilerinin şubesiymiş gibi çalışmaları olası.bildiğim kadarıyla gerekçe bu! |
19-05-2002, 19:52 | #16 |
|
Avukatlık ortaklığı ile ilgili bu düzenlemeden sonra, avukatların bu tür bir ortaklık kurmaksızın birlikte mesleklerini icra etmelerinin yolu kapanmış mı olmaktadır?
|
26-05-2002, 11:45 | #17 |
|
Bir Başka Açıdan...
Bu yasakla gözetilen amaç, meslekte tekelleşme ve haksız rekabeti önlemek ise, aynı baroya kayıtlı avukatlar arasında kurulan çok güçlü bir avukatlık ortaklığı ile de bu sakınca ortaya çıkmış olmaz mı?
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Avukatlık Kanunu 165'e göre Avukatlık ücretinden müteselsil sorumluluk | Av.Ertan Uzunoğlu | Meslektaşların Soruları | 2 | 28-12-2006 10:02 |
Kar ve zarar ortaklığı hk. | Av.R.ERKUŞ | Meslektaşların Soruları | 1 | 07-08-2006 15:33 |
Yapı Kooperatifi Ortaklığı | Av.Dr.Yahya DERYAL | Meslektaşların Soruları | 3 | 06-06-2002 21:49 |
Avukatlık | atilla turk | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 18-03-2002 23:47 |
Limeted Şirket Ortaklığı (devlet Memuru) | deniz ateş | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 19:43 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |