Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

“AVUKATLIĞIN KİTABI ” -yeniden yazılıyor

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 07-01-2009, 21:28   #1
duyurucu1

 
Kitap “AVUKATLIĞIN KİTABI ” -yeniden yazılıyor

“AVUKATLIĞIN KİTABI ”
yeniden yazılıyor…
Avukatlar okusun! diye…



(hakimler ve savcılar da bakabilir….
-ve hatta adliye personeli dahi karıştırabilir, yasalara ve adaba mugayyir değildir.)

Üstelik bedava!...ve de beleş..

Ciddi söylüyorum;bedava!..hemi de beleş..


******************
1-HAYDİ AVUKATLAR RAST GELE!

Önce, İnternette Hukuk Siteleri Genel Yöneticisi ve Dünya Hukuk Siteleri Konseyi üyesi kadim dostum rica etti:”sevgili duyurucu1, .Memleketin gidişatı kötü.Bak İsrail,Gazzeyi vurdu.Çoluk çocuk ölüyor.Dünya krizi de patlak verdi.İnsanlar aç. Gel yazı yaz…yazılarını İsrail ve Hamas okursa belki barışırlar.”

İnternette Hukuk Siteleri Genel Yöneticisi ve Dünya Hukuk Siteleri Konseyi üyesi, sevdiğimiz saydığımız kadim bir dostumuz..Yazmasam olmaz.Bir kahve içmişiz kırk yıllık hatırı var.

Diğer taraftan,

YAZMASAM OLMAZ;.Çünkü tüm ülkenin avukatlarının ¼ ünün kare kökünün parentez beş üssünün dört katı avukat kapıma kadar gelmişler.Mahzun mahzun bakıyorlar.”Ne olur yaz..Ne olur yaz..”diye öyle iç paralayıcı bir şekilde rica ediyorlar ki bu bakışa,bu salya sümük sızlanmaya yürek dayanmaz.

Hem büyük bir ihtimalle yazılarım dünyanın gidişatını değiştirecek.Ve belki Savaşlar bitecek,İsrail ile Hamas kardeş kardeş mangal partisi yapmak için Mersinde Torosların eteğine geleceklerler.Ve birbirlerine çiçek vermek için kavgaya tutuşacaklar.Belli mi olur.İnsanlık benden yazı bekliyor.Barışa katkı bekliyor.

NETİCE VE TALEP:Ben de kadim dostlarım,dünya yöneticilerini ve her gün büromu doldurup taşıran avukatları kırmamak ve de onlara çay kahve ikram edecek param kalmadığı için; düşündüm taşındım.Sonra biraz daha düşündüm taşındım.”Bu siteye bir kitap yazılırsa eyi olur eyi..” dedim.

Ancak;Bu kitap avukatların olmalı.Avukatlar yazmalı.Avukatların sorunlarını içermeli.Avukatların işlerini yaptıkları yerlerin sorunlarını ve çözümlerini içermeli.Yani adliyelerin sorunlarını dile getirmeli.Avukatların yaptıkları iş olan yargının diğer sac ayağı olan hakimlerle ve savcılarla olan ilişkilerini anlatmalı.Avukat gözüyle hakim ve savcılar nasıl görünüyor?İzlenimler bu kitaba girmeli.Avukatların kendi içlerindeki sorunları nelerdir?Diğer avukatlara bakışları nasıldır?Mensubu oldukları barolara ilişkin bakışları ve izlenimleri ve talepleri nelerdir?Bunlar dile getirilmeli.

İşte bu içerikte ve şu anda benin aklıma gelmeyen ve fakat var olan başka konu başlıkları da bu kitaba girerek zenginleştirilmesi gereken bir kitap tasarladım.

Çokta güzel tasarladım Ve kitabın adını koydum”AVUKATLIĞIN KİTABI –yeniden yazılıyor”Vay..Vay..Vay Amma havalı bir kitap ismi oldu,değil mi?

Denilebilir ki bu kitap niçin yazılıyor?Bu soruyu izleyicinin sorabileceğini üstün zekamla tahmin etiğim için hemen ….yazılıyor”dan sonra “avukatlar okusun diye”cümlesini ekledim.Böylece kitabın amacı belirlenmiş oldu.

Hımm.Buraya kadar güzel gitti.Sonra,sonra ne yapmalı?

Tabi şimdi yargı faaliyetinin öbür ayakları olan savcılarımız ve hakimlerimiz bu kitabın yazılması karşısında biraz hüzünlenecek ve üzüleceklerdir.”Avukatlar okusun diye”bir kitap yazılıyorda biz neden okumayalım?”Bizde okuyacağız..Biz de okuyacağız..Bana ne.. bana ne..”dediklerini duyar gibi olduğum için hemen alta bir not düştüm.”Hakimler ve savcılar da bakabilir”

Evvet’Hakimlerin ve savcıların da gönlünü kazandık.Başka başka?Sırada kimler var?Ha!Adliye personeli?

Adliyenim bütün angaryası bu gariplerin üzerinde.Adli tatili yok.Cumartesi yok pazarları yok.”Çalış ha çalış.Konuşma ha! Konuşma!.Şikayetlenme ha! Şikayetlenme!”şeklinde bir çalışma temposu ve düzeni içerisindeki adliye personeli var.Bunlar şimdi üzülmeyecekler mi?”Ne olur “AVUKATLIĞIN KİTABI”- yeniden yazılıyor”kitabını bizde okuyalım! Ne olur “AVUKATLIĞIN KİTABI”- yeniden yazılıyor”kitabını bizde okuyalım! “demeyecekler mi?Diyecekler tabi.Okumazlarsa üzülmeyecekler mi?Stres yapıp tansiyonları şekerleri yükselmeyecek mi?O hastane senin bu hastane benim gezmeyecekler mi?

Yok ..Yok ..Buna can dayanmaz.Hele ben..Benim gibi yıllarını adliye koridorlarında geçirmiş,göğsünün kılını koridorların tozuyla ağartmış biri ,adliye personeline kıyamaz.Bu nedenle adliye personeline okutmamak olmaz.İşlerinin çokluğu nedeniyle,hadi tam olarak okumasalar dahi biraz karıştırsınlar bakalım garipler.Onlara da kitabı karıştırma izni verelim.Karıştırsınlar da şu mübarek günde biraz sevinsinler.

Şimdi adliye personeli “AVUKATLIĞIN KİTABI –yeniden yazılıyor” isimli kitabı karıştırdılar. Ya,amirleri durumundakiler ve hatta hakimler bu işten biraz hoşlanmayacaklar gibime geliyor.Zannedecekler ki “Bu avukatlar bir de kitap yazarak personelin ahlakını bozacak.Ne güzel şimdiye kadar “evet efendim,evet efendim,”diyerek hakim gelince hemen hazırola geçmeye şartlanmışlardı. Ya bu kitabı ucundan kulağından bakacağız diye tümünü okumaya kalkarlarsa ve eski hallerinde değişme olursa?Hele bir de Allah korusun sendika ney kurmaya kalkarlarsa.”Tık.Tık(tahtaya vurma sesi)Allah korusun.”

Ama öyle değil.. Bu kitap yasalara aykırı değil.Kimseler telaşlanmasın.Personelin ahlakı falan bozulmayacak.”Bozulmayacak!”diyorum.Ve hatta eğer şimdiye kadar ahlaklarında bir zaafiyet olma olasılığı ortaya çıkmaya doğru bir meyil oluşmaya zemin oluşmuşsa; bu zemin bu kitap sayesinde Allahın izniyle anında “şıp” diye ortadan kalkacak.Bu konuda kesin garanti belgeli.Çünkü bu zafiyet hallerine giden yollar bu kitapta anlatılacak.Zeminlerin nasıl yapışkan olduğu bu kitapta anlatılacak.Bu nedenle,adliye personeli de bu kitabı karıştırırsa yapışkan zeminlerden ellerine yapışkan maddelerin yapışması önlenmiş olacak.Böylece mutlu son:Personel zamklı bölgelere ellerini sürmez.Nasıl?Sorun nasıl anında çözüldü?Değil mi?

Eh..Yeter artık .Benden bu kadar.Ben kitabın başlığını yazdım.Onu da Genel Dünya Liderlerinin hatırı için ve günlerce yazıhaneme gelip yalvar yakar olan avukatların hatırı için yazdım.Böylece işin çok büyük kısmı halledilmiş oldu.

Eee..Kitabın içeriğini yazmak gibi ufacık,minnacık bir işi de artık avukatlar hallederler.Her gün sayfalar dolusu dilekçeler yazan avukatlar,bu kitabın içeriğini yazılarıyla doldurmak gibi basit bir işi hayda hayda yaparlar canım..

Haydi avukatlar rast gele!

Old 12-01-2009, 21:52   #2
duyurucu1

 
Soru 2-PERDE:Diriliş

2-PERDE:diriliş

Türkiye ocağın ilk haftasında yoğun soğuk ve ülke genelinde kara teslim olmuştu.Doğuda kar yolları kapatmış,insanlar evlerinden dahi çıkamıyorlardı.Erzurumda sıcaklık sıfırın altında 39-40 derecelerde seyrediyordu

Bursanın “Karagöz” semti de soğuktan nasibini almıştı.Her taraf karla kaplanmış okullar dahi tatil edilmişti.Memleketi uzak olan Üniversite öğrencileri ise yurtta kalıyorlardı.Memleketlerine gitmemişlerdi.Okullarının açılmasını burada bekliyorlardı.

Karagöz semtinin sembolü haline gelmiş olan Karagöz ve Hacivatın mezarının bulunduğu ve anıtlaşmış iki mezarın toprakları önce kımıldamaya başladı.Sonra Karagözün mezarından ,içeriden bir el çıktı.Sonra bir omuz ve ardından Karagözün aksıra,öksüre mezardan çıktığı görüldü.Başında efsanevi şapkası ve kıyafetleri vardı.”Of,puf”ederek üzerindeki toprakları ve karı silkelerken,Hacivat da aynı şekilde ,aksıra öksüre mezardan çıktı.Onun da üzerinde efsanevi kıyafetleri ve şapkası vardı.

Mezardan çıkan Hacivat ve Karagözü gören yakınlardaki ağacın birine tünemiş birkaç serçe uçtu.Açlıktan oralarda yiyecek atayan bir sokak köpeği önce mezardan çıkanlara dikkatlice baktı.Sonra “Acaba ekmek verirler mi?”umuduyla kuyruk salladı.Ama baktı ki, iki kafadarda ne ekmek var ne de ekmek verme niyeti ,o da serçeler gibi uzaklaştı.

“Off.of”dedi Karagöz.”ne bu soğuk Haci cavcav.Bizi bu mezarlara koyduklarında hiç böyle değildi.O zaman yazdı.”

“Öyle öyle Karagözüm”dedi Hacivat.”Ben Bursayı padişah efendimizin sünnet düğününden beri bilirim.Bursa Bursa olalı hiç bu kadar soğuk olmamıştı”

Karagöz;”Ah Hacicavcav ah..Hadi Tanrı beni kul hakkını ödemedim ve geride bıraktıklarımla helalleşmedim diye gerisin geriye gönderdi.Seni niye peşime taktı anlamadım?”

Hacivat;”Sus Karagözüm sus.Tanrının yapıp etiklerinden sual olmaz.Vardır bir bildiği.Yoksa mis gibi cennet kapısından tam içeri girecekken benim de Karagöze yoldaş edilmem ve gerisin geriye gönderilmemde bir sır vardır.Tanrının yapıp ettiklerinden sual olunmaz.”

İki yoldaş bu minval üzere konuşa konuşa yokuş aşağı inerlerken üşümeye başladılar.O sırada genç bir adam ile ona sokulmuş yanında genç bir kız,birbirine el ele tutuşmuş, karda zor yürüyerek ,yokuş yukarı çıkıyorlardı.Genç adamın ve genç kızın koltuk altlarında kitaplar vardı.

Hacivat;”Selam delikanlı”dedi

Karagöz;”Selam delikanlı” diye Hacivatı taklit etti.

Genç kız ve genç delikanlı “Aaa..Karagöz ve Hacivat!”diye şaşkınlıklarını belirttiler.”Hayrola bu soğukta ne iş?Nere böyle? “diye şaşkınlıklarını ve Karagöz ile Hacivatı görmenin sevincini ve mutluluğunu dışa vurdular.İkisi de üniversite öğrencisi idiler.

Karagöz;”Siz bizi tanıyor musunuz ki kırk yıllık ahbabımız gibi gözlerinizin içi güldü?”dedi.

Genç delikanlı ve genç Kız;”A.. aşk olsun Karagöz .Seni ve Hacivatı kim tanımaz?Biz sizin yapıp ettiklerinizin öykülerini dinleye dinleye büyüdük.”

Hacivat;Derslerinize de çalışıyor musunuz bari?Yoksa tenhalarda menhalarda köşe kapmaca mı oynuyorsunuz?”

Genç delikanlı”Yok Hacivat ne köşe kapmacası.Derslerimize çalışıyoruz.”derken genç kızın yüzü utancından hafiften pembeleşti.

Hacivat:”Eee.Memleketin durumu nasıl.Şimdi kim padişah?Osmanlının durumu nicedir?Küffara karşı durumumuz nicedir?”

Genç Kız;”Hacivat ve Karagöz,sizden sonra çok şeyler değişti.Küffar Osmanlıya galebe çaldı.Neyse ki Mustafa Kemal adında bir kahraman çıktı da bu milleti derledi toparladı.Küffarın Türk Milletini tarih sahnesinden silmesini son anda önledi”

Karagöz;”Yeni padişah şimdi bu Mustafa Kemal dediğin muhterem midir?”

Genç delikanlı”Hayır Karagöz o padişah değil.O da şimdi yaşamıyor.Osmanlı rejimi yıkıldı.Ama şimdi Türkiyede cumhuriyet rejimi var.Demokrasi var.”

Karagöz;”Cumhuriyet mi?Demokrasi mi?Onlarda ne ki ?”

Genç, Karagözle Hacivata olan bitenleri uzun uzun anlattı.Kendisi Üniversitenin tarih bölümünde okuyordu.Genç Kız da hukuk fakültesi son sınıftaydı.O da Türkiyenin hukuk düzenini anlattı.

Karagözle Hacivat”Allah Allah”diyerek hayretlerini belirtiler ve “Eh artık biz gidelim.Yolcu yolunda gerek” dediler.

Genç Kızla Delikanlı”Nere?Dünyada olmaz sizi bırakmayız.?Küçüklüğümüzden beri hayallerimizi süsleyen,düşlerimizin kahramanlarını dünyada bırakmayız.Aha yurt şuracıkta.Arkadaşlarda sisi görmekten memnun olurlar.hem üşümüşsünüz.Size birerde yatak veririz.Yurt Müdürünün ruhu bile duymaz sizi barındırdığımızı.Hem duysa ne olur ki.Siz yurt müdürünün de çocukluğunun Karagöz ve Hacivatı değil misiniz?”

Hacivat;”Olmaz çocuklar.Bize ülkenin en sıcak yerine gitmemiz emri verildi.Oraya gidip bir muhteremle buluşacağız.Orada biraz işimiz var.Bu nedenle uzun geri dönülmez,ahiret uykusundan uyandırıldık.Siz söyleyin bakalım Koca Osmanlıdan kala kala bir avuç toprağı kalmış bu ülkenin en sıcak yeri neresidir?”

“Mersin!”dedi kız.”Mersin!”Kendisi de Silifkeli idi.Mersin’in Türkiyenin en sıcak memleketi olduğunu yaşayarak biliyordu.”Şimdi bile orada bademler çiçek açmıştır”diye de ekledi.

Karagöz”Mersin de neresi ola?Yemene yakın mıdır?”

Genç kız”Yok yok Karagöz.Yemen çok uzak.O topraklar da kaybedildi.”Biz sizi otogara kadar götürürdük ama siz istemiyorsunuz.Buradan aşağı doğru inin, ana caddeye çıkınca otogarı sorun.Dolmuşun birine bindiğinizde sizi otogara götürür.Otogardada kime sorsanız sizi Mersine giden otobüslere bindirirler.Dolmuşçu da ,şehirler arası otobüs şoförü de sizden para almaz.Çünkü sizler onlarında çocukluklarının Karagöz ve Hacivat sınız.”

Genç kızla Delikanlı Karagöz ve Hacivatın ellerini öptüler.Hacivat ve Karagöz aralarında her zaman olduğu gibi tartışa artış yokuş aşağı inerlerken genç kız ve delikanlı arkalarından bakıp duruyorlardı.Karagöz ve Hacivat gözden kaybolana kadar bakakaldılar.Sonra birden uykudan uyanır gibi oldular.Gözleri fal taşı gibi açılmış halde birbirine baktılar ve “Vay be!Şimdi olanları arkadaşlara anlatsak dünyada inanmazlar.Bizi uyduruyor sanırlar.Noel Babaya inanırlarda Karagözle Hacivata inanmazlar.Ama mademki Karagözle Hacivat Mersine gidiyor,yakında haberlerde maceralarını izleriz.Bu ikisi geçmişte birinci yaşamlarında da rahat durmazlar sıra dışı işler yaparlarmış.Bakalım zamanımızda neler yapacaklar”diye konuşa konuşa biraz ilerdeki öğrenci yurduna doğru yürüyüp gittiler.

Old 20-01-2009, 21:44   #3
duyurucu1

 
Soru 3-KARAGÖZ ve HACİVAT’IN MERSİNE GELİŞİ

3-KARAGÖZ ve HACİVAT’IN MERSİNE GELİŞİ

Duyurucu1 bilgisayarın başında ertesi gün davada yapacağı savunmanın son şeklini hazırlıyordu.Dava ceza davasıydı. CMK’dan gelmişti.Üç kişinin ölümünü tasarlayarak gerçekleştirmekten yargılanıyorlardı.Duyurucu1 de bunları savunacaktı.Bu nedenle öğleden sonra,soruşturma dosyasının tamamını ilgili ilgisiz fotokopi yaptırmış,şimdi de içerisindeki savunmasına dayanak olan kağıtları ayırıyordu. Dosya kalındı.duyurucu1 eleye eleye gidiyordu.Herhalde bu gidişle kalın klasörün yarısını çöpe atacaktı.Çünkü dosyadaki yazıların çoğu;”Filanca makama…Size zehirli pastayı gönderiyoruz.Tahlil edip neticeden Savcılığımıza bilgi verin.Yada … şahısların …tarihinden itibaren 3 ay süreyle … numaralı telefonlarının dinlenmesine karar verildiğinden işlem yapılması ve neticeden bilgi verilmesi.”şeklindeydi.duyurucu1 de bunları ayırıyor,savunmasına esas olacak.raporları ve dinleme sonuçlarını dosyasına takıyordu.

Yıllardan beri birlikte çalıştıkları yardımcısı kapıyı tıkladı ve içeri girdi.Duyurucu1 o sırada gözünde gözlük bilgisayarda savunmaya dayanak teşkii edecek kağıtların listesini yapıyordu.”Herhalde yine çay getirmiştir”düşüncesiyle her zaman yaptığı gibi karmakarışık ve üst üste gelişigüzel duran fakat Duyurucu1’in ancak sırasını bildiği kagıtları az iterek çay bardağını koyması için yer açtı.

“Sizi görmek isteyen iki bey var”dedi.Hafiften de gülümsüyordu Yardımcı.

Duyurucu1 pek de memnun olmamıştı.Çünkü tam da dosyadaki kağıtların ortasında, onlarla boğuşuyordu.”Hangi raporu nereye koysam?Zehir raporları şuraya..Tanıkların ifadeleri şuraya..Telefon dinlemeleri..”şeklinde işe yoğunlaşmıştı,işe odaklanmıştı.Şimdi görüşme yaparsa kağıtlarla yeniden boğuşmak zorunda kalacaktı.

İstemeye isteme “Buyursunlar” dedi.

Yardımcı kapıyı açtı.İçeri önce Hacivat ardındanda kara sakalıyla Karagöz girdi.Duyurucu1 gözlerine inanamadı.Önce tiyatrocular geldi de bir malın reklamını yapıyorlar sandı.”Siz..siz..Karagözle Hacivat.E..Vallahi tıpa tıp benzemişsiniz.Buyrun buyurun.Hele buyrun “diyerek onlara yer gösterdi.Onlarla tokalaştı.Oturttu.

“Ne içersiniz”dedi.

“Biz bir şey içmeyiz”dedi Karagöz.

“Olmaz..”dedi Duyurucu1.Benim fakirhaneye kadar gelmişsiniz vallahi size ikramda bulunmadan bırakmam”dedi.

“Biz bir şey içmeyiz”dedi yeniden Karagöz.”Zaten biz gitmeyeceğiz ki.Kalıcıyız”

Duyurucu1”Hoş geldiniz safa geldiniz.Bursa gibi o kadar uzak yerden gelmişsiniz.Tabiiki birkaç gün misafirim olursunuz”derken alaylı alaylı gülümsedi.”Her halde bunlar bir malın reklamını yapıyorlar.Kendilerini Karagöz Hacivat kılığına sokmuşlar.Biraz sonra çantalarından bir mal çıkarır satmaya çalışırlar yada efendim filanca kuruluş için yardım talep ediyoruz falan derler”diye düşündü.

Hacivat”Efendim bir şey içmeyiz. Sebebi ziyaretimiz..”diye söze başlayacakken.

Duyurucu1”İşte başladılar.Şimdi mallarının reklamını yaparlar.Ama yanlarında çanta falan yok.Hayret”diye düşündü ve Hacivatın sözünü kesti.

“Olmaz.Vallahi olmaz.Size ikramda bulunmadan şurdan şura bırakmam”

Hacivat;”Efendim Biz bir şey yemez ve içmeyiz.Biz sizinde çocukluğunuzdan bildiğiniz ve tanıdığınız gibi “Hacivatla Karagöz”üz.

Duyurucu1 sustu.Bakakaldı.Aynı ses tonu.Aynı mimikler.Aynı elbiseler.Kendini yıllar öncesine gitmiş olarak anmsadı.Hacivat konuşuyordu.Ama Duyurucu1 anlamıyordu.Kendini yıllar öncenin Karagöz –Hacivat perdesinin önünde pür dikkat onları izlerkenki zamanda gibi hissediyordu.Kendini ufacık çocuk olarak perdeye dikketle bakıyor olarak hissetti.Hacivat hala konuşuyordu.
Duyurucu1 en son Hacivatın “..anladın mı duyurucu1?”dediğini duydu ve ayıldı.Kendini yıllar öncesinden tekrar kendini zamanımızda buldu.

“He?Hı?”diye Hacivata cevap verdi.Hacivatın söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştı.O çocukluğuna gitmiş ve gelmişti.Zamanda sanki yolculuk etmişti.

Karagöz;”Hacicavcav bu salak Duyurucu1 anlamadı.Baksana şaşkın şaşkın bakıyor.Sen bir daha anlat şuna” derken içeri Yardımcı girdi.Elinde çaylar vardı.Karagözle Hacivata sanki her şey normal imiş gibi çay ikram eti.Ortada bir gariplik yokmuş gibi Duyurucu1 ‘e de çay verdi. Sonra Hacivatla Kragöze döndü ;

“Ne iyi etinizde geldiniz.Dünyanın çivisi çıktı.Savaşlar.ekonomik kriz.İşsizlik.Belki siz Hacivatla Karagöz el atarsanız dünya biraz düzelir”dedi.

Duyurucu1 şaşkınlık ve hayretle;”Sen bunları tanıyor musun?”dedi.

Yardımcı;”Aman Duyurucu1,sen de bir garipsin valla.Karagözle Hacivatı kim tanımaz?Bunları değil Türkiye Yunanistan,Avrupa hatta dünya tanıyor.Sen hiç çocuk olmadın mı?”dedi ve kapıyı çekip her şey normal seyrinde devam ediyormuş gibi masasına gitti oturdu.

Hacivat tekrar konuşmaya başladı.”Yardımcı hanımefendi zahmet etmiş.Çay için teşekkür ederiz.Ama biraz önce Karagözün de dediği gibi biz çay içmeyiz.Yemek yemeyiz.Uyumayız”

“Nasıl yani? “dedi Duyurucu1

“Sen düşünsel halk kahramanlarının,halka mal olmuş düşünsel tiplerin yemek yediğini, uyuduğunu, çay içtiğini gördün mü?Çay içen,uyuyan,acıkan,sizlersiniz.Şimdi kapıyı açıp içeri İncili Çavuş girse,Hoca Nasreddin girse,Deli Dumrul,Leyla ile Mecnun,Ferhat ile Şirin ve hatta Keloğlan girse sen onlarada mı çay içirmeye kalkacaksın?Sen şimdi bunlara boş ver de asıl konuya gelelim.Sen bizi neden çağırdın?Onu söyle neden çağırdın?Ne istiyorsun?”

Duyurucu1”Ben çağırmadım.ne çağırması..”diye kekeleyerek bir şeyler diyecek oldu.

Karagöz;”Bak şuna bir de çağırmadım diyor.Türk Hukuk Sitesinde,Kafama Devlet Kuşu pisledi(http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=27195 ), Buzlar çzöülmeden (http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=27528 ) başlıklı yazıları yazan Duyurucu1 sen değil misin?”

“Evet benim”dedi Duyurucu1

Hacivat”Be hey benim sıra dışı ve azıcıkta saf çocuğum.Sen -Buzlar Çözülmeden- başlıklı yazıda anlattığın sıra dışı akıl hastanesindeyken ne dedin hatırla bakayım ,haa ne dedin?”

Duyurucu1 azıcıkta tedirgin ve bu işin sonu nereye varacak diye meraklanarak”Ne demişim ki?”dedi.

Hacivat;”Sen sıra dışı yazında anlattığın akıl hastanesinde yatarken,Türkiyedeki hukuk sorunlarını ,adliyenin avukatların ve hakimlerin ve de savcıların ve bil umum adliye çalışanlarının sorunlarını çözse çözse Karagözle Hacivat çözer.Aha ben onlara mektup yazıyorum gelsinler bu sorunları benimle beraber çözsünler ,diye olmayan kağıda olmayan kalemle yazıp,olmayan zarfın içine koyup olmayan postaya atmadın mı?”

Duyurucu1,birden anımsadı”Evet.evet.Ama ben onları oyun olsun diye yapmıştım.Şakacıktan”

Hacivat;”Şakacıktan olur mu sıra dışı Duyurucu1.Zaten hayatın kendisi oyun.Padişahların kılıç kalkan küffar ellerine yaptıkları seferler de oyun değil mi?Sizin her gün mahkemelerde yaptıklarınız.Oturup kalkmalarınız oyun değil mi?

Duyuruc1;”Ama sevgili Hacivat gerçek hayatta insanların canları yanar,insanlar icabında sevinirler,hüzünlenirler”

“A benim şaşkaloz duyurucu1’ im senin her gece Türk Hukuk Sitesine yazı yazacağım diye uğraşmaların oyun değil mi?Sana arada bir bu sitedekilerden.Teşekkür ederiz iyi yazmışsın,diye taktirleri seni mutlandırmıyor mu?Okumadıkları yada eleştirdikleri zaman üzülmüyor musun?Mahkemelerde kadılar Katli vaciptir kararı verince insanlar üzülmüyorlar mı?Boynu vurula!denildiğinde insanlar korkmuyorlar mı?Ya da ,”beraat!”denildiğinde insanların mutluluğu ve göklere uçmaları oyun değil mi?İnsanlar yalancıktan doğmuyorlar mı?Yalancıktan yaşayıp yalancıktan ölmüyorlar mı?”

“He valla”dedi Duyurucu.”mal sahibi mülk sahibi,hani bunun ilk sahibi,mal da yalan mülk de yalan,var birazda sen oyalan-dizelerinde olduğu gibi insanlar gelip geçici.Dünya bir tiyatro sahnesi.Bizlerde esasında sizin gibi oyuncularız.tek farkımız.Siz kendinizi tanıyorsunuz.Kendinizin bilincindesiniz.Siz ölmüyor,unutulmuyorsunuz.Bizler ise kendimizi hiç ölmeyecek ve bu dünyanın hepsi bizim olacak sanıyoruz ve ölüp unutuluyoruz.”

Karagöz ,”Hadi hadi bu kadar gevezelik yeter.Sen bize bu dünyayı ve çağınızdaki gelişmeleri bir anlat da seninle gezerken acemilik çekmeyelim”


Old 22-01-2009, 23:20   #4
duyurucu1

 
Neşeli 4-Karagöz ve Hacivat bilgisayar öğreniyor

4-KARAGÖZ VE HACİVAT BİLGİSAYAR ÖĞRENİYOR

Duyurucu1,önce Osmanlı tarihinden bu yana toplumsal gelişmeleri özetlemeye başladı.Hacivat ile Karagöz onu dinliyorlardı.

Bir beş dakika sonra Karagöz sıkıldı.”Sen oraları geç.biz onları biliyoruz.Bize bilmediklerimizi anlat”dedi.Hacivatta başıyla Karagözü onayladı.

Duyurucu1”Eee.Öyleyse Cumhuriyet dönemine geleyim”dedi.

Hacivat”Bu cumhuriyet lafıdır çok ediliyor.Nedir bu vükelanın birinin adı mı?”

“Yok yok! “dedi Duyurucu1.Bu bir rejimin adı.Halkın kendini yönetme biçimi.

“Halk da nedir?”dedi Karagöz.Hangi taifenin adıdır?

Dururucu1;yani milletin kendini yönetme biçimi..”

Hacivat;”Millet de nedir ki?.Gayri müslüm bir taifenin adı mıdır?”

Duyurucu1;”Hayır..hayır..Öyle değil.Yani millet hani Osmanlı döneminde köyler var ya?Orada yaşayan insanlar var ya?Yada İstanbulda,Bursada esnaf var ya işte onların adı gibi bir şey.”

Karagöz;”Bunlar zaten padişah efendimizin kulu değil mi?Halk demeye,millet demeğe ne gerek var ki?Kim bu kafir isimleriNİ size belletti?”diye Duyurucu1 e azıcıkta sitem etti.

Duyurucu1 sağa kıvrandı olmadı sola kıvrandı olmadı.Sonunda “Bakınız gelin ben bunu size bilgisayardan göstere göstere anlatayım”dedi.Arama motorunun birrne girdi.”Bakınız şimdi bir kelime yazayım sizin bilmediğiniz bir kelime olsun.Yok yok yada sizin bildiğiniz bir kelime olsun.Yazayım mı?”

“Yaz!”dediler.Karagözle Hacivat

Duyurucu1 komiklik olsun diye “Karagözle Hacivat “yazdı.Bilin bakalım ne yazdım?

“Biz ne bilelim Duyurucu1.Sen Frenkçe bir şeyler yazdın.Biz ne bilelim.Bu yazdıkların bizim bildiğimiz yazılardan değil.”

Duyurucu1”Ay.Affedersiniz.Tabi ya .Ben Latin harfleri ile yazdım.Siz de bu alfabeyi ve dolayısıyla şimdi zamanımızdaki yazıyı yazmasını da okumasını da bilmezsiniz”

“Bilmeyiz”dedi ikiside.

Duyurucu1”Olsun hele bir bakalım ne çıkacak?”dedi ve tıkladı.Karagözle Hacivat hakkında çok sayıda resim ve yazı ekrana geldi.

“Vay!Vay vay”dedi Karagöz” gözlerime inanmıyorum.Bizim suretimizi bu kutunun içine koymuşlar.”

Hacivat;”Öyle Kragözüm öyle hatta bak şu Zenne,hatta Tuzsuz Deli Bekirin sureti dahi var” diye şaşkınlığını belirtti.

Duyurucu1;”Bak sizinle ilgili her şey burada var”dedi. Hatta sizin hayatınızı dahi yazıyır.Bakın Bursada Padişah Orhanın zamanında cami inşaatının ilerlemesine engel olduğunuz için idam edildiğiniz yazıyor.

Hacivat;”Yok,yok bu bilgi doğru değil.Bizi çekemeyenlerin iftirasına kurban gittik.Neyse..”

Duyurucu1 Devamla “Bunun gibi Hangi tür bilgi istersen şu tuşa basınca bilgisayar dediğimiz bu alet anında sana bildiriyor.

Karagöz ;”Hayret.Bizim zamanımızda da bazı gelişmeler olmuştu ama sizler bayağı ilerlemişsiniz.

Hacivat “Dur birde ben deneyeyim bakalım yapabilecek miyim?Ama önce bu aletin nasıl kullanıldığını öğrenmem gerek.Sen bu aleti kullanmasını biliyorsun anlaşılan?”diye sordu.

Duyurucu1”Evet biraz bilirim”dedi.

Hacivat Karagözle el ele tutuştu.Sonra” gel bakim sen şöyle”dedi duyurucu1’e.Duyurucu1 Hacivata yaklaştı.Hacivat besmele çekip baş parmağını Duyurucu1’in iki kaşı arasına, alnına koydu.

O anda Duyurucu1 dondu kaldı.Ve beynindeki bütün bilgiler bir saniyede Karagözle Hacivatın beynine kopyalandı.”Hah oldu”dedi Hacivat.

Karagözde “hah oldu “dedi.

Duyurucu1 gözlerini açtı.Ne olduğunu kavramaya çalıştı.Çünkü bir saniyeliğine beyninin durduğunu hissetmişti.

Hacivat Bilgisayarın başına geçti.”İnternet bağlımı ?“dedi.Karagözde Hacivata dokunuyordu.

Duyurucu1” Bağlı bağlı”dedi.

“Eyi” dedi Hacivat.Ve sonra usta birbilgisayarcı gibi tuşlara dokunup arama motoruna girdi.Arama motorundaki tüm bilgiler bilgisayar ekranında akmaya başladı.Gittikçe hızlanıyordı.Hacivat bir arama motoru bitince öbürüne geçti,sonra öbürüne.Ekrandaki tüm geçmiş insanlık bilgileri hızla kayıyordu.Bu durum 5-6 dakika sürdü.

Hacivat;”Tamam”dedi.Artık senin zamanının tüm bilgilerini öğrendik.Seninle gezerken yabancılık çekmeyiz”

Karagöz”Yabancılık çekmeyiz..”diye tekrar etti.

Duyurucu1;”Ne yani siz şimdi bilgisayardaki bütün bilgileri beyninize kopyaladığınızı mı söylüyorsunuz?İnanmam! vallahide inanmam!Bu mümkün değil.Kanunları?İçtihatları beyninize mi kopyaladınız?”

Hacivat;”kanunlar ,içtihatlar denizde damla duyurucu1 çocuğum.Biz tüm insanlığın bilgisini kopyaladık.Eğer kağıdın varsa siz nasıl diyorsunuz,print edelim”

Duyurucu1;Gördüklerine ,yaşadıklarına inanamıyordu.Kendin rüyada gibi hissediyordu.Ama her şey gerçekti.Yardımcısı,getirdiği çay,dosyalar,masası her şey gerçekti.

Hacivat;”Hadi hadi! öyle şaşkın şaşkın durma!Senin yarım saat sonra ..numaralı Çocuk mahkemesinde duruşman var.Ona yetişmelisin. Kalkta hep beraber sizin şu Mahkeme dediğiniz mekanı bir görelim bakalım.”

Duyrucu1,bu kadar sıra dışı olayı çok kısa bir zamanda yaşadığı için ,duruşmasını unutmuştu.Neredeyse kaçıracaktı.Aceleyle çantasını toparladı,cübbesini ve dosyayı içine koydu ve bürodan çıktılar.

Yardımcısı arkalarından,”Güle güle gidin “derken “Ne iyi ettilerde geldiler şu Karagözle Hacivat.Ne iyi ettilerde geldiler “diye mırıldanıyor ve mutluluktan tebessüm ediyordu.

Old 24-01-2009, 13:01   #6
duyurucu1

 
Soru 5_Hakim müştekiyi bulamıyor

5_HAKİM MÜŞTEKİYİ BULAMIYOR

Bu gün Duyuruc1’in..Mahkemesinde iki duruşması vardı.Biri saat 9.30 da diğeri ise 11,20 de idi.

Duyurucu1 yanında Karagöz ve Hacivat ile birlikte koştura koştura Mahkeme kapısına geldi.Önce kapıya asılmış listeye baktı.Evet bir değişiklik yoktu.Zaten duruşma saatleri UYAP’a işlendiği için değişiklik olamazdı.

Hep beraber içeri girdiler.Hakim girenlere ,kafasını kaldırıp şöyle bir baktı.Hakim Duyurucu1’in yanında Hacivat ve Karagözü de şüphesiz görmüştü.Ama sanki içeri girenler diğer baro avukatlarından herhangi üçü imiş gibi tutanağa diyeceklerini yazdırmaya devam etti.

Duyurucu1 ,Karagöz ve Hacivat mübaşire yakın bir yere oturdular.Mübaşir Duyurucu1’in işareti üzerine geldi.

Duyurucu1 sessizce ve Hakimin dikatini, dağıtmayacak bir ses tonuyla,“Benim duruşmamın biri saat 9.30 da diğeri ise 11.20’de acaba 11.20’deki duruşmayı da şimdi alabilir miyiz?Hele sen bir dosyaya bakıver.”

Mübaşir dosyaların ikisine de baktı.Duyurucu1’e ”Tamam” anlamında .İşaret etti.Sonra 9.30 daki dosyayı aldı.

Hakim dosyayı açtı;”Hımm.Yahu bu insanlara akıl sır ermiyor.Bir önceki duruşmada müşteki Mahkemeye gelsin.Şikayetini bir de bana söylesin diye tebligat göndermişiz.Tebligatı almış imzalamış.Duruşmaya gelmemiş.Geçen duruşmada ,müştekinin zorla getirilmesi ,demişiz.Polis kapısına gitmiş.Müşteki İstanbula gitmiş.Polis adres araştırması yapmış.Müşteki adres bırakmadan ayrılmış.Be hey müşteki! Ben şimdi seni nasıl bulacağım?Ben şimdi seni bulupta ifadeni almazsam bu dosya kapanmaz.Oraya yaz bura yaz.Devletin işi gücü yokta seninle mi uğraşacak.Tamam şikayet ettin.Bir şey demiyoruz.Bari şikayetinin arkasında dur.”

Duyurucu1;”Belki sanık yakınlarından çekiniyordur.Bir korkusu vardır.Olamaz mı acaba Hakim Bey”dedi.

“Yok duyurucu1 .Yok.Bu dava seninde bildiğin gibi kıytırık bir dava.Neymiş efendim?Bir başkasının çantasından cep telefonunu alırken görmüş müş.”

Neyse “Müştekinin adresine gelme ihtimaline binaen adresine tekrar zorla yakalama emri çıkarılmasına.. duruşmanın.. gününe atılmasına..”

Karagöz,fısıltıyla Duyurucu1’e sordu”Ne oldu Duyurucu1.Hakim neye sinirlendi?”

Duyurucu1:“Önemli bir şey değil Karagözüm.Senin anlayacağın delinin biri kuyuya bir taş atmış.Kırk akıllı çıkaramamış.Bu dava da onun gibi.Vatandaşın biri ufacık bir şikayetde bulunuyor.Polisi,avukatı,hakimi seferber oluyor.Duruşmalar yapılıyor.Kağıtlar,zabıtlar..Ortada şikayetçi yok.Ve dosyada yıllarca şikayetçiyi aranıyor.”dedi

Hacivat:”Hani siz adrese dayalı nüfus kaydına geçmiştiniz ona ne oldu?T.C Kimlik numarası ile sorgulayınca insanların oturduğu yeri buluyordunuz.”

Duyuruc1,”Aman Hacivatım.Deveye demişler boynun eğri.Cevap vermiş-Nerem doğru ki?Bizimki de onun hesap.Dünyanın parası harcandı,adrese dayalı nüfus kaydı dendi.Ortada bir şey yok.Bir müştekinin adresini bulamıyoruz.”

Hakim,”Ne diyor Hacivat?”dedi.

Duyurucu1;“Efendim adrese dayalı nüfus kaydından neden netice alınmıyor?Hani devlet insanlarını her aradığı yerde bulacaktı?Ne oldu?”diyor.

Hakim;”Sen söyle bakalım Hacivat,sen her şeyi bilirsin.Bu müştekiyi nasıl bulacağız”

Hacivat,”Saygıdeğer Hakim,benim üzerime vazife değil amma ve lakin sordunuz diye söylüyorum.Siz toplumunuzdan rüşvet ve torpil illetini kaldıramazsanız daha işleriniz çok aksar?”

Hakim”Yahu Hacivat sende tam Hacivat gibi konuştun.Müştekiyi bulamayışımızla rüşvetin,torpilin ne ilişkisi var?Müşteki bulunmasın diye rüşvet mi veriyor?Yada birileri, aman bu mahkemenim işi yürümesin diye memurlara torpil mi yaptırıyor?”

Bu defa karagöz lafa girdi;”Öyle değil Hakim cavcav”

Duyurucu1,Karagözün eteğinden çekiştirdi fısıltıyla “Aman Karagözüm hakime öyle hitap etme.Ne o öyle cavcav filan.”

Hakim,”Elleme Duyurucu1 bırak konuşsun!Biz küçükten beri onu dinleriz.Onun konuşma tarzına alışkınız.Üstelik Karagözün laflarında hiçbir zaman saygısızlık olmaz.Gerçeği bütün çıplaklığıyla insanın yüzüne biraz sertçe vurur o kadar.Elleme konuşsun!”

Karagöz hakimin yol vermesinden biraz daha cesaretlenerek”Bak şimdi Hakim cavcav,siz adrese dayalı nüfus kayıt sistemi oluşturdunuz mu?Oluşturdunuz.Düşünce çok iyi gibi.Güya e-devlete geçiyorsunuz.Ama alt yapısı yok.Bu iş için dünya kadar para harcadınız.Bu paralar senin benim cebimden çıktı birilerinin cebine girdi.Doğru mu?”

Hakim;”Ee.Ama her işin bir bedeli olur.Tabi köklü değişiklikler için biraz para harcanacak”

Karagöz;”Ama bu iş için bu kadar para harcamaya gerek yoktu.”

Hakim;”Nasıl yani?Peki devlet vatandaşının nerede olduğunu nerede oturduğunu nasıl bilecek?Nüfus duragan değil ki hareketli.”

Karagöz;”Bak hakim cavcav insan dediğin ne ki ?Sen de koyun.İnsan nerede yavrular?Ya evinde ya da hastanede.Hastanede yavrularsa kaydı nereye bildirilir?Nüfus Müdürlüğüne.Nüfus Müdürlüğüne kaydı yapılmış bir insanın adresi devlet tarafından belli mi?Belli.Şimdi orada dur.Eğer insan hastanede değilde evinde dünyaya gözünü açtı ise onun bir ebesi var değil mi?Ebe bu insanın kaydını hemen geciktirmeksizin nereye bildirecek?Nüfus Müdürlüğüne”

Hakim;”Eee.Sonra?Bakalım nereye varacaksın Karagözüm”

Bu sırada duruşma salonundaki diğer avukatlar , zabit katibi ve hatta mübaşir işlerini bırakmış bu ilginç konuşmaları dinliyorlardı.Hakim bir ara mübaşire işaret etti.Mübaşir kaçla göz arasında hakime çay getirdi.Hakim çaydan yudumlamaya başlarken Karagözün nereye varacağını merak ediyordu.

Karagöz;”Diyelim ki o köyde ebe yok.Mahalle ebesi var.Yani kadınlardan diplomasız ebe var.Çocuğun doğumunu,cinsiyetini,kimlerin doğum anında bulunduklarını ,şahit olarak da bir kağıda yazıp,doğum tutanağını kim düzenleyecek ve Nüfus Müdürlüğüne bildirecek?”

“Kim?”dedi Hakim.

Karagöz;”Köy Muhtarı”dedi.

Hakim,”Ama bizim müştekiyi hala bulamadık?”

Karagöz”Hele dur buluruz Hakim cavcav,Şimdi sen bilgisayar dediğin ve şu anda önünde duran alete müştekinin T.C numarasını yazınca bu alet sana-Müşteki şu anda filanca köyde –diye cevap vermez mi?”

Hakim;”Eğer bilgiler Nüfusa düzenli ulaşmış olursa tabi ki müştekinin nerede olduğunu söyler.”

Karagöz,”Anlattığım ebe,muhtar yada hastanedki doğum uzmanı doğum tutanağı düzenleyip bilgileri nüfusa bildirmiyorlar mı?Bildiriyorlar.O zaman Müştekinin adresi çıkması lazım.Devletin öyle kapı kapı dolaşıp vatrandaşını koyun sayar gibi saymasına gerek yok”

Hakim;”Sevgili Karagözüm,ama nüfus hareketleri var.Köyden Kente göç var.Türkiyeden Avrupaya Amerikaya hatta Avusturalya’ya dahi göç var.Hatta geçiçi olarak İstanbula gidenler var.Bunlara nasıl ulaşacağız?”

Bu defa Hacivat devreye girdi;”Hakim bey oğlum,Siz toplumu muhtarlık bölgeleri olarak ayırmadınız mı?”

Hakim”Ayırdık?Ne olacak?”

Hacivat;”Muhtarlık bölgelerinde yaşayan insanların kaydını Muhtar tutmuyor mu?”Sonra kendi sorusuna kendi cevap verdi”Tutuyor” Devam etti.”Eğer insanlar muhtarlık bölgelerinde hiç kımıldamadan dursalar başka muhtarlık bölgesine geçmeseler sen de müştekini bilgisayarında bir tıkla bulabilirsin değil mi?”

“Evet”dedi hakim.

Hacivat”Bir muhtarlık bölgesinden diğerine giden bir insan gelişigüzel gidemez.Orada oturacaksa,kaydını yeni muhtarlık bölgesinin sorumlu muhtarına yaptırmalıdır.Hatta o muhtarlık bölgesine bakan Karakol yada jandarmaya da bildirmelidir.Şimdi sen Hakim olarak devletin bütün kayıtlarına girebilirsin.”

Hakim;”Ama nüfus göçlerinde şehre gelenler geldikleri muhtarlığa kaydını yaptırmıyorlar?

Hacivat;”Yaptırmazlarsa sen de devlet olarak onları bazı hizmetlerden mahrum et.De ki;Sana elektirk veririm ama önce muhtara kaydını yaptıracaksın.Sana doğalgaz veririm ama önce kaydını muhtara yaptıracaksın.Trafikte kaza yaptın yada genel denetimlerde devletin gözüne takıldın,sana sürücü belgeni veririm ama kaydını yaptır.Çocuğunu okula yada dersaneye alırım ama önce kaydını yaptır.Sağa dön ikametgah belgesi sola dön ikametgah belgesi..Böylece kaçaklar da önlendi mi”

Hakim;”Büyük ölçüde önlenir.”

Hacivat;”Yurtdışına çıkanlar için dahi nereye gideceği sorulabilir.Girişlerde dahi nereden geldiğini belgelemesi istenebilir”

Hakim”Valla dediğiniz doğru Hacivat ile Karagöz.Ama bu sistem neden işlemedi o zaman”

Hacivat”Rüşvet ve torpilden işlemedi hakim Bey.Görevini yapmayanlar gereken müeyyide ile karşılanmadı.Görevini yapanlar taktir görecekleri yerde tektir gördüler.Onlarda ipin ucunu bıraktı.Sonunda gelinen nokta burası.Milletin Hakimi,bir insanı bulamıyor ve ifadesini alamıyor.Avukat gidip geliyor,duruşma açılıyor.Hakim geliyor,polis gidip geliyor,ora yaz bura yaz…işler uzadıkça uzuyor.Bir kanun çıkarıyorsunuz,o kanunu takip etmiyorsunuz.Acaba işliyor mu işlemiyor mu?İşlemiyorsa yenilenmiyor.Yada ortadan kaldırılmıyor.Siz bilgisayarınızdaki proğramı dahi güncellerken kanunlarınızı güncellemiyorsunuz.”

Hakim “Valla doğru dersin de Hacivat bunu ben tek başıma nasıl yapayım”

Hacivat;”Sen yapamazsın ama padişahlarınız pardon dilim sürçtü.Yöneticileriniz yapabilir.”

Hakim ;Neyse o konulara girmeyelim şimdi.Bakalım sizin öbür dosyanızda ne varmış?”

Duyurucu1,”Efendim o dosyada da talimat cevabı gelmemiş.Cevap beklenecek.”

Hakim”Hıım.Evet .Yaz kızım!Talimat cevabının beklenmesine..Duruşmanın.. tarihine ertelenmesine..”

Duyurucu1 ,Karagöz ve Hacivat sanık tarafındaki masayı boşalttılar.Duyurucu1 yazıcıdan yazılan duruşma tutanağını aldı.

Duyurucu1,Karagöz ve Hacivat dışarı çıkarlarken Hakim;”Arada bir benim ofisime de gelin.Sizleri yıllardır ,çocukluğumdan beri göremiyordum.Geldiğiniz iyi oldu iyi.”

Old 24-01-2009, 14:12   #7
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan duyurucu1
“AVUKATLIĞIN KİTABI ”
yeniden yazılıyor…
Avukatlar okusun! diye…

Sayın duyurucu1,
Yazdıklarınızı okuyorum. 5 bölüm oldu, hala avukatlarla doğrudan ilgili bir konu yok.
Yoksa bu 5 bölümü "duyurucu2" mi yazdı?
Saygılarımla.
Old 24-01-2009, 16:48   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Ben de bir kaç satır okuduğumu ancak daha fazla dayanamadığımı; çok sabırsız birisi olduğumdan dolayı okuyamadığımı itiraf etmeliyim.

Yoksa metin bilmediğim biryerlere doğru oldukça akıcı gidiyor...
Old 24-01-2009, 21:18   #9
Atahun

 
Varsayılan

Sayın Duyurucu1' in yazılarını bende ilgi ile takip ediyor ve mümkün olduğunca tamamını okumaya çalışıyorum.

Ancak benim de bir özürüm var. Okuyacağım kitabın yazarından, konusundan, adından önce, son sayfasına bakma alışkanlığı gibi bir durum sözkonusu. Kaç sayfa? Konusu ne olursa olsun kitap kalınsa, hayatta almam ve okuyamam.

Kerime Nadir' in romanlarını nerde bulacağız ki?

Merakım, acaba Sayın Duyuruc1 bu kitapta bizlere de yer verecek mi? Yani hukukçu olmayan üyelere...
Old 24-01-2009, 22:54   #10
duyurucu1

 
Rahatsiz 6-Temyizde sınırlama

6-TEMYİZDE SINIRLAMA

Duyurucu1,bürosunda, bilgisayarın başında,birkaç gün sonra savunmasını yapacağı bir dosya üzerinde çalışıyordu.Karagözle Hacivat da sessiz sedasız her biri bir koltukta günlük haberleri okuyorlardı.

Karagöz başlıklara bakıyor.Anında kanaatini söylüyordu.Hacivat ise ayrıntılara giriyor.Nedenini? Niçinini? araştırıyordu.

Yardımcı, artık Karagözle Hacivata çay ikram etmiyordu.”Ne içersiniz?” diye de sormuyordu.Birkaç gün içerisinde öğrenmişti.Karagözle Hacivat yemek yemiyor,su içmiyor,insanlara has doğal ihtiyaçları yoktu.Akşam olunca Duyurucu1’in evinde kalıyorlardı.Misafir odasında sabaha kadar oturuyorlarmış.Yatıp uyumuyorlarmış.

Duyurucu1 Yardımcıya;”Gece ne zaman,hangi saatte kalksam onları uyanık olarak buldum.Birbirleriyle konuşup duruyorlar.Memleket meseleleri,dünya meseleleri üzerinde akıl yürütüyor,çözüm yolları üretiyorlar.”demişti.Bu nedenle Yardımcı,büroda onların yemek yememesine,çay içmemesine alışmıştı.

Buronun kapısı çalındı.Postacı bir evrak getirmişti.Yardımcı aldı.Evrağın üzerine tebligat tarihini attı.Çünkü Duyurucu1 böyle tembihlemişti.”Postacıdan hangi evrağı alırsan al önce üzerine tebligat tarihini yaz,sonra bana getir!” diye kural koymuştu.Bu nedenle de yardımcı evrağın üzerine tebligat tarihini attı ve zarfı bilgisayarda çalışmakta olan Duyurucu1’e uzattı.

Duyurucu1 zarfı açtı.İçerisinden bir A4 kağıdının yarısı kadar bir karton çıktı…Barosundan gönderiliyordu.Bu bir listeydi.

Duyurucu1 sessizce okudu.”iyi iyi”dedi.Bazen karıştırıyordum.Bazen de takip edemiyordum.İyi oldu bu listenin gelmesi.Şuraya bir yere asayım bari “dedi.Listeyi bilgisayarının üstünde bir yere ve fakat görebileceği bir yere yapışkan bantla bantladı.

Hacivat”Hayrola Duyurucu1 o liste de nedir?”dedi.

Duyurucu1”Hiç Hacivatım. Bizim Baro göndermiş.2009 YILI HUMK,İİK VE CMKunda belirtilen parasal sınırlar “ı içeren bir liste.Zaman zaman unutuyorum.Dalgınlıkla temyiz olunamayacak kararı temyiz ediyorum.Bu liste gözümün önünde durursa bundan böyle karıştırmam”

Karagöz”Hele bir de ben bakayım şu listeye”dedi,Duyurucu1’in bantladığı listeyi çıkardı incelemeye başladı.

Karagöz;”Hımm.Bu liste iki bölümden oluşuyor.Birinci bölüm Hukuk davalarına ilişkin .İkinci bölümde ceza davalarına ilişkin.”Ve sesli sesli okumaya başladı.

“-Sulh/Asliye Hukuk görev sınırı(HUMK m.8/1)…..7.080,00TL.Hımm demekki bu miktarın altında olan davalar Sulh Hukuk Mahkemesinde üstünde olan davalar Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılacak.

-Senetle İspat sınırı(HUMK.288)…….540,00TL.Bu ne demek duyurucu1?”

Duyurucu1,”Karagözüm yani diyor ki eğer uyuşmazlık 540,00TL’nin altında ise tanıkla ispat mümkündür.Ama 540,00TL’nin üstünde haklı olduğunu ispatlamak için muhakkak yazılı belge gerekiyor.”

Karagöz;”Neden bu sınırlama getirilmiş?Benim alacağım diyelim ki 9.000,00TL.Ben sana güvendim ve inandım.Arkadaşımsın,dostumsun.Yıllardan beri içtiğimiz su ayrı gitmez.Senin darda kaldığını en iyi ben bildiğim için sana bu parayı vererek seni dardan kurtardım.Cümle alem de buna şahit.Şimdi benim elimde yazılı belge yok diye yani senin daha doğrusu kanunun deyimiyle senet yok diye ben davayı kaybedecek miyim?”

Duyurucu1;”Öğle görünüyor Karagözüm.”

Hacivat;”Anlaşılan sizin toplumunuzda insanlar birbirine pek güvenmiyorlar.Her şeyi yazıya döküp senede bağlıyorlar.Eskiden bizim zamanımızda –söz senet-iken sizin toplumunuzda sözün hiçbir değeri kalmamış.540,00TL çok az bir para.Bu sınırlamanın anlamı şu;Ey insanlar yapacağınız her türlü hukuki ilişkiyi yazıya,sözleşmeye,senede bağlayın!Doğru mu anlamışım Duyurucu1?

Duyurucu1”Evet doğru anlamışsın Hacivat aynen böyle.”

Hacivat;”Eee.Hele devam et Karagözüm”

Karagöz;”-Temyiz sınırı(HUMK .m.427)1.400,00TL”

Hacivat;”Olmaz karagözüm!Olmaz Duyurucu1 olmaz!Temyiz sınırı 1.400,00TL olur mu?Yani alacağı yada dava değeri 1390,00Tl olan bir dava neden temyiz edilmesin?Neden Hakimin verdiği karar kesin olsun?Hakim yanılamaz mı?Hakimlerin kararları bozulmuyor mu?Yani hakimler mutlak olarak kanunlara uygun olarak mı karar veriyorlar ki kararlarına 1.400,00TL için temyiz yolu kapatılıyor.Olmaz efendim olmaz!Böyle kanun olmaz.Ya vatandaş haklı ise ?Ve haklı olduğu bir davayı hakim kaprisi nedeniyle kaybetti ise?Olmaz efendim olmaz.Temyize sınırlama getirme olmaz.Dava değeri 40 kutuş da olsa temyize tabi olmalı.

Duyurucu1,”Ama hacivatım o zamanda Yargıtayda dosyalar birikiyor?Dosyalar Yargıtaydan geç geliyor?”

Hacivat;”Be hey benim saf çocuğum,çocuk kalmış Duyurucu1,’im.Yargıtaydan dosyalar neden geç geliyor?Yargıtayda hakim sayısı az.Eee.Birader çoğalt bunu.Hakimler arasından ve hatta avukatlar arasından Yargıtaya üye al.Devlet olarak her şeye para buluyorsun da Yargıtaya hakim mi atayamıyorsun?Anadoluda pırlanta gibi deneyimli,donanımlı çok sayıda hakim var.Hepsi sağda solda çürüyor.65 yaşına gelince de zorunlu emeklilik.Yetişmiş bunca hakimi ölümü beklemeye mahkum ediyorsun Bu olmaz.”

Duyurucu1;”Ama 65 yaş çalışma yaşı sınırı?”

Hacivat;”Hadi be oradan!65 yaş çalışma yaşı sınırı imiş?Olur mu öğle şey?Madem öyle bu kural siyasilere neden işlemiyor?Onlar neden-Kusura bakmayın 65 yaşına geldim,başbakanlıktan,cumhurbaşkanlığından ayrılıyorum,demiyor.Ya da ben 65 yaşına geldim parti başkanlığından ayrılıyorum ,demiyor.Bak laf nerelere geldi.Demem o ki;Temyizin sınırı olmaz.Vatandaşa temyiz yolunu kapatırsan hak ihlali yolunu açmışsın demektir.Kısaca ben böyle derim”

Karagöz devam etti”Hele dur Hacivatım celallenme bak daha neler var?

-Temyizde duruşma sınırı(HUMK.438)…14.200,00TL,
-Karar düzeltme sınır(HUMK.440)……8.510,00TL
-İcra Mahkemesi Temyiz sınır(İİK.363)….4.030,00TL”

Hacivat:”Olmaz hele İcra Hukuk Mahkemelerinde temyiz sınırı kabul edilemez.Bu sınırlamalar vatandaşın hakkını hakimin iki dudağının arasından çıkacak karara bağlıyor.4.030,00TL lik bir icra takibine itiraz üzerine,tek hakimli icra hukuk mahkemesinden çıkan karar kamu vicdanını rahatlatmaz.Ama temyiz edilse idi temyizin sonucu kamu vicdanını rahatlatır.Temyiz sonuçlarını vatandaşlar saygıyla karşılarlar.Ama tek hakimin verdiği karar her zaman vatandaşın zihnide soru işareti taşır”

Duyurucu1”Hele dur Hacivatım bir de ceza davaları var.Birde onlara bakalım.Sinirlenme.”

Karagöz;”-Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir.Ancak onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalara ait hükümler hiçbir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtayca re’sen tetkik olunur(1412 Sayılı CMK Madde:305)

Hacivat;”Hah Gördünüz mü bak bu güzel işte.Mahkeme vatandaşa suç işledi diye onbeş seneden yukarı ceza verecek.O zaman otomatik temyiz.Değil mi ya belki mahkemenim gözünden kaçan bir şey var?”

Duyuruc1;”hele dur Hacivatım birde Temyiz olunamayacak kararlar var”

Hacivat;”Deme yahu onlar ne ki?”

Karagöz okumaya devam etti.”1412 Sayıl CMK.Madde.305’e göre)

1)İki milyar liraya kadar”iki milyar”dahil para cezalarına dair olan hükümler,
2)Yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3)Bu kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler…TEMYİZ OLUNAMAZ.”

Hacivat:”Bu sınırlamalar vatandaşın hakkını gasp eden sınırlamalardır.Anlaşılan mahkemelerde dosyalar birikti.Altından kalkamıyorlar.İşin kolaycılığına kaçmışlar.Ne yapalım edelim de hak ve adaletin tecellisini sağlayalım?diye düşüneceklerine,yasakçı ve sınırlayıcı zihniyetle sınırlamalar getirilmiş.”

Duyurucu1”Hacivatım ben de aynen senin gibi düşündüm.Ve kesin olarak verilen bir karara karşı temyiz dilekçesi verdim.”

Hacivat;”Ee.Hakim ne cevap verdi.?”

Duyurucu1”Hakim dilekçem üzerine bir ek karar verdi.Talebimi red etti.”

Hacivat;”Sen ne yaptın?”

Duyurucu1”Ne yapacağım Hakimin bu ek kararını temyiz ettim”

Hacivat;”Nasıl yani?”

Duyurucu1;”Şimdi ben mademki yasa nedeniyle hakimin kararını temyiz edemiyorum ve hakim red kararı veriyor.Bende kesinlik kararını Yargıtaya taşıdım.Bakalım Yargıtaydan ne cevap gelecek

Hacivat;”Sen temyiz talebinin reddi ek kararını temyiz ettiğin dilekçeyi bana bir ver bakim okuyayım.

Duyurucu1,Bilgisayarda bir iki aradı.Sonunda buldu.Al işte Hacivatım dilekçe bu “dedi

Hacivat Duyurucu1’in kendine yazıcıdan çıkarıp verdiği şu dilekçeye göz gezdirdi:
**

İlgili temyiz Merciine gönderilmek üzere
...Sulh Ceza Mahkemesi Sayın Hakimliği’ne -Ek kararın temyiz talebidir-
MERSİN

DOSYA NO:2007/…ESAS ve 2007/.. EK KARAR

ŞİKAYETÇİ:….

SANIKLAR:1)………
2)………..

SUÇ:………

TALEP KONUSU:.. .. Sulh Ceza Mahkemesinin ….Esas ve …. EK KARAR sayılı kararının bozulması talebidir.

TEMYİZ NEDENLERİ:

1)Karar 5271 sayıl Ceza Muhakemesi Kanunun 272 inci maddesi uyarınca ve CMK 276 ıncı
maddesi uyarınca TEMYİZ TALEBİNİN REDDİNE ilişkindir.

2)Bu maddelerin iki cephesi ve alanı vardır.

a)Bu maddeler savunma hakkını kısıtlayıcı niteliktedir.
b)Hakimin kararlarını temyiz incelemesi dışına çıkartmaktadır.

3)SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI:

Savunma;Anayasa tarafından ,temel hak ve özgürlük olarak belirlenmiştir.Aslolan sınırlama değildir.Sınırlama istisna olmalıdır.

Kaldı ki yukarda sayılan yasa maddeleri savunmayı kısıtlamakla,adaletin gerçekleşmesini de engellemiş olmaktadırlar.Çünkü temyiz yolunun engellenmesi beraberinde her zaman karar doğru ve adil olsa bile bu kararlara dahi şüphe ile bakılmasını da beraberinde getirir.Bu nedenle savunma hakkı mutlak ve temel haktır,hiçbir gerekçeyle sınırlanamaz.

Hatta savunma kanunla dahi sınırlanamaz.

4)HAKİMİN KARARLARININ TEMYİZ İNCELEMESİ DIŞINA ÇIKARTILMASI

Hakimin Kararlarının temyiz denetimi dışına çıkartılması beraberinde kararların objektiflikten uzak olarak verilmesine zemin yaratır.Nitekim kararlarının temyiz incelemesine tabi olduğunu bilen bir hakim hata yapmamak için daha özenli ve objektif inceleme yaparak karar verir.

Hakimlerin kararları pratikte objektif ve adaleti sağlayıcı olsa dahi yukarda belirtilen tehlike her zaman mevcuttur.Hakim kararının temyiz incelemesi dışına çıkartılması Hakimler üzerinde objektiflikten uzak karar üretme gölgesini düşürür.Bu nedenle Yukarda yasa maddeleri esasında Hakimlerin kararlarını kamu vicdanında tartışılır hale getirmektedir.

Bir diğer tehlike de yargı sisteminin zaafa uğramasıdır.Çünkü kararlardan bazılarının denetime tabi olması bazılarının ise denetim dışı tutulması sistemin zaafa uğraması sonucunu doğurur.


NETİCE VE TALEP:Arz ettiğim nedenlerle ,
…. Sulh Ceza Mahkemesinin …… Esas ve ….. Karar EK KARAR’ının bozulmasını arz ve talep ederim.
Sanık müdafisi
Duyurucu1

**

Hacivat;”Aferin aferin Duyurucu1.Diğer avukatlarda senin gibi sistemi zorlasalar,ucundan kulağından haklı oldukları davayı sonuna kadar takip etseler,hukuk sorunları asgariye iner.Al şimdi sen listeni yinede görebileceğin bir yere as.”dedi ve baronun gönderdiği listeyi Duyurucu1’e verdi.

Old 24-01-2009, 23:18   #11
duyurucu1

 
Mutlu Ortada kitap falan yok.Kimse heveslenmesin

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Sayın duyurucu1,
Yazdıklarınızı okuyorum. 5 bölüm oldu, hala avukatlarla doğrudan ilgili bir konu yok.
Yoksa bu 5 bölümü "duyurucu2" mi yazdı?
Saygılarımla.

Sevgili Cengiz Aladağ,

Esasında benim "Avukatlığın Kitabı Yeniden Yazılıyor"diye bir kitap yazma iddiam yok.

Ben giriş kısmında görüleceği üzere,büromda sessiz sedasız oturuyordum.Vatan Millet aşkına ve laf aramızda kapımı aşındıran ve beni çay ısmarlamaktan neredeyse iflas etme noktasına getiren sevdiğimiz dostları kendi bürolarına gönderebilmek amacıyla böyle bir kitabın sırf iyilik olsun diye sadece başlığını yazdım.

Benim neme gerek "avukatlığın kitabı" filan.Esasında ben etliye sütlüye karışmayan ,kendi halinde halim salim bir avukatım.Hatta o kadar halim salimim ki müvekkillerden bir türlü paramı alamam.Çoğu dosyanın masrafını dahi kendi cebimden yaparım.Ve vekalet ücretini alamadığım çok dosyanın vergisini ,KDV'sini vergi dairesine öderim.

yani senin anlayacağın,ben kim?Kitap yazma kim.?

Ben sadecekitabın adını koydum."Bana ne kim yazarsa yazsın"dedim.

Mademki sorun avukatların,kendi kitaplarını da kendileri yazsın dedim.

Ama biraz bekledim.Biraz daha bekledim.Avukatların yazacağı edeceği yok.Ben yine kitap yazmaya yeltenmedim.Bana ne yazmazlarsa yazmasınlar.Bane ne bana ne..dedim

Sonra yukarda anlattığım gibi bir gün Karagözle Hacivat çıkageldiler.Benim Türk Hukuk Sitesinde anlattığm bir yazıda dile getirdiğim bir olay vardı.Olayı "Buzlar çözülmeden" başlıklı yazıda dile getirmiştim.Orada dilekçe verir gibi yapmıştım.Çocukça işler yani.Ama neticede hepimiz çocuk değil miyiz?

Siz Karagözle Hacivat ,benim o çocukça davranışımı ciddiye almışlar,çıkıp gelmişler.

Şimdi bende kalıyorlar.Nere gitsem yanımdalar.Mahkemeye gidiyorum yanımdalar.Baroya gidiyorum yanımdalar.

Sevgili Cengiz Aladağ,işin ilginci bir Allahın kuluda Hacivatla Karagözü yadırgamıyor.Demekki insanlarımızın hepsi çocuk.

Yani demem o ki Sevgili Cengiz Aladağ,

Ortada Kitap falan yok.Eğer yazarsa avukatlar yazacaklar.

Bak Karagöz ne diyor;O cangiz Aladağ'a söyle küçük kızına bizden bahsetti mi"diyor.

Onların da sana ve küçük kızına selamları var.

Hepimiz yani ben Duyurucu1,Karagöz ve Hacivat sevgilerimizi gönderiyoruz.

Old 24-01-2009, 23:33   #12
duyurucu1

 
İyi Aşkolsun Sevgili Atahun

Alıntı:
Yazan Atahun
Sayın Duyurucu1' in yazılarını bende ilgi ile takip ediyor ve mümkün olduğunca tamamını okumaya çalışıyorum.

Ancak benim de bir özürüm var. Okuyacağım kitabın yazarından, konusundan, adından önce, son sayfasına bakma alışkanlığı gibi bir durum sözkonusu. Kaç sayfa? Konusu ne olursa olsun kitap kalınsa, hayatta almam ve okuyamam.

Kerime Nadir' in romanlarını nerde bulacağız ki?

Merakım, acaba Sayın Duyuruc1 bu kitapta bizlere de yer verecek mi? Yani hukukçu olmayan üyelere...

Sevgili Atahun,

Aşkolsun.Kitabı sana bedava veriyoruz.Okumam diyorsun.Hadi üzerine birde Türk Medeni Kanunu vereyim.Yine mi olmadı?hadi üzerine birde Türk Ticaret kanunu şerhi veriyorum.Bak buna rağmen hala almam dersen bozulurum.

Sevgili Atahun şaka bir yana hiç kitapta size yer vemez olur muyum?Daha doğrusu bana sormaya ne hacet işte kitap işte son sayfası.Neresi mi?Son sayfayı mı soruyorsun?İşte tam bu mesaj kitabın son sayfası.Eğer sen buradan itibaren yazı yazarsan,kitaba sen de girmiş olursun.Esasında zaten girdin.

Hem kitap benim değil.Kitap avukatların.Ama avukatlar "Bana ne kitabı bir başkası yazsın,bizde okuyalım" şeklinde bir kolaycılığa kaçtıkları için şimdilik sadece okumakla yetiniyorlar.Ama umarım yakında kendi kitaplarını yeniden yazacaklardır.

Avukatların dışındakilerde yazabilir.Şimdi onlara "hayır siz yazmayın!Gidin sizde kendi mahallenizde kitap yazın "desek üzülmezler mi.Sümüklerini çeke çeke ağlamazlar mı?

Yok yok.Buna can dayanmaz.Hem bak Hacivatla Karagöz de "Yazsınlar,onlarda yazsınlar"diye onay verdiler.

Onlarında sana selamları var.

Selam ve sevgiyle kal
Old 26-01-2009, 22:20   #13
duyurucu1

 
İnceleme 7-Ulan davası ve Karagözle Hacivat'ın "Derin Baro'ya katılmaları

7-ULAN!DAVASI ve KARAGÖZLE HACİVATIN DERİN BAROYA KATILMALARI

Telefon çaldı.Yardımcı açtı.

“Avukat İzzet bey sisi arıyor”dedi Yardımcı ve telefonu Duyurucu1’verdi .

Duyurucu1 ile Avukat İzzet Uludağ, telefonda çok samimi bir şekilde hal hatır sordular.

Sonra Avukat İzzet Uludağ “Gözün aydın Duyurucu1,senin beraat kararını aldım.Büroda mısın diye aradım.Oralara yakın yerdeyim.Hem bir çayını içeyim, hem de karar örneğini sana vereyim”dedi.

“Gel gel”dedi Duyurucu1.”Gel. Hem burada sana tanıştıracağım bazı şahsiyetler var.”dedi ,Karagözle Hacivata bakarak.

Hacivat;”Bu kim?” gibisinden, Duyurucu1’e soran gözlerle baktı.

Duyurucu1;”Bizim değerli ve sevdiğim avukat arkadaşlarımızdan biri.Kendisi koyu bir Kemalisttir.Hem de Derin Baro üyesi” “Derin Baro” derken birazda alay edercesine dudaklarında bir tebessüm belirdi..

Karagöz;”Hadi Kemalistliğini anladık.Bilgisayar kayıtlarından öğrendiğimiz kadarıyla bu ülkede Atatürk denen baş yöneticiyi bazıları çok sevmişler. Eee.Atatürk de az iş yapmamış hani..Ülkeniz küffar tarafından işgal edildiğinde öne çıkmış.İnsanları derlemiş toparlamış.Küffarı yurttan sürmüş.Yoktan var ederek Osmanlı rejiminin külleri içerisinden yeni bir toplum, yeni bir düzen, yeni bir ulus çıkarmış.Köklü değişiklikler yapmış.Ulusu çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmak için hayatını koymuş ortaya.Sonra 1938 de öldüğü zaman üzerinde ancak bir kefeni varmış Zerre kadar dünya malı edinmemiş.Kendisini ulus ile özdeşleştirmiş.”

Hacivat;”Esasında biz bir zamanlar da ,onunla olmuştuk.O bizi çok severdi.”dedi.

Karagöz;”Haa..Evet..Şu Atatürk!Ooo.Bizim onunla çok günümüz geçti.Akşam rakı sofralarında az mı bulunduk.Eyi adamdı eyi..”

Tam bu sırada kapı çalındı.Yardımcı açtı.Avukat İzzet Uludağ her zamanki aceleciliği ile ve etrafına güven verici tavırlarıyla geldi.

Hoş beşten sonra.Duyurucu1,kendisine Karagözle Hacivat’ı tanıttı.

Avukat izzet Uludağ;”Ooo..Duyurucu bir Günaydın!.Karagözle Hacivatı kim Tanımaz.?Bizler onları ta çocukluğumuzdan beri tanırız.Bir kere tanıdık bir daha da dostluğumuz ve onlara karşı sevgimiz saygımız kalbimizden gitmedi”dedi.

Karagözle Hacivat;”Sağ ol İzzet.Sevgi karşılıklı”dediler.

Sonra Avukat İzzet Uludağ;”Çaylar hazır mı?Sen bana bir çay söylede içeyim.Ben Adliyeden geliyordum.Senin şu beraat kararını yazmışlar.Sana da bir örneğini getireyim dedim”diyerek çantasından iki sayfadan ibaret ..Ağır Ceza Mahkemesinin üzerinde –GEREKÇELİ KARAR-TÜRK MİLLETİ ADINA-başlıklı karar örneğini Duyurucu1’e verdi.

Hacivat:”Hayrola ne kararı bu?”dedi.

Duyuruc1”Önemli değil Hacivatım.Bir davadan dolayı beraat etmişim.Onun kararı.”

Sonra,Avukat İzzet Uludağ’a dönerek ;”Karşı taraf temyiz etmiş mi?

Avukat İzzet Uludağ;Etmiş.Ama etsin. Kararın bozulacağını sanmam.Neticede Yargıtaydaki hakimler konularında uzman. İftiraya azmettirme suçu mu olurmuş?Kaldı ki ortada iftira yok.Ha eğer ortada iftira olsaydı belki azmettirme de düşünülebilirdi ama ortada iftira yok ki azmettirme olsun”

Hacivat;”Yahu siz şu işin esasını baştan, bir de bize anlatsanıza.

Karagöz;”Hıı.Anlatsanıza”dedi.

Avukat İzzet Uludağ;”Duyurucu1 anlatsın.Dava onun.”dedi.

Duyurucu1”En başı şu,beni, müvekkillerimden biri dolandırdı Taa Erzincana onu kurtarmaya gittim.Davalara girdim..Masraflar yaptım.Otellerde kaldım.Neticede müvekkili kurtardım.Ancak vekalet ücretimi ve masraflarımı vermedi.Ve ben dolandırılan biri olarak müvekkili icraya verdim.Takip kesinleşti.Ardından mal beyanı vermedi diye İcra cezaya verdim İcra ceza uzun yargılanma sonunda kendisine 10’ar günden iki dava dosyası için 20 gün hapis cezası verdi.”

Hacivat;”Eee.Bunun senin beraat davasıyla ne ilişkisi var?”

Duyuruc1;”Anlatacağım hele bir dur.Ben kararları alır almaz hemen infaza verdim.Elden de takip ediyorum.Yani sizin anlayacağınız dolandırılmam bu kadar yıl bu mesleğe emek vermiş bir avukat olarak çok zoruma gitti.İlla bu müvekkili hapse sokacağım diye inat ediyorum..”

Karagöz;”Ceza almış müvekkilin bu arada nerede?”

Duyurucu1;”Nerede olacak.Çarşıda pazarda karşıma çıkıyor.Karşıdan karşıya bana bakıp bakıp pis pis gülüyor.Yanındakilere de parmağıyla beni göstererek bir şeyler konuşuyor.Ve arada bir de bana haber gönderiyor.-Ben o avukat gibi çoğunu cebimden çıkarırım.Boşuna uğraşmasın beni hapse attıramaz.”

Karagöz.Eee.Anlat anlat gittikçe heyacanlı oluyor.”

Duyurucu1;”Sonunda infaz evrağını,müvekkilin çalıştığı üniversitenin bulunduğu yer karakoluna kadar ulaştırabildim.Gittim karakol amiri ile de görüştüm.Kendimi tanıttım.”Aman bu adamı yakalayın.Bu adam beni dolandırdı” dedim”

Hacivat,”Sen işi buraya kadar getirdinse hemen adamı yakalamışlardır.”

Duyurucu1”Ne gezer?Önce Karakol amiri de bana öyle dedi.”Sen hiç meraklanma avukat Duyurucu1,hemen elamanlarımı gönderirim.En geç Çarşambaya adamını cezaevinde bil”dedi.”

Hacivat;”Tabi.En geç çarşambaya alırlar.Gidecekler.Adamı çalıştığı yerden yada evinden alacaklar.Bu kadar basit”

Duyurucu1;”Bu kadar basit de ama iş avukatın işi olunca bu kadar basit değil.”

Hacivat;”Nasıl yani?”

Duyurucu1”Eee Hacivatcavcav,sen avukatsın arada bir yok CMK idi yok müdafi idi deyip adamların işine burnunu sokuyor musun?Sokuyorsun.Hele son zamanlarda bir de CMK çıkardılar.Yok insan hakları yok sanık hakları deyip insanları karakolda ifade verirken yönlendiriyor musun?Evet Hele bir de arada bir kalkıp “Efendim müvekkilim susma hakkını kullanıyor”demez misiniz.?O zaman adamlar delleniyor.”

Hacivat;”Canım bunlarla senin adamın yakalanmayışı arasında ne alaka var?

Karagöz;”Yoksa adamı ellerinden mi kaçırdılar?Yakalamadılar mı?”

Duyurucu1,”Aynen öyle.Adamı ellerinden kaçırdılar.Çarşamba günü bana bir telefon geldi.”Avukat Duyurucu1,kusura bakma adam elimizden kaçtı.”Ben bir kızdım bir kızdım ki sormayın.

Hacivat;”Sakın karakol amirine telefon edip ileri geri konuşmayasın?Valla sesini kaydeder bu Duyurucu1 bana hakaret etti filan der.”

Avukat İzzet Uludağ,”Hacivatcavcav,keşke öyle yapsaymış.Bu daha kötüsünü yapmış”

Hacivat;”Daha kötüsü ne ola ki?”

Avukat İzzet Uludağ;”Bak ne yapmış ?Anlatsana Duyurucu1”

Duyurucu1;”Ben kızdım ya,ateş soluyorum.Oturdum o kızgınlıkla İçişleri Bakalığına bir dilekçe yazdım.Olayı anlattım.Ardındanda yorumlarımı yazdım.Ve talebimin beni dolandıran ve ceza alan adamın yakalanması olduğunu bir an önce yakalamalarını istedim.”

Hacivat;”Ne var bunda gayet iyi.Adamı yakalamışlardır.”

Avukat İzzet Uludağ;”Ne yakalaması?Adamı yakalamadıkları gibi….Siz siz olun hakkınızı aramayın.Hadi arayacaksınız sakın ola ki “ben avukatım” filan diye afra tafra atmayın.Başınıza çok işler açılır.Hele şu dilekçeyi bir okuyuver Duyurucu1.Oku da Hacivatla Karagöz işin özünü anlasınlar.”

Duyuruc1”Olay aynen anlattığım gibi.Ben size YORUM KISMINI okuyayım.
**

OLAYIN YORUMU:İnsanlar hakkında yasaları ihlal etmeleri nedeniyle karar verme yetkisi münhasıran mahkemelere aittir.Emniyet teşkilatı mahkemelerin verdikleri kararı uygulamakla mükelleftirler.Mahkemece verilmiş bir kararı yavaşlatmak yada etkisizleştirmek görevi ihmal anlamına gelir.Emniyet mensupları mahkeme kararlarını yorumlayamazlar bile.Bu konuda yetkileri yoktur.Görevleri Mahkemenin vermiş olduğu kararı sadece uygulamaktır.Bu nedenle hükümlü (x)’in yakalanmayışında emniyet mensuplarının en azından ihmali söz konusudur.Çünkü Hükümlü emniyet tarafından güya aranırken ortada serbest bir şekilde dolaşmıştır.Memuriyet görevini ifa etmiştir.

..(X) KARAKOL AMİRİ ve telefon edip hükümlüyü yakalayamadıklarını ifade eden polis memuru “Hükümlünün evini bulamadıklarını,..(x) Üniversitesinde görevli bir memuru alabilmeleri için rektörün izninin gerektiğin vs “diyerek kendi görevi yapmayışlarına kılıf hazırlamışlardır.Oysa bir hükümlünün yakalanması için hiçbir kurum amirinden izin almaya gerek yoktur.Hiç bir kurum amirinin iradesi Mahkemenin iradesinden üstün ve onu etkisizleştirici değildir.(dokunulmazlık hariç)

Olayda görevli emniyet mensupları işlerini yavaş yapmışlar ve bana göre Mahkeme kararını yorumlayarak önemli önemsiz ayırımında bulunmuşlardır.

Devlete karşı işlenen suçlar nedeniyle Mahkemeler karar verdiğinde hükümlü yada sanıkların yakalanmasını emniyet mensupları yapmaktadırlar.Hem de en kısa zamanda ve çağımızın hızıyla.Sanık yada hükümlü daha ne olduğunu anlamadan kendini cezaevinde bulmaktadır.Ama olayımızda görüldüğü gibi olayın mağduru ve şikayetçisi benim gibi sade vatandaş olduğunda emniyet mensuplarını ite kaka hükümlüyü yakalatmaya uğraşıyoruz.Bu olgu objektiflik esasına aykırıdır.

Emniyet mensupları ve bu arada infaz mensupları suç nedeniyle Mahkeme kararlarını irdeleme yargılama,onları önemli-önemsiz sıralamasına sokma hak ve yetkisine sahip değillerdir.Biz bu gün eğer rahat bir uyku uyuyabiliyorsak emniyet mensupları görevlerini yansızlık ve tarafsızlık içerisinde yapıyor diyedir.Eğer emniyet mensupları kişi aleyhine yan tutarak hükümlüyü yakalamıyorsa yada hükümlü lehine yan tutarak hükümlüyü yakalamıyorsa ortada bir boşluk ve zafiyet oluşur.Bu boşluk özel ceza infaz ediciler tarafından doldurulur.İtalyada oluşan bu boşluk MAFİA tipi örgütlenmelerle uzunca süre doldurulmuştur.Ama ben ülkemde bir emniyet boşluğu yada zafiyeti oluştuğuna yada oluşabileceğine inanmak istemiyorum.
**

Hacivat;”Eee .çok güzel yazmışsın.Kimseye sataştığın yok.Ne var bunda?Yakaladılar mı bari”

Duyurucu1”Ne gezer.Adam tası tarağı toplamış.Erzincana kaçmış.Zaten ben de yoruldum.Bıktım.Lanet olsun ,ne hali varsa görsün,diyerek üzerine bir bardak soğuk su içtim”

Hacivat;”Allah Allah,şimdi bu olayla senin beraat kararı arasında ne ilişki var hala onu anlayamadım?”

Duyurucu1 ve Avukat İzzet Uludağ kahkaha ile güldüler.

Her ikisi birden “Olmazmıı.?Bu ülkede neler oluyor?Kimler nelerden ne gibi isnatlarla yargılanıyor?Günlerce aylarca özgürlüklerinden mahrum kalıyor?Olmaz mıı?”

O sırada çaylar gelmişti.Karagözle Hacivat yine çay içmediler.

“Biz çay içeni severiz”dediler nazikçe ve sevecen.

Avukat İzzet Uludağ çayından bir yudum alırken;”Anlat hele Duyurucu1. Anlat da Karagözle Hacivat da bilgilensin”

Duyurucu1;”Bu olaydan bayağı sonraki bir zamanda bir yaz günü, Temmuzdu galiba, böyle oturuyoruz.Kapı çalındı ve içeri müvekkilim(M)girdi.(M)kendisi sitenin birinde kapıcılık yapıyor.Yoksulun biri.Çoluk çocuk yarı aç yarı tok yaşıyorlar.Arada bir ben dahi kendisine yardım ederim.Zaten (M)yi bana adli yardımdan gönderdiler.İş Mahkemesinin verdiği karara istinaden ,kapıcı alacağı nedeniyle site yönetimi aleyhine icra takibi yaptım Takip üzerine Site Yöneticisi sinirlenmiş bunun eşyalarını,yatağını yorganını ne varsa kapı önüne koymuş.Kapıcı(M)hemen hani benim adamı yakalamayan karakol var ya oraya gitmiş.Tesadüf bu ya kapıcı(M)nin davalı olduğu site de bu karakolun yetki sınırları içerisindeymiş.Gitmiş derdini anlatmış.”Kapı dışarı edildiğini,eşyalarının yönetici tarafından zorla dışarı atıldığını bir bir anlatmış”.Karakol amiri siteye ekip göndermiş.Polis nezaretinde eşyaları içeri almışlar.Polis gidince yönetici yanında birkaç kişi yine fakir ve mağdur (M)nin eşyalarını kapı önüne koymuşlar.(M)tekrar Karakol amirine gitmiş.Karakol Amiri tekrar ekip göndermiş.Polis gidince eşyalar tekrar dışarı..Bu olay ve eşyaların dışarı atılması birkaç kez yinelenmiş. Sonunda Karakol amiri usanmış ve bizim gariban kapıcıya”Git ulan!seninle mi uğraşacağız.!Git Savcılığa başvur.!Savcılığa dilekçe yazdır!Eşyalarını kapı önüne atanlardan şikayetçi ol”demiş.

Karagöz;”E.. tabi canım karakolun, Polisin işi gücü yokta bununla mı uğraşacak?

Avukat İzzet Uludağ;”Ama kapıcı (M)nin eşyaları dışarıda.Site yönetimi kendisini siteden kaçırmak istiyor.Hem de yönetimi icraya verdiler diye tepkisini bu şekilde gösteriyor.”

Duyurucu1;”Neyse kapıcı(M),işte böyle bir şikayet dilekçesi yazdırmak için yanıma geldi.Ben de bir dilekçe yazdım Olayı anlattım.Eşyaların kapı önüne konduğunu ve Site yönetiminden kapıcı(M)nin şikayetçi olduğunu belirttim.Bu arada olayı anlatırken Kapıcı(M)nin karakola gittiğini ve karakol amirinin de kendisine “Ulan seninle mi uğraşacağız.Git site yönetimi aleyhine şikayet dilekçesi yazdır”şeklinde konuştuğunu da dilekçeye yazdım.Sonra belki anlamamıştır diye dilekçeyi okudum.Tamam mı?Anladın mı?diye de sorduktan sonra,”evet!” cevabı alınca ,kendisine verdim.Altını Kapıcı(M)imzaladı.Götürmüş savcılığa vermiş”

Avukat İzzet Uludağ;”Evet burası önemli dilekçenin altını Duyurucu1 değil,kapıcı (M)imzalıyor.Ve şikayet edilen Karakol amiri değil Site yönetimi.”

Hacivat;”Siz bizlere bir şeyler ima etmek istiyorsunuz ama neyse hayırlısı.Anlat hele Duyurucu1 anlat.”

Duyurucu1”Sonrasını dosya münderacaatından öğreniyoruz.Kapıcı(M)dilekçeyi savcıya vermiş.Savcı “gereği yapılsın!”notunu düşerek Kararkol amirine havale etmiş.Dilekçe Karakol amirine gelince ve içeriğinde karakol amirinin “ulan !”sözünü görünce,karakol amiri kapıcı(m)ye sormuş Bu dilekçeyi sana kim yazdı?O da avukat Duyurucu1 yazdı deyince,hemen daha önce bizim garip kapıcımız(M)yi kapıdan kovan amir birden yumuşamış.”Hele otur otur “dedikten sonra ,gelsin çaylar kahveler, derken.Kapıcı(M)nin dilekçe içeriğini değiştirmesini istemiş.O da garibim ,biraz korkudan biraz baskıyla “Ulan!”kelimesini ben söylemedim”demiş. Koca karakol amiri,Duyuruc1’den İçişlerine Duyurucu1’in verdiği dilekçenin rövanşını alacak ya, hemen işini gücünü bırakmış,yanına da kapıcı(M)yi alarak doğru savcılığa.Savcılıkta savcının huzurunda “Ulan!”kelimesini kapıcı(M)nin söylemediğini,avukat Duyurucu1’in işkembesinden yazdığı hakkında yeni bir ifade alınmış.Evrak o şekliyle karakol amirine havele edilmiş.”

Hacivat;”Eee.Gittikçe macera gizem kazanıyor.Tam Türk Filmlerine benzemeye başladı”

Duyurucu1,”Sonra Kapıcı(M)nin verdiği dilekçe üzerine Yönetici yargılanmış ve beraat etmiş.Yani kapıcı(M)nin şikayetinin muhatabı Yönetici hakkında işlem yapılmış.Bak burası önemli.”

Avukat İzzet Uludağ,”Evet.Burası çok önemli”dedi.Bir taraftan da keyifle gülüyor ve çayını yudumluyordu.

Duyrucucu1;”Efendim.Bizim kahraman karakol amiri hemen bunu fırsat bilerek.savcılığa bir dilekçe yazmış.Demiş ki,”Ben ki kahraman polisim.Vatan millet uğruna kelle koltukta görev yapıyorum.Aha şu gördüğünüz Duyurucu1 benim için ,kapıcı(M)ye bedava yazdığı bir dilekçede benim için “Ulan!”dedi”demiş.Oysa ben kimseye “Ulan!”demedim.Bunu Duyurucu1 uyduruyor.Aramızda husumet vardır.Bu husumet nedeniyle bana hakaret ediyor.Hemen cezalandırılsın!Hatta mümkünse etleri kemiklerinden soyulsun,parça parça edilsin.Her parçası bir dağın üzerine konsun.Kurda kuşa yem edilsin!”

Hacivat”Savcılık ne yapmış?Herhalde kapıdan kovmuştur?”

Duyurucu1”Olur mu?Hemen soruşturma başlatmış.Dosyalar gelmiş,dosyalar gitmiş,yazılar yazılmış,ifadeler alınmış.Bir gün bana barodan bir yazı geldi.”Şu kadar gün içinde yazılı savunma yap!diye Aaa.Baktım !”Ulan!Davası”.Hemen baroya savunma yaptım.Ardından Savcılık çağırdı.İtham aynı” sen bu !Ulan1kelimesini kasten ve aranızdaki husumete binaen mi yazdın?Yine savunma ,Sonuç ;”Takipsizlik”

.Bu karara karşı Adalet Bakanlığı müdahil olarak devreye girdi.”hayır olmaz!Duyurucu1 yargılanmalı.Bak ortada husumet varmış.yargılansın!” Haydi en yakın ağır ceza mahkemesine Ben işler uzamasın ve birde dosta düşmana rezil olmayalım ve Kahraman Karakol amirine sevinç vermeyelm diye en yakın ağır ceza mahkemesine gittim. “Efendim vaziyet böyleyken böyle..Kamu görevi yapanlar arasında husumet olmaz.Hem benim yazdığım dilekçenin altında imzam yok.Ben söyleneni yazdım.Üstelik içeriğini okudum da.”

Komşu ağır ceza mahkemesinin kararı”Yargılansın!”

Hacivat;”Vay be ciddi misiniz siz?Yoksa kurmaca yapıp bizimle eğleniyor musunuz?”

Duyurucu1”İki gözüm önüme aksın ki aynen böyle”

Avukat İzzet Uludağ;”Aynen böyle ben savunma avukatı olarak şahidim”

Karagöz Avukat İzzet Uludağ’a dönerek;”Savunmasını sen mi yaptın”

Duyurucu1;”Evet Avukat İzzet Uludağ yaptı.Ben duruşma günü doğru kafesin içine girdim.İnanın kafeste ne avukatlığınız kalıyor ne profesörlüğünüz ne de general oluşunuz.Bu konudaki duygularımı daha önce Türk Hukuk Sitesinde –Bu Gün Ağır Ceza Mahkemesinde Kafesteydim (http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=29148 )başlığı altında yazmıştım.Zaten “Derin Baro” kurma fikri o zaman bana ilham olarak geldi.”Ve “Derin Baro’yu kurdum ve Türk Hukuk Sitesinde yayımladım.( http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=29572 )

Hacivat;”Ne? Birde “Derin Baro “mu kurdun?”

Duyurucu1;”Öğle senin anladığın gibi değil Hacivatcavcav. Şimdi kafesteyken etrafıma baktım.Karşımda üç hakim.Sanık Kalk!Sanık otur!Solumda müşteki karakol amiri.Elinden gelse beni lime lime edip doğrayacak.Etleri pirzola yapılsın!diyorda başka bir şey demiyor.Savcı da ona uyuyor ve “Bence de pirzola yapılsın!”diyor.Sağ tarafımda ise beni savunacak kimse yok.Oysa ben koskoca bir baronun saygıdeğer üyesiyim.Ben kişisel bir suç işlemedim.Başıma ne geldiyse avukat oluşum nedeniyle geldi.Avukatlık görevimi yaparken meslek riski hastalığına kapıldım yada meslek riski hastalığı bana bulaştı.Ve ben kendimi kafeste buldum.Ama bana baro, savunma hizmeti vermiyor.Vermediği gibi icabında kendisi de beni yargılıyor ve disiplin cezası verebiliyor.Beni kim savunacak?”

Karagöz;”Sen de git kendine bir avukat tut.Bu kadar insanı tanıyorsun.Niçin kendine bir avukat tutmadın?”

Duyurucu1,”Karagözüm.Mesele avukat tutma tutmama değil.Mademki ben avukatım ve avukat oluşum nedeniyle ve görevimi ifa ederken bir suç isnadı altına sokuldum ,benim hakkım ihlal edilmedi mi?”

Karagöz;”Ne demek hak ihlali?”

Duyurucu1;”Yani ben müşteki,sanık,davacı,yada davalı sıfatlarını aldığım anda ortada ihlal edilen ne?Hak Bu hak kimin ?Benim ?”

Karagöz;”Ama hakkının ihlal edildiği mahkeme kararı ile belli olur.”

Duyurucu1”;”Doğrusun kesin olarak hak ihlalinin olup olmadığı mahkeme kararı ile belli olur.Zaten son sözü söyleyecek hakimdir.Ben onu demiyorum.Ortada bana göre bir hak ihlali var ki kişi(yada avukat) davacıdır,müştekidir yada davalıdır yada sanıktır.Yoksa bir hak ihlali olmasa insanların mahkemede ne işleri var.Hakimin kararı bu ihlalin tespiti (evet evet hak ihlal edilmiştir yada hayır zinhar edilmemiştir) demek ve buna bağlanacak müeyyidenin ne olacağıdır.”

Hacivat;”Hadi diyelim ki “hak ihlali” oldu.Buradan nereye varacaksın?”

Duyurucu1;”Bakın avukatlık Kanunu ne diyor”dedi ve uzanarak kitap dolabının sol üst rafından bir kanun kitabı aldı,açtı.Sayfaları çevirdi çevirdi.Sonra “Hah!Buldum”dedi.Okumaya başladı.”Avukatlık Kanunu;madde.95/4 Yönetim kurulunun görevleri…..ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı …meslektaşlarını savunmak,bu konularda her türlü yasal ve idari girişimlerde bulunmak.”

Avukat İzzet Uludağ;”Söyleyin bakalım karagöz ile Hacivat Duyurucu1’in okuduğu bu maddeden ne anlıyorsunuz?

Hacivat;”Vay be!Madde gayet açık.Yönetim Kuruluna savunma hizmeti vermek görevini yüklüyor.”

Karagöz;”Doğru…Doğru …yüklüyor”dedi

Duyurucu1”İşte ben kafesteyken beklerdim ki baro bana sahip çıksın ve bana savunma hizmeti versin.Sağ tarafımda sanık müdafisi olarak bir yada birkaç meslektaşımı göreyim.”

Karagöz;”Ama sonunda bak avukat İzzet Uludağ’ı bulmuşsun?”

Duyurucu1;”Buldum da bu tür savunma hizmetinin verilmesi bireysel ilişkilere dayanıyor.ben de bunu kurumsal hale getirmek için baktım ki barolar ,avukatın hak ihlallerinde kendilerini görevli sayıp avukata savunma hizmeti vermiyor,ben de “Derin Baro’yu kurmaya karar verdim ve kurdum”

Hacivat;”Yapma yahu!Böyle derin ney deyip ağza alınması dişlere zarar kelimeleri telaffuz ederek bizim tüylerimizi diken diken etme!Bak dinleyen ney olur.?”

Duyurucu1;”Yok Yok Korkma Hacivatım.Bu “Derin Baro”benim gibi damdan düşenlerden kuruluyor.Yanı ,hak ihlaline uğramış olan avukatlardan kuruluyor.Öğle gizli falan değil.”Derin ve Şeffaf Baro” Hatta Derin-Şeffaf ve de Gönüllü”diye düzeltebilir ve adını değiştirebiliriz.”

Karagöz;”Peki neden derin?”

Duyurucu1;”Barolara sitem olsun diye derin.Onlar görevlerini yapmıyorlar diye derin.Ancak şeffaf.Kurulduğunu bile cümle aleme ilan ediyor.Üstelik gönüllü.Zora yada dayatmacaya dayanmıyor”

Kacivat;”Ee,Sonunda ne oldu?

Duyurucu1;”Ne olacak sonunda .Belgeler incelendi.Evraklar geldi.Tanıklar geldi gitti.Kapıcı(M)dinlendi.Başka tanıklar dinlendi.Sonunda savcı mütalaada bulundu:”Duyurucu1 dilekçeyi yazmıştır.Ancak altını kendisi imzalamamıştır.Üstelik kapıcı(M)ye okumuştur.Dilekçe altında kimin imzası varsa o sorumludur.Üstelik şikayetçi karakol amirine karşı iftira suçu işlenmemiştir.Karakol amiri Kapıcı(M)nin dilekçesi nedeniyle soruşturmaya uğramamıştır.Hakkında idari yada adli bir isnat olmamıştır.Bu nedenle iftira suçu oluşmamıştır.İftira suçu olmazsa azmettirme olmaz.Bu nedenle Duyurucu1 beraatini talep ediyorum-dedi”Tabi Avukat İzzet Uludağ hiç üstelemedi ve iddia makamının mütalaasına katıldı.Ben ise katıldım ve beraatımı istedim.Müşteki karakol amiri ise hala,Duyurucu1 pirzola yapılsın, diye kararı temyiz etmiş.Bakalım Yargıtay ne karar verecek.İşte Avukat İzzet Uludağın getirdiği beraat kararı böyle bir karar.”

Hacivat;”Vay be..Demek avukatlar bu kadar ince bir ip üzerinde görev yapıyorlar.”

Karagöz;”Hem ince bir ip üzerinde ve en ufak bir şikayet dilekçesiyle kendilerini ağır cezada yargılanıyor olarak buluyorlar, hem de savunmasız.Yok..Yok.Bu böyle olmaz Avukatlara savunma hizmeti vermek gerek.Hem Baroları zorlamak.Onlar hak ihlalinde savunma hizmeti verecek görevliler olduklarını anlayıncaya kadar acil olarak “Derin Baroyu” hayata geçirmek gerek.Yaz beni de “Derin vede şeffaf vede gönüllü Baro’ya” duyurucu1.Bende “Derin Baro’ya “kaydoluyorum.

Hacivat;”He valla.Bende “Derin Baro’ya” yazılıyorum.Bundan böyle ben de “Derin Baro” üyesiyim..”

Konuşma bu minval üzerine giderken Avukat İzzet Uludağ izin istedi ve kalktı.

Gülerek Hacivatla Karagöze hitaben;”Bak siz ikinizde “Derin Baro’ya” kaydoldunuz.yarın başınıza bu derinlikten dolayı bir iş gelirse beni arayın Gelip sizi de savunayım.Baroların bu gidişle savunma hizmeti yapacakları yok,en iyisi savunma hizmetini “Derin Baro” versin,”Derin Baro’yuda ben savunayım”dedi.Gülerek vedalaştı.

Old 30-01-2009, 10:57   #14
sultanisik

 
Varsayılan

Sayın Duyurucu1 hikaye tadında okuduğum bu yazılar ile asıl anlatmak istediğinize ve gizliden gizliye verdiğiniz bilgilere yeni ulaşmış bulunmaktayım.Vurgunun nasıl yapılacağı ve asıl amaçla görünen arasındaki farkı ustaca vurgulamanızı tebrik ediyorum.Masal tadında yazılarınız için teşekkürler..Hacivat ve Karagöz'e selam ederim..
Old 31-01-2009, 23:30   #15
duyurucu1

 
Neşeli Sultanışık'a Karagöz ve Hacivattan selam var.

Alıntı:
Yazan sultanisik
Sayın Duyurucu1 hikaye tadında okuduğum bu yazılar ile asıl anlatmak istediğinize ve gizliden gizliye verdiğiniz bilgilere yeni ulaşmış bulunmaktayım.Vurgunun nasıl yapılacağı ve asıl amaçla görünen arasındaki farkı ustaca vurgulamanızı tebrik ediyorum.Masal tadında yazılarınız için teşekkürler..Hacivat ve Karagöz'e selam ederim..

Karagöz;"Hacivatcavcav!Hacivatcavcav!"

Hacivat;"Ne oldu Karagözüm,ne bağırıp duruyorsun?"

Karagöz;"Bak hele,Sultanışık adındaki bir hatun kişi Duyurucu1'in saçma sapan yazılarına cevap vermiş."

Hacivat;"Eee.Vermişse vermiş .Bunda şaşıracak ne var?"

Karagöz;"Hacivatcavcav,ben bilgisayar öğrendim ya ,şu duyurucu1 denen sıradışı avukatın arada bir yazı yazdığı siteye bir gireyim dedim"

Hacivat;"Girdin mi?Ne yazmış??"

Karagöz;"Yahu bu Duyurucu1 hepten deli.Seni ve beni derin uykumuzdan uyandırıp mezarlarımızdan çıkardığı ve bize bilgisayar,internet öğrettiği yetmiyormuş gibi şimdide kalkmış -avukatlığın kitabı yeniden yazılıyor- başlıklı bir kitap yazıyor."

Hacivat;"E.Ne var bunda Karagözüm.Yazarsa yazsın.Neden şaşırıyorsun."

Karagöz;"Yazsın da bizden de bahsediyor.Yakında ikimiz artist olursak şaşma.Belki televizyona da çıkarız."

Hacivat;"Aman Karagözüm.Bizi kim seyredecek.O kadar taze varken televizyonlar senin ve benim gibi kart kocamışlara mı kaldı?"

Karagöz;"Öyle deme hacivatcavcav,Bak Sultanışık adındaki bir avukat bile senin benim beyenmediğimiz bu kitabı okuyormuş.Üstelik hem okuyup hemde selam göndermiş."

Hacivat;"Ya öylemi.Gidip Duyurucu1'e heber vereyim bari"

Karagöz;"Hayır Hacivatcavcav Duyurucu1'e değil sana ve bana selam göndermiş.Bak okusana."

Hacivat;"Ya öylemi.Okuyalım bakalım.Hımm.Bu kız da tevekkeli değil sıradışı.Tıpkı Duyurucu1 gibi sıradışı.Allah Allah!Kim okur bu sıradışı Duyurucu1'in saçma sapan yazılarını.Hayret.Demekki.Akıl hastanesinde olanlarla aynı kafada olan dışarda da çok sayıda insan var.Yahu dur hele ben karıştırdım.Biz mi içerdeyiz yani akıl hastanesinde yoksa dışardakiler mi, içerde akıl hastanesinede.?"

Karagöz,"Hacivatcavcav sen böylesi böyyük laflar etmeyi bırak da gel ikimiz Sultaışık'a selam gönderelim.Kızcağız baksana "Karagözle Hacivata da selam ederim" demiş.

Karagözle ile Hacivat"Ve aleyküm selam..Ve aleyküm selam Sultanışık.Bizde sana selamlarımızı gönderiyoruz.Belki bir ara Konyaya da geliriz.Geliriz de Mevlana ilede biraz sohbet ederiz.Uzunca zamandan beri sohbetini özlemiştik.

Hadi Sultanışık selamla kal-muhabbetle kal.

Not:Sana yazdığımızı Duyurucu1'e duyurma.Sonra "siz benim yazılarıma neden müdahale ediyorsunuz?diye kızabilir.Belli mi olur,adam delinin biri.sağı solu belli olmaz.

Old 01-02-2009, 23:09   #16
duyurucu1

 
Rahatsiz 8-Şekerin belgesi

8-ŞEKERİN BELGESİ

“Tamam,siz aracın nerede olduğunu tespit edin.Bana cep telefonu ile bilgi verin.Ben icra memurunu ve polisleri alıp geleyim.Aracı bağlarız”

Duyurucu1 telefonda biriyle bu minval üzere konuştu ve sonra telefonu kapattı.

Karagöz;”Hayrola Duyurucu1, bu günde araç mı yakalayacağız?”

“Onun gibi bir şey”dedi Duyurucu1.”Ben üç-dört gün önce İcra müdürünü gördüm,bu gün için araç bağlama randevusu aldım.Memur sayısı az ,işte çok olduğu için ancak bu güne aracı bağlıyacağız.”

Hacivat,”Valla iyi akıllı araçmış.Sizin gelip kendisini bağlamanızı yani trafikten men edilip bir garajda istirahate çekilmeye razı oluyor.Yani az deli fişek bir araç olsa siz onu bulup bir garajda tutamazsınız.Elinizden kayar giderdi.”

Duyurucu1”Ne yapalım Hacivatım,icra dairelerinde dosya sayısı çok arttı.Adamlar vatandaşın işine yetişemiyorlar.Hatta taleplerimizi biz büromuzda yazıyoruz.Ve hatta talep uyarınca İcra Dairelerinin yazmaları gereken resmi yazıları dahi biz yazıyoruz.”

Hacivat;”Eee …İcra müdürü ve memurları ne yapıyor?

Duyurucu1;”Onlar sadece bizim yazdığımız talep uyarınca karar kaşesini basıyor ve imzalıyor.Bu karara uygun olarak biz avukatların yada bu konularda uzmanlaşmış diplomasız avukatların yazdıkları resmi tazıları imzalamakla yetiniyorlar.Hatta kurum avukatlarının yanında çalışan diplomasız avukatlar ,icra dosyalarının numaralarını dahi oturup kendileri basıyor,posta işlerini onlar yapıyor.Senin anlayacağın icra dosyasının girdisini çıktısını avukat yada diplomasız avukatlar yapıyor.

Senin anlayacağın zor iş icra memuru olmak zor…Eskiden verdikleri karar uyarınca ,yazılması gereken resmi yazıları onlar yazıyordu.Şimdi öyle değil memurun kafasını kaşıyacak zamanı yok.Her türlü yazışmayı avukatlara ve diplomasız avukatlara havale ettiler.

Neyse haydi sallanmayın.İcra Müdürü ,”erken gelin” dediydi.Geç kalırsak haciz memurları çıkarlar biz de birkaç gün daha beklemek zorunda kalırız.O zamanda araç bulunduğu yerden kayar gider ve ondan sonrada bulamayız.

**

Duyurucu1,Karagöz ve Hacivat,özel İdare Binasında bulunan icra dairelerine doğru gittiler.Eskiden İcra Daireleri adliye sarayındaydı.Sonra özel idare binasına taşındı.

Özel İdare Binası ile bit pazarı iç içe .Bu avukatlar için avantaj.Böylece icraya giderken bit pazarının içinden geçmek zorunda olduklarından aynı zamanda ikinci el ve spot malları da ucuz olarak alama imkanına kavuştular.

Avukatlara bir diğer avantajı da şu;Altıncı katta olan icra dairelerine ulaşmak için dört kişi alan tek bir asansör var.Bu asansör arada bir bozulduğu için bina yönetimi asansörü sabah saat:9.30-11.30 ve öğleden sonrada saat:14.00-16.00arası dinlendiriyor.Yani kapatıyor.Böylece avukatlar altı katı merdivenlerden çıkmak zorunda kalarak ,yoğun koşuşturmaca sırasında ihmal ettikleri merdiven çıkma sporunu yapma imkanına kavuşuyorlar.Yani icra dairelerini İl Özel İdaresi binasına taşımak kimin aklından çıktı ve uygulandı ise ona devlet övünç madalyası vermek gerekli.Neydi eskiden mahkemeler ,icra daireleri,savcılık hepsi aynı binadaydı.Şimdi ise bakınız ne güzel.Her biri şehrin bir tarafına gittiği ,için avukat koştur koştur bir oraya bir buraya hem stres atıyor hemide kökü dışarıda düşünceleri düşünecek zaman bulamıyor.

Duyurucu1 de yanında Karagözle Hacivat altı kat merdiveni uflaya puflaya çıkıp günlük merdiven çıkma sporunu tamamlayarak altıncı kata ulaştı.Orada bulunan çok sayıda icra dairesinden ..numaralı İcra dairesine geldi.Talebini açtı. Yolluk harcını yatırdı.Makbuzunu aldı.Ve yanına icra memuru ile şoförü alarak haciz mahalline doğru hareket ettiler.

Burada yeri gelmişken, icranın çok önemli bir personeli olan şoföre değinmeden geçemeyeceğim.

Şoför icranın en önemli personelinden biridir.Hacze gidilinceye kadar İcra içerisinde çalışır.Dosya indirir,dosyaları yerine koyar.Arşivden dosya çıkarır.Haciz aşamasında da haciz mahallini bulur.Elinde haritası vardır.Haczedilecek mekanı eliyle koymuş gibi şıp diye bulur.Hangi dosyanın önceliği olduğuna da karar verecek şofördür.O nedenle avukatlar şoförle iyi geçinmek zorundadırlar.Çünkü şoförün yetkileri çok geniştir.Haczi yapacak ve tutanakları hazırlayacak olan memurun yetkileri şoförle kıyaslanınca devede kulak kalır.Duyurucu1 de bunları bildiği için icradaki tüm şoförlerle iyi bir dialoğ kurmuştur.Her hacze gidişinde de bu dialoğu pekiştirmeyi ihmal etmez.Dialoğun nasıl pekiştirileceği kitaplarda yazmaz.Bu nedenle genç avukatlar birkaç kere hacze gittikten ve işleri sudan nedenlerle yapılmadıktan sonra dialoğun nasıl pekiştirileceğini öğrenirler.

**
Haciz mahalline giderlerken bir ara şoför kaşla göz arasında Duyurucu1’e işaret etti.Karagözle Hacivatı gösterdi.”Bunlar sonra dialoğ pekiştirme işlemlerini sağda solda okumasın?”gibileriden işaret etti.Duyurucu1 de;”Merak etme bunlar konuşamaz.Tanıklık yapamaz.Zararsızdırlar”anlamında işaret etti.

Yoldan ..Polis merkezinden bir polis alındı.Çünkü haciz mahallinde vatandaşlar illada üniformalı ve tabancalı devlet memurundan çekiniyorlardı.Onun dışında icra memurundan avukattan çekinen yoktu.Hatta zaman zaman avukata dahi saldırıyor ve onu öldürüyor yada yaralıyorlardı.Nitekim Duyurucu1 böyle bir olay nedeniyle Türk Hukuk Sitesinde –Bir Avukat Vuruldu Başlığı ile (http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=26213) yazı da yzmıştı.

Haciz mahalline geldiler.otomobili haczettiler.Trafikten men ettiler.Ve işlerini bitirdikten sonra duyurucu1, önce haciz sırasında güvenliği sağlayan polise bir adet bonbon şekeri uzattı.”Al ağzın tatlansın.Çok iş yaptın.Dilin damağın kurumuştur”dedi.Sonra da yapılan işlemlere ilişkin icra memurunun kendisine uzattığı tutanağı imzaladıktan sonra dosyanın içerisine de iki tane bonbon şekeri koydu ve uzattı. Alın sizinde ağzınız tatlansın.Tutanak yazmaktan elleriniz ağrıdı.Borçluya laf anlatmaktan yorgun ve bitap düştün Nefesiniz kurudu.Şoförde beklemekten ve oralarda dolanmaktan çok sıkılmıştır. Birer tane bonbon şekeri çiyneyinde rahatlayın.Hem bunlar naneli insanın içini ferahlatıyor1dedi

Hem polis ve hemde icra memuru ayrı ayrı teşekkür ettiler.”Valla iyi geldi.Nefesimiz açıldı “dediler.

Hacivat;”Yahu Duyurucu1 neden verdin şekerleri?Ya adamlar şeker hastası ise ve senin bonbon şekerlerini yiyince şekerleri yükselir ve önüne gelen avukattan bonbon şekeri isterlerse bu memleketin hali nice olur?Üstelik bu şekerlerin masrafını müvekkilinden nasıl isteyeceksin?Nasıl belgeliyeceksin?”

Karagöz,”Evet nice olur?”dedi.

Duyrucu1;”Zaten icra memurlarının ve şoförlerinin ve polislerin çoğu şeker hastası.Yaptıkları iş de stresli.Bu nedenle haciz sırasında şekerleri düşüyor.Elleri ayakları titriyor.Görev yapamıyorlar.Avukatların çoğu bunu bilir ve hacze gidecekleri zaman ceplerinde bir miktar şeker bulundurur.Her ihtimale karşı.Eğer şekeri düşüpte titremeye başlayan memur olursa yada polis olursa ve hele özellikle haciz başarılı geçmişse polise ve memura birer tane ve duruma göre birkaç tane bonbon şekeri,çukulata ikram etmek iyi geliyor.Böylece gariplerim meslek hastalığı nedeniyle sağlıklarının bozulması önlenmiş oluyor.

Hacivat;”Vay be!bu şeker yeme alışkanlığı eskiden beri gelen bir hastalıktır.Ama bizim zamanımızda insanlar öldüğünde “ eceli gelmiş öldü “diyorlardı.Kimse aşırı şeker yedi öldü demiyordu.Demek sizin zamanınıza bu hastalığın adını şeker hastalığı koydular.Ve demek çok stersli işlerde çalışan memurlarda ve polislerde bu hastalık çok görülüyor.Vah vah..”

Karagöz;”Vah..Vah.Vahvah ki hemi de ne vah.!Ancak sizin toplumunuz bu şeker yeme hastalığından ivedilikle kurtarılması lazım.Aksi halde toplum olarak helak olursunuz.”dedi.

Duyurucu1”Sizlerede birer küçük bonbon şekeri vereyim mi?”dedi.

Karagözle Hacivat;”Aman!aman uzak olsun!Biz eğer Karagöz ve Hacivat olarak çağlar aşıp bu zamana kadar gelebilmişsek sağlıklı oluşumuz ve şeker yememe alışkanlığımız sayesindir.Aman.aman’uzak olsun”dediler



Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Erkekliğin Kitabı- yeniden yazılıyor duyurucu1 Site Lokali 69 11-08-2008 19:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08784389 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.