Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Islah yolu ile müddeabihin artırılması ve zamanaşımı defi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-06-2010, 14:15   #1
Av.İsmet Arslan

 
Varsayılan Islah yolu ile müddeabihin artırılması ve zamanaşımı defi

Boşanma kararı kesinleştikten sonra katkı payı alacağına ilişkin davalarda zamanaşımı süresi 1 yıldır.Boşanma kararı kesinleştikten ve süresi içinde açılan bir davada,bilirkişi raporuna istinaden,ıslah yolu ile müddeabih artırıldığında ,davalı vekili olarak zamanaşımı itirazında bulunabilir miyiz?Bu konu ile ilgili aşağıda belirttiğim kararları arıyorum.Yardımlarınız için teşekkür ederim.

İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları

-YHGK 30.01.2002 gün E2002/2-63,K.63
-YHGK 20.03.1968 gün E. 9/210 K.151
-YHGK 23:11.1966 gün E.T/593 K.296
-Yargıtay 5.H.D. 04.05.1989 E.23307 K:9906
Old 15-06-2010, 15:08   #2
Levent Cirit

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2002/2-63
Karar: 2002/23
Karar Tarihi: 30.01.2002

BOŞANMA DAVASI - TAMAMEN ISLAH - ISLAHIN HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREYE ETKİSİ - DAVANIN TÜMDEN ISLAHININ AÇILIŞ TARİHİNE ETKİLİ BULUNMADIĞINA İLİŞKİN DİRENME KARARININ YERİNDE OLMASI

ÖZET: Davanın tamamen ıslah edilmesi halinde ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılır ve hak düşürücü süre de bu tarihte kesilmiş olur. Bu nedenle, dava süresi ilk dava ile muhafaza edilmiş olacağından, sürenin hesabında ıslah tarihinin değil ilk dava tarihinin esas alınması gerekir. Bu nedenle yerel mahkemenin davanın tümden ıslahının açılış tarihine etkili bulunmadığına ilişkin direnme kararı yerindedir.

(1086 S. K. m. 83, 88, 89)

Dava: Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ünye Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 6/11/2000 gün ve 1999/215 Esas, 2000/543 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vasisi tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2.Hukuk dairesinin 19/12/2001 gün ve 2001/1133-2738 sayılı ilamı ile;

( ...Davacı; Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürülerek boşanma davası açmış,yargılama sırasında, 6.9.1999 da ıslah edilerek evliliğin butlan sebebiyle feshine karar verilmesini istemiştir. Islah ile davanın tamamının yahut belli bir bölümünün değiştirilmesi imkan dahilindedir. Karşı tarafın kabulüne de bağlı bulunmamaktadır.

Fesih davasının, feshe muttali olduğu tarihten itibaren altı ay içersinde açılması zorunludur. ( MK.m.119 ) Evlenme 14.12.1998 de gerçekleşmiştir. Davacı bu tarihte fesih sebebine muttali olmuştur. Islah halinde, ıslahın yapıldığı tarihte dava açılmış sayılır. Islah tarihi itibariyle aradan 18 ay geçmiştir. Hak düşürücü süre geçmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında ıslah edilen davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı, M.K.nun 134/1.maddesine göre, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açmış olduğu boşanma davasını, tamamen ( eski deyimle kamilen ) islah ederek, mutlak butlan nedeniyle evliliğin iptali davasına dönüştürülmüştür.

HUMUK.nun 83,88 ve 89.maddelerine göre bu işlemin yasal olarak olanaklı bulunduğunda duruksama yoktur.

Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, ıslahın, evliliğin mutlak butlan nedeniyle iptali davası için öngördüğü hakdüşürücü nitelikteki dava açma süresine etkisi konusunda toplanmakta olup, yanlar 14/12/1998 tarihinde evlenmişler, dava 17/5/1999 tarihinde açılmıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki; davanın tamamen islahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması HUMK.nun 87.maddesi hükmü gereğidir. Gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda; belirtilen durumda yeni bir davanın açılmış sayılamayacağı, tamamen ıslah edilen davanın ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu ve bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı ( somut olayda mutlak butlan davası için öngörülen hak düşürücü sürenin ) ilk davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılacağı, öteden beri yerleşik ve hakim olan görüştür.

O halde, davanın tamamen ( kamilen ) ıslah edilmesi halinde ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılır ve hak düşürücü süre de bu tarihte kesilmiş olur. Bu nedenle, dava süresi ilk dava ile muhafaza edilmiş olacağından, sürenin hesabında ıslah tarihinin değil ilk dava tarihinin esas alınması gerekir. ( Bkz. Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü altıncı baskı cilt IV, sh. 3998 vd. Prof.Dr. Sabri Şakir Ansay Yargılama Usulleri isimli eser 1960 baskı sh.194 vd, Prof.Dr.İlhan Postacıoğlu Medeni Usul Hukuku Dersleri 1975 baskı sh.460 vd., Prof.Dr.Saim Üstündağ Medeni Yargılama Hukuku Esasları 1973 baskı sh.335 vd., HG.K. 18/12/1957 2/66-64, 3.H.D. 5/10/1951 gün 13088/9912, 2.H.D. 10/3/1978 gün 1486/1892 ve 26/4/1979 gün 3377/3455, 6.H.D. 11/10/1976 gün 5481/6212 sayılı kararları ).

Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin davanın tümden ıslahının açılış tarihine etkili bulunmadığına ilişkin direnme kararı yerindedir. Ne var ki Özel dairece işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmemiştir. O halde esasa ilişkin temyiz itirazları tetkik edilmek üzere dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 30/1/2002 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 15-06-2010, 15:09   #3
Levent Cirit

 
Varsayılan

Bu iki karar dışındakileri bulamadım.İyi çalışmalar

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1967/9-210
Karar: 1968/151
Karar Tarihi: 20.03.1968

ESASA CEVAP- SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ YASAĞI-SÖZLÜ YARGILAMA USULÜ-KARŞILIK DAVA

ÖZET: 5521 sayılı İş Mahkemeleri kanununun 7 nci maddesi uyarınca iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Bu usulün özellikleri HUMK.nun 473 ve sonraki maddelerinde belirtilmiştir. Söz konusu Kanunun 197 ve 198 nci maddeleri sözlü yargılama usulünde uygulanmaz. Yalnız zamanaşımı itirazının iş mahkemesinin ilk oturumunda ileri sürülmesi gerekir. İİK. oturumda esas hakkında başka savunmalar yaptıktan sonra ikinci oturumda zamanaşımı itirazı yapılması savunmayı tevsi olur. Bu takdirde ancak karşı tarafın rıza göstermesi halinde gözönünde tutulur.

(1086 S. K. m. 197, 198, 473, 478) (5521 S. K. m. 7) (818 S. K. m. 133)

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnmeyi kapsayan son hükmün süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: 5521 sayılı İş Mahkemeleri kanununun 7 nci maddesi uyarınca iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Bu usulün özellikleri HUMK.nun 473 ve sonraki maddelerinde belirtilmiştir. Söz konusu Kanunun 197 ve 198 nci maddeleri sözlü yargılama usulünde uygulanmaz. Yalnız zamanaşımı itirazının iş mahkemesinin ilk oturumunda ileri sürülmesi gerekir. İİK. oturumda esas hakkında başka savunmalar yaptıktan sonra ikinci oturumda zamanaşımı itirazı yapılması savunmayı tevsi olur. Bu takdirde ancak karşı tarafın rıza göstermesi halinde gözönünde tutulur. Olayda ise davacı vekili ilk oturumda, okunan dava dilekçesini tekrar ettikten sonra, Yargıtaydaki dosyanın beklenmesini, şimdiki davanın ilk davada saklı tuttuğu hakka ilişkin bulunduğunu bildirmiş, davalı vekili de vekaletnamesinin yargıtaydan gelecek dosyada olduğunu, dosya gelince savunmasını yapacağını bildirmiş, mahkemece dosyanın Yargıtaydan gelmesinin beklenmesine, davalı vekilinin savunmasını dosya geldikten sonra yapmasına karar verilmiştir. Dosya Yargıtaydan gelmiş, 15/11/1966 günlü ikinci oturumda, davalı vekili ilk savunma olarak alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür. Vekaletnamesi bulunmadığı için ilk oturumda bir savunmada bulunmayan davalı vekili ikinci oturumda bu savunmayı yapmıştır. Bu davranışta usule uymayan bir yön bulunmamaktadır. Davada vekaletnamesiz temsil söz konusu olamayacağına göre, taraf teşkili kanuni anlamda ikinci oturumda mümkün olmuştur. Zamanaşımı savunması da zamanında yapılmıştır. 20/03/1968 gününde karar verildi.

Önceki davada, ziyade hakkı saklı tutmak Borçlar Kanununun 133 üncü maddesinde yazılı zamanaşımını kesen sebeplerden sayılamaz. O halde, zamanaşımı savunmasının dava tarihine göre beş yıl öncesini ilgilendiren (28/09/1961 tarihinden evvelki) alacak hakkında gözönünde tutulmasını öngören özel daire bozma ilamına uyulmayarak eski hükümde direnilmesi isabetsizdir. Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüne, direnme kararının HUMK.nun 429 ncu maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.03.1968 gününde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 15-06-2010, 18:15   #4
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Kısmi davada ; müddeabih ek dava ya da ıslah yolu ile arttırılmış ise, bunun zamanaşımı süresi içinde yapılması gerekir. Dava edilmeyen kısım için zamanaşımı işlemektedir.

Saygılarımla,
Old 18-06-2010, 16:51   #5
ahmet çam

 
Varsayılan istediğiniz içtihada atıfta bulunan bir içtihat sunuyorum.

-YHGK 23:11.1966 gün E.T/593 K.296 bu içtihada aatıfta bulunan başka bir karar gönderiyorum.Kolay gelsin.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/9-564

K. 2002/572

T. 3.7.2002

• ALACAK DAVASI ( Davacının Ödenmeyen İşçi Alacaklarından Bir Kısmının Ödenmesini Talep Etmesi )

• KISMİ DAVA ( Dava Edilmeyen Fakat Saklı Tutulan Miktar Bakımından Borçluyu Temerrüde Düşürmemesi )

• TEMERRÜT ( Kısmi Davanın Dava Edilmeyen Fakat Saklı Tutulan Miktar Bakımından Borçluyu Temerrüde Düşürmemesi )

• KISMİ ISLAH ( Islah Tarihine Kadar Yapılan Bütün Usul İşlemlerinin Yapılmamış Sayılmaması )

• KISMİ ISLAH YOLU İLE SAKLI TUTULAN ALACAKLAR ( Kısmi Islahın Yapıldığı Tarihten İtibaren İleriye Yönelik Olarak Hüküm İfade Etmesi )

1086/m.83,87/son

ÖZET : Kısmi davanın dava edilmeyen fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluyu temerrüde düşürmeyeceği, yargısal kararlarda benimsenmektedir. Çünkü açılan dava ancak dava konusu edilen miktar kadar davalıyı temerrüde düşürür. Bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporu ile ortaya çıkan kesim için kısmi davanın, bu kesim için de borçluyu temerrüde düşüreceğinden söz etmeye yasal olanak yoktur. HUMK.nun 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden önce fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada davalı önceden temerrüde düşürülmemişse, dava açılmakla oluşan temerrüdün ilk kısmi davaya konu alacaklarla ilgili olduğu daha sonra açılan ek davada istenen bakiye alacaklarla ilgili olarak ek dava tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşürüldüğü, bunun sonucu olarak ek davaya konu alacaklara ek dava tarihinden itibaren faiz yürütüleceği Yargıtay'ca benimsenmekte idi. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yolu saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi usul ve yasa hükümlerini değiştirmiş değildir. Kısmen ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılmış bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. İş Mahkemesin'ce davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.11.2001 gün ve 656-1250 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 10.4.2002 gün ve 681-6035 sayılı ilamıyla; ( ...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delilerle kararın dayandığı kanuni gerektirdiği sebeplere göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacının temyizine gelince:
Yargılama devam ederken davacı taraf bir kısım işçilik hakları konusunda usulüne uygun bir biçimde ıslah yoluna başvurmuştur. Islah işlemiyle bu hakların dava tarihinden talep edildiği düşünülerek ıslaha konu haklar için de dava tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURUL KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle açtığı kısmı davada işçilik haklarından şimdilik 205.000.000 TL'nın dava tarihinden faizi ile tahsilini istemiş, bilirkişi raporundan sonra verdiği 23.10.2001 tarihli dilekçesi ile, ücret farkı, akti ikramiye, ilave tediye ve sosyal yardım alacakları miktarını rapor doğrultusunda arttırmak suretiyle alacağının geri kalan bölümünün de hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Mahkemenin, kısmi davada istenen miktarın dava tarihinden, arttırılan kalemlere ilişkin miktarın 23.10.2001 tarihinden itibaren faizi ile ödetilmesine dair verdiği karar, yukarıda açıklanan nedenle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Yerel Mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; arttırılan miktar için harcın yatırıldığı tarihten mi yoksa dava tarihinden mi faiz yürütüleceği noktasında toplanmaktadır.
4.11.2000 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan, Anayasa Mahkemesinin 20.7.1999 tarih 1999/1 E. 1999/33 K. sayılı kararı ile H.U.M.K.nun 87. maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" hükmü iptal edilmiştir.
Bilindiği gibi davacı, kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak istiyebileceği gibi, müddeabihin arttırılmasını önleyen yasal düzenlemenin yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararı ile ortadan kalkmasından yararlanarak, müddeabihi aynı davada kısmi ıslah dilekçesi verip harcını yatırmak suretiyle arttırılabilir.
H.U.M.K.nun 83 maddesinde ıslah. taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmıştır. Islah, davanın tamamen veya kısmen ıslahı şeklinde yapılabilir, Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması H.U.M.K.nun 87. maddesi hükmü gereğidir. Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda tamamen ( kamilen ) ıslahta, yeni bir dava açılmış sayılmayacağı, ıslah edilen davanın ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu, bunun doğal sonucu olarak zamanaşımının ve hak düşürücü sürenin ilk davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılacağı öteden beri yerleşik görüştür. ( Y.HGK.30.1.2002 gün E. 2002/2-63, K. 23 )
Faiz konusuna geçmeden önce kısmı davada dava edilmeyen kesim ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının ne anlama geldiği üzerinde durulması gerekir.
Yargı kararlarında ve öğretide kısmı davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ait hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir. Kısmı dava açılması halinde zamanaşımı alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. ( Y.HGK.20.3.1968 gün E. 9/210 K. 151, Y.HGK. 23.11.1966 E. T/593 K. 296 )
Faiz sorununa gelince ödeme günü yasa yada sözleşme ile kararlaştırılmayan alacaklarda, borçlu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşürülür. Eğer ihtar çekilmemişse açılan davanın tarihi temerrüt tarihi ve faizin başlangıcı olarak kabul edilir. Buradaki uyuşmazlık açılan ilk kısmı davadaki dava tarihi, fazlası saklı tutulan alacağın temerrüt tarihi yani faiz başlangıç tarihi kabul edilecek midir?
Kısmi davanın dava edilmeyen fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluya temerrüde düşürmeyeceği, yargısal kararlarda benimsenmektedir. Çünkü açılan dava ancak dava ancak dava konusu edilen miktar kadar davalıya temerrüde düşürür. Bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporu ile ortaya çıkan kesim için kısmı davanın, bu kesim için de borçluyu temerrüde düşüreceğinden söz etmeye yasal olarak bulunmamaktadır. ( Y.S.H.D. 4.5.1989 E. 2330/7, K. 9906 )
HUMK.nun 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden önce fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada davalı önceden temerrüde düşürülmemişse, dava açılmakla oluşan temerrüdün ilk kısmi davaya konu alacaklarla ilgili olduğu daha sonra açılan ek davada istenen bakiye alacaklarla ilgili olarak ek dava tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşürüldüğü, bunun sonucu olarak ek davaya konu alacaklara ek dava tarihinden itibaren faiz yürütüleceği Yargıtay'ca benimsenmekte idi. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yolu saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi usul ve yasa hükümlerini değiştiriş değildir. Kısmen ıslahta, tamamen ( kamilen ) ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılmış bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmı ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder.
Somut olayda, davacının dava dilekçesindeki müddeabihi aynı davada harcını yatırmak suretiyle kısmı ıslah yolu ile artırdığı, harcın yatırıldığı tarihte arttırılan kalemler için temerrüt oluştuğu gözetilerek bu kalemler için 23.10.2001 tarihinden itibaren faize hükmeden yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olup onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan, başkaca harç alınmasına mahal olmadığını 3.7.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Zamanaşımı defi, bozma üye21665 Meslektaşların Soruları 1 03-09-2010 10:49
Islah dilekçesine karşı zamanaşımı defi süresi var mı Hukuka Saygı Meslektaşların Soruları 7 10-12-2009 09:48
ıslah ve zamanaşımı defi ozlm Meslektaşların Soruları 1 04-11-2008 13:45
tedaşın 13 yıl önceki işleminde zamanaşımı defi lawyer003401 Meslektaşların Soruları 0 16-09-2008 11:08
Islah Yoluyla Müddeabihin Artırılması turev Meslektaşların Soruları 4 12-10-2002 21:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,22871900 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.