Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Film gibi butlan davası, miras ve tazminat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-11-2006, 12:15   #1
Av. Ali Aksoy

 
Varsayılan Film gibi butlan davası, miras ve tazminat

Enteresan bir meseleyi sizlerle paylaşıp görüşlerinizi almak istiyorum. Bay x; eşi Y den boşanmak için dava açar. Yerel mahkeme davayı kabul ederek tarafların boşanmalarına karar verir. Temyiz süresi dolduktan sonra, karara kesinleşme şerhi vurulur. Bay x; bu şerhi nüfusa işlettirir ve önceden beri birlikte yaşadığı bayan Z ile evlenir. Bu arada, bayan Y nin avukatının bürosu Kayseri'dedir ve, yerel mahkeme olan Antalya mahkemesine temyiz dilekçesini buradan muhabere yoluyla gönderir. Bu temyiz dilekçesi, bay X evlendikten sonra yerel mahkeme kalemine ulaşır. Yerel mahkeme hakimi hemen nüfusa müzekkere yazar ve önceki kesinleşme şerhli kararının geri alındığını, gereğince işlem yapılmasını ister. Nüfus müdürlüğü ise, geçti borun pazarı, bay X evlendi kaabilinden bir yanıt verir. Yerel mahkeme derhal C.Başsavcılığına mutlak butlanla iptali gereken bir evlenme yapıldığını ihbar eder. Mutlak butlan iddiası ile dava açılır. Bu arada, temyiz edilen ilk boşanma kararı Yargıtay tarafından bozularak mahalline gönderilir ve yerel mahkeme bozmaya uyarak boşanma davasını reddeder.

Yerel mahkeme, mutlak butlan sebebi ile sonraki evliliğin iptalini isteyen davayı kabul ederek evlenmeyi iptal eder. Bay X ve bayan Z kararı temyiz ederler. Karara ilişkin Yargıtay incelemesi sürdüğü esnada bay X vefat eder. Yargıtay henüz bir karar vermemiştir. İş bu aşamada iken sonraki eş bayan Z bana geldi ve davaya avukatı olarak katılmamı istedi.

Medeni kanuna göre, mutlak butlan davası sonuçlanmadan evvel önceki evlenme son bulursa ve sonraki eş iyi niyetli ise evliliğin butlanına karar verilemez. Eski medeni kanunun karşılık gelen maddesi ise, aymı meseleyi "önceki evlenme ölüm vs. sebeple son bulursa..." diye ele alıyordu. Ölen kişi bayan Y (ik eş) olsa idi sorun yoktu. Fakat, bay X'in ölümü her iki evliliği de sona erdirmektedir. Mesele, bayan Z'nin mirasçı olup olamayacağı ve mirasçı olamaz ve fakat tazminat talep hakkı var ise kimden hangi esaslara göre isteyebileceği meselesidir. Görüşlerinizi alabilirsem mutluluk duyarım. Şimdiden teşekkürler.
Old 27-11-2006, 13:09   #2
Av.Abdulkadir Yıldız

 
Varsayılan

Merhaba Sayın Ali Aksoy;
Yargıtayın butlan ile ilgili kararının "onama" olması durumunda Z'nin mirasçı olamayacağını düşünüyorum.
Tazminat konusunda ise Mahkemenin bir kusuru olduğunu düşünüyorum. Tazminatın muhatabı Adalet Bakanlığıdır.


Bu arada konuyla alakası yok ama, ODTÜ'de öğrenci iken aynı ranzayı paylaştığınız kişinin adını hatırlıyor musunuz acaba?
Selamlar
Old 27-11-2006, 13:24   #3
Av. Ali Aksoy

 
Varsayılan Şok !

Anca böyle güzel bir tesadüf olabilir. O zaman felsefe yapalım. Mesele Yargıtay'ın onama vermemesi için neler yapılabilceğidir. Bu karar onanmalı mıdır ? Ölüm her iki evliliği de sonlandırmaktadır. Şeklen yasaya uygun bir durum oluşuyor ama öz itibari ile iş karışık. Bu konuyu buradaki meslektaşlarım ve bir kaç hakimle tartıştım. Net bir sonuca ulaşamadık. İş ortada kaldı.
Old 27-11-2006, 19:43   #4
ragıp

 
Varsayılan

Pardon
bu evlilik yok hükmünde midir? Yoksa butlan ile mi sakattır?
Old 28-11-2006, 03:29   #5
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Alıntı:

Madde 159 - Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder.

Maddenin tersine yorumundan, iyiniyetli olan eşin mirasçı olabileceği sonucu çıkmaktadır. Eğer bayan Z iyiniyetli ise ki devlet tarafından tutulan sicile güvenerek evlenmiştir. Bu durumda ilk evlilik ölümle son bulduğundan her iki eş de mirasçı olur.
Old 28-11-2006, 04:24   #6
ragıp

 
Varsayılan

Burada MK 156 ve 158. maddeler bence ışık tutmaktadır.
Madde 156.- Batıl bir evlilik ancak hâkimin kararıyla sona erer. Mutlak butlan hâlinde bile evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.
Madde 158.- Evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan eş bu evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu korur.
İki maddeyi birlikte yormladığımızda, iyiniyetli ikinci eşin butlan kararına kadar evliliğin sonuçlarından yararlanacak, butlan kararı verilmeden ilk evlilik sona erdiği için de yasal mirasçı olabilecektir
Old 28-11-2006, 10:11   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Bu konuda Prof.Dr. Turgut Akıntürk’ün (TMK.Haz.Komisyonu Bşk.) açıklamalarına özet olarak yer vermek istiyorum;

“ Mirasçılık durumu, yani eşlerden birinin dava açmadan veya iptal kararı kesinleşmeden önce dava sırasında ölmesi halinde sağ kalan eşin ölen eşin mirasçısı olup olmayacağı hususu tartışmalıydı. Çünkü eski kanunumuz bu konuyu düzenlememişti. Öğretide mirasçı olacağı görüşünü savunanlar olduğu gibi olamayacağı görüşünü savunanlar ve durumu iyiyet kötüniyet unsuruna bağlayanlar da vardı. Yargıtay bazı kararlarında iyiniyetli olsun olmasın sağ kalan eşin mirasçılığını kabul ederken bazı kararlarında iyiniyet olsa bile önceki MK. 126 md.sinden yararlanamayacağı içtihatında bulunmuştu.
Yeni Medeni Kanun oldukça tartışmalı olan bu sorunu kesin çözüme ulaştırmıştır. Gerçekten madde 159’a göre ......( madde metni ) Mirasçıların davayı sürdürmelerinin amacı evliliğin ortadan kaldırılmasını sağlamak değil, fakat eşin iyiniyetli (olup) olmadığını tespit ettirmektir. Zira batıl olan evlilik zaten eşin ölümüyle de kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır “ ( Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku 2004 s. 223 ve dev.

Bu açıklamalar Sayın DOĞANEL’in görüşü ile de bağdaşmaktadır. Ben de bu görüşe katılıyor ve iyiniyetin ispatı halinde sağ kalan eşin ve ayrıca ilk eşin birlikte mirasçı olacaklarını düşünüyorum.

Not: Her nekadar konu dışında ise de , Sayın YILDIZ'ın
Alıntı:
Tazminat konusunda ise Mahkemenin bir kusuru olduğunu düşünüyorum. Tazminatın muhatabı Adalet Bakanlığıdır.
görüşü ile ilgili olarak ; Hakimlerin idari işlemleri aleyhine Adalet Bakanlığı aleyhine dava açılabilirse de , yargısal faaliyetleri yönünden Adalet Bakanlığı veya H.S.Y.Kur
ulu aleyhine dava açılamayacağı, HUMK:nun 573 ve müt. Md. uygulanması yoluna gidilebileceği Yargıtay kararlarında öngörülmektedir.

Saygılarımla.
Old 28-11-2006, 15:48   #8
Av. Ali Aksoy

 
Varsayılan Demek ki; soru sormadan önce daha çok araştırmalıymışım .

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas : 1993/2-756
Karar : 1994/638
Tarih : 26.10.1994

ÖZET : Miras ölüm ile açıldığında (MK. 517) evlenme ile kazanılan haklar arasında değerlendirilmesi ve hüsnüniyet kuralına bağlanması düşünülemez ve butlan nedeniyle evlenmenin iptali kararından önce ölüm nedeniyle evlilik sona ermiş olmakla sağ kalan eş iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın mirasçı olur.

Medeni Kanunun 114. maddesi gereğince evliliğin, ölüm veya boşanma gibi nedenlerle zevalinden sonra butlanın hüküm altına aldırılabileceği hükmü, miras yönünden sonuca etkili olmayıp alakadar ve taraflar için ancak manevi yönden bir değer taşımaktadır. Bu yönler düşünülmeksizin davanın reddedilmesi doğru değildir.

(743 s. MK. m. 112/2, 114/1, 124, 126, 517/1)

KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki "veraset ilamının iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Bursa Dördüncü Sulh Hukuk Mahkemesi)’nce davanın reddine dair verilen 14.12.1992 gün ve 1992/1191-1418 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi’nin 5.4.1993 gün ve 1993/2986-3287 sayılı ilamıyla; (... Karı kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında bir akıl hastalığı veya daimi bir sebep neticesi mümeyyiz değil ise evlenme batıldır (MK. m. 112/2), zail olan bir evlenmenin butlanı resen dava olunamaz. Fakat alakadarlardan her biri butlanı hüküm altına aldırabilir (MK. m. 114/1). Evlenmenin butlanı ancak hakim karariyle hüküm ifade eder. Evlenme mutlak bir butlan ile malul olsa bile, hakimin kararına kadar sahih bir evlenmenin bütün hükümlerine haizdir (MK. m. 124). Görülüyor ki evlenme hukukundaki butlan, Borçlar Hukukundaki butlandan farklı anlamdadır. Borçlar Hukukundaki butlan aktin meydana gelmesine ve hüküm ifade etmesine kesin olarak engel olur ve evlenme hukukundaki yokluğun karşılığıdır. Fakat evlenme butlan ile sakat olsa da gene evlilik meydana gelmiş olur. Geçerli bir evlilik varmış gibi evliliğin iptaline kadar hukuki sonuçlarını doğurur. Butlan nedeniyle iptal kararı etkisini evlenme tarihinden itibaren yürütemez. Zira, Medeni Kanununun 124. maddesindeki açıklığa göre mahkemenin vereceği iptal kararı açıklayıcı değil, yenilik doğurucu niteliktedir, evlenmenin hükümlerini geçmişten değil gelecek için ortadan kaldırır. Medeni Kanunun 114. maddesindeki alakadarların da butlanı hüküm altına aldırır hükmü, 124. maddenin açıklığı konusunda butlan hükmünün geriye yürüyeceğini kabule yeterli değildir. Bu durumda butlan kararı verilmeden ölüm sebebi ile evliliğin sona ermesi durumunda sağ kalan eşin diğerinin mirasçısı olduğunu kabul etmek gerekir. Dairemizin devamlılık gösteren içtihatları bu doğrultudadır (4.11.1992 tarih ve 9407-1077 sayılı, 26.6.1993 tarih ve 4078-4043 sayılı kararları). Şu halde butlan davası sonuçlanmadan eşlerden birinin ölümü ile evliliğin sona ermesi halinde sağ kalan eşin diğerinin mirasçısı olduğunu kabul etmek gerekir. Davanın reddi yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden : Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Medeni Kanunun 112/2. maddesine dayalı olarak aynı Yasanın 113. maddesi uyarınca 4.1.1988 tarihinde açılan davanın devamı sırasında akıl hastası olduğu ileri sürülen Selahattin’in 28.5.1988’de öldüğü, ölümden sonra da davaya devam olunup sonuçta akıl hastalığı nedeniyle evlenme aktinin iptaline karar verildiği ve kararın 24.2.1992 tarihinde kesinleştiği tartışmasızdır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, evlilik aktinin mutlak butlan nedeniyle iptaline ilişkin kararın kesinleşmesinden önce akıl hastası olan eşin, ölümü halinde sağ kalan eşin kendisine mirasçı olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır.

MK.nun 124. maddesi "evlenmenin butlanı ancak hakimin karariyle hüküm ifade eder. Evlenme mutlak bir butlan ile malül olsa bile hakimin kararına kadar sahih bir evlenmenin bütün hükümlerine haizdir" hükmünü getirmiştir.

Bu hüküm, evlenmenin butlan nedeniyle iptaline ilişkin kararın yapıcı bir nitelik taşıdığını açıkça göstermekte olup, MK.nun 112, 114 ve 126/2. maddelerinin tanzim tarzı da bu görüşü doğrulamaktadır.

Butlan nedeniyle verilen evlenme aktinin iptali kararının yapıcı nitelik taşımasının sonucu olarak da, kararın geriye yürütülemeyecek ancak, ileriye yönelik olarak sonuç doğuracağının kabulü doğal olup, bu yönde MK.nun 124. maddesi de iyi yada kötü niyete yer vermemiştir.

Ancak, evlenmenin kadına sağladığı bütün hakların mutlak olarak muhafazası da uygun görülmeyerek MK. 124’deki bu kuralın istisnası, MK.nun 126/1. maddesinde "Hüsnüniyetle evlenen kadın feshine hükmedilmiş olsa bile evlenme ile iktisap ettiği vaziyeti muhafaza eder. Fakat evlenmeden evvelki aile ismini tekrar alır" şeklinde getirilmiştir.

Bu hükme göre, kadının muhafaza edilebilmesinin iyiniyetle evlenmiş olması koşuluna bağlı tutulan haller, isim, vatandaşlık, rüşt gibi evlenme ile kazanılan haklardır.

Oysa, miras ölüm ile açıldığında (MK. 517) evlenme ile kazanılan haklar arasında değerlendirilmesi ve hüsnüniyet kuralına bağlanması düşünülemez ve butlan nedeniyle evlenmenin iptali kararından önce ölüm nedeniyle evlilik sona ermiş olmakla sağ kalan eş iyiniyetle olup olmadığına bakılmaksızın mirasçı olur.

MK.nun 114. maddesi gereğince evliliğin, ölüm veya boşanma gibi nedenlerle zevalinden sonra butlanın hüküm altına aldırılabileceği hükmü, miras yönünden sonuca etkili olmayıp alakadar ve taraflar için ancak manevi yönden bir değer taşımaktadır.

Bu durumda, mahkemece bu yönler düşünülmeksizin davanın reddedilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.10.1994 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 26.10.1994 gününde yapılan ikinci görüşmede bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davaya konu uyuşmazlıkta ortaya çıkan hukuk sorunu hakkında, sağlıklı bir yargıya varılabilmesi için öncelikle somut olayın nasıl geliştiğinin bilinmesi gerekir.

Davacı Gülten ile davalıların kardeşleri ölü Selahattin arasında kapsamı tüm yönleriyle anlaşılamayan, eskiye dayanan bir arkadaşlığın bulunduğu ve bu ilişkiyi evliliğe dönüştürmek için birlikte Bursa Belediyesi´ne başvurdukları,,, ancak Selahattin´in akıl hastası olması nedeniyle bu isteğinin reddedildiği ve durumun taraflara bildirildiği, bunun üzerine tarafların Bursa civarında, gözden uzakta bir köye giderek orada resmen evlendikleri (31/5/1987); hemen anında Selahattin´in mirasçıları tarafından açılan iptal davasının yargılanması sırasında Selahattin´in öldüğü ve sonuçta akıl hastalığı (kronik paranoid şizofreni) nedeniyle evlenme sözleşmesinin iptaline karar verildiği tartışmasızdır.

Türk İsviçre ve hatta Alman Hukuk Düzenlerinde, kural olarak evliliğin butlan davası ile iptal edilmesi durumunda "sonuçlarının geriye yürümeyeceği" kabul edilmektedir. Ne var ki, çoğunluğun kabul ettiği gibi bu kuralın, mutlak olduğu ve MK.nun 2. maddesinin düzenlediği objektif iyi niyet kuralının dahi uygulanmayacağı görüşüne katılma olanağı yoktur.

Çünkü, MK.nun 2. maddesi, hukukun uygulanmasıyla ilgili genel bir kural getirmiştir.; kural olarak genel bir uygulama alanı söz konusudur. Amaç ise, hukukun biçimsel açıdan ortaya koyduğu sertliği yumuşatmaktır. Bu nedenle evlenmenin mutlak butlanla iptali durumunda kural mutlaktır, bu nedenle Medeni Kanunun 2. (objektif iyi niyet) maddesinde düzenlenen "hakkın kötüye kullanılması" kuralı uygulanmaz yargısının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim, Genel Kurulu Kararında bu yolda doyurucu bir gerekçe bulunmamaktadır; "MK.nun 124. maddesinde, iyi ya da kötü niyete yer verilmemiştir" biçimindeki gerekçe kanımızca MK.nun 2. maddesiyle subjektif iyi niyet kuralı diye anılan 3. maddesinin karıştırılması anlamına gelir. Çünkü, MK.nun 2. maddesi genel bir kural olup ayrıca özel olarak düzenlenmesi gerekmez; koşulları varsa her olayda (kamu düzeni tartışması ayrık) uygulanır. MK.nun 2. maddesinin uygulanması ise ayrıca "yasada iyi niyet ya da kötü niyetin açıkça öngörülmüş olmasına" bağlıdır.

Somut olaydaki hukuki sorunda, MK.nun 2. maddesinin uygulanması İsviçre ve Türk Hukuk öğretisinin çoğunluğu tarafından da kabul edilmektedir (Goet, Berner Kommentrarar, Das Familienrecht, Bern, m. 134. N. 10; P.Piotet, Nullite du marreağa et droit success eoraux, ZSR 1991 I, s. 221 vd. özellikle 229 vd; Öztan Aile Hukuku, 1979, s. 208; Tekinay, Türk Aile Hukuku, 1982, s. 172 ve dipnotlarda anılanlar).

O halde mahkeme kararı, MK.nun 2/2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılmasının (objektif, hüsnüniyet) koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi açısından, eksik inceleme nedeniyle bozulmalıydı.

Kaynak : YKD. Mayıs-1995 s: 701
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
zamanaşımı ve tazminat davası mustafaaladag Meslektaşların Soruları 9 12-11-2006 23:52
alacak ve tazminat davası alikemal Hukuk Soruları Arşivi 3 11-07-2006 01:23
Tazminat Davası... ZİLİF Hukuk Soruları Arşivi 5 25-08-2004 17:01
Tazminat Davası ayse Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 17:35
Maddi Ve Manevi Tazminat Davası kamilserdar Hukuk Soruları Arşivi 1 17-02-2002 01:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05532408 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.