|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
28-10-2006, 23:41 | #1 |
|
Hatalı Enjeksİyon Nedenİyle Sİnİr Hasari-saĞlik BakanliĞinin SorumluluĞu
Müvekkile, devlet hastanesinde hemşire tarafından iğne yapılıyor, sinire denk geliyor ve o bacakta yüksek oranda kalıcı güç kaybı oluşuyor. Olayın idari ve cezai boyutunda müvekkil ve görgü tanıkları, iğneyi yapan hemşireyi teşhis edemediler. Sağlık Bakanlığına başvurumuz üzerine gönderilen müfettiş, "Yapanı tespit edemezseniz, ceza davasından sonuç alamayacağınız için, tam yargı davasını da kazanamazsınız, aynı gün başka yerde de iğne yaptırmadığı ne malum" diyor.
Tam yargı davasını açtık. Ancak müfettişin bu yorumu nedeni ile tereddüte düştüm. İddia ettiğimiz günde müvekkile o devlet hastanesinde enjeksiyon uygulaması yapıldığı kayıtlarda tespit edildi, İl İdare Kurulunda dinlenen görgü tanıkları da anlatımlarımızı doğruluyor. Ceza davasının sonucunun, tazminat davasına etkisi, ispat hususu yönünden ayrık durumları olan hassas bir dava. Bu konudaki yorum, öneri ve elinizdeki emsal kararları iletir misiniz? Teşekkürler. |
29-10-2006, 20:44 | #2 |
|
"Hekim, tıbbî müdahaleyi yardımcısına ya da hemşireye yaptırırsa, zarar doğduğu takdirde BK md. 100 uyarınca sorumlu olur. İlgili maddeye göre, bu bir kusursuz sorumluluk halidir ve kurtuluş kanıtı getirme şansı tanınmamıştır. Dolayısıyla, hekim kusursuz olduğunu ileri süremez. Yardımcı kişi hekimden tamamen habersiz olarak tıbbî müdahalede bulunur ve hekimin bunu engelleme olanağı olmazsa, BK md. 55 uyarınca yardımcı kişi haksız fiilinden ötürü bizzat sorumlu olur ve hekim mes’uliyetten kurtulur."
Bu yazı, THS'de hukuki çalışmalar bölümündeki "Hekimlerin Hukuki Sorumluluğu" adlı makaleden alınmıştır. Bundan faydalanabilirsiniz. Sağlık Bakanlığına karşı tam yargı davası açmakta haklısınız. Devlet Hastanesindeki zarardan ve haksız fiilden dolayı Sağlık Bakanlığı sorumludur. Hükmedilecek tazminatı ödedikten sonra Bakanlığın kusurlu hekime rücu etmesi tamamen kendi meselesidir. Bu olayda Ceza Mahkemesine müracaat zorunlu değildir. Müfettişin söyledikleri de tam anlamıyla sorumluluktan sıyrılmak için söylenmiş menfaat kokan sözler niteliğinde. İdari yargı, Yüksek Sağlık Şurası'nın raporunu dikkate alarak tazminata hükmetmelidir. Bu kurul, mutlaka tarafsız tıbbi bilirkişilerden oluşturulmalıdır. İyi çalışmalar dilerim. |
29-10-2006, 22:09 | #3 |
|
Elbette ki, Hukuk Mahkemelerinde Yüksek Sağlık Şurası kararları "takdirî delil" niteliğindedir. Ancak mahkeme, bu olmasa bile her hâlükârda tıbbî bilirkişi dinleyecektir. Çünkü konu tıp biliminden yardım gerektiriyor. Maddi zarar tespit edilirken, hemşire ve hekimin (varsa haksız fiilleri) zarara katkı oranları belirlenecektir.
|
30-10-2006, 18:04 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Sancar aynı tip dosya şu an bizim de elimizde var. Ama bizimki askeri hastanede gerçekleşen bir olay. Hemşire hakkında suç duyurusunda bulunduk kimliği de biliniyor ama hiçbir şekilde bir işlem yapılmadı. Bir şekilde olayın üstü kapatılmaya çalışıldı. Şu an müvekkil halen fizik tedavi görüyor ve kati rapor daha hazırlanmadı. Kati rapor yazıldıktan sonra dava açacağız. Sizin davanız sonuçlandığında beni haberdar ederseniz sevinirim |
31-10-2006, 00:20 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Alperen, daha yolun çok başındayız. Türkiye'de idari yargı süreci malumunuz... Ama sonuçlandığında sizi haberdar edeceğim ve THS nde duyuracağım. Ayrıca siz de benzer davanız ile ilgili gelişmelerden ve bizim de faydalanabileceğimiz ipuçlarından, donelerden,vs. beni haberdar ederseniz memnun olurum. |
31-10-2006, 19:30 | #6 |
|
Sayın Levent Kıray'ın sözlerine katılıyorum.Ayrıca İl İdare Kurulundan çıkacak karar tazminat davanızı etkilemez.O sadece sorumlu memurların ceza davasında yargılanmasına izin verip vermeme konusundadır.Kaldı ki bunada ayrıca Bölge İdare Mahkemesinde itiraz etme hakkınız var(Memurların yargılanmalarına ilişkin kanunda değişiklik olmadıysa tabi-malumunuz çok sık değişiyor)
Sizin idari yargıdaki davanızda önemli olan neden-sonuç ilişkisidir.Yani bacakta meydana gelen güç kaybının o iğnenin yapılmasından kaynaklanmış olması veya uygulanan yanlış tedaviden kaynaklanmış olması yeterlidir. Doktorun yada hemşirenin sorumluluğu iç ilişkide-rücu davasında aranır. |
05-11-2008, 19:51 | #7 |
|
Sayın meslektaşlarım ,Başak ve Çağrı Bey;Ben de hatalı enjeksiyona dayalı olarak,2008esaslı tamyargı davası açtım.Sağlık Bakanlığı "nerdem bilelim iğneyi başka yerde yaptırmadı"şeklinde benzer ve trajik bir savunmada bulundu.Ancak bizim sıkıntımız;hastahane acil servis kayıtlarında,müvekkile iğne yapıldığına dair kayıt olmaması.Nedensellik bağı bu konuda çok önemli,bildiğiniz gibi.İğne yapıldığı anda müvekkilde uyuşma başladığı ve tepki gösterdiği için görevlilerin kayıt yapmadıklarını düşünüyoruz.Müvekkilin acil başvuru kaydı var ama iğneye ilişkin yok.Fakat hemen akabinde aynı gün"hatalı enjeksiyon yaralanması ,sağ siyatik ayak düşmesi "şeklinde aynı hastahanenin beyin cerrahi servisinin protokol kaydı var.Burdan birşey çıkarmaya çalışacağız ama durum pek parlak değil gibi çünkü iğneyi kimin yaptığıda tespit edilemiyor.Ceza soruşturması dolayısıyla olumsuz sonuçlandı.
Sayın meslektaşlarım,yazılarınız 2006kayıtlı.Halihazırda dosyalarınızın durumu nedir?Paylaşırsanız memnun olurum.Bu konuda dosyası olan başka meslektaşlarlada paylaşım yapabilirsek sevinirim.Şimdiden teşekkürler.İyi çalışmalar.. |
05-11-2008, 20:44 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
sayın meslektaşım bahsettiğim dava sonuçlandı ve AYİM 2. dairesi maddi ve manevi tazminata hükmetti. eğer isterseniz bu kararı size gönderebilirim.iyi günler |
07-11-2008, 15:25 | #9 |
|
sayın meslektaşım Çağrı Bey ;zahmet olmazsa ,gönderebilirseniz, memnun olurum.av.canan@hotmail.com adresime gönderebilirsiniz.Çok teşekkürler.İyi çalışmalar
|
11-02-2009, 15:01 | #10 |
|
İdari yargıda açtığımız tam yargı davasında, bu oturumu ilk kez açarken bahsetmiş olduğum sorunların hiçbirisi karşımıza gelmedi. Yani ispat sorunu yaşamadık. Ancak daha büyük bir sorunla karşılaştık. ADLİ TIP KURUMU, "....ENJEKSİYONUN YANLIŞ YAPILDIĞINA DAİR TIBBİ BİR KAYDIN BULUNMADIĞI, KOPLİKASYON OLARAK KABUL EDİLECEĞİ, ENJEKSİYON YAPAN SAĞLIK PERSONELİ VE DAVALI İDAREYE ATFI KABİL KUSUR BULUNMADIĞI" yönünde rapor verdi.
Rapor yeni tebliğ edildi. Tabi ki itiraz edeceğiz ama sonuca etkili olacağına inanmıyorum. Şimdi raporu nasıl aşabilirim onu düşünüyorum.Bir formül arıyorum. Sayın Meslektaşım Çağrı Bey, bahsettiğiniz kararı bana da acilen gönderebilir misiniz. Şimdiden teşekkürler. |
16-02-2009, 18:26 | #11 |
|
Sayın meslektaşım;"enjeksiyonunun yalnış yapıldığına dair kaydı bırakın bizim olayımızda müvekkile,ENJEKSİYON YAPTIKLARINI bile kaydetmemişler.Bu kayıtlar olay anında tamamen personelin insiyatifinde olan bir durum.
Daha ilginci Sağlık Bakanlığı sakatlandığı için müvekkilimizi suçluyor.Enjeksiyon yapıldığını kabul etmedikleri gibi farzedelimki yapıldıysa bile bu tür sakatlanmaların şahsın fiziki yapısından kaynaklanabileceğini söylüyorlar.ADLİ TIBBA şunu sormak lazım:Enjeksiyonun yalnış yapıldığına dair tıbbi bir kaydı yapacak kadar kendini aşmış bir sağlık personeli varsa hepimiz davalarımızdan vazgeçelim bence.... Bu arada Çağrı Beyden bana herhangi bir emsal ulaşmadı.O yüzden size dönemeyeceğim.Üzgünüm.İyi çalışmalar diliyorum.Gelişmelerden haber verirseniz memnun olurum. |
16-02-2009, 23:28 | #12 |
|
Benzer bir davada rapor aleyhimize geldi, dava reddoldu ve temyiz ettik.(Zira rapor çok kötüydü). Maalesef müdahaleyi yapanın da bilirkişi raporunu düzenleyenin de doktor olması sıkıntılı bir durum. Başarılar diliyorum. Kolay gelsin.
|
15-04-2010, 16:29 | #13 |
|
Arkadaşlar,
Hatalı iğne yapılan müvekkilin sinirlerinde meydana gelen ve bacağında incelmeye kadar varan mağduriyeti sebebiyle, İğneyi yapan hemşireye ve gerekli müdahaleyi yapmayarak meldana gelen mağduriyetin artmasına sebebiyet veren(bu vakayı sonradan gören Prf Dr.ların görüş ve kanaati) doktor aleyhinde maddi ve manevi tazminat davası açmıştık. Davanın üçüncü celsesinde mahkemece hemşire devlet memuru olduğundan idari yargının görevidir düşüncesi ile görevsizlik kararı verildi. Oysa davayı açarkn araştırmıştım. HEMŞİRENİN VE DOKTORUN KİŞİSEL KUSURLARI OLDUĞUUNDAN ve bu konuda 2007 ve 2008 yıllarında HGK kararları bulunduğundan bu davayı adli yargıda açmıştım. Karar sonrası tekrar araştırdım yargıtay görüşmü değiştirdi diye, birşey bulamadım.Bu kararı temyiz etmek konusunda karar vereceğim. Bilgisi olan arkadaşlardan görüş ve destek bekliyorum. Saygılarımla.... |
15-04-2010, 16:49 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Kanımca buradaki kusursuz sorumluluk hali hekim ya da hemşireye değil İdareye ilişkin düzenlenen sorumluluktur.Hekim ya da hemşire kusurları oranında sorumlu olurlar.Zaten idarenin rücu hakkının kaynağı da budur.Şayet hekim ya da hemşireyi kusursuz sorumlu olarak kabul edersek idarenin kusur oranındaki rücularının bir anlamı olmaz diye düşünüyorum.Görev konusunda ise hekim ve hemşireye kusurları oranında açılacak tazminat davasında görevli mercinin genel mahkemeler olması gerekir.İdare Mahkemeleri sadece idare aleyhine açılan iptal ve tam yargı davalarına bakmakla görevlidir diye düşünüyorum. |
25-04-2010, 09:11 | #15 |
|
Bahsettiğiniz kararlarda doktorun eyleminin kişisel kusur olmasına ilişkin değerlendirmeler var. Burada hemşire ve doktorun eylemleri ilgili kararlara göre kişisel kusur değerlendirilebilecek mahiyetteyse kanımca karar bozulur. Kolay gelsin.
|
29-01-2011, 18:49 | #16 |
|
Sn Meslektaşlarım
Aşağıya alıntı yapmış olduğum Yargıtay İçtihadına göre söz konusu eylemin sağlık personelinin kişisel kusuruna dayandığı gerekçesiyle adli yargıda dava açılması gerektiği yönündedir. Şu durumda genel mahkemelerde açılacak olan davada davalı olarak Sağlık Bakanlığı'na da kusursuz sorumluluk esası gözetilerek husumet yöneltilebilir mi? Görüş ve önerileriniz için şükranlarımı sunuyorum... T.C. YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2004/7439 K. 2004/8136 T. 11.10.2004 • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( SSK Hastanesinde Görevli Hemşirece Yapılan Enjeksiyon Sonucu Cismanı Zarara Uğramak - Davaya Genel Mahkemelerde Bakılması Gereği ) • GÖREVLİ MAHKEME ( Maddi ve Manevi Tazminat/SSK Hastanesinde Görevli Hemşirece Yapılan Enjeksiyon Sonucu Cismanı Zarara Uğramak - Davaya Genel Mahkemelerde Bakılması Gereği ) • SSK HASTAHANESİNDE YANLIŞ TIBBİ MÜDAHALE NEDENİYLE OLUŞAN ZARAR ( Maddi ve Manevi Tazminat Talebi - Davaya Genel Mahkemelerde Bakılması Gereği ) • SAĞLIK HİZMETİ ( Sigortalının Çocuğunun SSK Hastanesinde Görevli Hemşirece Yapılan Enjeksiyon Sonucu Cismanı Zarara Uğraması - Maddi ve Manevi Tazminat Talebi/Görevli Mahkeme ) • HEMŞİRENİN TIBBİ MÜDAHALEDE KUSURU ( SSK Hastanesinde Görevli/Yapılan Enjeksiyon Sonucu Cismanı Zarara Uğramak - Açılan Maddi ve Manevi Tazminat Davasına Genel Mahkemelerde Bakılması Gereği ) 2709/m. 129 818/m. 55 5521/m. 1 ÖZET : Dava kamu görevlisi bulunan hemşirenin hizmetten ayrılmayan hizmet içi görev kusuruna, giderek çalıştıranın haksız eylemine dayandığından, davanın yasal dayanağı belirgin olarak B.K 'nun 55 ve Anayasanın 129/5. maddesidir. Başka bir anlatımla uyuşmazlık 506 sayılı Yasadan kaynaklanmadığı gibi, 5521 sayılı Yasanın 1. maddesinin öngördüğü koşullar somut olayda oluşmadığından 1475 sayılı Yasadan da kaynaklanmadığından uyuşmazlığın çözüm yeri İş Mahkemesi olmayıp miktara göre Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yargıtay H.G.K.'nun 26.2.2003 gün ve 2003/21-95 E. 2003/113 K. sayılı kararı da bu yöndedir. DAVA : Davacı, SSK Kırklareli Hastanesinde hatalı iğne yapılması nedeniyle sakat kaldığından dolayı maddi ve manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Filiz Ekizoğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü: KARAR : Dava nitelikçe davacının küçük oğlu E. Ö. a kurumun Kırklareli SSK hastanesinde görevli hemşire Kader K. tarafından yapılan enjeksiyon sonucu siyatik sinir lezyonu oluşturacak şekilde cismanı zarara uğramış olması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderimine ilişkindir. Dava kamu görevlisi bulunan hemşirenin hizmetten ayrılmayan hizmet içi görev kusuruna, giderek çalıştıranın haksız eylemine dayandığından, davanın yasal dayanağı belirgin olarak B.K.'nun 55 ve Anayasanın 129/5. maddesidir. Başka bir anlatımla uyuşmazlık 506 sayılı Yasadan kaynaklanmadığı gibi, 5521 sayılı Yasanın 1. maddesinin öngördüğü koşullar somut olayda oluşmadığından 1475 sayılı Yasadan da kaynaklanmadığından uyuşmazlığın çözüm yeri İş Mahkemesi olmayıp miktara göre Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yargıtay H.G.K.'nun 26.2.2003 gün ve 2003/21-95 E. 2003/113 K. sayılı kararı da bu yöndedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.10.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
29-01-2011, 20:20 | #17 |
|
Müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla; bakanlık aleyhine idari yargıda, sağlık personeli hakkında adli yargıda veya bunlardan sadece birinde dava açılabilir.
|
22-04-2011, 16:17 | #18 |
|
Yukarıda bahsettiğim temyizi yaptım, karar lehimize geldi(mahkemenin kararı bozuldu).Davalı taraf karar düzeltme talep etmişti yine sonuç değişmedi. Davalıların kişisel kusuruna dayanarak dava açmıştık bu yönüyle adli yargının görevli olduğu belirtilmiş. İlgili Dairenin görüş değiştirmediğini görmüşte olduk. Ancak kamu görevlisinin kişisel kusuru ve görevden ayrılabilir kişisel kusuru konularında yorum farklılıkları var. Zira bozma kararında muhalefet şerhi de bunu gösteriyor.
Sonuç olarak çoğunluğa göre, "Kamu görevlisinin görevini yaparken kişisel kusuru(hatalı, kusurlu eylemi) sebebiyle zarar doğmuşsa adli yargının görevli olduğu, azınlıkta olan diğer bir görüşe göre ise kamu görevlisinin görevini yaparken zararın doğmuş olmasının yeterli olduğu ve idari yargının görevli olduğu kabul edilmektedir. Ben ise çoğunluğun görüşünü benimsiyor ve değişmemesini ümit ediyorum. Saygılarımla... |
25-04-2011, 01:02 | #19 |
|
Yani doktorun hatasından kaynaklı zarar icin adli yargıya dava açmamız gerekiyor. Burada davalı olarak 1- Saglik bakanlığı 2- devlet hastanesi 3- doktor olarak mi göstermemiz gerekiyor. Saygilar
|
25-04-2011, 17:21 | #20 |
|
Merhabalar,
Aşağıda Sayın Av. Levent Kıray tarafından yazılmış makaleden alınmış Yargıtay kararları ve ilgili makalenin bulunduğu link bulunmaktadır. Umarım işinize yarar. Saygılarımla. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2001/4-595 K. 2001/643 T. 26.9.2001 • TAZMİNAT TALEBİ (Hastaya Müdahalede Gecikerek Kolunun Kesilmesine Sebep Olan Doktora Karşı Açılan Davada Husumet) • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDA HUSUMET (Doktorun Hastaya Müdahalede Gecikmesi Nedeniyle Hastanın Bir Kolunu Kaybetmesi Nedeniyle Açılan) • HUSUMET (Doktorun Kusurlu Davranışıyla Hastanın Vücut Bütünlüğünde Zarar Meydana Gelmesi Halinde Doktora Karşı Tazminat Davası Açılabilmesi) • DOKTORUN KUSURLU DAVRANIŞIYLA HASTANIN VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜNDE ZARAR MEYDANA GELMESİ (Doktora Karşı Tazminat Davası Açılabilmesi) • TEDAVİDE GECİKME NEDENİYLE VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜNDE ZARARA SEBEBİYET VERME (Doğrudan Doktora Karşı Tazminat Davası Açılabilmesi) 2709/m.129 657/m.13 1086/m.76 ÖZET : Devlet hastanesinde görevli ve memur olan davalı doktorun hastası olan davacıya zamanında ve gerekli tedaviyi yapmayarak bir kolunun omuzdan kesilmesine neden olduğu ve doktorun bu eyleminin görevinden ayrılabilir salt kişisel kusura dayandığı iddiası ile eldeki davanın açıldığı, yine doktorun bu eylemi nedeniyle gazetede çıkan ve istediği çıkar karşılanmayınca önce hastayla ilgilenmediği sonra isteği karşılanınca ilgilendiği ancak müdahalede geç kaldığı yönündeki bir köşe yazısı üzerine Sakarya Valiliğinin 21.7.1994 tarihli yazıları ile bu konuda başka duyumlar da bulunduğu gerekçesiyle sağlık bakanlığından müfettiş görevlendirilmesinin talep edildiği, müfettişlerce yapılan inceleme sonucunda "diğer iddiaların kanıtlanamadığı, ancak açık kırıklarda ilk 6-8 saat içinde ameliyathane ortamında debridman gerekli olduğu, bunda gecikildiği ve uygulanan antibiyotik tedavisinin de yetersiz kaldığı, doktor hakkında TCK.nın 459 maddesi ile yargılanmak üzere ceza davası açılması gerektiği" görüşüyle fezleke hazırlanıp, verilen 24.11.1994 gün ve 1994/52 sayılı lüzumu muhakeme kararı üzerine de Sakarya Asliye 1. Ceza Mahkemesinin 6.5.1997 gün ve 1995/37 e. 1997/314 k. Sayılı kararıyla Türk Ceza Kanununun 459 maddesi gereğince cezalandırıldığı, bu kararın denetimden geçerek onandığı dosya kapsamı ile bellidir. Ceza mahkemesi kararının dayanağı yüksek sağlık şurasının davalı doktor hakkındaki 18-19 eylül 1996 tarihli 191/9434 sayılı karanın depritmanında gecikilmekle birlikte antibiyotik tedavisinde de geç kalındığı, bu nedenle 2/8 kusurlu olduğu" yönündeki kararıdır. Bu olgular karşısında davalı doktorun salt idari bir görevin yerine getirilmesi sırasında zarara yol açmayıp, idari görevi cümlesinden olmakla birlikte hekimlik sanatının icrası sırasında hakkında verilip kesinleşen mahkumiyet kararıyla da belirlenen ve görevinden ayrılabilen salt kişisel kusuru ile davacı zararına yol açtığında duraksama bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin davanın idareye karşı açılması gerektiği gerekçesiyle davanın husumet yönünden reddine ilişkin kararında direnmesi usul ve yasaya aykırıdır. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2001/4-595 K. 2001/643 T. 26.9.2001 • TAZMİNAT TALEBİ (Hastaya Müdahalede Gecikerek Kolunun Kesilmesine Sebep Olan Doktora Karşı Açılan Davada Husumet) • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDA HUSUMET (Doktorun Hastaya Müdahalede Gecikmesi Nedeniyle Hastanın Bir Kolunu Kaybetmesi Nedeniyle Açılan) • HUSUMET (Doktorun Kusurlu Davranışıyla Hastanın Vücut Bütünlüğünde Zarar Meydana Gelmesi Halinde Doktora Karşı Tazminat Davası Açılabilmesi) • DOKTORUN KUSURLU DAVRANIŞIYLA HASTANIN VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜNDE ZARAR MEYDANA GELMESİ (Doktora Karşı Tazminat Davası Açılabilmesi) • TEDAVİDE GECİKME NEDENİYLE VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜNDE ZARARA SEBEBİYET VERME (Doğrudan Doktora Karşı Tazminat Davası Açılabilmesi) 2709/m.129 657/m.13 1086/m.76 ÖZET : Devlet hastanesinde görevli ve memur olan davalı doktorun hastası olan davacıya zamanında ve gerekli tedaviyi yapmayarak bir kolunun omuzdan kesilmesine neden olduğu ve doktorun bu eyleminin görevinden ayrılabilir salt kişisel kusura dayandığı iddiası ile eldeki davanın açıldığı, yine doktorun bu eylemi nedeniyle gazetede çıkan ve istediği çıkar karşılanmayınca önce hastayla ilgilenmediği sonra isteği karşılanınca ilgilendiği ancak müdahalede geç kaldığı yönündeki bir köşe yazısı üzerine Sakarya Valiliğinin 21.7.1994 tarihli yazıları ile bu konuda başka duyumlar da bulunduğu gerekçesiyle sağlık bakanlığından müfettiş görevlendirilmesinin talep edildiği, müfettişlerce yapılan inceleme sonucunda "diğer iddiaların kanıtlanamadığı, ancak açık kırıklarda ilk 6-8 saat içinde ameliyathane ortamında debridman gerekli olduğu, bunda gecikildiği ve uygulanan antibiyotik tedavisinin de yetersiz kaldığı, doktor hakkında TCK.nın 459 maddesi ile yargılanmak üzere ceza davası açılması gerektiği" görüşüyle fezleke hazırlanıp, verilen 24.11.1994 gün ve 1994/52 sayılı lüzumu muhakeme kararı üzerine de Sakarya Asliye 1. Ceza Mahkemesinin 6.5.1997 gün ve 1995/37 e. 1997/314 k. Sayılı kararıyla Türk Ceza Kanununun 459 maddesi gereğince cezalandırıldığı, bu kararın denetimden geçerek onandığı dosya kapsamı ile bellidir. Ceza mahkemesi kararının dayanağı yüksek sağlık şurasının davalı doktor hakkındaki 18-19 eylül 1996 tarihli 191/9434 sayılı karanın depritmanında gecikilmekle birlikte antibiyotik tedavisinde de geç kalındığı, bu nedenle 2/8 kusurlu olduğu" yönündeki kararıdır. Bu olgular karşısında davalı doktorun salt idari bir görevin yerine getirilmesi sırasında zarara yol açmayıp, idari görevi cümlesinden olmakla birlikte hekimlik sanatının icrası sırasında hakkında verilip kesinleşen mahkumiyet kararıyla da belirlenen ve görevinden ayrılabilen salt kişisel kusuru ile davacı zararına yol açtığında duraksama bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin davanın idareye karşı açılması gerektiği gerekçesiyle davanın husumet yönünden reddine ilişkin kararında direnmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Alıntı yapılan site: http://www.ailehekimligi.com.tr/?Ctrl=Cevap&TopicID=136) |
04-05-2011, 23:50 | #21 |
|
Sn.M Çağrı ALPEREN rica etsem kararı banada gönderebilirmisiniz (Yanlış iğne AYİM kararı) yada burada yayınlayabilirmisiniz. Benim elimde de böyle bir dava var.Teşekkürler
|
07-03-2017, 12:28 | #22 | |||||||||||||||||||||||
|
Hatalı Enjeksİyon Nedenİyle Sİnİr Hasari
mail : av.cetinn@gmail.com |
16-09-2022, 10:04 | #23 |
|
merhaba konu ile ilgili bir dava geldi bana da meslekte yeniyim , rica etsem dava dilekçesini ve kararı benimlede paylaşabilirmisiniz ?
buse.dgn@hotmail.com |
16-09-2022, 17:59 | #24 |
|
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2016/10764 K. 2019/9910 T. 15.10.2019
Anayasa Mahkemesi’nce benzer olaylarda yapılan bireysel başvurular sonucu alınan kararların incelenmesinde, mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurulu raporunda ifade edildiği gibi “komplikasyon” genel sonucuna varan raporlara dayalı mahkeme kararları ısrarla eleştirilmekte ve ortaya çıkan sonucun bireyselleştirilmesi gereğinin altı çizilmektedir. O halde mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir üniversiteden, konularında uzmanların, özellikle nöroloji ve fizik tedavi uzmanının da bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle, davalı hastane çalışanlarının gerçekleştirdiği enjeksiyon uygulamasının sonuca etkileri ayrıntılı değerlendirilmek suretiyle, dava konusu olayda davalıya atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, taraf itirazlarına açıklayıcı cevap verir nitelikte rapor alınarak, bu rapor sonucuna göre maddi ve manevi tazminat talep ve miktarlarının nedenleri de somut bir şekilde gösterilmek suretiyle değerlendirilmesi ve açıklanması gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. ________________________________________ YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2016/10764 K. 2019/9910 T. 15.10.2019 Mahkemece, hükme esas alınan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu’nun 05.03.2014 tarihli raporunda, dava konusu olayda kişiye gluteal bölgeden intramuskuler enjeksiyon yapıldığının belirlendiği, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, bu durumun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması durumunda da daha önceden öngörülemeyecek ve önlenemeyecek arazlara sebep olabildiği, bu durumun her türlü özene rağmen oluşabilecek herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgenin uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delil de tanımlanmadığından, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde, enjeksiyonu uygulayan personeline ve enkjeksiyon yapılma talimatı veren ilgili hekime herhangi bir kusur izafe edilemediği mütalaasında bulunulmuştur. Mahkemece, bu adli tıp raporunda ileri sürülen görüşe itibar edilerek, yerinde olmayan maddi tazminat isteminin reddine; manevi tazminat talebi bakımından ise, gerek yasada gerekse içtihatlarda manevi tazminat için kusur şartı aranmadığından bahisle ve dava konusuna sebep olan enjeksiyon uygulaması ile davacının sinirlerinde meydana gelen sinir zedelenmesi ve sürekli iş görmezliği arasında illiyet bağı bulunduğu gerekçesiyle davacı lehine hakkaniyet gereği manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonuç ve kanısı ile hüküm cihetine gidilmiştir. Dosyanın incelenmesinde; yukarıda da yazıldığı gibi Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu’nun 05.03.2014 tarihli raporu ile davalı kurum çalışanlarına kusur izafesi yapılmadığı, ancak Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporu ile alternatifli bir sonuca ulaşılarak mahkemece personelin kusurlu olduğunun kabulü halinde dava konusu olay nedeniyle davacı asilin %13.2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağının rapor edildiği görülmüştür. Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve gerekse Anayasa Mahkemesi’nce benzer olaylarda yapılan bireysel başvurular sonucu alınan kararların incelenmesinde, mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurulu raporunda ifade edildiği gibi “komplikasyon” genel sonucuna varan raporlara dayalı mahkeme kararları ısrarla eleştirilmekte ve ortaya çıkan sonucun bireyselleştirilmesi gereğinin altı çizilmektedir. O halde mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir üniversiteden, konularında uzmanların, özellikle nöroloji ve fizik tedavi uzmanının da bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle, davalı hastane çalışanlarının gerçekleştirdiği enjeksiyon uygulamasının sonuca etkileri ayrıntılı değerlendirilmek suretiyle, dava konusu olayda davalıya atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, taraf itirazlarına açıklayıcı cevap verir nitelikte rapor alınarak, bu rapor sonucuna göre maddi ve manevi tazminat talep ve miktarlarının nedenleri de somut bir şekilde gösterilmek suretiyle değerlendirilmesi ve açıklanması gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye ve yanılgılı değerlendirmeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
hatalı saat okumayüzünden fark elektrik borcu | Av.Ufuk | Meslektaşların Soruları | 9 | 10-12-2013 19:47 |
Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi : TCK başlığı hatalı mı? | canerilkan | Hukuk Soruları Arşivi | 10 | 11-01-2007 13:19 |
Stajı Yanan Yeni Stajyerin SAĞLIK SİGORTASI SORUNU | ystozkoparan | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 07-01-2007 13:58 |
Tapu-kadastro'nun Sınır Çizgisi Yanlışlığı | cetins | Hukuk Soruları Arşivi | 0 | 14-11-2005 19:33 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |