31-03-2002, 00:13 | #1 |
|
Aile Mahkemeleri Tartışmaları
Aile Mahkemeleri Kuruluyor
|
14-05-2002, 00:15 | #2 |
|
Aile Mahkemeleri Yasa Tasarısı Ve Gerekçesi
T.C.
BAŞBAKANLIK KANUNLARVE KARARLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Sayı : B.O2.0.KKG.0.10/101-.438/2600 A n k a ra 13/5/2002 TÜRKİYE BÜYÜK MILLET MECLISI BAŞKANLIGINA Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulu'nca 29/3/2002 tarihinde kararlaştırılan ''Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun Tasarısı'' ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir. Gereğini arz ederim. Bülent ECEV1T Başbakan Eki : 1- Kanun Tasarısı 2- Gerekçe (Genel-Madde) GENEL GEREKÇE Anayasanın “Ailenin korunması” kenar baslıklı 4 1 inci maddesinde. ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve Devletin, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alacağı ve gereken teşkilatı kuracağı belirtilmektedir. Toplumun temelini oluşturan ailenin korunması için gerekli önlemlerin alınması ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Hiç şüphesiz, bir toplumda sosyal barış ve adaletin sağlanmasında. demokratik haklara saygılı, sağlıklı, topluma yararlı bireylerin yetiştirilmesinde ailenin önemi inkar edilemez bir gerçektir. Ailenin korunması görevi ise Dev1ete aittir. Günümüzde birçok sahada olduğu gibi, sosyal yapıdaki baş döndürücü gelişmeler ve karmaşıklık, eşlerin ve çocukların da sorunlarının artmasına ve olumsuzluklar yaşamalarına neden olabilmektedir .Bu sorunların çözümünde yargı alanına giren konular bakımından da bir takım yenilikler getirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bir çok ülkenin iç hukuklarında aile mahkemelerine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı, örneğin Kanada ve Almanya 'da aile mahkemeleri bulunduğu bilinmektedir. Ülkemizde ise yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre. aileye ilişkin dava ve işler halen genel mahkemelerde görülmektedir. Bu mahkemeler, aileye ilişkin davaların yanı sıra diğer hukuk davalarına da bakmak durumunda olup, ayrıca aile ile ilgili uyuşmazlıkların çözümünde ihtiyaç duyulan, psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı mahkeme bünyesinde bulunmamaktadır. Buysa, mevcut mahkemelerin aile hukukundan doğan dava ve işlerin çözümlenmesinde kendilerinden beklenen işlevi yeterince yerine getirmesine engel olmaktadır .Ayrıca, 8.12.2001 tarihli ve 24607 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanarak 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olan 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun özellikle aile hukukuna ilişkin hükümlerinden beklenen amacın gerçekleşmesi bakımından da aile mahkemelerinin kurulması bir ihtiyaç haline gelmiştir. Tasarıyla kurulması öngörülen ve bünyesinde psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı bulunan aile mahkemeleri, aile hukukundan doğan dava ve işleri, taraf1ar arasındaki karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörünün korunması ilkesini gözeterek, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak, eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunların sulh yoluyla çözümünü sağlamaya çalışacaktır. Böylece, yargılama görevinin yanında toplumun temel taşı olan ailenin korunmasına yönelik koruyucu, eğitici ve sosyal ön1emler alma gibi önemli işlevleri de yerine getirecek olan aile mahkemelerinin kurulması amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır. MADDE GEREKÇELERİ MADDE 1.- Kanunun amaç ve kapsamının. aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerini düzenlemek olduğu belirtilmiştir. MADDE 2.- Aile mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin esaslar açıklanmıştır. MADDE 3.- Aile mahkemesine atanacak hakimlerin nitelik1eri belirtilmiştir. MADDE 4.- Aile mahkemelerinin görev1eri. 22.11.200 1 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Mil1etlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi i1e kanunlarla veri1en diğer görevler olarak hükme bağlanmıştır. MADDE 5.- Aile mahkemesine atanacak uzmanların görevleri, nitelik1eri ve reddolunabilecekleri belirtilmiştir. Ayrıca iş durumlarının müsait olmaması veya hukuki veya fiili bir engel bulunması ya da başka bir uzmanlık dalına ihtiyaç duyulması hallerinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarında aynı nitelikte olan çalışanlar veya serbest meslek icra edenlerden de yararlanılacağı öngörülmüştür. MADDE 6.- Aile mahkemelerince, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere, görev alanına giren konularda, yetişkinler ve küçükler hakkında alınabilecek koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler .Türk Medeni Kanunu hükümleri de dikkate alınarak düzenlenmiştir. Maddede geçen sosyal hizmet kurumlarına, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlar örnek olarak gösterilebilir. MADDE 7 .-Aile mahkemelerinin görevli olduğu dava ve işlerde geçerli olan usul kuralları açıklanmış, özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda, Türk Medeni Kanununun aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. MADDE 8.- Yeni ihdas edilen kadrolara ilişkindir. MADDE 9.- Değiştirilen ve yürürlükten kaldırılan hükümler belirtilmiştir. GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, aile mahkemelerinin görevine giren ve halen görülmekte olan dava ve işlerle ilgili olarak yapılacak işlemlere açıklık getirilmiştir. MADDE 10.- Yürürlük maddesidir. MADDE 11.- Yürütme maddesidir. AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERINE DAIR KANUN TASARISI Amaç ve kapsam MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, aile mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerini düzenlemektir. Bu Kanun, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerine dair hükümleri kapsar. Aile mahkemelerinin kuruluşu MADDE 2.- Aile mahkemeleri. Adalet Bakanlığınca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak her ilde ve merkez nüfusu yüzbinin üzerindeki her ilçede, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere kurulur. Aile mahkemelerinin yargı çevresi, kurulduğu il ve ilçenin mülki sınırlarıyla belirlenir, Ancak yargı çevresi, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca değiştirilebilir. Gerektiğinde birinci fıkradaki usule göre bir yerdeki aile mahkemesinin birden çok dairesi kurulabilir, Bu durumda daireler numaralandırılır. Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemesince bakılır. Aile mahkemelerinde bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel bulunur. Aile mahkemeleri hakimlerinin nitelikleri ve atanmaları MADDE 3.- Aile mahkemelerine, atanacakları bölgeye veya bir alt bölgeye hak kazanmış, adlı yargıda görevli, tercihan evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve aile hukuku alanında lisansüstü eğitim yapmış olan hakimler arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca atama yapılır. Aile mahkemelerinin görevleri MADDE 4.- Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler: 1. 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanununa göre aile hukukundan doğan dava ve işler, 2. 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi. 3. Kanunlarla veri1en diğer görevler. Aile mahkemeleri bünyesinde bulunan uzmanlar MADDE 5.- Her aile mahkemesine: 1 .Davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek. 2. Mahkemenin gerekli gördüğü hallerde duruşmada hazır bulunmak, istenilen konularla ilgili çalışmalar yapmak ve görüş bildirmek. 3 .Mahkemece verilecek diğer görevleri yapmak üzere Adalet Bakanlığınca, tercihan evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve aile sorunları alanında Lisansüstü eğitim yapmış olanlar arasından, birer psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı atanır. Bu görevlilerin bulunmaması, iş durumlarının müsait olmaması veya görevin bunlar tarafından yapılmasında hukuki veya fiili herhangi bir engel bulunması ya da başka bir uzmanlık dalına ihtiyaç duyulması hallerinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar veya serbest meslek icra edenlerden yararlanılır . Bu uzmanlar, 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenen hakimin reddi sebeplerine göre reddolunabilir. Koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler MADDE 6.- Aile mahkemesi, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere görev alanına giren konularda: 1 .Yetişkinler hakkında; a) Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri konusunda eşleri uyararak, gerektiğinde uzlaştırmaya, b) Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin gerekli önlemleri almaya, c) Resmi veya özel sağlık veya sosyal hizmet kurumlarına, huzur evlerine veya benzeri yerlere yerleştirmeye, d) Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir eğitim kurumuna vermeye, 2. Küçükler hakkında; a) Bakım ve gözetime yönelik nafaka yükümlülüğü konusunda gerekli önlemleri almaya, b ) Bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş halde kalan küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile yanına veya resmi ya da özel sağlık kurumuna veya eğitimi güç çocuklara mahsus kuruma yerleştirmeye, c) Çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına ilişkin önlemleri almaya, d) Genel ve katma bütçeli daireler, mahalli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bankalar tarafından kurulmuş teşekkül, müessese veya işletmelere veya benzeri işyerlerine yahut meslek sahibi birinin yanına yerleştirmeye karar verebilir. Aile mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine getirilmesinde 5 inci maddeye göre atanan uzmanlardan biri veva birkaçı görevlendirilebilir. Bu kararlara uyulmaması halinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 113/A maddesi uygulanır. Usul hükümleri MADDE 7 .-Aile mahkemeleri, önlerine gelen dava ve işlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün korunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak teşvik eder. Sulh sağlanamadığı takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir. Bu Kanunun uygulamasında, vesayet makamı olarak aile mahkemesince verilen kararlara karşı, Türk Medeni Kanununun 397 nci maddesinde belirtilen denetim makamı görevi, varsa bir sonraki numaralı aile mahkemesince, yoksa o yerdeki asliye hukuk mahkemesince. asliye mahkemesi derecesinde başka mahkeme yoksa en yakın yerdeki aile mahkemesi veya 2 nci maddenin ikinci fıkrasına göre görevlendirilen asliye hukuk mahkemesince verine getirilir. Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medeni Kanununun aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Kadrolar MADDE 8.- Adalet Bakanlığı taşra teşkilatında kullanılmak üzere ekli (1) ve (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13.12.1983 tarih ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I ) ve (II) sayılı cetvelin ilgili bölümlerine eklenmiştir. Değiştirilen ve yürürlükten kaldırılan hükümler MADDE 9.- 14.1.1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki ''Sulh Hakimi'. ibaresi '' Aile Mahkemesi Hakimi'' olarak değiştirilmiştir . Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının ( 4 ) numaralı bendindeki ''Borçlar Kanununun 91 , 92 nci maddelerinde mahkemeye veya hakime verilen işleri,,” ibaresi hariç olmak üzere (4) ve (5) numaralı bendi yürürlükten kaldırılmış ve mevcut (6) numaralı bendi (5) numaralı bent olarak teselsül ettirilmiştir. GEÇİCİ MADDE 1.- Aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresi içerisinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler yetkili ve görevli aile mahkemesine devredilir . Aile mahkemelerinin bütün yurtta kuruluşu ve faaliyete geçmeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde tamamlanır. Yürürlük MADDE 10.- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 11.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. |
14-05-2002, 23:18 | #3 |
|
Biraz Sabir....
Sayin Kayar,
Özel Mesajinizda Almanya'da ki Aile Mahkemeleri ve görevleri ile ilgili benden bilgi istemistiniz. Biraz sabir Bir iki Haftaya kadar insallah Doktora calismalarindan zaman bulabilirsem, size genis ve detayli bilgiler aktaracagim. Sadece sunu ön bilgi olarak söylemek istiyorum. Bu mahkemelerde görev yapacak hakimlerin tercihan evli ve cocuklu hakimlerden olmasi sartini ben pek anlayamadim. Diger yandan sirf mahkeme bünyesinde olusturulacak sosyal ve pedagojik görevlilerin ne ise bakacaklarinida halen anlayabilmis degilim. Selam ile M.Dilbirligi Köln/Almanya |
30-05-2002, 21:19 | #4 |
|
Aile Mahkemeleri
Aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere aile mahkemeleri kurulmasını öngören yasa tasarısı TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi.
Medeni Kanun'nda yapılan değişikliği paralelinde yargı organlarında uzmanlaşmayı öngören tasarıya göre, aile mahkemeleri her ilde ve merkez nüfusu 100 binin üzerindeki her ilçede tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde kurulacak. Aile mahkemesi kurulmayan yerlerde ilgili dava ve işlere asliye hukuk mahkemeleri bakacak. Aile mahkemelerine adli yargıda görevli, tercihen evli ve çocuk sahibi, 30 yaşını doldurmuş ve aile hukuku alanında lisansüstü eğitim yapmış olan yargıçlar atanacak. Aile hukukundan doğan dava ve işler aile mahkemelerince görülecek. Ayrıca aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve uygulanması da bu mahkemelerin görev alanında olacak. Aile mahkemelerinde birer psikolog, pedagog ve sosyal hizmet uzmanı da görev yapacak. Aile mahkemeleri, baktığı dava ve işlerde esasa girmeden önce eşlerin veya çocukların sorunlarını tespit ederek sulh yoluyla çözümünü sağlamaya çalışacak. Sulh sağlanmadığı takdirde yargılama sürerek esas hakkında karar verilecek. Aile mahkemeleri kurulduğunda, yargı çevresi içerisindeki görev alanına giren ve henüz sonuçlanmamış dava ve işler bu mahkemelere devredilecek. Aile mahkemelerinin Türkiye genelinde kuruluşu ve faaliyete geçmeleri, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl içinde tamamlanacak. Mahkeme kurulacak ilçe merkezlerinin belirlenmesinde 2000 sayımındaki nüfus esas alınacak. Sevgili dostlar, Ülkemizde kapsamlı bir hukuk reformu yapılmadan,adliyelerin yeniden yapılanması sağlanmadan,adliye personeli ve hakimlerin ekonomik refahlarını yükseltmeden bu tür ideal mahkemelerin uygulamaya geçirilmesi zor olacaktır. Yargı sistemimizde uzmanlaşmaya yönelik bir çok mahkemenin ismi var örneğin;İş mahkemesi, çocuk mahkemesi, ticaret mahkemesi,kadastro mahkemesi,ticaret mahkemesi vb. ancak büyük şehir adliyeleri dışında bunların ayrı uzmanlık hakimleri yok. Ayrıca Aile mahkemelerine adli yargıda görevli, tercihen evli ve çocuk sahibi, 30 yaşını doldurmuş ve aile hukuku alanında lisansüstü eğitim yapmış olan yargıçlar ve Aile mahkemelerinde birer psikolog, pedagog ve sosyal hizmet uzmanı kadrosu nasıl doldurulacak? Psikolog,pedagog ve sosyal hizmet uzmanı bence sadece adalet bakanlığı nezdinde çalışmalı ve adliyelere bağlı görev yapmalı aksi takdirde bunların tarafsızlığı sorunu gündeme gelebilir. Biz her konuda olduğu gibi altyapı tamamlanmadan üstyapılar oluşturmaya kalkıyoruz. Eleştirilerime rağmen bu tür uzmanlıkların gerçekten hayata geçmesine inandığım için hukukumuzun gelişmesinde iyi olacağını da umut ediyorum saygılar |
18-01-2003, 22:00 | #5 |
|
Aile Mahkemeleri
Aile mahkemeleri yasası yürürlükte
|
20-01-2003, 19:55 | #6 |
|
Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
Kanun No. 4787 Kabul Tarihi : 9.1.2003 Amaç ve kapsam MADDE 1. — Bu Kanunun amacı, aile mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerini düzenlemektir. Bu Kanun, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerine dair hükümleri kapsar. Aile mahkemelerinin kuruluşu MADDE 2. — Aile mahkemeleri, Adalet Bakanlığınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak her ilde ve merkez nüfusu yüzbinin üzerindeki her ilçede, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere kurulur. Aile mahkemelerinin yargı çevresi, kurulduğu il ve ilçenin mülkî sınırlarıyla belirlenir. Ancak yargı çevresi, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca değiştirilebilir. Gerektiğinde birinci fıkradaki usule göre bir yerdeki aile mahkemesinin birden çok dairesi kurulabilir. Bu durumda daireler numaralandırılır. Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılır. Aile mahkemelerinde bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel bulunur. Aile mahkemeleri hâkimlerinin nitelikleri ve atanmaları MADDE 3. — Aile mahkemelerine, atanacakları bölgeye veya bir alt bölgeye hak kazanmış, adlî yargıda görevli, evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve tercihan aile hukuku alanında lisansüstü eğitim yapmış olan hâkimler arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca atama yapılır. Aile mahkemelerinin görevleri MADDE 4. — Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler: 1. 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, 2. 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi, 3. Kanunlarla verilen diğer görevler. Aile mahkemeleri bünyesinde bulunan uzmanlar MADDE 5. — Her aile mahkemesine, 1. Davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek, 2. Mahkemenin gerekli gördüğü hallerde duruşmada hazır bulunmak, istenilen konularla ilgili çalışmalar yapmak ve görüş bildirmek, 3. Mahkemece verilecek diğer görevleri yapmak, Üzere Adalet Bakanlığınca, tercihan; evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve aile sorunları alanında lisansüstü eğitim yapmış olanlar arasından, birer psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı atanır. Bu görevlilerin bulunmaması, iş durumlarının müsait olmaması veya görevin bunlar tarafından yapılmasında hukukî veya fiilî herhangi bir engel bulunması ya da başka bir uzmanlık dalına ihtiyaç duyulması hallerinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar veya serbest meslek icra edenlerden yararlanılır. Bu uzmanlar, 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenen hâkimin reddi sebeplerine göre reddolunabilir. Koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler MADDE 6. — Aile mahkemesi, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere görev alanına giren konularda: 1. Yetişkinler hakkında; a) Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri konusunda eşleri uyararak, gerektiğinde uzlaştırmaya, b) Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin gerekli önlemleri almaya, c) Resmî veya özel sağlık veya sosyal hizmet kurumlarına, huzur evlerine veya benzeri yerlere yerleştirmeye, d) Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir eğitim kurumuna vermeye, 2. Küçükler hakkında; a) Bakım ve gözetime yönelik nafaka yükümlülüğü konusunda gerekli önlemleri almaya, b) Bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş halde kalan küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile yanına veya resmî ya da özel sağlık kurumuna veya eğitimi güç çocuklara mahsus kuruma yerleştirmeye, c) Çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına ilişkin önlemleri almaya, d) Genel ve katma bütçeli daireler, mahallî idareler, kamu iktisadî teşebbüsleri ve bankalar tarafından kurulmuş teşekkül, müessese veya işletmelere veya benzeri işyerlerine yahut meslek sahibi birinin yanına yerleştirmeye, Karar verebilir. Aile mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine getirilmesinde 5 inci maddeye göre atanan uzmanlardan biri veya birkaçı görevlendirilebilir. Bu kararlara uyulmaması halinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 113/A maddesi uygulanır. Usul hükümleri MADDE 7. — Aile mahkemeleri, önlerine gelen dava ve işlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün korunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak teşvik eder. Sulh sağlanamadığı takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir. Bu Kanunun uygulamasında, vesayet makamı olarak aile mahkemesince verilen kararlara karşı, Türk Medenî Kanununun 397 nci maddesinde belirtilen denetim makamı görevi, varsa bir sonraki numaralı aile mahkemesince, yoksa o yerdeki asliye hukuk mahkemesince, asliye mahkemesi derecesinde başka mahkeme yoksa en yakın yerdeki aile mahkemesi veya 2 nci maddenin ikinci fıkrasına göre görevlendirilen Asliye Hukuk Mahkemesince yerine getirilir. Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medenî Kanununun aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Kadrolar MADDE 8. — Adalet Bakanlığı taşra teşkilâtında kullanılmak üzere ekli (1) ve (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13.12.1983 tarihli ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) ve (II) sayılı cetvelin ilgili bölümlerine eklenmiştir. Değiştirilen ve yürürlükten kaldırılan hükümler MADDE 9. — 1) 14.1.1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "Sulh Hâkimi" ibaresi "Aile Mahkemesi Hâkimi" olarak değiştirilmiştir. 2) 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (4) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (5) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış ve mevcut (6) numaralı alt bendi (5) numaralı alt bent olarak teselsül ettirilmiştir. 4. Borçlar Kanununun 91, 92 nci maddelerinde mahkeme veya hâkime verilen işleri, GEÇİCİ MADDE 1. — Aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresi içerisinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemesine devredilir. Yürürlük MADDE 10. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 11. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 17/1/2003 |
04-02-2003, 23:25 | #7 |
|
Aile Mahkemeleri
Sayın katılımcılar,
Yeni kabul edilen Aile Mahkemelerine ilişkin bir kaç soru ve sorunu tartışmaya açmak gereklidir diye düşünüyorum. Aklıma takılan konular kısaca şunlar: 1-Yasanın 3. Maddesi Aile mahkemeleri hâkimlerinin nitelikleri ve atanmalarını düzenlemiştir.Bu düzenlemede"evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve tercihan aile hukuku alanında lisansüstü eğitim yapmış olan hâkimler " diyerek açıklama yapılmıştır. Bu durumda evlenmemiş, evlenmek istememiş, boşanmış,çocuğu olmamış, çocuk sahibi olmak istememiş,biyolojik olarak çocuk sahibi olma şansı olmayan,eşinin çocuğu olamayan veya eşi çocuk istemeyen,çocuğu olmuş da kaybetmiş(milyonlarca örnek bulmak mümkün) vb kişilerin Aile Mahkemesi Hakimi olma ihtimali bulunmuyor. Bu düzenlemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? 2- Yasanın 5.Maddesinde psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacılar için de benzeri düzenleme yapılmıştır. Aynı sorum burada da geçerlidir? 3- Yasanın 6/a Maddesinde Koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler başlığı ile "Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri konusunda eşleri uyararak, gerektiğinde uzlaştırmaya" Yasanın Madde 7 de de aile mahkemeleri, önlerine gelen dava ve işlerin özelliklerine göre,esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörününkorunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak TEŞVİK eder. Sulh sağlanamadığı takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir." Demektedir.Buradaki uzlaşma zorunlu bir süreç midir? Tarafların talebi olacakmıdır?,Şiddet,ihmal ve istismar olduğunda da sulh teşviki yapılacakmıdır? 3-MADDE 9. 1) 14.1.1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "Sulh Hâkimi" ibaresi "Aile Mahkemesi Hâkimi" olarak değiştirilmiştir. Buna göre 4320 sayılı yasanın öngördüğü tedbirler artık Aile Mahkemelerinden mi istenecektir,Sulh mahkemelerinin görevleri yanısıra devam etmektemidir? Aklıma gelen soru ve sorunlar bunlar,katkılarınız için şimdiden teşekkür ederım. |
07-02-2003, 15:40 | #8 |
|
Sn.Dilbirliğinin konuya ilişkin olarak gruba göndermiş olduğu
e-mail i izni alınarak aşağıda sunulmuştur. ------------------------------------------------------------------------------------ Sayin Kayar, Kanun ile ilgili bu sizin belirtmis oldugunuz endiseleri, daha önce saniyorum yine bu forumda dile getirmistim. Maalesef kanun aynen tasarida oldugu gibi yürürlük kazandi. Ancak ben söyle diyorum. En azindan Hic yoktan iyidir. Böyle baslansin, zaman icerisnde Türk Örf ve adetlerine göre bu mahkeme cesidi de sistem icerisinde oturur. Sorularinizla ilgili olarak size Alman Hukukundan cevap vereyim. Alman Hukukunda Hakimlerin, Aile mahkemelerine atanmalri icin hic bir özel sart yok. Ancak bu mahkemelerde calisacak olan hakimler zaten genelde Hukuk Egitimi sirasindan agirlikli olarak Aile Hukuku egitimi alan ve kendisini bu yönde yetistiren hakimler arasindan ataniyor. Yani hakim, ilgi alanina göre hangi alanda calisacagini kendisi tercih ediyor. Ayni sey Psikologlar icinde gecerli. Hatta ben bu tür uygulamada, zaman zaman tarafsizlik ilkesinin zedelenecigi kanaatindeyim. Duygusallik her nekadar geriplanda kalmasi gerekirsede, zaman zaman ön plana cikacaktir. Ücüncü sorunuzun cevabina ise, kanunun maddesinin yorumundan hareketle, bunun hakimin takdirinde bulundugunu söyleyebilirim. Eger hakim olayin önüne getirilis bicimine göre, esleri uyarmasi gerekiyorsa, bunu yapmasi gerekir. Yani zorunlu bir sürec degil, her olayin kendi özelligi icerisinde, hakimin kendisinin re'sen degerlendirip karar vermesi gereken bir durum olarak görüyorum. Umarim sorulariniza bir nebze olsun aciklik getirdim. Calismalarinizda basarilar diliyorum. Muhterem Dilbirligi Almanya |
08-02-2003, 12:24 | #9 |
|
Av .Yasemin Tanır ın yazışma grubuna gönderdiği yanıt izni ile aşagıya aktarılmıştır.
------------------------------------------------------------------------------------ Merhabalar Aile Mahkemelerinin Kuruluşuna dair Y.da sizinde dikkat ettiğiniz üzre bazı sıkıntılar bulunmaktadır. Öncelikle Aile Hakimi olmak için 30 yaşın üstünde ve evli olma şartı getirilmiştir pekde sağlıklı bir şart değildir. Biz TÜBAKKOM un Adana da yapılan genel üye toplantısında bunları tartıştık. Ve ayrıca Yasanın bence asıl eksiği dava açılmadan önce hakimin uzlaşmaya gitmesi ancak bu uzlaşmada bir mehil sözkonusu olmadığından en büyük korkumuz davayı uzatma ihtimalidir. Zira bazı durumlarda taraflar anlaşarak boşanma için geldiklerinde uzlaşma yoluna gitmeye gerek kalmayacaktır (kanımca).....Ama Sayın Hakimlerin uygulaması ki eğer Aile Mah.kurulabilirse umarım bu yönde olur. Değilse birçok aksaklık meydana gelecektir. Bir de dediğiniz gibi şiddet uygulandığına ilişkin rapor ile dava açılmış ise uzlaşma tamamen davayı uzatmaya yönelik olup 4320 s.Yasadaki tedbirlerin alımını bile güçleştirecektir. Evet Yasa bu haliyle değil ama uygulanırlığı sağlandığında Yargıtay Kararları ile daha işlevsel olacaktır. Ancak öncelikli olarak Aile Mah.kurulması için elimizden gelen gayreti göstermemiz gerekecektir. Bu da talep edilerek Adalet Bak.TBB kanalı ile baskı oluşturularak gerçekleştirilebilir. Yasanın getirdiği ve kurulabilirse uygulanacak olan bir diğer değişiklikde 4320 s.Y.da belirtilen "sulh hukuk hakimi" artık "Aile Hakimi" olarak değişmiştir. Bence doğrusuda bu. Ancak Aile Mah.kurulmadan önce "Aile Hakimi " olacak Hakimlerin 4320 s.Y.nın usulü ve yeni Medeni Y.nın uygulaaması hakkında eğitime tabi tutulması gerekmektedir. Apar topar mah.kurulacağına bu konuda eğitimli bilinçli hakimlerle ve tüm Türkiyede aynı usulün uygulandığı Aile Mahkemelerinin oluşumu dileğiyle ............... Av.Yasemin Tanır Adana Barosu |
15-02-2003, 17:28 | #10 |
|
Av.Afhan Topel in yazışma grubuna gönderdiğ yanıt izni ile buraya da taşınmıştır.
Merhabalar, Bende Sn. M. Günaydın'ın fikrine katıldığımı belirtmek istiyorum. Ekleme gereği duyduğum bir kaçda ayrıntı bulunuyor. Öncelikle tartışmanın temeli bir göreve dair liyakat üzerine; bu durumda yine yeterliliğin kriterleri masaya yatırılmalı, halen Hakimler Savcılar Y.K.'nun uygulamış olduğu yeterlilik esasları bildiğim kadarıyla kıdem ve sicil puanları dahilinde bir çerçeveye bağlı. Oysa bu uygulama ile yeni bir kriter eklenmeye çalışılmış. Doğru uygulama kamuoyuna yeterli şekilde anlatılamadığından, gecikmeli olarak tartışılıyor. Tartışmanın kapsamını genişletmekte fayda olduğunu düşünüyorum çünkü yasanın çıkış noktası doğru; Hakimlik bilginin yanı sıra deneyimde gerektiren bir meslek. Yani evliliği ve aileyi irdeleyecek bir hakim (mümkünse( ki neden mümkün olmasın ?)) evliliği yaşamış biri olsun. Buradan hareket ettiğimizde acaba gelecekte diğer mahkemeler için de -yeni bazı kriterlerin- kıdem ve sicil'in -yanısıra istendiği- bir düzeneğe doğru mu gitmekteyiz ? Böyle bir düzeneğin yararlı olacağı inancındayım. Bu tür bir düzeneğin kurulmasında çeşitli alanlarda yapılan yüksek lisans eğitimlerinin yanı sıra, meslek içi eğitim, kişilerin hobileri, yaşam hikayeleri, mesleğe geliş şekilleri ve hatta farklı mesleklerden hukuk adamı olmayı seçmiş olmaları etkili olmalıdır diyerek düşünüyorum. Hakim ve savcı açığının halen kapatılamadığı ve çeşitli ihtisas mahkemelerinin kurulmasının gündeme geldiği ülkemizde, çeşitli alanlarda ihtisas yapmış hukukçuların ister Savcı, ister başka bir alanda Hakim yada ister Avukat, ister Öğretim Görevlisi yada Bankacı, Sigortacı, Finansmancı (ve benzerleri liste uzatılabilir...) olsun, ihtisas sahibi hukukçuların Hakimliğe ve hatta Savcılığa özendirilmeleri için alternatif programlar hazırlanmalıdır. Hakim ve Savcı açığının karşılanmasının dışında uzman hakimlerin görev yaptığı ihtisas mahkemeleri hem usul ekonomisini daha iyi çalıştıracaktır, hemde varmaya çalıştığımız adalet idesine ve çağdaşlığa bizi bir adım daha yaklaştıracaktır. İşte açıkladığım nedenlerle yeni kriterler ile ihtisas mahkemelerine Hakim aranması bence ileriye yönelik oldukça sevindirici bir adımdır. Sayın Günaydın'ın dediği gibi duygusal tesbitler ile buna hemen karşı çıkmak cins, ırk v.s. ayrımı gibi anlamak ve algılamak biz hukukçulara yakışmayacak yüzeysel bir yaklaşım olur. Saygılarımla. Afhan TOPEL. Avukat. İzmir Barosu. |
16-02-2003, 11:13 | #11 | |||||||||||||||||||
|
Merhabalar,
Birçok mevzuatta olduğu gibi yeni medeni Kanunumuzda da ciddi hatalar mevcuttur. Dil yetersizliğinden tutun hukuk tekniğine kadar sayılamayacak gaf düzeyinde hatalar çıkarmak zor değildir. Hukuk devleti savı ile ortaya çıkmış, en azından hukuk diye diye hukuk'u ayaklar altına almış bir toplumun ferdi olarak, hele ki bir de hasbelkader hukuk uygulayıcı sıfatıyla yaşıyorsak; inim inim inleyerek mezara gideceğiz demektir. Hukuk akademisyenleri, hukuk uygulayıcıları ve hatta genel ifade ile hukuk fakülteleri neden kanun yapma tekniği adı altında ya da benzeri başlık altında bir ders vermezler, alma ihtiyacı duymazlar.. Resmen hukuk katlediliyor.. Sözüm ona mecliste komisyonlar kuruluyor, bu komisyonlar çeşitli kaynaklardan (!) veri ve görüş toplayıp tasarıları inceliyor ve çeşitli tuhaflıklara neden oluyorlar.. Kanun, Tüzik... KHK.. al başına bin bela.. Mahkeme, Yargıtay/Danıştay, Mahkeme, Yargıtay/Danıştay...
Bu alıntı hükmün tartışalabilir bir yanı yoktur. Çünkü; herşeyden evvel ifade bozuktur. Tercih kelimesi neden cümlenin başında yer almaz da ''lisans üstü eğitim'' şartının başına eklenir.. Cümleye şu şekilde başlansa bu itirazlar sanıyorum olmayacaktı.. : Aile mahkemeleri "tercihan evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve aile hukuku alanında lisansüstü eğitim yapmış olan hâkimler " den oluşturulur.. Bunu ifade etmek zor olmasa gerektir. Kanun koyucu illa da evli ve çocuk sahibi arıyorsa, hakimlerimizin yeterli olgunlukta olmadığını peşinen kabul ediyor anlamı çıkar ki bu felakettir.. Hakim kime denir, hakimlik kriterleri nelerdir, hakimlik mesleği ile aile reisliğinin farkı nedir? gibi soruları ortaya atarsak, Türkiye' de yadırganmayacak anlamı çıkar... Kanun nasıl yapılır? Nasıl yapılmalıdır? Selam ve saygılarımla.. Av. Mehmet Saim Tikici |
28-02-2003, 11:15 | #12 |
|
Av Mehmet Günaydın'ın yazışma grubuna gönderdiği yanıt izni alınarak aşağıya taşınmıştır.
.................................................. .................................................. ..... Aile toplumun temelidir.İnsan ve insan hakları ne kadar önemliyse aile de o kadar önemlidir.Onun için böyle ihtisas mahkemelerinin kurulması önemli bir gelişmedir. Bir yıl önce ben de bekardım.Evlilik ve çocuk sahibi olmanın nasıl bir duygu olacağını o zamanlarda düşünüyordum.Şimdi evli ve bir çocuk sahibiyim.Anladım ki evlenmeden evliliğin gerçek mahiyeti, çocuk sahibi olmadan da çocuk sahibi olmanın nasıl bir duygu olduğunu anlamak İMKANSIZDIR. Bu nedenle Aile Mahkemelerinde görevlendirilecek hakimler için aranan evli ve çocuk sahibi olma şartının ne kadar yerinde olduğunu anlayabiliyorum.Sırf kanun ve hukuk bilgisiyle bitmiyor her şey.İnanın bu şart aranmamış olsaydı bu kanun boşuna çıkarılmış olacaktı. Yazınızdan sanki evlenmeyen,yahut evlenip de çocuk sahibi olmayan hakimlere haksızlık yapıldığı ve onları savunmaya çalışan bir gayretin içinde olduğunuzu sezdim.Kesinlikle hayır.İlle herkes Aile Mahkemesi hakimi olacak diye bir şey yok.Onlar da çok daha geniş alanlarda hakimlik yapabilirler. Selam ve sevgilerle... Av.Mehmet GÜNAYDIN > |
08-10-2003, 13:44 | #13 |
|
Aile Mahkemeleri ve Uygulama Sorunları
Sayın Katılımcılar
Bu sayfada Aile Mahkemeleri konusunda deneyim ve uygulamaları paylaşmayı öneriyorum. 9 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe giren yasa adli tatil başlamadan bir kaç gün önce birden hayata geçirilmeye çalışıldı. İstanbul'da : Asliye Hukuk Mahkemelerinin bir kısmı Aile Mahkemesi oldu.Ceza Hakimleri hatta Tetkik Mercii Hakimleri Aile Mahkemelerine atandılar..Kalemler ve yazı işleri müdürü ve memurlar aynı kalarak.Veya hem Asliye Hukuk hem Aile mahkemesinin kalemi haline geldiler.Yasanın öngördüğü pedegog ,psikolog ve sosyal çalışmacı ataması ise neredeyse yok. Dosyalarda duruşma günü beklenerek Aile mahkemelerine gönderme kararı verildiü veriliyor.Bir duruşma böylece hiç bir işlem yapılamadan geçti.Dosyanın hangi Aile Mahkemesine gittiğini bulmak ise tam bir kargaşa yarattı. Tüm bu zorlukları aşarak duruşmaya günü alınmışşa bu kez de uygulama konusunda sorunlarla karşılaşmak mümkün. Neler yaşıyoruz: 1-Yasada yer alan "aileyi koruma" amacı,bireylerin haklarının ve iradelerinin önüne geçiyor.Anlaşmalı boşanmalarda bile tarafların psikologa gönderildiğine tanık oluyoruz. 2-Yasaya göre öngörülen atamalar yapılmadığından bu yönlendirme ekonomik olarak pahalı bir hizmet olan psikolojik danışma merkezlerine yapılıyor. Burada şu tartışılmalı: a-Taraflar anlaşmalı boşanma isteklerini özgürce beyan ediyorlarsa ve her iki taraf da evlilikte yaşananları tartışma konusu yapmak istemiyorlarsa bu tür yönlendirmeler doğrumudur? b-Taraflar öngörülen ücreti yatırmazlarsa bu alehte bir karine mi olacaktır. c-Şiddet,istismar vakalarında uzlaştırma isteği tarafların yaşamsal güvenliğini sarsmaz mı? Sorun yaşadığımız alanlardan bir de 4320 sayılı yasanın öngördüğü tedbir taleplerinde .Yasa yürürlüğe girmeden önce Sulh Hukuk Mahkemelerinde oluşmuş, bir uygulama halini almış olumlu bir işleyiş vardı.Bu da şiddet görme ihtimalinde bile koruma kararının ,duruşma yapılmadan hemen kararın verilmesiydi. Şimdi kanunuygulayıcılar değiştiğinden yasanın amacına aykırı uygulamalarla karşılaşmak pek mümkün.Alışıldık aralıklarla duruşma günü verilmesi koruma yasasının tamamen uygulanamaz hale gelmesine yol açmaktadır. Benim şmdilik yazabileceklerim bunlar.Aile Mahkemelerinin uygulama sorunları ve olumlu uygulamalar konusunda paylaşımlarınızı bekliyorum. Teşekkürler,Saygılar |
08-10-2003, 15:35 | #14 |
|
Ankara bir bölümünü çözdü gibi.
Sayın hykayar;
Ankara Adliyesinde; Asliye Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemelerine gönderme kararı vermeksizin dosyaları Aile Mahkemelerine devretti.Koridorlara da ,dosyanın hangi aile mahkemesine gönderildiği,yeni mahkemede hangi esasa kaydolunduğu yolunda bir liste asıldı. Aile Mahkemesi de ,dosyalar Asliye Hukuk Mahkemesinde iken verilmiş bulunan duruşma günlerinde duruşma icra edileceğini ilan edince ,geçişteki kargaşa ve zaman kaybı yaşanmadı.Bu bakımdan Ankara Adliyesi'nin ,bu uygulama ile diğer adliyelere başkentlik (örnek teşkil) ettiği söylenebilir.Bu uygulama biz avukatları mağdur etmek bir yana rahatlattı,işimizi kolaylaştırdı. Bu olumlu uygulamayı paylaşmaya değer bulduğum için aktarmak istedim. Diğer hususlara ilişkin kaygılarınıza katılmamak mümkün değil. Ümidimiz,amaca uygun uygulamalar ile yasadaki peşin sakıncaların azaltılacağı yolundadır.Selam ve saygılar. |
08-10-2003, 17:44 | #15 |
|
Sayın Karaca nın belirttikleri gibi Ankara da dosyaların gönderilmesinde kargaşa yaşanmadı ancak uygulama da ,dosya yığılması,hakimlerin konuya yabancı olması sebebiyle dosyaların karara bağlanması imkansız hale gelmektedir.
Birebir bugun yaşadığım bir olayı sizlere aktarmak istiyorum. Benden önce duruşmaya giren bir avukat arkadaşım,duruşma gününün 6 ay sonraya verilmesine itiraz edince hakim ile tartıştı arkasından ben duruşmaya çağırıldım. evlatlık ilişkisinin sona erdirilmesi talebi ile açtığım dava da evlatlık reşit evlenip boşanmış iki çocuklu olup,evlat edinen kişiler ile aralarında yazılı ve imzalı protokol de yapmak suretiyle bu ilişkiyi sona ardirmek istiyordu.duruşmada evlat edinenleri hakim sondu olmadıklarını söyledik Asliye mahkemesinde adli tatil öncesi açılan dava aile mahkemesine gönderildi ve duruşmada evlatlık, reşit ve iki çocuklu olan davalı davayı kabul etttiğini belirtip zapta geçti buna rağmen mahkeme davayı yanlış maddeden açmışsın gerekçesi ile davayı reddetti. her iki taraf da evlatlık ilişkisini bitirmek istiyordu.317 inci madde de bu konuda bir açıklık olmaması sebebiyle taraflarca bu ilişkinin sona erdirilmesi mümkün olamayacakmıdır ? ben kararı temyiz edeceğim. ancak konunun tartışılmasında fayda görmekteyim. saygılarımla. |
08-10-2003, 22:13 | #16 |
|
Sayın okuyucular,
1-Duygusal boşanmaların adliye koridorlarında karşımıza hukuki bir kimlik ile çıktığına tanık olmaktayız. Bunun görünüm biçimlerinden biride T.M.K.un 166/3 maddede düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma istemleridir.Bu nedene dayalı boşanma yargılarında buyruk oluşturmanın öncüllerinden biride yanların boşanmaya yönelik iradelerini deklere etmeleridir.Yargıç yanların boşanmaya yönelik beyanlarının herhangi bir içsel yada dışsal bir etkenin tesiri ile alınmadığı inancına vardığı taktirde diğer koşulların varlığı da somut uyuşmazlıkta yanlar ve çocuk/çocuklar yararına gerçekleşmiş ise düzenleme ile hedeflenene ulaşılmış demektir. Dolayısı ile artık boşama buyruğunun oluşturulması zorunluluğu vardır.Ancak böyle bir sonuca ulaşılabilmesi için yanlarca sunulan düzenlemenin yargıç tarafından kabul edilebilir olması gerekir. Pratik bize bu duygusal ve trajik ortamda sosyal ve psikolojik nedenlerle yanların agresif ve uzlaşmaz bir tutum sergilediklerini öğretmiştirDolayısıyla çocuklarla kişisel ilişki kurma,terbiyesi,yönetimi ve temsili üzerinde söz sahibi olma isteği duygusal ve yargısal problemlerin çekim merkezini oluşturur. Bu durumda yargıç yanların çocuklarla ilgili sundukları düzenlemelere etkide bulunma sorumluluğu ile karşı karşıyadır.Bu sorumluluğunu da belirtilen uzmanlardan yardım alarak, çocukların sosyal,psikolojik ,biyolojik ve zihinsel gelişiminin sorunsuz yaşayabilecekleri bir ortam sağlayarak etkinliğe dönüştürür. Özetle yanların iradelerinin etkiden uzak ve serbest olup olmadığı ve düzenlemelerin kabul edilebilir olup olmadığı sorunları uzman görüşü argümanını gerekli kılabilir. 2-A.M.Yasasının kaynağı İsviçre M.K.172.maddesidir.Burada yardım alınacak kuruluşun evlilik yada aile danışma büroları olduğu belirtilmektedir.Ancak bizde bunu karşılayacak bir kurum olmadığından 5.maddede belirtilen nitelikteki uzmanlardan yardım alınması öngörülmektedir.Ancak sizin de saptadığınız gibi uygulamada bir oluşum eksikliği yaşanmaktadır.Ancak bu sorunda aynı maddedeki tamamlayıcı düzenleme ile pekala aşılabilir.Sözgelimi hukuki yada fiili nedenlerin varlığı gerekçe gösterilerek öncelikle kamu kurum ve kuruluşlarındaki uzmanların yardımına başvurulabilir hükmüne işlerlik kazandırılabilir.2828 sayılı yasadan yararlanmanın önünde bu düzenlemeden sonra yasal bir engelin bulunmadığı kanısındayım.Sayın Avukatlarının etkinliklerini artırarak yargıcı harekete geçirme zorunluluğu giderek artmaktadır. 3-Yasa Yapıcı boşanma yargısında kendiliğinden delil toplama ilkesini benimsemiştir.Bunun sonucu olarak argüman elde etmede yargıcın etkinliği ön plandadır.Yargıç uzmandan görüş almaya karar vermiş ise yada yanların bu konuda istemleri varsa kanımca Usul Yasasının 415 madde düzenlemesinden yararlanarak ileride haksız çıkan taraftan alınmak koşulu ile suçüstü ödeneğinden karşılanmasını karalaştırabilir.Masrafları karşılanmadığı gerekçesi ile 163 yada 180.maddelerin boşanma yargısında anlatılanlar karşısında işletilme olanağı bulunmamaktadır. 4-Yanları uzlaştırma ile amaçlanan uyuşmazlıkların yargısız sonlandırmak ve taraf iradelerine mümkün olduğunca üstünlük tanımaktır.Bu amacı dışlayan öneri ve çözümlerin benimsenmesi olanaklı değildir. |
11-10-2003, 18:05 | #17 |
|
bir ilcede asliye hukuk mahkemesi hakimiyim aynı zamanda aile mahkemesi hakimiyim . su ana kadar anlaşmalı olarak boşanmak isteyenleri danışmana gondermedim bulundugum ilde bu uygulama yok. nasıl uygulandıgını tum ayrıntıları ile anlatabilir misiniz
|
12-10-2003, 11:29 | #18 |
|
Merhaba,
Bu başlıklı soruyu bazı yazışma grubuna da göndermiştim.Gelen yanıtlardan zaman zaman aktarmalar yapacagım. 1-Aile Mahkemeleri Kanununun açık düzenlemesine karsın 4320 sayılı yasada görevli mahkeme olarak bazı yerlerde hala sulh hukuk mahkemeleri işlem yapıyor. 2-Boşanma davası ile birlikte 4320 talebi yapılmışşa, reddedilip iki ayrı dava olarak açın deniyor. 3-4320 taleplerinden hala harç isteyen yerler var. 4-Tıbbı darp raporu yoksa duruşmasız koruma kararı almak çok zor görünüyor. Uygulama zorlukları olarak şimdilik bunlar bildirildi. Yanıtlar geldikçe yazmaya devam edeceğim. Saygılar |
12-10-2003, 21:42 | #19 |
|
Bir Yanıt,Yargıç Noter Değildir.
Yasa yapıcı “zayıfları koruma içgüdüsü “ile hareket ederek velayet ve kişisel ilişki kavramlarını düzenlemeyi esas aldığı kanısındayım.Çünkü bu düzenleme ile ulaşılmak istenen sonuç küçüklerin korunmalarının sağlanmasıdır.Bu amaçtan hareketle de küçüklerin yüksek yararları hakkın kurulmasında belirleyici olarak kabul edilmiştir.Bunu sağlama görev ve yetkisi de velayet ve kişisel ilişki yargısında yargıcın sorumluluğundadır.Emredici kural ile korunan hukuksal konunun önemi yargıcın kendiliğinden hareket etme ve etkinlikte bulunma gerekçesinin de kaynağıdır.
Esasında bu duyarlılıktan hareketle konuyu kamu düzeniyle eş tutarak açıklamaya özen gösterdim.Yargıcın buradaki kendiliğinden harekete geçme ve araştırma görevinin buyurucu niteliğini klasik kamu düzeni ile açıklama olanağı yoktur.Bunun zayıfları korumaya yönelik bir çabanın ürünü olduğunun belirtilmesi yerinde olacaktır. Görülüyor ki buraya kadar sizinle aynı görüşte olduğumu ifade edebilirim. Elbette ki bu alandaki eksiklik ve gereksinimin sonradan yürürlüğe giren 4787 sayılı Aile Mahkemeleri Yasasının yerleşmesiyle büyük ölçüde aşılacağını umuyoruz. Yeni düzenlemelerle öngörüldüğü gibi bundan böyle yargıç boşanma ve ayrılık yargısında belirtilen uzmanların bilimsel yaklaşım ve araştırmalarının katkısı ile her somut olayın özelliğine göre çözümü elbette bulacaktır. Ancak; bir çekincemiz var. Şöyle ki; Aile Mahkemesi Yasası ile Hukukumuza giren psikolog,pedagog ve sosyal çalışmacıların da bilirkişi sıfatlarından ötürü H.U.M.K.’u hükümlerine göre etkinlikte bulunacakları tartışmasızdır.Dolayısıyla bilirkişilik kurumuna yönelik süregelen eleştirisel tavrın bunlar içinde devam edeceği doğaldır.Problem bu kurumun etkinliğinin sağlanmasına yönelik ilkelerin belirlenmesi ile aşılacaktır.Ancak bununda yeterli olduğu söylenemez.Sorun büyük ölçüde bilirkişilerin yargıçlaşma olasılıklarını ortadan kaldıracak iradenin ortaya konması ile aşılabilecektir.Yargılama yetki ve sorumluluğunun her ne suretle olursa olsun bilirkişilerce kısmen yada tamamen paylaşılması durumunda ortaya çıkan kararın buyruk olarak kabulü olanaksızdır.Yargıçların bu endişelerden hareketle yetkilerini kullanmada oldukça kıskanç davranmaları gerekli ve zorunludur. Bu sonuca ulaşılması yargıcın bilirkişiyi ve görüşlerini izlemeye ve denetlemeye olanak verecek en az bilgi birikimine sahip olmaları ile mümkündür.Karşıt bir tutum sergilenmesi yargıcı bilirkişiye bağımlı kılacağı gibi yetkilerini de süreç içinde bilirkişiye bırakma riskini doğurur.Bilginin yenilenmemesi ve gelişimin sağlanmaması bu sonucu kaçınılmaz kılar. Bundan dolayıdır ki diğerlerinde olduğu gibi yargıç aile hukuku sorunlarının çözümünde doğru ve güvenilir bir sonuca ulaşmak istiyorsa bir psikolog kadar olmasa dahi psikoloji hakkında özel bir bilgiye sahip olması gerektiğinin hatırlanması gerekir. Saygılarımla. |
14-10-2003, 22:21 | #20 |
|
Yargıç noter değildir,elbette haklısınız,ama avukat hep avukattır ve müvekkilini temsil eder.
Anlaşmalı boşanmalarda taraflar bu yönlü iradelerini bildirmiş ve kendilerini vekille temsil ettiriyorlarsa iradeleri özgürce mi oluşmuş gerekçesi ile iradeyi denetime açmak,yasanın bir şekilde yanlış yorumundan kaynaklanmaktadır. Medeni yasa boşanma sebeplerini saymaca yoluna gitmiş ve eşlerin birlikte başvurmaları veya dığer tarafın davasını kabul etmeyi anlaşmalı boşanma saymışşa,( süre ,protokol velayetin çocuğun üstün yararı gözetilerek düzenlenmesi vb.uygunsa)yargıç bu boşanma isteğini kabul etmelidir. Aksi anlayışlar bir yandan tarafları mağdur ederken(duruşmanın uzaması,yurtdışında ise ulaşım zorlukları) diğer yandan müvekkil adına irade beyan eden vekilin vekilliğini yersiz,anlamsız saymak olmayacakmıdır? Anlaşmalı boşanmalarda avukatın yeri neresidir? Saygılar |
18-10-2003, 08:54 | #21 |
|
Birkaç gün önce bir 4320 S.K dayalı talebim olmuştu.
Darp nedeni ile müşterek konutu terketmek zorunda kalmış bayan çocuğunu alıp başka bir yere sığınmış ve korkuyla yeni bir saldırıdan korunmaya çalışmaktaydı.Gerekli koruma için başvurumuzda ayrıca nafaka talebimiz olmuştu. Aile mahkemesi yargıcı şu gerekçe ile reddetti: ""Davacı ve çocuğu lehine tedbir nafakasına hükmedilebilmesi talebinin harca tabi olması karşısında,harç yatırılmadığından bu konudaki talep dinlenmemiş ve değerlendirilmemiştir."" Oysa yasa metninde çok açık bir satır var... " Hakim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini gözönünde bulundurarak tedbir nafakasına hükmeder "Birinci fıkra hükmüne göre yapılan başvurular harca tabi değildir. " Yani yargıç tedbir kararı verince talep bile olmaksızın bir de nafakaya hükmedecektir.Hatta daha da ileri giderek burada yargıcın takdir yetkisinin bile olmadığını söylemek mümkündür. Ben gerekli yasayollarına başvurmu yapacağım. 4320 sayılı kanunun uygulanmasında kaydedilen bütün olumlu gelişmelerin bir anda ,başa dönülerek kayıp hanesine yazılması açıkçası üzücü. Yasayolları bu yanlışlığı düzeltecek biliyorum. Fakat deneme yanılma ile yasa uygulamak en pahalı yöntem olsa gerek. Saygılar |
18-10-2003, 16:37 | #22 |
|
Merhaba
Sayın Hykayar,
4320 sayılı yasa ile ilgili önceki değerlendirmelerime ilaveten ifade edilebilir ki. Söz konusu yasa uygulamasında önlemlerden bir yada daha fazlasına hükmedilmesi halinde yasadan kaynaklanan zorunlulukla evlilik birliği kesintiye uğramaktadır. Önlemlerin lehine uygulandığı aile bireylerinin, bu süre içerisinde bakım, gözetim ve gereksinmelerinin karşılanması zorunluluğuda gündeme gelmektedir. Yasa yapıcı ortaya çıkan bu gereksinimlerin karşılanması anlayışından hareketle alınan önlemlerle eş zamanlı olarak, T.M.K'nın 4. maddesindeki yetkilerini kullanarak uygun görülecek miktarda nafakaya hükmolunacağını düzenlemiştir. Aynı amaçtan hareketle T.M.K'nın 169 ve devamı maddelerinde de benzer uygulamaları benimsediğini gözlüyoruz. Bu aynı zamanda yasa yapıcının aileye atfettiği değerin yasalar nezdindeki görünüm biçimidir. Dolayısıyla ister istem üzerine ister kendiğinden nafakaya hükmedilmiş olsun aynı yasanın diğer bir fıkrasına göre bu kabil buyruklar kati süretle harçtan muaftır. Zira bu gereklilik devlet denen organizasyonun sosyallik işlevinin bir sonucudur. Aksi uygulamalar bu alandaki hak arayışlarını engelliyeceği gibi başka amaçlara da hizmet eder. Somut uyuşmazlıkta da anılan kararın hukuka aykırı olduğu inancı taşınmakta ise buna yönelik yasal başvuru yollarının denenmesi gereği vardır. Ancak böyle bir uygulamanın bertaraf edilebilmesi için hükme dayanak argumanların belli bir plalanlama ile toplanması değerlendirilmesi, sunulması ile ısrarlı takibini gerektirir. Bu şekildeki etkinlik; a) 4320 sayılı yasaya aykırı bir şekilde oluşturulan hükümlerin uygulamada benimsenip yerleşmesini engelleyeceği, b) Yasa yapıcının hedeflediği insan hakları öncelli buyrukların oluşumundada etkili olacağı gibi c) Keyfiliğin de hukukun sınırlarına çekilmesi sonucunu doğuracaktır. Saygılarımla |
21-10-2003, 16:13 | #23 |
|
AİLE MAHKEMELERİ SINIFTA MI KALIYOR?
Bulunduğum ilçede Asliye hukuk mahkemesinde çocuğumla kişisel sürelerin artırılması hakkında dava açtım, yargıç en isabetli kararı vererek Sosyolog,psikolog için bilirkişi ücreti yatırmamı talep ederek, Aile Mahkemesinden bilirkişi talebinde bulundu. Ne yazıkki Aile mahkemelerinde sosyolog,pedagog,psikolog kadrosu olmadığından Aile mahkemesi beni valiliğe , valilikte il sağlık müdürlüğüne yönlendirerek bilirkişi listesini talep etmek için elden takip yöntemiyle başvuruları yapmamı sağladılar. Gönderecekleri ilde bulunan hastahanelerde ve serbest çalışan psikolog, sosyolog, pedagog bilirkişi isim listesidir. Bu süreç tam 2 aydır sürüyor hala bilirkişi atanamadı. Aile Mahkemelerin yararına en çok inanan bendim, bunun avrupa ve amerikada örnekleri var ve mükemmel işlemektedir. Ancak bu mahkemelerde hala bu kadroların olmamayışı ve vatandaştan sivil bilirkişi ücreti talep edilmesi, elden takip yöntemi bende yargının hala sınıfta kaldığını ifade etti. geç gelen adalet kime ne fayda sağlarki........
|
21-10-2003, 17:38 | #24 |
|
Yasada boşluk mu var?
Aile Mahkemeleri'nin kuruluşuna dair 4787 sayılı Yasa da mahkeme bünyesinde uzmanların çalışmasını düzenleyen 5.maddede ,-diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan veya serbest meslek icra eden- bu görevlilerin ücretinin nasıl karşılanacağı açıkça yer almamış.Bu da,uygulamada boşluk yaratıyor.Uzmanların ücretinin taraflarca karşılanması pek doğru görülmüyor.Bu alandaki tereddütler giderilmedi henüz.Bunun sıkıntısını yaşayan bazı hakimler bu ücreti suç üstü ödeneğinden karşılatıyor.
Bu ücretin taraflarca karşılanmasının istenmesi halinde (mahkemece kesin süre verilip ihtarat da yapılmış olsa dahi) ara kararı yerine getirilmemiş ise durum (müeyyide) ne olacaktır? Adaletin geç tecellisine ilişkin kaygılarınıza katılmamak mümkün değil. Ancak "Sınıfta kalıyor "demek için erken gibi.Öğrenci henüz ilk sömestriyi okuyor.Ara notları var,yıl sonu var,bütünlemesi var(!). Selam ve saygılar. |
23-10-2003, 15:41 | #25 |
|
4320 S.K.na dayanarak istemiş olduğumuz koruma taleplerimizin kısmen reddi nedeni ile kendi mahkemesine kısmi itirazda bulundum. Harç yatırılmadığı gerekçesi ile nafaka talebimiz değerlendirilmemişti.
İtirazım reddedildi. Şimdi tartışılması gereken konu bu tür kararların kesin nitelikte olup olmadığı. Hakim kararın kesin olduğu yönünde görüş açıkladı. Yasanın kendisinde bir açıklık yok. Koruma talep edenin , talebin kısmen reddedilen bölümü için Yargıtay yolu kapalı mıdır? Ben Yargıtay yolunun açık olduğunu düşünüyor ve kararı temyiz ediyorum. Deneyimlerinizi paylaşırmısınız? Teşekkürler |
24-10-2003, 12:42 | #26 |
|
Güzel şeyler de oluyor:))
Konu başladığından bu yana sorun olan konuları tartışıp duruyoruz.İyi ve güzel olan uygulamaları da yazmak lazım diye düşündüm.
Olayımızda davalı taraf kadın.İki çocuğu var ve çalışmıyor.Koca müşterek haneyi terketmiş ve ekonomik hiç bir katkı sağlamadığı gibi var olan malvarlığını elden çıkarma teşebbüslerinde. Dava dilekçesi tebliği edildiğinde,esas yargılama başlamadan hem cevabımızı yazdık hem de geçici tedbir taleplerinde bulunduk.Şaşırtıcı biçimde ilk celse beklenmeden: 1-Müşterek çocukların geçici velayetlerinin anneye bırakılması 2-Baba ile şahsi münasebet tesisi 3-Davalı ve çocuklar yayarına.......TL tedbir nafakası 4-Aile konutu şerhi için tapuya yazı yazılması 5-Verilen bilgiler ışığında ilgili yerlere yazılması mali durum araştırması ,tasarruf yetkisinin sınırlandırılması için gelecek yanıtların beklenmesi vs vs vs.. Aslında olması gereken buydu da şimdiye kadar böyle güzel uygulamaları göremiyorduk. Güzel uygulamalar da var... Umutluyum. |
27-10-2003, 23:12 | #27 |
|
Uluslararası sözleşmelerin yargılamada iç hukuk normu gibi uygulandığına nadiren rastlıyoruz.Aile mahkemeleri umalım ki bu görüşümüzü değiştirsin.
Bu alanda uygulanabilecek başlıca metin: Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi.Her fırsatta bu sözleşmelnin hayata geçmesi için çaba sarfetmek gerek. Yeni M.K. da da aynı yönde düzenleme olması iyi bir başlangıç. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi( kısaca) Sözleşme, çocukların adli bir makam önünde boşanma, velayet ve şahsî ilişki kurulması gibi kendilerini etkileyen aile hukuku davalarına katılmak, tercih ve görüşlerini açıklamak ve bilgilendirmek olanağı tanınmak ve görüş ve arzuları da dikkate alınmak suretiyle çocuğun en fazla yararına olabilecek çözümlerin bulunması amacına yönelik bulunuyor. Bu yönde uygulama deneyimleri olanları paylaşıma davet ediyorum. Saygılar |
04-11-2003, 21:16 | #28 |
|
CEDAW ve İÇHUKUK
Sn.hilmiseker başka bir konu başlığı ile Aihs ile iç hukuk normu arasındaki ilişkiyi sohbet konusu yapmıştı . Bu alanda da Cedaw(Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önelenmesi sözleşmesi) ve ek ihtiyari protokol ve iç hukuk normları arasındaki ilişkiyi çeşitli yönleri ile tartışmaya açmak sanırım oldukça yararlı olacak. Böylece özellikle Aile Hukuku alanında yeni bakış açılarını yakalamak mümkün olabilir. Hatta daha da ileri giderek,M.K. ve Uygulama Kanunu'nun bazı maddelerinin uluslarası sözleşmelere aykırılığının tespiti ,iptali olanaklı olabilir. Çok mu iddialı oldu? Saygılarımla. |
10-11-2003, 21:29 | #29 |
|
Merhaba
A.Y.Mahkemesi bir çok iptal kararında CEDAW a atıfta bulunmuş ve sözleşmedeki bir çok düzenlemenin A.Y nın eşitlik ilkesi aynı yönde olduğunu belirtmiştir. Cedav düzenlemesinde eşitlik ise sadece yasal metin olarak değil fiili eşitliği öngörmektedir. İşte bu noktada : 1-Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin 1 ocak 2002 öncesi evlilik ve edinilen mallar için uygulanmamış olması A.Y.ve CEDAW a aykırılık oluşturmaz mı? 2-Yürürlük Kanunu ile M.K.unun öngördüğü haklarda ve borçlarda eşitlik ilkesi ihlal edilmemişmidir? Daha bir çok soru sorulabilir? Aile Mahkemeleri ve mal rejimleri uygulama deneyimlerimizi paylaşmaya devam etmeliyiz.. Saygılar |
13-02-2004, 15:33 | #30 |
|
Moroğlu: Sorunlar, Aile Mahkemelerine Yansıdı
İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Moroğlu, Aile Mahkemeleri'nin ağır bir iş yükü, eğitimsiz personel, yetersiz donanımla hizmete girdiğini söyledi; aile mahkemelerinin görev alanının çok geniş tutulmasını da eleştirdi. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 09/02/2004 -------------------------------------------------------------------------------- BİA (İstanbul) - İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu, geçtiğimiz hafta sonu "Aile Mahkemelerine İlişkin Yasal Çerçeve ve Uygulama Sorunları" paneli düzenledi. Açılış konuşmasını Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Nazan Moroğlu'nun yaptığı panele, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Ömer Uğur Gençcan ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ali İhsan Özuğur konuşmacı olarak katıldı. Aile Mahkemeleri'nin 18 Ocak 2003'te yürürlüğe giren kanunla kurulduğunu hatırlatan Moroğlu, Aile Mahkemelerinin iş yükünün ağırlığına, uzman kadro eksikliklerine, fiziki alt yapı yetersizliklerine dikkat çekti. Aile mahkemelerinin görev alanının çok geniş tutulduğuna ve yasaların kabulü ile yürürlüğe girmesi arasında yeterli zaman bırakılmadığına da değinen Moroğlu, hakime tanınan 'davanın esasına girmeden sulh yoluyla çözüm getirilmesi' ibaresinin "anlaşmalı boşanmalar" için zorlayıcı olabileceğini söyledi. Moroğlu, "İki kişi özgür iradeleriyle nasıl evlenmeye karar verebilirse, yine özgür iradeleriyle boşanma hakları da olmalıdır. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı durumlarda, artık 'sulh yolunun' zorlanması doğru bir çözüm olmayacaktır" diye konuştu. "Alt yapı yetersiz, görev alanı çok geniş" Moroğlu, sorunları ve eleştirilerini şöyle sıraladı: * İhtisas Mahkemesi olarak kurulan Aile Mahkemeleri yargıçların hizmet içi eğitim almasına, uzman kadrosunun oluşturulmasına, duruşma salonu, mahkeme kalemi gibi fiziki donanımın sağlanmasına zaman tanınmadan göreve başladılar. * Aile mahkemelerinin görev alanı çok geniş tutuldu. Kuruluş amacı sadece Aile Hukukundan doğan davalara bakmak olduğu halde, Medeni Kanunun Aile Hukuku kitabında yer alan vesayet vd., bütün konular görev alanına dahil edilmiştir. * Yeni kurulan Aile Mahkemelerine yeni açılacak davaların verilmesi yerine, daha önce açılmış görev alanına giren bütün davaların devredilmesi, ağır iş yükü ile göreve başlamalarına yol açmıştır. Bu durumda sağlıklı bir yapının oluşması ve sağlıklı işlemesi son derece zorlaşmıştır. "Yasaların anlaşılması için yeterli zaman tanınmadı" * Yasaların kabulü ile yürürlüğe girmesi arasında yeterli zaman bırakılmaması, yeni yasaların okunup anlaşılması, yorumlanmasını ve amaca uygun uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Aile Mahkemelerinin de görev alanına giren Medeni Kanun'da 22.11.2001 de kabul edilen köklü değişikliklerin 1.1.2002 de yürürlüğe girdiği göz önünde tutulduğunda, öğrenilmesi için bir ay ne derece yeterlidir. * Aile Mahkemelerinin Kuruluşuna ilişkin 7. maddede hakime tanınan "davanın esasına girmeden sulh yoluyla çözüm getirilmesi" ibaresi "Anlaşmalı boşanmalar" açısından zorlayıcı bir anlayışı birlikte getirmekte ve farklı uygulamalara yol açmaktadır. * Aile Mahkemelerinin bünyesinde görev yapacak uzmanların görevlendirilmesi, raporlarını ne şekilde vermesi gerektiği için yöntem tam anlamıyla sağlanamamıştır. (BB) |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
4 üniversite daha kuruluyor | Seyda | Hukuk Haberleri | 0 | 04-12-2006 20:54 |
Adli Tıp cinsel suçlar merkezi kuruluyor | Av.Ayşe | Hukuk Haberleri | 1 | 17-08-2006 22:26 |
1917 Hukuki Aile Kararnamesinden günümüz Türk Medeni Kanununa kadar Türk aile yapısı | tulinunal | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 23-05-2006 19:16 |
Aile Mahkemeleri | sumru | Hukuk Soruları Arşivi | 0 | 24-10-2003 14:15 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |