20-04-2007, 13:45 | #1 |
|
Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar Hakkında
Bir avukat olarak yargı sistemimizde cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda gerekli bilincin oluşmadığını düşünüyorum. Belki geleneksel kaygılarla ( ayıp günah vs.) bu konu atlanmış, gerekli bilinç oluşturalamamış. Mağdur veya vekil olarak bu konuda bir suçla ilgili göreve gittiğimizde bunu açıklıkla görebiliyorum. Örneğin bir vakada, her ne kadar kendi isteği ile cinsel ilişkiye girdiğini söylese de farklı bir durumun söz konusu olabileceği bir vakada, bir mağdur kızın gerek polis merkezinde ya da daha geniş tabiriyle soruşturma safhasında ne kadar zor durumlara düştüğünü bizzat müşahade ettim. Bir kere suç cinsel anlamda bir suç olduğunda mağdur kadın olsun erkek olsun yoğun bir utanç psikolojisine giriyor. Somut vakada mağdur kız bekaretini kaybettiğini söylüyordu ve burada hemen bir türlü aşamadığımız gelenekler örfler vs.devreye giriyor, olayı öğrenen baba ' asacağım keseceğim' tarzında konuşmaya başlıyor, resmi görevlilerin vakaya ilgisi birden artıyor, hatta akıl vermeler, konuyu başka yerlere çekmeler, babayı kızı bir tarafa çekiştirmeler vs. vs. başlıyor. Ben dahi avukatlık mı yoksa ablalık mı rolüne girmeliyim diye tereddüt yaşıyorum. Bu toplumsal baskı mağdur kızı ikinci üçüncü defa mağdur ediyor. Kız henüz çocuk olduğu için başına gelen şeyin tam olarak ne olduğunu idrak edemiyor. Biz büyükler onun masum bedeni üzerinde ister istemez yüksek sesle düşünmeye başlıyoruz. Bence on dört yaşındaki bir kız bilerek isteyerek cinsel ilişkiye girmez. Ben belki biraz iddialı düşünüyorum. Ama sizce de öyle değil mi? Cinsel ilişki yaşaya yaşaya, tecrübe ile öğrenilebilen, tam manası ile ne olduğu ya da nasıl olması gerektiği konusu insanın zinninde oturması gereken bir gerçeklik değil mi? Somut vakada bekaret sebebiyle zorlanma olması sebebiyle öncelikle parmakla bozmaya kalkışma gibi özel bir durum vardı? Sonra cinsel ilişki tam manası ile gerçekleşmiş. Burada bu durumu mağdurun ağzından bir şekilde öğrendikten sonra ben, mağdurun iki aydır tanıdığı halde sevdiğini iddia ettiği erkek arkadaşını korumak amaçlı olarak, ' ben kendi rızamla birlikte oldum' beyanının aksine olayın tam bir tecavüz vakası olduğuna kanaat getirdim ve bu yönde tüm beyanlarımı zabıtlara geçirttim. Çünkü bence bu vaka ' ben şurada şu zamanda x ile kendi rızamla cinsel ilişkiye girdim' diye ifade tutanağına geçirilerek geçiştirilebilecek bir vaka değildi. Hakimimiz, savcımız, polisimiz ve bizler bu konuda yeterli bilince sahip değiliz. Bir cinsel yakınlaşma ne zaman suç olur, ne zaman suç olmaz bu bence çok önemli bir konu. İlişkide pasif taraf olan kadının dur dediği anda eylemin suç oluşturacağı ilkesi bizim hukukumuzda da yerleşmeli. Bir çocuğun cinsel ilişkiye evet demesi vakayı suç olmaktan çıkarır mı bu ayrı bir mesele. Ya da bir çocuk ilişkiye girmek istiyorum deyip bu iradesini sonuna kadar sürdürebilir mi bu konu tartışılmalıdır. Cinsel suçlarda gerek soruşturma, gerek yargılama aşamasında korkmadan, çekinmeden olayın en ince ayrıntısına kadar girip tam olarak ne olduğu, neyin yapıldığı sorusunun cevaplanması taraftarıyım ve mağdurlar bu kadar gerilmemeli, rahatlatılmalı, üçüncü dördüncü kez mağdur edilmemeliler diye düşünüyorum.
|
20-04-2007, 15:42 | #2 |
|
Sevgili Av.Neslihan;
Aktardığın vakada kız zaten 14 yaşında ve bu suç 5237 Sayılı TCK'NIN 103/2 maddesi kapsamında bir suçtur ve bu suç zaten şikayete tabi değildir.Dolayısıyla kızın beyanının çok da bir etkisi yoktur.Ancak eğer mağdur kız sanıkla rızamla birlikte oldum diyorsa bizim vekil olarak tutanaklara 'hayır tecavüz vardır' şeklinde beyan geçirtmemiz yazında belirttiğin mağduriyetlere biz de bir mağduriyet eklemiş oluruz diye düşünüyorum ve avukatın iyiniyetle de olsa böyle hareket etmesini doğru bulmuyorum. Cinselliğin 14 yaşında yaşanmayacağına ilişkin beyanlarınıza da uzman görüşleri doğrultusunda katılmıyorum.Cinsel suçlarda herşey açık açık konuşulsun şeklindeki düşüncene de katılmak mümkün değil ,zira burada ölçütün 'suçu aydınlatacak ve hukuki karar verilebilecek kadar açıklıkta olması' yeterlidir.Aksi takdirde gereksiz detaylarla mağduriyeti daha da arttırmış oluruz. Ben özellikle bu tür suçlara bakan meslektaşlarımızın bu alanda özel eğitimden geçmesi gerektiğine inanıyorum.Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve uygulama Merkezi üyelerinin tamamı ben dahil mağdur kadınlarla iletişim teknikleri konusunda konunun uzmanlarından eğitim aldık.Adliyeye yansıyan kadın mağdurların vakalarına öncelikle bu eğitimi alan meslektaşlarımız görevlendirilmektedir.Bu tür vakalarda görev alan arkadaşlarımız mağdur-mağdur ailesi-adliye personeli ilişkilerini denge içerisinde tutmak için azami gayreti göstermektedir. Bir vakada bayan bir kalem personeli'Bir mağdura hala kız mısın?' diye soru sormuştu ve bu davranış görevli meslektaşımızca şiddetle eleştirilmiş,yer yerinden oynamıştı,neredeyse Bakanlığa şikayet boyutuna getirilmişti.Bizler kendimizi mağdurun yerine koyarak ifade vermeyelim, o ne derse odur,biz zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı olmalıyız. iyi çalışmalar dilerim</p> |
20-04-2007, 16:23 | #3 |
|
Ben önceki fikirlerimde ısrarcıyım. Siz gereksiz detaylar diye nitelendirdiniz ama ben mağdurun başına gelen her ne ise bunun ayrıntılı olarak açıkça konuşulması ve tartışılması gerektiğini düşünüyorum ve bu bence mağduriyeti daha da arttırmaz bilakis mağdur lehine sonuçlar doğurur. Somut vakamızda belirttiğim üzere bir çocuk söz konusu. Bence yaşadığı şeyleri tam olarak idrak dahi edememektedir. Bu sebeple olayı kendince örtbas etmeye çalışacak ya da kabullenmemesi gereken şeyleri yaşının verdiği deneyimsizlikle kabullenme yoluna gidecektir. Burada cinsel istismar TCK. 103 fıkra 2 anlamınde parmakla ve organla gerçekleştirilmiş. Bir çocuğun parmakla istismar edilmesine nasıl ve ne sebeple ( cinsel fantazi bu vakada yeterli ve gerçek bir sebep olamaz bence ) rıza göstereceğini anlamakta güçlük çekiyorum. Cinsellik elbette anotomik, fiziksel olarak 14 yaşın altında da yaşanabilir. Ancak benim öne sürdüğüm bu durumlarda mağdurun rızasının sağlıklı ve geçerli kabul edilmemesi gerektiğidir. Vekil olarak mağdurun beyanlarına aynen katılmamızın dışında ve ötesinde görevlerimizin olduğunu düşünüyorum. Mağdur özgürce beyanda bulunur tabi ki. ( Bunu söylerken mağdurun toplumumuzda geniş kesimlerce büyük öneme haiz olan ve hatta bazı durumlarda mağdurun yaşam hakkının önüne dahi geçebilen bekaretinin kaybedilmesi sebebiyle olayın faili ile mecburi evlilik için düğün hazırlıklarının başlatıldığını, mağdurun tam olarak onayı dahi alınmaksızın ailelerin anlaştığını, bu durumda mağdurun ' evet ben fail hakkında şikayetçiyim. Çünkü istemediğim halde beni cinsel ilişkiye zorladı veya sevişmeye başlamıştık ama o istemediğim halde fazla ileriye gitti' diye ifade vermesinin ne kadar güç hatta İMKANSIZ olduğunu hatırlatırım. Maalesef bu topraklarda bakireliğini kaybetmiş kızlara çürük elma muamelesi yapılmaktadır ve kız ilk yattığı kişi ile isterse bu bir tecavüz vakası olsun aileler tarafından evliliğe zorlanmaktadır. Birçok erkek te kimi vakalarda arkadaşlık ettikleri genç kızlara tecavüz ederek bu duruma düşürdükleri mağdurlara karşı, bu hadiseyi koz olarak kullanmakta ve benden başka kimse seni almaz mantığı ile onları mecburi bir evliliğe zorlamaktadırlar. Daha sonra kaybedilmiş bir zar uğruna malumunuz gelsin mutsuz evlilikler, mutsuz hayatlar, mutsuz nesiller vs. vs. ) Ama ben vekil olarak vakıanın hukuki nitelendirmesini yapmak durumundayım ve ' evet bu bir tecavüzdür' diyebilme yetkimin olduğunu düşünüyorum.
|
23-04-2007, 12:43 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
|
24-04-2007, 18:04 | #5 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn.Av.Neslihan, Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla, bu olaya gerçekten çok üzülmüşsünüz. Üzüntünüze ilişkin gerekçelerinizde ve üzüntünüzde size hak veriyorum. Bazı saptamalarınız gerçekten benim bakış açımdan doğru görünüyor. Ancak, yukarıdaki alıntıları özellikle yazınızdan cımbızladım. Bunun sebebi, ablalık yapmak, bu nedenle birşeylere kanaat getirmek ve dolayısıyla da mağdur adına ( onun aksini söylediği ) bazı beyanlarda bulunmak konularına dikkatinizi çekmek istememdir. Sn.Toz'un da işaret ettiği gibi, mağdurlarla iletişim kurma konusunda bazı teknikler var. Ben bu tekniklerle ilgili bir eğitim almadım, ama biliyorum ki yapılacak en yanlış şey ( bana göre ) kurtarıcı rolüne soyunmak. Sizi, anlıyorum. Birşeyler yapmak ve bir yanlışlığın üzerine gitmek istiyorsunuz. Ancak, bizler avukat olarak ne düşünürsek düşünelim, olayların hangi boyutunu görürsek görelim, bu tür durumlarda mağdurun kendisi şikayetçi olmadığı sürece yapabileceğimiz birşey yok. Siz o davayı bitirip, o kızın hayatından çıkacaksınız, öyle değil mi? Saygılar. |
24-04-2007, 20:46 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, Bahsettiğiniz bilincin yerleşebilmesi, öncelikle adli vakalarda suç ve olayın mağduruna en yakın durumda olan, biz hukukçular tarafından benimsenip, özümsenebilmeli ki, karanlığımız aydınlansın. Bahsettiğiniz olayda (14 yaşında bekaretini kaybeden ve rızamla ilişkiye girdim diyen çocuk) mağdurun "rızamla oldu demesi ile, rızamla olmadı demesi arasında", rızanın mevcudiyeti anlamında bir fark oluşturmayacağını , bir diğer deyişle rızadan her iki durumda da söz edilemeyeceğinin ve eylemin TCK nun 103. m.nde ifadesini bulan "cinsel istismar" olarak takdirinin lazım geleceğinin, öncelikle altını çizmeli. Sözünü ettiğiniz "zorla olmadı,rızamlaydı" beyanı, yalnızca 103.m.nin 4.fıkrasında sözü edilen arttırım maddesinin uygulanmamasına neden olur. Bir diğer deyişle, ne eylemi suç olmaktan çıkarır, ne de cezalandırmaya engel olur. Eylemin yine cinsel istismar olarak tasnifi ve sanığın m.103-a'dan hareketle, 103/2 (ve 103/6-aşağıda not) çerçevesinde cezalandırılmasını gerektirir. (Not:Bir forumda, kızlık zarının bozulmasının 103/6 çerçevesinde , bekaret tanımının yasadan çıkarılmış olması nedeniyle "beden sağlığının bozulması" olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini tartışmaktaydık. Yargıtay'ın "mağdurun ruh veya beden sağlığının bozulup bozulmadığının araştırılmasına yönelik" bozmalarının mevcudiyetini bilmekteyiz, ancak "kızlık zarının bozulması, beden sağlığının bozulması anlamına gelir" şeklinde ceza hükmüne konu olup da, bilahare onanmış bir içtihatla henüz -kendi adıma- karşılaşmadım.) Saygılarımla... |
25-04-2007, 11:32 | #7 |
|
Mağduru dinlemek
Senden beni dinlemeni istediğimde ve sen bana nasihat vermeye başladığında senden istediğimi yapmamış oluyorsun.
Senden beni dinlemeni istediğimde ve sen bana neden öyle hissetmemem gerektiğini anlatmaya başladığında duygularımın üstünde tepinmiş oluyorsun. Senden beni dinlemeni istediğimde ve sen sorunumu çözmek için birşeyler yapmak zorunda olduğunu hissettiğinde –gariptir ki-beni hayal kırıklığına uğratmış oluyorsun. Beni dinle.....Senden tek istediğim bu -duy beni...Ben kendim için birşeyler yapabilirim. Aciz değilim. Belki,cesareti kırılmış ve tökezlemiş ama aciz değil.Kendim için yapabileceğim ve yapmam gereken bir şeyi sen benim için yaptığında korkularıma ve yetersiz duygularıma yenilerini eklemiş oluyorsun.Ama,ne kadar mantıksız olursa olsunlar,duygularımın varlığını kabul ettiğinde ,ben seni ikna etmeye çalışmaktan vazgeçip ,o mantıksız duyguların ardında yatanları bulmaya başlayabilirim. Bunu başardığımda da sorularımın cevapları zaten açıktır ve benim nasihata ihtiyacım kalmamıştır. Dr.Robert A.Hatcher Georgia Eyalet Üniversitesi</p> |
17-12-2007, 12:41 | #8 |
|
magdur - menfaat ve gerçek arasında çelişikide kalıyor yani pragmat bakış
acaba cinsel suç ile ilgili yargılama ve ceza almamı yoksa menfaat mi manevi maddi olabilir aşk bşkacinsellik başka şey bence. sevgilisinden kocasından cinsel şiddet görme normal değil benc ama yinede insan sevdiğini kıyamıyor endine kıyor ama sevdiğine kyamıyor sanki.. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Yüz kizartici suclar | justiz | Meslektaşların Soruları | 1 | 26-02-2007 14:57 |
Adli Tıp cinsel suçlar merkezi kuruluyor | Av.Ayşe | Hukuk Haberleri | 1 | 17-08-2006 22:26 |
Çocuğa Karşı Cinsel İstismarda 24 saat Açık İhbar Ve Bilgi Hattı | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Çocuk Hakları Çalışma Grubu | 2 | 05-04-2006 07:31 |
Sempozyum:Türk Ceza Kanununda Ve Tasarıda Cinsel Suçlar | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Adliye Duvarı | 0 | 22-06-2003 21:58 |
B.M. Ve Kadınlara Karşı Namus Adına İşlenen Suçlar | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 0 | 05-06-2003 21:31 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |