13-02-2007, 00:54 | #1 |
|
Hukuk Nostalji : Eski günlerde hukuk ve hukukçular
THS Nostalji konusundan esinlenerek biraz da hukuk nostalji yapalım mı?
Eskiden hukuk sistemimiz nasıldı? Problemlerimiz, zorluklarımız nelerdi? Neleri özlüyoruz? Neleri hiç özlemiyoruz? Nerede o eski hukukçular diyor muyuz? Üstadlarımızın anıları, görüşlerini ve yorumlarıyla hepimizi aydınlatmaları dileğiyle.. |
13-02-2007, 02:53 | #2 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bir Zamanlar Maziye Bak...
Sn Admin,
Değerli Meslektaşlarım; Sn Admin yaşlandığındanmıdır nedir bilinmez üzerine bir NOSTALJİ ağırlığı çöktü. Bizde yaşına, emeğine saygı anımsadıklarımızı aktaralım...
Hukukçular yasaları MERİ KANUNLARDAN takip ederler, çömez avukat ve stajlerler 7 çilt olan kanun çiltlerini her yıl ocak ayında yenilerlerdi. Yargıtay kararları Yargıtay Kararları Dergisinden ve bazı baro dergilerinden izlenirdi.
Küçük illerde ve ilçelerde en güzel giyinen, en güzel konuşan, edebiyatla, sanatla ilgilenenler, o ilçeye gelen sanat, edbiyat dergilerini alanlar hep hukukçular olurdu. Şimdilerde pek az yaşanan; geçmişte uzun kış gecelerinde briç masaları hukukçulardan oluşurdu. Çok önemlidir. Savcılar 1980 öncesine kadar ayakta mütalaa verirlerdi.
Gürültüsünden savcının mütalaasını duymadığımız, arkasındaki katibi dahi göremediğimiz kocaman daktiloları. Sobalı adliyelerdeki perişanlığı. Parasızlıktan inim inim inleyen baroları. Zamanla silinen fotokopileri. On parmak yazmaya çalıştığımız daktiloları.
Eski hukukçular İÇTİHADI OLAN HUKUKÇU olarak saygı görürlerdi. Sahip oldukları maddi değerler ile değil,yetiştirdikleri Stajyerleri ile, mahkemelerdeki efsane davaları ile kendi dünya görüşleri üzerine verdikleri hukuki mücadeleler ile anılırlardı. Gelecekte bir gün hukukçular bir yerlerde yine benzer konuları konuşacaklardır. Onlarca yıl sonra yapılacak bu görüşmede eminim ki THS yi ve bilgili ve özverili, alıngan ve atılgan, uysal ve duygusal, bıçkın ve geçkin THS kurucusu GÖRÜNMEZ DERVİŞ, Admin i de; NEREDE O HUKUKÇULAR DİYEREK anacaklardır. |
13-02-2007, 09:25 | #3 |
|
Bu adam hakikaten yaşlanmış. Ama bana da yaşlandığımı hatırlatıyor işin kötüsü.(Armağan'ın kulakları çınlasın )
Ama şu GIYAP işine taktım. Mülga maddeyi aradım bulamadım.Nasıldı o? İki gıyap bir tuş mu muydu? Gıyap kararı aldıran avukat ayıplanır mıydı? Meslek kuralı yasaya aykırı mıydı? Gıyap kararına rağmen gıyap masrafı verilmez miydi? Giray kardeşimiz(Ayıptır söylemesi kendisi devre arkadaşım olur., mesleğini delicesine seven, mesleğin kitabını yazmış değerli bir meslektaşımız. ÜLKEMİZDE SAVUNMA TARİHİ 1992 TARİHTE SAVUNMA VE MESLEK KURALLARI 1999 ŞAİR HUKUKÇULAR ANTOLOJİSİ 2001 SAVUNMA MESLEĞİNDE GİYİSİ VE YEMİN 2002 TARİHİN YARGILADIĞI DAVALAR 2003 Bir aksilik olmazsa 2-3 Mart tarihlerinde Hatay Barosunun İskenderun ve Antakya'da düzenleyeceği seminerde konuğumuz olacak. Merak, sevgi ve özlemle bekliyoruz kendisini. |
13-02-2007, 16:39 | #4 |
|
Sayın Meslektaşım Adil Bey, yazınızı okurken kendimi o kadar şanslı hissettimki tarif etmem mümükün değil.Benim yaşadığım ve mesleğimi sürdürdüğüm yerde bizler baro odalarımızda bu paylaşımı ve dostluğu hala yaşamaktayız.Ben henüz beş yıldır bu mesleği sürdüren ve her gün yeni bilgilere sahip olan bir avukat olarak büyüklerimin esirgemedikleri tecrübe ve bilgilerinden çok faydalanıyorum.Bu bağlamda bilgisini ve tecrübesini bizlerden asla esirgemeyen sevgili Lale Ablamıza çok teşekkür etmeme de vesile oldunuz."Lale Abla iyi ki varsın çok teşekkürler".Sevgi ve saygılarımla...
|
15-02-2007, 00:03 | #5 | |||||||||||||||||||
|
15 yıl kadar önce idi, Aydın İli Kuşadası İlçesinde Bayan Mübaşir ile karşılaştım. Üzerinde o bildiğimiz resmi giysi olan. Orta boylu, esmer bir bayandı. Önce çok sert gelmişti, daha sonra yargılamayı çok güzel düzenlediğini gördüm. Yargılamaya bir bayan nezaketi, estetiği hakim olmuştu. Bayan mübaşirleri hep özlemiş, gözlerim hep aramıştır... |
16-02-2007, 01:24 | #6 |
|
Hukuk Nostalji : Eski günlerde hukuk ve hukukçular
Ben de biraz mizahla sürdüreyim.
Mesleğin il yıllarında yaşlı bir ağabeyimizle beraber duruşmaya gidiyoruz; Anlatan gerçekten yaşanmış olduğunu söyledi; iki avukat ve hakim dönem arkadaşları iyi de arkadaşlar. Bir dava üzerinde iddia başlıyor. Davacı iddiasını anlatıyor ve (hakimin de arkadaşları olduğuna güvenerek) cübbe altından (izleyenlere frkettirmeden) arkadaşına el hareketi yapıyor. Diğer avukat da savunmasını yaptıktan sonra karşılığını veriyor. Sonuç: Hakim ellerini yumruk yapıp çapraz şekilde kürsünün üzerine koyarak DAVANIN KISMEN KABULÜNE diyor. Diğer bir öykü de avukatın davayı kaybettik ama temyiz hakkını kazanfık öyküsüdür. Çok bilindiği için yinelemeyeceğim. Ama bu anlatılanlar bana biraz "aman ha çocuklar garanti vermeyin" denmiş gibime geldi. |
16-02-2007, 10:41 | #7 |
|
eski zamanlarda avukat sayısının az olması, iş derdenin olmaması, feodal bağlardaki kopmaların başlamaması gibi nedenlerle avukatlar birbirleriyle daha sık görüşüp dertleşebiliyorlarmış anladığım kadarıyla. Şimdi ise bu paylaşımı yakalamak bayağı zor bu nedenle de bilgi alşverişi sohbetler yüzyüze yapılamadığı için insanların haliyle anıları da kısıtlı oluyor. Ancak yinede herşeyin bir çaresi var şimdi bu sitede sohbet imkanı var ve birbirimizi göremesekde bazı şeyleri paylaşabiliyoruz
|
16-02-2007, 11:10 | #8 |
|
Hakkımdaki tüm asılsız rivayetlerin aksine ben bu konuda anılarımı paylaşacak yaşta olduğumu kabul etmiyorum, yine de köklü bir hukuk bürosunda çalışmanın ve pekçok eski dosyayı incelemenin bir sonucu olarak katkıda bulunayım:
Malum eskiden hukuk bürolarında bilgisayar yokmuş ve her türlü yazı daktilo ile yazılıyormuş. Bunu o kadar yadırgamıyorum. Ancak fotokopi makinesi olmadan hukuk kariyeri nasıl icra edilmiş, bunu bir türlü aklım almıyor ve o dönemin tüm hukukçularına şapka çıkarıyorum. Eski dosyalarda görüyorum: Örneğin müvekkil avukata vekalet çıkarmış ve avukat bu vekaletle bir hukuki işlem yapacak. Eee fotokopi makinesi yok, dosyaya vekalet suretini nasıl koyacaksınız? (Aslını koymazsınız, o zaman sizde vekalet kalmaz) Oturuyorsunuz o vekaleti daktilo ile birebir baştan yazıyorsunuz, üstüne de aslı gibidir damgası basıp o sureti dosyaya koyuyorsunuz. Düşünün ki, bunu yapacağınız her hukuki işlem için ve her müvekkil için tekrar ediyorsunuz. Veya diyelim ki bir kitapta güzel bir içtihat buldunuz ve mahkemeye sunmak istiyorsunuz, nasıl yapacaksınız? Oturup kitap sayfasını daktiloda yazıyorsunuz, altına kitabın yazarını, adını, baskı tarihini, sayfa numarasını yazıp bu örneği dosyanıza sunuyorsunuz. Keza eski avukatların örnek kararlar, hatırlamak istedikleri içtihatlar, çalışma notları gibi kişisel dosyaları hep elle ya da daktilo ile yaptıklarını gördüm. Örneğin bugün bizim bir dergide okuyup saklamak için fotokopisini çektiğimiz ya da internette görüp yazıcıdan bastırdığımız karar, makale, içtihat vs. notları eski hukukçular oturup bir kağıda daktilo ile ya da elle tek tek yazıp, bunları dosyalıyorlarmış. Üstadlarımıza saygılarımızla.. |
16-02-2007, 11:15 | #9 |
|
Bir de o dönemde kitap yazan hocalarımızı düşününce emeklerinin ne kadar değerli olduğunu anlamamak mümkün değil. Daktilo ile yaz, yanlış oldu yırt yeniden yaz... bu şekilde bitir. Sonra matbaaya götür onlar tek tek harfleri sıralasın.... dizilen cümleleri kontrol et...
|
16-02-2007, 12:44 | #10 | |||||||||||||||||||
|
Korkunç! Ama düşününce, işin tek olumlu bakılabilir yanı; günün birinde birileri bizim yaptıklarımızı böyle dehşetengiz bir biçimde anlatacak ve birileri de "korkunç" diyecek! Tüm adalet emekçilerine saygılarımla. |
17-02-2007, 09:33 | #11 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn Site Yöneticisi'ne;
Efendim hakkınızda "yaşlandı mı ne" ifademden sarf-ı nazar ediyorum. Yazılarınızdaki değerlendirmelerden mesleğin baharında, henüz 3,5 yıllık bir avukat olduğunuz anlaşılıyor. Ayrıca ifadelerinizde geçmişe ilişkin minik acındırmalar sezdim.
Efendim o zaman matbaada genel vekaletname örneği bastırılıyordu. Boşluklara Noterin ismi, yevmiye numarası doldurulurdu. Eğer vekaletnamede özel yetkiler var ise o da daktilo ile eklenirdi. Ve aslının aynı olduğu onanırdı...
Değerli meslektaşım Admin, bahsettiğim yıllar ki 16-17 YY denktir. Şimdi ki gibi Yargıtay'ın 32 adet dairesi olmayıp 2,3 daire var idi. Dairenin emsal olan karar numarasını yazmanız yeterli idi. Ha bu arada avukatların hepsi varlıklı olup, kitabın ilgili sayfası yırtılıp dilekçeye eklenir idi. Lütfen yani...
Evet mirim böyle yapardık, ama öyle yazılıp dosyalanınca da kolay kolay unutulmazdı. Ayrıca o zamandan bu zamana kalabilen hukukçular teleks, faks, 10 parmak daktilo, f ve q klavye bilgisayar, telsiz, çağrı cihazı, cep telefonu, yakın - uzak gözlüğü, vücutta taşınınan muhtelif protezler, yukarıdakilerin tümünü kullanabilmektedirler. |
18-02-2007, 00:55 | #12 |
|
Selam dostlar,
Hani artık yaşlılar sınıfında yer alıyom.Ben şanslılardanım.Hukuka aşık ustaların yanında başladım.Yasminim gibi gençlerle bir aradayım.Giray Bey benim de sürprizlerim var. Başka yerde yapıldığını duymadım.Aydın barosunda bir gelenek vardı.Mesleğe yeni başlayan büro açana eskiler ondan habersiz her biri ayrıca onun adına dava alır,vekaleti,bilgileri,VÜ ve mas.alır.Bu iş senin diye ona verirlerdi.Yada birlikte iş aldık deyip VÜ.mas.bilgiler dosya halinde ona verilir.Benim vaktim yok.Takıldığında konuşuruz a gelen konuşma ile dosyayı bırakıp giderlerdi.(bi çok kere dava dilekçesi bile hazır olurdu içinde tabii taslak olarak)Bu onların HOŞGELDİN i idi.Hediyeşeri idi.Hepsini özlemle yadediyorum. |
18-02-2007, 02:07 | #13 |
|
Ne kadar guzel...
Okumaktan en cok keyif aldigim konulardan biri bu konu... Ustadlarin izlenimlerini, kiyaslamalarini, deneyimlerini okumak cok hos. Hukuk yasamim THS kadar bile uzun degil henuz ama benim ogrenciligim de bir gecis donemine denk geldiginden, sadece 'neleri ozlemiyoruz' sorusuna bir cevabim olacak: 1920'li yillardan kalma kanunlarin dilini hic ama hic ozlemiyorum! Hukuk fakultesinin birinci sinifinda(2000-2001) Medeni Hukuk dersine calisirken, anlamak icin yanimda Osmanlica-Turkce sozluk bulundururdum ve hocalarimizdan biri 'bu sekilde dilde konusacaksiniz ki, hukukcu oldugunuz anlasilsin' deyip, sinavlarda da bizden buna gore cevaplar vermemizi bekledigi icin cok sIkInti cekerdim. Gecerliligini yitirmis bir dilin kelimelerini ezberlemeye calismak kendimi cok bos bir amac ugruna zaman harciyormus gibi hissetmeme neden olurdu. Ikinci sinifa gectigimde Medeni Kanunumuz degisti. Dili artik cok daha anlasilir ve guzeldi. Ama bu defa Borclar Kanunu benim icin bir eziyet teskil ediyordu(teskil etmek hep o gunlerden yerlesti kelime hazineme) Turk Ceza Kanunu da ben onu okuyup ogrendikten sonra tarihe gomuldu. Simdi yine oldukca anlasilir, eskiye nazaran oldukca ozenli bir Turkce ile yazilmis kanun var elimizde. Is Kanunu degisikliginden sonraki ilk donem yine benimdi. Eski Is Kanununu inceleme firsatim hic olmadi ama bu defa da piyasada yeni kanuna uygun kitap henuz bulunmadigindan zorluk yasadim. Ancak dili guncel Turkce oldugundan ve artik hukuk mantigi da yavas yavas yerlesmis oldugundan, maddeleri kanundan okuyup anlamak hic de zor degildi. Borclar ve Ticaret Kanunlari da yolda.(Ticaret Kanunu tasarisi ben buraya geldikten sonra yasalasmadiysa henuz tabii) Onlar da gunumuz Turkcesiyle yazildigindan, yeni nesil() gercekten cok sansli.. Darisi HUMK ve IIK'ya diyor ve yururlukten kalkmis anlasilmasi oldukca guc kanunlara, mutlulukla veda ediyorum... |
25-02-2007, 21:16 | #14 |
|
Antenli Avukat
Bugünkü cep telefonu henüz Türkiye'ye gelmemiş ve yaygınlaşmamıştı.Önce araç telefonları ve çağrı cihazları geldi.Ben de,teknolojiyi yakından takip eden ve ona ilk sahip olmak isteyenlerdendim.
0522 alan kodlu araç telefonları çıktıktan sonra,bu araç telefonlarına bağlı el telefonu denilen mobil cihazı Mersin'de ilk alıp kullanan avukatlardan idim. Tabii bu el telefonu şimdikilere nazaran devasa boyutta,polis telsizinden daha büyük ,üzerinde kocaman açılır anteni olan bir telefondu. Adliye koridorunda bir avukatın böyle bir cihazla dolaştığını düşünün. Bu yeni aletle adliye koridorunda duruşma sırası beklerken,beni bir müvekkil aramaktadır. Yanımda çalışan katip hanıma "Avukat bey nerede ?" diye sorar. Katip de,duruşmalar aksamasın diye düşünerek adliyede olmadığımı söyler. Müvekkil ise daha uyanıktır."Olur mu, demin gördüm, buradan ANTENİYLE geçmişti." diye yanıt verir. |
25-02-2007, 21:50 | #15 |
|
Hukuk Dili Konusu
Ahu Hanım 1920'li yillardan kalma kanunlarin dilini hiç ama hiç özlemiyorum! buyurmuş.
Hukuk Dili konusu ,biliyorsunuz Cumhuriyet kurulduğundan beni tartışılan bir konu. Ben bir hukukçu olarak yaşayan (konuşulan) İstanbul Türkçesi dediğimiz Türkçe'yi savunan bir kişiydim. Hiçbir zaman dil konusuna ideolojik ve siyasi yönden bakmadım. Ama bizim fakülte yıllarımızda (1979-1983) ne yazık ki dil konusu ideolojik bir malzeme idi. Sağ görüşlü olanlar Osmanlıca ağırlıklı, sol görüşlü olanlar ise Öz Türkçe ağırlıklı konuşurlardı.Öz Türkçeciler ve Osmanlıcacılar hararetli tartışmalarla kendi lisan görüşlerini savunurlardı. Ne aydınlar,ne ülke yönetimindekiler bunu bilimsel olarak tartışıp bir sonuca varmayı düşünmediler. Sadece hukuk alanında değil,daha bir çok alanda ,çok değerli eserlerin bugünki kullandığımız dilden daha fazla Osmanlıca sözcük içeren bir dille yazıldığı bir gerçek. Şimdi yabancı bir dil olarak gördüğümüz o dil bir zamanlar bizim geçmişimizdi. Ulu Önder Atatürk'ün amacı, geçmişimize yabancılaşmamız değildi. Oysa her iki görüştekiler,ipin ucunu kendilerinden yana çektiler.Birbirini hiç anlamayan kuşaklar yetişti.Geçmişte yaşadığımız toplumsal çatışmaların en önemli nedenlerinden beri belki de dil konusuydu. (Bu çatışma bence halen devam ediyor.) O halde nerede yalnış yaptık ? Türk Dil Kurumu,Güzel Türkçe'mizin gelişimi için çok önemli adımlar attı. Hukuk dili konusu da buna dahildir. Ama öyle bir kuşak yaratıldı ki, geçmişinden,geçmiş kültüründen tamamen kopuktu. Öz Türkçe'mizi geliştirirken, Osmanlıca'yı Cumhuriyet kuşaklarına zorunlu ders olarak öğretip eski dille yazılan eserlerden yararlanmalarını sağlamak gerekiyordu. Yunanistan ve diğer birçok Avrupa Ülkesinde latince'nin zorunlu bir ders olarak öğretildiğini duymuştum. Ben İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuduğum dönemde,Fakültenin kendi basımevi ve yayımevi vardı.Basılan her türlü eser, yıllar geçse bile kitabın üzerindeki etiket fiyatından satılırdı. Mezun olmadan Fakültenin tüm yayımlanan kitaplarını (tükenmeyenleri) etiket fiyatları üzerinden satın almıştım.1928,1932 yılları basımı bile vardı içlerinde. 1928 döneminde yazılan kitapların bugünki arı Türkçe ile yazılmış olduğunu hayretle gözlemlemiştim.Oysa 1945-1960 arasında yazılanlar daha ağdalı ve Osmanlıca sözcük ağırlıklı yazılmıştı.Yani ülke yönetimlerinin siyasi görüşlerinden etkilenmiş olmalılar. Bizim fakülte yıllarımızda da arkadaşlarımız hocaların kitaplarından hiçbir şey anlamadıklarını söyler,şikayet ederlerdi.Kendimi övmek için söylemiyorum ama Türk ve Dünya Klasiklerini orta okul ve lise yıllarında ben o dilde okuduğum için o kitaplar bana hiç yabancı gelmemiş ,hatta arkadaşlarımın mütercimi bile olmuştum. Bir de Vecdi Aral diye bir hocamız vardı.Hukuk Başlangıcı Kitabı vardı.Bu hocamız da, aşığı bir ÖzTürkçeci idi.Onun yazdığı kitabın içindeki sözcükler Türk Dil Kurumu tarafından türetilen veya bulunan sözcüklerdi.Bu kitabı anlamak için Türk Dil Kurumu'nun sözlüklerini satın almış ancak yine de çözememiştik. Demek Türk Ulusu olarak her konuda aşırılığa kaçma eğilimimiz var. Hukuk Dili konusunda şimdilik yazacaklarım bu kadar.Bu da nostalji oldu biraz zaten.Saygılar. Av.Ali HALLAÇ www.merthd.org.tr |
25-02-2007, 22:10 | #16 |
|
Sayin Ali Hallac,
Konuyu degistirmek istemiyorum ama onerinize kisacik bir mesajla cevap vermek istiyorum: Osmanlica zaten Turklerin Islamiyeti kabul etmesinden sonra olusmus; Turkce, Farsca, Arapca dillerinin karisimindan meydana gelen bir dildir. Islamiyet oncesi siirlerin ya da edebi eserlerin daha iyi anlasilmasinin sebebi de budur. Bu nedenle zorunlu ders olarak ogretilmesinin pek de bir yarari olacagini sanmiyorum, zira cok uzun gecmisi ya da hayati olan bir dil degildir Osmanlica. Verdiginiz Latince ornegi ise belki bizim Turkce'ye bagdastirilabilir; cunku birbirine oldukca benzeyen Avrupa dillerinin kokeni Latincedir. Bu nedenle o dersin okutulmasi oldukca dogaldir. Saygilarimla dyor, konuya geri donulmesi acisindan geri cekiliyorum. **Bu dusuncelerimi siyasi dusuncelerin hepsinden bagimsiz olarak yazdigimin altini bizzat cizmek isterim. |
28-02-2007, 18:06 | #17 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
1940 lı 1950 li yıllarda Kasabalarda sorgu yargıçları bulunurmuş. Yeni yargıçlığa başlayanları gönderirlermiş buralara. Kasabada otel yok. Belediyenin bir odasını sorgu yargıcına verirlermiş. Yargıçlar, o odada hem ikamet eder, yatar kalkar hemde arayı bir siyah perde ile kapatarak diğer tarafta sorgu hakimliğini yaparlarmış. Bir seferinde yargılama esnasında perde ağırlığını taşımayan ortadaki çıta kırılır. Sorgu yargıcının yatağı, pişamaları, kişisel eşyaları, sabah yarım bıraktığı çayı ve ekmeği ile küçük bir parça peyniri ortaya çıkar...
Bir on sene öncesine kadar mevsimin en güzel, en taze meyvelerini, sebzelerini yerdik. (Vekalet ücretine mahsuben)O Meyvenin çıktığını, öğlen büroya geldiğimizde sepetin içinde görünce anlardık. Bizim bürolardan 3,5 gün sonra pazara düşerdi meyve ve sebzeler. Müvekkil hiç üşenmez köyünden sepetiyle taşırdı... O nedenle de bu sebze ve meyveleri getirenlerden bakiye vekalet ücretinizi isteyemezdiniz. Ama bir gün mutlaka getirirlerdi... |
28-02-2007, 23:03 | #18 |
|
Bizim buralarda hala zeytin, zeytinyağı, fıstık çamı, bamya ve bal getiriyorlar
|
16-03-2007, 11:51 | #19 |
|
Sevgili Meslektaşlarım;
Eski Günlerdeki Hukuk ve Hukukçuları anlamak için yaşayanları ve yaşananları aşağıda isimlerini belirteceğim ustaların kitaplarından okumak; Yaşananlara ayrı bir anlam, O anıları yaşayanlara ise hak ettikleri değeri verecektir. Baro Sanat ve Vazife Av. Ali Haydar Özkent Arkadaş Basımevi 1935 Avukatın Kitabı Av. Ali Haydar Özkent Arkadaş Basımevi 1940 Adalet Edebiyatı Antolojisi H Basri Erk Varol Matbaası 1950 Meşhur Türk Hukukçuları H Basri Erk Varol Matbaası 1951 Mesleki Hatıralarım Av. İ. Ethem Postacıoğlu Meşher Matbaası 1958 Bir Ceza Avukatının Anıları Av. Dr. Faruk Erem Öncü Yayınevi 1971,1996 Meslekte 25. Yıl Av. Aydın Gürel Ankara 1997 Yargı Anıları Av. Atilla Sezener Denizli 1998 Türkiye de Av. Mesleğinin İstanbul B.nun Tarihçesi Av. Osman Kuntman İstanbul 1988 Bir Soluk Hukuk Av. Hulusi Metin İstanbul 1995 İdam Gecesi Anıları Av. Halit Çelenk Tekin Yayınevi 1998 Adaletin Bu mu Adalet Av. Turgut İnal İstanbul 2000 Adliyede 40 yıl Av. Sırrı Köprülü İstanbul 2001 |
16-03-2007, 15:19 | #20 |
|
Av. Adil Giray Çelik, eski güzellikleri ve meslek kurallarını hatırlattığınız için çok teşekkürler. Sizlere duymuş olduğum eski bir olayı anlatmak istiyorum. Hakim kürsüde olmayacak bir laf etmiş, avukat elini gözlerine siper ederek kürsüye ve etrafa aşağıdan yukarıya bakınmaya başlayınca hakim şaşırmış ve sormuş:"Ne var, nereye bakıyorsun?" Avukat duraksamadan yanıtlamış:" Makam-ı kazadan ses geldi, ağzından çıkması mümkün değil, nereden çıktığına bakıyorum." demiş. Böyle meslektaşlara ihtiyacımız olduğu ortada.
|
17-03-2007, 12:35 | #21 |
|
Esintiler
İstanbul’da
Bir Hukuk Fakültesi… 4 Ticaret Mahkemesi… Yazıhaneye gitmek zorunluluğu… Duruşmaya yetişme telaşı… -hep- vardı. İstanbul şivesi… Meserret pastanesi…. Gençlik vardı… A 4 kağıtlar yok, Geniş / Dar kağıtlar… Ve bizim üstatlarımızın “…Bizim zamanımızda” deyişleri… Vardı. Karbon kağıtlar,daktilo silgileri… Dolmakalem. Bizim zamanımızda… Koskoca... Avukatlar… Vardı. --- Hepinize sevgiler |
17-03-2007, 13:17 | #22 | |||||||||||||||||||
|
kürsüde bir başkan üç yargıç kamu adına savcı iki sanık ve savunman yargılama basına ve halka açık davanın konusu bir insan ve bir kitap aykırı bir insan aykırı bir kitap yarattıkları ile okuru olan bir yazar olmak kullarından dolayı Tanrı'yı yargılamak HULUSİ METİN Sevgili meslektaşımızın dizelerinde anlattıklarını, yine yaşıyor, hiç..... ama hiç, özlemiyoruz.... |
17-03-2007, 13:42 | #23 | |||||||||||||||||||
|
Bizim zamanımıza, Koskoca... Ne koca ne hoca, tuhaf avukatlar kaldı. |
20-03-2007, 12:55 | #24 |
|
Hukuk Nostalji : Eski günlerde hukuk ve hukukçular
Şimdi kitap alırken aklıma geldi;
Eskiden kitapların tümü kara kaplı idi. Hep "kara kaplı"ya bakardık. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
hukuk mezunu olmayanların hukuk yüksek lisansı yapması | haseski | Yüksek Hukuk Eğitimi | 35 | 23-09-2016 13:36 |
Türk Hukuk Sitesi Hukuk Çalışma Grupları Hakkında Bilgiler | Admin | Hukuk Çalışma Grupları Hakkında | 4 | 14-11-2009 11:41 |
Hukuk Bürosunda Çalışmak İstiyorum (Hukuk Öğrencisi - İzmir) | Av. Handan Duygu Türemez | Adliye Duvarı | 2 | 19-10-2007 00:01 |
Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi Kış 2007 sayısı Makaleler Listesi | Av. Ramazan Çakmakcı | Ceza Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 09-02-2007 21:09 |
Hukuk öğrencisi kız, eski sevgili kurbanı | Av. Galip DAĞTEKİN | Hukuk Haberleri | 0 | 08-12-2006 11:41 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |