Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Karişik Bir Hisseli Tapu Sorunu

Yanıt
Old 16-09-2006, 22:35   #1
ofgoler

 
Önemli Karişik Bir Hisseli Tapu Sorunu

Merhabalar!
Şimdiden yardımcı olacak meslektaşlarıma teşekkürlerimi sunarım...

En büyük sorunlardan birisi de yanlış açılan bir davayı düzeltmek ve bir yön vemektir sanırım..Mevcut bir dava açıldıktan sonra çözüm için bize daha yeni geldi.Sizlerin değerli görüşlerinizi de bir kaç noktada bekliyorum.

1-)Açılmış olan bir müdahalenin meni davası var ancak davalı tarafa henüz tebligat yapılamamış.

2-)Müvekkillerim hisseli tapu sahibi ve 160/2400 gibi bir orana sahipler. Elimizde tek tek hisse sahiplerini gösteren özel parselizisyon örneği yok. Satılırken 11 ve 12 nolu yer diye bir belge var pek sağlam değil. Satan emlakçı alan da müvekkilin babası gözüküyor.
Bu tip davalarda ispat için neler gereklidir.(Tanık?)

3-)Başka bir hisse sahibi (2006 da tapuyu almış) müvekkillerin kendilerine ait olduğu yere İnşaat yapmış ve ilk celseye kadar da İnsaatı bitirmiş.İlk insaat sürerken Belediyeye şikayet olmuş ve insaat yıkılmış ama tekrar insaat tamamlanmış. Müvekkillerin elinde arsa için Belediyeye ödedikleri makbuzlar var.

4-)Hisseli parsel de sadece müvekkillere ayırtedilen yerler boş geri kalan yerlerde herkes insaatı yapmış. Ancak şimdi burası da dolduruluyor.

Bu konuyla ilgili ne tip bir dava açılmalıdır.

a-)Davalıya tebligat yapılmadığından davayı müracaata bırakıp yeni bir dava mı açılmalıdır?

b-)Dava karşı tarafa tebliğ olmadığından ıslah yapılabilir mi?

Daha başka nasıl hareket edilebilir görüşlerinizi bekliyor saygılarımı sunuyorum...
Old 17-09-2006, 14:19   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Bence müdahalenin men'i davasıyla elde edbileceğiniz fazlaca bir netice yok. "Diğer paydaşın inşaat yaptığı yer aslında müvekkillere ayrılan yer" de denilemez. Çünkü bahsedilen yerde müşterek mülkiyet sözkonusu ve ne hukuken ve ne de fiilen taksim yapılmamış. Bu halde tüm paydaşlar arasında tüm parselin taksimine ve anılan yerlerin müvekkillerinize aidiyetine dair bir fiili veya sair şekillerde bir taksim anlaşması veya iradesi yoksa -ki öyle görünüyor- müdahalenin men'i davasını açabilir misiniz, ben orada bile şüpheliyim. Müşterek malike karşı diğer malikin müdahalenin men'i davası açamayacağına dair kararlar vardı sanırım, emin değilim. Kaldı ki burdan hareketle elde edeceğiniz fazlaca bir yarar yok, yani bu dava ihtilafı halletmeyecektir. Bence yapılması gereken izale-i şuyu yoluyla tüm parseldeki ortaklığın giderilmesini sağlamak. Bu halde de mahkeme öncelikle, talep varsa ve mümkünse aynen taksime ve bu olmazsa mevcut haliyle (paydaşlar veya umum arasında) satılarak parasının paylaştırılmasına karar verecektir. Bu davayı tüm paydaşlara yöneltmelisiniz.

"Elimizde tüm paydaşları gösteren parselizasyon örneği yok" derken sanırım taksim şeklinin net olmadığını vurgulamak istediniz. (Tüm paydaşları ve adreslerini tapudan alabilir ve bu adreslere tebligat yapabilir, yapamazsanız da TK.md.35'e göre tebligat yapabilirsiniz.) Özel parselizasyon belediye tarafından yapılan taksimle alakalı olmalı. Böyle bir durumunuz yok, müşterek mülkiyet nedeniyle de ne elinizdeki belge ile ne de tanıkla bu hususu (mezkür yerin müvekkilerinize tahsisisini) halletmeniz mümkün görünmüyor. Ancak müşterek malikler arasında uzun süreden beri devam eden ve itiraz edilmeyen fili kullanım şekli varsa bu; fiili taksim kabul edilir ve ancak bu halde elinizdeki belge veya tanık önem arz edebilir. Bu husus daha ziyade müdahalenin men'i davasında önem arz edecektir. Belki izale-i şuyu davasında da (11-12 nolu yerler daha değerli ise) bir derecede nazara alınabilir.

İnşaatı yapan müşterek malik şikatyete rağmen inşaata devam ettiği için ona karşı ecr-i misil talebi söz konusu olabilir. "Müvekkilin yeri" ifadesi belirttiğim gibi mümkün değil. Okulda müşterek mülkiyete örnek için verilen portakal ve dilimleri örneğini anımsayın. Bir portakal diliminiz var ancak hangisi, bu daha belli değil, hakimin müdahalesi gerekli.

Islah karşı tarafın kabulune bağlı değil, bildiğim kadarıyla. Ancak zaten çok ihtilaflı bir dava. Bu konuda ileride olası itirazlarla karşılaşmamak için bağımsız bir dava açmanızı tavsiye ederim.

(NOT:Cevabımdaki tüm bilgi ve tavsiyeler fikir yürütme noktasında olup; teyit mahiyetinde mevzuat ve içtihatlara bakmanızı öneririm.)

Kolay gelsin.
Old 17-09-2006, 17:33   #3
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

**************
ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM - MÜŞTEREK MÜLKİYET HALİNDEKİ TAŞINMAZ - ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ HALİNDEKİ TAŞINMAZ - PAYDAŞLARDAN BİRİNİN DAVA AÇABİLMESİ - PARSELASYON PLANI - HARİCİ VEYA FİİLİ TAKSİM
KAYIT NO : 64266
**************
Esas Yılı : 2005
Esas No : 560
Karar Yılı : 2005
Karar No : 1158
Karar Tarihi : 10.02.2005
Daire No : 1
Daire : HD
**************
ÖZET : Paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir.
**************
(4721 s. TMK m. 2, 706, 683) (818 s. BK m. 213) (6762 s. TTK m. 26)
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; davacı, paydaşı bulunduğu 12 parselde kendisine ait kısma davalının el atıp muhtesat yaptığını, el atmasının haksız olduğunu ileri sürerek el atmanın önlenilmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalı taşınmazda kendisinin de paydaş olduğunu, iddianın yersiz bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş, duruşma isteği karar tarihine göre değerden reddedildi.Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, çaplı taşınmazda, paydaşlar arasında el atmanın önlenilmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Mahkemece, " ilçenin konumu itibariyle henüz Belediyece yapılmış mevzii imar planı olmadığı yerleşim alanının büyük ve taşınmazın pek çok paydaşı bulunduğu ve çekişme konusu yerinde bir hayli paydaşı olan büyük bir kadastral parsel olduğu, tarafların da bu parselde paydaş oldukları yine parsel üzerinde de geçerli bir fiili taksimin yapılmadığı, yapılaşmanın da ruhsatsız, kontrolsüz ve kaçak bulunduğu ve böyle bir binanın da yıkım işinin mahkemelere değil idareye yani Belediyeye ait olduğu, fiili duruma göre de herkesin yeri belirlenerek geçerli bir taksim olmadığı.." gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 213, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen )bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan kurallara ve ilkelere göre bir araştırma inceleme yapılmamış, davacı ve davalının taşınmazda ayrı ayrı kullandıkları yerlerin bulunup bulunmadığı tespit edilmediği gibi, dava konusu muhtesatın da kime ait olduğu da saptanmamıştır.Eksik soruşturma ile hüküm kurulamaz. Diğer taraftan, mülkiyet hakkına el atılan kimsenin bu haksızlığının giderilmesi için ( yıkım dahil )Adli Yargı yerinde Türk Medeni Kanununun 683.maddesi hükmü gereği dava hakkının bulunduğu tartışmasızdır.
SONUÇ : Hal böyle olunca, müşterek mülkiyet hükümleri uygulanmak suretiyle gerekli ve yeterli araştırma yapılmalı, taraf delilleri toplanmak ve değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken eksik soruşturma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.

Neden müdahalenin men'i davasının kötü bir tercih olduğunu anlayamadığımı belirtmek durumundayım. Eğer yanlış anladığım veya anlamadığım bir şey varsa açıklamanızı rica ediyorum. Sanırım karardaki durum olayınızla örtüşüyor.
Old 17-09-2006, 17:49   #4
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. jeanne d'arc
Alıntı:

Bu halde tüm paydaşlar arasında tüm parselin taksimine ve anılan yerlerin müvekkillerinize aidiyetine dair bir fiili veya sair şekillerde bir taksim anlaşması veya iradesi yoksa -ki öyle görünüyor- müdahalenin men'i davasını açabilir misiniz, ben orada bile şüpheliyim. Müşterek malike karşı diğer malikin müdahalenin men'i davası açamayacağına dair kararlar vardı sanırım, emin değilim.
demişsiniz ama...

Yargıtay'da bunu demiş.

Alıntı:

ELATMANIN ÖNLENMESİ TALEBİ -MÜŞTEREK MALİKİN YARARLANMA HAKKI - DİKİLEN AĞAÇLAR NEDENİYLE ARAZİNİN GÜNEŞ ALAMAMASI - KOMŞULUK HUKUKUNA AYKIRILIK
KAYIT NO : 81458
**************
Esas Yılı : 2003
Esas No : 6501
Karar Yılı : 2004
Karar No : 62
Karar Tarihi : 12.01.2004
Daire No : 14
Daire : HD
**************
ÖZET ? Davacı isteminin müşterek malik olması taşınmazdaki yararlanma hakkına vaki elatmanın önlenmesi mi, yoksa komşuluk hukuku hükümlerine aykırı davranışın önlenmesi mi olduğu anlaşılamamaktadır.
Bu nedenle öncelikle mahkemenin davacıya talebinin ne olduğunu açıklattırması gerekir. Davacı istemi, müştereken malik olduğu taşınmazdaki yararlanma hakkına elatmanın önlenmesi ise; paydaşlar arasında önceden taşınmazın kullanma tarzını düzenleyen bir yararlanma anlaşması veya fiilen süregelen bir kullanma şeklinin olup olmadığı araştırılmalı, böyle bir anlaşma var ise, uyuşmazlığın buna göre, yoksa Medeni Kanunun müşterek mülkiyete ilişkin hükümleri dikkate alınarak çözümlenmesi gerekir. Eğer davacı talebi, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkin ise, uyuşmazlığın Medeni Kanunun 740. maddesi uyarınca inceleme yapılarak, davalıya ait 189 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı da getirtilerek mahallinde yapılacak araştırmayla ağaçların dikilmiş olduğu yer tam olarak tespit edilerek, bu dikim nedeniyle davacının zararının bulunup bulunmadığı, varsa bunun ne şekilde giderileceği belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
**************
(4721 S. K. m. 693, 740)
Dava: Davacı tarafından, davalı aleyhine 29.5.2002 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin meni istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.7.2003 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Davacı, A. köyü 192 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, komşu taşınmaz maliki davalının ortak sınıra kavak ve söğüt ağaçları diktiğini ve bu ağaçların sulanması maksadıyla suyu sürekli açık bıraktığını, bunun sonucunda arazisinin güneş alamaması ve su nedeniyle ekinlerinin zarar gördüğünü belirterek elatmanın önlenmesi ve kal'e karar verilmesini istemiştir.
Davalı, ağaçların kendi arazisine dikildiğini ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiş, hükmü davalı temyize getirmiştir.
Davacının malik olduğunu belirttiği ve men kararı verilen 192 parsel sayılı taşınmazda davacının murisi babası Fazlı ile davalı müşterek maliktir. Davalı bu yere güney yönde komşu 189 sayılı parselin tek başına maliki olduğunu ve ağaçların bu taşınmazda bulunduğunu savunmasına rağmen bu yerin tapu kaydı getirtilmemiştir.
Davacı isteminin müşterek malik olması taşınmazdaki yararlanma hakkına vaki elatmanın önlenmesi mi, yoksa komşuluk hukuku hükümlerine aykırı davranışın önlenmesi mi olduğu anlaşılamamaktadır.
Bu nedenle öncelikle mahkemenin davacıya talebinin ne olduğunu açıklattırması gerekir. Davacı istemi, müştereken malik olduğu taşınmazdaki yararlanma hakkına elatmanın önlenmesi ise; paydaşlar arasında önceden taşınmazın kullanma tarzını düzenleyen bir yararlanma anlaşması veya fiilen süregelen bir kullanma şeklinin olup olmadığı araştırılmalı, böyle bir anlaşma var ise, uyuşmazlığın buna göre, yoksa Medeni Kanunun müşterek mülkiyete ilişkin hükümleri dikkate alınarak çözümlenmesi gerekir. Eğer davacı talebi, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkin ise, uyuşmazlığın Medeni Kanunun 740. maddesi uyarınca inceleme yapılarak, davalıya ait 189 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı da getirtilerek mahallinde yapılacak araştırmayla ağaçların dikilmiş olduğu yer tam olarak tespit edilerek, bu dikim nedeniyle davacının zararının bulunup bulunmadığı, varsa bunun ne şekilde giderileceği belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç? Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.1.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
Old 17-09-2006, 18:03   #5
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

(Sayın Av. Can Doğanel'in ilk mesajına cevaben yazılmıştır. Ancak ikinci mesajına da şamildir.)

Sayın Av.Can Doğanel,

Olayda müdahalenin men'i davası ile sadece ve sadece inşaatın durdurulmasını ve kal'ini sağlayabilirsiniz. Ancak bu, soruna kesin çözüm getirmeyecektir. Sonuçta bir arsa ve bunun üzerindeki mülkiyet hakkını somutlaştırmak (üzerine ev yapmak) isteyen iki paydaş var. Binanın kal'i ile davacı paydaş ev yapmaya başladığında bu sefer diğer (davalı) paydaş aynı davayı açıp-aynı şeyleri talep edecektir ve bunda haklıdır da.

Kararınızda yer alan "Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir." ifadesi ile aynı hukuki mantık ile müdahalenin men'i yerine izale-i şuyu davasını tavsiye etmiştim. Amacı, davayı kazanmak değil; soruna kesin çözüm bulmak olarak hedeflediğimden. Benim yanlış anladığım veya naklettiğim bir şey varsa düzeltmeye açığım. Tıpkı sorudaki olayda müşterek paydaşın müdahalenin men'i davası açma hakkının olup-olmadığı noktasındaki tereddütümün yanlış olmasını kabullendiğim gibi.

(Siteye evden girdiğimden gerek kitap ve gerekse Yargıtay içtihatlarına buradan ulaşma imkanım yok. Sadece hukuk mantığım ve teyidini yapma imkanım olmayan mevcut bilgimle cevap veriyorum. Ortaklaşa fikir yürütme ve bilgi-fikir teatisi ile doğruya ulaşılabilir diye düşünmüştüm.)

Saygılarımı sunarım.
Old 17-09-2006, 18:27   #6
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Dava ile ne gibi bir gayeye vasıl olunmak istendiğine ilişkin bir yorum yapamıyorum. Çünkü soru sahibi bunu açıklamamış. Ancak eldeki verilere göre müdahalenin men'i ve kal davası ile terditli olarak müşterek mülkiyetten gelen haklar nedeni ile arsa payı oranında tapu iptali ve tescil talebi ya da lehine kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulması gibi taleplerde bulunulabilir. Öte yandan payım değerli ise veya değerlenmesi söz konusu ise neden ortaklığın giderilmesi yoluna gitmek zorunda olayım? Ya ihaleyi kazanamazsam.Taksim davası açsak büyük ihtimalle muhdesat sorunu çıkacaktır. Bekle ki bina ömrünü tamamlasın ve yıkılsın. Benim rızam olmadan her tarafına payım oranında malik olduğum yere inşaat yapılmışsa tabi ki yıkılmasını talep ederim. Belki ben kendi payıma düşen kısma müstakil bir villa yapmak istiyorum. Rızamı almadan inşaat yapan kişi ben yaptım oldu diyebilecekse, benim Anayasa koruması altındaki mülkiyet hakkım nerede kalacak? Bence açılması gereken dava yukarıda belirttiğim gibi müdahalenin men'i ve kal + terditli olarak tapu iptali ve tescildir. Bina yıkılınca biz niye bina yapmak gibi bir hareket tarzı geliştirelim ki yasa gereği anlaşmak ya da çıplak arsanın taksimini istemek durumundayız. (Eğer inşaat yapacaksak) Karşı taraf böyle yapmadığı için ihtilaf doğmamış mı zaten?
Old 17-09-2006, 19:30   #7
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Forum sorusu sahibi Sayın ofgoler'in amacının, men-i müdahale davasını kazanmaktan çok, soruna kesin bir çözüm bulmak noktasında olduğuna dair şahsi yorumum; yine Sayın ofgoler'in verdiği bilgiler, mevcut durumdan rahatsızlığı, açılmış bulunan men-i müdahale davası yerine yeni bir dava açmayı düşünmesi, farklı çözüm yolu araması nedeniyle, ortalama bir insan mantığından hareketle amaçsal yorumdur. Elbette ki; ofgoler'in amacı daha farklı ve benim amaca dair yorumum yanlış olabilir ancak zaten verdiğim cevap da yorumuma sıkı sıkıya bağlı bir cevaptır ve yorumun doğruluğu ölçüsünde kullanım alanı bulacaktır.

Sözkonusu olayda tapu iptali ve tescil davasının mümkün olamayacağını düşünüyorum. Arsanın hisseli tapu olması ve imar mevzuatı nedeniyle yine kat mülkiyeti veya kat irtifakının da kurulamayacağı düşüncesindeyim.

Müşterek mülkiyette paydaşlardan her biri, her an izale-i şuyuu talep edebilir.
Bunun tek istisnası, münasip olmayan zamandır. Ancak payın değerli olması hiçbir zaman izale-i şuyu engeli olmadığı gib; değerlenecek olması gibi muğlak bir iddia da münasip olmayan zaman olarak değerlendirilebilir mi, düşünmek lazım. Dolayısıyla payın değerli olması hiçbir zaman izale-i şuyuun engeli değildir. Payınızın değerli olması nedeniyle siz izale-i şuyuu istemeseniz bile diğer paydaşın istemesine engel olamazsınız. Şikayete ve yıkıma rağmen o arsaya bina yapmaya çalışan bir diğer paydaş da bu özel durumunuzu dinlemeyecektir. Kaldı ki; bütünün içinde olup ancak bütüne şamil bir hissenin ayrıca değerli olmasından bahsedilemez. Yani sizin hisseniz kadar diğer paydaşın da hissesi değerli.

Ayrıca şikayet üzerine binanın belediyece yıkıldığından bahsedilmektedir. Öyleyse ruhsatsız yapı sözkonusudur. Ruhsatsız yapı da imar mevzuatına göre korunacak hukuki bir değer değildir. Bu halde muhdesat yok hükmündedir. Ne izale-i şuyuu ve ne de müdahalenin men'i davasında özellikli bir durumu yoktur esasen.

Paydaşlar arasında aynen taksim mümkün değilse müşterek mülkiyete konu şeyin satışı yoluyla ortaklık giderilir. Neden binanın ömrünü tamamlayıp-yıkılmasını bekleyelim. Kaldı ki imar mevzuatı gereği zaten kolaylıkla yıktırma imkanım da var.

"Benim rızam olmadan her tarafına payım oranında malik olduğum yere inşaat yapılmışsa tabi ki yıkılmasını talep ederim. Belki ben kendi payıma düşen kısma müstakil bir villa yapmak istiyorum" diyorsunuz ya bunun için öncelikle paydaşlar arasında rızaen veya fiilen olmazsa kazaen taksimi gerçekleştirmek zorundasınız. Arsanın diğer kısımları zaten işgal edilmiş ve kullanılıyor. Tamamı dolmuş ve sadece bir yer boş orası da iki paydaş arasında ihtilaflı. Bu durumda rızaen ve fiilen ve hatta kazaen taksimin olmayacağı aşikar. Geriye de sadece hatta sadece satış yoluyla izale-i şuyuu kalıyor.

Rızanızı almadan inşaat yapan kişi ile Anayasa ile mülkiyet hakkı koruma altına alınan diğer paydaş olarak siz aynı hukuki konumdasınız. Tüm söylemlerinizi aynen inşaatı yapan diğer paydaş da söyleyebilecektir.

Yineleyeyim tapu iptali ve tescilin olayda hiçbir şekilde olamayacağını düşünüyorum. Binayı yapan diğer paydaşa göre ne gibi bir üstünlüğünüz var ki; tapu iptali ve kendi adınıza tescil talep edebiliyor sunuz? O zaman sizinki iptal ile onun adına yazılsın. Kura mı çekilecek yani.

Müdahelenin men'i davası, zaten hukuken yok hükmünde olan ve kanun gereği yıkım masrafı da inşaatı yapana ait olan bir binayı durdurmak ve yıktırmak için gidilecek fuzuli bir yol gibi geliyor bana. Kaldı ki; mülkiyet hakkına müdahale eden sadece bu inşaatı yapan kişi değil. O parselin tapu kaydında adı geçen tüm herkes. Hisseli tapu olmasına ve parselasyon olmamasına rağmen hepsi bir yerine bina yapmış ve boş yer yok. Bu halde tüm parseldeki binaların yıkımını talep edip ve hepsini yıktırmanız da gerekecek. Çünkü diğer paydaş bunu da ileri sürebilir.

İzale-i şuyu davasında ruhsatsız muhdesat zaten göz önüne alınmayacak ve dahası tüm parsel üzerinden tüm paydaşlar ile dava görülecek olduğundan sorun tamamen halledilecek. Öyleyse sonuç olarak men'i müdahale davası ile de izale-i şuyu davasının sonucuna varmayı amaçlıyorsam ve ancak bunun için men-i müdahaleden sonra tekrar ya anlaşmak veya izale-i şuyu davası açmak zorundaysam (anlaşmak ya da çıplak arsayı taksim etmek diyorsunuz) bu davanın amacı ne ki?
Old 17-09-2006, 22:15   #8
ofgoler

 
Olumlu Teşekkürler...

İlgilenen meslektaşlarıma teşekkürlerimi sunarım. Yazmış oldukları cevaplar çok yararlı olmuştur.

Yeni bir dava açmak istememin sebebi mevcut dava dilekçesini bir hukukçunun yazmamış olması. Tabii birde daha karşı tarafa daha tebligat yapılamamış olmasıdır.

Yine esas olarak Müdahalenin Meni ve Kal davası açmak gayesindeyim. Biraz usul sorusu olacak ama 2. celseye girmeyerek davayı müracaata bıraksam yeni bir dava (dava konusu aynı ?) açmak için belirli bir süre beklemek gerekir mi?(HUMK m.409)

Sorumda müvekkilime ait yer derken hisseli satışta kendilerine gösterilen yeri kastetmiştim. Parselde ki diğer hissedarlar kendilerine gösterilen yerlere evlerini yapmışlar geriye müvekkillere gösterilen yer kalmış ve başka bir hissedar (2006 da tapuyu almış) müvekkile ait olduğunu iddia ettğimiz yere bina yapmıştır.

Normalde tek tek hangi hissedarın nereye sahip olduğunu gösteren bir özel düzenlenmiş parselizisyon örneğinin olduğu söyleniyor ancak biz bu yazılı örneğe ulaşamıyoruz. Elimizde 11 - 12 nolu yerin satıldığına dair pek de sağlam olmayan bir belge de var.

Şu an dava konusu yerde bir bina inşaatı tamamlanmış durumda. Öğrenmiş olduğumuz üzere binanın değeri arsanın değerinden de fazla. Bu husus davanın seyrini nasıl etkiler.

Sormuş olduğum soru umarım daha anlaşılabilir olmuştur.

Saygılarımla...
Old 17-09-2006, 23:45   #9
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. jeanne d'arc
Neticede mülkiyet hakkımı satış suretiyle kullanmak değil, fiilen taşınmazımı kullanmak şeklinde tasarruf etmek istiyorum. Taşınmazın ruhsatsız olması ihtimaline göre tabi ki ortaklığın giderilmesinde dikkate alınmayacaktır. Ancak karşı tarafında (her ne kadar iyi niyetli değil ve kazanma şansı olmasa da) temliken tescil talebi gündeme gelebilecektir. Söz konusu yer itibariyle payımızın yarısına tecavüz bulunduğunu düşünelim.

Alıntı:
3. Yararlanma, kullanma ve koruma
Madde 693 - Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir.
Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir.
Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir.

Burada hakim paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde bir karar da verebilecektir. Bir kısım dairelerin inşaat bedeli mukabilinde adımıza tescilini de isteyebiliriz. Aşağıdaki karar tam olarak buna ilişkin değilse de hakime tanınan ve özellikle "bölünmesi biçiminde de olabilir." cümlesinden hareketle bu şekilde bedeli mukabilinde bir kısım dairelerin adımıza tescilini talep etmemize engel bir durum yok diye düşünüyorum.


Alıntı:

**************
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI- ELATMANIN ÖNLENMESİ İSTEMİ- PAYLI TAŞINMAZLAR - HAKİMİN MÜDAHALE ZORUNLULUĞU
Karar Tarihi : 30.01.2006
Karar No : 516
Karar Yılı : 2006
Esas No : 11960
Esas Yılı : 2005
Daire No : 14
Daire : HD
**************
(4721 S. K. m. 688, 693, 695, 696, 697, 698, 699)
DAVA : Taraflar arasındaki tapu iptali tescil ve elatmanın önlenmesi davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 17.10.2005 gün ve 2005/6921-9110 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalılar Y vd. vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı kardeşi ile müşterek malik olduğu 42-43 parseller üzerine davalının rızası ile iyiniyetli olarak bina inşa ettiği halde davalının hissesi ile orantılı olmayacak şekilde kullanımı olduğunu belirterek TMK'nın 724. maddesi uyanca davalıya ait hissenin iptali ile adına tescilini ve bir milyar TL ( l000.00 YTL ) ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Birleşen davada ise davacı ÖD; dava konusu binanın, davacı M ile birlikte ve maliki oldukları 42-43 parseller ( özel parselasyona göre ) üzerine inşa edildiğini, bağımsız bölümleri paylaştıklarının buna rağmen davalının kendisine ait olan 5 ve 7 numaralı bağımsız bölümlere elattıklarını belirterek elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece davanın reddine birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davacı M ile birleşen dosyanın davalıları tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 17.10.2005 tarih 2005/6921 E. 2005/9110 K. Sayılı ilamı ile onanmıştır. Şimdi ise aynı taraflarca karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
1- Davacı MD'nin karar düzeltme isteğinde ileri sürdüğü yönler yerel mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve dosya içeriği karşısında yerinde bulunmamış, temyiz istemi bu gerekçelerle karşılanarak onanmıştır. Davacı karar düzeltme dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar HUMK'un 440. maddesindeki nedenlerden hiçbirisine uymadığından davacı M'nin karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
2- Elatmanın önlenmesi davasındaki davalıların karar düzeltme istemine gelince;
TMK'nın 683. maddesi hükmünce; bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde kullanma yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Dava konusu taşınmazda M'nin 248/16000, Ö'nün ise 180/16000 payı bulunmaktadır. Taşınmazdan üzerindeki bina suretiyle yararlanılmaktadır. Bina, zemindeki arza bağlı bulunduğundan ve burada taraflar paydaş olduklarından TMK'nın 688. maddesi uyarınca; paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. TMK'nın689. maddesince de paydaşlar kendi aralarında anlaşarak yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda düzenleme yapabilirler. Şayet tarafların bu şekilde yaptıkları yazılı bir yararlanma ve kullanma sözleşmeleri yoksa. yararlanma ve kullanmanın nasıl sürdürüleceğine ilişkin TMK'nın 693. maddesine bakmak gerekir.
Bilindiği üzere, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'unda paylı mülkiyet, Yasa'nın 688 ile 700. maddelerinde düzenlenmiş. düzenlemede, genellikle 1926 tarihli önceki yasa hükümleri dikkate alınmış. 'Yönetim ve Tasarrufa" ilişkin bazı konularda açıklık sağlanmış. bu arada 693. madde ile de önceki yasadan farklı bir yasa hükmü getirilmiştir.
Sözü edilen maddede aynen "Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşlara temsilen sağlayabilir" ifadelerine yer verilmiştir. Önceki yasada bu maddeyi tam olarak karşılayan bir hüküm mevcut değildir. Özellikle. hükümet gerekçesinde değinildiği gibi, maddenin ikinci fıkrası ile paydaşlar arasında. paylı malı kullanma ve bu maldan yararlanma şekliyle ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde hakimin yetkili olduğu; bu bölünmenin paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle bölünme biçiminde mümkün olacağı dile getirilmiştir.
Maddede hakime tanınan yetki, paylı malın yer itibariyle olduğu kadar. zaman bakımından da bölünebileceği esasına dayandırılmıştır.
Yasa'nın paylı mülkiyete ilişkin hükümleri bütün olarak incelendiğinde. 688. maddeden. 695. maddeye kadar, paylı taşınmazda yönetim, tasarruf, yararlanma. koruma. giderlere katılma ve bu konularda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenlenmiş. bu suretle paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden. uyum ve düzen içerisinde kullanmaları amaçlanmıştır. Böyle bir amacın gerçekleşme olasılığı bulunmayan hallerde. sorunlu paydaş yönünden paydaşlıktan çıkarma ( Md. 696. 697 ). nihayet paylı mülkiyetin sonra ermesi ( Md. 698-699 ) düşünülmüştür. Görüldüğü üzere yasa koyucu. öncelikle, zorunlu paylı mülkiyet ilişkisinin ayakta tutulmasına özen göstermiş. paydaşlık ilişkisinin ve paydaşlığın sona erdirilmesini son çare olarak amaçlamıştır.
Yasa'nın bu amacı 693/2. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyet çekişmesi ve sorunu olmayan paylı taşınmazlarda kullanma ve yararlanma biçimi yönünden hakimin müdahale zorunluluğu bulunduğu tartışmasızdır. ( Yargıtay 1.Hukuk Dairesi, 17.6.2004 tarih 2004/7170 E. 7389 K. )
Gerçekten de bir paydaşın paylı mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmazda yararlanma ve kullanma, paydaşlardan her birinin diğerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde ve bu ölçü ile sınırlı olarak olanaklıdır.
Tarafların az yukarıda sözü edilen yararlanma ve kullanmayı belirleyici sözleşmeleri yoksa ve somut olayda olduğu gibi bu konuda uyuşmazlık bulunmakta ise yararlanma ve kullanma biçiminin hakim tarafında saptanması gerekir. Bu halde hakim paydaşlık ilişkisinin devamında fayda ve zorunluluk olan hallerde paydaşların sicilden kaynaklanan haklarını ihlal etmeksizin diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde, somut olayın özelliğini, taşınmazın konumunu, kullanma amaçlanın, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, tarafların ihtiyacı ve gerçeklerini gözetmek suretiyle paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle paydaşlar arasında ne şekilde bölünebileceğini saptayıp buna göre karar vermek durumundadır.
Bunun için de mahkemece yapılması gereken iş; üzerinde zemin artı iki kat ile yedi bağımsız bölüm yapıldığı anlaşılan binada, kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kuruluncaya kadar paydaş olan kişilerin yararlanma ve kullanma haklanın yukarıdan beri sayılan ilkelere göre belirleyerek bir yararlanma ve kullanma projesi düzenlettirmek, taşınmaza elattığı ileri sürülen kişilerin hukuki durumların paydaşlarla olan ilişkilerine göre ortaya koymak, bu projeye göre hangi bağımsız bölümün hangi malike ait olacağını adalete uygun olarak saptadıktan sonra elatmanın önlenmesi hakkında sonucu doğrultusunda hüküm kurmak olmalıdır. Temyiz olunan mahkeme hükmünün açıklanan bu nedenlerle bozulması gerekirken onandığı bu defa yapılan incelemede anlaşıldığından hükmün karar düzeltme isteğinde bulunan davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ ? Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı MD.'nin karar düzeltme isteğinin reddine. YD. GD. ŞK. ve TK.'ın karar düzeltme isteklerinin 2. bentte sayılan nedenlerle kabulü ile Dairemizin 17.10.2005 tarih 2005/6912 E. 2005/9110 K. Sayılı kararının kaldırılarak Hükmün birleştirilen dava yönünden BOZULMASINA 30.1.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.

Gerçi soru sahibinin bildirdiği olayda buna hiç gerek yoksa da ve müdahalenin men'i ve kal amaçlanan gayeye ulaşmada en uygun yol olsa da illa bir şeyler zorlanmak isteniyorsa buralardan zorlanabilir diyorum. Zira o inşaat orada durdukça biz mülkiyet hakkımızı istediğimiz gibi kullanamayacağız ve karşı taraf da fazladan bizim payımıza düşen arsayı da kullanmaya devam edecek. O bina ya yıkılacak ya da biz de binaya bir şekilde dahil olacağız. Niye hiç istemediğim halde arsa payımı karşı tarafın haksız tutumu nedeniyle satma yoluna gitmek durumunda olayım ki?





Old 17-09-2006, 23:51   #10
ibreti

 
Varsayılan

Alıntı:
2. celseye girmeyerek davayı müracaata bıraksam yeni bir dava (dava konusu aynı ?) açmak için belirli bir süre beklemek gerekir mi?(HUMK m.409)

HUMK.m.409 hükmünde "davanın açılmamış sayılmasına" karar verilebilmesi için geçmesi gereken ÜÇ AYLIK süre içerisinde mevcut dava derdest kalacaktır. Derdestlik itirazı ile karşılaşmanız muhtemel görünüyor.

Sn.Jeanne D'arc'ın ecrimisil yönlendirmesine bir eklemem olacak.
Yargıtay ecrimisil taleplerinde DAVACININ İNTİFADAN MEN EDİLMİŞ OLMASINI ön koşul olarak arıyor. Bu halde ecrimisil talebi için paydaşın kendi payından istifade edemediğini, diğer paydaşların aşkın kullanımı karşısında istifade etmesinin mümkün bulunmadığını da ispat etmek gerekiyor.

Öte yandan "paydaşa karşı müdahalenin meni istenemeyeceğine" dair düşünce yanlış.. Süreler yönünden durum uygun ise idari yoldan bile müdahalenin men'i mümkün..

Saygılarımla..
Old 17-09-2006, 23:58   #11
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Yani sn. ofgoler
Sabahtan beri bizi uğraştırdığınız sebep bu muydu? Sorudan müdahalenin men'i ve kal dışında bir dava açmak istediğinizi düşünerek, ne olabilir diye sabahtan beri kafa patlatıyoruz. Binanın değeri arsa değerinden fazla da olsa binayı yapanın tescil isteyebilmesi için herşeyden önce iyiniyetli olması gerekiyor. Diğer müşterek malikin rızanızı almadan inşaat yapan kişinin iyi niyetinden bahsedilemez.
Old 01-12-2010, 18:31   #12
Av.Şevval

 
Varsayılan

merhaba sevgili arkadaşlarım

Sorun tartışılalı uzun zaman geçmiş ancak çok keyifli bir tartışma olmuş.
Tapu ve gayrimenkul davalarında kendime güvenemiyorum.Bu nedenle yardımlarınızı rica ediyorum.

Açılmış bir dava önümdeki.Miras kalan 1/2 hisseli arsa üzerine kardeşlerden biri ev yapmış.Açılan davada evi yapan davacı tapu iptali ve tescil,evin mülkiyetinin tespiti talep edilmiş.
Keşif sırasında mahalli bilirkişiler ve tanıklar evi davacının yaptırdığını,20 yıldır kullandığını söylemişler.
Davacı beyanında evi kendisinin yaptırdığını arsada kardeşinin hakkı olabileceğini söylemiş.

Dosya bana açıkçası karmaşık geldi.Şimdi bu dava evin mülkiyetinin tespiti yönünden mi sonuçlanacak acaba.Eğer bu şekilde sonuçlanırsa tapu kaydı müşterek ev davacıya ait mi olacak.Bu durumu düzeltmek için nasıl bir izlemeliyiz.
Old 13-03-2015, 18:36   #13
Av. Mehmet Salih Kara

 
Varsayılan

selam,
kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesis edilmemiş olan , projesiz ve kaçak tabir edilen binalarda, maliklerin arsa payını düzeltme imkanları varmı dır ?
olay ; tapu tahsisin tapuya dönüşmesi neticesinde, tapu sahibi, altı katlı binada , daire büyüklükleri , dükkan ve mesken , çatı katı sıfatlarını, dikkate alınmadan herkese eşit olarak hisse vermiştir. Ancak, çatı dairesinin her katta bulunan iki daireye yakın m2 de olması, dükkanların m2 lerinin dairelerden az olması yüzünden genel giderlere katılım oranlarını belirlemede sorunlar çıkmaktadır. KMK kıyasen uygulanabilir mi ? teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hisseli Tapu sevil Hukuk Soruları Arşivi 1 14-03-2007 23:29
tapu tashihi ve tapu memurunun verdiği zarardan dolayı tazminat davası av.emre Meslektaşların Soruları 1 13-12-2006 15:57
Hisseli arsa payı üzerindeki ipoteğin paraya çevrilmesi Av.Mustafa Çiçek Meslektaşların Soruları 1 11-12-2006 16:30
Evimiz İltifalı Hisseli Tapuya Çevrildi Ortaklarla Anlaşamadık ELİF Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 22:04


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06941009 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.