Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ZamanaŞimi İtİrazinda Bulunulmayan Takİp

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-07-2006, 22:31   #1
avyusuf

 
Varsayılan ZamanaŞimi İtİrazinda Bulunulmayan Takİp

Senet için açılmamış Bir ceza dosyasında delil olarak emanette bekletilen senet kararın kesinleşmesi üzerine alacaklısına iade ediliyor.Bu senet emanete verilirken tanzim tarihi ve yetkili yere dair yazılar yok.Vade tarihi 20.03.2001 ve bedel yerine tarih tarih yerine bedel yazılmış.Alacaklı bu senede tanzim tarihini atarak ve ikametgah adresini yetkili yaparak ve de 15.05.2006 tarihli ciro ile başka birine devrediyor.Yani alacağın temliki hükümlerine tabi oluyıor.Bu senet aslında karşılıksız.Yani ödendi ama yazılı bir delil yok.İtiraz ve şikayet süreleri kaçırıldı.takibte birde yasal faiz istenmiş, örnek 10 ödeme emri tebliğ edilmiş, usulüne uygun.Bu durum bonoların açık olarak düzenlenebileceği ve anlaşmaya aykırı doldurulduğunun yazılı delil ile ispat edileceği kuralının istisnası olabilirmi.Takipten önce zamanaşımına uğramış bono için süresinde merciiye zamanaşımı itirazı yapılmamasına rağmen zamanaşımına dayanarak senedin bono vasfını kaybettiğinden bahisle menfi tespit davası açılabilirmi.İtiraz yanlış merciiye yani icra müdürlüğüne yapılmış bunun sonuca etkisi olurmu.Ayrıca tebligat usulüne uygun ama ödeme ermine ekli senet fotokopisinde aslı gibidir imzası olmadan gönderilmiş sadece aslı gibidir kaşesi var. bu husus borçlu lehine bir durum mudur.Zamanaşımı nedeni ile dava açamaz isek, acaba, zamanaşımına uğramış bono için temerrüde düşürmeden faiz istenemeyeceğine dayanarak bu nedenle sadece faiz için menfi tespit davası açabilirimiyiz.Burda alacaklı suç işlemişmidir.Belirttiğimiz üzere alacaklı aslında tahsil ettiği bir senedi başka biri ile anlaşarak onun adından takibe başlamıştır ayrıca yeni alacaklının tefecilikle uğraştığını da tespit ettik.Görüşleriniz için meslektaşlara teşekkür ederim.
Old 31-07-2006, 17:03   #2
erdal7

 
Varsayılan

20-03-2001 vadeli senedin Ceza Mahkemesinde Senedin Ceza mahkemesinde Delil olarak bulunduğunu ve daha sonra 15-05-2006 tarihinde ciro yapıldığını ve takibe konmadan tanzim tarihinin atıldığını söylemektesiniz
Takipten önceki zamanda zamanaşımına uğradığı hususu itiraz süresi içerisinde ileri sürülebilinir. O süre sorunuza göre kaçmış vaziyette . alacaklı taraf adi bir belgeyi kambiyo senedi haline getirmiş ve daha sonra cirolamış . Yani 10 yıllık zamanaşımına tabi bir belgeyi üç yıllık zamanaşımına uğrayacak bir belge haline getirmiş .

TTK 660 madde ile bağlantılı olarak konuyu ele alırsak

1- İlk olarak siz eğer Ceza mahkemesi içerisinde senedin tanzim tarihi atılmamış hali ile fotokopisi var ise yada tutanaklara geçmiş ise . Tanzim tarihinin sonradan atıldığını ispat edebiliyorsanız. . Menfi tespit davasında ,adi belgeye kamiyo senedi vasfı kazandırılmış olduğunu ceza mahkemesindeki fotokopisinde tanzim tarihinin bulunmadığını senedin geriye idae edildiği tarihe kadar da bulunmadığını , temerrüt oluşmadığını işlemiş faiz talep edilemiyeceğini ve ttk 660 maddeye göre belgenin tahrif edilmemiş hali ile geçerli olduğunu , Tahrif edilmemiş hali ile adi belge olduğunu ve ciro yolu ile iktisap edilemiyeceğini ve takibe koyan şahıs bakımından usulüne uygun devir ve temlik beyanı bulunmadığından yetkili hamil bulunmadığını ,alacaklı sıfatı bulunmadığını dava edebilirsiniz. Yoksa aşağıdaki karar gibi zamanaşımına uğradığı yönünde menfi tespit davası açamazsınız. Zaten TTK 660 madde gereği tahrif edilmemiş şekli ile belge adi belge olduğu ve zamanaşımı 10 yıl olduğu için zaten tanzım tarihi atmamış olsalardı zamanaşımına uğramıyacaktı. SIRF ZAMANAŞIMINA UĞRADIĞI YÖNÜNDE MENFİ TESPİT DAVASI AÇMAKTA HUKUKİ YARAR YOKTUR.

2- Tanzim tarihini sonradan atıldığını ispat edemez iseniz. Yapacak bir şey yok. Ancak ve ancak vadesinden sonraki ciro , ciro da tarih olduğu için alacağın temliki hükmündedir. Saadece alacaklıya haiz olduğunuz defileri üçüncü şahsa ileri sürebilirsiniz. Üçüncü şahıs iyiniyet iddiasında bulunamaz. İspat yönünü düşününüz.
Saygılarımı sunarım. AV. ERDAL

T.C.YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 1979/5603 K. 1979/5827 T. 21.12.1979

• ZAMANAŞIMI DEFİ ( Takip Veya Dava Sırasında İleri Sürülmesi Zorunluluğu )


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/19-135 K. 2003/105

T. 26.2.2003

• İSTİRDAT DAVASI ( Bedelleri Ödenen Senetlerin Alınması İçin Dava Açılması )

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Bedelleri Ödenen Senetlerden Dolayı Borçlu Olunmadığı Gerekçesiyle Bu Davanın Açılması )

• BONONUN ASLİ UNSURLARI ( Bunun İçerisinde Tanzim Tarihininde Bulunması )

• TANZİM TARİHİNİN SONRADAN DOLDURULMASI ( İhdas Tarihi Yazılmamak Üzere Açık Senet Düzenlenmesinin Mümkün Olması )

• İYİNİYETLİ HAMİL ( İhdas Tarihi Yazılmamak Üzere Açık Senet Düzenlenmesinin Mümkün Olması Ama İhdas tarihinin Sonradan Doldurulduğunun İyiniyetli Üçüncü Kişiye Karşı İleri Sürülememesi )

• AÇIK BONO DÜZENLENMESİ ( İhdas Tarihi Yazılmamak Üzere Açık Senet Düzenlenmesinin Mümkün Olması )

• KÖTÜ ÖDEME ( Kötü Ödeyen Bir Daha Ödemesi ve Kötü Ödemesine Dayalı Talepte Bulunamaması )

• TANZİM TARİHİNİN SENET TEDAVÜLE ÇIKARTILDIKTAN SONRA KONULMASI ( Bu Durumda Senedin Geçersiz Olması )

• AÇIĞA İMZA ( Açığa İmza Atılmak Suretiyle Düzenlenen Senetlerin Anlaşmaya Aykırı Olarak Doldurulduğu Kanıtlanmadıkça Geçerli Olması )

• TANIKLA İSPAT ( Senede Bağlı Olan Her Çeşit İddiaya Karşı Def'i Olarak İleri Sürülen ve Senedin Kuvvetini Ortadan Kaldıracak Nitelikte Bulunan Hukuki İşlemlerin Tanıkla İspat Olunamaması )


ÖZET : Bononun asli unsurları arasında tanzim tarihi de bulunmaktadır, bu tarih yazılmamak suretiyle de açık bono ihdası TTK.nun 592. maddesine göre mümkündür. Böyle olunca, ihdas tarihinin sonradan doldurulduğu iddiası iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemez.
DAVA : Senetlerin tanzim tarihleri yazılı değilken davalıya verildiklerini ve davalının sonradan anlaşmaya aykırı şekilde bu tarihleri yazarak icra takiplerine koyduğunu ve ayrıca davalının bu bonoları rehin cirosu ile alırken, tanzim tarihlerinin olmadığını bildiği ve bile bile davacının zararına olarak kötüniyetle devraldığını davacı taraf yazılı delille kanıtlamalıdır.
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoIuyla; Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesinden verilen 8.5.2002 gün ve E.2002/155,K.2002/264 sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 13.11.2002 gün,2002/19-835 Esas,2002/910 karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davalı banka vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenilen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı D. İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. vekili, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın ilışkin bulunduğu 2000/91 esas sayılı birleşen davada, davacı şirketin satın aldığı makinelerin bedeline karşılık olarak B. A.Ş. ne 1997 yılında, 20 Ocak-20 Haziran arası vadeli toplam altı adet her biri 9.000 USD bedelli senet verdiğini, bunlardan dördünün tanzim tarihi taşımaması nedeniyle bono niteliğinde bulunmadığını, borcunu bir an önce ödemek isteyen davacının, senetlerin lehdarı B. A.Ş. nin, erken ödeme halinde 1.500 USD tenzilat yapacağını vaat etmesi üzerine, senetlerin toplam tutarı olan 54.000 USD' yi, 1.500 USD eksiği ile anılan şirkete 30.12.1997 tarihli banka havalesiyle ödediğini, lehdarın senetleri en kısa zamanda iade edeceği şeklindeki sözüne inandığını, ancak bedelleri bu şekilde ödenen senetlerin iade edilmediğini, sonradan, takibe konulduklarını, B. A.Ş. nin 1997 yılında hileli iflasla davacı gibi yüzlerce şirketi dolandırarak piyasadan kaybolduğunu; davalı bankanın, anılan şirkete verdiği kredileri geri alamayınca, bedellerinin lehdarına ödenmiş olduğunu bizzat lehdarın kendisine bildırmesinden dolayı bilmesine rağmen, sanki senetler Şubat veya Mart 1998 tarihinde tanzim edilmişcesine, bir yıl sonra tanzim tarihi atıp bonoya dönüştürmek suretiyle üç ayrı dosyayla icra takibine koyduğunu; davacı ile davalı bankanın 8.12.1998 tarihinde bir araya gelerek, ihtilafı sulhen hallettiklerini, bu çerçevede düzenlenen protokolde, her üç icra takibine konu bono bedellerinin bankaya altı eşit taksitte ödenmesinin, 1998/555 esas sayılı asıl davanın banka aleyhine sonuçlanması halinde ödenen paranın davacı şirkete iade edileceğinin kararlaştırıldığını; anılan asıl dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda, senet bedellerinin vadeden önce lehdara ödendiğinin, senetlere tanzim tarihinin davalı bankaca sonradan atıldığının, davacının bu nedenle senet bedellerini iki defa ödemek zorunda kaldığının saptandığını ileri sürerek, açtığı bu davanın daha önce açılan davalarla birleştirilmesini, senetlerden dolayı borçsuzluğun tespitine, davalı bankaya ödenen 36.000 USD'nin istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Davalı İ. Bankası A.Ş. vekili, davaya konu bonoların, lehdar B. A.Ş. tarafından davalı bankaya rehin cirosuyla ciro edildiklerini, vadeleri gelmesine ve protesto edilmelerine rağmen bedellerinin ödenmediğini, o nedenle icra takibine konulduklarını; T.T.K. nun 599 ve 601. maddeleri uyarınca, keşideci davacı şirketin, lehdar şirketle kendisi arasındaki bir ilişkiye dayanan defileri, iyiniyetli hamil durumundaki davalı bankaya karşı ileri süremeyeceğini, lehdara yaptığı ödeme nedeniyle son hamil durumundaki bankaya olan borcundan kurtulamayacağını; bono asıllarını rehin cirosuyla elinde bulunduran ve böylece yetkili hamil olan davalı bankanın, kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığına göre, bunları cirantaya iade etmesinin söz konusu olamayacağını, bonoların, tanzim tarihleri de dahil tüm unsurları tamam olarak bankaya teslim edildiklerini, kaldı ki, TTK.nun 592. maddesi uyarınca, tamamen doldurulmadan bono tanziminin mümkün bulunduğunu, keşideci ile lehdar arasındaki anlaşmaya uygun olması koşuluyla tanzim tarihinin sonradan tamamlanabileceğini, anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının ancak yazılı delille ve lehdara karşı kanıtlanabileceğini, hamilin kötüniyeti kanıtlanmadıkça anlaşmaya aykırı doldurulması olgusunun hamile karşı ileri sürülemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştır.
Yerel mahkemece davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın Özel Dairece bozulması üzerine kurulan direnme hükmü davalı vekilince temyiz edilmiş; Hukuk Genel Kurulu'nun yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararıyla, direnme hükmü oyçokluğuyla onanmış, davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Üzerinde uyuşmazlık bulunmayan maddi olgu şöyledir:
Davacı şirket, birleştirilen 2000/91 esas sayılı davada taraf durumunda bulunmayan B. A.Ş. den satın aldığı makinelerin satış bedeli karşılığında, bu şirkete toplam bedelleri 54.000 USD olan her biri 9.000 USD bedelli altı adet bono vermiş, bonoların lehdarı durumundaki anılan şirket, mevcut kredi borcu nedeniyle bu bonolardan 20.5.1998 vadeli olanını 20.10.1997; 20.1.1998, 20.2.1998, 20.3.1998, 20.4.1998 ve 20.6.1998 vade tarihli diğer bonoları ise 4.7.1997 tarihinde davalı bankaya rehin cirosuyla teslim etmiş; davalı banka, davacıya gönderdiği 31.7.1997 ve 17.11.1997 tarihli ihbarnamelerle, senetlerin kendi elinde olduğunu bildirerek vadelerinde bedellerinin ödenmesini istemiş; bu ihbarlara rağmen, davacı senet borçlusu, senetlerin tümünün bedellerini vadelerinden önce 31.12.1997 tarihinde lehdar durumundaki B. A.Ş. ne ödemiş, daha sonra davalı banka, rehin cirosuyla elinde bulunan ve bedelleri vadesinde kendisine ödenmeyen bu bonolara dayalı olarak, davacı aleyhine icra takipleri yapmış, sonuçta bunların bedeli davacı şirket tarafından davalı bankaya ayrıca ödenmiştir. Uyuşmazlığa konu 2000/91 esas sayılı birleşen dava daki istirdat istemi, bu ödemeye ilişkindir.
Sözü edilen altı adet bonodan, istirdat istemiyle açılıp, birleştirilerek görülen ve Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu davaya konu dört adedinde, tanzim tarihleri, bunların davalı bankaya bordro karşılığında teslim edildikleri tarihlerden sonrasına aittir. Başka bir ifadeyle, bu senetler, tanzim tarihlerinden daha önceki tarihlerde davalı bankanın eline rehin cirosuyla geçmiş bulunmaktadır.
Uyuşmazlığın tam olarak ortaya konulabilmesi için, bu noktada, yerel mahkemenin önceki kararı, bozma gerekçesi, direnme kararı ve bunun temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca verilen kararın içeriği hakkında açıklama yapılması gerekmektedir:
------------- .............. ------
-------------------------------
SIĞMADIĞINDIN BU BÖLÜM ÇIKARTILMIŞTIR.
Öte yandan, anılan dört adet senedin tanzim tarihi taşımaması nedeniyle bono vasfında olduğunu eldeki davada ileri süren davacının, lehdara yaptığı söz konusu ödeme sırasında, ona karşı böyle bir defi ileri sürmemiş olduğu da çekişmesizdir.
Bilindiği üzere, kötü ödeyen, bir daha öder ve kötü ödemesine dayalı talepte bulunamaz.
Somut olayda, davacının değinilen ödemesinin kötü ödeme olup olmadığı belirlenmelidir.
Bunun için de, gerek yerel mahkemenin ve gerekse onun onayan Hukuk Genel Kurulu kararındaki gerekçenin isabeti değerlendirilmelidir. Her iki karar, yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığa konu dört adet bononun vade tarihlerinin, davalıya teslim tarihlerinden daha önce olması karşısında, bankaya teslim edildikleri anda tanzim tarihi taşımadıklarının ve o nedenle de kambiyo senedi niteliğinde bulunmadıklarının kabulü gerekeceği düşüncesine dayalıdır.
Bilindiği gibi bono keşidecisi, o bononun asli borçlusu olarak sorumlu olup, vadede bizzat ödeme taahhüdü altına girer. ( TTK. 688/2 ) Bononun, vadesinde ve TTK. nun 620. maddesinde gösterilen süre içinde ibraz edilmesi ve ödenmemesi halinde ise, tanzim edene karşı protesto düzenlenmesi gerekir. Aksi takdirde hamil, cirantalara karşı başvurma hakkını kaybeder. Bu halde bile bonoyu tanzim eden asıl borçlu sıfatıyla borçlu kalmakta devam eder. ( TTK 642/1 ve 2 )
Somut olayda hamil banka bu yasal işlemleri yapmış, ihbarname göndermiş, protesto tanzim edilmiş, bu belgelere bono fotokopisi eklendiği halde bu aşamada senette tanzim tarihi olmadığı iddiası borçlu davacı tarafından ileri sürülmemiştir.
Gerçekten de, senede ( bonoya ) tanzim tarihinin tedavüle çıkarıldıktan sonra konduğu ispat edilirse senet ( bono ) geçersiz olur. Burada ispat külfeti borçluya düşer. ( Y.H.G.K 11.12.1968 gün E:1968/İİD 416 K:824, TD 18.5.1971 gün E:1971/1345 K:4009 Türk İçtihatları Külliyatı C.IV n.1345 s.142 ve 247,Bak. Kıymetli Evrak Hukuku Prof. Dr. Fırat Oztan 2. Basım s.508 dip not 47 )
Borçlunun, bonodaki tanzim tarihinin, onun tedavüle çıkarılmasından sonra konulduğunu ne şekilde ispat edeceği konusuna gelince:
Yargıtay'ın kararlılık kazanan uygulamasına ve öğretiye göre TTK. 592. maddesi uyarınca, açığa imza atılmak suretiyle tanzim olunan senet, anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu ispat edilmedikçe geçerli sayılır. Diğer taraftan HUMK. nun 290. maddesi hükmünce, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def 'i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler tanıkla ispat olunamaz. Nitekim uygulamada, bonoda tanzim tarihinin tedavüle çıkarılırken doldurulabileceği kabul edilmiş ve bu hususun iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği benimsenmiştir.
Senedin tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmaması hali, TTK. nun 592 maddesinde kabul edilmiştir. Kanun koyucu, tanzimi sırasında senedin asli unsurlarından, bir kısmı yazılmayarak, bunların yapılan anlaşmaya göre sonradan doldurulmasının mümkün olacağını kabul etmiştir. Asli unsurlar arasında tanzim tarihi de bulunduğundan, bu tarih yazılmamak suretiyle de açık bono ihdası TTK.nun 592. maddesine göre mümkündür. Böyle olunca, ihdas tarihinin sonradan ( velev anlaşmaya aykırı olarak ) doldurulduğu iddiası iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemez. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 21.9.1971 gün E:71/3944 K:71/5577 sayılı kararı. )
"Açığa imza atılmak suretiyle düzenlenen senetler anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu kanıtlanmadıkça geçerlidir. Senedin hüküm ve gücünü ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler HUMK. nun 290. maddesi hükmünce şahitle kanıtlanamaz." ( Y.19. Hukuk Dairesi'nin 17.12.1993 gün E:92/11886 K:93/8720 sayılı kararı ).
Yukarıdaki ilkeler istikrarlı bir şekilde Yargıtay tarafından uygulanmaktadır. Hatta, ceza yargılamasında da, imzalı ve yazısız bir kağıda sahibinin zararına olarak hukukça hükmü haiz bir muamele yazıldığı veya yazdırıldığı iddiasıyla Türk Ceza Kanunu'nun 509. maddesine dayanılarak şikayet üzerine açılan ceza davasında, sanığa yüklenen bu eylemin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla ispat edilemeyeceğine karar verilmiştir ( Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Kurulu'nun 24.3.1989 gün E: 1988/1 K: 1989/2 Içtihadı ).
Bu ilkeler, öğreti tarafından da aynen benimsenmiştir ( Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, cilt :2 s: 2199, 2410-2423; Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu Türk Ticaret Kanunu ve ilgili Mevzuat, 5. Basım S:351 ve orada yazılı Hukuk Genel Kurulu ve Daire İçtihatları ).
Somut olayda, davalı banka iyiniyetli olduğunu, bu bonoların rehin cirosu ile kendisine verilirken tanzim tarihinin yazılı bulunduğunu savunmuş; davacı ise, bunların kendisi tarafından tanzimi sırasında tanzim tarihi konulmadan B. A.Ş.'ne verildiğini, bu şirketin rehin cirosu ile bonoları davalı bankaya verirken tanzim tarihlerinin olmadığını, tedavüle çıkarılırken davalı banka tarafından tanzim tarihinin atıldığını iddia etmiştir.
Tekrar belirtilmelidir ki, bu bonoların davacıya ibrazında, protesto edildiğinde ve icra takibine konulduğunda TTK.nun 688. maddesinde yazılı tüm unsurları taşıdığı uyuşmazlık konusu değildir.
Maddi olgunun açıklanan bu içeriği, konuya ilişkin yasal düzenlemeler ve istikrarlı Yargıtay uygulaması karşısında; birleştirilen 2000/91 esas sayılı davaya konu dört adet bononun, salt tanzim tarihlerinin davalı Bankaya veriliş tarihlerinden daha sonrasına ait bulunmasından hareketle, bunların tanzim tarihleri yazılı olmaksızın ve bu nedenle de bono niteliği taşımaksızın davalıya verildiklerinin kabulüne hukuken olanak yoktur. Varsayım yoluyla, böyle bir sonuca ulaşılamaz.
Davalı Banka, kendisine teslim sırasında bu unsurun tamam olduğunu savunduğuna ve davacının iddiası da bunun tam tersi yönde olduğuna göre; anılan senetlerin tanzim tarihleri yazılı değilken davalıya verildiklerini ve davalının sonradan anlaşmaya aykırı şekilde bu tarihleri yazarak icra takiplerine koyduğunu, davacı taraf yazılı delille kanıtlamalıdır. Oysa, davacı bu iddiasını kanıtlayamamıştır.
Nihayet, davalı bankanın bu bonoları rehin cirosu ile alırken, tanzim tarihlerinin olmadığını bildiği ve bile bile davacının zararına olarak kötüniyetle devraldığı yolunda herhangi bir delil de bulunmamaktadır.
Bu durumda, yerel mahkemece, sonucu itibariyle aynı yönlere işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararının bu gerekçeyle bozulması gerekirken, temyiz incelemesi sırasında yanılgı sonucunda onanmış olduğu yeniden yapılan inceleme sonucunda anlaşılmakla, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, onama kararının kaldırılmasına ve direnme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı banka vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, Hukuk Genel Kurulu'nun 13.11.2002 gün ve 2002/19-835-910 sayılı onama kararının kaldırılmasına; yerel mahkeme direnme hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle davalı banka yararına BOZULMASINA,istek halinde peşin harcın geri verilmesine 26.2.2003 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
( yARGITAY KARARLARI KAZANCI YAZILIMDAN ALINMIŞTIR.)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Çeke Dayalı İcra Takibinde Zamanaşimi Av. O. TEKGUL Meslektaşların Soruları 57 23-05-2011 17:17
Yüce Divandan Zamanaşimi Dersi kum Hukuk Haberleri 1 12-11-2006 14:57
Şufa Hakkinda ZamanaŞimi Av.Elvan Akkaya Meslektaşların Soruları 3 09-05-2006 17:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,20005488 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.