Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

savurgan eşin kısıtlanması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-10-2013, 10:08   #1
esra sara

 
Varsayılan savurgan eşin kısıtlanması

Herkese merhaba;
müvekkil, eşinin evin ihtiyaçlarını karşılamadığı,tek gelir kaynağı olan emekli maaşını da alkol ve kumara yatırdığından bahisle tedbir nafakası davası açma talebiyle başvurmuştur. Ayrıca eşe bankalardan kredi verilmemesi ve kredi kartlarının kullanıma kapatılmasını istemektedir.Ayrıca müvekkilin hesabında yaklaşık 50.000 TL kadar annesi ve çocuklarına ait para bulunmaktadır.
BU DURUM KARŞISINDA MK 199 a göre eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasını mı
MK 406 YA göre
"Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır."
kısıtlama davası mı açılmalı ya da tedbir nafakasına yönelik dava mı açılmalı?
Yardımcı olacak meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
Old 24-10-2013, 11:16   #2
İtalyan

 
Mesaj Örnek karar

Sayın meslektaşım, sorunuzun cevabını aşağıdaki Yargıtay kararında bulabileceğinizi düşünüyorum.

3. Hukuk Dairesi 2007/14193 E., 2007/14996 K.
• EVLİLİK BİRLİĞİNİN KORUNMASI
• NAFAKA
• 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 195 ]
• 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 196 ]
• 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 197 ]
• 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 198 ]
• 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 199 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davacı dilekçesinde davalı ile 45 yıldır evli olduklarını, davalı eşin evine bakmadığını, elektrik ve su giderlerini ödemediğini, köy bakkalını kendisi ile alışveriş yapmaması konusunda uyardığını, kumar oynadığını ileri sürerek aylık 300 YTL nafakanın tahsilini istemiş, yargılamanın ikinci oturumunda ıslah ile davalının borçlularının ödemelerini kendisine yapması için önlem alınmasını istemiştir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne; davalının Bağ-Kur yaşlılık aylığından 200 YTL'nin davacı kadına ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar uzun yıllardan beri aynı bahçe içerisinde ayrı evlerde yaşamaktadır. Davacı (ev hanımı) kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu davacı eşin ileri sürdüğü gibi davalı kocanın evin giderlerine katılmadığı, köy bakkalını uyararak eş ve çocuklarının alışveriş yapmasına engel olduğu ve kumar oynadığı tanıklarca ifade edilmektedir.

MK'nın 198. maddesi uyarınca "Eşlerden biri, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hakim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir".

Anılan hüküm Medeni Kanun'un, aile birliğinin korunmasına ilişkin "Birliğin Korunması"başlığı altında düzenlenen önlemlerden biridir. Aile birliğinin korunmasına ilişkin bu önlemler (m. 195-199); "eşler birlikte yaşarken ailenin geçimi için diğer eşin yapacağı parasal katkının belirlenmesi" {

{m. 196) "ayrı yaşama halinde nafaka (m. 197) eş/erden birinin borçlularına ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmasının emredilmesi" (m. 198) ve "eş-lerden birinin tasarruf yetkisinin sınırlanması''(m. 199) dır.

1479 sayılı Kanun'un 67. maddesine göre bağlanacak aylıklar nafaka borçları nedeniyle haczedilebilir, devir ve temlik edilebilirler.

Bu hükme göre, davalının Bağ-Kur'dan aldığı yaşlılık aylığını doğrudan diğer eşin almasına karar verilmesinde Bağ-Kur Yasası yönünden bir engel bulunmamaktadır.

Bağ-Kur, MK'nın 198. maddesindeki "borçlular" terimi içinde yer almalıdır. Hakim anılan hüküm uyarınca koşulları gerçekleştiği takdirde; eşlerin birlikte yahut ayrı yaşaması halinde bu önlemi alabilir.

Önceki MK'nın 198. maddesinde yer alan "emreder" kelimesi İsviçre Medeni Kanunu'nun bu maddeyi karşılayan 171. maddesindeki esaslara uygun olarak emredebilir diye düzenlenerek hakimin takdir hakkının bulunduğu şeklinde değiştirilmiştir. Bu bakımdan sebeplerin gerçekleşmesi halinde kanundaki önlemlerden birinin tercihi, hakimin takdir hakkı çerçevesinde mütalaa edilmelidir.

O nedenle, Medeni Kanun'un 198. maddesinde düzenlenen ve birliği korumayı amaçlayan bu önlemle, davalı kocanın alacakları üzerindeki tasarruf selahiyeti kaldırılmakta olduğundan önemli nedenler halinde bu önleme başvurulmalıdır.

Davalı kocanın sorumluluk sahibi olmadığı, kumar oynadığı, evine harcama yapmayan bir kişi olduğu, eş ve çocuklarının alışveriş yapmaması için talimat verdiği, telefon faturalarının ödenmemesi nedeniyle telefonun kesildiği ifade edilmektedir. Bu bakımdan MK'nın 198. maddesinin öngördüğü koşulların gerçekleştiği kabul edilebilir. Ancak, davalı eşin düzenli ve haczi kabil geliri bulunmaktadır. Evlilik birliğinin nafakaya hükmedilmek suretiyle korunması (m. 198) mümkündür. Bu gibi durumlarda, diğer eş için ağır neticeler doğuran; onun tasarruf selahiyetini sınırlayan yahut "kısıtlı"durumuna sokan bir önleme başvurulmamalıdır.

Mahkemece talebin içeriği de gözetilerek nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 24-10-2013, 14:56   #3
AV.SALİH KURT

 
Varsayılan Alkolik Eş

Sitemizden derlediğim konu ile ilgili bilgileri sunuyorum.

ALKOLİK EŞ

Alkol Bağımlısı ve Kumarbaz olanların maaşı diğer eşe verilebilecek.
________________________________________
Yargıtay, alkol bağımlısı ve kumarbaz olanların maaşının evin idaresini üstlenecek diğer eşe verilebileceğine karar verdi

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, kocası veya karısı alkolik, kumarbaz ve kötü yaşam tarzına sahip olanlar lehine bir karara imza attı. Yargıtay, eşi alkolik ve kumarbaz olanların maaşının evin idaresini üstlenecek yeterliliğe sahip diğer eşe verilebileceğine karar verdi. Yargıtay’ın bu kararına göre, çiftler boşanma davası açmadan da evliliğin birliğini devam ettirmek için alkolik, kumarbaz ve evin idaresini yapamayan diğer eşin maaşının tamamının veya bir bölümünün kendilerine bağlanması talebiyle dava açabilecekler.

Karar emsal olacak
Susurluk Aile Mahkemesi’nin verdiği kararı bozan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 45 yıllık evli olan çiftlerden kocanın evine bakmadığını, elektrik ve su giderlerini ödemediğini, köy bakkalını kendisi ile alışveriş yapmaması konusunda uyardığını ve kumar oynadığını ileri sürerek aylık 300 YTL nafaka bağlanmasını talep eden davacı eşi haklı buldu. Yargıtay, kumar oynayarak evinin giderlerini karşılamayan Bağ-Kur emeklisi kocanın maaşının eşe bağlanması gerektiğine karar verdi. Bu karar bu tip davalarda emsal olabilecek. (ANKA)

Kararın dayanağı 198 ve 406. madde
Madde 198 - Eşlerden biri, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hâkim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir. Madde 406 - Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan, devamlı korunmaya muhtaç her ergin kısıtlanır



________________________________________
Merhaba

Son derece yerinde bir karar.

Bu yorumun aile hukuku sonuçlu olan tüm nafakalar (tedbir,yoksulluk,iştirak) ve katkı kararları bakımından yaygın olarak uygulanmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.

Yine 4320 sayılı yasa gereği verilmiş nafaka kararlarının icra takibine gerek duyulmaksızın tahsil edilebilmesi için doğrudan hakim tarafından borçluya ödeme kararının verilebilmesi gerekmektedir.

Not:Haberin "maaş bağlanması" olarak verilmesi sanıyorum bir yanlışlık sonucu olmuştur.Doğru olan maaşın diğer eşe ödenmesi olmalıdır
Boşanmadan nafaka almak mümkün
________________________________________
Medeni Kanun, savurgan ya da evi idare edemeyen eşe karşı boşanmaya gerek kalmadan çeşit çeşit nafakalar ve kısıtlamalar öngörüyor. Hukukçu Prof. Burcuoğlu bu düzenlemeleri anlattı.

NTVMSNBC’nin haberine göre Susurluk Aile Mahkemesi'nin kararını bozan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 45 yıllık evli kocanın evine bakmadığını, elektrik-su faturasını ödemediğini ve kumar oynadığını ileri sürerek aylık 300 YTL nafaka bağlanmasını talep eden davacı eşi haklı buldu. Yargıtay, Bağ-Kur emeklisi kocanın maaşının karısına bağlanması gerektiğine karar verirken, “Bağ-Kur Yasası yönünden bir engel bulunmamaktadır. Davalı kocanın sorumluluk sahibi olmadığı ifade edilmektedir. Medeni Kanun'un 198. maddesinin öngördüğü koşulların gerçekleştiği kabul edilebilir” dedi.
Kararda sözü edilen Medeni Kanun'un 198. maddesi şöyle:
Madde 198 - Eşlerden biri, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hâkim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir.

ALKIŞLANACAK BİR KARAR
Prof. Dr. Haluk Burcuoğlu, kararı değerlendirirken, karara dayanak oluşturan Medeni Kanun hükmünün 1 Ocak 2002'den beri yürürlükte olduğunu belirtti ve şöyle dedi:
“Alkışlanacak bir karar. Yargıtay'ı kutluyorum. Böyle hayta bir adam varsa, dava açılabilir. Aynı şekilde kadın para basıyor, evinin giderleriyle hiç ilgilenmiyorsa koca da dava açabilirdi. 1 Ocak 2002'deki değişiklikten itibaren bu da olabiliyor. Yargıtay, böyle bir karar vermiş. Kutluyorum. 1 Ocak 2002'deki değişiklikten önce de vardı. Koca ‘ailenin reisi' olduğu için karısına ve çocuklarına bakmakla yükümlüydü. 2002'deki değişiklikle eşler arasında tam eşitlik getirildikten sonra durum biraz daha farklı oldu. Normalde bizde koca ekonomik olarak kadından güçlü olduğu için, bakım yükümlüsü esas olarak hâlâ koca. Ama prensip eşitlik.”

TÜRLÜ TÜRLÜ NAFAKA VAR
Prof. Burcuoğlu, eşlerin birbirinden talep edebileceği çeşitli nafakalar olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Nafaka için boşanma davası açmaya gerek yok. Kararda, evlilik birliğinin korunması amacıyla nafaka verilmesi sözkonusu. Biz buna ‘bakım nafakası' diyoruz. Aile hukukunda farklı nafaka türleri var. Evlilik birliği devam ederken eşlerin birinin diğerinden istediği nafaka ‘bakım nafakası'dır. Boşanma davası açıldıktan sonra dava süresince ödenen nafaka ise ‘tedbir nafakası'dır. Genelde kadın kocasından nafaka ister ama, teorik olarak eşitlik olduğu için ikisi de birbirinden nafaka isteyebiliyor. Boşanmadan sonra eşlerin birbirlerinden talep edebilecekleri ‘yoksulluk nafakası' denen bir nafaka türü daha var. Bu üç nafaka türü birbirinden farklı. Yargıtay'ın kararında koruyucu bir tedbir olarak ‘bakım nafakası' talep edilmiş.”
Prof. Burcuoğlu, Medeni Kanun'un 406. maddesinde öngörülen “aileyi yoksulluğa düşürme tehlikesi olan kişinin kısıtlanması” hükmünü de değerlendirdi. Sözkonusu madde şöyle: “Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı veya mal varlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.

SAVURGANLIK HALİNDE KISITLAMA İSTENEBİLİR
Prof. Burcuoğlu, bu hükmü de şöyle anlattı: “406. maddenin uygulanabilmesi için çok daha ağır koşullar gerekiyor. Kadın veya yakınlarından biri, sözgelimi Ahmet beyin son derece savurgan olduğunu, alkolik olduğunu ve bu durumun kendisi ve ailesine zarar verdiğini ortaya koyarak Ahmet beyin kısıtlanmasını isteyebilir. Mahkeme bunu sabit görürse Ahmet beyi kısıtlar ve kendisine bir vasi tayin edebilir. Bu vasi, Ahmet beyin karısı da olabilir. Bu başka bir şeydir. Diyelim ki; ailede tek para kazanan benim. Çok doğru bir aile babasıyım. Aile reisliği kalmadı Medeni Kanun değişikliğinden sonra, biliyorsunuz. Parayı eşime veriyorum ve ‘al sen değerlendir' diyorum. Sonra eşimin son derece kumarbaz biri olduğunu öğreniyorum. Eve hiçbir katkısı yok, doğru dürüst yemek bile bulamıyoruz. Bu şartlarda 406. madde çerçevesinde eşimin kısıtlanmasını isteyebilirim. Parayı kazananın savurganlığı değil sadece, parayı harcayanın da savurganlığı kısıtlama tedbiri alınmasına konu edilebilir.”

________________________________________
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/5300
K. 2008/5387
T. 15.4.2008

• KISITLILIK / VESAYET ( Davalının Sürekli Kumar Oynayarak Kendisinin ve Ailesinin Darlık ve Yoksulluğa Düşmesi Tehlikesine Yol Açtığı Anlaşıldığından Kısıtlanmasına Karar Verilmesi Gerektiği )

• AİLESİNİ VER KENDİSİNİ YOKSULLUĞA DÜŞÜRME ( Davalının Sürekli Kumar Oynaması Nedeniyle Kısıtlanmasına Karar Verilmesi Gerektiği )

• KUMAR OYNAMAK ( Sürekli Olarak - Kendisinin ve Ailesinin Darlık ve Yoksulluğa Düşmesi Tehlikesine Yol Açtığı Anlaşıldığından Kısıtlanmasına Karar Verilmesi Gerektiği )

4721/m.406

ÖZET : Davalının sürekli kumar oynayarak kendisinin ve ailesinin darlık ve yoksulluğa düşmesi tehlikesine yol açtığı anlaşıldığından kısıtlanmasına karar verilmelidir.

DAVA : Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : İstek, Türk Medeni Kanunu'nun 406. maddesine dayanmaktadır.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalının, sürekli kumar oynadığı, bu alışkanlığı nedeniyle kendisini ve ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açtığı anlaşılmış olup, Türk Medeni Kanunu'nun 406. maddesi koşulları oluşmuştur. İsteğin kabulü ile davalının kısıtlanmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Hükmün yukarıda gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi

Esas : 2004/2723
Karar : 2004/4307
Tarih : 05.04.2004

ÖZET : Türk Medeni Yasasının 406. maddesi gereğince savurganlığı ve kötü yönetimi nedeniyle davalının kısıtlanması istenmiş, davalının tasarruflarının kendisini veya ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açıp açmadığı, Yargıtay denetimine imkan verecek biçimde belirlenip tespit edilmemiştir. Vesayet makamınca yapılacak iş; elden çıkarılan mal varlığı değerleri ile kalan mal varlığı değerlerinin gerçek değerini tespit etmek sonucuna göre TMK.nın 406. maddesi koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilerek bir karar vermekten ibarettir.

(4721 sayılı MK. m. 406)

KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle incelenmesi istenilmekle duruşma için tayin edilen 10.02.2004 gününde temyiz eden davacılar vekili Av. Filiz Küçük geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki tüm kağıtlar okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

1-Türk Medeni Yasasının 406. maddesi gereğince savurganlığı ve kötü yönetimi nedeniylede davalının kısıtlanması istenmiş davalının tasarruflarının kendisini veya ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açıp açmadığı Yargıtay denetimine imkan verecek biçimde belirlenip tespit edilmemiştir. Vesayet makamınca yapılacak iş; elden çıkarılan mal varlığı değerleri ile kalan mal varlığı değerlerinin gerçek değerini tespit etmek sonucuna göre Türk Medeni Yasasının 406. maddesi koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilerek bir karar vermekten ibarettir. Bu hususta inceleme yapılmadan yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

2-4787 S. Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Yasanın 4/1 maddesi; 4721 s. Türk Medeni Yasasının ikinci kitabından (MK. md. 118-494) kaynaklanan tüm davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün 1. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, duruşma için takdir edilen 375.000.000 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 05.04.2004

________________________________________
Yargıtay, savurgan eşin 'kısıtlanması'na karar verdi


ANKA

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşinin savurganlığı nedeniyle geçim sıkıntısı çektiklerini iddia ederek eşinin ‘kısıtlanması’nı isteyen kadının açtığı davanın kabul edilmesi gerektiğine karar verdi.


Konya 2. Aile Mahkemesi’nin verdiği kararı bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşi ve çocuklarına bakmayan, savurganlık yaparak mal varlığını tüketen kocası hakkında ‘kısıtlama’ kararı verilmesi talebiyle açılan davanın kabul edilmesi gerektiğine karar verdi.

Konya'da yaşayan S.P., eşinin, emekli maaşını dışarıda alkole yatırdığını, babasından kalan gayrimenkulleri tek tek satarak tatile gittiğini, akraba ve arkadaşlarına gereğinden fazla hediyeler aldığını öte yandan çocuklarıyla ve kendisiyle ilgilenmediğini belirten kadının açtığı dava Konya 2. Aile Mahkemesi tarafından reddedildi.

Mahkeme, S.P.'nin eşinin akıl sağılığının yerinde olduğunu, bu nedenle hakkında bir ‘kısıtlama’ kararı alınmasının söz konusu olamayacağını belirterek davanın reddedilmesine karar verdi. Mahkemenin kararını temyiz eden S.P., eşinin kısıtlanması konusunda direndi.

Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, mahkemenin red kararının bozulmasına hükmetti. Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesine atıfta bulunan Yargıtay kararında şu görüşlere yer verdi:

“Eşinin savurganlığı ve kötü yönetimi nedeniyle de davalının kısıtlanması istenmiş davalının tasarruflarının kendisini veya ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açıp açmadığı Yargıtay denetimine imkan verecek biçimde belirlenip tespit edilmemiştir. Vesayet makamınca yapılacak iş; elden çıkarılan mal varlığı değerleri ile kalan mal varlığı değerlerinin gerçek değerini tespit etmek sonucuna göre TM K.nun 406. maddesi koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilerek bir karar vermekten ibarettir.”

http://www.hurriyet.com.tr/kadin/6876463.asp?gid=159
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
90 Yaşındaki Annenin Savurgan Hareketleri slnn Meslektaşların Soruları 1 23-02-2012 09:32
Alkolik,Kumarbaz ve Savurgan Kocaya Kısıtlama Yargıtay Kararı Güldal Meslektaşların Soruları 2 10-03-2011 16:52
Savunma Hakkının Kısıtlanması Av.Mustafa Çiçek Meslektaşların Soruları 3 03-03-2008 17:10
yargıtaydan savurgan eşe kısıtlama bahar kesici Hukuk Haberleri 1 12-07-2007 13:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03064299 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.