27-09-2003, 16:25 | #1 |
|
Ruhumuz Geride Kaldı
>Ruhumuz Arkada Kaldi...
> >Bir filmde seyrettim; genc ve güzel bir kadin Paris'te bir cafe de bir > >erkege anlatiyordu. O da anlattiklarini bir dergide okumuş; Meksika'da > >İnka tapynaklarına çıkmak isteyen Avrupali bir grup arkeolog, birkac yerli > >rehberle yola koyuluyor. Dagin tepesindeki tapinaklara giden uzun > >yolu, kisa bir surede yarılyyorlar. Ayni hizla tempoyla biraz daha > >yol aldiktan sonra, yerliler kendi aralarinda konusup birden yere oturuyor > >ve boylece beklemeye basliyorlar. Tabii Avrupali arkeologlar buna bir > >anlam veremiyorlar. > > > >Saatler sonra, yerliler kendi aralarinda konusup tekrar yola sonunda > >tepenin ustundeki gorkemli Ynka tapinaklarina geliyorlar. Arkeologlardan > >biri, yasli rehbere soruyor, "hic anlayamadim, niye yolun ortasina oturup > >saatlerce yok yere bekledik? "Yasli rehberin cevabi o kadar guzel ki; > >"cok kisa surede cok hizli yol aldik, ruhlarimiz bizden cok uzakta kaldi. > >Oturup ruhlarimizin bize yetismesini bekledik..." >Niye icimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yasadigimizi, niye > >mutlu olmayi beceremedigimizi, niye kendimiz olmayi basaramadigimizi ve > >"niye" ile baslayan daha bir dolu sorunun cevabini acikca > >veriyor İnkalar'in yasli torunu. cunku bu aptal hayat icinde o kadar > >hizla yol aliyoruz ki, ruhumuz cok arkada kaldi, hatta onu nerelerde > >unuttugumuzu bile hatirlayamiyoruz. >cilginliginda bir saga bir sola saldiriyoruz hepimiz, ama bir farkla, biz > >neyi > >aradigimizi bile bilmiyoruz... > > > >Herkes bir arayis icinde, ama hic kimse ne aradigini bilmiyor. Saniyoruz > >ki cok paramiz, surekli yukselen bir kariyerimiz, bahceli bir evimiz > >,sporbir arabamiz olunca biz de cok mutlu olacagiz. Hadi maddeciligi bir > >kenara birakalim; niye herkes asktan sikayetci? cevremiz de kac kisinin > >ask hayati iyi gidiyor? Eminim parmakla sayilacak kadar azdir. Ve eminim > >hic kimse yanlisin nerede oldugunu da bulamiyordur. > > > >Ben ten uyusmasi kadar ruh uyusmasinin onemine inanirim. Hatta insanlarin > >es ruhlarinin olduguna bile inanirim. Ama ruhlari olmayan bedenler > >birbirleriyle ne kadar uyusabilir ki? Evet, once goz gorur fakat ancak > >ruh sever. Ayrica ruhumuz olmadan es ruhumuzu bulmak gibi bir sansimiz > >olmadigina da eminim... İste bu yuzden icimiz de surekli bir eksiklik > >duygusuyla yasiyoruz hepimiz, iste bu yuzden surekli duvarlara > >carpip,carpip kendimizi kanatiyoruz ve iste bu yuzden mutlulugu bir turlu > >yakalayamiyoruz... > > > >Gercekte hiz caginda yasiyoruz. Her sey o kadar hizli geciyor ki, ne ise > >, ne arkadaslarimiza, ne ailemize, ne cocugumuza, ne kendimize yeterince > >vaktimiz kalmiyor. Akrep ve yelkovanla yaris halindeyiz. Bu yuzden butun > >iliskiler yarim yamalak, butun sevgiler boluk porcuk. Sevmeye bile > >vaktimiz yok bizim. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasiyla > >yararlaniyoruz. Ne camasir yikiyoruz ne de bulasik, cayimizi kahvemizi > >makineler yapiyor Yslerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. > >Ucaklar bizi iki saat icinde dunyanin bir ucuna tasiyor. Hatta artik > >gitmeye bile gerek yok, internetle dunya elimizin altinda. Ama yine de > >vaktimiz yok iste! Bence doganin kara bir laneti bu. Biz ondan > >uzaklastikca, o da bizden butun zamanlari caliyor. > > > >Milan Kundera "yavaslik" adli kitabinda; "yavaslik hep aldatir,hizlilik > >ise unutturur" diyor. Telefon hizlilik mesela, konusulanlari, > >söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaslik, hep vardir ve hep hatirlatir. > >Ben kendi adima her zaman yavasliktan yanayim. Mesela ucaklardan hic > >hoslanmam, yeni bir sehre, yeni bir iklime hazirlanmaya, hatta hayal > >kurmaya bile vakit birakmiyor bana "Kut" diye baska bir hayatin icine > >giriveriyorum. Ve en kotusu de dönü?ler, daha ayriligin huznunu bile > >yasamadan Ystanbul'da olmak sahiden de cok tatsiz. Tabii ki ruhumun beni > >terk edip oralarda kalmasi da cok normal. Oysa trenler karanlik geceyi > >yirtan keskin dudugu, uykuda olanlara yolculuk dusleri gosteren kara > >trenler... Daglari bölen, > >nehirlerle yarisan, koprulerden gecen, agaclari selamlayan, cocuklara el > >sallayan, gune bakanlara goz suzen, gecmisin huznunu, gelecegin umudunu > >yasatan,yolcularina yepyeni dostluklar hazirlayan kara trenler var bir > >de.Ucak degil, tren olmak istiyorum. boylece ruhum benden hic ayrilmaz. > > > >Evet freni patlamis kamyon gibi yasamanin hic anlami yok. Ayagimizi > >gazdan yavas yavas çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize > >yetismesini bekleyelim artik. Aceleye ne gerek var? Hayat yalniz biz izin > >verdigimiz gibi gecer. Yyi ya da kotu hizli ya da yavas... Her sey bizim > >elimizde, sevgi de, ask da, basari da. Ama ancak kendi ruhumuzla > >bulustugumuzda... > > > >Can Dündar > |
28-09-2003, 14:00 | #2 |
|
Sayın Şenay,
Can Dündar'ın, derinlerinde çakıl taşlarıın göründüğü, üzerinde nilüfer çiçeklerinin yüzdüğü, berrak ve güzel yazısından hemen sonra 'odunla ilgili' aşağıdaki yazı hoş karşılanmayabilir ama bana konuları açısından ilişkili gibi geldiğinden göndermeye cesaret ediyorum. Yazının özetini de yazıyorum ki, okuma özürlülere kolaylık olsun:-) **Kendi ruhumuzla buluşmak için kendimize zaman ayırmalıyız** Saygılarımla Bir Dost Bir ormanda iki kisi agaç kesiyormus. Birinci adam sabahlari erkenden kalkiyor, agaç kesmeye basliyormus, bir agaç devrilirken hemen digerine geçiyormus. Gün boyu ne dinleniyor ne ögle yemegi için kendine vakit ayiriyormus... Aksamlari da arkadasindan bir kaç saat sonra agaç kesmeyi birakiyormus... Ikinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya basladiginda eve dönüyormus. Bir hafta boyunca bu tempoda çalistiktan sonra ne kadar agaç kestiklerini saymaya baslamislar. Sonuç: Ikinci adam çok daha fazla agaç kesmis. Birinci adam öfkelenmis : -Bu nasil olabilir? Ben daha çok çalistim. Senden daha erken ise basladim, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla agaç kestin. Bu isin sirri ne? Ikinci adam yüzünde tebessümle yanit vermis : -Ortada bir sir yok. Sen durmaksizin çalisirken ben arada bir dinlenip baltami biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok agaç kesilir. Kendimizi gelistirmek, baltamizi bilemektir, kendimize zaman ayirip, yasamimizi objektif bir bakisla gözden geçirmektir. Zayif buldugumuz alanlarimizi gelistirmek için çaba göstermektir. Bu zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir kosuldur. Delphi'deki ünlü tapinakta Sokrates'in su sözü yer alir: Kendini tanimak, su anda oldugumuz noktayla olmak istedigimiz nokta arasindaki yoldur. Kendini tanimak, kendimizi nasil gördügümüz ile baskalarinin bizi nasil gördügü arasinda açi olmamasi anlamina gelir. Bireysel ve is yasamimizda basarili, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak baltamizi bilemek için kendimize zaman ayirmaliyiz. (alıntı, yazanı bildirilmemiş) |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Sayıştay Kanunu yarıda kaldı | ahmetsacit | Hukuk Haberleri | 0 | 26-09-2006 11:15 |
Geride Kalanı Hatırlamak! | Sibel | Site Lokali | 2 | 11-11-2003 11:06 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |