04-11-2009, 21:03 | #1 |
|
anne karnındaki çocuğa yönelik müessir fiil
saygı değer hukukçular...
Ceza hukukunun farklı bakış açılarıyla bakarak, ihtimaller dahilinde değerlendirerek çok daha zevkli olduğu bir gerçek. Bu bağlamda küçük bir örnek üzerinden tartışma açmak istiyorum. aslında basit bir cevabı var gibi ama ben çıkamadım içinden. Bilindiği gibi ceza kanunumuzun neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralamayı düzenleyen 87. maddenin 1. fıkrası e bendinde "Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğun vaktinden önce doğması", 2 fıkrası e bendinde ise "Gebe bir kadına işlenip de çocuğun düşmesine" neden olunmuşsa cezanın artırılarak verileceği hükme bağlanmış. 1. fıkrada çocuk erken ama sağ doğuyor, 2.sinde ise ölü doğuyor. Yani korunan hukuksal yarar açısından çocuğun sağlığına yönelik tehlike de cezanın artırıcı nedeni olmakta. Ancak ya çocuk anne rahmindeyken anneye yapılan bir müessir fiil neticesinde çocuk zamanında fakat zihinsel engelli ya da sakat doğarsa ve fiiille netice arasında tabii ki illiyet bağı kurulabiliyorsa? Bu hal iki hüküm kapsamına da alınamaz. Çünkü çocuğun doğum zamanına yönelik bir etkiye neden olmuyor eylem. Ayrıca md. 81'de kasten öldürme "Bir insanı kasten öldüren kişi..." denilerek suçun tam ve sağ doğmuş bir kişiye yönelik olabileceği zımmen belirtilmiş. Fakat kasten yaralama suçunda "Kasten BAŞKASININ vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi..." denilmktedir. 1. sorun acaba burada "başkası" derken de doğmuş bir insandan mı bahsedilmektedir? Yani bu suç anne karnındaki bir cenine karşı da işlenebilir mi? Tck md. 100'de de çocuk düşürme suçu hükme alınmış. Burada suçun mağduru anne karnındaki cenin. Ancak ceza hukukundaki kıyas yasağı beni engelliyor. Cenine yönelik hareketi kasten -ya da manevi unsura göre taksirli- yaralama kapsamına alabilir miyiz? Zaten yapılan eylem anne karnındaki cenine değil anneye yönelik. Eğer cenine karşı bu suç işlenemiyorsa sakat doğumuna neden olan failin cezalandırılamaması sonucu çıkar ki bu da adalet bilinciyle bağdaşmıyor. 2. sorun da tam bu noktada başlıyor. Yukarıda belirtilen 87. maddenin ilgili fıkra ve bentlerindeki cezayı artırma nedeni çocuğun da zarar görmesi. Ancak "o halde burada da çocuk zarar görmekte, artırım olmalı." diyemiyorum. Yine kıyas yasağıyla karşılaşıyorum. Bu konudaki fikirlerinizi öğrenebilir miyim? Sizce nereyi atlıyorum? |
12-11-2009, 22:58 | #2 |
|
|
17-11-2009, 23:08 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
teşekkürederim |
18-11-2009, 10:15 | #4 |
|
Sayın Av. Türk belirttiği linktede aynı konu var. Şu hususta biraz takıldım doğrusu:
'' Cenin tam ve sağ doğmak şartı ile ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyeti kazanır '' hükmünün neye dayanarak Ceza Kanunu'na uygulanmayacağını söylüyorsunuz. Bu düzenleme kişilik kazanılmasını geciktirici şarta bağlamış. Esas konuya gelince evet bu husus tartışmalı. Cenine karşı kasten insan öldürme suçu işlenemez. Bu suç sadece insana karşı işlenebilir. Yapılan eylem suçç unsuru taşımadığı için eylemi gerçekleştiren ceza alamaz. Yaralama suçuna gelince, örnek olay üzerinden gidersek daha açıklayıcı olur. Gebe bir kadına karşı işlenen yaralama eyleminde kadının karın bölgesinin hedef alınması ve yaralama fiillini gerçekleştiren kişinin bu eyleminde sebat göstermesi sonucu cenin düşmemiş lakin doğumunda şüphhelinin bu eylemi dolayısı ile sakat doğmuş olsun. Burada sakat doğan çocuğun şikayet hakkı olmadığı savunulabilinir mi? Bence Medeni Kanun'un düzenlmesinin Ceza Kanunu kapsamında kalan yaralama olayları için uygulanmaması için bir gerekçe yok. Kişilik ne zaman kazanılır onu düzenlemiş. Cenin sağ ve tam doğduğuna göre anne rahmine düştüğü andan itibaren kişilik kazanmıştır. Ben böyle düşünüyorum, bunu savunuyorum. Medeni Kanun kapsamında haksız fiil işlenmiştir, tazminat davası açılabilir diyebiliyorsak, Ceza Kanunu kapsamında da suçta işlenebilir, diye düşünüyorum. |
23-11-2009, 16:28 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
TCK Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi MADDE 2. - (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. Dolayısıyla ceza hakimi, bir hukuk hakimi gibi TMK madde 1 den yararlanarak boşluk dolduramaz, kıyas ya da zıt kanıtla çözüme varamaz, hukuk yaratamaz. (TMKMadde 1.- Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.) Yani mesela, ceninin mirasçı olabileceği, tazminat davası açabileceği, babalık davası açabileceği vs. hususları kanunla düzenlenmemiş olsaydı dahi, hukuk hakimi bir kanun koyucu gibi hareket ederek sorunu çözüme kavuşturabilirdi. Oysa ceza hakimi TCK md2 gereği bunu yapamaz. Cenine karşı müessir fiilin işlenebileceği TCK da yazılı bir hüküm haline getirilmedikçe de bu iddiayla ilgili bir soruşturma-kovuşturma yapılamaz. Duruma göre çocuk düşürme olup olmadığı araştırılır veya fiilin yaralamanın, öldürmenin nitelikli hali olup olmadığına bakılır; buna göre işlem yapılır. Fakat bunlar ya da TMK hükümleri baz alınarak kıyas yoluyla yeni bir suç tipi yaratılamaz. Yine cenin, TCK 86 da belirtilen 'başkasının vücudu' kavramına da dahil değildir. Henüz bağımlıdır, tek yaşama kaabiliyetine sahip değildir. Doğup doğmayacağı, sakat olup olmayacağı(bir müdahale olsa bile) belli değildir. O sebeple bir yasal düzenleme olmadan bu yarı canlıya karşı işlenen müessir fiilleri, öldürme eylemlerini cezalandıramayız. Fakat yasal düzenleme yaparak faili cezalandırmalı, hatta gerçek içtima hükümlerini uygulamalıyız diye düşünüyorum. |
24-11-2009, 08:59 | #6 |
|
Evet, konuyu açarken de belirttiğim gibi md. 2'deki kıyas yasağı nedeniyle "böyle olur" demek mümkün değil. Adalet bilincimizle bağdaşmasa da "böyle olmalı" deyip bu konuda kanunda yapılacak bir düzenlemeyi ummaktan başka yapılacak bir şey yok gibi.
Aradım ama bu konunun tartışıldığı diğer başlığı bulamamıştım. Yönlendirmeniz için de teşekkür ederim. sn. AvTürk. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
anne karnındaki çocuk(cenin) destekten yoksun kalma tazminatı | selimaksu | Meslektaşların Soruları | 3 | 22-10-2008 19:34 |
ana karnındaki çocuk için veraset ilamı alınması gerekir mi? | halenze | Meslektaşların Soruları | 2 | 17-03-2008 15:08 |
Çocuğa velayeten açılacak isim tashihi davası - anne babanın duruşmaya katılması | Burak Demirci | Meslektaşların Soruları | 5 | 27-03-2007 09:21 |
Müessir Fiil Nedeniyle Kamu Davası | Av. Emrah GELEŞ | Hukuk Soruları Arşivi | 6 | 25-08-2006 15:27 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |