Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

BAĞ-KUR , yersiz prim tahsilatı, ardışık hatalar

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-08-2006, 13:37   #1
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan BAĞ-KUR , yersiz prim tahsilatı, ardışık hatalar

Olayın Tarihçesi:

Müvekkilime, 1990 senesinde, Bağ-Kur'dan ödeme emri gelir. Müvekkilimin o tarihte Bağ-Kur'a tabi bir çalışması yoktur. Ancak, "icra, ödeme emri kelimeleri ile ödeme emri metnindeki ödemezseniz şöyle şöyle, mal beyanında bulunmazsanız hapisle tazyik" kelimelerinden krokan müvekkilim (o tarihlerde korkanlar vardı, anımsarsanız) , uğraşılmaz ,neyse ödeyeyim diyerek , ödeme emriyle talep edilen ve gerçekte kendisi ile aynı adı taşıyan bir başka bağ-kur borçlusunun birikmiş tüm prim borçlarını defaten öder.

Böylelikle müvekkilim, 1982-1990 yılları aralığı tüm aylık primleri , bağ-kurlu olmadığı halde ödemiş olur, makbuzunu alır.

Konu kapanmaz, zaman zaman bağ-kur yine biriken primler için müvekkilime ihtar gönderir, müvekkil de ödemeye devam eder.

Bu aralıkta müvekkil, bağ-kura giderek bu nedir,niye ödüyorum diye anımsamadığı bir tarihte sorar. Beyanına göre, sehven aynı adı taşıyan başka bir bağ-kur borçlusunun primleri için ona tebligat gönderildiği (tebligat adresi müvekkilimin adresidir) anlaşılır. Yetkili şifahen "hatayı düzeltiyoruz, bu sigorta sicil numarası artık size aittir" der.

Müvekkil de bundan sonra aynı şekilde primleri ödemeye devam eder.

Ara zamanda, 1994 te de gerçekten bağ-kur a tabi olarak çalışmaya başlamıştır.

Netice olarak 1982-2005 aralığı sona erip de, 08.08.2005 tarihine ulaşıldığında, artık müvekkilimin sigortadan emeklilik hakkı doğacaktır.

Son 2-3 yıla ait prim borçlarını ödemek için Bağ-Kur'a gittiğinde, yine şifahen "üzgünüz,sizi emekli edemeyiz, çünkü 1982 yılında vergi kaydınız yok, vergiye tabi çalışmanız olmadığı için süre olarak emeklilik hakkını kazanmanız da olanaklı değil, isterseniz yersiz primleri iade ederiz" cevabı ile karşılaşır.

Bunun üzerine, Bağ_kur'a, tarafımızca yazı yazılarak, hiç kimsenin hatalı fiilinden kendi lehine hukuki kazanım elde edemeyeceğinden yola çıkarak, son çıkarılan af kapsamında son 2-3 yıla ait prim borçlarının tarafımıza aftan yararlandırılarak bildirilmesi, defaten kapatacağımız ve bilahare müvekkilimin emeklilik haklarının kendisine teslim edilmesi istenir, aksi halde 20.04.1982-25.07.1994 aralığında yersiz tahsil edilen primlerin , ödeme tarihleri itibariyle hesaplanacak yasal faizleriyle birlikte müvekkilime iade edilmesi istenir, her iki istemimiz de yerinde görülmediği takdirde, hukuki cezai yollara müracaat edeceğimiz hatırlatılır.

Bunun üzerine kurum benim yerime yine müvekkilime yazmayı tercih eder ve falanca sicil numarası sana ait değil, o diğer kişinin diyerek, söze kayıt için gerekli evraklarınızı getirdiğiniz takdirde 2000 itibariyle sigortalılığınız başlatılacak, sehven ödediğiniz yersiz primler makbuzlarıyla ile müracaat ettiğiniz takdirde tarafınıza iade edilecektir yanıtını verir.


Müvekkil ise ödediği primlerin iadesiyle ilgilenmemekte , emekli olmak istemektedir.

Müvekkilin adresine gönderilen çok sayıda ( müvekkilin telefonunu, müvekkilin kimlik numarasını ve bugün o numara size ait değil dedikleri bağ-kur numarasını içeren) ve bağ-kur yetkililerinin imzasını taşıyan talep-taahhütname ve bağ-kur prim ihbarı evrakı , sigortalı prim bilgileri dökümü mevcuttur.(2006 yılı dahil, yazışmalardan önce)

Sorum:

-Yasada yersiz prim ödemelerinin iadesi, geçmişe yönelik son 10 yılı kapsıyor. Öncesi zamanaşımına uğruyor. Gerçi kurumca gönderilen son yazıda, makbuzları ile müracaat ederseniz öderiz denmiş. Ama talep ederiz, ödenmez, davaya konu olur ve karşımıza zamanaşımı diye çıkarlarsa sizce ne olur? Öderiz beyanları, gelecek bir gündeki zamanaşımı itirazlarını hükümsüz kılar mı?

-Esassen müvekkilim de emeklilik isteğinde. Diğer kişi kimdir, nerdedir, müvekkilimin bilgisi yok. Şahsın ödediği bir prim de yok. 1990 yılından başlayarak, 1982 yılı başlangıcını kapsayacak şekilde bugüne dek tüm primleri müvekkilim ödüyor, o yazışıyor, o borçlanıyor ve sonuç itibariyle kurumun imzasını taşıyan yukarıda koyu harflerle altını çizdiğim yazşma evrakları var.

Nasıl bir yol izlememizi önerirsiniz?

Saygılarımla...
Old 07-08-2006, 11:11   #2
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Taslak,

Yanıtınız için teşekkür ederim. Bu durumda bağ-kurlu olmadığımız dönemler için sehven bizden istenen ve ödenen yıllarla ilgili olarak;

"Prim iadesi istemiyoruz, yatırdığımız yersiz primlere ait dönemlerin, isteğe bağlı sigortalılık kapsamında değerlendirilmesini istiyoruz, netice olarak zorunlu ve isteğe bağlı bağ-kurlu olduğumuz dönemleri toplayıp, bizi emekli edin diyoruz" Böyle anladımUmarım doğru anladım.

Bağ-Kur sicil numarası sorununu da çözerler artık herhalde.

Teşekkürler...
Old 16-09-2006, 00:31   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sorudan sonra kurumla yeni bir yazışma daha yaptık ve yersiz tahsil edilen (başka ve aynı adı taşıyan bağ-kurlunun prim borçları) primlerin iadesini değil, yersiz prim tahsilatlarının isteğe bağlılık sigortalılık kapsamında değerlendirilmesini ve nihayet müvekkilimizin emeklilik hakkının tespitiyle aidiyetini istedik.

Kurum yanılmıyorsam 2 cümleden ibaret cevabını, bir ay sonra şu şekilde gönderdi:

"İcra dosyasına yatırdığınız 190.000 TL (eski)'yi, AKTİF SİGORTALILIK döneminize mahsup ettik. Diğer prim ödemelerinin isteğe bağlı prim olarak değerlendirilmesi için, müvekkiliniz kuruma müracaat etsin"

Şimdi sorular:

190.000 TL. prim tahsilatı, 1990 yılında ve önceki kaç yıllık olduğunu bilmediğimiz bir döneme ait prim tahsilatını kapsamaktadır.

Kurum, bu tutarı, AKTİF SİGORTALILIK dönemine mahsup ettik demektedir. Aktif sigortalılık döneminden kasıt nedir?

Bundan kasıt, müvekkilin vergiye ve odaya kaydının yapılarak, zorunlu bağ-kurluluğunun başladığı dönem demekse, bu dönem 1994'ten sonrasını işaret etmektedir.

1990 yılı öncesini kapsayan bilmem kaç senelik prim borcu tutarı olan 190.000 TL nin, 1994 yılındaki aylık primle eş olmayacağı, müvekkilin bu anlamda zarara uğrayacağı açık olup, üstüne üstlük, yukarıdaki mesajımdan sonraki evrede, kurum müvekkilimle af çerçevesinde taksit anlaşması yapmış, son bir kaç yıla ait prim borçlarını taksitlendirmiş ve taksit ödemeleri de müvekkilimce düzenli olarak yapılmaktadır.

Yani müvekkilin halihazırda kuruma muaccel bir borcu yoktur. Hal böyleyken kurum, 190.000 TL yi neye göre ve ağustos 2006 da bizzat kendilerince taksitlendirildiğini de gözetmeksizin hangi aya,yıla mahsup etme keyfiliğini göstermiştir,belli olmadığı gibi, detay verme zahmetine de girmemişlerdir.

(Ayrıca neden müvekkilim müracaat etsin denmektedir? Vekaletname örneğim kuruma gönderilmiştir, tüm istekler ve talepler de vekili sıfatıyla tarafımca yaılmaktadır. "Müvekkiliniz müracaat etsin" demenin, vekili sıfatıyla müracaatım karşısında bir anlamı var mıdır, kamera şakası mıdır???)

Şimdi, bu yazılarına son bir yanıt vermeyi düşünüyorum. Gerçi bir anlam ifade etmeyeceğini ve nihayetinde konunun yargıya uzanacağını da tahmin ediyorum:

190.000 TL.nin aktif sigortalılık dönemi dediğiniz ve hangi ay/yıla ait olduğunu bildirmediğiniz döneme mahsup edilmesi işlemi iyiniyet kurallarına aykırı düşen ve müvekkilimi "muhtemelen" zararlandıran bir işlem olduğundan, aynı zamanda, müvekkilimin aktif sigortalılık dönemine ait son bir-iki yıla ait prim borçları da, yine kurumunuzca önceki yazışmalarda müvekkile ait olmadığını bildirdiğiniz bağ-kur no.su ile ve fakat bizzat müvekkilimin kimlik bilgileri ile belirtilen numaradan kurumunuzca işlem gördüğünden, anılan taksitler de af çerçevesinde muntazaman müvekkilimce ödendiğinden;

-Yapılan mahsup işlemini kabul etmediğimizi,

-190.000 TL icra tahsilatının , icra dosyasındaki talebinizin kapsadığı ay ve yıllara göre müvekkilim adına isteğe bağlı sigortalılık olarak değerlendirilmesini, yine ödenen ve kurumunuzca tahsil edilen sair , bağ-kurlu olmadığımız dönemde alınan tahsilatların da ait oldukları ay ve yıla göre aynı şekilde işlem görmesini ve bu işlem yapıldığında esasen ödenmesi gereken aktif sigortalılık dönemi borcu da kalmayacak olan müvekkilimin, emeklilik işlemlerinin yapılmasını, aksi halde, vs vs...

Ne dersiniz?

Saygılarımla...
Old 16-09-2006, 02:34   #4
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Bence yazışmalarla vakit kaybedeceğinize bir an önce davanızı açın. Sorumluluk almayı asla göze almayan memur zihniyetine böyle bir şey yaptırmak Deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Ayrıca 190.000TL'yi mahsup etmeleri bir işlem tesisidir. Dava açma süresine de dikkat!
Old 25-09-2006, 22:18   #5
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

**************
BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ TESBİTİ TALEBİ -İYİNİYET KURALLARINA AYKIRILIK
KAYIT NO : 71355
**************
Esas Yılı : 2004
Esas No : 10864
Karar Yılı : 2005
Karar No : 2310
Karar Tarihi : 14.03.2005
Daire No : 21
Daire : HD
**************
ÖZET : Davacının giriş bildirgesini vermesi sonrasında Bağ-Kur'un Anayasadan kaynaklanan Sosyal Güvenlik ödevinin zorunlu sonucu olan inceleme araştırma görevini yerine getirmediği, kayıt ve tescilin kurumun kusurundan meydana geldiği, 12.10.1995 tarihinde verilen İB formunda kayıtlarla ilgili bilgiler açıkça yer almasına karşılık kurumca yine hiçbir işlem yapılmadığı, tescilin yapılmasından ve primlerin ödenmesinden yıllar sonra sigortalılığın iptalinin doğru olmadığı, ihtilaflı dönemde her ne kadar 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi koşulları oluşmamış ise de, primleri uzun süre kullandıktan ve davacıya Sosyal Güvenlik yönünden ümit verdikten sonra yaşlılık aylığı talebine yakın bir zamanda sigortalılığın iptal edilmesinin Medeni Kanunun 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralları ile de bağdaşmadığı 1982-1993 tarihleri arasındaki primler ödendiğinden söz konusu sürenin sigortalı süresi olarak değerlendirilmesi gerektiği ortadadır.
**************
(1479 S. K. m. 24) (4721 S. K. m. 2)
DAVA : Davacı sigortalılık başlangıç tarihinin 20.4.1982 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Davacı, 20.4.1982-30.6.1993 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitini istemiştir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmesi aşağıdaki gerekçelerle doğru görülmemiştir.
Davacının vergi kaydı 30.4.1981-12.8.1981 tarihleri arasında olup, meslek kuruluşu ve sicil kayıtları bulunmamaktadır. Davacı tarafından kurum kayıtlarına 13.4.1992 tarihinde intikal ettirilen giriş bildirgesi ile vergi dairesine kayıt tarihinin 30.4.1981 tarihi olarak gösterilmesi sebebiyle 20.4.1982 tarihinden itibaren geriye yönelik olarak tescilinin yapıldığı ve davacının bu süreye ilişkin tüm primleri 15.4.1992-30.6.1993 tarihleri arasında ödediği, 12.10.1995 tarihinde kurum kayıtlarına giren İB formunda açıkça vergi kaydının 12.8.1981 tarihinde sona erdiğinin, oda ile sicil kayıtlarının mevcut olmadığının gösterildiği ve 21.10.2002 tarihinde de Bağ-Kur sigortalılığının iptal edildiği dosyadaki yazı ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Davacının giriş bildirgesini vermesi sonrasında Bağ-Kur'un Anayasadan kaynaklanan Sosyal Güvenlik ödevinin zorunlu sonucu olan inceleme araştırma görevini yerine getirmediği, kayıt ve tescilin kurumun kusurundan meydana geldiği, 12.10.1995 tarihinde verilen İB formunda kayıtlarla ilgili bilgiler açıkça yer almasına karşılık kurumca yine hiçbir işlem yapılmadığı, tescilin yapılmasından ve primlerin ödenmesinden yıllar sonra sigortalılığın iptalinin doğru olmadığı, ihtilaflı dönemde her ne kadar 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi koşulları oluşmamış ise de, primleri uzun süre kullandıktan ve davacıya Sosyal Güvenlik yönünden ümit verdikten sonra yaşlılık aylığı talebine yakın bir zamanda sigortalılığın iptal edilmesinin Medeni Kanunun 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralları ile de bağdaşmadığı 1982-1993 tarihleri arasındaki primler ödendiğinden söz konusu sürenin sigortalı süresi olarak değerlendirilmesi gerektiği ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.3.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.

**************
İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILIK - VERGİ KAYDI BULUNMADAN BAĞ-KUR'A PRİM ÖDEME- SİGORTALI SAYILMA- YAŞLILIK AYLIĞI TALEBİ- İYİNİYET- KENDİ ADINA VE HESABINA BAĞIMSIZ ÇALIŞMA
KAYIT NO : 78092
**************
Esas Yılı : 2005
Esas No : 2501
Karar Yılı : 2005
Karar No : 5915
Karar Tarihi : 30.05.2005
Daire No : 10
Daire : HD
**************
ÖZET ? Davacının 07.06.1984-22.03.1985 tarihleri arasında vergi kaydı yoktur. Ancak, bu dönemde mahkeme; davacının gelir vergisinden muaf olup, kanunla kurulu meslek kuruluş kaydı dolayısıyla kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmasının bulunup bulunmadığı konusunda davacıdan delillerini sormamış ve gereken araştırma yapılmamıştır. Yine davacıya yaşlılık aylığı bağlandığı 01.05.1986 tarihinde davalı kuruma davacının bir prim borcu yoktur. Vergi kaydı 07.06.1984 tarihinde sona erdikten sonra, davacı Kuruma 31.08.1984, 28.12.1984,29.05.1985,24.09.1985, 30.12.1985, 15.04.1986 tarihlerinde prim ödemesinde bulunmuştur. Bu prim ödemeleri dolayısıyla vergi kaydı bulunmayan ve taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan dönem bakımından davacının 1479 sayılı Kanunun 79. maddesine göre, isteğe bağlı sigortalı kabul edilmesi gerektiği düşünülmeden karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, bu dönemde aldığı primleri uzun süre kullanıp daha sonra sigortalılıktan saymaması öncelikle Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesi bulunan iyiniyet kuralına ve 17 yıl sonra yaşlılık aylığını bu sebeplerle kesmesi sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşmemektedir.
İş bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
**************
(1479 S. K. m. 24, 79) (4721 S. K. m. 2)
DAVA : Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile Bağ-Kur sigortalılığının tespitine ve yaşlılık aylığının devamına, Kuruma borçlu olmadığının saptanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi N.Ş. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Davacı, davalı Kurum tarafından 01.05.1986 tarihinde bağlanan yaşlılık aylığının, 13.11.2003 tarihli Kurum yazısı ile kesildiğini, işlemin iptalini, yaşlılık aylığının devamını, Kuruma toplam 20.720.866.221.-lira borçlu bulunmadığının tesbitini istemiştir.
Davacı, Kuruma verdiği 30.01.1973 tarihli işe giriş bildirgesi ile; 07.12.1959 tarihinde başlayan İstanbul Ticaret Odası kaydına istinaden 01.10.1972 tarihi itibariyle Bağ-Kur'a 5. basamaktan kayıt ve tescil edilmiştir. Oto alım-satım ve tamir işinden dolayı 01.01.1959 tarihinde başlayan vergi kaydı işini terk nedeniyle 07.06.1984 tarihinde sona ermiştir. Bağ-Kur 07.06.1984 tarihinden yaşlılık aylığının bağlandığı 01.05.1986 tarihine kadar zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının bulunmadığını belirterek yaşlılık aylığını iptal etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık, 07.06.1984-01.05.1986 tarihleri arasında davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
14.03.1985 tarihinde kabul edilip, 22.03.1985 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 3165 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanunun 24.l-a maddesinde kimlerin Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları gösterilmiştir.
Bu maddeye göre;
"Kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan;
a )-Esnaf ve Sanatkarlar, tüccar, sanayici ve borsa ajan ve acenteleri, mimar ve mühendisler, sigorta prodüktörleri ve eksperleri, eczacılar, tabipler, veterinerler, gümrük komisyoncuları gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkar siciline kayıtlı bulunanlar veya Kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar ... " sigortalı sayılmaktadır. Bu kural uyarınca, 22.03.1985-30.04.1986 tarihleri arasında davacının Kanunla kurulu meslek kuruluş ve Esnaf ve Sanatkar sicili kaydı dolayısıyla vergi kaydı bulunmasa bile, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, vergi kaydının sona erdiği 07.06.1984-22.03.1985 tarihleri arasında davacının sigortalı sayılıp sayılmayacağı, 2654 sayılı Kanunun 6. maddesiyle değişik 1479 sayılı Kanunun 24. maddesi gözetilerek bir sonuca varılmalıdır. 2654 sayılı Yasayla değişik 24. maddeye göre;
"Kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan;
a) Esnaf ve Sanatkarlar, tüccar, sanayici ve borsa ajan ve acenteleri, mimar ve mühendisler, sigorta prodüktörleri ve eksperleri, eczacılar, tabipler, veterinerler, gümrük komisyoncuları gibi kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar,
b) Kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar sigortalı sayılmaktadır.
Davacının 07.06.1984-22.03.1985 tarihleri arasında vergi kaydı yoktur. Ancak, bu dönemde mahkeme; davacının gelir vergisinden muaf olup, kanunla kurulu meslek kuruluş kaydı dolayısıyla kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmasının bulunup bulunmadığı konusunda davacıdan delillerini sormamış ve gereken araştırma yapılmamıştır. Yine davacıya yaşlılık aylığı bağlandığı 01.05.1986 tarihinde davalı kuruma davacının bir prim borcu yoktur. Vergi kaydı 07.06.1984 tarihinde sona erdikten sonra, davacı Kuruma 31.08.1984, 28.12.1984,29.05.1985,24.09.1985, 30.12.1985, 15.04.1986 tarihlerinde prim ödemesinde bulunmuştur. Bu prim ödemeleri dolayısıyla vergi kaydı bulunmayan ve taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan dönem bakımından davacının 1479 sayılı Kanunun 79. maddesine göre, isteğe bağlı sigortalı kabul edilmesi gerektiği düşünülmeden karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, bu dönemde aldığı primleri uzun süre kullanıp daha sonra sigortalılıktan saymaması öncelikle Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesi bulunan iyiniyet kuralına ve 17 yıl sonra yaşlılık aylığını bu sebeplerle kesmesi sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşmemektedir.
İş bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup karar bozulmalıdır.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ ? Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.05.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.

Bunlarla başlayalım isterseniz! Aksi yönde olan kimi kararlar da var. Olay üzerinden değerlendirerek, olayımıza benzeyen ve benzemeyen yönlerini değerlendirip bir sonuca varabiliriz belki..
Old 26-09-2006, 21:53   #6
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sn. Doğanel, kararlar için tekrar teşekkür ederim.

Kararlarda istikrarla geöen cümlelerden alıntılar yaptım aşağıda:

-Bağ-Kur'un Anayasadan kaynaklanan Sosyal Güvenlik ödevinin zorunlu sonucu olan inceleme araştırma görevi

-12.10.1995 tarihinde verilen İB formunda kayıtlarla ilgili bilgiler açıkça yer almasına karşılık kurumca yine hiçbir işlem yapılmadığı

-Kayıt ve tescilin kurumun kusurundan meydana geldiği

-İhtilaflı dönemde her ne kadar 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi koşulları oluşmamış ise de, primleri uzun süre kullandıktan ve davacıya Sosyal Güvenlik yönünden ümit verdikten sonra ... (MK.m.2 ye aykırılık)

-1982-1993 tarihleri arasındaki primler ödendiğinden söz konusu sürenin sigortalı süresi olarak değerlendirilmesi gerektiği ortadadır

-28.12.1984,29.05.1985,24.09.1985, 30.12.1985, 15.04.1986 tarihlerinde prim ödemesinde bulunmuştur. Bu prim ödemeleri dolayısıyla vergi kaydı bulunmayan ve taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan dönem bakımından davacının 1479 sayılı Kanunun 79. maddesine göre, isteğe bağlı sigortalı kabul edilmesi gerektiği düşünülmeden karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi

-..bu dönemde aldığı primleri uzun süre kullanıp daha sonra sigortalılıktan saymaması (veya bizim olaydaki mahsup konusuna kıyaslarsak, 10 yıl önce aldığı primleri uzun süre kullanıp, prim bedelinin çok daha farklı ve yüksek olduğu aktif sigortalılık dönemine mahsup etmesi )

Özetlemek gerekirse,:

Sosyal güvenlik ilkeleri, MK.m.2, kurumun Anayasadan kaynaklanan inceleme ve özen borcu gibi ilkeler gözetilerek ve yukarıdaki içtihatlarda istikrarla geçen ve sigortalı lehine oluşan mevcut kabullerden hareketle, hele bizim olayımızda, ara dönemlerde ilk prim borcu ödeme emrinin müvekkilimin adresine gönderilmesi nedeniyle müvekkilimce hataen kuruma ödenen ama sonra devam edegelen ödeme ilişkisinin, adı olup kendisi ortada olmayan bağkurlu şahıs adına yapılan icra ödemesinden sonraki bir tarihte, o şahsın sicil numarası müvekkilimin baba adı yazılmak suretiyle müvekkilime tahsis edildiği, hatta son çıkarılan aftan yararlandırılıp, bakiye (son yakın dönem) prim borçları kurumca taksitlendirildiği (bu yazışmalar arasında üstelik) gözetildiğinde, yapılan mahsup işleminin de muaccel bir borç olmamasından dolayı, ayrıca 1982-1990 yılları aralığı birikmiş prim borcu tutarı olan 190.000 TL nin, aktif sigortalılık dönemine mahsup edilmesinin (1994 sonrası) kesinlikle iyiniyet kurallarına aykırı olduğu gözetildiğinde kabul edilmeyeceği.. davanın sonucunda müvekkilimin borçlardan azade olup, eski veya yeni verilecek bir sicil numarası ile emekliliğe hak kazanacağı, hatta kurumdan, artan prim alacağı olacağı vb. gibi inanılmaz iyimser neticelere vardım


Saygılarımla.
Old 26-09-2006, 23:05   #7
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Tespitleriniz yerinde olmakla birlikte;
Yargıtay Kararlarında (yalnızca bunlar değil buraya almadığım bazı olumlu ve olumsuz kararlarda) İsteğe bağlı sigortalı sayılma isteminin, kişinin isteğe bağlı sigortalı olmak için bir talebi VEYA isteğe bağlı sigortalı olmak için düzenli prim ödeme iradesi göstermesi gerektiği vurgulanıyor. Ayrıca kurumca hataen geçmişe dönük prim tahsilatı yapılmasının da kişiye isteğe bağlı sigortalılık hakkı vermeyeceği vurgulanıyor. Kritik nokta da burası müvekkiliniz
Alıntı:
Bu aralıkta müvekkil, bağ-kura giderek bu nedir,niye ödüyorum diye anımsamadığı bir tarihte sorar. Beyanına göre, sehven aynı adı taşıyan başka bir bağ-kur borçlusunun primleri için ona tebligat gönderildiği (tebligat adresi müvekkilimin adresidir) anlaşılır. Yetkili şifahen "hatayı düzeltiyoruz, bu sigorta sicil numarası artık size aittir" der.
hakkında yapılan bu işlemde o tarihte numara adına tahsis edilirken isteğe bağlı olarak mı tescil edilmiş? Ben 90 sonrası dönemle ilgili bir sorun yaşanacağını düşünmüyorum. Çünkü düzenli olmasa da bundan sonra yapılan ödemeler muhtemelen mevcut af yasalarından yararlanarak yapılmıştır ve kişinin isteğe bağlı sigortalı olma iradesini ortaya koymaktadır. Buna göre zaten 94-2005 dönemi de sorunsuz. Bizim sıkıntımız 82-90 dönemine dair, bu durumda ilk tahsis önemlidir. Ancak sıkıntılı durum kurum hatanın farkında. 90 tarihinde tahsilatı yapıyor. 190.000TL'nin mahsup işlemi bir yana
Alıntı:
"İcra dosyasına yatırdığınız 190.000 TL (eski)'yi, AKTİF SİGORTALILIK döneminize mahsup ettik. Diğer prim ödemelerinin isteğe bağlı prim olarak değerlendirilmesi için, müvekkiliniz kuruma müracaat etsin"
cümlesi bence umut vaadeden bir cümle, buna göre öncelikle 190.000TL'yi karıştırmadan bu dönemin 82-94 isteğe bağlı sigortalılık olarak kabul edilip edilmeyeceği yönünde bir taahhüt alabilir ya da işlem yaptırabilirseniz çok yararlı olacaktır. Öte yandan Aktif Sigortalılık döneminden kastettikleri zannedersem vergi kaydının başladığı dönemdir. 190.000TL'nin güncellenerek mi yoksa şimdiki değer üzerinden 14YKR şeklinde mi mahsup edildiğini de her halde sorarak öğrenebilirsiniz. Bu bilgiler netleşirse sonuç için daha ümitli olabiliriz. Gerçi yine de yukarıdaki kararlar umut verici ama olumsuz kararlar da kafa karıştırıyor. Geriye dönük ödeme noktası kritik (82-90) dediğim gibi.. Galiba ben devreye girmeden önce bahsettiğiniz son yazışmayı yapmanız hatta bizzat İl Müdürlüğüne giderek durumu izah etmek suretiyle son bir çaba göstermeniz fena olmayacak.
Old 26-09-2006, 23:15   #8
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Kurumun internet sayfasından müvekkil zaman zaman çıktı almış. Bu formlarda, müvekkilin sigortalılığının başlangıç tarihi 1982 görünüyor (yani diğer sigortalının zorunlu başladığı tarih). Bu belgeler, işimize yaramaz mı?

1994 te vergi mükellefi olmuş ve zorunlu bağkurluluk gündeme gelmiş. Ama 1982-1994 aralığı da, yani 1990 daki icra ödemesinden sonra da, müvekkil, (bu kurum beni niye icraya verdiyi araştırmayıp ödediği gibi), 1990-1994 aralığında da düzenli olarak bir daha icraya verilmeyeyim diye (), bağkura tabi çalışması olmadığı halde düzenli olarak prim ödemeye devam etmiş, kurum da tahsil etmiş.1994 ten sonra da ödemiş, o dönem zaten zorunlu bağ-kurlu.

Kurumla nizası ise, emeklilik talebi üzerine gündeme gelmiş. Senin vergi kaydın 1994 te, ondan öncesini saymayız demişler. O da ama primleri aldınız demiş. Kurumda zaman zaman müvekkile sözler verilmiş, hatta bir ara yanlışlığı düzelttik demişler (şifahi), müvekkilin baba adıyla bizzat müvekkili anılan sigorta sicil numarasıyla gösteren yazışmalar (evet yazılı evraklar, hatta son dönemde de af kapsamında taksit anlaşması var...) yapmışlar. Yani yazılı belgeler de var.

Yine de davayı açmadan, dediğiniz gibi kurumla görüşmek en iyisi galiba...
Old 26-09-2006, 23:32   #9
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Dediğim gibi 90'dan sonrasına dair bir şüphem yok. Zira Yargıtay İsteğe Bağlı Sigortalılığa dair bir başvuru olmasa da düzenli prim ödeme idaresinin gösterilmesini yeterli görüyor. Sıkıntı 82-90 döneminin kabul görmesinde ancak 90'da çıkmış bir affa istinaden ödeme yapılmışsa da Yargıtay bunu kabul etmiyor. Ancak çok zaman geçmiş olması ve yukarıdaki kararlardaki kurumun parayı kullanmış olması ve iyiniyet vurgusu elimizi güçlendiriyor. Bir kurum yolunu deneyin. Bakalım ne diyecekler?
Olumsuz kararlara bir örnek
**************
İSTEĞE BAĞLI SİGORTALI SAYILMA TALEBİ -YAŞLILIK AYLIĞI TALEBİ - VEKALET ÜCRETİNE KDV İLAVE EDİLMESİ
KAYIT NO : 71322
**************
Esas Yılı : 2003
Esas No : 5868
Karar Yılı : 2003
Karar No : 7322
Karar Tarihi : 25.09.2003
Daire No : 21
Daire : HD
**************
ÖZET : 1479 sayılı Yasa'nın 79. maddesine göre bir kimsenin isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olması için isteğe bağlı sigortalı olma talebi ile birlikte Kuruma tescil edilmiş olması gerekmektedir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. maddesine göre Kurum aleyhine hükmedilen vekalet ücretine KDV ilavesine karar verilmiş ise de bu sonuç yerinde değildir.
**************
(1479 S. K. m. 79)
DAVA : Davacı 20.4.1982-31.7.1998 tarihleri arasında ödediği primlerin isteğe bağlı sayılarak, 1.8.1998 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Davacı, 20.4.1982-31.7.1998 tarihleri arasında ödediği primlerin isteğe bağlı sayılarak tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitini istemiştir.
Mahkemece istek aynen hüküm altına alınmış ise de bu sonuç yerinde değildir.
Gerçekten 1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa'nın 79. maddesine göre bir kimsenin isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olması için isteğe bağlı sigortalı olma talebi ile birlikte Kuruma tescil edilmiş olması gerekmektedir.
Davacının zorunlu sigortalı olma yolundaki talep ve tescilinin geçerli olmadığı zorunlu sigortalılık şartlarını taşımadığı için kurumca yapılan iptal işleminde yerinde olduğu kesinleşen mahkeme kararı ile ortadadır. Davacı bu kez de ödediği primlerin isteğe bağlı sigortalı olarak değerlendirilmesi talebi ile bu davayı açmıştır. Mahkeme primi ödenen süreleri isteğe bağlı sigortalı olarak geçerli saymış ise de bu karar yasal dayanaktan yoksundur. Çünkü davacının 79. madde anlamında tescil edilmiş bir sigortalılığı bulunmamaktadır. Bu durumda 3780 sayılı Yasa ile de 1992 yılında ve 4247 sayılı Yasa ile de 1997 yılında çıkartılan af yasaları ile prim ödemiş olması davacıya sigortalılık statüsü kazandırmaz. Çünkü her iki Yasa'nın amacı da yasal olarak kapsamda bulunan sigortalıların ödemedikleri primlerin tahsiline ilişkindir. Davacının tesbiti bulunmadığı yasal olarak sigortalılık statüsü oluşmadan kurumca geriye yönelik olarak toptan prim tahsil edilmesi davacı yararına kazanılmış hak oluşturmaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.12.2002 gün ve E: 2002/21-1062, K. 2002/1098 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Yapılan açıklamalar doğrultusunda davanın reddi yerine yerinde olmayan bilirkişi görüşü ve gerekçeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabule göre de;
28.11.2002 tarih ve 24950 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. maddesine göre Kurum aleyhine hükmedilen vekalet ücretine KDV ilavesine karar verilmiş ise de bu sonuç yerinde değildir.
Gerçekten Anayasa'nın 73. maddesi " vergi ,resim,harç ve benzeri mali yükümlülükler Kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır " düzenlemesini içermekte olup öğreti ve uygulamada verginin yasallığı ilkesi olarak adlandırılan bu ilke vergi, resim harç ve benzeri kamusal erke dayalı bütün yükümlülüklerin yasayla düzenlenmesi zorunluluğunu öngörmektedir.Vergi yükümlülüğünün konusu, yükümlüsü, matrahı ve oranı gibi unsurların yanında vergiden doğan ödev ve usul ilişkilerinin de yasayla düzenlenmesi gereği anılan hükmün zorunlu sonucudur. 4.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 21. maddesi ile " Bu tarifede yer alan ücretlere 3065 sayılı Kanun hükümleri gereği Katma Değer Vergisi ayrıca ilave edilir" düzenlemesi getirilmiş ise de bu düzenlemenin " Yasa" metni olmadığı ve verginin yasallığı ilkesine aykırı şekilde takdir edilen vekalet ücretine KDV uygulanması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.9.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
Old 01-10-2006, 01:30   #10
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Perşembe günü Balıkesir'e gittim ama yağmur hayatı felç ettiği için Bağ-Kur'a gidemedim. Duruşma beklerken bu tür dosyalarla epey uğramış bir üstada rastladım ve atladığımız bir konunun farkına vardım. "15 yıl ve 5.400 günlük prim "

Kötü ihtimali düşünüp, 1990 yılından başlatılacağını varsaysak bile, 15 tam yıl ve 5.400 günlük primin ödenmiş olması halinde emeklilik gündeme gelecek. (Kuruma yazdığım ilk yazıda bu istek de vardı)

Bu durumda, kurumla yaptığım yazışmaları, kurumun mahsup işleminin muaraza olarak nitelendirileceğini, yalnız kendisi kaynaklı hatalara rağmen iyiniyetli davranılmadığı vb.nden dem vurup, talebimiz de olduğu için, mahsup işlemini kabul etmediğimizi belirterek, primlerin ödediğimiz ay ve yıllar çerçevesinde isteğe bağlı sigortalılık primi olarak tespitine, devamında
artan prim alacağımız varsa sondan başlamak üzere ve ödediğimiz tarih itibariyle faiz işletilerek tarafımıza iadesine, 15 tam yıl ve 5.400 günlük en az prim ödeme koşulunun olayımızda gerçekleştiğinin kabülüyle emeklilik haklarımızın tespitine ve müvekkilime yaşlılık aylığı bağlanmasına.. vb. şeklinde bir dilekçe hazırlayıp nihayet açacağım.

Sayın Taslak ve Sayın Doğanel'e değerli katkıları için tekrar teşekkür ederim.

Saygılarımla...
Old 11-11-2009, 12:17   #11
Av. Özlem Özmen

 
Varsayılan

Meslektaşım benim d benzer bir sorunum var ama durum ssk dan değil işverenin hatalı davranışınden kaynaklanıyor. Müvekkilimin 1978 yılında çalıştığı iş yerinde sigorta sicil numarasının son rakamı farklı olan bir numara üzerinden prim ödemesi yapılıyor. Adına hataen ödeme yapılan şahıs da kendi prim ödmelerini düzenli yapmış yani bizimkiler fazladan ödenmiş ve internetten aldığım dökümlerde ad soyad bölümünde müvekkilimin ismi ara ara 3. kişinin ismi çıkıyor, elbette işyeri numaraları farklı. Normal bir hizmet tesbiti davası mı açmak gerekir(işe giriş bildirgesi var) yoksa aidiyet tespiti davası ki bunu forumdan yeni duydum bunu mu açmak gerekir? Müvekkilim emeklilikte kayba uğramakta.
Old 01-01-2010, 22:35   #12
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Davamız karara çıktı:

Bağ-Kur sigortalılığın, 1982 yılından başladığının tespitine, kurumun muarazasının menine...

Görüş ekleyen meslektaşlarıma teşekkür ederim.
Old 10-10-2013, 01:20   #13
AV. ÖZGE TEKE

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Davamız karara çıktı:

Bağ-Kur sigortalılığın, 1982 yılından başladığının tespitine, kurumun muarazasının menine...

Görüş ekleyen meslektaşlarıma teşekkür ederim.

Sevgili meslektaşım, bir davamda yol gösterecek bu kararı eklemeniz ya da bana mail atmanız mümkün mü?

Şimdiden teşekkür ederim
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Üst Düzey Yöneticilerin Prim Borçlarından Sorumluluğu Mahpare Esenlik Meslektaşların Soruları 5 04-10-2009 16:46
azil halinde icra vekalet ücreti tahsilatı nasıl olacak? meryem kalay Meslektaşların Soruları 12 14-05-2007 18:27
Özürlülerin prim ödeme gün sayısı advokat34 Meslektaşların Soruları 3 22-12-2006 20:42
SSK nun 121/2 maddesi ile ilgili yersiz ödendiği anlaşılan SSK aylıklarının geri alın asimince Meslektaşların Soruları 2 29-09-2006 10:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06102800 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.