Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

HGK nun 30.12.1992 tarih 586/782 Esas ve Karar sayılı kararını arıyorum-Acil

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-01-2012, 23:02   #1
av.elfida

 
Varsayılan HGK nun 30.12.1992 tarih 586/782 Esas ve Karar sayılı kararını arıyorum-Acil

Merhabalar. Mal rejiminin tasfiyesi talebi ile açtığımız davada davalı adına kayıtlı ev evlilik birliği içerisinde ve 2002 yılından sonra edinilmiş olduğundan bu ev için katkı payı alacağı talep ettik.Mahkeme davamızı kabul etti. Ancak yargıtay, HGK nun 30.12.1992 tarih 586/782 Esas ve Karar sayılı kararı uyarınca müvekkilimin haricen düzenlenen sözleşme ile satın aldığı evin bir süre sonra tapuda yapılan satışla davalı adına tescil edilmesini gizli bağış olarak değerlendirmiş, hibe edilen taşınmazla ilgili mal rejimin tasfiyesi istenemez demiş ve kararı bozmuş.
Yarın duruşmada hakimi kararında direnmesi konusunda ikna etmem gerekiyor. Dilekçe hazırlıyorum. Bu kararı çok merak ettim. Aradım bulamadım.Paylaşanlara teşekkürler şimdiden..
Old 30-01-2012, 23:09   #2
mgokalp

 
Varsayılan

Kıymetli meslektaşım, karar aşağıdaki gibidir;

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 1992/1-586
Karar: 1992/782
Karar Tarihi: 30.12.1992


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - MURİS MUVAZASI - MİRASÇILARIN DAVA AÇMA HAKKI - DAVA HAKKININ GEÇERLİ SÖZLEŞMELER İÇİN GEÇERLİ HAKLARA ETKİLİ OLMAMASI

ÖZET: Muvazaa, irade ile beyan kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. 1974 tarihli Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı'nda "bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak isteği tapulu taşınmazı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin danışlık (muvazaalı) olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri ve bu dava hakkının, geçerli sözleşmeler için söz konusu olan M.K.nun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağı" hükme bağlanmıştır.

(818 S. K. m. 18) (743 S. K. m. 507, 603) (YİBK 5.7.1944 T. 1944/12 E. 1944/26 K.)

Dava: Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Çerkezköy Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 14.6.1990 gün ve 1989/63 E., 1990/106 K. sayılı karar'ın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2.7.1991 gün ve 1991/16841-8449 sayılı ilamıyla;

( ...Toplanan kanıtlar ve tüm dosya içeriğine göre, 1899 doğumlu olup, 1988 senesinde yaşamını yitiren murisin dört kızı ve beş oğlu olduğu dava konusu 6 parça taşınmazın satış bedeli ile temlik giderlerinin kendisi ödediği halde, tapuda doğrudan davalı beş oğlu üzerine işlem yaptırdığı, dava dışı başka taşınmazlarını dahi onlara aynı yolla aktardığı davalılardan üçünün o tarihte esasen kendi yanında barındırdığı, davalıların gerek bireysel gerekse birlikte satış bedelini ödeme güçlerinin bulunmadığı ve davacı kız çocuklarından mal kaçırma amacının güdüldüğü duraksamaya meydan bırakmayacak biçimde kanıtlandığının kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, davanın kabul edilmesi gerekirken, reddedilmesi doğru değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, miras bırakanın parasını vererek üçüncü şahıstan satın aldığı taşınmazlarla sicilini çocukları üzerine oluşturması durumuna 1.4.1974 gün 1/2 sayılı muris muvazaasına ilişkin Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı'nın uygulanmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki; kural olarak Yargıtay İnançları Birleştirme Kararları konuları ile sınırlı, gerçekleri ile aydınlatıcı ve sonuçları ile bağlayıcıdır. Yine ifade edilmelidir ki, en sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. 1974 tarihli Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı'nda "bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak isteği tapulu taşınmazı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin danışlık (muvazaalı) olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri ve bu dava hakkının, geçerli sözleşmeler için söz konusu olan M.K.nun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağı" hükme bağlanmıştır.

Görüleceği üzere butlan sonucunu doğurarak, murisin temliki tasarruflarının iptaline imkan tanıyan bu tevhidi içtihat kararının uygulanabilmesi için, temliki tasarrufa konu yapılan taşınmazın murisin tapulu malı olması, gerçekte bağışlamak istediği bu malı ile ilgili olarak, resmi memur huzurunda, iradesini satış doğrultusunda açıklaması icap eder.

Oysa somut olayda, miras bırakanın parasını ödeyerek üçüncü şahıstan 30 seneyi aşkın bir süre önce 1957'de aldığı taşınmazların sicilini davalı erkek evlatları oluşturduğu ileri sürülmüştür. Bu ileri sürüşe göre; tapudaki temlikte üçüncü şahıs durumundaki murisi yorum yoluyla taraf durumuna getirmek suretiyle 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı'nın uygulama yerinin bulunmadığının kabulü icap eder.

Bu itibarla mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddine karar verilmesi doğrudur.

O halde usul ve Yasa'ya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30.12.1992 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Saygılarımla...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
9HD,08.06.2006 Tarih e 2005/33688 Esas sayılı karar av.sally Meslektaşların Soruları 5 27-06-2012 17:35
11. Ceza Dairesi'nin 09.01.10 tarih ve 5949/1 sayılı kararını arıyorum Batu Han Meslektaşların Soruları 6 29-06-2011 10:46
Y19HD 25.12.2003 tarih, 735/1332 sayılı kararını arıyorum hayalihakime Meslektaşların Soruları 2 23-06-2011 15:44
Yargıtay 13. HD E:1992/1164, K:1992/3682 sayılı kararını arıyorum aLLequal Meslektaşların Soruları 5 29-09-2010 13:27
Y2.HD,23.02.1970 tarih 6881 esas, 1067 karar sayılı kararı köktaş Meslektaşların Soruları 4 12-10-2008 22:59


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09312201 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.